Arama

Abbas Kiyarüstemi

Güncelleme: 8 Haziran 2010 Gösterim: 2.533 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Mart 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yönetmen ve ressam. İran'ın en başarılı yönetmenlerinden ve yeni dalga akımının en önemli temsilcilerinden biridir. Ülkesinin sinema alanındaki en büyük gururudur. Zira İran'ın aldığı ilk Cannes ödülü Kiyarüstemi'nin yönetmenliğini yaptığı Taste Of Cherry'dir. Rejisörün dünya çapında başarı kazandığı Koker Üçlemesi ve diğer uzun metrajlı filmlerinde yaşamın değeri teması hakimdir. Filmlerinde çocuk kahramanlar kullanan Kiyarüstemi, hikayelerini belgesel tarzında anlatması ve şiirsel bir üslup benimsemesiyle ünlüdür. Kiyarüstemi, Ridley Scott, Jean Cocteau, Pier Paolo Pasolini, Derek Jarman ve Gulzar gibi diğer önemli isimlerle birlikte, şiir, resim ve fotoğraf gibi diğer sanatsal ifade yollarını sinemasında kullanmakta, bu da yapımlarını oldukça zenginleştirmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar
22 Haziran 1940 tarihinde Tahran, İran'da dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren resimle ilgilenmeye başlayan Kiyarüstemi, bu alandaki yeteneğiyle dikkat çekiyordu. 18 yaşına geldiğinde güzel sanatlar eğitimi almak için evini terketti. Tahran Üniversitesi'ne kaydoldu ve grafik alanında uzmanlaşmaya başladı. Öğrenim masraflarını karşılamak için bir yandan da trafik polisi olarak çalışan yönetmen, mezuniyetinin ardından altmışlı yıllar boyunca illüstratörlük yaptı. 1962 ve 1966 yılları arasında İran televizyonu için 150 reklam çalışması gerçekleştirdi. Altmışlı yılların sonuna doğru ise Masoud Kimiai'nin Gheysar'ının da aralarında olduğu birçok filmin credit title'ıyla uğraştı ve çocuk kitapları için illüstrasyonlar yaptı. 1969 yılında Parvin Amir-Gholi'yle dünya evine giren yönetmenin bu evlilikten 1971 yılında Ahmad, 1978'de ise Bahman isimlerinde 2 oğlu dünyaya geldi. Bahman Kiyarüstemi 15 yaşına geldiğinde ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştirdi ve Journey to the Land of the Traveller isimli belgesele imza attı.
Dariush Mehrjui'nin The Cow isimli yapımıyla start alan İran yeni dalga sinemasına büyük katkıları olan Kiyarüstemi, Tahran'da çocukların ve gençlerin entelektüel gelişimlerine katkıda bulunması için oluşturulan enstitünün kurucularından da biriydi. Yönetmenin ilk filmi 1970 yılında çektiği yirmi dakikalık The Bread and Alley'di. Onu 1972'de Breaktime takip etti ve enstitünün film yapım bölümü zaman içinde ülkenin en iyi stüdyolarından biri oldu.
80'li yılların başında Kiyarüstemi aralarında Dental Hygiene, Orderly or Disorderly ve The Chorus'un da olduğu birçok kısa film çekti. 1983'te Hamshahri adlı film için kamera arkasına geçen yönetmen, sesini İran sınırları dışında ilk kez Where is The Friends Home isimli yapımla duyurdu. Bu film ünlü Koker Üçlemesi'nin ilk bölümü olmasından dolayı da önem taşımaktaydı. 1992 yapımı Ve Yaşam Sürüyor Kiyarüstemi'ye profesyonel sinema yaşamının ilk ödülü olan Roberto Rossellini ödülünü kazandırdı. Ardından gelen 1994 tarihli Zeytin Ağaçları Altında'yla birlikteyse trilogy tamamlanmış oluyordu. Bu üç film de İran'daki Koker köyünde çekildiği ve aynı temalar kullanıldığı için birarada anıldı.
Kiyarüstemi, 1990 yılında, ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf olduğunu söyleyerek zengin bir aileyi kandıran bir kişinin gerçek öyküsünden yola çıkarak sinemalaştırdığı Yakın Plan isimli filmiyle de büyük ses getirdi. Yarı-belgesel nitelikteki film Quentin Tarantino, Martin Scorsese, Werner Herzog, Jean-Luc Godard gibi ünlü yönetmenlerce övüldü ve Avrupa'da da uzun süre vizyonda kaldı. 1997 yılında Unesco filmlerindeki barış, tolerans ve özgürlük temalarını başarıyla kullanmasından ötürü Fellini Altın Madalya ödülünü Kiyarüstemi'ye verdi.
Yönetmen son olarak Where is my Romeo? isimli filmi hayranlarıyla buluşturmuştur. Halen, çekim aşamasında olan ve 2009'da vizyona gireceği açıklanan Roonevesht barabar asl ast için kamera arkasındadır.
Biyografi Konusu: Abbas Kiyarüstemi nereli hayatı kimdir.
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2010       Mesaj #2
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Abbas Kiyarüstemi

Sponsorlu Bağlantılar
Vikipedi, özgür ansiklopedi



عباس کیارستمی

Abbas Kiyarüstemi

Abbas kiarostami venice
Doğum 22 Haziran 1940 (1940-06-22) (69 yaşında)Tahran, İran
Aktif yılları 1962 - günümüz Ödüller
Cannes Film Festivali - Altın Palmiye
1997 Kirazın Tadı
Abbas Kiyarüstemi (Farsça: عباس کیارستمی; /abˈbɑːs keˈjɑː.rɔs.taˌmiː/; İngilizce, Fransızca ve Almanca: Abbas Kiarostami, d. 22 Haziran 1940, Tahran, İran), dünya çapında tanınan ve takdir gören İranlı yönetmen, senarist ve yapımcıdır. 1970'ten bu yana sinema alanında çalışmakta olan Kiyarüstemi, kısa film ve belgeseller de dahil olmak üzere, 40'tan fazla filmde çalıştı. Özellikle Köker Üçlemesi, Kirazın Tadı ve Rüzgâr Bizi Sürükleyecek filmleriyle dikkat çekti ve eleştirel başarı kazandı.


Çoğunlukla senarist, kurgu sorumlusu, sanat yönetmeni ve yapımcı olarak tanınmakla birlikte, şair, fotoğrafçı, ressam, çizer ve grafik tasarımcı olarak da işler yaptı.


İran sinemasında 1960'ların sonlarında başlayan ve Füruğ Ferruhzad, Sohrab Şahit Sales, Behram Beyzayi ve Perviz Kimyavi gibi yönetmenlerin de dahil olduğu İran Yeni Dalgası akımı yönetmenlerindendir. Bu akım yönetmenlerinin belirgin ortak özelliklerinden bazıları, şiirsel diyaloglar ve politik ve felsefi konularla ilgili alegorik hikâye anlatma tarzıdır.


Çocuk kahramanlar kullanmak, belgesel tarzı hikâye anlatımı, kırsal bölgelerde geçen filmler, arabaların içinde geçen diyalogların yoğunluğu ve genelde sabit kamera kullanımı Kiyarüstemi'nin en belirgin özellikleridir. Diyaloglarda, film adlarında ve temalarında İran şiirinden de çokça yararlanır.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2010       Mesaj #3
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Kişisel yaşamı


180px UT honarhaye ziba
Kiyarüstemi'nin resim ve grafik tasarım okuduğu Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi.




Tahran doğumludur. Sanata ilişkin ilk deneyimi resim yapmak oldu. Resim yapmaya 18-19 yaşlarına dek devam etti. 18 yaşında evden ayrılıp Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine girmesinden kısa süre önce, bir resim yarışmasını kazandı. Üniversitede resim ve grafik tasarım üzerine öğrenim gördü. Okurken aynı zamanda trafik polisliği de yaptı. 1960'larda ressam, tasarımcı ve çizer olarak reklamcılık alanında çalıştı, posterler tasarladı ve reklamlar hazırladı. 1962-1966 yılları arasında, İran televizyonu için 150 civarında reklam çekti. 1960'ların sonlarında, (aralarında Mesud Kimiai'nin Gheysar'ının da bulunduğu) filmlere jenerik hazırlamaya ve çocuk kitapları için çizerlik yapmaya başladı.
1969'da evlendiği Parvin Amir-Gholi'den 1982'de boşandı. Bu evlilikten Ahmad (d. 1971) ve Bahman (d. 1978) adlarında iki oğlu dünyaya geldi. Bahman Kiyarüstemi, 15 yaşında "Journey to the Land of the Traveller" (1993) adlı belgeseli çekerek yönetmenliğe başladı.
Kiyarüstemi, 1979 İslam Devriminden sonra ülkeyi terkederek batı ülkelerine giden pek çok yapımcı ve yönetmenin aksine İran'da kalmayı tercih eden az sayıda yönetmenden biri oldu.
Kendisi de, bunun kariyerinde verdiği en büyük kararlardan biri olduğuna ve İran'da yaşamanın ve milli kimliğinin, yönetmen olarak yeteneğini sağlamlaştırdığına inanmaktadır:
“ Bir ağacı kök saldığı yerden ayırıp başka bir yere taşırsanız, ağaç meyve vermez olur. Verse de, kendi yerindeyken vereceği meyve kadar güzel olmaz. Bu, doğanın kanunudur. Bence, ülkemi terk etmiş olsaydım, aynen o ağaç gibi olurdum. ”
Kiyarüstemi, gözlerinin ışığa karşı duyarlı olması nedeniyle genellikle koyu renk camlı gözlük ya da güneş gözlüğü takar.
Yönetmen, 2000 yılında, San Francisco Film Festivali'nde kendisine sunulan ve yönetmenlikte ömür boyu başarı anlamını taşıyan Akira Kurosawa ödülünü, İran sinemasına katkıları nedeniyle İranlı aktör Behrouz Vossoughi'ye vererek herkesi şaşırttı.
Sinema kariyeri

Daha çok bilgi için: Abbas Kiyarüstemi'nin filmografisi
1970'ler

Kiyarüstemi, 1969'da İran Yeni Dalgası'nın Dariush Mehrjui'nin Gāv filmiyle başladığı sırada, Tahran'daki Çocukların ve Gençlerin Zihinsel Gelişimi Enstitüsü'nde bir film yapımı bölümü kurulmasına yardımcı oldu. Bölümün ilk yapımı ve yönetmenin ilk filmi, on iki dakikalık bir kısa film olan Nān o Kūche'dir. (Ekmek ve Sokak) Bir çocuğun saldırgan bir köpekle karşılaşmasını anlatan yeni gerçekçi tarzda bir filmdir. Bunu, 1972'de çektiği Zang-e Tafrīh adlı kısa film izledi. Bu süreçte, enstitünün film yapımı bölümü de gelişerek İran'ın en ünlü film stüdyolarından biri haline geldi ve Kiyarüstemi'nin filmlerinin yanı sıra, Davandeh ve Bashu gibi başka başarılı İran filmlerinin de yapımcılığını üstlendi.



170px BreadAlley2

Yönetmenin ilk filmi Nān o Kūche'den bir yakın çekim görüntüsü. (1970)




1970'lerde İran sinemasındaki yeni dalganın bir parçası olarak Kiyarüstemi, bireysel film yapımı anlayışını tercih etti. Bir ropörtajında, ilk filminden söz ederken;
Nān o Kūche benim ilk sinema deneyimimdi ve çok da zordu. Küçük bir çocuk, bir köpek ve profesyonel olmayan bir ekiple çalışmak zorundaydım. Ekibin tek profesyonel üyesi olan görüntü yönetmeni de sürekli azarlıyor ve şikayet ediyordu. Aslında bir bakıma haklıydı; çünkü, onun alışkın olduğu film yapımı anlayışını sürdürmüyordum. ”
sözlerini kullandı.
Yine bir kısa film olan 1973 yapımı Tajrobe'den sonra, yönetmen, 1974'te Mossafer adlı filmi çekti. Mossafer, İran'ın küçük bir köyünde yaşayan Hassan Darabi adında on yaşında sorunlu bir çocuğun öyküsünü anlatır. Hassan, İran Millî Futbol Takımının Tahran'da yapacağı önemli bir maça gitmek için arkadaşlarını ve komşularını oyuna getirir. Bir dizi olaydan sonra, tam maç zamanında Tahran stadına varır. Film, çocuğun amacına ulaşmadaki kararlılığını ve davranışlarının başkaları, özellikle de en yakınları üzerindeki etkilerine aldırmazlığını konu alır. İnsan davranışları ile doğru-yanlış arasındaki dengeyi sorgular. Kiyarüstemi'nin gerçekçilik, stilize karmaşıklık gibi özellikleriyle birlikte, fiziksel ve ruhsal yolculuğa olan ilgisine ilişkin ününü de artırmıştır.
Kiyarüstemi, 1975'te Man ham Mitoumam ve Dow Rahehal Baraye yek Massaleh adında iki kısa film yönetti. 1976 yılının başında ise, önce Rang-ha, daha sonra bir düğün elbisesi için tartışan üç genç üzerine kırk dört dakikalık bir film olan Lebāsī Barā-ye Arūsīyi çekti. Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi, 112 dakika uzunluğundaki Gozāresh'tir. (1977) Rüşvet almakla suçlanan bir vergi memurunun hikâyesidir. Ayrıca, intihar da, filmin temalarından biridir. Yönetmen, 1979'da ise, yapımcılığını da üstlendiği Ghazieh-e Shekl-e Aval, Ghazieh-e Shekl-e Dou Wom adlı filmi çekti.
1980'ler

1980'lerin başında, aralarında Behdasht-e Dandan (1980), Be Tartib Ya Bedun-e Tartib (1981) ve Hamsarayan'ın da (1982) bulunduğu çok sayıda kısa film çekti. 1983'te Hamshahri adlı filmi çeken yönetmenin İran sınırları dışında tanınmaya başlaması, Arkadaşımın Evi Nerede? filmiyle oldu. (1987)

160px ArkadaC59FC4B1mC4B1nEviNerede
Arkadaşımın Evi Nerede? 1987



Arkadaşımın Evi Nerede?, küçük bir çocuğun komşu köyde oturan arkadaşının evini, arkadaşının kendisinde kalan defterini geri vermek için arayışını konu alır. Basit gibi görünen hikâye, insanların bireysel yükümlükleri, vicdan, sadakat ve günlük kahramanlıkları sembolize ederek anlatır. İran köylülerinin gelenekleri ve inançları da filmin pek çok yerinde görülür. Film ayrıca, Kiyarüstemi filmlerinin önemli unsurlarından olan İran köy manzaralarının şiirsel kullanımı, gerçekçiliği ve mizahın dokunaklı kullanımıyla da dikkat çeker. Yönetmen filmdeki öyküyü, çocukları konu alan diğer çoğu filmdeki küçümseyici tondan uzak şekilde, bir çocuğun bakış açısından anlatmayı tercih eder.



Arkadaşımın Evi Nerede?, Ve Yaşam Sürüyor (1992) ve Zeytin Ağaçları Altında (1994), hepsi de Kuzey İran'daki Köker köyünde geçtiğinden, Köker Üçlemesi olarak adlandırılır. Üç film de, 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği 1990 İran depremi çevresinde geçer. Yaşam, ölüm, değişim ve devamlılık, bu filmleri birbirine bağlayan ortak temalardır. Üçleme, 1990'larda önce Fransa, ardından Hollanda, İsveç, Almanya ve Finlandiya gibi ülkelerde başarılı oldu. Yönetmen Kiyarüstemi ise, bu filmlerin bir üçleme oluşturmadığı; ancak, Ve Yaşam Sürüyor ile Zeytin Ağaçları Altında'nın 1997 yapımı Kirazın Tadı ile bir üçleme oluşturabileceği görüşündedir. Bunun nedeni ise, bu üç filmin aynı temayı, yani, "yaşamın değeri"ni işlemesidir.
Yönetmen, 1987'de İbrahim Forouzesh'in yönettiği Kelid adlı filmi yazdı ve kurgusunu yaptı. 1989'da ise, Mashgh-e Shab adlı filmi yönetti.
1990'lar


160px Yakinplanposter

Yönetmenin gerçek olanla kurgunun yerini sürekli değiştirerek alışılageldik sinema anlayışına meydan okuduğu filmi Yakın Plan. (1990)




Kiyarüstemi, 1990 yılında, ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf olduğunu söyleyerek zengin bir aileyi kandıran bir kişinin gerçek öyküsünden yola çıkarak, en ünlü filmlerinden Yakın Plan'ı yönetti. Olayda, aile söz konusu kişi Hüseyin Sabzian'ın amacının hırsızlık olduğunu düşünse de, Sabzian böyle davranma sebebinin daha karmaşık olduğunu belirtir. Yarı-belgesel nitelikteki film, Sabzian'ın kendisini Makhmalbaf olarak tanıtmasının ahlaki gerekçelerini incelerken, seyircinin, onun kültürel ve artistik yeneğini de anlamasını sağlar. Film, Quentin Tarantino, Martin Scorsese, Werner Herzog, Jean-Luc Godard ve Nanni Moretti gibi ünlü yönetmenlerce övüldü ve Avrupa'da da gösterildi.



Yönetmen, 1992'de eleştirmenlerce Köker Üçlemesinin ikinci filmi kabul edilen Ve Yaşam Sürüyoru çekti. Film, bir baba-oğlunun 1990 İran depreminin ardından Tahran'dan Köker'e, hayatlarından endişe ettikleri iki çocuğu aramak üzere yaptığı yolculuğu anlatır. Yıkıntıların arasında yol alırken, yaşadıkları trajediye rağmen hayatlarına devam eden kişileri görürler. Aynı yıl Kiyarüstemi, profesyonel sinema yaşamının ilk ödülü olan Roberto Rossellini Ödülünü, bu filmle aldı. Köker Üçlemesinin üçüncü filmi sayılan Zeytin Ağaçları Altında (1994) ise, Ve Yaşam Sürüyorun geri plandaki sahnelerinden birinin çekim öyküsünü konu alır.




160px Zeytinagaclarialtinda

Yönetmenin Köker Üçlemesinin üçüncü ve son filmi, Zeytin Ağaçları Altında. (1995)




Adrian Martin gibi kimi eleştirmenler, Köker Üçlemesini, "diyagramsal" olarak nitelendirdi.[27][28] Bunun nedeni, fimler arasındaki bağlantılar kadar, filmlerde görünen yüzey şekilleri ile yaşamın ve dünyanın gücünün geometrisidir. Ve Yaşam Sürüyordaki bir flashback sahnesi, seyircinin serinin depremden önce, 1987 yılında çekilmiş olan ilk filmi Arkadaşımın Evi Nerede?yi hatırlamasını sağlar. Bu iki film, aynı şekilde, depremden sonraki "yeniden yapılanmayı" sembolize eden üçüncü film Zeytin Ağaçları Altında'ya bağlanır.
Zeytin Ağaçları Altında, 1995'te Miramax tarafından ABD'de ticari gösterime sokuldu.
Daha sonra yönetmen, eski asistanı Cafer Panahi'nin Safar (Yolculuk) ve Badkonake sefid (Beyaz Balon, 1995) adlı filmlerinin senaryolarını yazdı. 1995-1996'da 40 yönetmenin ortak projesi olan Lumière et Cie için çalıştı.
1997'de ise, intihar etmeyi düşünen bir adamın öyküsünü anlatan ve ahlak, intiharın meşruiyeti ve merhametin anlamı gibi temaları işleyen Kirazın Tadı adlı filmiyle, Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye ödülünün sahibi oldu.
Kiyarüstemi, 1999 yılında, Rüzgar Bizi Sürükleyecek filmiyle, Venedik Uluslararası Film Festivalinde Büyük Jüri Ödülü (Gran Premio Speciale Della Giuria) aldı. Film, kentli ve köylü bakış açılarıyla emeğe verilen değeri karşılaştırırken, yöreye yabancı birinin ücra bir İran köyüne yerleşmesi ekseninde, cinsiyet eşitliği, gelişimin yararları gibi temaları da ele alır. Filmin ilginç bir özelliği ise, pek çok karakterin sesinin duyulmasına karşın, filmde görünmemesidir. En az 13-14 karakter, film boyunca hiç gözükmez.
2000'ler

2002'de alışılagelmişin dışında bir anlayışla ve senaryo yazımında o güne dek izlenmiş geleneği terk ederek 10 adlı filmini yönetti. Bu filmde, İran'daki sosyo-politik manzaraya ve Tahran sokaklarında günlerce arabasıyla dolaşan bir kadının gördüklerine odaklandı. Filmde kadının yolculuğu boyunca, aralarında kızkardeşi, otostop çeken bir ******, kaçak bir gelin ve onun on yaşındaki oğlunun da bulunduğu 10 yolcuyla olan diyalogları yer alır. Yönetmenin 10'da uyguladığı tarz, aralarında The New York Times yazarı A. O. Scott'ın da bulunduğu çok sayıda profesyonel sinema yazarından övgü aldı.




180px ABCAfrica

Birleşmiş Milletler'in Ugandalı yetimlere destek programlarıyla ilgili bir belgesel olan ABC Africa.




2001'de Kiyarüstemi ve asistanı Seifollah Samadian, Birleşmiş Milletler Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu'nun talebiyle, Ugandalı yetimlere destek programlarıyla ilgili bir belgesel çekmek amacıyla, Uganda'nın başkenti Kampala'ya gitti. Yönetmen burada 10 gün kaldı ve ABC Africa adlı belgeseli çekti. Yolculuk başta filmin çekimi için bir araştırma gezisi olarak düşünüldüyse de, Kiyarüstemi dönüşte yaptığı çekimlerin tamamını kurgulayarak filmi tamamladı. Uganda'da çocukların yetim kalması çok büyük oranda AIDS'in bir sonucu olsa da, Time Out dergisi editörü ve National Film Theatre şefi programcı Geoff Andrew'a göre film, "Önceki dört filmi gibi ölüm hakkında değil; ancak, yaşam ve ölüm hakkında - bunların nasıl birbirine bağlı oldukları ve sembolik kaçınılmazlıkları karşısında nasıl bir tavır takınabileceğimiz üzerine."
2003'te diyalog ve karakterizasyon içermeyen şiirsel filmi Panj'ı çekti. Her biri tek çekimlik sekanslardan oluşan beş uzun doğa çekiminden oluşan film, DV el kamerasıyla, Hazar Denizi kıyılarında çekildi. Filmin net bir konusu yoksa da, Geoff Andrew'a göre,Panj, "güzel fotoğraflardan daha fazlasıdır." Yazar, ayrıca, basit görünen betimlemelerin ardında gizli ustalığa da dikkat çeker.
Yönetmen, 2004'te 10 on Ten adlı, film yapımı üzerine 10 dersten oluşan belgesel filmi yönetti. Kiyarüstemi, film boyunca, önceki fimlerini çektiği mekanlarda arabayla dolaşırken görülür. Film, arabanın içine sabitlenmiş bir kamerayla dijital olarak çekildi. Bu çekim tarzı, yönetmenin Kirazın Tadı ve 10 filmlerini akla getirir.
2005 ve 2006'da, kendi ilham kaynaklarını göz önünde tutarak, şiirsel gözlemlerlerle sade siyah-beyaz fotoğrafları, müziği ve politik açıdan provoke edici finali birleştirdiği ve doğa manzaralarının gücünü yansıttığı 32 dakikalık belgesel The Roads of Kiarostami'yi çekti.
İngiliz yönetmen Ken Loach ve İtalyan yönetmen Ermanno Olmi ile birlikte Tickets adlı filmi yönetti. Bu filmde, toplu taşıma araçlarındaki insanlar ile günlük sokak hayatı anlatılır.
Kiyarüstemi'nin şimdilik son filmi, Toscana'da çektiği ve başrolünde Fransız oyuncular Juliette Binoche ile Sammy Frey'in oynadığı Roonevesht barabar asl ast'tır.
Sinema tarzı

Bağımsızlık


200px Tasteofcherry
Yönetmenin Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye kazanan filmi Kirazın Tadı.




Kiyarüstemi, Satyajit Ray, Vittorio de Sica, Éric Rohmer ve Jacques Tati gibi yönetmenlerle karşılaştırılsa da, filmlerinde genellikle kendisine özgü bir tarz görülür ve genellikle kendi bulduğu teknikleri kullanır.
1970'te Nān o Kūche'nin çekimleri sırasında, deneyimli görüntü yönetmeniyle, küçük çocuk ve saldırgan köpeği nasıl filme alacakları konusunda ciddi anlaşmazlıklar yaşadı. Görüntü yönetmenine göre, çocuğun yaklaştığı, daha sonra kapıyı açar ve kapatırken elinin yakın çekimde görüldüğü ve sonrasında köpeğin görüldüğü sahneler, ayrı ayrı çekilmeliydi. Yönetmen ise, bu üç sahnenin bir bütün olarak çekilmesi halinde, olaydaki tansiyonu yaratmada çok daha büyük, derin bir etki yakalanabileceği görüşündeydi. Tek bir çekimin tamamlanması, yönetmen çekimden tamamıyla memnun olana kadar, dört gün sürdü. Kiyarüstemi, daha sonra, sahneleri bölseydi ritmin ve filmin genel yapısının bozulacağını, bu nedenle sahneleri bir bütün olarak çekmeyi tercih ettiğini dile getirdi.
Başka yönetmenlerin aksine, geniş ölçekli yapımlarda abartılı dövüş sahneleri veya karmaşık kovalama sahneleri çekmek yerine, filmlerinin ortamını kendi şartlarına göre şekillendirmeyi tercih etti. Kiyarüstemi, bu tarzı, kendi film malzemelerine, ortak temalarına ve her bir filminin ana konularına sayısız referans içeren Köker Üçlemesiyle ortaya koydu. Stephen Bransford, yönetmenin filmlerinin, başka yönetmenlerin işlerine referanslar içermediği; ancak, bu filmlerin, "kendilerine referans veren" bir yapıda kuruldukları yorumunu yapar. Bransford'a göre, bu filmler, bir filmin önceki bir filmi yansıtması ya da onun sırrını çözmesi şeklinde süren bir diyalektik yapıya sahiptir.




200px Tenxtremecloseup



Bir kadının günlük yaşamına odaklanan 10 filminde, yönetmenin bulunmadığı arabaya konulmuş sabit kamera kullanıldı.




Bununla birlikte, yönetmen, yeni film yapım tazları denemeye, değişik reji method ve teknikleri kullanmaya devam etti. Bu anlamda önemli bir örnek, yönetmenin bulunmadığı hareket halinde bir otomobilin içinde çekilen 10'dur. Kiyarüstemi, bu filmin çekimlerinde, oyunculara ne yapmaları gerektiğiyle ilgili öneriler getirdi, ardından otomobile, onları Tahran civarında dolaşırken çekmek üzere bir sabit kamera yerleştirdi. Kamera, insanları günlük rutinleri içinde, seri halinde yakın çekimlerle filme aldı. 10, esas olarak, dijital kamera kullanılarak yönetmenin neredeyse devre dışı bırakılması yönünde bir denemedir. Digital-Micro-Cinema'ya doğru bu yeni anlayış, çok düşük bütçeyle film yapımı ve ona bağlı dijital yapım temeli olarak tanımlanır.
Kiyarüstemi'nin sineması, film kavramının tanımı için yeni bir öneri getirir. William Paterson Üniversitesi'nden Jamsheed Akrami'nin de aralarında bulunduğu kimi sinema profesörlerine göre, yönetmen, filmi tanımını daraltarak ve seyirciyi katılıma zorlayarak, tamamıyla değiştirmeye çalıştı. Ayrıca, son yıllardaki filmlerinde, giderek zaman döngüsünü kırmaya başladı. Akrami'ye göre, film yapımı kollektif bir uğraş olmaktan çıkıp sadeleştikçe, sinemanın artistik etkisi artmaktadır.
Kurgu ve kurgu dışı


200px 10ontenshot
Kiyarüstemi 10 on Ten 'de, kendi film yapımı tekniklerini ele alırken.




Kiyarüstemi'nin filmleri önemli ölçüde belirsizlik içerir. Basitlik ve karmaşıklığı alışılagelmişin aksine harmanlayan yönetmen, ayrıca filmlerinde sıkça, kurgu ve kurgu dışı öğelere yer verir. Bununla ilgili olarak, "Yalan söylemenin dışında bir yolla gerçeğe yaklaşamayız." sözlerini kullandı.
Gerçek olanla olmayan arasındaki sınırlar, yönetmenin sinemasında önemli ölçüde azaltılmıştır. Fransız filozof Jean-Luc Nancy, yönetmenle, özellikle de Ve Yaşam Sürüyor'la ilgili yazısında, Kiyarüstemi'nin filmlerinin kurgu da belgesel de olmadığı görüşünü ileri sürer. Ona göre Ve Yaşam Sürüyor, tasvir de habercilik de değil, kanıttır:
Tamamiyle habercilik gibi görünüyor; oysa, herşey bunun bir belgeselin hikâyesi, kurgulaştırılmış hali (zaten Kiyarüstemi gerçekte filmi depremden aylar önce çekmişti) ve hatta daha çok, "kurgu" üzerine bir belgesel olduğunu (gerçek olmayanın yansıtılması değil de, çok özel ve titizlikle uygulanmış bir teknikle görüntülerin "sanat" haline getirilmesi olduğunu) vurguluyor.
Jean-Luc Nancy için sinemanın belgesel ya da hayal olmaktan çok "kanıt" olması düşüncesi, Kiyarüstemi'nin yaşam-ve-ölüm 'le uğraşma tarzıyla da bağlantılıdır:
Varoluş, mekanik "yaşam"ın ardındadır, her zaman kendi matemini tutar ve kendi keyfine bakar; yaşam-ve-ölüm arasındaki ilgisizliğe direnir. Bir figüre, bir görüntüye dönüşür. Görüntü haline geldiğinde yabancılaşmaz, ama görüntüyle sunulur: Görüntü, varoluşun kanıtı, iddianın nesnelliğidir. Bu düşünce -ki bana daha çok Ve Yaşam Sürüyor filminin düşündürdüğü bir şeydir- zor bir düşüncedir, belki de en zoru. Yavaş bir düşünce, her zaman önde giden, yolu aşındıran; öyle ki, sonunda yolun kendisi düşünceye dönüşür. Görüntüyü aşındırır, görüntü bu düşünceye dönüşür, böylece onu temsil etmek yerine, bu düşüncenin kanıtı haline gelir.
Bir başka deyişle, hayatı ve ölümü yanızca karşıt güçler olarak sunmaktansa hayatın üstesinden gelmek istemek, doğanın her bir unsurunun birbirine ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğunu resmetmek; Kiyarüstemi, kurduğu sinemayla seyirciye yalnızca belgelenebilir "gerçekler"i sunmaktan başka bir şey yapmaz, ancak bunu basit bir şekilde yapması da onun hüneridir. Çünkü "varoluş" yalnızca "yaşam"dan daha fazlasını ifade eder. İzdüşümseldir, azaltılamayacak derecede hayali, kurgusal unsurlar barındırır; ama bu "yaşamdan daha fazlası" olma hali, ölümlülükle lekelenmiştir. Nancy, bir ipucu vermektedir, başka bir deyişle, Kiyarüstemi'nin cümlesinin yorumunun arkasında, gerçeğe giden tek yol yatar.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:

Benzer Konular

12 Şubat 2016 / KisukE UraharA Siyaset tr
13 Ekim 2015 / ahmetseydi Bilim ww
26 Mayıs 2015 / ahmetseydi Siyaset ww
12 Şubat 2016 / ahmetseydi Siyaset tr
26 Mayıs 2015 / ahmetseydi Siyaset ww