
Ziyaretçi
TÜRK SAVUNMA SANAYİİ

1. SEKTÖRÜN TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ YERİ
Sponsorlu Bağlantılar
GSMH içerisindeki sanayii sektörünün payı 2000 yılında % 27,8 oranında iken, 2006 yılında %29,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Her geçen yıl sayısı artan sanayi kuruluşları, genç ve dinamik bir iş gücüne sahip Türkiye nüfusu için önemli istihdam alanıdır.
Ülkemizin ihtiyacı olan sanayi ürünlerinin yerli üretimle karşılanması, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nin dışa bağımlılığını azaltmaya yönelik öncelikli bir hedeftir. Ülke ekonomisi açısından da son derece önemli olan bu hedefin korunması ve geliştirilmesi için savunma sanayii sektörü de, büyük çaba sarfetmektedir.
Sektörümüzde, savunma sanayii ürünlerinin dış pazarlardaki rekabet gücünü artıran modern teknoloji ve standartlar uygulanmakta, sanayileşmeyi teşvik edici uygulamalar yaygınlaştırılmaktadır.
Soğuk savaş döneminin 1990'lı yılların başında sona ermesiyle birlikte, Türkiye'nin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının NATO ittifakına dayanan temel varsayımları değişime uğramış ve kendimize özgü ihtiyaçlarımız giderek daha fazla ön plana çıkmaya başlamıştır.

İçinde bulunduğumuz coğrafya barışı ve ülkemizi daima korumaya hazır, güçlü ve caydırıcı bir silahlı kuvvetleri idame ettirmemizi gerekli kılmaktadır. Silahlı kuvvetlerimizin caydırıcılık gücündeki en önemli etken ise, personel gücünün yanı sıra, modern silah, araç ve gereçleri ile teçhiz edilmesidir.
Güç yapısı itibariyle dünyanın önde gelen ordularından birisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon ihtiyaçları, milli kaynaklarımızdan sistem tedariği için yılda 3 - 4 milyar Dolar mertebesinde bir harcamanın yapılmasını gerekli kılmaktadır.
Söz konusu ihtiyaçların kısa ve orta vadede devam edeceği gerçeğinden hareketle, bu ihtiyaçların milli savunma sanayimizin geliştirilmesi yoluyla karşılanmasına özel bir önem verilmektedir.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), bu hedefin gerçekleştirilmesi maksadıyla 1985 yılında 3238 sayılı yasa ile kurulmuştur. Söz konusu yasa, gayet açık olarak bu hedefi belirtmiş ve TSK modernizasyon ihtiyaçlarının milli savunma sanayii eliyle gerçekleştirilmesini, bir yasal öncelik olarak ortaya koymuştur.

SSM, 2007 yılında başlattığı bir uygulama ile, TSK modernizasyon ihtiyaçlarını öncelikli olarak, tasarım ve geliştirilmesi Türk savunma sanayii tarafından yapılan ürünlerle sağlamayı hedeflemektedir. Bu çerçevede, geçtiğimiz dönemde toplam bedeli 2 (iki) milyar doları aşan miktarda geliştirme projeleri Türk savunma sanayii şirketlerinde başlatılmıştır. Bu projelerden bazıları; "İnsansız Hava Araçları", "Elektronik Harp Sistemleri", "Komuta Kontrol Sistemleri", "Tanksavar Silahları" ve "Milli Görev Bilgisayarı ve Yazılımları"nın geliştirilmesidir.
Yerli imkanlar ile tasarım ve geliştirme faaliyetlerinin mümkün olmadığı durumlarda projeler, ikincil öncelikle, uluslararası işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Nitekim, özellikle Hava Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyaçlarından olan nakliye ve savaş uçakları tedariklerinde, bu yöntem uygulanmaktadır.
Hazır alım çözümüne ise, son alternatif olarak ve mutlaka yerli katkı ve offset şartları ile başvurulmaktadır. Bu tip projeler çerçevesinde de, tedarik için harcanan kaynağın milli sanayimize nitelikli iş payı olarak dönmesi, önem verilen konulardandır.
Uygulanan bu politikalar sayesindedir ki, savunma sanayimizin toplam cirosu 2001 yılından, 2006 yılına kadar % 113 oranında artış göstermiştir. 2007 yılında da, aynı artış eğiliminin devam ettiği değerlendirilmektedir. ihracat alanında da şirket- lerimizce çok ciddi başarılara imza atılmaya başlanmıştır.

Savunma Sanayii Kuruluşlarının Bölgesel Dağılımı
SASAD çatısı altında toplanan ve gerekli belgelere sahip firma, kurum ve kuruluşların sayısı, 2007 itibarı ile, 87'dir (Bölüm 11, Firma Listesi). Bu firmalara ait tesislerin çoğunun İç Anadolu ve Marmara bölgelerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
Tesis çoğunluğunun İç Anadolu bölgesinde (Ankara ve civarında) toplanmasının nedeni, tedarik makamlarının genel olarak Ankara'da bulunması ve bürokratik işlemlerde zaman faktörünün önemli rol oynamasıdır. Savunma sanayi tesislerinin ikinci olarak yoğunlaştığı bölge ise, denizcilik firmalarının yoğun olarak bulunduğu Marmara bölgesidir.
İstihdam
2006 yılı itibariyle sektörde istihdam edilen personel sayısı, TSK tesislerinde çalışan personel miktarları hariç, tamamı kalifiye 30.808 kişidir.


İhracat ve ithalat durumu
SASAD'ın 2006 yılı anket sonuçlarına göre 1,720 milyar Dolar'lık ciro yapan sektör, ortalama 3-4 milyar Dolar'lık tedarik harcamasının yaklaşık 1,5 milyar Dolar'ın yurt içinde kalmasını sağlarken, 351 milyon Dolar'lık bir ihracat yapmıştır. 2007 yılında uygulamaya konulan ana sistem ihtiyaçlarının karşılanmasında, ana yüklenici firmaların, yerli firmalar arasından seçimi, özgün teknolojilerin kazanımını teşvik edecek, dışa bağımlılığı önemli ölçülerde azaltacak, yeni pazarlara açılım sağlayacak, ihracat rakamları yükselirken, ithalat rakamları azalacaktır.
Mesleki Eğitim
Sektör içerisinde ana yüklenici olarak görev yapan firma/kuruluşların alt yüklenicileri olarak çalışan firmaların, söz konusu proje kapsamında eğitilmeleri, ve böylece kendilerinden beklenenleri proje gereksinimlerine uygun şekilde yerine getirmeleri sağlanmaktadır.
Üniversitelerimizde, sektöre yönelik kürsüler, bölümler ya da ana bilim dalları olmasa da, münferiden akademisyenler tarafından yapılan bazı çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmaların bir kısmında lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencileri yer almaktadır. Yapılan bu akademik çalışmaların meyveleri, çoğunluğu ulusal seminer, fuar ve sempozyumlarda olmak üzere, sektör çalışanlarına, kullanıcı makamlara ve yöneticilere sunulmaktadır. Sektörün buluşma yeri olarak da yorumlanabilecek savunma teknolojilerine yönelik bu tip platformların sıklığı, sektörümüzün, üniversitelerin ve silahlı kuvvetlerimizin ihtiyacını karşılamaktan henüz uzaktır.

Sektöre yönelik özel eğitimler, öncelikli olarak, savunma sanayi firmalarındaki staj programları olarak sınıflandırılabilir. Sanayi içerisinde yeralan bu programlar, sektöre özel eğitimler için öncelikli ve önemli programlardır. Her yıl, lise ve üniversite seviyesinde açılan staj programlarında öğrencilerin, savunma projeleri hakkında bilgi sahibi olmaları, sektör ve projeler hakkında temel bilgi ve birikime sahip olmaları, potansiyel çalışmalarında sektöre yönelik çözümler üretmeleri beklenmektedir.
Üniversitelerimizde, savunma temeline dayalı ihtiyaçlara yönelik çalışmaların Yüksek Lisans Programlarının bulunması, akademik anlamda yapılan çalışmalara güzel örneklerdir. Savunma teknolojilerine yönelik, Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü, TÜBİTAK-SAGE Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü gibi bazı kuruluşlar bulunmasına ek olarak, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü gibi, dolaylı olarak sektöre hizmet verme potansiyeli olan organizasyonların varlığı da, sektöre yönelik önemli girişimler olarak değerlendirilmektedir.
MSB SATEM Komutanlığı kursları da, sektör çalışanlarına açık olarak verilen ve sektöre yönelik düzenli eğitimlerdir.
2. SEKTÖRÜN GUÇLU-ZAYIF YANLARI İLE FIRSAT VE TEHDİTLER (GZFT) ANALİZİ
Savunma sanayii, sivil amaçlı sanayiye nazaran kendine has özellikleri olan bir sektördür. Ekonomik dinamiklerinden çok, stratejik boyutları ağır basmaktadır. Sektör, tüm sanayinin teknolojik gelişmesinde önder olması yanında, ülke politik gücüne doğrudan katkı sağlamaktadır.
Bu açıdan savunma sanayi;
- Yoğun sermaye, ileri teknoloji ve ileri Ar-Ge faaliyetlerine dayalıdır,
- Özel kalite standartları şartlarına tabidir,
- Yetişmiş insan gücüne dayanır,
- Başlangıçta tek alıcının sınırlı ihtiyacına göre üretim zorunluluğu vardır,
- Güvenlik, gizlilik gerektirir, söz konusu ülkelerle birlikte diğer ülkelerin de milli savunma ve güvenliklerini ilgilendirir.

1980'li yıllarda Türk savunma sanayinin toparlanmaya, tasarım ve teknoloji edinim modeline doğru bir eğilimin canlanmaya başladığını görmekteyiz. "Joint Venture" olarak isimlendirdiğimiz, kısmen tasarım ve teknoloji edinimini sağlayan bir modelin, yaşanan örneklerle, isdihdam ve teknoloji birikimine katkısı olmakla beraber, gereken hızda ve beklentilere uygun olarak özgün tasarım ve teknoloji üretir duruma gelmekte, beklenen katkıyı yaratmadığı görülmektedir.
2000'li yıllara gelindiğinde, ana platformlar dışında, alt sistemler bazında, Türk savunma sanayinde, bilişim, elektronik ve otomotiv alanlarında, tasarım ve teknoloji ediniminde önemli gelişmeler görmekteyiz. Bunun en önemli nedeni, tedarik politikalarında benimsenen ve uygulanmasına başlanan yerli ana yüklenici kullanımı prensibidir. Sayılan alanlarda sanayimiz önemli özgün tasarım ve teknolojilere sahip olmaya başlamıştır. Lisansı yabancıya ait olan montaj ve üretim, özgünleşmeye başlamakta, tasarım ve Ar-Ge ağırlıklı üretimlere dönüşmektedir. Bu konudaki gelişmelere, ülkemizde gelişmekte olan milli çözüm ve özgün gereksinimlerin Türk savunma sanayii tarafından karşılanmasına olan güvenin büyük katkısı bulunmaktadır.
Bu doğrultuda analiz edildiğinde, sektörün güçlü ve zayıf yanları, fırsat ve tehditleri aşağıda ifade edilmiştir.

Sektörün Güçlü Yanları
- Özgün ürün, tasarım ve geliştirme çalışmalarına öncelik verilmeye başlanması ve bu doğrultuda, imalat teknolojilerine yapılan yatırımlar ile, tasarım ve teknoloji üretken yapının gelişimine önemli bir temel oluşturulması,
- Potansiyel, nitelikli genç insan gücünün mevcudiyeti,
- Sektörde, yazılım, elektronik, roket, füze, bir kısım hava ve deniz platformları, otomotiv ve zırhlı araç alanlarında tasarım yeteneklerinin varlığı,
- 2005 yılından itibaren Ar-Ge fonunun önemli ölçüde artırılması, (halihazırda GSMH'nın % 0,6'sı olan bu rakam, % 2 olarak hedeflenmiştir),
- Üniversite, ilgili kurum ve kuruluşlar ve sanayi işbirliği bilincinin artmaya başlaması,
- TSK'nin ana sistem bazında ihtiyaçlarının azami yerli katkı ile temin edilmesi çabaları ile savunma sanayinin gelişimine destek ve öncülük edilmesi,
- TSK'nin yıllık ihtiyaçlarının geniş bir yelpazede yeralması ve bu ihtiyaçların özgün tasarımlar ve üretimler sonucu karşılanması,
- TSK'nin envanterine giren her özgün üretimimizin, Dünya pazarında, Türk savunma sanayi lehine referans teşkil etmesi,
- Savunma sanayinin ihtiyaç duyacağı bir çok alanda KOBİ'lerin faaliyet göstermeye başlaması.

Sektörün Zayıf Yanları
- Kritik malzeme üretim yeteneğinin bulunmaması,
- KOBİ'lerin belirli bir kalite standardına ve sistemine sahip olmaması, KOBİ'lerde ihtiyacı karşılayacak oranda yetişmiş eleman bulunmaması
- Savunma sanayi alt yapısının imalat yetenekleri üzerine yoğunlaşması, tasarım ve teknoloji geliştirilmesinin sınırlı kalması, uzmanlaşmanın eksikliği,
- Kendi tasarımlarını gerçekleştiremeyen sektörün, ürünlerini lisans problemi nedeniyle dış pazarlara satmakta zorlanması
- İhracatın büyük bir kısmının, düşük katma değerli parça imalat ağırlıklı ve offset projeleri ile sınırlı kalması,
- Savunma sistemlerine olan acil ihtiyaçlara firmaların istenen hızda cevap verebilmesinde karşılaşılan idari ve teknik güçlükler,
- Dünya pazarında rekabet gücü yüksek firma sayımızın az olması,
- Her proje için yeni bir şirket kurulması modelinin, zaten küçük olan sektörü çok sayıda şirkete bölerek, her bir şirketin yurt içi ve yurt dışı pazarda etkisiz hale getirmesi, sektördeki rol dağılımının belirsizliği,
- Temel araştırma ve geliştirme projelerinin gerçek ihtiyaca dayandırılmaması, teknolojinin ne zaman, hangi sisteme, nasıl uygulanacağının belirlenmemesi, Ar-Ge ve tedarik faaliyetlerinin merkezi bir birim tarafından planlanmaması,
- Tedarik makamlarıncatek tip tedarikyöntemi uygulanması; tüketim malzemeleri ve savunma teçhizatı gibi tedarik usulleri arasında ayırım yapılmaması,
- Sektörde seri üretime yönelik gereksinimin düşük olmasının, maliyetleri minimize edecek yönde yüksek teknolojili üretim hatlarına sahip nitelikli altyüklenici bulmakta yaşanan sıkıntıları arttırması.

Sektörün Fırsatları
- SSM'nın yerli ve yabancı ana yüklenici firmaları, yerli alt yüklenici ve KOBİ kullanımı konusunda teşvik etmesi,
- Böylece KOBİ'lerin belirli bir kalite standardına ve sistemine sahip olmasına ve daha fazla eğitimli ve yetişmiş işgücü istihdam edebilmesi ile ihracatın artırılmasına imkan sağlanması,
- 2005 yılından itibaren Ar-Ge'ye ayrılan kaynağın önemli ölçüde artırılması, (halihazırda GSMH'nın % 0,6'sı olan bu rakam, % 2 olarak hedeflenmiştir),
- Özgün ürün tasarım ve geliştirme çalışmalarına öncelik verilmesi,
- Özgün tasarımların geliştirilmesi için Ar-Ge projelerine TÜBİTAK tarafından 2005 yılından itibaren önemli bir kaynağın tahsis edilmesi,TSK ihtiyaçlarının sürekliliği ve savunma tedarik bütçesinin büyüklüğü,
- TSK'nin geniş bir yelpazede yeralan ana sistem bazında ihtiyaçlarının azami yerli katkı ile temin edilmesi çabaları ile savunma sanayinin gelişimine destek olması
- Üniversite, kamu ve sanayi işbirliğinin artmaya başlaması, böylece üniversite ve araştırma kuruluşları dahil, ülkedeki bilgi birikiminin projeler aracılığı ile savunma sanayine aktarılması,
- İhtiyaç belirleme sürecinde yetenek tabanlı planlamaya geçiş konusunda çalışmalar,
- TSK ihtiyaçları ile dost ve müttefik silahlı kuvvetlerinin ihtiyaçlarının birlikte karşılanması (ortak tedarik projeleri),
- Uluslararası konjonktürün, firmaların ihracat yapmasına uygun ortam yaratması,
- TSK'nin ihtiyaçlarının birleştirilmesi.

SSM'nin savunma sanayi ürünlerinin yurtdışına satışı konusunda önemli bir desteği mevcuttur. Bu destek sadece uluslararası fuarlara katılım için maddi destek sağlamak şeklinde değil, aynı zamanda ilgili ülke resmi makamları nezdinde lobi faaliyetlerini de kapsamaktadır.
Dünya ülkelerinin savunma bütçeleri toplamı ortalama 1.204 TRİLYON Dolar'dır. 500 milyar Dolar'dan fazla savunma bütçesi ile ABD birinci sırayı alırken Türkiye, yaklaşık 8 milyar Dolar ile, 13 ncü sırada yer almaktadır. Türkiye, GSMH'sının yaklaşık % 2,1'ini savunma harcamalarına ayırmaktadır. Personel, lojistik ve diğer cari harcamalar hariç, Türkiye her yıl ortalama 3-4 milyar Dolar tutarında sistem tedariği ve lojistik destek için harcamaktadır. Bu miktarın yaklaşık 1,5 milyar Dolar'ı yurt içinde kalmaktadır.
Ülkelerin savunma bütçelerinden personel ve cari harcamalar ile yerli savun¬ma sanayi firmaları tarafından sağlanan tedarik kalemleri çıktığında geriye Dünya savunma sanayi pazarı olarak 45-50 milyar dolarlık pay kalmaktadır (2005 yılı verilerine göre - Jane's Defence). Bu pazarın % 95'lik kısmı ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İsrail ve Almanya tarafından paylaşılmış durumdadır. Türkiye gibi savunma sanayi gelişmekte olan ülkeler, ancak bu % 5'lik paya sahip olabilmektedir.

Sektörün Önündeki Tehditler
Ulusal savunma sanayiinin geliştirilmesi yönünde sorumluluk üstlenmiş makamların çalışmaları esnasında, daha çok uygulama farklılıkları ve etkin koordinasyon sağlanamamasına dayalı olarak ortaya çıkan bazı sorunlar, belirlenen hedeflere ulaşılması yönünde sınırlayıcı etkilere neden olmaktadır.
Mevcut tedarik süreci daha ziyade ihale ile hazır alıma dayalı olarak yapılandığı için, yetenek ihtiyaçlarından ziyade sistem şartnamelerinin tespit edilmesi nedeniyle projeler hazır alıma yönelik olmakta, geliştirmeye dönük esneklik içermemektedir
- Üniversitelerden ve araştırma kuruluşlarından, teknolojik gelişmelerin irdelenmesi ve teknolojinin geliştirilmesi aşamasında yeterli düzeyde yararlanılamamaktadır.
- Savunma sanayii uluslar arası işbirliği faaliyetlerinden ihtiyaçların ortak karşılanması bağlamında yeterince yararlanılamamaktadır. Gerek ikili, gerekse çok taraflı platformlarda geleceğe yönelik projelerin başlatılmasına ilişkin çalışmalara iştirak edilmesi ve bu konuda öncülük edilmesi önem taşımaktadır.
- Ürün ihtiyaçlarından, temel araştırma konularının belirlenmesi ve temel araştırma projelerinin başlatılması için de kaynak yaratılması süreçlerinde etkin bir yöntemin belirlenememiş olması.
- Maliyet bilgilerinin sağlıklı bir şekilde edinilememesi, maliyet/fayda analizlerinin de sağlıklı olarak yapılamamasına neden olmakta, bu da ileride projeksiyonlar ve gerçekleşmeler arasında büyük farkların doğmasına neden olmaktadır.
- Bütçe ile ilgili büyüklükleri tespit etmekte kullanılan genel ekonomik parametrelerin, ilgili kurumlar tarafından sağlıklı bir şekilde tahmin edilememesi programlama fazını olumsuz yönde etkilemektedir.
- Kaliteli işgücü temini ve sürekliliğin sağlanması ve eğitiminde yetersizlik söz konusudur.
- Acil veya kısa vadeli savunma sistemleri ihtiyacı, yurtiçi potansiyelin oluşturulmasına veya kullanılmasına engel oluşturmaktadır.
- Tedarik makamlarınca tüketim malzemeleri ve savunma teçhizatı tedarik usulleri arasında ayırım yapılmamakta, tedarik ve proje yönetim faaliyetlerinde istenen verim elde edilememektedir.
- Maliyet-Etkinlik analizi ömür boyu maliyeti dikkate almadan yapıldığı için, tedarik fiyatı düşük olan sistem seçimi tedarik modelini yurtdışından hazır alıma yönlendirmekte, bu da yurtiçi sanayileşmeyi olumsuz etkilemektedir.
- Teşvik tedbirleri tasarım ve üretim esas alınarak özendirici bir şekilde uygulanamamaktadır.
- Hazır alımlar sektörün teknolojik gelişim düzeyinin geri kalmasına ve yurtdışı bağımlılığının devam etmesine neden olmaktadır.
- Mevcut tedarik mevzuatının yorumlanış biçimindeki farklılıklar ve ilgili diğer makamlarla danışma mekanizması çalıştırılmadan getirilen alt düzenlemeler çelişen uygulamalara yol açmaktadır.
- Acil veya kısa vadeli savunma sistemleri ihtiyacı, yurtiçi potansiyelin oluşturulmasına veya kullanılmasına engel olmaktadır.
- Hazır alımlar nedeniyle, teknolojiye sahip olunamadığından, işletme ve idamede de yurtiçi imkanlardan faydalanılamamakta, envanterdeki sistemlerin değişen ihtiyaçlara göre adaptasyonu ve modernizasyonu mümkün olmamakta, envantere alınan ürünün teknolojik seviyesinin ihtiyacın gerisinde kalmasına, idame için yurt dışına önemli oranda milli gelir transferine neden olmasına ve, savunma teçhizatı konusunda yurtdışı bağımlılığının devam etmesine sebep olmaktadır.
- Türkiye'de gerekli teknoloji ve mühendislik alt yapısı Dünya'nın gelişmiş ülkelerine göre alt seviyededir. Söz konusu ülkelerde teknoloji ve know-how birikimi yapılmış ve ürün tasarım, geliştirme, üretme, entegrasyon, test, proje yönetim, satın alma, mevzuat, sistem mühendisliği, yazılım ve üretim mühendisliği süreçleri gelişmişken Türkiye'de çoğu firmada halen geliştirilmekte veya ancak oturmaktadır.
- Türk savunma sanayi faaliyetleri, katma değeri düşük, emek yoğun ve düşük teknoloji seviyesinde üretime yöneliktir.
- Savunma sanayiimizin nispeten genç olması TSK ihtiyaçlarının ise ileri teknolojili ürünler ve yoğun bilgi birikimi gerektiren ürünlerle karşılanabilecek özellikte olması nedeniyle, sanayiinin tekrarlanmayan mühendislik giderleri yüksek olabilmektedir.
Son düzenleyen Safi; 22 Eylül 2017 02:37