
Ziyaretçi

düşünce özgürlüğü
Sponsorlu Bağlantılar
Hukuk düzeni içinde düşünce özgürlüğü üç aşamada ele alınır. Bunlardan birincisi, düşüncelerin oluşumundan önceki aşamadır. Bu aşamada hukukun görevi, düşüncelerin serbestçe oluşumu ve seçimi için gerekli ortamı hazırlamaktır. Araştırma, öğrenme ve haber alma özgürlükleri, birinci aşamada düşünce özgürlüğünün kurucu öğeleridir. Haber ve bilgi alış verişi, kitle iletişim araçlarından yararlanmayı gerektirebileceği gibi, kişiler arasındaki özel ve gizli yazışma ya da iletişimle de sağlanabilir, ikinci aşamada, edinilmiş ya da oluşmuş ama henüz açıklanmamış düşünceler söz konusudur. Bu aşamada düşünce özgürlüğünün kurucu öğeleri, düşünce ve görüşlerinden ötürü kınanmama, suçlanmama ve bunları açıklamaya zorlanmama, bir başka deyişle konuşmama hakkıdır. Konuşmama ya da konuşmaktan kaçınabilme özgürlüğü, kişinin inanmadıklarını söylememe hakkını da içerir. Düşünce özgürlüğünün üçüncü aşaması, düşünce ve kanaatlerin açıklandığı, yayıldığı ve savunulduğu aşamadır.
Bu aşamada hukukun görevi, kişilerin hem düşüncelerine uygun davranabilme ve eylemde bulunma, hem de düşüncelerini sözle, yazıyla ve başka anlatım araçlarıyla dışavurma özgürlüklerini korumaktır. Düşünce özgürlüğünün anlam taşıyabilmesi için, yalnızca özgürce düşünme olanağının değil, aynı zamanda düşünceleri özgürce iletme olanağının da tanınmış olması gerekir. Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında bireyler tek tek davranabileceği gibi toplu olarak da davranabilir. Bu nedenle örneğin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde toplu bağırma, pankart ve afiş taşıma gibi anlatım biçimleri ile dernek ve siyasal partilerde örgütlenme özgürlükleri, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün uzantılarıdır. Düşüncelerin daha etkin, sistemli ve inandırıcı biçimde açıklanması anlamında propaganda özgürlüğü de düşünce özgürlüğü kapsamında yer alır.
Günümüzde Batı demokrasilerinde düşünce özgürlüğüne getirilebileceği öngörülen sınırlamalar, düşüncelerin içeriğiyle değil, bunların cebir ve şiddet yoluyla kabul ettirilmesi ya da uygulanmaya çalışılması, böylece başkalar nın özgürlüklerinin tehdit edilmesi, kamu düzeni bakımından somut ve fiili bir karışıklığa yol açılması, suça kışkırtma, kanunun suç savdığı bir eylemi övme ya da yıkıcı bir eyleme somut çağrıda bulunma gibi durumlarla ilgilidir. Propagandanın da başkalarını belirli bir amaç doğrultusunda yönlendirmesi ve eyleme yöneltmesi bir sınırlama nedeni sayılmamakta, yalnızca suça teşvik, suç sayılan eyleme çağrı ya da açık kışkırtmaya dönüşmesi durumunda yaptırım öngörülmektedir. ABD Yüksek Mahkemesi’nın bir yorumuna göre, belirli bir düşüncenin açıklanması, ancak o düşünce ile kişinin ya da devletin korunması amacıyla yasaklanmış eylemler arasında “yakın ve açık” bir nedenselliğin bulunması durumunda sınırlanabilir.
Türkiye’de düşünce özgürlüğü ancak 1961 Anayasası ile ayrıntılı düzenlemeye ve gerçek güvencelere kavuşturulmuştur. Düşünce özgürlüğünün kurucu öğelerine 1982 Anayasası’nda da yer verilmiştir. Birinci grupta bulunan öğrenme ve haber alma özgürlüğü bazı önemli sınırlamalarla birlikte benimsenmiştir. İkinci gruptaki düşünce ve kanaat özgürlüğüne mutlak biçimde yer veren 1982 Anayasası, düşünceleri açıklama ve yayma özgürlüğünü ayrı bir maddede düzenleyerek 1961 Anayasası’ndan ayrılmaktadır. 1982 Anayasası’nın 26. maddesine göre, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılması, “suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut yasanın öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amacıyla” sınırlanabilmektedir.
Gene aynı maddeye göre, “düşüncelerin açıklanmasında ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz”, “haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımım engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırlanması sayılmaz”. Öbür temel hak ve özgürlükler gibi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü de ayrıca anayasanın 13. ve 14. maddelerinde belirtilen genel nedenlerle sınırlanabilmektedir. 13. maddede yer alan sınırlama nedenleri, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması”dır. 14. maddeye göre de düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti’nin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve özgürlükleri yok etmek, devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamaz”.
Buna karşılık 1982 Anayasası da yasama organının temel hak ve özgürlükleri sınırlama yetkisini “demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama”, özel ve genel sınırlamaları “öngörüldükleri amaç dışında kullanmama” ölçüsüyle sınırlamaktadır.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 1 Mayıs 2017 21:35