Arama

Mithat Paşa

Güncelleme: 20 Kasım 2016 Gösterim: 15.605 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
2 Haziran 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Midhat Paşa

Ad:  Mithat Paşa1.jpg
Gösterim: 2116
Boyut:  42.2 KB

asıl adı AHMED ŞEFİK
Sponsorlu Bağlantılar
(d. 18 Ekim 1822, İstanbul - ö. 7/8 Mayıs 1884, Taif, Arabistan)
Osmanh devlet adamı. İdare, maüye ve eğitim alanında çeşitli reformlar yapmış, mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçişte önemli rol oynamıştır.

Rusçuklu Hafız Mehmed Eşref Efendi’nin oğluydu. Çocukluğunu İstanbul’da ve babasının naip olarak bulunduğu Vidin ve Loveç’te (Lofça) geçirdi. Özel eğitim gördü. 1834’te Divan-ı Hümayun kaleminde görev aldı. Burada kendisine Midhat mahlası verildi. Daha sonra Arapça ve Farsça öğrendi. Divan-ı Hümayun’un görevlerini üstlenen Meclis-i Vükela’nın kâtipleri arasında yer aldı. 1840’ta Sadaret Mektubi Kalemi’ne atandı. 1842-46 arasında tahrirat kâtibi yardımcısı olarak Şam ve Sayda’da, 1846’dan sonra divan kâtibi olarak Konya ve Kastamonu’da görev yaptı. 1849’da İstanbul’a dönerek Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’de Mazbata Kalemi kâtibi, ertesi yıl da serhalife oldu. Arabistan ordusu müşiri Kıbnslı Mehmed Emin Paşa’nın soruşturmasında gösterdiği titizlikle Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın güvenini kazandı. 1852’de Meclisi Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’ nin Anadolu Kalemi’nin ikinci kâtipliğine atandı. 1854’te sadrazam olan Kıbnslı Mehmed Emin Paşa tarafından Rumeli’de yaygınlaşan isyan ve eşkıyalık olaylarını bastırma gibi, yerine getirilmesi güç bir işle görevlendirildi. Ama bu görevde başan gösterdi. Bulgaristan’da düzeni sağladıktan (1857) sonra, Avrupa’nın başlıca kentlerini kapsayan altı ayhk bir inceleme gezisine çıktı.

İstanbul’a dönüşünde Serasker Rıza Paşa ile birlikte Kuleli Olayı (1859) olarak bilinen ve Abdülmecid’i devirmeyi amaçlayan suikast girişiminin soruşturmasını yürütmekle görevlendirildi. Kıbnslı Mehmed Emin Paşa’nm ikinci sadrazamlığı sırasında, 1861’de vezir rütbesiyle Niş valiliğine atandı. Başarılı reformlarından dolayı, Abdülaziz tarafından uygulamalan doğrultusunda genel bir reform programı hazırlamakla görevlendirildi. 1864’te Silistre, Vidin ve Niş’in birleştirilmesiyle oluşturulan Tuna Vilayeti’nin başına getirildi ve Osmanh idari düzenini yeniden belirleyen Vilayet Nizamnamesi’nin uygulanmasına (1864-67) öncülük etti.

Vilayet merkezinden köylere kadar yeni meclisler, bayındırlık, fen ve eğitim işlerine bakacak daire müdürlükleri oluşturdu. Ziraat Bankası’nm çekirdeğini oluşturan Memleket Sandığı’nı (bak. Memleket Sandıkları) kurdu. Vergi türlerini ve yükümlülüğünü azaltan düzenlemeler yaptı. Niş valisiyken açtığı ıslahhane adlı sivil teknikokulları yaygınlaştırdı.

1868’de İstanbul’a çağrılarak Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’yi yeniden düzenlemekle görevlendirildi. Meclisin idari ve yargısal işlevlerini birbirinden ayırarak Şûrayı Devlet ve Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’yi kurdu. Şûrayı Devlet başkanı olarak eğitim ve maliye gibi alanlarda yeni nizamnameler hazırladı, İstanbul Emniyet Sandığı’nm ve ilk sanayi mektebinin kurulmasına öncülük etti. 1869’da vali olarak atandığı Bağdat’ta da başarılı reformlarını sürdürdü. Mahmud Nedim Paşa’nm sadrazam olmasından sonra vilayet gelirlerinin kullanımı konusunda suçlamalarla karşılaşınca Mayıs 1871’de istifa ederek merkeze döndü. Temmuz 1872’de Abdülaziz tarafından Mahmud Nedim Paşa’nm yerine sadrazamlığa getirildi. Ama saraydan bağımsız bir tutum izlediğinden, bu makamda yalnızca üç ay kalabildi. 1873 başlarında adliye nazırlığına getirildi. Temsili meclisin gerekliliğine iüşkin bir layiha hazırlaması üzerine Eylül 1873’te Selanik valiliğiyle merkezden uzaklaştırıldı. 1875’te yeniden adliye nazırı olduysa da Sadrazam Mahmud Nedim Paşa’yla görüş ayrılığı nedeniyle üç ay sonra istifa etti.

Bu sırada ülkedeki durumun gittikçe bozulması ve İstanbul’da medrese öğrencilerinin ayaklanması, 1876’da Meclis-i Vükela’ da köklü değişikliklere gidilmesini zorunlu kıldı. Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa sadrazamlığa, Hüseyin Avni Paşa seraskerliğe, Haşan Hayrullah Efendi şeyhülislamlığa atandı. Midhat Paşa ise önce Mecalis-i Âliye’de görev aldı; bir süre sonra da Şûra-yı Devlet başkanlığına atandı. Birlikte hareket eden Midhat Paşa, Mehmed Rüşdi Paşa ve Hüseyin Avni Paşa 30 Mayıs 1876’da Abdülaziz’i tahttan indirerek yerine V. Murad’ı geçirdiler. Bunu Abdülaziz’in ölümü (4 Haziran) ve Çerkeş Hasan’ın bir baskınla Hüseyin Avni Paşa ile Hariciye Nazırı Raşid Paşa’yı öldürmesi (15/16 Haziran) gibi olaylar izledi. Ardından ruhsal çöküntü içindeki V. Murad’m yerine Kanun-ı Esasi ilanını ve meşruti yönetime geçmeyi kabul eden II. Abdülhamid tahta çıkarıldı (31 Ağustos).

II. Abdülhamid tarafından 17 Aralık 1876’da sadrazamlığa atanan Midhat Paşa, uzun süreden beri üzerinde çalıştığı ve Ziya Paşa ile Namık Kemal’in katkılarıyla tamamladığı anayasa taslağını padişaha sundu. “Kanun-ı Cedid” adlı bu taslağı geri çeviren II. Abdülhamid, Fransız Anayasası’nı çevirterek yeni bir taslak hazırlattı ve padişaha “tehlikeli kişileri” sürgüne gönderme yetkisi veren ünlü 113. maddeyi de ekletti. Kanun-ı Esasi olarak bilinen anayasa kesin biçimini aldıktan sonra padişahın bir hatt-ı hümayunuyla kabul ve ilan edildi (23 Aralık 1876).

Midhat Paşa’nın saraya karşı tutumundan rahatsız olan II. Abdülhamid, onun Abdülaziz’in ölümünde de rol oynadığına inanıyordu. Bu nedenle önce yakın dostlan Ziya Paşa ve Namık Kemal’i birer görevle İstanbul’dan uzaklaştırdı. Ardından Midhat Paşa’yı 5 Şubat 1877’de sadrazamlıktan alarak ülkeyi terk etmesini emretti. Bir süre Avrupa’da kalan ve ertesi yıl Girit’e dönmesine izin verilen Midhat Paşa, Aralık 1878’de Suriye valiliğine, Ağustos 1880’de de Aydın valiliğine atandı. Abdülaziz’in öldürülmesiyle suçlanarak Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa ile birlikte sorguya çekilmesi kararı alınınca İzmir’de Fransız konsolosluğuna sığındı (1881).

Ama kısa bir süre sonra hükümetin güvence vermesi üzerine teslim oldu. Yıldız Mahkemesi olarak bilinen yargılamada Abdülaziz’in ölümüne neden olmaktan suçlu bulundu ve ölüme mahkûm edildi. İngiltere’nin müdahalesiyle cezası ömür boyu hapse çevrildi ve Taif’e gönderildi. II. Abdülhamid’in emriyle 7/8 Mayıs 1884 gecesi öldürüldü. 1951’de kemikleri Taif’ten İstanbul’a getirilerek Hürriyet Tepesindeki şehitliğe gömüldü. Midhat Paşa’nın Taif’te yazdığı ve iki bölümden oluşan anılan oğlu Ali Haydar Midhat tarafından Midhat Paşa Hayat-ı Siyasiyesi, Hidematı, Menfa Hayatı (1909, 2 cilt) adıyla yayımlanmıştır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Kasım 2016 01:55
Biyografi Konusu: Mithat Paşa nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
26 Haziran 2012       Mesaj #2
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Mithat Paşa2.jpg
Gösterim: 1247
Boyut:  28.4 KB

Mithat Paşa


(1822–1884)
Sponsorlu Bağlantılar
Ahmed Şefik Mithat Paşa (18 Ekim 1822, İstanbul - 8 Mayıs 1884, Taif), I. Meşruti­yetin ilan edilmesinde etkili rol oynayan, Tanzimat döneminin ünlü bir devlet adamıdır.

İstanbul'da doğdu, özel öğrenim gördü. O zamanın geleneği uyarınca 12 yaşındayken 1834'te Divan-ı Hümayun kalemine girdi. Burada yetiştikten sonra çeşitli devlet dairele­rinde kâtiplik yaptı. 1846'da divan kâtibi olarak önce Konya'ya ardından Kastamonu'ya gitti. 1849'da İstanbul'a dönünce daha yüksek görevlere atandı. Çeşitli kurullarda çalıştı. Sadrazam Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa'nın güvenini kazandı. 1861'de onun tara­fından paşalığa yükseltilerek Niş (bugün Yugoslavya'da) valiliğine atandı. Bu görevde kazandığı başarı dolayısıyla 1864'te yeni kuru­lan Tuna vilayeti valiliğine getirildi. Burada Tanzimat döneminde yönetim alanında yapı­lan en köklü değişiklikleri başarıyla uyguladı. Tarım, bayındırlık ve eğitim alanında önemli atılımlar gerçekleştirdi. 1868'de İstanbul'a çağrılarak yeni kurulan Şurayı Devlet'in (Danıştay) başkanlığına getirildi. Tanzimat reformlarıyla ilgili yeni tüzük ve yönetmelik­lerin hazırlanmasını üstlendi. 1869–71 arasın­da Bağdat valiliği yaptıktan sonra 1872'de sadrazam oldu. Ama Padişah Abdülaziz ile anlaşmazlığa düştüğünden üç ay sonra sadra­zamlıktan alındı. 1873'te bir süre adliye nazır­lığı (adalet bakanlığı) yaptı. 1873–75 arasında Selanik valiliğinde bulunduktan sonra 1875'te gene kısa bir süre adliye nazırı oldu.

1875–76 yıllarında Osmanlı Devleti büyük bir bunalım içindeydi. Dış borçlarını ödeye­mez duruma düşmüş, içte çeşitli huzursuzluk­lar hatta ayaklanmalar ortaya çıkmıştı. Balkanlar'da savaş belirtileri gözükmeye başla­mıştı. Bu ortamda Sadrazam Mütercim Rüşdü Paşa, Şurayı Devlet nazırlığına getirdiği Midhat Paşa ve serasker Hüseyin Avni Paşa ile birlikte harekete geçerek artık devlete zararlı olduğuna inandıkları Abdülaziz'i 30 Mayıs 1876'da tahttan indirip yerine V. Murad'ı padişah yaptılar. Bu olaydan birkaç gün sonra Abdülaziz intihar etti. Abdülaziz'in tahttan indirilmesi üzerine Avrupa'da sürgün­de bulunan aydınlar yurda dönerek meşruti­yetin ilanı için Midhat Paşa ile birlikte çalış­maya başladılar. Ama yeni Padişah V. Murad'ın ruh sağlığı yerinde olmadığından Mid­hat Paşa ve arkadaşları meşrutiyeti ilan etme sözü aldıkları II. Abdülhamid'i padişah yaptı­lar (31 Ağustos 1876). II. Abdülhamid 17 Aralık'ta Midhat Paşa'yı sadrazamlığa getir­di. 23 Aralık'ta da Kanun-ı Esasi'yi (anayasa) yani meşrutiyeti ilan etti. Ama II. Abdülha­mid Midhat Paşa'nın gücünden korkuyor, meşrutiyet rejimini de istemiyordu. Bu yüzden önce Midhat Paşa'nın yakın çevresinde bulunan Namık Kemal, Ziya Paşa gibi aydın­ları birer görevle İstanbul'dan uzaklaştırdı.

Şubat 1877'de de Midhat Paşa'yı sadrazamlık­tan alarak yurtdışına sürgüne gönderdi. 1878 sonlarında affedilen Midhat Paşa önce Suriye, 1880'de de Aydın (İzmir) valiliğine atandı. Ama II. Abdülhamid Midhat Paşa'nın gücünden hâlâ çekiniyordu. Abdülaziz'in intihar et­meyip, Midhat Paşa ve arkadaşlarınca öldürtüldüğü iddiasıyla dava açtırdı. İstanbul" da Yıldız Sarayı bahçesinde kurulan bir çadır­da yapılan yargılama sonunda Midhat Paşa ölüm cezasına çarptırıldı. Ama II. Abdülha­mid dış ülkelerin baskısı üzerine cezayı ömür boyu hapse çevirdi ve Midhat Paşa Taife (bu­gün Suudi Arabistan'da) gönderildi. Bununla da yetinmeyen II. Abdülhamid 1884'te Mid­hat Paşa'yı burada öldürttü. Kemikleri 1951'de İstanbul'a getirilerek Hürriyet Tepesi'ne gömüldü.

MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 20 Kasım 2016 01:55
🌘 🚀
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Kasım 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

MİTHAT PAŞA

Ad:  midhat paşa.JPG
Gösterim: 2144
Boyut:  28.0 KB

(Ahmet Şefik, —denir),
türk devlet adamı
(İstanbul 1822 - Taif 1884).

Rumelili bir ulema ailesinin çocuğudur; dedesi rusçuklu kadı Hoca Ali Efendi, babası kadı Hacı Eşref Efendi'dir. Yetişme çağındayken Divanı hümayun kalemi'nde çalıştı ve Mithat mahlasıyla anılmaya başladı. 1835-1836 yıllarında ailesiyle birlikte Lofça’da kaldı ve daha sonraki siyasi rakibi Ahmet Cevdet (Paşa) ile burada tanıştı. İstanbul'a döndükten (1837) sonra bir süre Fatih medresesi'ne devam etti, farsça, ayrıca fransızca öğrendi. 1840’ta Sadaret mektubi kalemi'ne girdi; taşra illerinde tahrirat kâtibi yardımcılığı, divan kâtipliği, müfettişlik gibi görevler aldı. Mustafa Reşit Paşa'nın desteğiyle bazı Avrupa başkentlerini tanımak fırsatını buldu. 1859'da Meclisi vâlâ başkâtibi bulunduğu sırada Fransa, İngiltere, Avusturya ve Rusya elçilerinin Islahat fermanı’nın iyi uygulanmadığına ilişkin bir ortak notayı BabIâli’ye vermeleri üzerine, vezir rütbesiyle Niş valiliğine atandı. Müslüman ve hıristiyan halkla kurduğu iyi ilişkilerle burada kısa süre içinde önemli hizmetler yaptı, özellikle de devlet otoritesinin güçlenmesinde büyük rolü oldu. 186T de Prizren bölgesinin yönetimi de kendisine verildi.

Tarım sektöründe çalışanların kredi gereksinimini karşılama amacıyla Ziraat bankası’nın çekirdeği olacak ikraz sandıklarının kurulması bu yıllara rastlamaktadır. Üç yıl sonra Silistre, Vidin ve Niş sancaklarından oluşan Tuna vilayeti valiliğine getirilen Mithat Paşa asayiş, ulaşım, eğitim, tarım alanlarındaki hizmetlerini sürdürdü. ikraz sandıklarını "Menafii umum sandığı” adıyla yeniden düzenledi, iki dilde (türkçe ve bulgarca) yayımlanmasına ön ayak olduğu haftalık Tuna gazetesiyle sorumluluk bölgesinde yaşayan halkın olaylardan, uygulamalardan ve hükümet kararlarından daha kolay haberdar olmasını sağladı.

1868 başlarında Meclisi vâlâ’nın Şûrayı devlet ve Ahkâmı adliye olarak ikiye ayrılması üzerine Şûrayı devlet reisliğine atandı. Ancak sadrazam Âli Paşa ile aralarının açılması sonucu, sırp çetelerini etkisiz hale getirmek için Filibe'ye, bu işi bitirip İstanbul'a döner dönmez de Bağdat valiliğine gönderildi. Üç yıl süren bu görevinde de üstün yöneticilik niteliklerini yeniden kanıtlayan Mithat Paşa, Âli Paşa'nın ölümünden sonra sadrazamlığa gelen Mahmut Nedim Paşa tarafından Edirne valiliğine atanmasından beş gün sonra aynı sadrazamın ardılı oldu (31 temmuz 1872). İki ay kadar kalabildiği bu görevinden azledildikten sonra Adliye nazırlığında, Selanik valiliğinde bulundu. Mahmut Nedim Paşa'nın ikinci sadrazamlığında yeniden Adliye nazırlığına getirildi (ağustos 1875), sadrazamın uygulamalarını onaylamadığından istifa etti (kasım 1875).

Mütercim Rüştü Paşa'nın sadrazamlığı sırasında ikinci kez Şûrayı devlet reisliğine atandı. Abdülaziz'in tahttan indirilmesinde ve Yeni osmanlılar'a sempati duyan Murat V'in tahta çıkarılmasında önemli rol oynadı. Bir an önce bir Kanunuesasi hazırlanmasından yana olan Mithat Paşa BabIâli'de toplanan bir meşveret meclisinde kendi Kanunuesasi tasarısını (Kanuni cedit) ortaya koydu, daha sonra Kanunuesası'yi hazırlamakla görevli komisyonun başkanlığını üstlendi. Tahta çıktıktan sonra akli dengesi bozulan Murat V'in yerine Abdülhamıt II'nin tahta çıkarılmasında da etkili oldu. Mütercim Rüştü Paşa’nın istifası'üzerine ikinci kez sadrazamlığa getirildi (19 aralık 1876) ve sadrazamlığının beşinci günü (23 aralık) Kanunuesasi'nin ilanını BabIâli'de bir söylevle açıkladı. Bir meşruti hükümetin başkanı gibi hareket eden Mithat Paşa, keyfi olarak sürgüne gönderilmiş siyasi suçluların İstanbul'a dönmelerine izin verdi; basına hoşgörülü davrandı. Tersane konferansı'nın (23 aralık 1876-20 ocak 1877) OsmanlI devletinin iç işlerine müdahale niteliğindeki kararlarını kabul etmedi. Abdülhamit II, iki padişahın tahttan indirilmesinde önemli rol oynayan Mithat Paşa'ya hiçbir zaman güvenmemişti. Öte yandan, meşrutiyet karşıtları, yeni yönetimden çıkarları bozulanlar Mithat Paşa’ya karşı harekete geçtiler. Bu yüksek tabaka muhalefetine dayanan Abdülhamit ll'nin, sunduğu arzları kabul etmemesi üzerine Mithat Paşa, padişaha görev, yetki ve sorumluluğunu hatırlatan bir tezkere yazdı (OsmanlIlar kendi kendilerini ıslah ve idare iktidarını haiz olmalıdırlar). Bu mektubu sunduktan sonra konağına çekilen Paşa, 5 şubatta azledildi ve Kanunuesasi'nin ünlü 113. maddesine dayanılarak yurtdışına sürüldü.

Mithat Paşa Doksanüç harbi'ni (1877 -78 Türk-Rus savaşı) yurtdışından izledi. Bu süre içinde Avrupa başkentlerinde OsmanlI devleti lehinde girişimlerde bulundu. Osmanlılar'ın hıristiyan uyrukları hakkındaki niyetlerine ilişkin bir risale yayımladı (Memaliki Osmaniye mazisi-istikbali, 1878). 1878 sonlarına doğru Türkiye'ye dönmesine izin verildi, önce Suriye valiliğine (aralık 1878), daha sonra merkezi İzmir olan Aydın valiliğine (ağustos 1880) atandı. Abdülaziz’in intihar etmeyip öldürüldüğüne ilişkin soruşturma ile ilgili olarak tutuklandı, İstanbul’a götürüldü. Yıldız mahkemesi’nde hakkındaki suçlamaları çürütmesine karşın, önyargılı yargıçlar kurulu tarafından idam cezasına çarptırıldı. Padişah tarafından cezası sürgüne çevrilen Mithat Paşa, önce Cidde'ye, oradan Taife gönderildi. Baskı altında geçen sürgün yıllarında ikinci meşrutiyet'ten sonra basılan anılarını yazdı. 2 mayıs 1884’te Abdülhamit ll’nin emriyle ya da telkiniyle boğduruldu. Basit bir törenle Taif’te gömülen Mithat Paşa’nın kemikleri 1951’de Türkiye’ye getirildi, İstanbul, Şişli'deki Abidei hürriyet’e gömüldü.

Mithat Paşa, meşrutiyet rejimini imparatorluğun varlığının ve devamının tek yolu olarak görüyordu. Kanunuesasi’nin hazırlanmasındaki ve Birinci meşrutiyet’in ilanındaki büyük rolü onu hürriyetçilerin siyasi önderi durumuna getirmiş, yurtiçinde ve yurtdışında büyük saygınlık kazandırmıştı. Trajik ölümü ise onu "hürriyet şehidi” yaptı.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

13 Temmuz 2011 / KisukE UraharA Müzik tr
22 Temmuz 2008 / KisukE UraharA Spor tr
13 Ocak 2009 / estudiantes Spor tr