Arama

Eski Anadolu uygarlıkları hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 10 Aralık 2014 Gösterim: 148.059 Cevap: 26
ziyaretçi - avatarı
ziyaretçi
Ziyaretçi
12 Kasım 2008       Mesaj #1
ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
eski anadolu uygarlıkları tanımı nı söyleyebilirmisiniz
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
ANADOLU UYGARLIKLARI

Sponsorlu Bağlantılar


Anadolu, iklimi, jeopolitik konumu tarım, hayvancılık ve ticarete elverişli oluşu, gôç yolları üzerinde bulunması nedeniyle ilkçağda ônemli bir konuma sahiptir .Çeşitli uygarlıkların kurulduğu bir bölgedir.


neolithic
Anadolu'da Tarih öncesinde de önemli yerleşim birimleri kurulmuştur . Antalya yakınlarında Karain, Bel dibi ve Belbaşı mağaraları, Antakya'daki Mağaracık yontma taş devrine uzanan en eski yerleşme yerleridir . Cilalı taş devrinde ise Çatal höyük, Hacılar, Beyce sultan yerleşim merkezleridir. Maden devrinde ise Truva, Alişar ve Alacahöyük önemli merkezlerdir .



Anadolu;

-Ticaret ve göç yolları üzerinde olması
-Verimli topraklara sahip olması
-İklim koşulları
-Coğrafi konumu gibi nedenlerle değişik kavimlerin istila ettikleri ve yerleştikleri bir bölge olmuştur. Yontma Taş Devri'ne ait Antalya Karain Mağarası, Cilalı Taş Devri'ne ait Konya Çatalhöyük, Maden Devri'ne ait Çanakkale Truva, Konya Karahöyük, Yozgat Alişar ve Çorum Alacahöyük önemli yerleşim merkezleridir.

Hititler:
Hititler: (M.Ö: 2000-VIII.yyl.) M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelerek Kızılırmak kıvrımı içinde çevresinde Kapadokya'da yerleşmişlerdir. Başkentleri Hattuşaş'tır(Boğazkôy). Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir. Anadolu'da bilinen ilk siyasal birliği kurdular. İlk zamanlarda fethedilen Ülkelerin yônetimi prenslere verilmekteydi. Sonraları ise krallığa geçildi. Devletin başında, büyük kral unvanlı bir hükümdar bulunurdu. Kral aynı zamanda baş rahip, başkomutan ve baş yargıçtı. Ancak kralın yanında, asillerden oluşan bir danışma meclisi Pankuş meclisi ve Tavananna adlı kraliçe de devlet yönetiminde söz sahibi olurdu
Tanrı sayısının çokluğundan dolayı ülkelerine Bin Tanrı ili de denilir. Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Ana kraliçe (Tavananna)'nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir.

Ordu ise piyadelerden ve savaş arabalarından oluşuyordu.
Aynı zamanda tımar sistemine benzer bir ordu meydana getirilmişti.
Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarından etkilemişlerdir (Çivi ve hiyeroglif yazısını kullanmaları buna kanıttır).
Hititler Ege göçleri ve Friglerin saldırılarıyla yıkılmışlardır
Dinleri :

çok tanrılı olup, temizlik tapınmanın tek şartı sayılmıştır . Kendilerine özgü iki tür yazı kullanmışlardır. Çivi yazısı ve hiyeroglif yazısı (resim yazısı).,

Hukuk: Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti. Hitit hukuku Mezopotamya hukukuna nazaran daha adil ve insancıl idi. Ölüm cezası ancak devlete ve hükümdara karşı işlenen suçlara verilirdi. Bunun dışındaki suçlar para cezası (fidye esa­sı) ile ce­zalandırılırdı, Hititlerde aile ve ceza hukuku gelişmiştir. Ailede babanın üstünlüğü esastır.

Yazı ve Tarih Yazıcılığı: Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devle­ti'nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır.
Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdı­rırlardı. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel ör­nekleridir. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar (yıllıklar) düzenleyerek geliştirmişlerdir.
Hititlerle Mısır arasındaki savaş (M.O. 1280'de Kadeş antlaşması ile sonuçlanmıştır .Önemi tarih­teki ilk yazılı anlaşma olmasıdır. İvriz Yazılı kaya kabartmaları Hititlerden kalma savaş figürleridir.


Frigler:
M .Ö 1200 yılında Boğazlar üzerinden Anadolu’ya girdiler. Hitit hakimiyetine son vererek Sakar­ya vadisine yerleştiler. Başkentleri Polatlı yakınlarında Gordion'dur. Krallarına Midas adı verilir. M.Ö VIII. yüzyılda Çukurova'ya kadar uzanan bölgeleri hakimiyetleri altına aldılar. Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya giren Kimmerler tarafından yıkıldılar (M.Ö 676).
Frigler tarımla ve hayvancılıkla uğraşan bir topluluktu. Frig kralları tarımın gelişmesine çalıştılar. Tarımı koru­yucu kanunlar çıkardılar. Tarımı korumak için sert cezalar uygulamışlardır. Bir saban kırmanın cezası ölümdü.

En önemli tanrıçaları Kibele adı verilen tabiat tanrıçasıdır. Tanrıların ilkbaharda doğup sonbaharda öldüğüne inanılması doğa-din ilişkisi­ne bir örnek olarak gösterilebilir.

Friglerden kalma kaya mezarları kabartmalarla süslenmiştir Bu kabartmalar, Frig heykeltıraşlığının en güzel örnekleridir. Kuyumculuk, kaya mimarisi ve kaya işIemeciliği, tahta işçiliği, halı ve kilim dokumacılığında oldukça gelişmişlerdi
Fenike alfabesini kullanmışlardır.

Lidyalılar:
Gediz ve Menderes ırmakları arasında yaşadılar. Frig hakimiyetinin sona ermesi ile bölgeye hakim oldular. Başkentleri Sard'dır. Krallarına Giges adı verilir. Efes'ten başlayıp , Mezopotam­ya'da Asurluların baş­kenti Ninova'ya kadar uzanan Kral Yolu'nu yaptılar. Bu yol doğu-balı ticaretini geliştirdi. Bunun sonucunda da ticareti kolaylaştır­mak amacı ile ilk kez altın para kullanıldı(M.O. 700). Böylece değiş –tokuş (trampa) usulü­ne son vermişler ve ticari ilişkilerde kolaylık sağla­mışlardır. Lidyalılar ulusal bir ordu kurmak yerine ücretli askerlerden oluşan bir ordu kurmuşlardır. Bu durum uzun süre varlıklarını sürdürmelerini engelle­miştir. M.Ö. 547'de Persler tarafından yıkıldılar.
Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Lidyalılar dini inançlar ve sanat alanında Anadolu ve Yunan kültürünün etkisi altında kaldılar.

Urartular: (M.Ö: IX-VI.yy.)
Doğu Anadolu'da Van gölü ve çevresinde yaşayan Urartuların başkentleri Tuşpa (Van) dır. Anadolu'da ilk defa federal bir devlet kurmuşlardır. Savaş tanrısı Haldi'ye inanılması askerliğin önemli olduğunu gösterir. Tarım ve hayvancılık yanında maden işlemeciliği. kaya oymacılığı ile de uğraştılar. Özellikle maden işçiliği ve mimari de ilerlemişlerdir. Kayalara oyulmuş muhteşem kaleler, saraylar, tapınaklar, karayolları ve su tesisleri bu uygarlıktan günümüze kalmış kalıntılardır. (Van ka­lesi, çavuş tepe, Altın tepe Urartulardan kalma eserlerdir.)

Çivi yazısını kullanmışlardır.
Asur ve Kimmer saldırıları Urartuların gü­cünü azalttı. M.Ö VI. yüzyılda İskit ve Med saldırıları sonucu Urartu hakimiyeti sona erdi.

İonlar:
Yunanistan'a gelen Dorların önünden kaçarak Ana­dolu'ya geçen Akalar tarafından kuruldular. M.Ö 1200 yılında Akalar, adalar üzerinden Batı Anadolu'ya göç ettiler. Büyük Menderes ile Küçük Menderes nehirleri arasında kalan kıyı bölgelerine yerleştiler. Bu bölgeye İyonya, burada yaşayanlara ionlar adı verilir. İonlar, polis adı verilen şehir devletleri kurdular. M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren Efes, Milet, Foça gibi şehirleri kurdular. Siyasal yapılanmaları şehir devleti şeklindedir, hiç bir zaman merkezi­yetçi olmamışlardır. Deniz ticareti ve kolonicilik alanında ileriydiler. Akdeniz, Marmara, Ege ve Karadeniz'de birçok koloniler kurmuşlardır.
Anadolu'da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en gelişmiş ve ileri düzeydedirler. Çünkü;
1- İonlar, Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasındadırlar ve doğu batı arasında köprü vazifesi görürlerdi.
2- Diğer Anadolu uygarlıklarından etkilenmiş­lerdir.
3- Tarım ve ticaretle gelişmiş olduklarından bi­lim ve kültüre ônem vermişlerdir.
4- Şehir devletleri şeklinde yônetilmiş oldukları için serbest düşünce gelişmiştir.

İon şehir devletlerinin başında krallar bulunuyordu. Asiller zamanla güçlenerek kralları tahttan indirdiler. Halkın seçtiği kişiler, meclislerin yardımı ile şehirleri yönetmeye başladılar.
Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. İonlar, sanat alanında da önemli gelişmeler gösterdiler. İon Nizamı denilen mimari üslubun yaratıcısıdırlar (Artemis tapınağı ionyalılar'a aittir). İon tarzında mimarı eserler yarattılar. Tapınaklar, açık hava tiyat­roları bu alanda ki en güzel yapıtlardır.
Ticaretin gelişmesi sonucu birçok kültür ile temas kurdular. Ekonominin gelişmesi ve demokrasinin varlığı; fikir hayatı, sanat ve bilim alanında önemli gelişmelere neden oldu. Diyojen, Tales, Anaksimenes, ve Anaksimandros felsefe , matematik ve astrono­mi bilimlerinin temellerini attılar. Matematikte Pisagor, Coğrafya'da Kse­nefon, Tıpta Hipokrat, Felsefe'de Heraklit ve Diojen, Şiirde Homeros ve Tarihte Heredot İonyalıların en tanınmış bilginleridir..
Tiranlık yönetimi de ilk defa İon şehirlerinde görülür.
İonlar, Fenike Alfabesi'nden yararlanarak kendi alfabelerini oluşturdular. İon şair ve yazarları tarafından kaleme alınan trajedi, komedi ve dramlar günümüze kadar önemlerini korudular. Edebiyatta Homeros destanları önemlidir.

Tanrılarının insan biçiminde heykellerini yapmışlardır.İon Tanrıları da insanlara benzerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark insanların ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı. İnançlarına göre Tanrılar arasındaki her türlü ilişki ve iletişim aynen insanlar arasında olurdu. Tanrılar İnsanlara kızdıkları zaman onları cezalandırırdı.
Bir insanın Tanrılaşabilmesi için kusursuzluğa, mükemmelliğe ulaşması gerekirdi. Bu nedenle sportif yarışmalar büyük önem kazanmıştır, insanların Tanrılaşması için bir araç olarak görülmüştür.
M.Ö. 650-546 yıllarında önce Pers istilasına, daha sonra İskender ve Roma istilasına uğramışlardır.



MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

Mezopotamya Uygarlıkları
Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu'dan Basra Kör­fezi'ne kadar uzanan Fırat ve Dicle ırmakları arasında kalan bölgenin ilkçağdaki adıdır. Bu bölge;
-göç yolları üzerinde olması
-topraklarının verimli olması
-ikliminin elverişli olması
-ırmaklarından sulamada yararlanılması
gibi nedenlerle tarihsel dönemlerin başından itibaren bir­çok uygarlıklara sahne olmuştur.

Özellikleri:
1. Düzlük bir bölge olmasından dolayı kolaylıkla istilalara uğramıştır.
2. Bölge taş bakımından fakir olduğundan günümüze az sayıda eser ulaşmıştır.

Sümerler (M.Ö 4000 -2350)
-Dünyanın bilinen ilk uygarlığıdır.
-ilk şehir devleti (Site) görülür.
-ilk defa yazıyı kullanarak tarihsel çağları başlattılar. -Dört işlemi kullanmışlar, sayıları bulmuşlar ve çem­beri 360° ye bölmüşlerdir.
-ilk yazılı kanunlar Sümer kralı Urgakina tarafından yapılmıştır.
-Ay yılı takviminin temellerini atmışlardır.
-Çok tanrılı bir dinsel inanış vardır
-Krallar aynı zamanda rahiptir.
-Öldükten sora yaşam inancı yoktur. (Bu nedenle mezarlarına bir şey koymazlardı.)

Akadlar (M.Ö 2350 -2150)
Dünyada ilk merkezi devleti ve ilk büyük imparatorlu­ğu kurmuşlardır. Bu imparatorluğun devamı için ilk defa sürekli orduya geçmişlerdir.

Babilliler (M.Ö 1800 -539 -478)
Babil tableti
Hammurabi zamanında eski Sümer kanunlarını daha sert ve daha sistematik bir hale getirmişlerdir. Bütün gücü kendisinde toplayarak dünyada bilinen ilk mutlak monarşiyi kurmuştur. Ayrıca gücünü gökteki tanrılara değil, dünyevi bir kurum olan orduya dayandırması dar anlamda Laik devlet yönetimine kanıt sayılmıştır

Elamlılar

Bu uygarlık hakkında bilgiler oldukça azdır Madencilik ve seramik sanatında ileriydiler.

Asurlular (M.Ö. 2000 -609)
Anadolu'da kara ticaret kolonileri kuran Asurlular Mezopotamya Uygarlığını, örneğin Sümer çivi yazısını Anadolu'ya öğretmişlerdir. Ön Asya'da atlı birlik kulla­nan ilk kavim Asurlular olmuştur Asurluların hukuk ku­ralları Sümerlerin aksine olup Babillilere benzer Olduk­ça sert yaptırımlı hukuk kuralları vardı.
Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bôlgeye Mezopotamya adı verilir. Bu bôlgede Sümer, Akad, Babil ve Asur krallıkları kurulmuştur.
Sümerler, Orta Asya kôkenli kavimlerdir. Şehir devletleri halinde varlıklarını sürdürdüler. Arabistan kôkenli Samiler, Sümer ülkelerine gelerek yerleştiler. Mezopotamya'da merkezi devletler kurdular.

Mezopotamya’da Devlet Yönetimi: Tanrı adına inşa edilen bir tapınağın etrafındaki evlerin, bir sur ile çevrilmesinden siteler oluştu. Bir sitenin bir veya birkaç siteyi hakimiyeti altına almasıyla da şehir devleti mey­dana geldi. Devlet yônetiminde kraliçelerinde sôzü geçerdi. Siteleri, patesi adı verilen prensler yöne­tirdi. Bir patesi, sitenin en büyük mülki, hukuki ve dini Lideri idi. Mezopotamya'da Sami hakimiyetlerinin kurulmasıyla merkezi devlet yône­timleri ortaya Çıktı.

Din: Sümerler dünyevi bir inanca sahipti. Ölümden sonraki hayata inanmıyorlardı. Ancak onla­rı daha çok bu dünya ilgilendirmekte idi. Sümer ve Sami tanrıları insanlara benzerdi. Tek farkları ôlümsüz olmalarıdır. Tüm Mezopotamya için kut­sal sayılan tanrıların yanında her şehrin kendisine ôzgü tanrıları da vardı.

Yazı ve Edebiyat: Yazıyı ilk kullanan Sümerlerdir. Sümer çivi yazısında sesli harfler olmadığın­dan harf yazısı değildir. Sümer edebiyatı; ilahi, ef­sane ve destan türlerinde gelişti. En ônemli destanlar arasında Gılgamış, Yaradılış ve Tufan yer alır. Samiler, Sümer edebiyatının etkisi altında kalarak, Sümer edebiyatını benimsemiş ve kopya etmişlerdir.

Bilim ve Sanat: Sümerler, yıldızların insan yaşamı ile çok sıkı bir ilişkisi olduğuna inanıyorlar­dı. Bu nedenle yıldızların hareketlerini yakından in­celemeye başladılar. Bu sayede astronomi bilimi oldukça gelişti. Ziggurat adı verilen tapınaklar ay­nı zamanda bir rasathane durumunda idi. Burada bulunan rahipler dini gôrevlerinin yanı sıra gôk bili­mi ile de uğraşırlardı. Sümerler, yıldızları kümelere (burçlara) ayırdılar. Bir yılı 360 gün, bir ayı da 30 -gün olarak kabul ettiler. Alan, hacim, uzunluk ve ağırlık ôlçüleri, Sümerler tarafından bilinmekteydi. Babilliler, Güneş ve Ay saatini bulmuşlar, Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamışlardır.



MISIR UYGARLIĞI (MÖ 3000'den MÖ 525'e kadar)

Deniz ve çöllerle Mezopotamya uygarlık alanından ayrılması, yani coğrafi konumu, dışarıdan etkilenmeden özgün bir uygarlığın doğmasına neden olmuştur. Bu konum istilaların da az olmasına yol açmıştır.
Kuzey Afrika’da Nil nehri havzasında kurulmuş ve Nil Nehri'nin akışına göre Aşağı ve Yukarı olmak üzere 2 coğrafi bölüme ayrılmıştır. Etrafı çöllerle çevrili olduğu için istilaya fazla uğramamış, diğer uygarlıklardan etkilenmemiştir.
Mısır uygarlığı sadece Mısırlılara aittir.
Başlangıçta şehir devletleri şeklinde yönetilen Mısır, Firavun adı verilen kralların önderliğin­de merkezi yönetime sahip olmuş, ülke Nom denilen illere ayrılmıştı, Her ilin başında merkezden gönderilen valiler bulunurdu.


-Labirent: Halk mezarları günümüze kadar ilgi çekiciliğini devam ettirmiştir. Mısırlılar hayatını ölümden sonra devam ettiğine inandıkları için cesetlerini mumyalamışlardır.

-Resim yazısı olan Hiyeroglifi kullandılar ve bir çeşit kağıt olan Papirüsü bulmuşlardır.
-Güneş yılına dayalı ilk takvimi icat etmişlerdir. Nil nehri ve tarımsal faaliyetler mevsimlerin adlandırılmasında etkili olmuştur. Mısır takvimi Miladi takvimin temelini oluşturur.
-Tıp, eczacılık, geometri ve astronomide ilerlemişlerdir .
-Persler tarafından yıkılmıştır.

Bilinen tarih Nom denilen şehir devletleriyle başlar. Firavunların yetkilerinin sınırsız olması (çünkü tanrı-kral sayılıyordu) mutlak bir idareye yol açmıştır. Katip ve memurlar hiyeroglif denilen ve oldukça zor olan resim yazısını kullandıklarından Üst sınıfta yer almışlardır.
Ahret inancının olması tıp biliminin ve mumyacılık sa­natının gelişmesine yol açmıştır. Ayrıca kral mezarları da (piramitler) ahret inancıyla ilgilidir.

Güneş yılı takvimini kullanmışlardır.
Dünyada bilinen ilk yazılı antlaşmayı Hititlerle imzalamışlardır (Kadeş Barışı).



ÇİN UYGARLIĞI

Mezopotamya uygarlıklarında olduğu gibi Çin uygarlığında da toplum değişik sınıflardan oluşuyordu ve kölecilik yaygındı Dünyada bilinen ilk derebeylik izlerine Çin'de rastlanır.
Çinliler kuzeylerinde yer alan Hun ve Moğol göçebelerinden korunmak için Çin Seddi'ni yapmışlar ve Türkler gibi ordular kurmuşlardır Türk tarihi hakkında ilk bilgiler Çin kaynaklarından elde edilmiştir.

Çin'de Taoizm, Konfüçyüs dini ve Budizm gibi ahlak felsefesine dayanan dinler görülmektedir Barut, pusula, kağıt, matbaa gibi bilimsel ve teknik buluşlar bu uygarlı­ğa aittir. ideografik yazıyı kullanmışlardır
Orta Asya uygarlığından etkilenmiştir.

-Çin askeri mimarisinin en önemli eseri Çin Seddi'dir. Hun akınlarından korunmak için yapmışlardır.



-Çanak-çömlek eşyalar ve özellikle porselen yapımında İleri gitmişlerdir.

-İpek işlemeciliği ve ticareti, kağıt, barut, pusula, matbaa Çin'de gelişmiştir.
-Büyük filozoflarının fikirleri din olarak kabul edilmiştir; Lao-Çe ve Konfüçyüs’ün fikirleri gibi.
-Budizm Çin'de yayılma alanı bulmuştur.

Not: Çinliler çeşitli yönetimlerle varlıklarını bugüne kadar devam ettiriyorlar. Çünkü geniş bir araziye yayıldıkları için Ülkenin fethine hiçbir yabancı kavim kalkışmamıştır.



HİNT UYGARLIĞI

Hindistan'ın en eski geçmişinde Avrupa'dan göç ettiği söylenen Arilerin izleri görülür. Verimli topraklara sahip olması tarih boyunca istilalara uğramasına neden olmuştur. Değişik kavimlerin gelip yerleşmesi de etnik yapının zenginleşmesinin önemli bir nedenidir .

Kast Sistemi;
Ari'ler tarafından kurulmuştur. Koyu bir sınıf ayrımını içeren Kast Sistemi, Hindistan'ın günümüze kadar sağlam bir birlik kuramamasına yol açmıştır. Farklı milletlerin istilasına uğraması ve "Kast Örgütü" nedeniyle Hintliler bir millet olma şuuruna erişmemişlerdir.
Kast Sistemi halkın mesleklerine göre sınıflanması ve kesinlikle bir sınıftan diğer sınıfa geçilmemesi şeklinde belirlenmiştir. Buna göre;
1. Brahmanlar: Din adamları
2. Kşatriyalar: Asiller ve askerler
3. Vaysiyalar: Sanatkarlar ve tüccarlar
4. Südralar; Kôylüler ve işçiler
Ayrıca Kastın dışında kalan "Paryalar,(köleler)” vardı.
olmak üzere toplumu bir araya gelmesi imkansız sınıflara ayırmıştır. Paryalar ise bu sistem de tamamiyle sahipsiz insan gruplarıdır.

Hindistan'ın en eski dini Veda Dini veya Brahmanizm'dir. Bu dinden ve Brahmanların üstünlüğünden dolayı, Buda Dini Hindistan'da doğmuş olmasına rağmen ilk kez Çin'de yayılmıştır.
Hindistan'da Veda, Brahmanizm ve Buda dinleri görülür Buda dini Hindistan'da ortaya çıkmasına rağmen, Brahman rahiplerinin karşı çıkması nedeniyle Çin ve Japonya'da yayılmıştır.




DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI


FENİKE UYGARLIĞI


Lübnan dağları ile Akdeniz arasındaki kıyı şeridinde kurulmuştur. Sayda, Sur, Biblos gibi şehir devletlerine sahip olan Fenikeliler, ülkeleri dağlık ve tarıma elverişli olmadığı için denizcilikle uğraşmış ve deniz ticaretinde en ileri giden toplum olmuşlardır. Akdeniz kıyılarında kurdukları ticaret kolonileri ve antrepolar sayesinde doğu ile batı arasındaki ticareti ellerine geçirdiler. Bunlardan başlıcaları Kartaca, Sidon ve Tir'dir.
M.Ö VIII. yüzyıldan itibaren Asur, Babil ve Perslerin hakimiyeti altına girerek üstünlüklerini kaybettiler.
Tarihte ilk harf yazısını bulan Fenikelilerdir. Sesli ve sessiz harflerden oluşan Fenike Alfabesi daha sonra diğer uygarlıklar tarafından benimsenmiş ve kullanılmıştır. İonlar, Yunanlılar ve Romalılar bu alfabeyi geliştirip Latin alfabesi haline getirmişlerdir. Ayrıca cam yapımını gerçekleştirdiler ve kırmızı boyayı buldular .
Mezopotamya uygarlığını Akdeniz havzasına taşımışlardır.




İBRANİ UYGARLIĞI


İbraniler Hz. Musa peygamberin bildirmesiyle Musevilik dinine mensup olmuşlardır.
Hz. Davud döneminde krallık haline gelen İbrani Devleti, Hz. Süleyman zamanında altın çağını yaşamıştır, Onun ölümünden sonra İsrail ve Yahudi devletleri olmak üzere ikiye ayrıldı.
Asurlular İsrail’i (M:Ö: 721 ), Babilliler Yahudileri (MÖ .687) ortadan kaldırdı. Yahudiler yurtlarına dönecekler, ancak 2. kez Romalılar tarafından sürülecek ve dünyaya yayılacaklardır.

Tektanrı inancına sahip olan ilk uygarlıktır. Yahova (Allah) sadece İbranilerin tanrısıdır. Kitapları Tevrat'tır. En önemli sanat eseri Kudüs'teki Süleyman Tapınağı (Mescid-i Aksa)'dır. Burası Müslümanlar için de önemlidir.
Günümüzdeki Suriye ve Filistin topraklarında ortaya çıkmıştır. Dünyada ilk tek tanrılı din olan Yahudiliği kabul etmişlerdir. Yahudiler kendilerini diğer kavimlerden üstün gördüklerinden bu din diğer tek tanrılı dinler olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık kadar yayılmamıştır



EGE UYGARLIĞI

Girit, Miken ve Yunan uygarlıklarından oluşur. Yunan Uygarlığı
Eski Yunan'da Sümerler ve İyonlarda olduğu gibi şehir devletleri görülür (polis). Merkezi yapının olmaması daha özgür bir ortama; bu durum ise bilim ve felsefenin gelişmesine yol açmışlar.
Eski Yunanda olimpiyat oyunları Yunan kültüründe bütünleşmeye yol açmıştır. Nüfusun artması, Yunanis­tan'ın dağlık bir ülke olması ve artan ticaret ihtiyacı gibi nedenlerle kolonicilik hareketleri başlamış ve yeni yerleşim merkezleri kurulmuştur.
Yunanlılarda çoğu Eskiçağ kavmi gibi çok Tanrıcılığa inanıyorlardı. Eski Yunandaki sınıflar mücadelesi yeni yasaların yapılmasıyla sonuçlanmıştır. Drakon yasaları ile soyluların keyfi yönetimi orta sınıflar lehine sınırlandırılmış, Solon yasalarıyla kölelik kaldırılırken doğuştan soyluluk yasaklanmış, Kilistenes reformlarıyla da halk meclisi en önemli organ haline getirilmiştir. Eski Yunan, dünyada ilk demokrasi örneğine de sahne olmuştur
Girit, Miken Yunan ve Helenizm medeniyeti olarak dört bölümde incelenir.
Girit Medeniyeti:

Ege medeniyetinin ilk önemli merkezidir .Giritliler kendilerine özgü orijinal bir yazı sistemi geliştirmişler, güçlü donanma ve ticaret filosuna sahip olmuşlardır. En muhteşem sarayları Knossos saraylarıdır. Akalar tarafından uygarlıklarına son verilmiştir.
Miken Medeniyeti:

M.Ö. II. binde Akalar tarafından kurulmuştur. Miken Krallığı ile Truvalılar arasında Çanakkale b9ğazınaegemen olmaktan kaynaklanan çatış­malar bu devletin en önemli siyasi olayıdır (M.O. 15. yüzyıl). Girit uygarlığından etkilenmişlerdir.
En önemli eserleri şato denilen kral saraylarıdır. (Miken ve Tirins şatoları) Kuyu mezarları yapmaları ve Grekçe'nin temelini atmaları bu uygarlığın diğer özelliklerindendir. M.Ö 1200'de Dor göçleri sonunda yıkılmışlardır.
Yunan Medeniyeti:
-Dorların Mora ve çevresini işgal etmelerin.; den sonra oluşan uygarlıktır. En parlak devrini M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllarda yaşamıştır.

-Yunanistan polis adı verilen şehir devletlerinin birleşmesiyle kurulmuştur. En önemlileri Atina, Isparta, Larissa, Korint ve Tebai'dir.
-Tarım alanları az olduğundan ticarette gelişmişler ve koloniler kurarak zenginleşmişlerdir.
-Yunanlılarda toplum sınıflara ayrılmıştır ve sınıflar arasında eşitsizlik vardır Yönetim şekli asillerin üstünlüğüne dayalı demokrasiydi. Ama bu herkesin ihtiyacına cevap vermiyordu (Aristokratik Demokrasi).
Arhon adı verilen yüksek dereceli memurlar bu sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmaya çalıştılar; Drakon: Kan davalarını önlemeye yönelik ceza kanunlarını çıkardı. Ancak asillerin haklarını koru­duğu için karşı çıkıldı..
Solon: Borç yüzünden doğan köleliği kaldırdı, halkı kazançlarına göre sınıflara ayırdı. Klistenes ise: Asillerin seçtiği Dört yüzler Meclisi yerine, halkın seçtiği Beş yüzler Meclisi'ni kurdu. Zenginlikten doğan sınıf farklarını kaldırdı.

Yunanlılar çok tanrılı dinlere inanırlar ve tanrıları insan şeklinde düşünürlerdi. Tabiattaki varlıklara benzetilen tanrılarının en büyüğü Zeus'tu. Olimpiyatlar, Tanrıları adına yaptıkları spor, müzik ve şiir yarışmalarının adıydı. Yunanlılar pozitif bilimler, edebiyat ve güzel sanatlarda ilerlemişlerdi.

Hellen Uygarlığı



Makedonya Kralı Büyük İskender’in Doğu Seferi (Asya Seferi) sonucu Yunan uygarlığı ile eski Ön Asya uygarlıklarının kaynaşması ile meydana gelmiştir. Pozitif ve deneysel bilimlerin geliştiği bu dönem İslam uygarlığının doğuşu ve gelişiminde etkili olmuştur
Makedonya Kralı İskender’in Asya seferi sonunda doğu-batı kültürlerinin kaynaşmasından doğan uygarlıktır. Bu uygarlık İskender imparatorluğu son bulduktan sonra bile Romalılar, Sasaniler ve Müslümanları etkiledi.
Yunanistan, İran, Mezopotamya, Mısır Anadolu İskender imparatorluğunun egemenlik alanına girdi.
Bu dônemde, pozitif bilimler, tarih ve felsefede büyük ilerlemeler görüldü. Arşimet ve Batlamyus bu dönemde yetişti.
Mısır'daki İskenderiye merkez olmak üzere yeni .şehirler ve kültür merkezleri kuruldu. İskenderiye ve Bergama kütüphanelerinde devrin el yazması eserleri toplandı. İskender doğudaki merkezi krallık ve imparatorluk ve tanrı-kral anlayışını benimsedi. Böylelikle demokrasiden geri dönülmüş oldu.



ROMA UYGARLIĞI

İtalik, Etrüsk ve Latinlerce oluşturulup, İtalya' da kurulmuştur.
Roma, M.Ö X. yüzyılda Tiber ırmağı kıyısında Latinler tarafından kuruldu. İlk kralları Romulüs'tür. Roma, Etrüsk krallar zamanında bayındırlık alanında çok gelişti. Etrafı surlarla çevrildi.
Romalılar, önce Latinlerle savaştılar. Etrüskleri egemenlikleri altına aldılar. Roma üzerine saldıran Gal’lere mağlup oldular. Gal’ler istilasının sarsıntısı giderildikten sonra fetihlere devam edildi. İtalya’nın güneyindeki Yunan kolonileri ele geçirildi. M.Ö 275 yılında Romalılar, İtalya birliğini kurmayı başardılar. Batı Akdeniz hakimiyeti için Romalılarla Kartacalılar arasında Pön Savaşları başladı. M.Ö 264­164 yılları arasında devam eden savaşlar, Romalıların üstünlüğü ile sona erdi. Romalılar bundan sonra Doğu Akdeniz hakimiyeti için Makedonyalılarla savaştılar. Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın fethi ile Akdeniz bir Roma gölü halini aldı.

Roma'da krallık, cumhuriyet ve imparatorluk dönemleri yaşanmıştır. Adı cumhuriyet olan ilk yönelim şekli Roma'da görülür. ilkçağın en büyük köleci devletidir
Roma'da ilk yazılı kanunlar MÖ V.yüzyıldaki 12 levha Kanunlarıdır. Yahudilikten sonraki tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlık ilk önce baskılara uğradıysa da daha sonra Romalıların resmi dini olmuştur
Roma'da patriciler tüm vatandaşlık haklarına sahipti. Askere alınmayan ve oy hakkı olmayan plebler ise ticaret ve mülkiyet gibi haklara sahipti. Yanaşmalar ve kölelerin hiç bir hakları yoktu Patrici-pleb mücadelesi Roma uygarlığının ve dolayısıyla tarihinin özünü oluşturmuştur.
Romalılar kendilerinden önceki kavimlerin alfabe, hukuk ve takvim alanlarındaki çalışmalarını daha da geliştirerek günümüzdeki temellerini almışlardır Sözgelimi, Latin alfabesi, Roma hukuku ve Jülien Takvimi günümüz dünyasının yaşayış ve kültüründe Varlıklarını sürdürmektedir.
Eskiçağın en büyük devleti olan Roma imparatorluğu Kavimler Göçü'nden sonra önce ikiye ayrıldı 476'da Batı Roma yıkıldı.Doğu Roma (Bizans) ise izlediği ihtiyatlı siyaset sayesinde Ortaçağ boyunca yaşadı Fatih’in İstanbul’u almasıyla o da sona erdi.
Bir yandan.Yunanlılar, diğer yandan Kartacalılar Romalılar, Anadolu, Iran, Kafkasya, Suriye.Filistin ve Mısır'a egemen oldular.
-Krallık,Cumhuriyet, imparatorluk şeklinde siyasi tarihi 3 döneme ayrılmıştır .
-Krallık dôneminde, kralın yanında asillerden oluşan bir senato ve Kuriya denilen halk meclisince yönetilirdi.
-Cumhuriyet devrinde kralın yerini iki konsül aldı. Olağanüstü durumlarda diktatörler yönetimi ele geçirirdi.
-imparatorluk döneminde senatonun önemi azaldı.
-Roma'da da toplumlar arasında sınıf farkları vardı. Patriciler (Asiller) ve Plebler (orta sınıf), köleler (en alt tabaka) oluştururdu. Bu sınıflar dışında imparatorluk sınıfları içinde yaşayan ancak vatandaş kabul edilmeyen "Barbarlar" vardı.
-12 Levha Kanunları Roma Hukuku'nun temelini oluşturur. Aynı zamanda Roma Hukuku bütün Avrupa Hukukunu etkilemiştir.
-Fenikelilerden ionlar ve Yunanlılara geçen alfabeyi geliştirerek Latin Alfabesi haline getirmişlerdir.
-Mısır'dan alınan güneş takvimi Julius Sezar ve Papa XIII.Gregor'un katkıları ile, "Miladi Takvim" şeklinde geliştirilmiştir .
-Lejyon adı verilen paralı askerlerden oluşan disiplinli ve düzenli orduya sahiplerdi,
-Anadolu'da askeri ve siyasi amaçlı yollar yapmışlardır. ,

-Aspendos Tiyatrosu, Bozdoğan Kemeri (Valens su kemeri), Çemberli taş, Ankara'da Ogüst Mabedi ile Roma Hamamı. Ankara Elmadağ su yolu Romalılardan kalmıştır.
-Ayasofya kilisesi, Yere batan sarayı ve. Dikilitaş (Mısır'dan getirilmiştir.) Bizans imparatorluğundan kalmıştır.
-Hıristiyanlığın çıkışına tepki göstermelerine ve Hıristiyanlara çeşitli işkenceler yapmalarına rağmen Konstantin zamanında MS. 313 yılında Hıristiyanlık kabul edilerek İmparatorluğun resmi dini haline geldi.
-Bundan sonra Hıristiyanlığı bütün Avrupa'ya yayanlar Romalılar oldu.
Devlet Yönetimi: Roma, önceleri krallıkla yö­netilmekteydi. Kralların emretme yetkilerine imperium denirdi. Krallar, Halk Meclisi tarafından seçilirdi. Halk Meclisi, kanunların hazırlandığı önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk Meclisi'nde oylar; fert olarak değil, topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak İhtiyarlar Meclisi (Senatus) vardı.
Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri bir yıllığına seçilen konsüllere verildi. Sayıları iki tane olup, dokunulmazlıkları vardı. Yaptıkları işlerden dolayı ancak görevden ayrıldıktan sonra hesap verirlerdi. Bir konsül, diğerinin aldığı kararı veto edebilirdi.
M.Ö 44 yılında Sezar'ın öldürülmesi ile iç karışıklıklar başladı. Octavianus'un iktidarı ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi. İmparatorluk dönemi başladı.
Dil ve Edebiyat: Konuşulan dil Latince’dir. Edebiyatta Yunan edebiyatının etkisi altında kaldılar. Söz sanatı (hitabet) ve tarih yazıcılığında bü­yük bir başarı gösterdiler.
Güzel Sanatlar: Yapı nizamları ve sütun başlıklarında Yunan mimarisi taklit edildi. Yapı sanatında kubbe ve kemeri kullandılar. Bu sayede çok büyük anıtlar yapabildiler. Cumhuriyet devrinde başlayan gelişme imparatorluk döneminde ülkenin her bir yanına yayıldı.
Heykeltraşlıkta, mimari kadar başarılı olamadılar.



BİZANS UYGARLIĞI

Doğu Roma İmparatorluğu zamanla Bizans İmparatorluğu haline geldi. İmparatorluk, eski Yunan ve Helenizm kültürü ile yoğrulmuş Ortodoks Rumlarla, çeşitli dil, din ve inançlara bağlı kalmış kavimlerden meydana gelmiştir. Kuzey Afrika, İspanya’nın kıyı bölgeleri ve İtalya’nın fethi ile en geniş sınırlara ulaşıldı. VII. yüzyıldan itibaren Türk ve Müslümanlarla ilişkiler başladı. Emeviler zamanında İstanbul iki kez kuşatıldı. X. yüzyıldan itibaren Türkler, Anadolu'ya girmeye başladılar. Bizanslılar, Malazgirt'te Türklere yenilerek Anadolu üzerindeki hakimiyetlerini kaybettiler (1071 ).

İmparatorluğun son zamanlarında din kavgaları önemli bir sorun halini aldı. İmparatorluk devamlı toprak kaybına uğradı. Venedik ve Cenevizliler Bi­zans'ın durumundan yararlanarak sömürgelerini genişlettiler. İmparatorun İstanbul dışında kalan şehirler üzerinde nüfuzu kalmadı. Tekfurlar bölgelerini diledikleri gibi yönetmeye başladılar. Sonunda Anadolu ve Rumeli'yi eline geçiren Osmanlılar tarafından yıkıldı (1453).
Devlet Yönetimi: Düzenli bir veraset sistemi yoktu. Kuvvetli olan herkes, imparator olabilirdi. Bu yüzden Bizans'ta devamlı taht kavgaları vardı. Ge­niş bir teşkilata sahip olan Bizans sarayı, sıkı bir düzene ve törene bağlı idi. Din işleri, patrik tarafından yönetilirdi. Patriklerin görevlerine atanmaları ve görevden alınmaları imparatorun elinde idi.
Memleket Yönetimi: İmparatorluk valiler tara­fından yönetilen büyük eyaletlere (temlere) ayrıl­mıştı. Sınırda bulunan temler, dük adı verilen askeri valilerin yönetimi altında idi. Bunlar diğer temlerden daha fazla önem taşımakta idi. En önemli temler, Asya ve Kuzey Afrika temleri idi. Bizans İmparatorluğunda ilk zamanlar, Roma kanunları uygulanmakta iken, jüstinyen devrinde yeni kanunlar düzenlendi.
kapadokya
Din ve İnançlar: Hıristiyanlık, çıkışından itibaren birçok ayrılıklar gösterdi. Hz. İsa’nın kişiliğinden ileri gelen bu ayrılıklar, yeni mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Güzel Sanatlar:

Bizans sanatı, eski Yunan, Helenizm ve doğu sanatlarının karışmasından doğ­muştur. Bizans mimarisinde, kubbelerde doğu sanatının, yapıların iç süslemelerinde batı sanatının etkileri görülür. Bizans mimarisinin en güzel örnekleri kiliseler ve saraylardır.



kaynak
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
12 Kasım 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
İnceleyiniz
Anadolu Medeniyetleri - Sayfa 3 - MsXLabs
Sponsorlu Bağlantılar
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
15 Aralık 2008       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Anadolu Uygarlıkları ve özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Aralık 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

Anadolu Uygarlıkları ve özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bilgi için tıklayınız > Anadolu Medeniyetleri
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Şubat 2009       Mesaj #5
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Anadolu ve çevresindeki uygarlıkların siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarını gösteren karşılaştırmalı tablo
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Şubat 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

Anadolu ve çevresindeki uygarlıkların siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarını gösteren karşılaştırmalı tablo

AnadoluTarihi
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Şubat 2009       Mesaj #7
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Anadolu ve çevresindeki uygarlıkların siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarını karşılaştırırmısınız
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Şubat 2009       Mesaj #8
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
ANADOLU UYGARLIKLARI



Anadolu, iklimi, jeopolitik konumu tarım, hayvancılık ve ticarete elverişli oluşu, gôç yolları üzerinde bulunması nedeniyle ilkçağda ônemli bir konuma sahiptir .Çeşitli uygarlıkların kurulduğu bir bölgedir.


neolithic
Anadolu'da Tarih öncesinde de önemli yerleşim birimleri kurulmuştur . Antalya yakınlarında Karain, Bel dibi ve Belbaşı mağaraları, Antakya'daki Mağaracık yontma taş devrine uzanan en eski yerleşme yerleridir . Cilalı taş devrinde ise Çatal höyük, Hacılar, Beyce sultan yerleşim merkezleridir. Maden devrinde ise Truva, Alişar ve Alacahöyük önemli merkezlerdir .



Anadolu;

-Ticaret ve göç yolları üzerinde olması
-Verimli topraklara sahip olması
-İklim koşulları
-Coğrafi konumu gibi nedenlerle değişik kavimlerin istila ettikleri ve yerleştikleri bir bölge olmuştur. Yontma Taş Devri'ne ait Antalya Karain Mağarası, Cilalı Taş Devri'ne ait Konya Çatalhöyük, Maden Devri'ne ait Çanakkale Truva, Konya Karahöyük, Yozgat Alişar ve Çorum Alacahöyük önemli yerleşim merkezleridir.

Hititler:
Hititler: (M.Ö: 2000-VIII.yyl.) M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelerek Kızılırmak kıvrımı içinde çevresinde Kapadokya'da yerleşmişlerdir. Başkentleri Hattuşaş'tır(Boğazkôy). Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir. Anadolu'da bilinen ilk siyasal birliği kurdular. İlk zamanlarda fethedilen Ülkelerin yônetimi prenslere verilmekteydi. Sonraları ise krallığa geçildi. Devletin başında, büyük kral unvanlı bir hükümdar bulunurdu. Kral aynı zamanda baş rahip, başkomutan ve baş yargıçtı. Ancak kralın yanında, asillerden oluşan bir danışma meclisi Pankuş meclisi ve Tavananna adlı kraliçe de devlet yönetiminde söz sahibi olurdu
Tanrı sayısının çokluğundan dolayı ülkelerine Bin Tanrı ili de denilir. Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Ana kraliçe (Tavananna)'nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir.

Ordu ise piyadelerden ve savaş arabalarından oluşuyordu.
Aynı zamanda tımar sistemine benzer bir ordu meydana getirilmişti.
Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarından etkilemişlerdir (Çivi ve hiyeroglif yazısını kullanmaları buna kanıttır).
Hititler Ege göçleri ve Friglerin saldırılarıyla yıkılmışlardır
Dinleri :

çok tanrılı olup, temizlik tapınmanın tek şartı sayılmıştır . Kendilerine özgü iki tür yazı kullanmışlardır. Çivi yazısı ve hiyeroglif yazısı (resim yazısı).,

Hukuk: Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti. Hitit hukuku Mezopotamya hukukuna nazaran daha adil ve insancıl idi. Ölüm cezası ancak devlete ve hükümdara karşı işlenen suçlara verilirdi. Bunun dışındaki suçlar para cezası (fidye esa­sı) ile ce­zalandırılırdı, Hititlerde aile ve ceza hukuku gelişmiştir. Ailede babanın üstünlüğü esastır.

Yazı ve Tarih Yazıcılığı: Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devle­ti'nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır.
Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdı­rırlardı. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel ör­nekleridir. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar (yıllıklar) düzenleyerek geliştirmişlerdir.
Hititlerle Mısır arasındaki savaş (M.O. 1280'de Kadeş antlaşması ile sonuçlanmıştır .Önemi tarih­teki ilk yazılı anlaşma olmasıdır. İvriz Yazılı kaya kabartmaları Hititlerden kalma savaş figürleridir.


Frigler:
M .Ö 1200 yılında Boğazlar üzerinden Anadolu’ya girdiler. Hitit hakimiyetine son vererek Sakar­ya vadisine yerleştiler. Başkentleri Polatlı yakınlarında Gordion'dur. Krallarına Midas adı verilir. M.Ö VIII. yüzyılda Çukurova'ya kadar uzanan bölgeleri hakimiyetleri altına aldılar. Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya giren Kimmerler tarafından yıkıldılar (M.Ö 676).
Frigler tarımla ve hayvancılıkla uğraşan bir topluluktu. Frig kralları tarımın gelişmesine çalıştılar. Tarımı koru­yucu kanunlar çıkardılar. Tarımı korumak için sert cezalar uygulamışlardır. Bir saban kırmanın cezası ölümdü.

En önemli tanrıçaları Kibele adı verilen tabiat tanrıçasıdır. Tanrıların ilkbaharda doğup sonbaharda öldüğüne inanılması doğa-din ilişkisi­ne bir örnek olarak gösterilebilir.

Friglerden kalma kaya mezarları kabartmalarla süslenmiştir Bu kabartmalar, Frig heykeltıraşlığının en güzel örnekleridir. Kuyumculuk, kaya mimarisi ve kaya işIemeciliği, tahta işçiliği, halı ve kilim dokumacılığında oldukça gelişmişlerdi
Fenike alfabesini kullanmışlardır.

Lidyalılar:
Gediz ve Menderes ırmakları arasında yaşadılar. Frig hakimiyetinin sona ermesi ile bölgeye hakim oldular. Başkentleri Sard'dır. Krallarına Giges adı verilir. Efes'ten başlayıp , Mezopotam­ya'da Asurluların baş­kenti Ninova'ya kadar uzanan Kral Yolu'nu yaptılar. Bu yol doğu-balı ticaretini geliştirdi. Bunun sonucunda da ticareti kolaylaştır­mak amacı ile ilk kez altın para kullanıldı(M.O. 700). Böylece değiş –tokuş (trampa) usulü­ne son vermişler ve ticari ilişkilerde kolaylık sağla­mışlardır. Lidyalılar ulusal bir ordu kurmak yerine ücretli askerlerden oluşan bir ordu kurmuşlardır. Bu durum uzun süre varlıklarını sürdürmelerini engelle­miştir. M.Ö. 547'de Persler tarafından yıkıldılar.
Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Lidyalılar dini inançlar ve sanat alanında Anadolu ve Yunan kültürünün etkisi altında kaldılar.

Urartular: (M.Ö: IX-VI.yy.)
Doğu Anadolu'da Van gölü ve çevresinde yaşayan Urartuların başkentleri Tuşpa (Van) dır. Anadolu'da ilk defa federal bir devlet kurmuşlardır. Savaş tanrısı Haldi'ye inanılması askerliğin önemli olduğunu gösterir. Tarım ve hayvancılık yanında maden işlemeciliği. kaya oymacılığı ile de uğraştılar. Özellikle maden işçiliği ve mimari de ilerlemişlerdir. Kayalara oyulmuş muhteşem kaleler, saraylar, tapınaklar, karayolları ve su tesisleri bu uygarlıktan günümüze kalmış kalıntılardır. (Van ka­lesi, çavuş tepe, Altın tepe Urartulardan kalma eserlerdir.)

Çivi yazısını kullanmışlardır.
Asur ve Kimmer saldırıları Urartuların gü­cünü azalttı. M.Ö VI. yüzyılda İskit ve Med saldırıları sonucu Urartu hakimiyeti sona erdi.

İonlar:
Yunanistan'a gelen Dorların önünden kaçarak Ana­dolu'ya geçen Akalar tarafından kuruldular. M.Ö 1200 yılında Akalar, adalar üzerinden Batı Anadolu'ya göç ettiler. Büyük Menderes ile Küçük Menderes nehirleri arasında kalan kıyı bölgelerine yerleştiler. Bu bölgeye İyonya, burada yaşayanlara ionlar adı verilir. İonlar, polis adı verilen şehir devletleri kurdular. M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren Efes, Milet, Foça gibi şehirleri kurdular. Siyasal yapılanmaları şehir devleti şeklindedir, hiç bir zaman merkezi­yetçi olmamışlardır. Deniz ticareti ve kolonicilik alanında ileriydiler. Akdeniz, Marmara, Ege ve Karadeniz'de birçok koloniler kurmuşlardır.
Anadolu'da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en gelişmiş ve ileri düzeydedirler. Çünkü;
1- İonlar, Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasındadırlar ve doğu batı arasında köprü vazifesi görürlerdi.
2- Diğer Anadolu uygarlıklarından etkilenmiş­lerdir.
3- Tarım ve ticaretle gelişmiş olduklarından bi­lim ve kültüre ônem vermişlerdir.
4- Şehir devletleri şeklinde yônetilmiş oldukları için serbest düşünce gelişmiştir.

İon şehir devletlerinin başında krallar bulunuyordu. Asiller zamanla güçlenerek kralları tahttan indirdiler. Halkın seçtiği kişiler, meclislerin yardımı ile şehirleri yönetmeye başladılar.
Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. İonlar, sanat alanında da önemli gelişmeler gösterdiler. İon Nizamı denilen mimari üslubun yaratıcısıdırlar (Artemis tapınağı ionyalılar'a aittir). İon tarzında mimarı eserler yarattılar. Tapınaklar, açık hava tiyat­roları bu alanda ki en güzel yapıtlardır.
Ticaretin gelişmesi sonucu birçok kültür ile temas kurdular. Ekonominin gelişmesi ve demokrasinin varlığı; fikir hayatı, sanat ve bilim alanında önemli gelişmelere neden oldu. Diyojen, Tales, Anaksimenes, ve Anaksimandros felsefe , matematik ve astrono­mi bilimlerinin temellerini attılar. Matematikte Pisagor, Coğrafya'da Kse­nefon, Tıpta Hipokrat, Felsefe'de Heraklit ve Diojen, Şiirde Homeros ve Tarihte Heredot İonyalıların en tanınmış bilginleridir..
Tiranlık yönetimi de ilk defa İon şehirlerinde görülür.
İonlar, Fenike Alfabesi'nden yararlanarak kendi alfabelerini oluşturdular. İon şair ve yazarları tarafından kaleme alınan trajedi, komedi ve dramlar günümüze kadar önemlerini korudular. Edebiyatta Homeros destanları önemlidir.

Tanrılarının insan biçiminde heykellerini yapmışlardır.İon Tanrıları da insanlara benzerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark insanların ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı. İnançlarına göre Tanrılar arasındaki her türlü ilişki ve iletişim aynen insanlar arasında olurdu. Tanrılar İnsanlara kızdıkları zaman onları cezalandırırdı.
Bir insanın Tanrılaşabilmesi için kusursuzluğa, mükemmelliğe ulaşması gerekirdi. Bu nedenle sportif yarışmalar büyük önem kazanmıştır, insanların Tanrılaşması için bir araç olarak görülmüştür.
M.Ö. 650-546 yıllarında önce Pers istilasına, daha sonra İskender ve Roma istilasına uğramışlardır.



MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

Mezopotamya Uygarlıkları
Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu'dan Basra Kör­fezi'ne kadar uzanan Fırat ve Dicle ırmakları arasında kalan bölgenin ilkçağdaki adıdır. Bu bölge;
-göç yolları üzerinde olması
-topraklarının verimli olması
-ikliminin elverişli olması
-ırmaklarından sulamada yararlanılması
gibi nedenlerle tarihsel dönemlerin başından itibaren bir­çok uygarlıklara sahne olmuştur.

Özellikleri:
1. Düzlük bir bölge olmasından dolayı kolaylıkla istilalara uğramıştır.
2. Bölge taş bakımından fakir olduğundan günümüze az sayıda eser ulaşmıştır.

Sümerler (M.Ö 4000 -2350)
-Dünyanın bilinen ilk uygarlığıdır.
-ilk şehir devleti (Site) görülür.
-ilk defa yazıyı kullanarak tarihsel çağları başlattılar. -Dört işlemi kullanmışlar, sayıları bulmuşlar ve çem­beri 360° ye bölmüşlerdir.
-ilk yazılı kanunlar Sümer kralı Urgakina tarafından yapılmıştır.
-Ay yılı takviminin temellerini atmışlardır.
-Çok tanrılı bir dinsel inanış vardır
-Krallar aynı zamanda rahiptir.
-Öldükten sora yaşam inancı yoktur. (Bu nedenle mezarlarına bir şey koymazlardı.)

Akadlar (M.Ö 2350 -2150)
Dünyada ilk merkezi devleti ve ilk büyük imparatorlu­ğu kurmuşlardır. Bu imparatorluğun devamı için ilk defa sürekli orduya geçmişlerdir.

Babilliler (M.Ö 1800 -539 -478)
Babil tableti
Hammurabi zamanında eski Sümer kanunlarını daha sert ve daha sistematik bir hale getirmişlerdir. Bütün gücü kendisinde toplayarak dünyada bilinen ilk mutlak monarşiyi kurmuştur. Ayrıca gücünü gökteki tanrılara değil, dünyevi bir kurum olan orduya dayandırması dar anlamda Laik devlet yönetimine kanıt sayılmıştır

Elamlılar

Bu uygarlık hakkında bilgiler oldukça azdır Madencilik ve seramik sanatında ileriydiler.

Asurlular (M.Ö. 2000 -609)
Anadolu'da kara ticaret kolonileri kuran Asurlular Mezopotamya Uygarlığını, örneğin Sümer çivi yazısını Anadolu'ya öğretmişlerdir. Ön Asya'da atlı birlik kulla­nan ilk kavim Asurlular olmuştur Asurluların hukuk ku­ralları Sümerlerin aksine olup Babillilere benzer Olduk­ça sert yaptırımlı hukuk kuralları vardı.
Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bôlgeye Mezopotamya adı verilir. Bu bôlgede Sümer, Akad, Babil ve Asur krallıkları kurulmuştur.
Sümerler, Orta Asya kôkenli kavimlerdir. Şehir devletleri halinde varlıklarını sürdürdüler. Arabistan kôkenli Samiler, Sümer ülkelerine gelerek yerleştiler. Mezopotamya'da merkezi devletler kurdular.

Mezopotamya’da Devlet Yönetimi: Tanrı adına inşa edilen bir tapınağın etrafındaki evlerin, bir sur ile çevrilmesinden siteler oluştu. Bir sitenin bir veya birkaç siteyi hakimiyeti altına almasıyla da şehir devleti mey­dana geldi. Devlet yônetiminde kraliçelerinde sôzü geçerdi. Siteleri, patesi adı verilen prensler yöne­tirdi. Bir patesi, sitenin en büyük mülki, hukuki ve dini Lideri idi. Mezopotamya'da Sami hakimiyetlerinin kurulmasıyla merkezi devlet yône­timleri ortaya Çıktı.

Din: Sümerler dünyevi bir inanca sahipti. Ölümden sonraki hayata inanmıyorlardı. Ancak onla­rı daha çok bu dünya ilgilendirmekte idi. Sümer ve Sami tanrıları insanlara benzerdi. Tek farkları ôlümsüz olmalarıdır. Tüm Mezopotamya için kut­sal sayılan tanrıların yanında her şehrin kendisine ôzgü tanrıları da vardı.

Yazı ve Edebiyat: Yazıyı ilk kullanan Sümerlerdir. Sümer çivi yazısında sesli harfler olmadığın­dan harf yazısı değildir. Sümer edebiyatı; ilahi, ef­sane ve destan türlerinde gelişti. En ônemli destanlar arasında Gılgamış, Yaradılış ve Tufan yer alır. Samiler, Sümer edebiyatının etkisi altında kalarak, Sümer edebiyatını benimsemiş ve kopya etmişlerdir.

Bilim ve Sanat: Sümerler, yıldızların insan yaşamı ile çok sıkı bir ilişkisi olduğuna inanıyorlar­dı. Bu nedenle yıldızların hareketlerini yakından in­celemeye başladılar. Bu sayede astronomi bilimi oldukça gelişti. Ziggurat adı verilen tapınaklar ay­nı zamanda bir rasathane durumunda idi. Burada bulunan rahipler dini gôrevlerinin yanı sıra gôk bili­mi ile de uğraşırlardı. Sümerler, yıldızları kümelere (burçlara) ayırdılar. Bir yılı 360 gün, bir ayı da 30 -gün olarak kabul ettiler. Alan, hacim, uzunluk ve ağırlık ôlçüleri, Sümerler tarafından bilinmekteydi. Babilliler, Güneş ve Ay saatini bulmuşlar, Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamışlardır.



MISIR UYGARLIĞI (MÖ 3000'den MÖ 525'e kadar)

Deniz ve çöllerle Mezopotamya uygarlık alanından ayrılması, yani coğrafi konumu, dışarıdan etkilenmeden özgün bir uygarlığın doğmasına neden olmuştur. Bu konum istilaların da az olmasına yol açmıştır.
Kuzey Afrika’da Nil nehri havzasında kurulmuş ve Nil Nehri'nin akışına göre Aşağı ve Yukarı olmak üzere 2 coğrafi bölüme ayrılmıştır. Etrafı çöllerle çevrili olduğu için istilaya fazla uğramamış, diğer uygarlıklardan etkilenmemiştir.
Mısır uygarlığı sadece Mısırlılara aittir.
Başlangıçta şehir devletleri şeklinde yönetilen Mısır, Firavun adı verilen kralların önderliğin­de merkezi yönetime sahip olmuş, ülke Nom denilen illere ayrılmıştı, Her ilin başında merkezden gönderilen valiler bulunurdu.


-Labirent: Halk mezarları günümüze kadar ilgi çekiciliğini devam ettirmiştir. Mısırlılar hayatını ölümden sonra devam ettiğine inandıkları için cesetlerini mumyalamışlardır.

-Resim yazısı olan Hiyeroglifi kullandılar ve bir çeşit kağıt olan Papirüsü bulmuşlardır.
-Güneş yılına dayalı ilk takvimi icat etmişlerdir. Nil nehri ve tarımsal faaliyetler mevsimlerin adlandırılmasında etkili olmuştur. Mısır takvimi Miladi takvimin temelini oluşturur.
-Tıp, eczacılık, geometri ve astronomide ilerlemişlerdir .
-Persler tarafından yıkılmıştır.

Bilinen tarih Nom denilen şehir devletleriyle başlar. Firavunların yetkilerinin sınırsız olması (çünkü tanrı-kral sayılıyordu) mutlak bir idareye yol açmıştır. Katip ve memurlar hiyeroglif denilen ve oldukça zor olan resim yazısını kullandıklarından Üst sınıfta yer almışlardır.
Ahret inancının olması tıp biliminin ve mumyacılık sa­natının gelişmesine yol açmıştır. Ayrıca kral mezarları da (piramitler) ahret inancıyla ilgilidir.

Güneş yılı takvimini kullanmışlardır.
Dünyada bilinen ilk yazılı antlaşmayı Hititlerle imzalamışlardır (Kadeş Barışı).



ÇİN UYGARLIĞI

Mezopotamya uygarlıklarında olduğu gibi Çin uygarlığında da toplum değişik sınıflardan oluşuyordu ve kölecilik yaygındı Dünyada bilinen ilk derebeylik izlerine Çin'de rastlanır.
Çinliler kuzeylerinde yer alan Hun ve Moğol göçebelerinden korunmak için Çin Seddi'ni yapmışlar ve Türkler gibi ordular kurmuşlardır Türk tarihi hakkında ilk bilgiler Çin kaynaklarından elde edilmiştir.

Çin'de Taoizm, Konfüçyüs dini ve Budizm gibi ahlak felsefesine dayanan dinler görülmektedir Barut, pusula, kağıt, matbaa gibi bilimsel ve teknik buluşlar bu uygarlı­ğa aittir. ideografik yazıyı kullanmışlardır
Orta Asya uygarlığından etkilenmiştir.

-Çin askeri mimarisinin en önemli eseri Çin Seddi'dir. Hun akınlarından korunmak için yapmışlardır.



-Çanak-çömlek eşyalar ve özellikle porselen yapımında İleri gitmişlerdir.

-İpek işlemeciliği ve ticareti, kağıt, barut, pusula, matbaa Çin'de gelişmiştir.
-Büyük filozoflarının fikirleri din olarak kabul edilmiştir; Lao-Çe ve Konfüçyüs’ün fikirleri gibi.
-Budizm Çin'de yayılma alanı bulmuştur.

Not: Çinliler çeşitli yönetimlerle varlıklarını bugüne kadar devam ettiriyorlar. Çünkü geniş bir araziye yayıldıkları için Ülkenin fethine hiçbir yabancı kavim kalkışmamıştır.



HİNT UYGARLIĞI

Hindistan'ın en eski geçmişinde Avrupa'dan göç ettiği söylenen Arilerin izleri görülür. Verimli topraklara sahip olması tarih boyunca istilalara uğramasına neden olmuştur. Değişik kavimlerin gelip yerleşmesi de etnik yapının zenginleşmesinin önemli bir nedenidir .

Kast Sistemi;
Ari'ler tarafından kurulmuştur. Koyu bir sınıf ayrımını içeren Kast Sistemi, Hindistan'ın günümüze kadar sağlam bir birlik kuramamasına yol açmıştır. Farklı milletlerin istilasına uğraması ve "Kast Örgütü" nedeniyle Hintliler bir millet olma şuuruna erişmemişlerdir.
Kast Sistemi halkın mesleklerine göre sınıflanması ve kesinlikle bir sınıftan diğer sınıfa geçilmemesi şeklinde belirlenmiştir. Buna göre;
1. Brahmanlar: Din adamları
2. Kşatriyalar: Asiller ve askerler
3. Vaysiyalar: Sanatkarlar ve tüccarlar
4. Südralar; Kôylüler ve işçiler
Ayrıca Kastın dışında kalan "Paryalar,(köleler)” vardı.
olmak üzere toplumu bir araya gelmesi imkansız sınıflara ayırmıştır. Paryalar ise bu sistem de tamamiyle sahipsiz insan gruplarıdır.

Hindistan'ın en eski dini Veda Dini veya Brahmanizm'dir. Bu dinden ve Brahmanların üstünlüğünden dolayı, Buda Dini Hindistan'da doğmuş olmasına rağmen ilk kez Çin'de yayılmıştır.
Hindistan'da Veda, Brahmanizm ve Buda dinleri görülür Buda dini Hindistan'da ortaya çıkmasına rağmen, Brahman rahiplerinin karşı çıkması nedeniyle Çin ve Japonya'da yayılmıştır.




DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI


FENİKE UYGARLIĞI


Lübnan dağları ile Akdeniz arasındaki kıyı şeridinde kurulmuştur. Sayda, Sur, Biblos gibi şehir devletlerine sahip olan Fenikeliler, ülkeleri dağlık ve tarıma elverişli olmadığı için denizcilikle uğraşmış ve deniz ticaretinde en ileri giden toplum olmuşlardır. Akdeniz kıyılarında kurdukları ticaret kolonileri ve antrepolar sayesinde doğu ile batı arasındaki ticareti ellerine geçirdiler. Bunlardan başlıcaları Kartaca, Sidon ve Tir'dir.
M.Ö VIII. yüzyıldan itibaren Asur, Babil ve Perslerin hakimiyeti altına girerek üstünlüklerini kaybettiler.
Tarihte ilk harf yazısını bulan Fenikelilerdir. Sesli ve sessiz harflerden oluşan Fenike Alfabesi daha sonra diğer uygarlıklar tarafından benimsenmiş ve kullanılmıştır. İonlar, Yunanlılar ve Romalılar bu alfabeyi geliştirip Latin alfabesi haline getirmişlerdir. Ayrıca cam yapımını gerçekleştirdiler ve kırmızı boyayı buldular .
Mezopotamya uygarlığını Akdeniz havzasına taşımışlardır.




İBRANİ UYGARLIĞI


İbraniler Hz. Musa peygamberin bildirmesiyle Musevilik dinine mensup olmuşlardır.
Hz. Davud döneminde krallık haline gelen İbrani Devleti, Hz. Süleyman zamanında altın çağını yaşamıştır, Onun ölümünden sonra İsrail ve Yahudi devletleri olmak üzere ikiye ayrıldı.
Asurlular İsrail’i (M:Ö: 721 ), Babilliler Yahudileri (MÖ .687) ortadan kaldırdı. Yahudiler yurtlarına dönecekler, ancak 2. kez Romalılar tarafından sürülecek ve dünyaya yayılacaklardır.

Tektanrı inancına sahip olan ilk uygarlıktır. Yahova (Allah) sadece İbranilerin tanrısıdır. Kitapları Tevrat'tır. En önemli sanat eseri Kudüs'teki Süleyman Tapınağı (Mescid-i Aksa)'dır. Burası Müslümanlar için de önemlidir.
Günümüzdeki Suriye ve Filistin topraklarında ortaya çıkmıştır. Dünyada ilk tek tanrılı din olan Yahudiliği kabul etmişlerdir. Yahudiler kendilerini diğer kavimlerden üstün gördüklerinden bu din diğer tek tanrılı dinler olan Hıristiyanlık ve Müslümanlık kadar yayılmamıştır



EGE UYGARLIĞI

Girit, Miken ve Yunan uygarlıklarından oluşur. Yunan Uygarlığı
Eski Yunan'da Sümerler ve İyonlarda olduğu gibi şehir devletleri görülür (polis). Merkezi yapının olmaması daha özgür bir ortama; bu durum ise bilim ve felsefenin gelişmesine yol açmışlar.
Eski Yunanda olimpiyat oyunları Yunan kültüründe bütünleşmeye yol açmıştır. Nüfusun artması, Yunanis­tan'ın dağlık bir ülke olması ve artan ticaret ihtiyacı gibi nedenlerle kolonicilik hareketleri başlamış ve yeni yerleşim merkezleri kurulmuştur.
Yunanlılarda çoğu Eskiçağ kavmi gibi çok Tanrıcılığa inanıyorlardı. Eski Yunandaki sınıflar mücadelesi yeni yasaların yapılmasıyla sonuçlanmıştır. Drakon yasaları ile soyluların keyfi yönetimi orta sınıflar lehine sınırlandırılmış, Solon yasalarıyla kölelik kaldırılırken doğuştan soyluluk yasaklanmış, Kilistenes reformlarıyla da halk meclisi en önemli organ haline getirilmiştir. Eski Yunan, dünyada ilk demokrasi örneğine de sahne olmuştur
Girit, Miken Yunan ve Helenizm medeniyeti olarak dört bölümde incelenir.
Girit Medeniyeti:

Ege medeniyetinin ilk önemli merkezidir .Giritliler kendilerine özgü orijinal bir yazı sistemi geliştirmişler, güçlü donanma ve ticaret filosuna sahip olmuşlardır. En muhteşem sarayları Knossos saraylarıdır. Akalar tarafından uygarlıklarına son verilmiştir.
Miken Medeniyeti:

M.Ö. II. binde Akalar tarafından kurulmuştur. Miken Krallığı ile Truvalılar arasında Çanakkale b9ğazınaegemen olmaktan kaynaklanan çatış­malar bu devletin en önemli siyasi olayıdır (M.O. 15. yüzyıl). Girit uygarlığından etkilenmişlerdir.
En önemli eserleri şato denilen kral saraylarıdır. (Miken ve Tirins şatoları) Kuyu mezarları yapmaları ve Grekçe'nin temelini atmaları bu uygarlığın diğer özelliklerindendir. M.Ö 1200'de Dor göçleri sonunda yıkılmışlardır.
Yunan Medeniyeti:
-Dorların Mora ve çevresini işgal etmelerin.; den sonra oluşan uygarlıktır. En parlak devrini M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllarda yaşamıştır.

-Yunanistan polis adı verilen şehir devletlerinin birleşmesiyle kurulmuştur. En önemlileri Atina, Isparta, Larissa, Korint ve Tebai'dir.
-Tarım alanları az olduğundan ticarette gelişmişler ve koloniler kurarak zenginleşmişlerdir.
-Yunanlılarda toplum sınıflara ayrılmıştır ve sınıflar arasında eşitsizlik vardır Yönetim şekli asillerin üstünlüğüne dayalı demokrasiydi. Ama bu herkesin ihtiyacına cevap vermiyordu (Aristokratik Demokrasi).
Arhon adı verilen yüksek dereceli memurlar bu sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmaya çalıştılar; Drakon: Kan davalarını önlemeye yönelik ceza kanunlarını çıkardı. Ancak asillerin haklarını koru­duğu için karşı çıkıldı..
Solon: Borç yüzünden doğan köleliği kaldırdı, halkı kazançlarına göre sınıflara ayırdı. Klistenes ise: Asillerin seçtiği Dört yüzler Meclisi yerine, halkın seçtiği Beş yüzler Meclisi'ni kurdu. Zenginlikten doğan sınıf farklarını kaldırdı.

Yunanlılar çok tanrılı dinlere inanırlar ve tanrıları insan şeklinde düşünürlerdi. Tabiattaki varlıklara benzetilen tanrılarının en büyüğü Zeus'tu. Olimpiyatlar, Tanrıları adına yaptıkları spor, müzik ve şiir yarışmalarının adıydı. Yunanlılar pozitif bilimler, edebiyat ve güzel sanatlarda ilerlemişlerdi.

Hellen Uygarlığı



Makedonya Kralı Büyük İskender’in Doğu Seferi (Asya Seferi) sonucu Yunan uygarlığı ile eski Ön Asya uygarlıklarının kaynaşması ile meydana gelmiştir. Pozitif ve deneysel bilimlerin geliştiği bu dönem İslam uygarlığının doğuşu ve gelişiminde etkili olmuştur
Makedonya Kralı İskender’in Asya seferi sonunda doğu-batı kültürlerinin kaynaşmasından doğan uygarlıktır. Bu uygarlık İskender imparatorluğu son bulduktan sonra bile Romalılar, Sasaniler ve Müslümanları etkiledi.
Yunanistan, İran, Mezopotamya, Mısır Anadolu İskender imparatorluğunun egemenlik alanına girdi.
Bu dônemde, pozitif bilimler, tarih ve felsefede büyük ilerlemeler görüldü. Arşimet ve Batlamyus bu dönemde yetişti.
Mısır'daki İskenderiye merkez olmak üzere yeni .şehirler ve kültür merkezleri kuruldu. İskenderiye ve Bergama kütüphanelerinde devrin el yazması eserleri toplandı. İskender doğudaki merkezi krallık ve imparatorluk ve tanrı-kral anlayışını benimsedi. Böylelikle demokrasiden geri dönülmüş oldu.



ROMA UYGARLIĞI

İtalik, Etrüsk ve Latinlerce oluşturulup, İtalya' da kurulmuştur.
Roma, M.Ö X. yüzyılda Tiber ırmağı kıyısında Latinler tarafından kuruldu. İlk kralları Romulüs'tür. Roma, Etrüsk krallar zamanında bayındırlık alanında çok gelişti. Etrafı surlarla çevrildi.
Romalılar, önce Latinlerle savaştılar. Etrüskleri egemenlikleri altına aldılar. Roma üzerine saldıran Gal’lere mağlup oldular. Gal’ler istilasının sarsıntısı giderildikten sonra fetihlere devam edildi. İtalya’nın güneyindeki Yunan kolonileri ele geçirildi. M.Ö 275 yılında Romalılar, İtalya birliğini kurmayı başardılar. Batı Akdeniz hakimiyeti için Romalılarla Kartacalılar arasında Pön Savaşları başladı. M.Ö 264­164 yılları arasında devam eden savaşlar, Romalıların üstünlüğü ile sona erdi. Romalılar bundan sonra Doğu Akdeniz hakimiyeti için Makedonyalılarla savaştılar. Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın fethi ile Akdeniz bir Roma gölü halini aldı.

Roma'da krallık, cumhuriyet ve imparatorluk dönemleri yaşanmıştır. Adı cumhuriyet olan ilk yönelim şekli Roma'da görülür. ilkçağın en büyük köleci devletidir
Roma'da ilk yazılı kanunlar MÖ V.yüzyıldaki 12 levha Kanunlarıdır. Yahudilikten sonraki tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlık ilk önce baskılara uğradıysa da daha sonra Romalıların resmi dini olmuştur
Roma'da patriciler tüm vatandaşlık haklarına sahipti. Askere alınmayan ve oy hakkı olmayan plebler ise ticaret ve mülkiyet gibi haklara sahipti. Yanaşmalar ve kölelerin hiç bir hakları yoktu Patrici-pleb mücadelesi Roma uygarlığının ve dolayısıyla tarihinin özünü oluşturmuştur.
Romalılar kendilerinden önceki kavimlerin alfabe, hukuk ve takvim alanlarındaki çalışmalarını daha da geliştirerek günümüzdeki temellerini almışlardır Sözgelimi, Latin alfabesi, Roma hukuku ve Jülien Takvimi günümüz dünyasının yaşayış ve kültüründe Varlıklarını sürdürmektedir.
Eskiçağın en büyük devleti olan Roma imparatorluğu Kavimler Göçü'nden sonra önce ikiye ayrıldı 476'da Batı Roma yıkıldı.Doğu Roma (Bizans) ise izlediği ihtiyatlı siyaset sayesinde Ortaçağ boyunca yaşadı Fatih’in İstanbul’u almasıyla o da sona erdi.
Bir yandan.Yunanlılar, diğer yandan Kartacalılar Romalılar, Anadolu, Iran, Kafkasya, Suriye.Filistin ve Mısır'a egemen oldular.
-Krallık,Cumhuriyet, imparatorluk şeklinde siyasi tarihi 3 döneme ayrılmıştır .
-Krallık dôneminde, kralın yanında asillerden oluşan bir senato ve Kuriya denilen halk meclisince yönetilirdi.
-Cumhuriyet devrinde kralın yerini iki konsül aldı. Olağanüstü durumlarda diktatörler yönetimi ele geçirirdi.
-imparatorluk döneminde senatonun önemi azaldı.
-Roma'da da toplumlar arasında sınıf farkları vardı. Patriciler (Asiller) ve Plebler (orta sınıf), köleler (en alt tabaka) oluştururdu. Bu sınıflar dışında imparatorluk sınıfları içinde yaşayan ancak vatandaş kabul edilmeyen "Barbarlar" vardı.
-12 Levha Kanunları Roma Hukuku'nun temelini oluşturur. Aynı zamanda Roma Hukuku bütün Avrupa Hukukunu etkilemiştir.
-Fenikelilerden ionlar ve Yunanlılara geçen alfabeyi geliştirerek Latin Alfabesi haline getirmişlerdir.
-Mısır'dan alınan güneş takvimi Julius Sezar ve Papa XIII.Gregor'un katkıları ile, "Miladi Takvim" şeklinde geliştirilmiştir .
-Lejyon adı verilen paralı askerlerden oluşan disiplinli ve düzenli orduya sahiplerdi,
-Anadolu'da askeri ve siyasi amaçlı yollar yapmışlardır. ,

-Aspendos Tiyatrosu, Bozdoğan Kemeri (Valens su kemeri), Çemberli taş, Ankara'da Ogüst Mabedi ile Roma Hamamı. Ankara Elmadağ su yolu Romalılardan kalmıştır.
-Ayasofya kilisesi, Yere batan sarayı ve. Dikilitaş (Mısır'dan getirilmiştir.) Bizans imparatorluğundan kalmıştır.
-Hıristiyanlığın çıkışına tepki göstermelerine ve Hıristiyanlara çeşitli işkenceler yapmalarına rağmen Konstantin zamanında MS. 313 yılında Hıristiyanlık kabul edilerek İmparatorluğun resmi dini haline geldi.
-Bundan sonra Hıristiyanlığı bütün Avrupa'ya yayanlar Romalılar oldu.
Devlet Yönetimi: Roma, önceleri krallıkla yö­netilmekteydi. Kralların emretme yetkilerine imperium denirdi. Krallar, Halk Meclisi tarafından seçilirdi. Halk Meclisi, kanunların hazırlandığı önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk Meclisi'nde oylar; fert olarak değil, topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak İhtiyarlar Meclisi (Senatus) vardı.
Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri bir yıllığına seçilen konsüllere verildi. Sayıları iki tane olup, dokunulmazlıkları vardı. Yaptıkları işlerden dolayı ancak görevden ayrıldıktan sonra hesap verirlerdi. Bir konsül, diğerinin aldığı kararı veto edebilirdi.
M.Ö 44 yılında Sezar'ın öldürülmesi ile iç karışıklıklar başladı. Octavianus'un iktidarı ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi. İmparatorluk dönemi başladı.
Dil ve Edebiyat: Konuşulan dil Latince’dir. Edebiyatta Yunan edebiyatının etkisi altında kaldılar. Söz sanatı (hitabet) ve tarih yazıcılığında bü­yük bir başarı gösterdiler.
Güzel Sanatlar: Yapı nizamları ve sütun başlıklarında Yunan mimarisi taklit edildi. Yapı sanatında kubbe ve kemeri kullandılar. Bu sayede çok büyük anıtlar yapabildiler. Cumhuriyet devrinde başlayan gelişme imparatorluk döneminde ülkenin her bir yanına yayıldı.
Heykeltraşlıkta, mimari kadar başarılı olamadılar.



BİZANS UYGARLIĞI

Doğu Roma İmparatorluğu zamanla Bizans İmparatorluğu haline geldi. İmparatorluk, eski Yunan ve Helenizm kültürü ile yoğrulmuş Ortodoks Rumlarla, çeşitli dil, din ve inançlara bağlı kalmış kavimlerden meydana gelmiştir. Kuzey Afrika, İspanya’nın kıyı bölgeleri ve İtalya’nın fethi ile en geniş sınırlara ulaşıldı. VII. yüzyıldan itibaren Türk ve Müslümanlarla ilişkiler başladı. Emeviler zamanında İstanbul iki kez kuşatıldı. X. yüzyıldan itibaren Türkler, Anadolu'ya girmeye başladılar. Bizanslılar, Malazgirt'te Türklere yenilerek Anadolu üzerindeki hakimiyetlerini kaybettiler (1071 ).

İmparatorluğun son zamanlarında din kavgaları önemli bir sorun halini aldı. İmparatorluk devamlı toprak kaybına uğradı. Venedik ve Cenevizliler Bi­zans'ın durumundan yararlanarak sömürgelerini genişlettiler. İmparatorun İstanbul dışında kalan şehirler üzerinde nüfuzu kalmadı. Tekfurlar bölgelerini diledikleri gibi yönetmeye başladılar. Sonunda Anadolu ve Rumeli'yi eline geçiren Osmanlılar tarafından yıkıldı (1453).
Devlet Yönetimi: Düzenli bir veraset sistemi yoktu. Kuvvetli olan herkes, imparator olabilirdi. Bu yüzden Bizans'ta devamlı taht kavgaları vardı. Ge­niş bir teşkilata sahip olan Bizans sarayı, sıkı bir düzene ve törene bağlı idi. Din işleri, patrik tarafından yönetilirdi. Patriklerin görevlerine atanmaları ve görevden alınmaları imparatorun elinde idi.
Memleket Yönetimi: İmparatorluk valiler tara­fından yönetilen büyük eyaletlere (temlere) ayrıl­mıştı. Sınırda bulunan temler, dük adı verilen askeri valilerin yönetimi altında idi. Bunlar diğer temlerden daha fazla önem taşımakta idi. En önemli temler, Asya ve Kuzey Afrika temleri idi. Bizans İmparatorluğunda ilk zamanlar, Roma kanunları uygulanmakta iken, jüstinyen devrinde yeni kanunlar düzenlendi.
kapadokya
Din ve İnançlar: Hıristiyanlık, çıkışından itibaren birçok ayrılıklar gösterdi. Hz. İsa’nın kişiliğinden ileri gelen bu ayrılıklar, yeni mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Güzel Sanatlar:

Bizans sanatı, eski Yunan, Helenizm ve doğu sanatlarının karışmasından doğ­muştur. Bizans mimarisinde, kubbelerde doğu sanatının, yapıların iç süslemelerinde batı sanatının etkileri görülür. Bizans mimarisinin en güzel örnekleri kiliseler ve saraylardır.



kaynak
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
2 Şubat 2009       Mesaj #9
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
İRAN UYGARLIĞI

İlkçağ İran uygarlığını yaratanlar Medler ve Perslerdir. Yolları yaparak ticareti geliştiren İranlılar düzenli bir posta örgütü kurmuşlar, çivi yazısını kullanmışlar ve Zerdüştlük dinine inanmışlardır. Sivil ve askeri görevleri bir arada yürüten valilik (satraplık) uygulaması da vardır.
İran Dinsel inancı olan Zerdüştlükte başlıca iki Tanrı vardı. İyilik Tanrısı Hürmüz-Ahuramazda ve kötülük Tanrısı Ehriman. İnanca göre İyilik Tanrısı ile Kötülük Tanrısı arasında bitmeyen bir mücadele vardır. Nihai savaşı iyilik Tanrısı kazanacaktır. Dünyadaki olaylar bu iki Tanrı arasındaki savaşın somutlaşmış görüntüsüdür. İnsanlar bu iki Tanrıdan birinin yanında yer almak zorundadırlar. İyilik Tanrısının yanında yer alanlar zafer kazanıldığında ödüllendirilecekler, kötülük Tanrısının yanında yer alanlar ise cezalandırılacaklardır. İyilik Tanrısını aydınlık, Kötülük Tanrısını karanlık simgelemektedir.Bu nedenle insanlar iyilik Tanrısının yanında yer aldıklarını göstermek ve ona yardım etmek için Tapınaklardaki Ateşgede adını verdikleri sunaklarda sürekli ateş yakmaktadırlar.



ORTA ASYA UYGARLIĞI

Türklerin ilk anayurdu Orta Asya’dır.
Orta Asya’nın ilk medeniyet merkezi Anav Kü1türü Türkistan'ın başkenti Aşkabat civarında, Kelteminar kültürü Amuderya ırmağı çevresinde, Afanasyevo kültürü Altay ve çevresinde, Adronova kültürü Altaylar ve çevresinde Karasuk kültürü Yenisey ırmağı civarında kurulmuştur.

-Tarım ve hayvancılık
-Madenin işlenilmesi ,(bakır...demir-altın)
-Atın evcilleştirilmesi
-Tekerlekli arabaların yapılması
-Halıcılık gibi gelişmeler gôrülmüştür.
Orta Asya uygarlığı, yapılan göçler ile Mezopotamya Anadolu ve bütün ön ve doğu Asya uygarlıklarını etkilemiştir.

GÖÇLER

M.Ö 10-15 bin yıl evvel Orta Asya'da iklim koşulları değişmeye başladı. Havaların ısınması ile kuraklık baş gösterdi. İnsanlar, M.Ö V. binde kurumuş ve çölleşmiş Orta Asya platolarında yaşamaya başladılar. M.Ö 2500 yılından itibaren Orta Asya'dan göçler başladı. Göçler hakkındaki bilgilerimiz arkeolojik buluntular ile elde edilmektedir. Göç dalgaları durmadan devam etti. İlk gelenler, arkadan gelenlerin baskısı ile ileriye doğru göç etmek zorunda kaldılar.

Göçlerin Sebepleri: İklim koşullarının değişmesi ile Orta Asya'da kuraklık başladı. Kuraklık ve nüfus artışı, mevcut otlak ve meraları yetersiz bir hale getirdi. Kavimler arasındaki mücadeleler insanları bulundukları bölgelerden göç etmeye zorladı. Kendileri ve hayvan sürüleri için daha elverişli ve güvenli bölgeler aramak zorunda kaldı.

Göç Yolları: Göçler, Hazar denizinin kuzeyin­den Avrupa içlerine, Hazar denizinin güneyinden Ön Asya'ya, Afganistan üzerinden Hindistan'a, Doğu Türkistan üzerinden Çin ve güneydoğuya 0lmuştur.
Göçlerin Sonuçları: Göçler, uzun yıllar devam etti. Güneybatıya göç eden topluluklar, bu bölgelerde yeni Türk devletleri kurdular. Batıya giden topluluklar ise zaman içinde varlıklarını kaybettiler. Diğer kavimler arasına karışarak eriyip yok oldular.
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Kasım 2009       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
daha kısa bir bilgi ve birkaç resimde olurdu.bu biraz uzun değil mi? ayrıcada resim yok. bu konuyu gözden geçirin bence.

Benzer Konular

2 Aralık 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Mayıs 2011 / heystop Soru-Cevap
13 Aralık 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
23 Mayıs 2011 / Misafir Soru-Cevap
29 Ocak 2015 / bayram1 Cevaplanmış