Arama

İngilizce hikaye örnekleri verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 21 Nisan 2015 Gösterim: 119.328 Cevap: 62
avincan - avatarı
avincan
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #1
avincan - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar ilköğretim düzeyinde, download yapabileceğimiz yazı halinde(metin belgesi vs.) ingilizce hikaye varmı.Bi adresi verirmisiniz, oradan indirelim.
Şimdiden teşekkürler.Msn GrinMsn Wink
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
sanırım düzeyi istediğiniz gibi..eğer değilse lütfen belirtiniz..

Sponsorlu Bağlantılar


SWALLOW AND SPARROW

Swallow and sparrow became close friends. They started walking around in together. Other swallows said nothing at the beginning about this circumstance. However, the things changed when the swallow started bringing the sparrow to its nest. Nest of the swallow was under the eaves of an empty wooden house and there were many nests of swallow next to it. Going there from and thereto made swallows disturbed.

Swallows held a meeting and they appointed a spokesman. This spokesman told about this circumstance with it in a suitable time and said it not to bring this sparrow to its nest.

Although the swallow showed some obstinacy, it finally was obliged to obey by this requirement.
One night the sparrow suddenly wakened while it was sleeping. Tree on which it built up its nest among its branches was swinging. It flied away and had a look-see round the environment. Thereupon, it recognised that it was an earthquake.

Its close friend, the swallow, came to its mind. It arrived at its nest and it weakened its close friend. It said the swallow to weaken other swallows and the wooden house may be fallen onto the ground. The swallow fulfilled what it said. Once the last swallow flied away there, the wooden house was fallen onto the ground. Later, swallows set up new nests under eaves of another house and they did make no rejection for the sparrow to go from and to the nest of the swallow for the reason that they were owed their life to it.

KIRLANGIÇ İLE SERÇE

Kırlangıç ile serçe dost olmuşlar. Birlikte gezip dolaşmaya başlamışlar. Diğer kırlangıçlar önceleri bu duruma ses çıkarmamışlar. Fakat kırlangıç serçeyi yuvasına getirmeye başlayınca işler değişmiş. Kırlangıcın yuvası ahşap, boş bir evin saçak altındaymış ve burada pek çok kırlangıç yuvası varmış. Serçenin gelip gitmesi, kırlangıçları rahatsız etmiş.

Kırlangıçlar toplanıp bir sözcü seçmişler. Sözcü uygun bir zamanda kırlangıca konuyu açmış ve serçeyi yuvasına getirmemesini söylemiş.

Kırlangıç biraz direttiyse de sonunda genel isteğe boyun eğmek zorunda kalmış. Bir gece serçe yuvasında uyurken aniden uyanmış. Dalları arasına yuva kurduğu ağaç sallanıyormuş. Uçup çevreyi şöyle bir kolaçan etmiş. O zaman bunun bir yer sarsıntısı olduğunu anlamış.

Aklına dostu kırlangıç gelmiş. Kırlangıcın yuvasına gitmiş, onu uyandırmış. Kırlangıca diğer kırlangıçları uyandırmasını, ahşap evin sarsıntıdan yıkılabileceğini söylemiş. Kırlangıç söyleneni yapmış. Son kırlangıç da kaçınca ahşap ev yıkılmış. Daha sonra kırlangıçlar başka bir evin saçak altına yeni yuvalar yapmışlar ve yaşamlarını borçlu oldukları dost serçenin kırlangıcın yuvasına gelip gitmesine karşı çıkmamışlar.

Written by: Serdar Yıldırım

POOR AHMET

Ahmet’s mother and father were poor. They were living in a small house with only one room. Since his father’s lungs were ill, he compulsorily retired. Ahmet finished primary school in difficulty by selling pretzel out of school time. Later by the help of his neighbour he started to work in a restaurant to do the washing up. Ahmet had taken the first step to realize his dreams. He had met the wonderful meals which he formerly used to see behind the restaurant windows. Now he had full three courses a day. He had kept Uncle Veli, who was cooking in the restaurant, observing. He would learn cooking from him and he would be a cook himself, too but Ahmet would work not in somebody else’s restaurant but in his own one.

Ahmet opened a restaurant in the city centre after he had done his military service. Because his meals were very delicious, the restaurant was full of customers. He was earning well. Sometimes poor people used to come to the restaurant and eat free meal.

The waiters working in the restaurant and the customers couldn’t find any sense of Ahmet’s going and leaving two plates of meals to an empty table during lunch times. How would they know that they were Ahmet’s present to his mother and father, whom the poverty had finished years ago? They also wouldn’t be able to hear that while putting the plates on the table Ahmet was murmuring “you aren’t going stay hungry any more from now on mummy and daddy. Have your meals and get yourself very full.”

Written by: Serdar YILDIRIM

FAKİR AHMET

Annesi, babası fakirdi Ahmet’in. Tek göz odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Babasının ciğerleri hasta olduğundan zorunlu emekliye ayrılmıştı. Ahmet okul olmadığı zamanlar simit satarak zorlukla ilkokulu bitirdi. Daha sonra komşusunun yardımıyla bir lokantaya bulaşıkçı olarak girdi. Ahmet hayalini gerçekleştirmek için ilk adımını atmıştı. Eskiden lokantaların camları arkasında gördüğü o güzelim yemeklere kavuşmuştu. Artık günde üç öğün karnı doyuyordu. Lokantada yemek pişiren Veli dayıyı göz hapsine almıştı. Ondan yemek yapmayı öğrenecek ve kendi de bir aşçı olacaktı ama Ahmet başkasının lokantasında değil kendi lokantasında görevini yerine getirecekti.

Ahmet askerden geldikten sonra şehrin mevki yerinde lokanta açtı. Yaptığı yemekler çok lezzetli olduğu için lokanta müşterilerle dolup taşıyordu. Kazancı yerindeydi. Ara sıra muhtaç insanlar lokantaya gelirdi ve bedava yemek yerlerdi.

Lokantada çalışan garsonlar ve müşteriler Ahmet’in öğle vakitleri boş bir masaya giderek masanın üstüne iki tabak yemek bırakmasına bir anlam veremezlerdi. Onlar ne bileceklerdi yıllar önce sefaletin bitirdiği anne ve babasına Ahmet’in armağanını. Hem onlar duyamazlardı ki, tabakları masanın üstüne bırakırken Ahmet’in “ Bundan sonra aç kalmayacaksınız anneciğim ve babacığım. Alın yemeklerinizi karnınızı bir güzel doyurun “ diye mırıldandığını.

Yazan: Serdar Yıldırım
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Kasım 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
sanırım düzeyi istediğiniz gibi..eğer değilse lütfen belirtiniz..

Sponsorlu Bağlantılar


SWALLOW AND SPARROW

Swallow and sparrow became close friends. They started walking around in together. Other swallows said nothing at the beginning about this circumstance. However, the things changed when the swallow started bringing the sparrow to its nest. Nest of the swallow was under the eaves of an empty wooden house and there were many nests of swallow next to it. Going there from and thereto made swallows disturbed.

Swallows held a meeting and they appointed a spokesman. This spokesman told about this circumstance with it in a suitable time and said it not to bring this sparrow to its nest.

Although the swallow showed some obstinacy, it finally was obliged to obey by this requirement.
One night the sparrow suddenly wakened while it was sleeping. Tree on which it built up its nest among its branches was swinging. It flied away and had a look-see round the environment. Thereupon, it recognised that it was an earthquake.

Its close friend, the swallow, came to its mind. It arrived at its nest and it weakened its close friend. It said the swallow to weaken other swallows and the wooden house may be fallen onto the ground. The swallow fulfilled what it said. Once the last swallow flied away there, the wooden house was fallen onto the ground. Later, swallows set up new nests under eaves of another house and they did make no rejection for the sparrow to go from and to the nest of the swallow for the reason that they were owed their life to it.

KIRLANGIÇ İLE SERÇE

Kırlangıç ile serçe dost olmuşlar. Birlikte gezip dolaşmaya başlamışlar. Diğer kırlangıçlar önceleri bu duruma ses çıkarmamışlar. Fakat kırlangıç serçeyi yuvasına getirmeye başlayınca işler değişmiş. Kırlangıcın yuvası ahşap, boş bir evin saçak altındaymış ve burada pek çok kırlangıç yuvası varmış. Serçenin gelip gitmesi, kırlangıçları rahatsız etmiş.

Kırlangıçlar toplanıp bir sözcü seçmişler. Sözcü uygun bir zamanda kırlangıca konuyu açmış ve serçeyi yuvasına getirmemesini söylemiş.

Kırlangıç biraz direttiyse de sonunda genel isteğe boyun eğmek zorunda kalmış. Bir gece serçe yuvasında uyurken aniden uyanmış. Dalları arasına yuva kurduğu ağaç sallanıyormuş. Uçup çevreyi şöyle bir kolaçan etmiş. O zaman bunun bir yer sarsıntısı olduğunu anlamış.

Aklına dostu kırlangıç gelmiş. Kırlangıcın yuvasına gitmiş, onu uyandırmış. Kırlangıca diğer kırlangıçları uyandırmasını, ahşap evin sarsıntıdan yıkılabileceğini söylemiş. Kırlangıç söyleneni yapmış. Son kırlangıç da kaçınca ahşap ev yıkılmış. Daha sonra kırlangıçlar başka bir evin saçak altına yeni yuvalar yapmışlar ve yaşamlarını borçlu oldukları dost serçenin kırlangıcın yuvasına gelip gitmesine karşı çıkmamışlar.

Written by: Serdar Yıldırım

POOR AHMET

Ahmet’s mother and father were poor. They were living in a small house with only one room. Since his father’s lungs were ill, he compulsorily retired. Ahmet finished primary school in difficulty by selling pretzel out of school time. Later by the help of his neighbour he started to work in a restaurant to do the washing up. Ahmet had taken the first step to realize his dreams. He had met the wonderful meals which he formerly used to see behind the restaurant windows. Now he had full three courses a day. He had kept Uncle Veli, who was cooking in the restaurant, observing. He would learn cooking from him and he would be a cook himself, too but Ahmet would work not in somebody else’s restaurant but in his own one.

Ahmet opened a restaurant in the city centre after he had done his military service. Because his meals were very delicious, the restaurant was full of customers. He was earning well. Sometimes poor people used to come to the restaurant and eat free meal.

The waiters working in the restaurant and the customers couldn’t find any sense of Ahmet’s going and leaving two plates of meals to an empty table during lunch times. How would they know that they were Ahmet’s present to his mother and father, whom the poverty had finished years ago? They also wouldn’t be able to hear that while putting the plates on the table Ahmet was murmuring “you aren’t going stay hungry any more from now on mummy and daddy. Have your meals and get yourself very full.”

Written by: Serdar YILDIRIM

FAKİR AHMET

Annesi, babası fakirdi Ahmet’in. Tek göz odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Babasının ciğerleri hasta olduğundan zorunlu emekliye ayrılmıştı. Ahmet okul olmadığı zamanlar simit satarak zorlukla ilkokulu bitirdi. Daha sonra komşusunun yardımıyla bir lokantaya bulaşıkçı olarak girdi. Ahmet hayalini gerçekleştirmek için ilk adımını atmıştı. Eskiden lokantaların camları arkasında gördüğü o güzelim yemeklere kavuşmuştu. Artık günde üç öğün karnı doyuyordu. Lokantada yemek pişiren Veli dayıyı göz hapsine almıştı. Ondan yemek yapmayı öğrenecek ve kendi de bir aşçı olacaktı ama Ahmet başkasının lokantasında değil kendi lokantasında görevini yerine getirecekti.

Ahmet askerden geldikten sonra şehrin mevki yerinde lokanta açtı. Yaptığı yemekler çok lezzetli olduğu için lokanta müşterilerle dolup taşıyordu. Kazancı yerindeydi. Ara sıra muhtaç insanlar lokantaya gelirdi ve bedava yemek yerlerdi.

Lokantada çalışan garsonlar ve müşteriler Ahmet’in öğle vakitleri boş bir masaya giderek masanın üstüne iki tabak yemek bırakmasına bir anlam veremezlerdi. Onlar ne bileceklerdi yıllar önce sefaletin bitirdiği anne ve babasına Ahmet’in armağanını. Hem onlar duyamazlardı ki, tabakları masanın üstüne bırakırken Ahmet’in “ Bundan sonra aç kalmayacaksınız anneciğim ve babacığım. Alın yemeklerinizi karnınızı bir güzel doyurun “ diye mırıldandığını.

Yazan: Serdar Yıldırım
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
27 Kasım 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
RABBIT

There was a rabbit imagining itself like a lion. One day this rabbit convened all rabbits in the vicinity on a high hill and said them that it would frighten wolf, jackal, fox in the case they would pass through the rough path in the downstairs. Rabbits listened to it with no movement.

Ten minutes later, a wolf was passing through this path and it was suddenly surprised to see a rabbit shouting and running toward itself, and this circumstance caused it to frighten, and it urgently run away and disappeared there.

TAVŞAN

Tavşanın biri kendini aslan zannedermiş. Bir gün bu tavşan civardaki tavşanları yüksekçe bir tepeye toplayıp aşağıdaki patika yoldan kurt, çakal, tilki geçmesi halinde korkutup kaçıracağını söylemiş. Tavşanlar, onu sakin şekilde dinlemişler.

On dakika sonra bir kurt geçiyormuş ki, bir de ne görsün, bağırıp çağırarak üstüne doludizgin gelen tavşanı görünce ürkmüş ve son sürat oradan kaçmış.

Yazan: Serdar Yıldırım

FOX

There was a fox hanging wings on it and stealing hens from poultry-houses upper sides of which were uncovered. Once poultry-house owner recognised this circumstance, they covered upper-sides of them.

A fox never likes being hungry and remaining with no remedy. It learnt soil digging work from one mole and started entering into poultry-houses through underground. Poultry-house owners thought that mole was stealing the hens and always hoped to catch a mole.

TİLKİ

Tilkinin biri kanat takıp üstü açık kümeslerden tavuk çalarmış. Kümes sahipleri durumu fark edince kümeslerin üstünü kapatmışlar.

Tilki açlığı ve çaresizliği hiç sevmezmiş. Bir köstebekten toprak kazma işini öğrenip, yeraltından kümeslere girmeye başlamış. Kümes sahipleri tavukları çalanın köstebek olduğunu sanıp, hep bir köstebek yakalamayı ummuşlar.

Yazan: Serdar Yıldırım

JACKAL

One of the jackals found a rifle while it was walking in the jungle. It recognised there
were two cartridge in the rifle, and it immediately started robberies. Animals in
the jungle, properties of which were stolen and were under threat convened and
they arrived before lion.
The lion was informed about the circumstance and this made it very angry and thereafter, it followed the jackal around.

The lion seeing the jackal to walk some ahead has roared. The jackal
pointed its gun at it when it saw that the lion was approaching, and immediately before opening fire, the lion frightened and started running away. Thereupon, the jackal run after the lion, too. Just then, a river appeared in front of them. Both of them swam and crossed the river.The lion run a while and then suddenly stopped running. The jackal stopped as well. The lion turned back and walked over the jackal.

The jackal realized that wet rifle did not open fire and thrown the rifle out and it crossed back the river. The lion followed the jackal.The lion chased the jackal for a long time in the jungle, and it hit a fiston it as soon as caught it. The jackal escaped with great difficulty its life from the lion. From then, no body has seen it in the surrounding.

ÇAKAL

Çakalın biri ormanda gezerken bir tüfek bulmuş. Bakmış tüfekte iki fişek var, hemen soygunlara başlamış. Malı çalınan, tehdit edilen orman hayvanları toplanıp aslanın huzuruna çıkmışlar. Durumu öğrenen aslan çok kızmış, çakalın peşine düşmüş.

Çakalı ilerde giderken gören aslan kükremiş. Çakal aslanın geldiğini görünce tüfeğini doğrultmuş, tam ateş edecekken aslan korkmuş, kaçmaya başlamış. Çakal da aslanı kovalamış. Derken, önlerine bir ırmak çıkmış. Ikisi de yüzerek karşıya geçmiş. Aslan biraz daha koşmuş, sonra aniden duruvermiş. Çakal da durmuş. Aslan geri dönüp çakalın üstüne yürümüş.

Çakal ıslanan tüfeğin ateş etmediğini görünce tüfeği atıp ırmaktan karşıya geçmiş. Aslan da peşinden gelmiş. Aslan çakalı ormanda uzun süre kovalamış, yetiştiği yerde vurmuş. Çakal güçbela canını kurtarmış. Bir daha onu oralarda gören olmamış.

Yazan: Serdar Yıldırım
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Quo vadis?
avincan - avatarı
avincan
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #4
avincan - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

sanırım düzeyi istediğiniz gibi..eğer değilse lütfen belirtiniz..



SWALLOW AND SPARROW

Swallow and sparrow became close friends. They started walking around in together. Other swallows said nothing at the beginning about this circumstance. However, the things changed when the swallow started bringing the sparrow to its nest. Nest of the swallow was under the eaves of an empty wooden house and there were many nests of swallow next to it. Going there from and thereto made swallows disturbed.

Swallows held a meeting and they appointed a spokesman. This spokesman told about this circumstance with it in a suitable time and said it not to bring this sparrow to its nest.

Although the swallow showed some obstinacy, it finally was obliged to obey by this requirement.
One night the sparrow suddenly wakened while it was sleeping. Tree on which it built up its nest among its branches was swinging. It flied away and had a look-see round the environment. Thereupon, it recognised that it was an earthquake.

Its close friend, the swallow, came to its mind. It arrived at its nest and it weakened its close friend. It said the swallow to weaken other swallows and the wooden house may be fallen onto the ground. The swallow fulfilled what it said. Once the last swallow flied away there, the wooden house was fallen onto the ground. Later, swallows set up new nests under eaves of another house and they did make no rejection for the sparrow to go from and to the nest of the swallow for the reason that they were owed their life to it.

KIRLANGIÇ İLE SERÇE

Kırlangıç ile serçe dost olmuşlar. Birlikte gezip dolaşmaya başlamışlar. Diğer kırlangıçlar önceleri bu duruma ses çıkarmamışlar. Fakat kırlangıç serçeyi yuvasına getirmeye başlayınca işler değişmiş. Kırlangıcın yuvası ahşap, boş bir evin saçak altındaymış ve burada pek çok kırlangıç yuvası varmış. Serçenin gelip gitmesi, kırlangıçları rahatsız etmiş.

Kırlangıçlar toplanıp bir sözcü seçmişler. Sözcü uygun bir zamanda kırlangıca konuyu açmış ve serçeyi yuvasına getirmemesini söylemiş.

Kırlangıç biraz direttiyse de sonunda genel isteğe boyun eğmek zorunda kalmış. Bir gece serçe yuvasında uyurken aniden uyanmış. Dalları arasına yuva kurduğu ağaç sallanıyormuş. Uçup çevreyi şöyle bir kolaçan etmiş. O zaman bunun bir yer sarsıntısı olduğunu anlamış.

Aklına dostu kırlangıç gelmiş. Kırlangıcın yuvasına gitmiş, onu uyandırmış. Kırlangıca diğer kırlangıçları uyandırmasını, ahşap evin sarsıntıdan yıkılabileceğini söylemiş. Kırlangıç söyleneni yapmış. Son kırlangıç da kaçınca ahşap ev yıkılmış. Daha sonra kırlangıçlar başka bir evin saçak altına yeni yuvalar yapmışlar ve yaşamlarını borçlu oldukları dost serçenin kırlangıcın yuvasına gelip gitmesine karşı çıkmamışlar.

Written by: Serdar Yıldırım

POOR AHMET

Ahmet’s mother and father were poor. They were living in a small house with only one room. Since his father’s lungs were ill, he compulsorily retired. Ahmet finished primary school in difficulty by selling pretzel out of school time. Later by the help of his neighbour he started to work in a restaurant to do the washing up. Ahmet had taken the first step to realize his dreams. He had met the wonderful meals which he formerly used to see behind the restaurant windows. Now he had full three courses a day. He had kept Uncle Veli, who was cooking in the restaurant, observing. He would learn cooking from him and he would be a cook himself, too but Ahmet would work not in somebody else’s restaurant but in his own one.

Ahmet opened a restaurant in the city centre after he had done his military service. Because his meals were very delicious, the restaurant was full of customers. He was earning well. Sometimes poor people used to come to the restaurant and eat free meal.

The waiters working in the restaurant and the customers couldn’t find any sense of Ahmet’s going and leaving two plates of meals to an empty table during lunch times. How would they know that they were Ahmet’s present to his mother and father, whom the poverty had finished years ago? They also wouldn’t be able to hear that while putting the plates on the table Ahmet was murmuring “you aren’t going stay hungry any more from now on mummy and daddy. Have your meals and get yourself very full.”

Written by: Serdar YILDIRIM

FAKİR AHMET

Annesi, babası fakirdi Ahmet’in. Tek göz odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Babasının ciğerleri hasta olduğundan zorunlu emekliye ayrılmıştı. Ahmet okul olmadığı zamanlar simit satarak zorlukla ilkokulu bitirdi. Daha sonra komşusunun yardımıyla bir lokantaya bulaşıkçı olarak girdi. Ahmet hayalini gerçekleştirmek için ilk adımını atmıştı. Eskiden lokantaların camları arkasında gördüğü o güzelim yemeklere kavuşmuştu. Artık günde üç öğün karnı doyuyordu. Lokantada yemek pişiren Veli dayıyı göz hapsine almıştı. Ondan yemek yapmayı öğrenecek ve kendi de bir aşçı olacaktı ama Ahmet başkasının lokantasında değil kendi lokantasında görevini yerine getirecekti.

Ahmet askerden geldikten sonra şehrin mevki yerinde lokanta açtı. Yaptığı yemekler çok lezzetli olduğu için lokanta müşterilerle dolup taşıyordu. Kazancı yerindeydi. Ara sıra muhtaç insanlar lokantaya gelirdi ve bedava yemek yerlerdi.

Lokantada çalışan garsonlar ve müşteriler Ahmet’in öğle vakitleri boş bir masaya giderek masanın üstüne iki tabak yemek bırakmasına bir anlam veremezlerdi. Onlar ne bileceklerdi yıllar önce sefaletin bitirdiği anne ve babasına Ahmet’in armağanını. Hem onlar duyamazlardı ki, tabakları masanın üstüne bırakırken Ahmet’in “ Bundan sonra aç kalmayacaksınız anneciğim ve babacığım. Alın yemeklerinizi karnınızı bir güzel doyurun “ diye mırıldandığını.

Yazan: Serdar Yıldırım

Teşekkürler.Tam istediğim gibi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #5
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
ingilizce hikaye lazım ya
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #6
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
THE FAIRY'S MIDWIFE 1

ONCE upon a time there was, in this celebrated town, a Dame Somebody. I do not know her name. All I with truth can say is that she was old, and nothing the worse for that; for age is, or ought to be, held in honour as the source of wisdom and experience. Now this good old woman lived not in vain, for she had passed her days in the useful capacity of a nurse; and as she approached the term of going out of the world herself, she was still useful in her generation by helping others into it--she was in fact the Sage-femme of the village.
One night about twelve o'clock in the morning, as the good folks say who tell the tale, Dame Somebody had just got comfortably into bed, when rap, rap, rap, came on her cottage door, with such bold, loud, and continued noise, that there was a sound of authority in every individual knock. Startled and alarmed by the call, she arose, and soon learnt that the summons was a hasty one to bid her attend on a patient who needed her help. She opened her door; when the summoner appeared to be a strange, squint-eyed, little, ugly, old fellow, who had a look, as she said, very like a certain dark personage, who ought not at all times to be called by his proper name. Not at all prepossessed in favour of the errand by the visage of the messenger, she nevertheless could not, or dared not, resist the command to follow him straight and attend upon "his wife."
"Thy wife!" thought the good dame: "Heaven forgive me; but as sure as I live I be going to the birth of a little dive;" A large coal-black horse, with eyes like balls of fire, stood at the door. The ill-looking old fellow, without more ado, whisked her up on a high pillion in a minute, seated himself before her, and away went horse and riders, as if sailing through the air rather than trotting on the ground. How Dame Somebody got to the place of her destination she could not tell; but it was a great relief to her fears when she found herself set down at the door of a neat cottage, saw a couple of tidy children, and remarked her patient to be a decent-looking woman, having all things about her fitting the time and the occasion.
A fine bouncing babe soon made its appearance, and seemed very bold on its entry into life, for it gave the good dame a box on the ear, as, with the coaxing and cajolery of all good old nurses, she declared the "sweet little thing to be very like its father." The mother said nothing to this, but gave nurse a certain ointment with directions that she should "strike the child's eyes with it." Now you must know that this word "strike," in our Devonshire vocabulary, does not exactly mean to give a blow, but rather what is opposite, to "rub, smooth down, or touch gently." The nurse performed her task, though she thought it an odd one; and as it is nothing new that old nurses are generally very curious, she wondered what it could be for; and thought that, as no doubt it was a good thing, she might just as well try it upon her own eyes as those of the baby, so she made free to strike one of them by way of trial; when, oh ye powers of fairyland, what a change was there! The neat but homely cottage, and. all who were in it, seemed all on a sudden to undergo a mighty transformation, some for the better, some for the worse. The new-made mother appeared as a beautiful lady attired in white; the babe was seen wrapped in swaddling clothes of a silvery gauze. It looked much prettier than before, but still maintained the elfish cast of the eye, like its redoubted father; whilst two or three children more had undergone a metamorphosis as uncouth as that recorded by Ovid when the Cercopians were transformed into apes. For there sat on either side of the bed's head a couple of little fiat-nosed imps, who with "mops and mows," and with many a grimace and grin, were "busied to no end" in scratching their own polls, or in pulling the fairy lady's ears with their long and hairy paws. The dame, who beheld all this, fearing she knew not what in the house of enchantment, got away as fast as she could without saying one word about "striking" her own eye with the magic ointment, and what she had beheld in consequence of doing so. The sour-looking old fellow once more handed her up on the coal-black horse, and sent her home in a whip-sissa. Now what a whip-sissa means is more than I can tell, though I consider myself to be tolerably well acquainted with the tongues of this "West Countrie." It may mean perhaps, "Whip, says he," in allusion to some gentle intimation being feelingly given by the rider to the horse's sides with a switch, that he should use the utmost despatch. Certain it is, the old woman returned home much faster than she went. But mark the event. On the next market-day, when she sallied forth to sell her eggs, whom should she see but the same wicked-looking old fellow, busied, like a rogue as he was, in pilfering sundry articles from stall to stall. "Oh! oh!" thought the dame, "have I caught you, you old thief? But I'll let you see I could set Master Mayor and the two town constables on your back, if I chose to be telling." So up she went, and with that bold, free sort of air which persons who have learnt secrets that ought not to be known are apt to assume when they address any great rogue hitherto considered as a superior, she inquired carelessly after his wife and child, and hoped both were as well as could be expected.
"What I" exclaimed the old pixy thief, "do you see me to-day?"
"See you! to be sure I do, as plain as I see the sun in the skies; and I see you are busy into the bargain."
"Do you so?" cried he. "Pray with which eye do you see all this?"
"With the right eye, to be sure."
"The ointment! the ointment!" exclaimed the old fellow. "Take that for meddling with what did not belong to you--you shall see me no more."
He struck her eye as he spoke, and from that hour till the day of her death she was blind on the right side, thus dearly paying for having gratified an idle curiosity in the house of a pixy.
alıntıMsn Happy
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
hüseyin - avatarı
hüseyin
Ziyaretçi
6 Ocak 2009       Mesaj #7
hüseyin - avatarı
Ziyaretçi
if li cümleler
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
HayalPriest - avatarı
HayalPriest
Ziyaretçi
16 Şubat 2009       Mesaj #8
HayalPriest - avatarı
Ziyaretçi
ingilizce hikaye ve türkçeside gerekli ( dedektif olursa iyi olur ) 7. sınıf için ödev şimdiden tşkler
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Şubat 2009       Mesaj #9
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

sanırım düzeyi istediğiniz gibi..eğer değilse lütfen belirtiniz..



SWALLOW AND SPARROW

Swallow and sparrow became close friends. They started walking around in together. Other swallows said nothing at the beginning about this circumstance. However, the things changed when the swallow started bringing the sparrow to its nest. Nest of the swallow was under the eaves of an empty wooden house and there were many nests of swallow next to it. Going there from and thereto made swallows disturbed.

Swallows held a meeting and they appointed a spokesman. This spokesman told about this circumstance with it in a suitable time and said it not to bring this sparrow to its nest.

Although the swallow showed some obstinacy, it finally was obliged to obey by this requirement.
One night the sparrow suddenly wakened while it was sleeping. Tree on which it built up its nest among its branches was swinging. It flied away and had a look-see round the environment. Thereupon, it recognised that it was an earthquake.

Its close friend, the swallow, came to its mind. It arrived at its nest and it weakened its close friend. It said the swallow to weaken other swallows and the wooden house may be fallen onto the ground. The swallow fulfilled what it said. Once the last swallow flied away there, the wooden house was fallen onto the ground. Later, swallows set up new nests under eaves of another house and they did make no rejection for the sparrow to go from and to the nest of the swallow for the reason that they were owed their life to it.

KIRLANGIÇ İLE SERÇE

Kırlangıç ile serçe dost olmuşlar. Birlikte gezip dolaşmaya başlamışlar. Diğer kırlangıçlar önceleri bu duruma ses çıkarmamışlar. Fakat kırlangıç serçeyi yuvasına getirmeye başlayınca işler değişmiş. Kırlangıcın yuvası ahşap, boş bir evin saçak altındaymış ve burada pek çok kırlangıç yuvası varmış. Serçenin gelip gitmesi, kırlangıçları rahatsız etmiş.

Kırlangıçlar toplanıp bir sözcü seçmişler. Sözcü uygun bir zamanda kırlangıca konuyu açmış ve serçeyi yuvasına getirmemesini söylemiş.

Kırlangıç biraz direttiyse de sonunda genel isteğe boyun eğmek zorunda kalmış. Bir gece serçe yuvasında uyurken aniden uyanmış. Dalları arasına yuva kurduğu ağaç sallanıyormuş. Uçup çevreyi şöyle bir kolaçan etmiş. O zaman bunun bir yer sarsıntısı olduğunu anlamış.

Aklına dostu kırlangıç gelmiş. Kırlangıcın yuvasına gitmiş, onu uyandırmış. Kırlangıca diğer kırlangıçları uyandırmasını, ahşap evin sarsıntıdan yıkılabileceğini söylemiş. Kırlangıç söyleneni yapmış. Son kırlangıç da kaçınca ahşap ev yıkılmış. Daha sonra kırlangıçlar başka bir evin saçak altına yeni yuvalar yapmışlar ve yaşamlarını borçlu oldukları dost serçenin kırlangıcın yuvasına gelip gitmesine karşı çıkmamışlar.

Written by: Serdar Yıldırım

POOR AHMET

Ahmet’s mother and father were poor. They were living in a small house with only one room. Since his father’s lungs were ill, he compulsorily retired. Ahmet finished primary school in difficulty by selling pretzel out of school time. Later by the help of his neighbour he started to work in a restaurant to do the washing up. Ahmet had taken the first step to realize his dreams. He had met the wonderful meals which he formerly used to see behind the restaurant windows. Now he had full three courses a day. He had kept Uncle Veli, who was cooking in the restaurant, observing. He would learn cooking from him and he would be a cook himself, too but Ahmet would work not in somebody else’s restaurant but in his own one.

Ahmet opened a restaurant in the city centre after he had done his military service. Because his meals were very delicious, the restaurant was full of customers. He was earning well. Sometimes poor people used to come to the restaurant and eat free meal.

The waiters working in the restaurant and the customers couldn’t find any sense of Ahmet’s going and leaving two plates of meals to an empty table during lunch times. How would they know that they were Ahmet’s present to his mother and father, whom the poverty had finished years ago? They also wouldn’t be able to hear that while putting the plates on the table Ahmet was murmuring “you aren’t going stay hungry any more from now on mummy and daddy. Have your meals and get yourself very full.”

Written by: Serdar YILDIRIM

FAKİR AHMET

Annesi, babası fakirdi Ahmet’in. Tek göz odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Babasının ciğerleri hasta olduğundan zorunlu emekliye ayrılmıştı. Ahmet okul olmadığı zamanlar simit satarak zorlukla ilkokulu bitirdi. Daha sonra komşusunun yardımıyla bir lokantaya bulaşıkçı olarak girdi. Ahmet hayalini gerçekleştirmek için ilk adımını atmıştı. Eskiden lokantaların camları arkasında gördüğü o güzelim yemeklere kavuşmuştu. Artık günde üç öğün karnı doyuyordu. Lokantada yemek pişiren Veli dayıyı göz hapsine almıştı. Ondan yemek yapmayı öğrenecek ve kendi de bir aşçı olacaktı ama Ahmet başkasının lokantasında değil kendi lokantasında görevini yerine getirecekti.

Ahmet askerden geldikten sonra şehrin mevki yerinde lokanta açtı. Yaptığı yemekler çok lezzetli olduğu için lokanta müşterilerle dolup taşıyordu. Kazancı yerindeydi. Ara sıra muhtaç insanlar lokantaya gelirdi ve bedava yemek yerlerdi.

Lokantada çalışan garsonlar ve müşteriler Ahmet’in öğle vakitleri boş bir masaya giderek masanın üstüne iki tabak yemek bırakmasına bir anlam veremezlerdi. Onlar ne bileceklerdi yıllar önce sefaletin bitirdiği anne ve babasına Ahmet’in armağanını. Hem onlar duyamazlardı ki, tabakları masanın üstüne bırakırken Ahmet’in “ Bundan sonra aç kalmayacaksınız anneciğim ve babacığım. Alın yemeklerinizi karnınızı bir güzel doyurun “ diye mırıldandığını.

Yazan: Serdar Yıldırım

Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

RABBIT

There was a rabbit imagining itself like a lion. One day this rabbit convened all rabbits in the vicinity on a high hill and said them that it would frighten wolf, jackal, fox in the case they would pass through the rough path in the downstairs. Rabbits listened to it with no movement.

Ten minutes later, a wolf was passing through this path and it was suddenly surprised to see a rabbit shouting and running toward itself, and this circumstance caused it to frighten, and it urgently run away and disappeared there.

TAVŞAN

Tavşanın biri kendini aslan zannedermiş. Bir gün bu tavşan civardaki tavşanları yüksekçe bir tepeye toplayıp aşağıdaki patika yoldan kurt, çakal, tilki geçmesi halinde korkutup kaçıracağını söylemiş. Tavşanlar, onu sakin şekilde dinlemişler.

On dakika sonra bir kurt geçiyormuş ki, bir de ne görsün, bağırıp çağırarak üstüne doludizgin gelen tavşanı görünce ürkmüş ve son sürat oradan kaçmış.

Yazan: Serdar Yıldırım

FOX

There was a fox hanging wings on it and stealing hens from poultry-houses upper sides of which were uncovered. Once poultry-house owner recognised this circumstance, they covered upper-sides of them.

A fox never likes being hungry and remaining with no remedy. It learnt soil digging work from one mole and started entering into poultry-houses through underground. Poultry-house owners thought that mole was stealing the hens and always hoped to catch a mole.

TİLKİ

Tilkinin biri kanat takıp üstü açık kümeslerden tavuk çalarmış. Kümes sahipleri durumu fark edince kümeslerin üstünü kapatmışlar.

Tilki açlığı ve çaresizliği hiç sevmezmiş. Bir köstebekten toprak kazma işini öğrenip, yeraltından kümeslere girmeye başlamış. Kümes sahipleri tavukları çalanın köstebek olduğunu sanıp, hep bir köstebek yakalamayı ummuşlar.

Yazan: Serdar Yıldırım

JACKAL

One of the jackals found a rifle while it was walking in the jungle. It recognised there
were two cartridge in the rifle, and it immediately started robberies. Animals in
the jungle, properties of which were stolen and were under threat convened and
they arrived before lion.
The lion was informed about the circumstance and this made it very angry and thereafter, it followed the jackal around.

The lion seeing the jackal to walk some ahead has roared. The jackal
pointed its gun at it when it saw that the lion was approaching, and immediately before opening fire, the lion frightened and started running away. Thereupon, the jackal run after the lion, too. Just then, a river appeared in front of them. Both of them swam and crossed the river.The lion run a while and then suddenly stopped running. The jackal stopped as well. The lion turned back and walked over the jackal.

The jackal realized that wet rifle did not open fire and thrown the rifle out and it crossed back the river. The lion followed the jackal.The lion chased the jackal for a long time in the jungle, and it hit a fiston it as soon as caught it. The jackal escaped with great difficulty its life from the lion. From then, no body has seen it in the surrounding.

ÇAKAL

Çakalın biri ormanda gezerken bir tüfek bulmuş. Bakmış tüfekte iki fişek var, hemen soygunlara başlamış. Malı çalınan, tehdit edilen orman hayvanları toplanıp aslanın huzuruna çıkmışlar. Durumu öğrenen aslan çok kızmış, çakalın peşine düşmüş.

Çakalı ilerde giderken gören aslan kükremiş. Çakal aslanın geldiğini görünce tüfeğini doğrultmuş, tam ateş edecekken aslan korkmuş, kaçmaya başlamış. Çakal da aslanı kovalamış. Derken, önlerine bir ırmak çıkmış. Ikisi de yüzerek karşıya geçmiş. Aslan biraz daha koşmuş, sonra aniden duruvermiş. Çakal da durmuş. Aslan geri dönüp çakalın üstüne yürümüş.

Çakal ıslanan tüfeğin ateş etmediğini görünce tüfeği atıp ırmaktan karşıya geçmiş. Aslan da peşinden gelmiş. Aslan çakalı ormanda uzun süre kovalamış, yetiştiği yerde vurmuş. Çakal güçbela canını kurtarmış. Bir daha onu oralarda gören olmamış.

Yazan: Serdar Yıldırım

...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Quo vadis?
Marky - avatarı
Marky
Ziyaretçi
25 Nisan 2009       Mesaj #10
Marky - avatarı
Ziyaretçi
S.a bana basit bir ingilizce hikaye lazım bulabilirseniz sevinirim ama basit olsun kesinlikle basit 7.sınıf düzeyinde
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

17 Mayıs 2011 / burcu_öğrenci Cevaplanmış
20 Kasım 2014 / dancello Soru-Cevap
1 Nisan 2015 / Misafir Soru-Cevap
5 Haziran 2011 / Misafir Soru-Cevap
9 Mart 2014 / mym Soru-Cevap