Arama

Akciğerler nasıl solunum yapar?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 30 Nisan 2011 Gösterim: 19.175 Cevap: 6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
29 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
akciğerler nasıl solunum yapar?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
AKCİĞER, insanlarda ve omurgalı hayvanların çoğunda bulunan temel solunum organıdır. "Gaz alışverişi", yani havadaki oksijenin alınıp vücutta oluşan karbon dioksitin dışarı atılması akciğerlerde gerçekleşir. İnsanın göğüs boşluğunda, biri sağa, öbürü sola yerleşmiş iki akciğer vardır. Soluk alındığında akciğerler havayla dolar ve yaşamak için gerekli olan oksijen akciğerlerin ince duvarlarından geçerek kan dolaşımına karışır. Vücut dokularındaki kimyasal tepkimelerin artık ürünü olan karbon dioksit ise gene kan aracılığıyla akciğerlerdeki hava keseciklerine gelir ve solukla dışarı atılır. {Ayrıca bak. Solunum.)
Memeliler, kuşlar, sürüngenler ve amfibyumlar akciğerle solunum yapan hayvanlardır; akciğerlerinin yapısı da genel olarak insamnkiyle aynıdır. Buna karşılık, gene omurgalılardan olan balıkların yalnızca birkaç türünde akciğer bulunur {bak. AKCİĞERLİ Balik).
Sponsorlu Bağlantılar

Akciğerlerin İç Yapısı
Akciğerler, içleri havayla dolu olduğu için çok hafif ve süngersi yapıdadır. Her birinin ağırlığı ancak yarım kilogramı bulur. Çok esnek olan bu organlar soluk alındığında iyice genişler, soluk verince de normal boyutlarına döner.
Üst göğüs boşluğunda ikiye ayrılan soluk borusunun bu ana dallarından (ana bronşlar) her biri birer akciğere doğru uzanır. Bu hava kanalları akciğerlerin içinde yeniden birkaç kez dallanarak bronşçuk denen incecik kanallara ayrılır ve üzüm salkımı biçiminde kümelenmiş olan küçük hava keseciklerinde son bulur. Alveol olarak bilinen bu hava keseciklerinden her akciğerde yaklaşık 300 milyon tane vardır. Bu hava kesecikleri yassıltılsa, bir tenis kortunu kaplayacak kadar geniş bir yüzey oluşturur. Akciğerler oksijeni emip karbon dioksiti atma işlevini ancak bu geniş yüzey sayesinde yerine getirebilir.
Oksijeni azalmış olan kirli kan, kalpten çıkan akciğer atardamarıyla her iki akciğere taşınır. Tıpkı bronşlar gibi, bu atardamar da akciğerlere girdikten sonra birçok kez dallanarak çok ince kan damarlarına dönüşür. Ancak mikroskopla görülebilen bu incecik damarlara kılcal damarlar denir. Akciğerler-deki hava keseciklerinden her birinin çevresinde bir kılcal damar ağı vardır. Hava keseciğinin duvarı ile kılcal damarın duvarı arasındaki uzaklık bir milimetrenin binde biri kadardır. Oksijen bu uzaklığı aşarak hava keseciklerinden kılcal damarlara, yani havadan kana geçer.
Kılcal damarlardaki kan oksijen yüklendikçe, rengi koyu kırmızıdan açık kırmızıya dönüşür. Kılcal damarlar birleşerek daha büyük damarları, bu damarlar da birleşerek en sonunda akciğer toplardamarlarını oluşturur. Akciğerlerde temizlenen kan bu toplardamarlar aracılığıyla yeniden kalbe taşınarak bütün vücuda dağılır. (Ayrıca bak. KALP; Kan.)
Her iki akciğerin dış yüzü, plevra denen ince ve kaygan bir zarla kaplıdır. Aynı zamanda göğüs boşluğunun iç yüzeyini de kaplayan bu zar, kaygan olduğu için göğüs boşluğunda-ki organların rahatça hareket etmesini sağlar ve böylece solunumu kolaylaştınr.

Akciğer Hastalıkları
Akciğerlerdeki hava kanalları ile hava keseciklerinin içi, kolayca örselenebilen çok ince bir zarla kaplıdır. Çeşitli mikropların bu zara yerleşip üremesiyle zatürree, bronşit ve bron-şiyolit (bronşların ve bronşçukların iltihaplanması) gibi birçok hastalık gelişebilir. Amfi-zem denen akciğer hastalığında, küçük hava kesecikleri aşırı miktarda havayla dolarak şişer, gerilir ve en sonunda duvarları yırtılır. Aradaki bölmeleri yok olan birçok kesecik birleşerek daha büyük keselere dönüşür. Bu keseler oksijenin emilmesinde artık eskisi kadar etkili olmadığından, akciğer amfizemi-nin başlıca belirtisi soluk darlığıdır. Zatülcenp denen hastalıkta, plevra genellikle mikropların etkisiyle iltihaplanarak şişmiş ve örselenmiştir. Bu yüzden, hasta soluk alıp verirken göğsünde şiddetli bir ağrı duyar. Astımda ise bronşçukların duvarlarındaki kas lifleri kasıldığı için hasta çok hırıltılı soluk alıp verir. (Ayrıca bak. ALERJİ.)
Bazı akciğer hastalıkları da zararlı maddelerin solunmasından ileri gelir. Pnömokonyoz adı verilen bu "toz hastalıkları", maden ve kömür işçileri, çiftçiler, duvarcılar gibi daha çok tozlu ortamlarda çalışan kişilerde görülür. Günümüzde bu işçilerin çoğu, solunan havayı süzen maskeler takarak çalışırlar.
Asbest (amyant) tozlarının solunmasından kaynaklanan asbestoz, akciğer kanserine yol açabildiği için en tehlikeli toz hastalıklarından biridir. Sigara dumanlarının solunması da kansere yol açabilir. Akciğer kanseri, her yıl binlerce insanın ölümüne neden olan son derece önemli bir hastalıktır. Bununla birlikte, insanların sigara alışkanlığından vazgeçmesi ve tozlu ortamlarda çalışanların süzücü maskeler takması gibi koruyucu önlemlerle kolayca önlenebilir.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
AKCİĞER, insanlarda ve omurgalı hayvanların çoğunda bulunan temel solunum organıdır. "Gaz alışverişi", yani havadaki oksijenin alınıp vücutta oluşan karbon dioksitin dışarı atılması akciğerlerde gerçekleşir. İnsanın göğüs boşluğunda, biri sağa, öbürü sola yerleşmiş iki akciğer vardır. Soluk alındığında akciğerler havayla dolar ve yaşamak için gerekli olan oksijen akciğerlerin ince duvarlarından geçerek kan dolaşımına karışır. Vücut dokularındaki kimyasal tepkimelerin artık ürünü olan karbon dioksit ise gene kan aracılığıyla akciğerlerdeki hava keseciklerine gelir ve solukla dışarı atılır. {Ayrıca bak. Solunum.)
Memeliler, kuşlar, sürüngenler ve amfibyumlar akciğerle solunum yapan hayvanlardır; akciğerlerinin yapısı da genel olarak insamnkiyle aynıdır. Buna karşılık, gene omurgalılardan olan balıkların yalnızca birkaç türünde akciğer bulunur {bak. AKCİĞERLİ Balik).
Sponsorlu Bağlantılar

Akciğerlerin İç Yapısı
Akciğerler, içleri havayla dolu olduğu için çok hafif ve süngersi yapıdadır. Her birinin ağırlığı ancak yarım kilogramı bulur. Çok esnek olan bu organlar soluk alındığında iyice genişler, soluk verince de normal boyutlarına döner.
Üst göğüs boşluğunda ikiye ayrılan soluk borusunun bu ana dallarından (ana bronşlar) her biri birer akciğere doğru uzanır. Bu hava kanalları akciğerlerin içinde yeniden birkaç kez dallanarak bronşçuk denen incecik kanallara ayrılır ve üzüm salkımı biçiminde kümelenmiş olan küçük hava keseciklerinde son bulur. Alveol olarak bilinen bu hava keseciklerinden her akciğerde yaklaşık 300 milyon tane vardır. Bu hava kesecikleri yassıltılsa, bir tenis kortunu kaplayacak kadar geniş bir yüzey oluşturur. Akciğerler oksijeni emip karbon dioksiti atma işlevini ancak bu geniş yüzey sayesinde yerine getirebilir.
Oksijeni azalmış olan kirli kan, kalpten çıkan akciğer atardamarıyla her iki akciğere taşınır. Tıpkı bronşlar gibi, bu atardamar da akciğerlere girdikten sonra birçok kez dallanarak çok ince kan damarlarına dönüşür. Ancak mikroskopla görülebilen bu incecik damarlara kılcal damarlar denir. Akciğerler-deki hava keseciklerinden her birinin çevresinde bir kılcal damar ağı vardır. Hava keseciğinin duvarı ile kılcal damarın duvarı arasındaki uzaklık bir milimetrenin binde biri kadardır. Oksijen bu uzaklığı aşarak hava keseciklerinden kılcal damarlara, yani havadan kana geçer.
Kılcal damarlardaki kan oksijen yüklendikçe, rengi koyu kırmızıdan açık kırmızıya dönüşür. Kılcal damarlar birleşerek daha büyük damarları, bu damarlar da birleşerek en sonunda akciğer toplardamarlarını oluşturur. Akciğerlerde temizlenen kan bu toplardamarlar aracılığıyla yeniden kalbe taşınarak bütün vücuda dağılır. (Ayrıca bak. KALP; Kan.)
Her iki akciğerin dış yüzü, plevra denen ince ve kaygan bir zarla kaplıdır. Aynı zamanda göğüs boşluğunun iç yüzeyini de kaplayan bu zar, kaygan olduğu için göğüs boşluğunda-ki organların rahatça hareket etmesini sağlar ve böylece solunumu kolaylaştınr.

Akciğer Hastalıkları
Akciğerlerdeki hava kanalları ile hava keseciklerinin içi, kolayca örselenebilen çok ince bir zarla kaplıdır. Çeşitli mikropların bu zara yerleşip üremesiyle zatürree, bronşit ve bron-şiyolit (bronşların ve bronşçukların iltihaplanması) gibi birçok hastalık gelişebilir. Amfi-zem denen akciğer hastalığında, küçük hava kesecikleri aşırı miktarda havayla dolarak şişer, gerilir ve en sonunda duvarları yırtılır. Aradaki bölmeleri yok olan birçok kesecik birleşerek daha büyük keselere dönüşür. Bu keseler oksijenin emilmesinde artık eskisi kadar etkili olmadığından, akciğer amfizemi-nin başlıca belirtisi soluk darlığıdır. Zatülcenp denen hastalıkta, plevra genellikle mikropların etkisiyle iltihaplanarak şişmiş ve örselenmiştir. Bu yüzden, hasta soluk alıp verirken göğsünde şiddetli bir ağrı duyar. Astımda ise bronşçukların duvarlarındaki kas lifleri kasıldığı için hasta çok hırıltılı soluk alıp verir. (Ayrıca bak. ALERJİ.)
Bazı akciğer hastalıkları da zararlı maddelerin solunmasından ileri gelir. Pnömokonyoz adı verilen bu "toz hastalıkları", maden ve kömür işçileri, çiftçiler, duvarcılar gibi daha çok tozlu ortamlarda çalışan kişilerde görülür. Günümüzde bu işçilerin çoğu, solunan havayı süzen maskeler takarak çalışırlar.
Asbest (amyant) tozlarının solunmasından kaynaklanan asbestoz, akciğer kanserine yol açabildiği için en tehlikeli toz hastalıklarından biridir. Sigara dumanlarının solunması da kansere yol açabilir. Akciğer kanseri, her yıl binlerce insanın ölümüne neden olan son derece önemli bir hastalıktır. Bununla birlikte, insanların sigara alışkanlığından vazgeçmesi ve tozlu ortamlarda çalışanların süzücü maskeler takması gibi koruyucu önlemlerle kolayca önlenebilir.

Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
30 Kasım 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
İnsandan başka birçok omurgalı hayvanlarda da akciğerler solunum organı olarak görev yaparlar. Soluk alındığında burun ve ağızdan giren hava, nefes borusu ve bronşlardan geçerek akciğerlere girer. Toplardamarlarla gelen karbondioksiti fazla olan kan (kirli kan) burada temizlenir. Göğüs boşluğunda bulunan ve göğüs kafesi vasıtasıyla korunan akciğerler, gene koruyucu bir zar olan akciğer zarı (plevra) ile sarılmışlardır.Yeni doğan bir bebeğin akciğerleri, parlak pembe renktedir; daha sonra grileşmeye başlar ve yaş ilerledikçe koyulaşarak, sonunda hemen hemen bütünüyle siyah bir renk alır. Bu koyulaşmaya, solunumla alınan havadaki tozlar ve öteki maddeler yol açar. Şehirde yaşayan ve sigara içenlerin akciğerleri, kırlık yerlerde yaşayanların ve sigara içmeyenlerinkine göre daha siyahtır. Akciğerlerin yapıları esnek ve süngerimsidir. Biri sağ, diğeri sol olmak üzere iki tanedir. Sağ akciğer lob denilen üç parçadan meydana gelmiştir. Sol akciğerin bir parçası eksiktir, yani iki lobtan yapılmıştır. Eksik parçanın yerine kalb (yürek) yerleşmiştir. Bunun için sağ akciğer sol akciğerden büyüktür. Yetişkin insanlarda sağ akciğer yaklaşık 700, sol akciğer de yaklaşık 600 gram civarındadır. Akciğerlerin iç yüzlerindeki giriş yerlerinden (hiluslarından); bronşlar, atardamarlar, toplardamarlar ve akkan (lenf) damarları çıkar. Akciğerlere giren bronşlardan sağdaki üç, soldaki iki kola ayrıldıktan sonra loblara doğru yönelir. Bunlar da birçok dal ve dalcıklara ayrıldıktan sonra lobçuklara giderler. Akciğerler ortalama 1 cm3 hacmindeki birçok parçacıklardan meydana gelmiştir. Altıgen biçiminde olan bu parçalara lobçuk (lobulus) denir. Sağ akciğerde yaklaşık 800, sol akciğerde de 700 kadar lopçuk vardır. Herbiri bir cm çapındadır. Lopçuğa gelen bronş dalcığı birçok bronşcuklara ayrılır. Bronş dalcıkları, üzüm salkımını andıran hava peteklerinde sona erer. Her petek, üzüm taneleri biçiminde ’alveol’ adı verilen keseciklerden meydana gelmiştir. Alveoller, havayla temas edebilen 55-100 m2lik bir yüzey meydana getirirler. Nefes alıp vermede akciğerlerin görevlerine gelince: Nefes alındığı zaman, hava burundan ve ağızdan girer. Yutak, gırtlak, nefes borusu ve bronşlardan geçerek akciğer keseciklerine (alveollere) gider. Alveollerin görevi, vücutda metabolizmanın artık ürünü olarak açığa çıkan karbondioksiti atmakdır. Karbondioksit, dokulardan akciğere, alyuvarların üzerinde ve kanda erimiş olarak gelir. Alveollerde nefes alma sırasında, havaya karbondioksit geçer; temiz havadan da alyuvarlara oksijen geçer. Daha sonra nefes verme ile akciğerde karbondioksit miktarı artmış olan hava atılır ve yeni bir nefes ile temiz hava alınır. Oksijenlenmiş kan, bedenin öteki bölümlerine akar. Alyuvarlar, oksijeni dokularda bırakıp, karbondioksidi alarak toplardamar tarafına geçer. Bu geçiş, kılcal damarlar ağı "kapiller ağ" vasıtasıyla olur. Halk arasında yanlış bir tabir olmakla beraber oksijenlenmiş kana temiz kan; oksitli kana ise kirli kan demek alışkanlık haline gelmiştir. Akciğerlerin hacmi kişiden kişiye değişirse de, bütünüyle şişmiş bir akciğerin hacmi, yetişkin bir kişide ortalama 6500 cm3tür. Bu hacimdeki havanın hepsi nefes vermeyle bir seferde atılamaz. Yetişkin bir kişide en derin nefes verme hareketi sırasında çıkarılan ortalama hacim 3500 cm3 civarındadır. Buna ’soluk verme hacmi’ denir. Normal bir nefeste ise ortalama 500 cm3 hava alınıp verilebilir. Normal bir kimse dakikada 12-14 defa nefes alıp verebilir. Bu sürede de 6-7 litre hava teneffüs eder. Solunum hareketleri, istek dışı olan otomatikleşmiş hareketlerdir. Ancak istekle de solunum durdurulup başlatılabilir. Nefes alma hareketi bir balonun şişirilmesi gibi aktiftir, yani enerji harcanarak yapılır. Nefes verme ise, aynı balonun sönmesi gibi pasiftir. Nefes alıp verme hareketlerinde kaburgalararası kaslar ve diyafram kası rol oynar. Diyafram kası en önemli solunum kası olup, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran yassı ve kubbe biçimi bir kastır. Diyafram kasıldığı zaman aşağı doğru iner, aynı anda kasılan kaburgalararası kaslar da göğüs kafesini yükseltir. Böylece göğüs kafesi genişler ve hava akciğerleri doldurur. Akciğerlerin ve solunum yollarının çok çeşitli hastalıkları vardır (Bkz. Astım, Bronşit, Zatürre).
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Mart 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
alveollerin görevi
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
21 Mart 2010       Mesaj #5
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

alveollerin görevi

Alveol

Alveoller, akciğerlerin içinde bulunur. Kılcal damarlardaki olan karbondioksiti alıp, kılcal damarlara içlerinde olan oksijeni verirler. Buna madde alışverişi denir. Alveoller kan dolaşımında da görevlidir. Nefes aldığımızda hava burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, bronşlar, bronşçuklar ve alveoller yolunu izler. Alveoller de havayı temizleyip, kılcal damarlara verir. Damarlar tüm vücuda dağıtır. Kirlenen kan geri kılcal damarlar ile alveollere gelir. Alveoller karbondioksiti alır, bronşlara verir, bronşlar soluk borusuna, soluk borusu burna verir. Burundan da dışarı atılır. Yani alveoller gaz alış-verişini yapar. Yeni alveollere genç alveoller denir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Mayıs 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
[QUOTE]kuslar ne solunumu yapar ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum
kuşlar hangi solunum türünü yapar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Nisan 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bronşlar ve bronşcuklar varmı

Benzer Konular

24 Şubat 2015 / Misafir Soru-Cevap
13 Mayıs 2014 / ThinkerBeLL Biyoloji
25 Nisan 2015 / SUDEMM Cevaplanmış
21 Şubat 2016 / yunusalp Cevaplanmış
16 Mart 2015 / avrilmon Cevaplanmış