ATATÜRK’ÜN İLİM ve FEN HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Eğitim ve bilime verdiği önemi daha okul çağlarındaki üstün zekası, çalışkanlığı ve yetenekleriyle gösteren Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her zaman mensubu olmaktan gurur duyduğu milletiyle birlikte verdiği o büyük ve tüm dünyaya örnek teşkil edecek Millî Mücadele'nin sonunda savaşı kazandığında, henüz her şeyin bitmediğini asıl mücadelenin yeni başladığını, bu mücadelede eğitim ve bilime büyük önem verilmesi gerektiğini, bunun içinde ilim ve irfan ordusu öğretmenlere güvendiğini ve görevin kendilerinde olduğunu belirtmiştir. Savaşı kazandıktan 45 gün sonra, Bursa’da öğretmenlere yaptığı bir konuşmada “ Ordularımızın ihraz ettiği zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Hakiki zaferi siz ihraz ve idame edeceksiniz ve behemehal muvaffak olacaksınız.” diyerek söylediği bu sözler O’nun eğitime verdiği önemin ve bir milletin ancak eğitimle varolabileceğinin anlaşılması gerektiğinin göstergesiydi. Atatürk öğretmenlere sadece görev vermedi aynı zamanda onları yalnız bırakmayacağının da mesajını “Ben ve arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz ve sizin tesadüf edeceğiniz engelleri kıracağız” diyerek söz verdi. İyi bir eğitim içinde bilimin önemini her fırsatta vurguladı. Başarı için “En hakiki mürşitin ilim ve fen” olduğunu bilen Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin ancak bu doğrultuda yetişmiş gençler sayesinde ayakta kalabileceğini biliyordu. O yüzden “Cumhuriyet; fikren, ilmen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister” düşüncesini hep dile getirdi. Yine Bursa’da öğretmenlere “Memleketimizin en mamur, en latif, en güzel yerlerini üç buçuk sene kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nerededir, bilirmisiniz? Orduların sevk ve idaresinde ilim ve fen düsturlarını rehber ittihaz etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için asıl olan mekteplerimizin, darülfünunlarımızın teessüsünde aynı mesleği takip edeceğiz. Evet, milletimizin siyasi, içtimai hayatında, milletimizin fikr-i terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. Mektep sayesinde, mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı, bütün bedayiiyle inkişaf eder.”
Matematiğe ayrı bir merakı vardı. Matematikten, sonraki hayatında yararlandığını şu cümlelerle anlattı.”Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.” Öğrencilik yıllarında matematiğe olan ilgisini ve nasıl çalıştığını şöyle anlatırdı. “Askeri Rüştiye’yi bitirdiğimde matematik merakım iyice ilerlemişti. Manastır Askeri İdadisi’nde matematik pek kolay değildi. Bununla uğraşımı sürdürdüm. İdadi’de iken bıkmaksızın çalışıyorduk. Sınıfta birinci, ikinci olmak için hepimizde şiddetli bir gayret vardı. Sonunda İdadi’yi bitirdim. Harbiye’ye geçtim, burada da matematik merakım sürdü.”
Atatürk okumaya ve dolayısıyla da kitaba hayatı boyunca çok önem verdi. Kendiside matematikle ilgili bir kitap yazmıştır. Her zaman mütevazı bir kütüphanesi olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra Çankaya Köşkü’nün en vazgeçilmez yeri kütüphanesiydi. Öyle ki dostlarını misafirlerini orada kabul eder; vaktinin büyük çoğunluğunu kütüphanesinde geçirirdi. İşgal altındaki İstanbul’dan Ankara’ya silah, adam ve cephanelik yanında çok değerli bir şey daha getirilmesini istedi:Kitap. Ve Ankara’da Meclis’ten önce kütüphane kuruldu, kitapçı dükkanı açıldı.
Millî mücadele döneminde hemen herkes askere alındı. Yetmedi, kadınlar cephane taşıdı ve savaşın içinde yer aldı. Ama ne öğrenciler ve nede öğretmenler askere alınmadı. Atatürk, o zor şartlarda ve herkesin savaşa katıldığı dönemde okulların açık kalmasını sağladı. Eğitim aralıksız sürdü. Çünkü onlar bugün değil gelecekte lazımdı. Nasıl millî kurtuluşun silahlı orduya ihtiyacı varsa millî devletin de bilim ordusuna ihtiyacı olacaktı. Henüz savaş ortamında öğretmenleri toplayıp bir kongre düzenledi. 1921 aralık ayında Ankara’da 6 gün süren kongrede, Ankara Hükümeti’nin eğitim politikası tartışıldı ve bir eğitim programı hazırlandı. “Vazifeniz pek mühim ve hayatidir” sözleriyle selamladığı öğretmenlere yeni ve millî bir eğitimden yana olduğunu ve bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamasını isteyerek “İstikbal için hazırlanan evlad-ı vatana, hiçbir müşkül karşısında serfüru etmeyerek kemal-i sabır ve ****netle çalışmalarını ve tahsildeki çocuklarımızın ebeveynine de yavrularının ikmal-i tahsil için her fedakarlığı ihtiyardan çekinmemelerini tavsiye ederim. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkar oldukları tarihen müsbettir. Silahıyla olduğu gibi dimağı ile de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğinden asla şüphem yoktur. Milletimizin saf seciyesi istidad ile malidir. Ancak bu tabii istidadı inkişaf ettirebilecek usullerle mücehhez vatandaşlar lazımdır. Bu vazife de sizlere teveccüh ediyor.” Atatürk bunu Alaşehir'de yaptığı bir konuşmayla milletiyle de paylaştı.” Arkadaşlar, bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat ve ilim ve irfan zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar elde ettiği zaferler memleketimizi gerçek kurtuluşa kavuşturmuş sayılamaz. Bu zaferler ancak, gelecekteki zaferlerimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım.”
Atatürk gittiği her yerde yaptığı her konuşmada, ümidini heyecanını hiç kaybetmeden savaştan sonra yokluk ve imkansızlıklar içindeki yeni cumhuriyetin asıl savaşının yeni başladığını, muasır medeniyet seviyesine ulaşmanın gerekliliğini, yenilenmeyi, ilim ve irfan sahibi gençler yetiştirmemiz gerektiğini, bunun için en büyük görevin öğretmenlerde olduğunu dile getirerek milletinin önüne yeni hedefler koyuyor, gençlere öğretmenlere halkına yol gösteriyordu.” Efendiler. Artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor. İlim ve marifet, yüksek medeniyet, hür fikir ve hür zihniyet istiyor. …Medeniyet yolunda muvaffakiyet ise yenilenmeye bağlıdır. İçtimai hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegane tekamül ve terakki yolu budur.”
“Gençler.
Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.
Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz tesis ettik; onu ila ve idame edecek sizsiniz.”
Ankara’da ki Muallimler Birliği kongresinde:
“Muallimler.
Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbiyeleri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli, bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Mümtaz vazifenizin ifasına ali himmetlerle hasr-ı mevcudiyet edeceğinize asla şüphe etmem. …Sizin muvaffakiyetiniz, Cumhuriyetin muvaffakiyeti olacaktır. …Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden ’fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller ister”
Cumhuriyetin 10. yılında yaptığı konuşma, geçmişte sayısız medeniyetler kurmuş Türk milletinin önüne koyduğu hedeflerin gerçekleşeceğine olan inancının bir göstergesiydi.
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. …Fakat yaptıklarımızı asla kafi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
…Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir.
Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.
…Bugün, aynı inanç ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmeleriyle, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Geçmişte sayısız medeniyet kurmuş bir milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. İlmi araştırmalar bunlar arasındadır.”