İlk Hesap Makinesi
İngilizcede bilgisayar (computer) kelimesi, “hesaplamak” (compute) kelimesinden türetilmiştir.Bu yüzden kaynaklar, bilgisayar tarihini insanların sayı sayma ve sayılarla işlem yapma ihtiyacına kadar dayandırmaktadır. Bu anlamda, sayıları işleyen ilk aygıt olarak kabul edilen ve milattan önce 1000’li yıllarda Doğu uygarlıklarında kullanılmış olan abaküs bilgisayarın atası sayılır. İnsanlar abaküsü aritmetik işlemler yapmak için kullanmışlardır. Aygıt, üzerinde boncuklar dizili tellerin bulunduğu tahta bir çerçeveden oluşmaktadır. Abaküs, milattan sonra 1500’lü yıllara kadar kullanılmıştır. Hatta günümüzde bazı kültürlerde hala güçlü bir hesap makinesi olarak sayılmaktadır. 1600’lü yılların başlarında John Napier adlı İskoç matematikçi Napier Kemikleri adı verilen üzerinde sayıların yazılı olduğu zarları bulmuştur. Bu zarlar belli bir sırada dizildiğinde yan sütundaki sayılar bir çarpma işleminin sonucunu veriyordu.
Mekanik Hesap Makineleri
Modern tarihte hesaplama amaçlı ilk aygıt, Blaise Pascal tarafından 1642 yılında bulunan Pascalinedir. Pascal bu aygıtı, vergi tahsildarı olan babasına yardımcı olması için yapmıştır. Mekanik olan aygıt, kadranlarla girilen sayıları toplayıp çıkarıyordu. Gottfried Wilhelm von Leibniz 1671 yılında toplama ve dört işlemi yapabilen mekanik bir aygıt bulmuştur. Ancak bu aygıtlar, çok yaygın olarak kullanılmamıştır. Bunlardan yaklaşık bir asır kadar sonra Charles Xavier Thomas’ın bulduğu dört işlemi ve karekök alma işlemini yapabilen Aritmometre, 1970’lere kadar kullanılmış olan mekanik hesap makinelerinin atası olmuştur. Daha sonra üretilen bu hesap makineleri, ara sonuçları toplayan, eski sonuçları saklayıp gerektiğinde kullanmamızı sağlayan ve sonuçları yazan özelliklere sahipti.
Özel Amaçlı Kullanılan, Programlanabilir, Mekanik İlk Bilgisayar
1801 yılında Joseph Marie Jacquard, delgi kartlarına girilmiş desenleri ören bir dokuma tezgahı icat etmiştir. Tezgahta, delgi kartlarına girilmiş olan program, belli bir deseni basmak için değişik iplikleri doğru sırada indirip kaldıran çubukları kontrol ediyordu. Bu anlamda makine, ilk özel amaçlı programlanabilir mekanik bilgisayar sayılmaktadır. Bu makinenin kullandığı yöntem, günümüzde tekstil sektöründe hala kullanılmakta ve bu işi yapan aygıt Jacquard Makinesi olarak anılmaktadır.
Genel Amaçlı Kullanılan, Programlanabilir, Mekanik İlk Bilgisayar
Bir matematik profesörü olan Charles Babbage 1812 yılında matematik tablolarının hazırlanması için yapılan hesaplamaların sürekli tekrarlanan belli adımlarda yapıldığını farketti ve 1823 yılında İngiliz hükümetinden yardım alarak Fark Makinesi (Differential Machine) adı verilen bir makine yapmaya başladı. Fark makinesi, o zamanların teknolojisi olan buhar gücüyle çalışan, tamamen otomatik, sonuç tablolarını basan ve sabit komut programıyla çalışan bir makineydi. Ancak 1933 yılında Babbage bu makineden daha iyi bir makine yapabileceğini düşünerek, yeni bir fikir üzerinde çalışmaya başladı. Analitik Makine olarak adlandırılan mekanik aygıt,bir kişinin kontrolünde buhar gücüyle çalışan, tamamen program kontrollü tarihteki ilk bilgisayar olarak anılır. Babbage ile birlikte çalışan ünlü şair Lord Byron’ın kızı, Lovelace kontesi Ada Augusta Byron, bu makinenin programlanması ve program tasarımı konusundaki ilk temel fikirleri vermiş; dallanma ve döngü düşüncesini geliştirmişir. İlk bilgisayar 50 basamaklı 1000 sayı üzerinde dört işlemi önceden programlanan bir sırada yapabiliyordu. Program ve veri, bilgisayara, Jacquard makinesinde de kullanılan delgi kartları yoluyla giriliyordu. Sözkonusu bilgisayar hiç bir zaman tamamlanamadı, ama daha sonraki tasarımlara ilham kaynağı oldu.
Otomatik Makinelerde Elektriğin İlk Kullanımı
19. yüzyılın sonlarına doğru Edison tarafından bulunan elektrik, otomatik makineler için yeni bir enerji kaynağı anlamına geliyordu. Bilginin otomatik olarak işlendiği ilk büyük proje, 1890 yılı ABD sayımlarında elektriğin ilk olarak otomatik makinelerde kullanılmaya başlanmasıdır. Bir önceki 1880 sayımları 7 yılda sonuçlandırılmıştı. Herman Hollerith ve James Powers’ın bulduğu elektrik kullanan makine, delgi kartlarının otomatik olarak okunması ve değerlendirilmesini sağlayarak sayımların 2,5 yıl gibi kısa sürede bitirilmesini sağlamıştır. Makine, 80 basamaklı sayıların (veya 80 harfin) bulunduğu kartları dakikada 80 kart hızında işliyordu. Bu makinenin kazandığı başarı üzerine Hollerith’in kurduğu şirket büyük bir ticari başarı sağlamış; daha sonra başka şirketlerle birleşip ad değiştirerek IBM (International Business Machine) adını almıştır. Bu tarihten itibaren yaklaşık 50 yıl boyunca ticari hesaplamalarda, delgi kartı kullanan makineler kullanılmıştır. Bu makinelerin hızı dakikada 250 kart işlemeye kadar çıkmıştır.
Elektromekanik İlk Bilgisayar
1937 yılında Howard Aiken ve arkadaşları tarafından Harvard Üniversitesinde Mark I adlı ilk yarı elektronik, yarı mekanik bilgisayar tasarlandı. Mark I, IBM şirketinin yardımlarıyla 1944 yılında tamamlandı. Bu bilgisayar, elektrik akımıyla çalışan binlerce mekanik röle kullanıyordu ve 72 tane 23 basamaklı sayı saklayabiliyordu. Mark I, bir çarpma işlemini ortalama 4 saniyede yapabiliyordu.
Özel Amaçlı Kullanılan Elektronik İlk Bilgisayar
Tamamen elektronik ilk bilgisayar 1939 yılında Iowa Eyalet Üniversitesi fizik profesörü John Atanasoff ve doktora öğrencisi Clifford Berry tarafından yapılmıştır. Bilgisayar, vakum lambaları kullanarak denklem sistemleri çözmek için kullanılıyordu. Bu yüzden özel amaçlı olarak kullanılabilen bilgisayar, ABC (Atanasoff Berry Computer) olarak adlandırıldı.
Genel Amaçlı Kullanılan Elektronik İlk Bilgisayar
İlk elektronik bilgisayar Pennsylvania Üniversitesi profesörlerinden John Mauchly ve doktora öğrencisi Presper Eckert tarafından 1946 yılında yapıldı. ABD Savunma Bakanlığı’nın, silahların yörünge tablolarını daha hızlı elde etmek için desteklediği proje, 2. Dünya Savaşı’nın hemen bitiminde sonuçlandığı için savaşta kullanılamadı. ENIAC (Electrical Numerical Integrator And Calculator) adı verilen bilgisayarın yapımında 18,000 vakum lambası kullanılmıştır. Bilgisayar 10 basamaklı sayılar kullanarak saniyede 5 çarpma işlemi yapabiliyordu. ENIAC’ın boyutları oldukça büyüktü. Toplam 30 ton ağırlığındaydı ve 1500 metrekarelik bir alan kaplıyordu. Ancak ENIAC çok güvenilir değildi. Çalışmaya başladıktan sonra 18,000 lambadan birisi patlarsa, patlayan lamba değiştirilip bilgisayar baştan başlatılıyordu. Yani, saatlerce çalışıp sona çok yaklaşıldığı anlarda bir lamba yanarsa bütün işlem tekrar baştan başlıyordu. Ayrıca ENIAC’ın kullanılması da oldukça karmaşıktı. Programlar tellerin bağlanması yoluyla yapıldığı için yeni bir program girmek veya eskisini değiştirmek saatler alabiliyordu.
İlk Saklanan Program Düşüncesi
ENIAC’ın programlanmasının zor olması tasarımcılarını düşündürüyordu. 1945 yılında Eckert ile bir toplantıda karşılaşan Princeton Üniversitesi matematik profesörü John von Neuman, programlar ve verinin bilgisayarın iç belleğinde saklanabileceği düşüncesini ortaya attı. Böylelikle hazırlanan programların daha kolay değiştirilebilmesi mümkün olmuştur. Bu düşünce modern bilgisayarların mimarisini belirledi. Günümüz bilgisayarları hala aynı mimaride üretilmektedir.
Birinci Nesil Bilgisayarlar (1945-1955)
İlk nesil bilgisayarlar ENIAC gibi vakum lambalarını kullanıyorlardı. Bu yüzden makinenin yanında lamba yanması olasılığına karşı ellerinde birkaç vakum lambası bulunan teknisyenler beklerlerdi. Ayrıca veri ve komutlar delgi kartlarından okunuyordu. Sadece makine dili ile programlanabiliyordu. Bu yüzden programlanmaları çok zordu. Saniyede 10,000 komut işleyen ve belleği 2,000 bayt olan bilgisayarlar, daha çok bilimsel ve mühendislik amaçlı kullanıldı.Bilgisayarlar boyut olarak büyüktüler, yavaştılar ve oldukça pahalıydılar. Bu yüzden seri üretim hiç bir zaman olmadı.Örneğin, 1953 yılında IBM tarafından çıkarılan ilk ticari bilgisayar IBM 701 sadece 19 tane üretildi.
İkinci Nesil Bilgisayarlar (1956-1965)
1948 yılında transistörün bulunması bilgisayarlar için çok büyük bir aşama olmuştur. İlk nesil bilgisayarlarda kullanılan vakum lambaları, bozulma olasığı yüksek, fazla enerji harcayan ve çabuk ısınan parçalardı. İkinci nesil bilgisayarlarda kullanılan transistörler, vakum lambalarına göre daha güvenilir, daha az enerji harcayan ve daha az ısınan parçalardı. Saniyede 300,000 komut işleyen ve belleği 32,000 bayt olan bilgisayarlar, çok pahalı olduklarından araştırma amacıyla üniversiteler ve ticari amaçla çok büyük şirketler tarafından kullanıldı. FORTRAN ve COBOL gibi yüksek seviyeli diller bulundu ve bilgisayar programlama kolaylaştı.
Üçüncü Nesil Bilgisayarlar (1966-1975)
Zamanla transistörlerin boyutları küçültüldü. Binlercesi bir devrenin üzerine yerleştirilmeye başlandı. Küçük silikon yongaların üzerine basılmış binlerce transistörden oluşan bu devrelere, bütünleşik devreler adı verildi. Bu yüzden bilgisayarların boyutları küçüldü, hızlandı, ve fiyatları ucuzladı. Saniyede 5 milyon komut işleyen ve belleği 2 milyon bayt olan bilgisayarlar iş dünyasında daha yaygın kullanılmaya başladı. Bu dönemde manyetik diskler kullanılmaya başlandı. Bilgisayarlar çokluprogramlama (birden çok programın beraber çalışması)ve zamanpaylaşımı (birden çok kişinin aynı bilgisayarı aynı anda kullanması) işlevlerini desteklemeye başladılar.
Dördüncü Nesil Bilgisayarlar (1976-)
Yongaların üzerinde milyonlarca transistörün bulunduğu bütünleşik devreler kullanıldı. Bilgisayarın boyutu küçüldü, fiyatı ucuzladı. Kişisel bilgisayar üretildi; evlerde ve bürolarda masa üstünde kullanılmaya başlandı. Bilgisayarların boyutları dizüstü, defter, avuçiçi, cep boyutlarına kadar küçüldü. Hatta giyilebilen türleri yapıldı. Günümüzde kullanılan her elektronik aygıta yerleştirilmeye başlandı. Akıllı yazılımlar üretilmeye başlandı. Internet adı verilen ağ ile bilgisayarların birbirleriyle haberleşmesi kolaylaştı.
Gelecek?
Yapay zeka alanındaki gelişmelerle ses ve hatta belki düşünce ile komut verilebilecek bilgisayarlar yapılacak. Kullanımı kolay hale gelecek. Metrekareye onlarca ve hatta yüzlerce bilgisayar düşecek hale gelecek. Uzmanların işlerini bilgisayarlar yapabilecek hale gelecek. Hayat daha kolay hale gelecek. İş dünyasında verimlilik artacak. Daha az işle daha fazla üretim yapılabilecek. Bütün bilgisayarların birbiriyle iletişim olanakları artacak ve bazı problemlerin çözümü kolaylaşacak. Veri alışverişi yaygın hale
gelecek.İnsanlar evlerinde çalışmaya başlayacak.Elektronik devletin yaygınlaşmasıyla bürokrasi yükü azalacak. Oy verme işlemi evden yapılabilecek.
OKUDUĞNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER BYE BYE