Kadızadenin vefatı ile Semerkand gözlemevine müdür olan ALİ KUŞÇU (Öl.1474/1475) Uluğ beyin yıldız kataloğuna yardım etmişti. Uluğ Bey'in öldürülmesi ile Tebriz'e geldi Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından Fatih Sultan Mehmed'e elçi olarak gönderildi. Fatih'in isteği üzerine İstanbul'da kalarak Ayasofya medresesinde müderris oldu44) . Astronomi konusundaki bir çalışmasını Fetih Risalesi (makalesi) adı ile Fatih Sultan Mehmed'e sundu. Ali Kuşçu, hesaplarında dünya çevresi için 8000 parasang (fersah) aldı.
Osmanlı imparatorluğu içinde 16. yüzyılın ilk yarısına kadar pozitif bilimler alanında önemli bir gelişme göze çarpmamaktadır. Bu dönemde İmparatorluk doğuda İran ortalarına, güneyde Sudan'a kuzeyde Viyana kapılarına ve batıda Fas'a kadar genişlemişti. Daha sonraları batıda yapılan Rönesans ve Reform hareketlerinden Osmanlı Türkleri etkilenmemiştir.
Kadızade Rumi'nin torunu, Kutbettin Mehmedin oğlu olan MİRİM (MEHMET) ÇELEBİ (Ölümü 1525) aynı zamanda anne tarafından büyük babası Ali Kuşçu'dur. İstanbul'da medrese eğitimi gördü, I. Selim zamanında Anadolu kazaskerliğine atandı. Daha çok astronomi konularında çalıştı. Türklerde gözleme dayanan bilimsel araştırmaların gelişmesinde büyük çaba gösterdi. Astroloji ile de ilgilendiği söylenmektedir. 1 derecelik açının sinüsünü daha hassas elde edebilmek amacı ile zamanına göre ilginç beş ayrı yöntem önermiştir 45).
Kanuni zamanı matematikçilerinden Sultan Selim Camii muvakkidi (Zaman hesaplayıcısı) MUSTAFA bin Ali-yül MUVAKKIT "Tuhfet-üz zaman ve haridet-ül evan" adı ile yazdığı broşürde gökkürelerinin ve yıldızların niteliklerinden, deniz ve dağlardan bahsetmiştir. Yine Ayasofya kitaplığında bulunan "Tehlil-ül Mikat" adlı yapıtında rubu tahtası ve yükseklik ölçme yöntemleri açıklanmıştır. Bu yapıtta ayrıca nehir genişliği ve kuyu derinliklerinin rubu tahtası ile ölçümü de anlatılmıştır 46).
III. Mahmud zamanında MAHMUD bin ALİ SİPAHİ-ZADE "Ev-zah-ül mesalik ilk marifet-il mimalik " adlı Arapça ve sonradan Türkçeye çevirdiği yapıtında yeryüzünün küre biçiminde olduğunu anlatır ve diğer bölümlerde denizler, göller ve ırmaklardan söz eder.
Bu devirde MEHMED bin ÖMER BAYAZID bin AŞIK tarafından yazılan "Menazır-ül Avalin" adındaki coğrafya ve astronomi kitabı da meşhur olmuştur. Bu kitapta gök ve gök cisimleri açıklanırken cehennem ve cehennem halkı ile şeytanlardan, coğrafyadan ve hayvanlar ile insanların anatomisinden de bahsedilmektedir
MUSTAFA ZEKİ, Gıyasüddin Cemşidi'nin "Süllem-üs Semüa" isimli kitabını Türkçeye çevirmiştir. Bu yapıt gök cisimlerinin Dünya'dan uzaklığını gösterdiği gibi astronomi ile ilgili bazı esasları açıklamaktadır.
Sultan Selim Muvakkiti MUSTAFA bin ALİ 1528 de "Usturlab", 1549 da Türkçe "Kürre-i Sema", Mukantarat risalesi ve bir başka yapıtı olan "Yedinci iklim"de yüz kentin İstanbul'dan uzaklığı ve kaç günde gidilebileceği belirtilmiş ve bununla eski tahmin ve yanlışlıklar düzeltilmiştir.
Eyüp Sultan camii muvakkiti ressam ve Hezarfen Ahmet Ziya AKBULUT, çok sayıda güneş saati yapmıştır. Bunlardan en göze çarpanları, rasathane kütüphanesi, Ayasofya ve Topkapı müzeleri, Bayazıt'da belediye kütüphanesi bahçesinde yer almaktadır. Hem astronom hem takvimci olup iki taraflı, birbirine benzemeyen çeşitli rubu tahtaları yapmıştır.