Nüfus hareketleri diğer bir deyimle göçler ekonomik ve sosyal sistemde verilen kararları gerekse kişilerin kendi kişisel beklentileri sonucu oluşmaktır Göç, insanla birlikte başlamış, insanın kendisinden ayrılmaz tabii bir parçası gibi görülmektedir. İnsan oldu olası ufkunun ötesini, dağların, tepelerin gerisini merak etmiş, oralara gitmeye çalışmıştır. İnsan bu yönünün yanı sıra, doğup-büyüdüğü toprağa sıkı sıkıya bağlı olan, kendi memleketinden çok güç koparılan bir varlıktır. Fakat insanın bu ikinci yönünü yenen ve onları göçe zorlayan nedenler mevcuttur.
Genel anlamda, insanları göçe zorlayan nedenlerle, birtakım toplumsal ekonomik ve kültürel olgu ve gerçekler vardır. Bunlarda göç olgusunun ortaya çıkardığı gerçeklerdir.
Akgür'e göre köylerimizde, yüksek doğum ve azalmakta olan ölüm oranı nedeniyle artan bir nüfus baskısı yoğunlaşmaktadır. Bunun sonucunda topraksızlık geçim darlığı gibi sorunlar yaşanmaktadır. Bunların yanı sıra birde toprakların kullanışında dengesizlik mevcuttur. Tür4kiye'de feodalite olmasına karşın Ziya Gökalp' in deyişiyle "iktisadi feodalizm" bugün bile bazı köylerde varlığını sürdürmektedir. Buralarda pek çok aile topraksız olarak başkalarının yanında çalışmaktadır. Yasa ile gerçekler arasında bağdaşmazlık olduğu görüşünü savunan Gökalp köyler arasında "ağa köyleri, ahali köyleri" ayırımını yapmıştır.
Bu durumun bugün bile geçerli olduğunu söyleyebiliriz. G.A.P. kapsamındaki bölgelerden Harran ovasında topraksız bir çok aile vardır ve bu aileler toprak sahiplerinin yanında çalışmaktadır. Fakat toprak ağalan yörenin tüm zenginliklerinden faydalanmaktadır.
Tarımsal makineleşme kırsal kesimde işsizliği doğurmuş, işgücü fazlası da çareyi göç etmekte bulmuştur. Ayrıca Doğu ve G. Doğu Anadolu bölgelerimizdeki terör olayları da göçü arttıran nedenler arasındadır.
Göç nedenlerini üç ana başlık altında ele alabiliriz.
EKONOMİK NEDENLER
Tarımsal Yapıdaki Değişmeler
Türkiye ekonomisinde sanayi ve hizmet sektörlerinin payı giderek artmakta buna karşın tarım kesiminin payı giderek azalmaktadır. Fakat yinede Türkiye bir tarım ülkesidir. Tarımda çalışan nüfus azalsa bile bugünde işgücünün çoğunlukta olduğu kesim tarım kesimidir. Hepimizin de bildiği gibi ülkemizde tarım verimliliği ve kişi başına düşen tarımsal gelir köylüyü köyünde tutmayacak kadar düşüktür.
Tarımsal etkinliklerde ekonomik verimliliğin düşük olması, toprak mülkiyetinin eşitsiz dağılımı, toprağın toprak sahibinin ölümünden sonra geride kalanlar arasına miras yoluyla ise yaramayacak kadar küçük parçalar halinde paylaşılması, dinsel inançlar, gelenek ve görenekler, bilgisizlik nedeniyle artan nüfus istihdamının yetersiz kalması ve işgücü fazlasının açığa çıkması tanımdaki değişmelerin en başta gelen nedenleri arasındadır. Diğer önemli nokta ise Türkiye'de ekilebilir toprakların azaldığıdır.
Teknolojik Nedenler
18.yüzyılda Batı Avrupa'da başlayan Sanayi Devrimi, makineli fabrika üretimi ile seri halde üretimi getirmiş, kentlerde kurulan sanayi tesisleri, üretimin merkezini elden, kitlesel üretimin yapıldığı fabrikalara yönlendirmiştir. Buna bağlı olarak ta kırsal kesimden kentlere göç artmıştır. Ülkemizde de 1950'lerden sonra sanayi devriminin etkisiyle tarımda makineleşmenin artması buna bağlı olarak traktör sayısında görülür hızlı artış kırsal kesimde işgücü fazlalığına neden olmuştur. Bunun yanında karayolları yapımına ağırlık verilmesiyle ulaşım olanaklarının artması göçü hızlandırmıştır.
İTİCİ NEDENLER
Kentleşme ve göçü, kentlerde "çekme" faktörleri ile köylerde "itme" faktörler: etkilemektedir. Göç. gerçeğinin ardındaki itici nedenler deyince kırsal kesimde yaşayanların bulundukları yerden ayrılmaya iten nedenler anlaşılmalıdır. Bayhan' a göre nüfusu kente "iten" faktörler şu şekilde ifade edilebilir: Köyce artan nüfus baskısı, yetersiz ve kötü dağıtılmış toprak, düşük verimlilik, doğal afetler. kan davaları, toprağın mirasla parçalanması, tarımda makineleşme ile kalan kitlelerin kente göçü ile Türkiye'de özellikle son yıllarda artan terör ve güvenlik nedenli göçler köyün iticiliğini oluşturmaktadır.
1991 yılında uluslar arşı çalışma örgütünce (İLO), Türkiye'nin 4 ayrı bölgesinden seçilen köylerde uygulanan anketlerden elde edilen sonuçlar belli başlı itici nedenleri 3 grupta toplanmaktadır.
1) İçinde bulunan koşullardan hoşnut olmamak yada işsiz bulunmak,
2) Refah gelir farklılığı, başka bir değişle göç edenlerin tüketim düzeylerinin farklı olduğunu görmeleri,
3) Kendilerinden sonraki genç kuşaklarına yada çocuklarına daha iyi bir gelecek daha iyi bir yaşam koşulları hazırlamak, eğitim olanaklarını sağlamak istemeleridir.
Göçteki itici nedenler arasında doğal afetleri de sayabiliriz. Buna çok gerilerden değil geçtiğimiz aylarda Marmara bölgesindeki deprem felaketi tüm bölgeyi altüst etmiştir. Evleri, iş yerleri yıkılan insanlar, buralardan iç memleketlere doğru göç etmeye başlamışlardır. Bir kısmı daha önceki yerleşim merkezlerine yani kendi memleketlerine, bir kısmı da bilmedikleri yerlere göç etmek zorunda kaldılar.
Başka bir örnek verecek olursak, Atlas okyanusunda bu yüzyılda oluşan en şiddetli kasırgalarından biri olduğu belirtilen Floyd kasırgası, A.B.D.' de ülke tarihinin en büyük göçüne yol açtı. Kasırga yüzünden 4 milyon kişi yaşadıkları yerleri terk ederek ülkenin daha güvenli olan iç bölgelerine kaçıyor. Gördüğümüz gibi meydana gelen doğal afet. onlar için güçlü bir itici nedendir.
ÇEKİCİ NEDENLER
Göç olgusunun ardında yatan nedenlerden söz edildiğinde kırsal kesimdeki insanların içinde bulundukları durum dışına gitmek istedikleri yerin çekiciliği onların. kente yönelten etmenler akla gelmelidir.
Nüfusu kente "çeken'' faktörler ide şunlardır:Köy-kent gelir farklılıkları, daha iyi ve ileri eğitim, şehrin cazibesi, iş bulma ümidi, daha yüksek hayat standardı, ulaşım imkanları, kentlerdeki sosyal ve kültürel imkanlardan yararlanma isteği gibi faktörledir.
Bu konuda yine uluslar arası çalışma örgütü (İLO)Türkiye'de 4 ayrı bölgeden seçilen köylerde yürüttüğü anket çalışmaları sonucu elde ettiği verilere dayanarak en başta gelen çekici nedenler şöyle sıralanmaktadır.
1) İş bulma isteği
2) Daha iyi yaşam koşullarına erişme,daha iyi bir yaşam standardı yakalama isteği
3) Çocuklara daha iyi bir eğitim ve gelecek bırakma düşüncesi
Kırsal kesimin iticiliği ve kentin çekiciliği birbirini tamamlayan karşılıklı etkileşim içinde olan ve bir araya geldiklerinde nüfusu hareketlendiren etkenlerdir.
"İstanbul'un taşı toprağı altındır"gibi anonim deyişler biçiminde kendini belli eden kültürel öğelerde diğerlerinin yanı sıra kentin çekiciliğini artırarak kente olan büyük göç akımını pekiştirmektedir.
Özellikle büyük şehirlerde sanayi sektörünün gelişmiş olması kırsal kesim halkım kentlerde iş bulma ümidiyle yönlendirmektir. Ülkemizde 1950'lerden kırdan kente göçler başlamış 1980'lerden sonra ise göç daha da hızlanmıştır. Özellikle İstanbul, İzmir, Kocaeli, Adana, İzmit gibi kentlerimiz yoğun göçler almaktadır.
Birde kentlerdeki eğitim olanakları bunlara eklenince göçler daha da artış göstermektedir. Çocuğunun daha iyi bir eğitim almasını isteyen köylü kentlere göç etmek istemektedir.
GÖÇ' ÜN AİLE ÜZERİNDEKİ ETKİSİToplumun çekirdeğini oluşturan aile, sosyal değişmelerin olumlu yada olumsuz etkilerinin en çabuk ve en açık şekilde görüldüğü birimdir.
Bilindiği gibi içinde yaşadığımız yüzyıl çok hızlı değişimlere sahne olmaktadır. Bu değişimler evrensel boyutlarıyla pek çok sosyal problemleri de beraberinde getirmektedir. Toplumsal değişimler, kontrol altına alınabildiği ve iyi yönlendirmeler yapılabildiği ölçüde olumsuz etkilerden arındırılarak sağlıklı gelişmelere dönüşebilir.
Nitekim yüzyılın bu çalkantılı dönemecinde ailelerde birlik ve beraberliğini koruyabilmek ve sahip olduğu kaynaklan en iyi şekilde kullanmak için ihtiyaçlarını büyük bir dikkatle belirlemeye ve rasyonel seçimler yapmaya çaba sarf ediyor" ülkemizde ise bu sosyal değişmeler 1940'lı yıllarda sanayileşme ile birlikle başlamıştır. Sanayileşmenin tabii sonucu olarak ortaya çıkan şehirleşme ve köyden şehre göç olayı, ailenin geleneksel yapısını büyük ölçüde etkiliyor.
Artık, geleneksel kır ailesini yerini çekirdek aileye bırakıyor. Köyden şehre göç olgusu şehir hayatına uyum sağlam çabalarının yanı sıra;ekonomik ve sosyal pek çok etkenle birlikte ailelerin dayanışma mekanizmalarım yeni baştan uyarmakta, örf-adet ve gelenekler gibi tarihi formların çağdaş şartlar içinde yeni kalıplarını üretmektedir.
GÖÇLERİN TÜRK EKONOMİSİNE KATKILARI
Göç olgusu, ülkemizde bir çok olumsuzluklara yol açtığı gibi bir çok olumlu yönleri de beraberinde getirmiştir. Bu olumlu yönlerden birisi, daha önce bahsettiğimiz gibi eğitim kurumu üzerineydi. Şimdi bahsedeceğimiz diğer bir olumlu yön ise göçlerin ekonomimize olan katkılarıdır.
Doğanay, göçmen nüfusun Türk ekonomisine katkılarına değiniyor ve şöyle diyor.
Mesela bugün, Ege bölgemizde kaliteli bir tütün tarımı varsa ve Türk dış ticaretinde uzun yıllardan beri bu bölgenin tütünü şark tipi tütün diye alıcı buluyorsa bunu Batı Trakya ve Makedonya'dan gelen göçmen Türk nüfusu içinde bu işi beceri kazanmış aileler ekonomimize kazandırmıştır.
İkinci husus, bugün en kaliteli zeytin bahçelerimiz Ege bölgesindedir. Fakat Ege adalarından bu bölgeye Cumhuriyetin ilk yıllarında, biraz daha önce Cumhuriyet yıllan içinde göçüp yerleşen Tütün yetiştiriciler dikkate alınmazsa bu verimli tarım faaliyetinin de nedeni açıklanmaz. Özellikle 1950'li yıllarda gerek Bulgaristan'dan, gerek Yunanistan'dan gelen göçmen aileler tütün, ayçiçeği ve zeytin başta olmak üzere bir çok tarımsal faaliyeti başlatmışlardır.
Öyle ki Trakya ve Güney Marmara şu anda ülkemizin nebati yağ ihtiyacının %70"ini karşılamaktadır. Bu tanımı da Bulgaristan'dan göçen Türk Aileleri ile Anadolu'ya getirmiştir.
Ekonomimize büyük ölçülerde katkısı bulunan diğer bir nüfus ise dış ülkelere özellikle Almanya'ya verdiğimiz göçmen ailelerdir. yaz döneminde Türkiye'ye gelen aileler, getirdikleri dövizler ekonomimize önemli miktarda döviz girişinde bulunmaktadır.