Reform Nedir Reform Anlamı
Katolik Kilisesi'nin bozulması ve dini amaçlardan uzaklaşması üzerine 16. yüzyılda Almanya'da başlayarak diğer Avrupa Ülkelerine yayılan dini alandaki yeniliklere Reform denilmiştir.
Reform'un Nedenleri
Katolik Kilisesi'nin bozulması ve ıslahat fikrinin yayılması.
Hümanizm sayesinde Hıristiyanlığın kaynaklarına inilmesi İncil'in milli dillere çevrilerek temel ilkelerin ortaya konulması.
Matbaanın yaygınlaşması ile okuma-yazma bilenlerin artması üzerine Katolik Mezhebi'nin sorgulanmaya başlanması.
Endülüjans sorununun ortaya çıkması, para karşılığında kilisenin günahları affetmesi.
Reform hareketlerinin ilk defa başladığı Almanya'da siyasal birlik olmaması ve Almanya'daki prenslerin dinde yenilik isteyenleri desteklemesi.
1517'li yıllarda Reform düşüncesi Almanya'da Martin Luther tarafından ortaya atıldı. Sonunda Luther'in görüşleriyle Protestanlık mezhebi doğdu. Protestanlar ve Katolikler arasında mücadeleler Ogsburg Antlaşması ile sona erdi (1555). Buna göre; Protestanlık Mezhebi ve Kilisesi kesin olarak kabul edilmiştir.
Alman prensleri istedikleri mezhebi seçme ve kendi topluluklarına kabul ettirme konusunda serbest oldular. Prensler, kendi ülkelerinde din işlerinin mutlak hakimi haline geldiler. Prenslerin mezheplerini kabul etmeyen Almanların başka yerlere göç etmesine izin verildi. Almanya'da başlayan Reform hareketleri İngiltere, Fransa, İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkelere de yayılmıştır.
Reform'un Sonuçları
Avrupa'da mezhep birliği bozuldu. Katolik ve Ortodoks Mezhepleri yanında Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çıktı mezhepler arasında çatışmalar başladı.
Din adamları ve kilise eski itibarını kaybetti.
Katolik Kilisesi, kendisini yenilemek ve düzenlemek zorunda kaldı.
Eğitim-öğretim faaliyetleri kiliseden alınarak laik bir eğitim sistemi kuruldu.
Katolik Kilisesi'nden ayrılan ülkelerde kilisenin mallarına ve topraklarına el konuldu.
Papa ve kilisenin Avrupa Ülkelerinin kralları üzerindeki etkisi sona erdi ve Avrupa'da siyasal bölünmeler yaşandı. Çünkü Ortaçağ'da Papa, Avrupa krallarına taç giydirerek onların krallıklarını onaylıyor ve yönlendirebiliyordu. Papanın bu gücü kaybetmesi, Haçlı Seferleri'nin düzenlenmesini engellemiştir.
Katolik kalan ülkelerde yeni mezheplerle mücadele etmek amacıyla Engizisyon Mahkemeleri kuruldu.
Protestan krallar ve prensler, din işlerinin mutlak hakimi oldular.
Reform hareketleri, Avrupa'yı siyasi yönden zarara uğratmıştır. Şarlken'in Osmanlı Devleti üzerine yapmayı planladığı Haçlı Seferi bölünmelerden dolayı gerçekleşmemiştir.
Mezhep savaşları, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'da ilerlemesini kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan Gayrimüslimlerin büyük çoğunluğu Hıristiyandı. Osmanlı Devleti bunlara inanç ve din konularında serbestlik tanıyarak geniş haklar verdi. Osmanlı'da dini bakımdan bağımsız olan Hıristiyan Toplumu, Avrupa'daki mezhep kavgalarından etkilenmedi. Bunda Osmanlı Devleti'nin Hıristiyan halkı kilisenin suistimallerine karşı koruması etkili olmuştur.
Noyan bunu beğendi.
Reform, 16. yüzyıl boyunca tüm Avrupa'yı etkileyen dinsel bir harekettir. Bu hareket Katolik kilisesinin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşmasına karşı gelişmiş ve hristiyanlığın en büyük 3 mezhebinden protestanlığın oluşmasını sağlamıştır. İlk defa Almanya’da görülür,sonrasında ise Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinde de etkili olur.
Orta Çağ boyunca zenginleşen ve gücünü artıran kilise ile papalık, siyasetle ve dünyasal etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlamış reform öncesinde birçok din adamının tepkisini çekmiştir. Reform hareketleri ilk defa Almanya’da Martin Luther ile başladı. Alman imparatoru Şarlken, Luther’i ve taraftarlarını 1529’da protesto ettiği için Almanya’da yeni oluşan bu mezhebe Protestanlık denir. Protestanlar ve Katolikler arasında mücadeleler Ogsburg Antlaşması ile sona erdi (1555). Buna göre; Protestanlık Mezhebi ve Kilisesi kesin olarak kabul edilmiştir.Alman prensleri istedikleri mezhebi seçme ve kendi topluluklarına kabul ettirme konusunda serbest oldular. Prensler, kendi ülkelerinde din işlerinin mutlak hakimi haline geldiler. Prenslerin mezheplerini kabul etmeyen Almanların başka yerlere göç etmesine izin verildi. Almanya'da başlayan Reform hareketleri İngiltere, Fransa, İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkelere de yayılmıştır. Fransa’da ise Reform hareketlerini başlatan Jean Calven’dir. 1598 yılında Kalvenizm ve diğer mezhepler Fransa’da serbest bırakılmıştır.
XVI.yy.da Avrupa' da dinsel alanda görülen yenilik hareketlerine denir. Kelime anlamı yeniden şekil vermek, düzenlemektir.
Reform önce Almanya' da başlamıştır.
Nedenleri :
*Matbaanın Etkisi : Tevrat ve İncil gibi kitaplar çok sayıda basılmış, Hümanizma hareketleri sırasında da, milli dillere çevrilmiştir. Avrupalılar aracısız , doğrudan kitapları okumaya başlamışlar ve kitaplarda yazılanlarla, Kilise uygulamalarının farkını görerek, Kiliseye tepki duymaya başlamıştır.
*Rönesans' ın Etkisi: Avrupa' da Hümanist düşüncenin doğmasıyla, ortaçağ skolastik düşünce ve felsefesi eleştirilmeye başlandı.
*Katolik Kilisesinin Bozulmasının Etkisi: XVI.yy.da kilise, halka karşı yapması gereken dinsel ve sosyal görevleri, ihmal etmeye başlamış, kaynaklarını başka alanlarda harcadığı için halkın dini duygularını sömürerek, halktan para toplamaya başlamıştı.
* Endüljans Sorunu: Hıristiyanların günahlarından kurtulmaları için Kiliseye para ödemeleri yoluydu. XVI.yy.da papa, bu işi daha ileri götürmüş, ölen insanların yerine de endüljans alınabileceğini belirtmişti.
Gelişme :
Almanya 'da :
*Reform hareketlerinin önderi, bir ilahiyat ( Teoloji ) Profesörü olan, " Martin Luther " dir.
* Luter, 1517 ' de Wittenberg Kilisesinin kapısına astığı 95 maddelik bir bildiri ile Endüljans satışlarına itiraz etti. Luter bildirisinde " Tanrı ile kul arasına kimse giremez. Tanrı kullarının günahlarını ancak kendisi bağışlar" " Öbür dünyada selamete ermek için imanın yeteceğini, Hıristiyanların Endüljans alarak günahlardan kurtulamayacaklarını " söylemiştir. Bunun üzerine Papa X. Leon , Luter' i Aforoz etmiş, Luter' de Wittenberg ' de halkın gözü önünde , Aforoznameyi yakarak, Papa ile bağlarını koparmıştır. Papa'nın, Alman İmparatoru Şarlken' den Luter'i cezalandırma isteği ile toplanan Worms şehrindeki diyet meclisi, Luter'i ölüme mahkum etmiş ve yakılmasına karar vermiştir. Ancak dostlarından, Saksonya Elektörü Akıllı Frederik, Luter'i kaçırtarak kendi malikanesinde saklamıştır. Luter bir yıllık süre içinde İncil'i Almanca'ya çevirmiştir.
*Luter'in düşüncelerinde " Kilise'yi düzeltmek için, onun elindeki bütün servetini almak lazımdır.Kilise ancak o zaman kendisine düşen görevleri yapar" vardı. Bu düşünceyi kendi çıkarları için uygun bulan , köylü-şövalye ve prensler, kilisenin Almanya'daki topraklarına saldırdılar. Şarlken, Diyet meclisiyle önce başka yerlere yayılmaması koşuluyla , Luterciliği kabul etmiş( 1529 ), bunun üzerine bu karara uymayıp onunla mücadele edilmesi üzerine ( bu kararların protesto edilmesi üzerine Luterci'lere Protestan denilmiştir.) Ogsburg Antlaşmasıyla ( 1555 ), Luterciliği ( Protestanlık ) resmen kabul etmiştir.
Ogsburg Antlaşması ( 1555 ) ( Alman İmparatoru - Protestan Prensler ) :
1. Protestan mezhebi ve kilisesi resmen tanındı.
2. Alman prensleri, istedikleri mezhebi seçmekte ve seçtikleri mezhebi kendi uyruklarına da kabul ettirmekte serbest oldular
3. Prensler kendi ülkeleri içindeki din işlerinin mutlak amiri oldular.
4. Prenslerin mezheplerini kabul etmek istemeyen Almanlar, başka yerlere göç edebilecekti.
Fransa 'da :
*Kalven adlı bir Fransız, Luter'e benzeyen görüşlerini, Fransa ve İsviçre'de yaymaya başladı. ( Fransa' da Protestanlık resmen yasaklanmış olduğu için etkili olamamış, İsviçre'ye geçmek zorunda kalmıştır )
*Kral IV.Hanri zamanında Nant Fermanı ile ( 1598 ), Kalvenist ve Protestanlara mezhep özgürlüğü tanındı.
İngiltere' de :
*Kral VIII. Hanri, eşinden boşanıp sevdiği kızla evlilik yapmasına izin vermeyen Papa'dan ayrılmış, Kalvenizm ve Katolikliğin birleşmesinden oluşan "Anglikanizm" mezhebi ve kilisesini kurmuştur.
*Kraliçe I. Elizabet zamanında ( 1588 - 1603 ) Anglikanizm resmi mezhep olarak tanınmıştır.
İskoçya ' da :
*Reform hareketleri halk tarafından gerçekleştirildi.
*İskoçya'da din işleri halk tarafından seçilen "Presbiteri" denilen meclis tarafından yapıldığından, İskoçya'daki Kalvenizm Presbiteriyen olarak adlandırılmıştır.
Diğer: İsveç ,Norveç, Danimarkalılar "Protestanlık" mezhebini kabul ettiler.
Sonuçları :
*Avrupa' da mezhep birliği bozuldu. Katolik ve Ortodoks mezheplerinin yanında, Protestanlık, Kalvenizm, Anglikanizm gibi yeni mezhepler ortaya çıktı.
*Papa'lar eski güçlerini ve itibarlarını kaybettiler. Papa' ya bağlılık azaldı.
*Okullar Kilise'den alınarak halka verildi. Böylece laik eğitim sistemi kuruldu.
*Katolik kilisesinden ayrılan ülkelerde, kilisenin malları ve topraklarına el konuldu.
*Katolik kilisesi, kendisini düzeltmek zorunda kaldı.
*Katolik olarak kalan ülkelerde, başka mezheplere karşı mücadele edebilmek amacıyla " Engizisyon Mahkemeleri" kurulmuş, binlerce insanı ölüme göndermiştir.
*Avrupa'nın mezhep birliğinin bozulması, birliği sağlamaya çalışan Şarlken'in amacına ulaşamamasına neden olmuştur.
Not: Osmanlı Hıristiyanları, tam bir din ve mezhep serbestliğine sahip olarak, reform hareketlerinden etkilenmemişlerdir.
bölümde gördüğümüz gibi Aydınlanma Yahudilere daha önce hiç sahip olmadıkları yeni haklar kazandırdı: insan hakları ve vatandaşlık hakları. Yeni geniş fikirlilik o kadar ileri gitti ki, Yahudiler “fazla Yahudi” olmadıkları, fazla farklı giyinmedikleri, fazla farklı davranmadıkları, farklı beslenmedikleri ve “demode” dinlerini takınmakta ısrar etmedikleri takdirde topluma kabul edilmeye başlandı. Bazı Yahudilerin buna karşı tepkisi, işbirliğini ısrarla reddetmek oldu: tarz ve şeklen. Hasidim’in günümüzde hâlâ 18. yüzyıl Doğu Avrupa kıyafetlerini giymesi bu yüzdendir. Ancak başkalarında tam tersi tepkiler de oldu. Bu Yahudiler özgürleşme ve çağdaşlaşma ruhuna katıldı; kaşerut kurallarına, Şabat’a uymak gibi onları diğer insanlarda farklı kılan şeylerden vazgeçti. Tabii Yahudiler dinlerinden vazgeçer geçmez, asimile olmaya başladı. Bu da büyük sayılarda oldu. Tam sayısını bilmiyoruz. Bildiğimiz, bu dönemde tahmini bir çeyrek milyon Yahudi’nin Hıristiyanlığı seçtiği ve sayısız başkasının da Avrupa kültürüne asimile olduğudur. İlginç olanı asimilasyon oranının, daha az sayıda Yahudi’nin yaşadığı yerlerde daha yüksek olmasıdır. Yahudi nüfusunun yaklaşık 5 milyon olduğu Doğu Avrupa’da 90.000’i (yani %2’si bile değil) daha kolay bir hayata sahip olmak ve toplumun ana kesimine karışmak için Hıristiyanlığı seçti. Ancak daha az sayıda Yahudi’nin bulunduğu Batı Avrupa’da, oranlar çok daha yüksekti. Fransa, İtalya ve Almanya Yahudilerinin çoğunluğu asimile oldu. Neden? Çünkü Batı Avrupa’da Yahudi olmayanlar Yahudilere karşı çok daha iyi davranıyor ve toplumun ana kesimine katılmak onlara çok daha cazip geliyordu. Hıristiyanlığı seçen Yahudilerden bazıları çok ünlüydü. Önceki bölümde Viktorya emperyalizminin büyük mimarı olan Britanya Başbakanı Benjamin Disraeli’den söz etmiştik. Ama komünizmin babası Karl Marx’tan da söz etmeliyiz. Marx’ın dini babası tarafından altı yaşında iken değiştirilmişti. Babası kanun adamı olabilmek için birkaç yıl öncesinden din değiştirmişti. Sonunda ateist olan Marx, kaderin cilvesi sonucunda “İşçinin İncili” diye adlandırılan “Komünist Manifestosu”nun ve “Das Kapital”ın yazarıdır. Dini, “kitlelerin uyuşturucusu” diye adlandırmakla da ünlüdür. Korkunç bir “kendinden nefret eden Yahudi” örneği olan Marx, öfke dolu “Yahudisiz bir Dünya” eserinde dünyanın bütün sorunlarının suçunu Yahudilere yükler. Yahudilikten ve diğer Yahudilerden büyük nefret, bu türden din değiştirenlerin ortak bir özelliğidir. Bu nefret başkalarının yanı sıra 19. yüzyıl Alman edebiyatının büyük isimlerinden Heinrich Heine’da da bulaşmıştır. Heine birçok başkası gibi pragmacı nedenlerden din değiştirmiş olup şöyle bir açıklama getirmektedir: “Düşünce tarzımdan vaftizin beni ilgisiz bıraktığını ve simgesel bir önem bile taşımadığını saptayabilirsiniz. Hıristiyan oluşum Avrupa kültürüne giriş biletimdir.” Yahudilik hakkında da aynı derecede alaycı görüşlere sahipti. Yahudiliği dünyanın üç büyük kötülüğünden (yoksulluk ve acı ile birlikte) biri ilan etti. ALMAN REFORMU Bu zaman döneminin değişimlerine en farklı tepki belki de, “Reform Hareketi” olarak bilinecek olan akımı oluşturan bir grup Alman Yahudi’sinden geldi. 1800’lü yılların başında Reform Hareketi’ni başlatan Alman Yahudileri, Yahudi kalmak istiyor ama aynı zamanda kişinin Avrupa toplumunun tam üyesi olduğu takdirde sahip olabileceği yeni kazanılmış haklardan yararlanmak istiyordu. Geleneksel Yahudi yaşam tarzı ve ulusal kimliği buna engeldi. Dolayısıyla bu Alman Yahudileri geleneksel Yahudiliğin bazı kilit yönlerinden vazgeçmeye koyuldu. Bunların arasında en dramatik olanı, Tora’nın Yahudilere Tanrı tarafından Sinay Dağı’nda verildiği inancı idi. 3.000 yıl boyunca Yahudiler Tora’nın Tanrı’dan geldiği konusunu hiç sorgulamamıştı. Ortaya çıkan çeşitli mezhepler –Sadusiler ve Karaylar gibi- sözlü ve rabinik kanunu sorgulamıştı ama Tora’nın ilahi menşeini, asla. Bu, dünyayı sarsan bir ilkti. İlk çatlak, “kambur filozof” olarak tanınan parlak düşünür Moses Mendelssohn’dan (1724-1804) kaynakladı. “Judaism as Revealed Legislation” (İlham Edilmiş Yasa Olarak Yahudilik) eserinde yazdığı gibi dine “rasyonel” yaklaşımı savunuyordu: “Dini doktrin ve öneriler... bir ulusun inancına ebedi veya geçici ceza tehdidi altında değil, rasyonel onaya kabul ettirilen ebedi doğruların cinsine ve gerçekliğine göre dayatılır. En Yüce Varlık bunları rasyonel yaratıkların hepsine ilham etmiştir.” Aslında Mendelssohn “Akıl Çağı” Aydınlanma düşünürlerinin izinden gidiyordu. Din rasyonel olmalıydı. Eğer Tanrı’nın kanunu akılcı gelmiyorsa, o zaman insan aklın peşine düşmeli. Yahudilikte böyle bir rasyonel kuşkuculuk kapısını açan Mendelssohn, başkalarının da içeri dalacağı kapıyı açmış oldu. Bu ondan önce Yahudiliğin kuşkuculuğa kapalı olduğu anlamına gelmez. Gerçekten de kuşkucu olmak her zaman Yahudiliğin büyük bir parçası olmuştur ama Reform Hareketi’nin kuşkuculuğu bazı inanç ve varsayımlara dayanıyordu. İlk Reformcu ayin Israel Jacobson tarafından 1810 yılında Almanya’ya Seesen’de okul şapelinde yönetildi ve 1818 yılında Hamburg’da açılan ilk Reformcu sinagog tarafından benimsendi. Reformcu ayinde bir koro, cüppeler ve bir org vardı. Milliyetçi sadakat ve kimliği vurgulamaya yönelik Alman şarkıları ve Alman duaları eşliğinde Almanca yapılmıştı. Yahudilik açısından bu büyük bir başlangıçtı. O zamanda kadar Yahudiler İbranice dua eder, iki bin yıl kadar önce Sanhedrin üyeleri tarafından yazılan duaları okurlardı. Yahudiler hiçbir zaman Şabat ayini sırasında bir müzik aleti, üstüne üstlük Hıristiyan kiliselerine özgü bir enstrüman olan org çalmamış, koro ve cüppe kullanmamıştı. Kısa zaman sonra Reform Hareketi Şabat’ı Yahudi Cumartesi’sinden Hıristiyan Pazar’ına çevirdi ve Reformcu Yahudilerin Yeruşalayim’deki “Bet Amikdaş”ı yeniden inşa etmeyi artık beklemediğinin altını çizmek için sinagoglarına “temple” diye adlandırmaya başladı. Berlin’deki Reformcu cemaatin başı olan Samuel Holdheim (1806-1860) ayinler sırasında Yeruşalayim, Sion ya da Yisrael toprağından söz etmeye itiraz etti. Sünnete, kipa ve tallet giymeye, şofar çalmaya, kısaca geleneksel olarak Yahudi olan her şeye karşı çıktı. Breslau, Frankfurt ve Berlin’de reformcu gruplara başkanlık eden bir başka Reformcu lider Abraham Geiger (1810-1874) sünnete “barbarca ve kanlı ritüel” dedi ve “her yerdeki Yahudilerle otomatik dayanışmaya” karşı geldi. Bunlar geleneklerden büyük ayrılmalardı. Avraam’dan beri sünnet Yahudilerin Tanrı ile anlaşmasını simgeliyordu. Yahudilerin sıkıntı zamanlarında birbirlerine yardım etmesi –hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için- Tanrı tarafından tanımlandığı şekliyle Yahudi doğasının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyordu. Almanya Reformcuları Yisrael ulusunun üyeleri değil, “Mozaik mezhep Almanları” olduklarını ilan etti. Alman Reform Hareketi’nin felsefesi 1844 yılında Brunswick’te ve 1845 yılında Frankfurt’ta yapılan konferanslarla daha da ilerledi. İşte Alman Yahudilerinin yaşadıkları ülkeye bağlılıklarını göstermeyi ne kadar istediklerini –ki bu Yisrael toprağı ve İbrani diline herhangi bir bağlılığı inkar etme anlamına geliyordu- kanıtlayan bazı alıntılar: § Yahudilik için insan onuru ilkesi kozmopolittir ama aralarında yaşadığımız halka ve bireylerine sevgiyi vurgulamak istiyorum. İnsan olarak bütün insanlığı seviyoruz ama Alman olarak Almanları baba yurdunun çocukları olarak seviyoruz. Yalnızca kozmopolit değil, vatanseveriz ve öyle olmalıyız.” § “Ulusal geri dönüş (Yisrael’e) umudu, baba yurduna (Almanya) karşı duygularımızla çatışmaktadır.” § “Siyasi imparatorluklarını kurmak üzere Filistin’e dönme arzusu gereksizdir.” § İbranice’nin Yahudilik için merkezi bir önemi olduğunu düşünen, bunu ulusal bir din olarak tanımlar demektir. Çünkü ayrı bir dil, ayrı bir milliyetin karakteristik bir unsurudur. Ama bu konferansın hiçbir üyesi Yahudiliği belli bir ulusa bağlamayı istemeyecektir. ORTODOKSLAR Reform Hareketi’nin üyeleri geleneksel Yahudiliğe bağlı kalanları tanımlamak için yeni bir terim yarattı: onlara “Ortodoks” dediler. Reform Hareketi’nin Yahudilerin çoğunluğunu çekmeyi başardığı yerlerde, gündemini azınlığa dayatmak için elinden geleni yapmaya çalıştı. Örneğin Frankfurt’ta mikve kapatıldı, kaşer kesim durduruldu, Tora öğretimi yasaklandı. Ortodoks Yahudiler bir anlamda, şehirden kovuluyordu. Neden? Alman Reformcular, Yahudi gibi davranan ve öyle oldukları açıkça belli olan Yahudiler olduğu sürece –yani Almanları bıktıracak kişiler- Almanların herkesi bir görmesinden ve Alman kültürüne asimile oldukları halde onlara da düşman olmayı sürdüreceklerinden korkuyordu. Reform Hareketi’ne katılmayan Yahudiler, bunu oturdukları yerden yapmıyordu. Reform Hareketi’ne karşı saldırının Ortodoks lideri Samson Raphael Hirsh (1808-1888) adlı bir rabi idi. Hamburg’da doğmuş, Bonn Üniversitesi’nde öğrenmiş görmüş, 50.000 Yahudilik bir cemaat olan Moravia’nın hahambaşısıydı. Reform’a karşı felsefi savaşı başlatmak üzere 1851 yılında Frankfurt’a taşındı (orada sadece 100 Ortodoks aile kalmıştı). Mücadelesinin bir parçası olarak Frankfurt’ta Kahal Hadas Yeşurin adlı kendi Ortodoks kurumunu kurmayı başardı ve kendi dini okul sistemini oluşturdu. Amacı modern olmak isteyen Yahudilere bunun geleneksel Yahudilik koşulları içinde mümkün olduğunu göstermekti. Gelişen bir dünyaya ayak uydurmak için Tora’dan vazgeçmeye gerek yoktu çünkü Tora bütün bunları öngörüyordu. 1854 yılında “Religion Allied to Progress” (İlerleme ile Müttefik bir Din ) başlıklı bir makalesinde şöyle yazdı: “İstediğimiz nedir? Yegane alternatifler ya dini terk etmek ya da ilerlemeden vazgeçmek midir? Dinimiz medeniyet ve ilerleme denilenlerden vazgeçmemizi isteseydi, gökyüzünün ve yeryüzünün huzurunda beyan ediyoruz ki soru sormadan itaat ederdik çünkü dinimiz bizim için her şeyden önce Tanrı’nın sözüdür. Ama böyle bir ikilem söz konusu değil. Yahudilik hiçbir zaman gerçek medeniyet ve ilerlemeye karşı ilgisiz kalmadı. Üyeleri hemen her alanda çağdaş öğrenim seviyesindeydi ve çoğu zaman da çağdaşlarından daha başarılı oldular. Tora öğrenimi ile dünya işlerinin birleştirilmesi mükemmel bir şey.” Rabi Hirsch’in vurguladığı, normal Yahudi tarzının dünyanın tam anlamıyla içinde olmak, aynı zamanda da kendisini Tora’ya tam olarak kaptırmak olduğu idi. “Ya Tora ya da Dünya” diye bir şey söz konusu değildir. Bu bir öncelik meselesidir. İlk önceliğin Tora olduğunu gayet açıkça ortaya koyuyordu. Mendelssohn’a aaaatla, Tora’nın bir kısmını anlamasanız bile uymanız gerektiğini çünkü Tanrı’nın sözü olduğunu söylüyordu. Rabi Samson Hirsch ve diğerlerinin çabalarına rağmen Reform Hareketi sadece Almanya’nın içinde değil, başka ülkelerde de yayıldı. Örneğin İngiltere’deki Reformcu Yahudiler Batı Londra sinagogunda neredeyse Karaycı bir konum benimsedi. Tanrı’nın sözü olarak Tora’ya bağlandılar ama Talmud’un öğretilerini reddettiler. Amerika’da da Reform Hareketi 19. yüzyılın ortasında oraya göç eden yüz binlerce Alman’ın beraberinde özel bir kimlik kazandı. Amerika’daki Yahudi yaşamını ele aldığımızda bu konuya da göz atacağız.
Reform'un Nedenleri
Katolik Kilisesi'nin bozulması ve ıslahat fikrinin yayılması.
Hümanizm sayesinde Hıristiyanlığın kaynaklarına inilmesi, İncil'in milli dillere çevrilerek temel ilkelerin ortaya konulması.
Matbaanın yaygınlaşması ile okuma-yazma bilenlerin artması üzerine Katolik Mezhebi'nin sorgulanmaya başlanması.
Endüljans sorununun ortaya çıkması, para karşılığında kilisenin günahları affetmesi.
Rönesans hareketlerinin etkisi.
Reform hareketlerinin ilk defa başladığı Almanya'da siyasal birlik olmaması ve Almanya'daki prenslerin dinde yenilik isteyenleri desteklemesi.
Reform'un Sonuçları
Avrupa'da mezhep birliği bozuldu. Katolik ve Ortodoks Mezhepleri yanında Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çıktı, mezhepler arasında çatışmalar başladı.
Din adamları ve kilise, eski itibarını kaybetti.
Katolik Kilisesi, kendisini yenilemek ve düzenlemek zorunda kaldı.
Eğitim-öğretim faaliyetleri kiliseden alınarak laik bir eğitim sistemi kuruldu.
Katolik Kilisesi'nden ayrılan ülkelerde kilisenin mallarına ve topraklarına el konuldu.
Papa ve kilisenin Avrupa Ülkelerinin kralları üzerindeki etkisi sona erdi ve Avrupa'da siyasal bölünmeler yaşandı. Çünkü Ortaçağ'da Papa, Avrupa krallarına taç giydirerek onların krallıklarını onaylıyor ve yönlendirebiliyordu. Papanın bu gücü kaybetmesi, Haçlı Seferleri'nin düzenlenmesini engellemiştir.
Katolik kalan ülkelerde yeni mezheplerle mücadele etmek amacıyla Engizisyon Mahkemeleri kuruldu.
Protestan krallar ve prensler, din işlerinin mutlak hakimi oldular.
Reform hareketleri, Avrupa'yı siyasi yönden zarara uğratmıştır. Şarlken'in Osmanlı Devleti üzerine yapmayı planladığı Haçlı Seferi bölünmelerden dolayı gerçekleşmemiştir.
Mezhep savaşları, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'da ilerlemesini kolaylaştırmıştır