Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Amerikalılar, Avrupalı klasik batı müziğinin etkisinden kurtulmaya uzun zamanlardan beri çabalamışlar, adım adım kendi folk tınılarını yakalamaya başlamışlardı ve country'nin benzersiz müzikal yapısından da yararlanarak yeni bir müzik tarzı geliştirdiler. Bu müziğe ise
jazz adı verildi.
Scott Joplin'in ragtime kuşağında ilk temelleri atılan ve blues'la gelişen müzik türü 1.Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru jazz adı altında kendini buldu. New Orleans'tan çıkan bu müzik kuzeye doğru yayıldı ve gece klüpleri tarafından oldukça desteklendi. Jazz sanatçılarının virtüöz ve emprovize özellikleri Amerikalılar kadar Avrupalıları da etkiledi. Ünlü besteci-trompetçi
Louis "Satchmo" Armstrong ve besteci-orkestra şefi
Edward "Duke" Ellington tüm dünyaca tanınan birer abide haline geldiler. Jazz'ın böylesine popülerleşmesi,
George Gershwin'in jazz ve klasik batı müziği tanıştırmasına yol açtı. Gershwin'in
Rhapsody in Blue(1924) ve
An American in Paris(1928) adlı eserleri konser salonlarını hınca hınç doldururken,
Porgy and Bess(1935) adlı operası Broadway'in gelmiş geçmiş en beğenilen oyunlarından birisi olmuştur. Buna benzer bir popülariteyi yakalayan bir başka isim ise
Charles Ives'dir.
Bazı 20.yüzyıl Amerikan bestecileri eşi benzeri olmayan tarzlara kaymışlardır. Diğerleri ise 1930'larda ABD'ye akın akın gelen
Arnold Schoenberg, Igor Stravinsky gibi sanatçıların etkisinde Avrupa tarzına yakın kalmışlardır. Ancak, Amerikan müziği kendi içindeki geniş formu ve sesleriyle her zaman kendi karakteristiğine sahip olmayı bilmiştir. Ives gibi Amerikan müziğini deneysel yaklaşımlarla ele alan besteciler içerisinde
Walter Piston, Virgil Thomson, Samuel Barber, Roger Sessions, Roy Harris, William Schuman, Aaron Copland ve
Elliott Carter'ın isimlerini görürüz. Önemli deneyci besteciler listesi ise mutlaka
Edgar Varese, Carl Ruggles, John J. Becker, Henry Cowell, John Cage, Milton Babbitt, Frank Zappa, George Crumb ve
Charles Wuorinen adlarını da içermelidir. Daha elektronik tarzlara kayan isimler arasında ise
John Harbison, Jacob Druckman, Otto Luening, Bülent Arel, Gordon Mumma, Morton Subotnick ve
Vladimir Ussachevsky ilk gözümüze çarpan isimler olur