
Ziyaretçi
Yardım edin ödevim varda
1982 ANAYASASI’NDA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER
Sponsorlu Baglantilar





Kişinin Hakları ve Ödevleri ( m. 17–40): Bu hak ve özgürlüklerin hepsi Jellinek’in haklar tasnifinde “negatif statü hakları” niteliğindedir. Yani bu haklar


Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler (m. 41–65): Bu hak ve hürriyetler Jellinek’in haklar tasnifinde “pozitif statü hakları” niteliğindedir. Bu hakların gerçekleşmesi için devletin olumlu bir edimde bulunması gerekir. Ancak bu bölümde yer alan hakların bazıları (örneğin; m. 48



Siyasi Hak ve Ödevler (m. 66–74): Bu haklar ise Jellinek’in haklar tasnifinde “aktif statü hakları”na tekabül etmektedir. Bu haklar ve hürriyetler


1982 anayasası bu hakları ve özgürlükleri tanımış olmakla beraber




Temel haklar ve özgürlükler söz konusu olduğunda bunların hangi esaslarla sınırlanacağı 1961 ve 1982 anayasalarında en çok tartışılan konulardan biriydi. Bilindiği gibi bütün toplumlarda temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesi ya da sınırlanması hukuki bir zorunluluktur. Zira düzenleme bir hak ve hürriyetten yararlandırma amacıyla yapılır


1982 anayasası temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ve durdurulması konusunda 1961 anayasasıyla benzer bir sistem öngörmüştü. Yani her maddenin kendine özel sınırlama sebepleri vardı ve bunun yanında tüm temel hak ve özgürlükler için geçerli olan genel sınırlama sebepleri vardı. Öngörülen sınırlama sistemi dâhilinde Anayasanın 13. maddesinde belirtilen genel sınırlama sebepleri ve anayasa maddelerinde bulunan özel sınırlama sebepleri ile olağan ve olağanüstü durumlarda kısmen veya tamamen durdurulabiliyordu.
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASI SİSTEMİ
Anayasamız temel hal ve özgürlüklerin sınırlandırılması sisteminde iki farklı dönem ve bu dönemler için iki farklı sınırlama şartları öngörmüştür. Olağan dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sistemi Anayasamızın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde

Olağan Dönemlerde Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması
Anayasamız olağan dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sistemi Anayasamızın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde düzenlemiştir.
3 Ekim 2001 değişikliği ile 13 maddeden genel sınırlama sebepleri tümüyle çıkartıldı ve temel hak ve özgürlükler sadece ilgili maddede belirtilen sebeplere dayanılarak sınırlandırılabilecekti.
13. maddenin eski hali (2001 anayasa değişikliğinden önceki hali ) şöyleydi;
“temel hak ve hürriyetler








13. maddenin öngördüğü sınırlama sebepleri şunlardı;
1) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
2) Milli egemenlik
3) Cumhuriyetin korunması
4) Milli güvenlik
5) Kamu düzeni
6) Genel asayiş
7) Kamu yararı
8) Genel ahlak
9) Genel sağlık
2001 değişikliğiyle 13. madde bir sınırlama maddesi değil temel hak ve özgürlükler için bir güvence maddesi haline gelmiştir. Maddenin yeni hali temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında getirdiği şartlar şunlardır;
1) Sınırlama kanunla olmalıdır.
2) Sınırlama anayasanın ilgili maddesinde belirtilen sebeplere bağlı olmalıdır.
3) Sınırlama Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır.
4) Sınırlama demokratik toplum düzenine aykırı olmamalıdır.
5) Sınırlama temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunmamalıdır.
6) Sınırlama laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olmamalıdır.
7) Sınırlama ölçülülük ilkesine aykırı olmamalıdır.
“Madde 13. –Temel hak ve hürriyetler



Anayasanın bu hükmü doğrultusunda anayasamızın temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması için aradığı koşulları inceleyelim;
1- Sınırlama temel hak ve özgürlüklerim özlerine dokunmamalıdır: 3 Ekim 2001 tarihli anayasa değişikliği ile 1961 anayasasının benimsediği “hakkın özüne dokunma yasağı”na geri dönülmüştür. Buna göre temel hak ve hürriyetler kural olarak sınırlandırabilecek; ama sınırlanırken bile




2- Sınırlama Anayasanın ilgili maddesinde belirtilen sebeplere bağlı olmalıdır: 13. maddenin eski şekli






3- Sınırlama kanunla olmalıdır: Anayasanın 13. maddesinde “temel hak ve hürriyetler... kanunla sınırlanabilir”. Hükmü vardır. Yani






4- Sınırlama anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olmamalıdır: Sınırlama anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olma zorundadır. Bu şart özellikle temel hak ve hürriyetler için “ek güvenceler “ belirtilmiş olması durumunda önem kazanmaktadır. Gerçekten anayasa







5- Sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmamalıdır: Anayasamızın 13. maddesinde geçen “Demokratik toplum düzenin gerekleri” kriteri nasıl bir “demokratik toplumsal düzen” öngörüyor. Doktrinde bu soruyla ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır; bir görüşe göre bu deyimden çıkarılması gereken “1982 Anayasasının benimsediği demokrasi anlayışı”dır. Bir diğer görüşe göre ise bu deyim “Çağdaş batılı demokrasi anlayışına” işaret etmektedir. Nitekim Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu gerekçesinde “genellikle kabul gören demokratik rejim anlayışı”ndan söz etmesi “demokratik toplum düzeni” deyimiyle Anayasamızın bunlardan ikincisini kastettiği açıktır.
6- Sınırlama laik cumhuriyetin gereklerine aykırı olmamalıdır: 3 Ekim 2001 tarihli anayasa değişikliğinin getirdiği bir yenilik de “laik Cumhuriyetin gerekleri” kavramıdır. Eklenen bu ibare ile Türkiye’nin laik düzeni koruma konusundaki hassasiyetini ve kararlılığını vurgulayıcı niteliktedir .
Laik Devlet İlkesinin Gerekleri :
1. Devletin resmi bir dini olmamalıdır.
2. Devlet bütün dinler karşısında tarafsız olmalıdır.
3. Devlet bütün din mensuplarına eşit davranmalıdır.
4. Din kurumları ve Devlet kurumları birbirinden ayrı olmalıdır.
5. Hukuk kuralları din kurallarına uymak zorunda olmamalıdır.
Temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran bir tedbir yukarıda sayılan laikliğin gereklerine aykırı olmamalıdır.
7- Sınırlama ölçülülük ilkesine aykırı olamaz: Ölçülülük ilkesi


Elverişlilik ilkesi: Sınırlamada başvurulan aracın

Gereklilik ilkesi: Sınırlama amacını gerçekleştirmek için en yumuşak aracın yani temel hak ve hürriyeti en az sınırlayan aracın seçilmesini gerektirir.
Oranlılık ilkesi: Sınırlandırmayla ulaşılmak istenen amaç ile sınırlandırmada başvurulan araç ölçüsüz bir oran içinde olmamalıdır.