Sahiden dünyanın rengi ne renktir?
Renk konusunda uzman değilim, o nedenle bilmişlik taslamayacağım. Ancak dünyanın da rengi olmalı diye düşünüyorum. Uzay aracından çekilmiş bir dünya fotoğrafı görmüştüm, çok etkileyici idi… Renk; Sözlüklerde cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum olarak ifade edilmektedir. Bilindiği gibi duyum fizyolojik bir olaydır. Yani herkeste aynı şekilde oluşur. Ancak duyum algıya dönüşürken bireyselleşir, kişinin ve ortamının önemi ortaya çıkar ve farklı algılama oluşur. Renklerin anlamları var mı? Renklerin anlamları mı yoksa insanların renklere yüklediği anlamlar mı var?
Aynı rengi farklı insanlar farklı algılıyorlar yani rengin anlamı topluma, kültüre ve algılayana bağlı olarak değişebiliyor.. Bireyin o anki ruh haline, olaylara ve nesnelere bakış biçimi de rengin anlamını belirliyor. Örneğin iyimser ya da kötümser bakış farklı algılamayı oluşturuyor.. Özetle renk algısı bireyin, hangi duygularla nasıl anlamlandırdığına bağlı.
Algılayanın içinde bulunduğu ortama ve ortamın koşullarına bağlı olarak da algılama farklılaşacaktır. Herkesin kendi algılamasına göre algılayabildiği büyüklükte bir dünyası vardır; kiminin dünyası küçüktür ve tozpembedir, kimininki simsiyahtır. Kiminin dünyası tüm dünyadır, diğer insanlarla birlikte sevinir birlikte üzülür.
Renkler dünyanın değişik bölgelerinde de farklı algılanır. Örneğin Paris’teki bir sanat etkinliği, dünyayı pembeye, maviye , sanata, sanatsal estetiğe boyarken, Irak’taki savaş, Uzakdoğu da ki salgın hastalık, dünyayı siyaha, mora, ölüme boyamaktadır.
Renklere anlamı insanlar yükler, kimi renkler sıcak, kimi renkler soğuktur. Kimi umut, mutluluk, huzur verir, kimi mutsuz, karamsar yapar.
Renklere anlam veren insanoğlu renk anlamlandırmayı koşullarına göre de yapar. Cezaevinin penceresinden, okyanustaki teknenin yelken direğinden, savaştaki Iraklı çocuğun sıkıştığı yerden dünya nasıl gözükür, hangi renkte algılanır? dersiniz.
- <LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>
Dünyanın rengi açlıktan bitap düşmüş Afrikalı çocuğa ekmek rengi görünür.
<LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>Dolar zengini doymak bilmez birine dünya, dolar yeşili görünür.
<LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>Maden ocağındaki işçi için renk, siyahtır .
<LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>Depremde enkaz altındaki çocuk için dünyanın rengi nefes alabilmenin rengidir.
<LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>İşkence gören bir genç için dünyanın rengi acının, utancın, çaresizliğin, nefretin rengidir.
<LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>Besteci ya da ressam için dünya daha renklidir, hayalleri renklidir. Sanatçılar dünyayı, gerçek renklerinde hatta hayallerindeki renklerde algılarlar.
<LI style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal>Ütopik filozoflar dünyanın rengini daha mutlu, huzurlu, eşit ve özgür toplumların rengine boyarlar.
Şampiyon olmuş Beşiktaş takımının taraftarı için en azından o gece her yer, her şey siyah beyazdır.
Dünya aslında mavi ve yeşildi. Biz kirlettik, yeşili yok ettik kahverengi ya da siyah yaptık. Denizleri kirlettik, suyun rengi değişti. Özdemir Asaf’ın dizelerinde belirttiği gibi ‘Tüm renkler sırayla kirlendi birinciliği beyaza verdiler.’
Son yıllarda özellikle doğa kirlenmesi, su kirlenmesi, besin v.s. kirlenmesi sonuçta insanın kirlenmesi, insanın içindeki hayvanı, yani kirletme canavarını ortaya çıkardı. Bunun sonucunda sahiplenme savaşları arttı, dünya olanakları azaldı, azaldıkça da değerlendi. (Su, petrol gibi) Değerli olan da antika eser gibi el değiştirmeye başladı. Önceleri doğal olan, herkesin olan unsurlar (su gibi temiz hava gibi) ticari hale geldi, rant konusu oldu, hatta savaşlara yol açtı.
Dünyanın rengi mavi ve yeşil olacak, insanlık buna mecbur hatta mahkumdur. T. Hobbes ‘İnsan insanın kurdudur.’ Deyişiyle insanın bencilliğini vurgular. İnsanın bu bencilliği kendi yok oluşunu da hazırlayacağından birlikte yaşamanın yollarını arayacağını belirtir. Aynı durum doğa için de geçerlidir. İnsan doğanın kurdudur. Ama yok etmeye çalıştığı, kirlettiği dünya kendisinin de yok olmasına neden olacaktır. O nedenle insanoğlu doğa ile uzlaşmak ve dünyaya saygılı olmak zorundadır.
Tarihsel gelişimi incelediğimizde dünya hızla renksizleşiyor, çünkü insanlar renksizleşiyor. İnsanlar tıpkı emeği, ahlakı, örgütlenmeyi, dayanışmayı, paylaşmayı, özgürlüğü yozlaştırdığı, renksizleştirdiği gibi toplumu, dünyayı dünya değerlerini de renksizleştiriyor ya da tek renk yapıyorlar… Kapitalizmin, sömürünün rengi, savaşın rengi, salgın hastalıkların, açlığın, işsizliğin, işkencenin rengi tek ve aynı renksizlik…
Gelin en azından zihnimizde, düşlerimizde, hayallerimizde, ütopyalarımızda dünyayı gökkuşağı renginde, rengarenk boyayalım. Hoşunuza gitti değil mi?
Hayali bile güzel, bir de gerçek olduğunu düşünün Dünya mavi ve yeşil, hem de tüm tonlarıyla…
Düşünün her yer ve her şey temiz, doğal renginde, insanlar mutlu, huzurlu… Öyleyse haydi eyleme… Sonuç olarak dünya hepimize yetecek kadar büyük, tüm insanlığı mutlu yaşatacak kadar cömert, tüm gereksinimleri karşılayacak yeraltı, yerüstü zenginliklerine sahip ya da sahipti.
Sizce dünyanın rengi ne renktir? Haydi boyamaya başlayın dünyayı, bir ucundan başlayarak, el ele vererek, kuzeyden güneye, doğudan batıya her yeri ve her şeyi gök kuşağı rengine boyayalım. Öyle boyayalım ki çocuklar bu soruyu hiç sorgulamasınlar…
Tüm insanlığa bahar renklerinde bir dünya ve gelecek dileklerimle…
ALINTIDIR.