Arama

İnsan ve müzik arasında nasıl bir ilişkisi vardır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 5 Ekim 2011 Gösterim: 4.940 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İnsan ve müzik arasında nasıl bir ilişkisi vardır?
EN İYİ CEVABI _KleopatrA_ verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İnsan ve müzik arasında nasıl bir ilişkisi vardır?

İNSAN VE MÜZİK
MÜZİĞİN İNSAN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Sponsorlu Bağlantılar

“İnsan”, insanlaşma sürecinin bir ürünüdür. İnsanın oluşumu bu sürece bağlıdır, bu süreç yaşanmadan insan olunamaz. “İnsan insanlaştıkça yaşar, yaşadıkça insanlaşır”. İnsan, geçmişten geleceğe doğru “biyopsişik”, “toplumsal” ve “kültürel” olmak üzere birbirini tamamlayıp bütünleyen üç ana evrim geçirir. Geçirdiği evrime bağlı olarak “biyopsişik, toplumsal ve kültürel bir varlık” olarak tanımlanan insan, canlılar arasındaki özel, üstün ve ayrıcalı konumunu-durumunu, geçirdiği bu üçlü evrime, özellikle kültürel evrime borçludur (Uçan 1994)
“Kültür”, maddi ve manevi her şeyi işlemek ve geliştirmektir. İnsan ve kültür ilişkisini yorumlarsak; İnsanın yaşadığı işlediği ve kullandığı her şey kültürün bir parçasıdır. Öyleyse, müzik ve ona bağlı tüm eylem ve inançlar kültürün bir parçasıdır. Çünkü müzik, insan yaşamının ve evrenin varoluşunun her döneminde olmuştur.
İnsan, fizloyojik bir süreç sonucunda ses üretir. Ses üretiminin temelinde ise karmaşık, birbirini bütünleyen ilişkiler yatar. “İşitme” olgusunun insana etkisi, seslerin yüksekliği, niteliği, kalitesi gibi, daha güzele yönelik ses üretiminin bilimi sayılan “ses psikolojisi”nin belirleyici bir rolü olduğu kabul edilmektedir. Duyulan seslerin fizyolojik bağlantılarla gerçekleşen bir süreç olması, seslerin sözcüklerle ilişkisi ve “dil” ile “melodi”nin kaynaştırılması, yine bu kapsamdadır. 20. Yüzyılın önde gelen etnomüzikolog ve müzikologlarından Curt Sachs, şu genellemeden yola çıkar: “İnsan sesi, çalgıdan eskiye uzanır. En ilkel aşamalarda şarkı vardır, ama çalgı yoktur” Bu genellemeden bir varsayıma ulaşılmaktadır: “Müzik şarkı söylemekle başladı”. Etnomüzikologlar, “şarkı”nın, başka deyişle “ezgi”nin doğuşunu dil temeline dayandırmaktadır: İnsanlar arası ilişkiler gibi, kurumlar ve toplumlararası ilişkiler de dille kurulur, dille sürdürülür. Toplumda madde ve kavram olarak her şey (müzik dahil), dilde vardır. Kültürel ve tarihsel miras, ancak dil aracılığıyla yeni kuşaklara aktarılır (ALPAGUT 1998).
İşte bunun için müzik evrenseldir. Müzik, tüm dünya kültürlerinin ve dillerinin tek anlatım-anlaşım biçimidir.
Müzik, duygu, düşünce, izlenim ve tasarımları ve başka gerçeklerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları, belli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyip, anlatan estetik bir bütündür. Herkesin anlayabildiği ve anlayabileceği yegâne dildir” (Uçan 1993). Müzik hem bir sanat, hem de bir bilimdir. Duygusal olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de kavranabilir. Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de sağlayan bir organik yapıdır.
Gözlerimizin gördüğü her fiziksel güzelliğin kaynağında, hayatın temel öğelerinden birisi olan, renklerde, mevsimlerin değişiminde, dalgaların yükselip-alçalmasında, rüzgarda, fırtınalarda ve doğanın nice güzelliklerinde, sürekli bir hareket vardır. Gündüzü, geceyi, mevsimleri ve dolayısıyla zamanı oluşturan da, işte söz konusu bu hareketlerdir. Hareketler olmasaydı (yani her şey durgun ve durağan olsaydı), her şey bir sonsuzluk denizi içinde yok olup, giderdi. Daha doğrusu, hayat ve onun oluşumunu sağlayan biçimler ortaya çıkamazlardı. Sevdiğimiz, arzu ettiğimiz, araştırıp anlamaya çalıştığımız her şeyin ardında, hareket ve onun bir sonucu olan “hayat” yatmaktadır. “Hayat” sözcüğü, varlığımızın dışa vurumu ile aynı anlama gelir. Konuşmalarımızda sıkça söz ettiğimiz müzik, görünen (ve hatta görünmeyen) her şeyin özünde gizlidir. O’na; mimaride, bahçecilikte, çiftçilikte, boyacılıkta veya şiirde rastlayabiliriz. Güzelliğin ilham kaynağı olduğu her meslekte ve ilahi şarapla sulanmış her şeyde, müzik vardır. Bu nedenle, bir çok sanat dalı arasından, özellikle musiki sanatı, ilahi bir dal olarak ele alınır. Çünkü müzik, evreni yöneten ve bir arada tutan kuralların bir sureti gibidir. Kendimizi dinlediğimizde, kalp ve nabız atışımız ile nefesimizin belirli bir ritme sahip vücut dediğimiz bu mekanizmanın ritmik işleyişine bağlıdır. Nefes, ses gibidir. Söze ve kelimeye benzer. İster içimizde, isterse dışımızda alınsın, her nefes bir sestir. Ve bu ses, müziğin ta kendisidir. Yani insan, sürekli olarak bir müzik aleminin içinde nefes alıp-vermektedir. hem güzellik, güç ve sihir içeren ve hem de tüm kalıpların ötesine geçerek, insan ruhunu yüceltici bir etkiye sahip olan tek sanat dalı, müziktir diyebiliriz. Eski çağlarda, büyük peygamberlerin aynı zamanda iyi birer müzisyen olmalarının sebebi, burada aranmalıdır. Bu konu ile ilgili olarak Musa Peygamber hakkında anlatılan şu kıssa oldukça ilginçtir:
Buna göre Musa, Sina Dağı'nda şöyle bir ilahi emir alır: "Muse ke" kendisine belirli bir ton ve ritimde iletilen ve "Dinle Musa" anlamına gelen bu emre Musa (as), ilk kez "müzik" kelimesi ile karşılık bulmaya çalışmıştır. İşte İngilizce'deki music, Almanca'daki "musik" ve Türkçe'deki "musiki" kelimeleri, bu emirden türetilmiştir. Davud Peygamber, vermeyi düşündüğü mesajları, şarkı ve ilahilerle ritmik bir şekilde inananlara iletmeye çalışmıştır. Yunan mitolojisinde adı geçen ve ritm ile tonun sırrını bilen kişi olarak anılan Orfe, sahip olduğu bu sır yardımıyla doğanın gizli güçlerine karşı üstünlük sağlamıştır. Peki, tüm bunların anlamı nedir? Bunların anlamı, bütün evrensel ahengin müzikte gizli olduğu gerçeğidir. Müzik doğal olduğu kadar, sihirli bir tılsım da içerir. Ancak günümüz insanları, eskilerin bilgilerini unutmuş ve kaybetmişlerdir. Bu nedenle "eski bilgeliklerden elimizde kalan tek büyülü şey müziktir" demek, yanlış olmaz (Khan2001).
Ünlü Alman filozof Nıetzche, müziği şöyle yorumluyor; “Müziğin verdiği heyecanın temelinde görüntü imgelemini ve duyguları harekete geçirme gücü vardır ve bu müziğin insan üzerindeki büyüleme gücünün gerekli öğelerinden biridir. Müzik temelde, bizde belli bir oranda güç kazanan yaşam duygusunun özünde gizli olan acıyı anlatır; müziğin verdiği heyecanın yapısında da bu acıdan uzaklaşıp onu uzaktan izleme düşüncesi vardır. Eğer müzik akla ve duygununun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri danslarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde yapısı gereği insan duygularını en çok avucu içine alan fiziksel olarak insanı büyüleme gücü en yüksek olan sanattır müzik.
İşitme yeteneği kazanıldığı andan itibaren yaşama giren müzik, ana kucağında, beşikte, evde, sokakta, okulda, taşıt araçlarında, radyo-televizyonlarda, sinemalarda, tiyatrolarda, konser salonlarında, tören ve toplantılarda insanın yanı başında yer alır, onu kucaklar, sarar, etkiler. Fark edilmese bile yaşamın vazgeçilmez bir parçası, doğal bir unsurudur. “İnsan, daha doğmadan (annesi yoluyla) dolaylı olarak müzikten etkilenir; doğumdan sonraki bebeklik döneminde ninni vb. müziklerle uyur; erken çocukluk yıllarında saymacalar, tekerlemeler ve müzikli oyunlarla oynar; geç çocukluk ve gençlik dönemlerinde çeşitli müziklerle daha yoğun ve zengin ilişkiler içine girer; yetişkinlik yıllarında çok çeşitli, çok yönlü ve kapsamlı bir müzik ortamı içinde yaşar; yaşlılık yıllarında da müzikle olan yoğun, kapsamlı ve derin ilişkilerini sürdürür”. “Doğduğu çevrede müzikle etkileşim içinde olan birey, müzikle ilgili olarak birtakım davranışlar kazanır. “Dinleme”, “benzetme”, “oynama”, “mırıldanma”, “söyleme”, “tıngırdatma”, “çalma”, “ yaratma”, “eleştirme”, “beğenme”, “beğenmeme” bu davranışlardan başlıcaları sayılabilir. Bu davranışlar kazanıldıkça birey, müzikle ve müzik çevresiyle daha bilinçli, daha bilgili ve daha etkili bir etkileşim içine girer. Bu davranışlarla bağlantılı olarak ayrıca, “müzikle uyuma”, “müzikle oynama”, “müzikle yürüme”, “müzikle dinlenme”, “müzikle eğlenme”, “müzikle öğrenme”, “müzikle çalışma”, “müzikle anlaşma”, “müzikle kendini aşma” vb. daha kapsamlı ve çok yönlü davranış örüntüleri geliştirir” (Uçan1996).
Müziğin insan yaşamındaki yeri ve önemini en çarpıcı biçimde ifade eden Ulu Önder Atatürk olmuştur. Atatürk, 14 Ekim 1925’de İzmir Kız İlköğretmen Okulu’nda öğrencilerle görüşürken, “Hayatta mûsikî lâzım mıdır?” şeklindeki bir soruya şöyle cevap vermiştir: “Hayatta mûsikî lâzım değildir, çünkü hayat mûsikîdir. Mûsikî ile ilgisi olmayan yaratıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan insan hayatı ise müzik, kesinlikle vardır. Mûsikî, hayatın neş’esi, rûhu, sevinci ve her şeyidir” (Uçan 1996).

Müziğin İnsan Yaşamındaki İşlevleri
1. Bireysel işlevler
2. Toplumsal işlevler
3. Kültürel işlevler
4. Ekonomik işlevler
5. Eğitimsel işlevler

Müziğin Bireysel İşlevleri
Müzik, bireyin sağlıklı ve dengeli, kendine özgü bir kimlik ve kişilik geliştirebilmesinde önemli rol oynar. Müzik sayesinde birey, belirli bir yeterlilik ve yetkinlik düzeyine erişebilmek için gerekli davranış değişikliklerini kazanır.
1.Bireyin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yaşamındaki durağanlığı devingenleştirme, devingenliği durağanlaştırma ve giderek bunları belirli bir devingenlik ya da durağanlık düzeyinde tutma,
2.Bireyi ilkel dürtülerden arındırma (bireydeki bu tür dürtüleri ortaya çıkarma-ifade etme-boşaltma ve böylece bireyi onlardan arındırma),
3.Bireyi, müzik yapma, müzik yaratma, müzik dinleme (tüketme), müzikle oynama vb. etkinlikler yoluyla bireyde, fiziksel, devinişsel, duyuşsal ve bilişsel yönlerden sağlıklı bir arınım ve doyum sağlama,
4.Bireyi sağlıksız bunalım ve gerilimlerden uzak tutma, bireyi sağlıklı bir bunalım ve gerilim içine sokma, bireyin içinde bulunduğu bunalım ve gerilim durumunu sağlıklı bir düzeyde tutma,
5.Bireyin devinimlerini dengeleme, devinimlerdeki ritimsel akışı düzenleme, bireyin devinimlerini denetleme yeteneğini geliştirme, böylece bireye doğru-dengeli-rahat-yeterince gevşek ve yumuşak bir bedensel duruş ve deviniş olanağı sağlama,
6.Bireyin kendini tanımasına, kendine güvenini artırmasına, kendini kanıtlamasına, kendini gerçekleştirmesine, kişiliğini geliştirmesine, yaşamını zenginleştirmesine ve böylece kendisine daha sağlıklı, mutlu bir yaşam kurmasına olanak sağlama, katkıda bulunma,
7.Bireyin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yeteneklerini geliştirmesine katkıda bulunma; bireyin bilişsel-duyuşsal-devinişsel gelişimini hızlandırma,
8.Bireydeki yaratıcı gücü uyandırma, bireyin yaratma yeteneğini zenginleştirme ve onun gelişimini hızlandırma,
9.Bireydeki girişme-deneme-kullanma-uyarlama-değiştirme-geliştirme eğilimlerini güçlendirme,
10.Bireyin sesini ve ses üretme organlarını daha iyi tanıma, daha etkili ve verimli biçimde kullanma ve denetleme yeteneğini geliştirme,
11.Bireyin artan/boş zamanlarını etkin olarak ve zevkli uğraşılarla değerlendirmesine olanak sağlama,
12.İş, çalışma ve üretim yerlerindeki tekdüzeliği giderme, tinsel/tensel yorgunluğu azaltma, çalışma zevki ve sevinci yaratma, başkasıyla gereksiz yere konuşmadan alıkoyma, başkasını rahatsız etmeme; böylece bireyde düzenli, etkili, verimli ve mutlu bir çalışma alışkanlığı oluşmasına katkıda bulunma. Bireyin dikkatini toplamasına, farkına varma-belleme-anımsama-düşünme vb. yeteneklerinin gelişmesine, duygularını güçlendirme ve denetlemesine, kendini anlamasına ve anlatmasına ve kendisi hakkında olumlu görüş geliştirmesine katkıda bulunma,
13.Bireysel sağaltımda (tedavide) kullanışlı bir araç ve etkili bir yol/yöntem olma (müzikle sağaltım/müzik yoluyla sağaltım),
14.Bireysel ve gruplu danışmada, zihinsel özürlü ve otistik çocukları sağaltmada ya da iyileştirmede, uyumsuz çocuklardaki uyum bozukluklarını gidermede, sinirsel-tinsel rahatsızlıkları gidermede etkili bir uyarıcı ya da araç olma,
15.Belli duyguları inceltme ve yüceltmeyi kolaylaştırma,
16.Bireyin içinde yaşadığı doğal, toplumsal ve kültürel çevreye duyarlılığının artmasına, gelişmesine ve derinleşmesine olanak sağlama,
17.Bireyin çalışma, iş yapma, yaratma, disiplin, sorumluluk, başarı, güven, coşku, beğeni, sevgi duygularını uyandırma-geliştirme-kökleştirme-zenginleştirme-derinleştirmeye olanak sağlama” (Uçan 1996).

Müziğin Toplumsal İşlevleri
Müzik, toplumu oluşturan bireyler arasındaki etkileşimleri, toplumların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyip, toplumsal ve toplumlararası anlaşma, dayanışma, paylaşma ve kaynaşmayı sağlar.
1.Bireyler (kişiler) arasında bağ kurma, duygu-düşünce-tasarım-izlenim alışverişi sağlama ve giderek ortak duygu-düşünce-tasarım-izlenim oluşturma,
2.Bireyin toplumsallaşmasını kolaylaştırıp hızlandırma: Müzikli etkinlikler yoluyla grup çalışmalarına katılma, grubun üyesi olma, grubun içinde dikkati çekme, gruba kendini kabul ettirme, grubun içinde toplumsal güven kazanma vb. özellikler oluşturup geliştirme,
3.Bireyler arasında, birlikte müzik yapma yoluyla, etkileşme, işbölümü-yardımlaşma-dayanışma-uyuşma-paylaşmayı geliştirip güçlendirme,
4.Birlikte çalışma sırasında bireylerin sorumluluk alma, aldığı sorumluluğu yerine getirme, yeni sorumluluklara hazır olma özelliklerini geliştirmelerine katkıda bulunma,
5.Bireylerin birbirlerine karşı açık, esnek, anlayışlı, hoşgörülü, saygılı, sevgili ve insancıl olmalarını sağlama,
6.Toplumsal iletişime, etkileşme, anlaşma, birleşme, dayanışma, kaynaşma ve bütünleşmeyi kolaylaştırma-hızlandırma-güçlendirme-pekiştirme,
7.Ulusal duygu-düşünce-tasarım-izlenimler oluşturma; oluşan ulusal duygu-düşünce-tasarım-izlenimleri geliştirme (pekiştirme-kökleştirme-zenginleştirme-derinleştirme),
8.Doğa, yurt, insan, toplum, ulus sevgisini toplumu oluşturan birey, küme, kesim, kurum ve kuruluşlar arasında yaygınlaştırma,
9.Uluslararası (toplumlararası) ilişkilerin kurulmasını, korunmasını, geliştirilmesini kolaylaştırma; böylece duygu-düşünce-tasarım-izlenim alışverişi, dostluk, işbirliği, kardeşlik, barış ortamının oluşup gelişmesine olanak sağlama,
10.Ulusal birliği simgeleme (ulusal marşımız “İstiklâl Marşı” ulusal birliğimizi simgeleyen bir müziktir),
11.Toplumsal iletişimi-etkileşimi kolaylaştırma-hızlandırma-yoğunlaştırma (törenlerde-şölenlerde, radyoda-televizyonda günün belli saatlerinde belirli müziklerin yer alması, temelde böyle bir işgörüden kaynaklanır)” (Uçan 1996).
Müziğin Kültürel İşlevleri

Müzik, hem bireysel hem de toplumsal kültürü ve kültürel özellikleri oluşturur, geliştirir, çeşitlendirir, zenginleştirir. Ayrıca kültürel unsurların paylaşılması, korunması ve kuşaktan kuşağa aktarılmasında önemli rol oynar. Bu arada çeşitli kültürler arası ilişkileri (gerek birey ve gerekse de toplumsal açıdan) geliştirir, pekiştirir, güçlendirir, çeşitlendirir ve zenginleştirir; kültürel kimliğin ve kişiliğin oluşmasında, korunma ve geliştirilmesinde müziğin işlevi yadsınamaz.

1.Müzik bir kültür öğesidir, kültürün öbür öğeleriyle etkileşir (onlardan etkilenir, onları etkiler).

2.Müzik bir dildir. Farklı yörelerden, farklı bölgelerden, farklı ülkelerden, farklı kıtalardan; farklı kesimlerden, farklı topluluklardan, farklı toplumlardan, farklı uluslardan; kısacası, farklı kültürlerden farklı insanların ve insan kümelerinin (topluluklarının) buluşabildiği, birleşebildiği, birlikteleşebildiği, az-çok anlaşabildiği biricik dildir. Bu dilin adı “müzikçe” dir, bu dile “müzikçe” denir. Müzikçe diller üstü bir dildir, bir “üst dil” dir.

3.Müzik bir kültür öğesi olarak, içinde oluşup biçimlendiği kültürün (yaşama biçiminin) özelliklerini taşır.

4.Müzik, insanın kültürel yaşamında “ geçmiş” ile “şimdi”, “şimdi” ile “gelecek” ve böylece de “geçmiş” ile “gelecek” arasında bağ kurar. Bunun doğal bir sonucu olarak da belli kültürel özelliklerin göreli sürekliliğini sağlar.

5.“Bireyler, kümeler, topluluklar ve toplumlar arasındaki benzerlik ve ayrılıkların ortak nedeni kültürüdür” (Güvenç, 1976). Müzik, söz konusu benzerlik ve benzemezlikleri simgelemede başta gelen kültür öğelerinden biridir.

6.Her toplumun (ulusun) bir ses sistemi vardır. Toplumun müzik yapıtlarında kullanılan sesler sistemli olarak bir araya getirildiği zaman elde edilen ses dizisi (genel dizi) ve bu dizideki belirli seslerden oluşturulan özel diziler, bir bütün olarak “ses sistemi” diye adlandırılır. “Bir ulusun kullandığı seslerin bütünü (genel dizi) ve seslerden yapılmış özel diziler o ulusun müziğinin ses sistemini oluşturur” (Zeren, 1978).

7.Bir toplum (ulus) kendi müziğini biçimlendirirken, giderek, bu müzik yoluyla kendisini yeniden biçimlendirir. Bu biçimlendirme-biçimleme sürecinde temel öğe, kültürün hem nedeni hem de sonucu olan “insan” dır (Kağıtçıbaşı 1977).

8.Müzik bir “kültürleme” - “kültürlenme” ve “kültürleşme”aracı, yolu/yöntemi, biçimi ve alanıdır.

9.Müzik kültürü kendi içinde çok türlülüğü ve zengin çeşitliliği olan bi
r yapıya sahiptir” (Uçan 1996).

Müziğin Ekonomik İşlevleri
Bireylerin ve toplumun müziksel ihtiyaçlarının karşılanması birbirine bağlı bir çok ekonomik faaliyetin doğmasına yol açmaktadır. Bu faaliyetler ekonominin tüm aşamalarında belirgin bir biçimde izlenebilir.
1.Üretim alanı olma: Bağdama (yaratma) ve seslendirme-yorumlama (çalma-söyleme), çalgı yapımı, yapıtların basımı, bunları yapan bağdar (besteci), seslendirici, yapımcı ve basımcılar, müzik yapıtı üretilirken kullanılan araç, yöntem ve teknikler; sonunda ortaya çıkan ürün, yani bağdanan, seslendirilmiş olan, basılıp çoğaltılmış olan, müzik yapıtı ve yapılmış olan çalgı, müzik yapıtlarının ve çalgıların üretiminde kullanılan zaman ve verilen emek ve ortaya çıkan ürünün karşılığı olarak alınan (ödenen) ücret.
2.Dağıtım alanı olma: Müzik yayıncıları, plakçılar-bantçılar-kasetçiler, müzik pazarlayıcıları, dinleti (konser) düzenleyicileri; müzik yapıtları ve çalgılarının depolanması, alımı satımı ve bunlarla ilgili düzenlemeler; radyo ve televizyonun bu alanda verdiği hizmetler.
3.Tüketim alanı olma: Müzik dinleme (dinleti salonlarında, evde iş-çalışma yerinde, törenlerde, şölenlerde vb.); eğlenme-dinlenme-oynama sırasında müzik kullanma; kendi bireysel gereksinimi için çalma-söyleme; müzik yapıtlarının seslendirimiyle ilgili araç ve gereçleri alıp kullanma; dinleyiciler (müziğin tipik tüketicileri)” (Uçan 1996).
Müziksel ihtiyacın karşılanması için yapılan bu faaliyetlerin müziğe geniş bir ekonomik alan yaratması, çoğu zaman sanatsal ve estetik zorunlulukların unutulmasına veya bilerek ihmal edilmesine sebep olmaktadır. Bu durum müziğin ekonomik boyutunun, kültürel ve eğitimsel işlevlerinin önüne geçmesine sebep olmakta, bireysel ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır.

Müziğin Eğitimsel İşlevleri
“Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir (Ertürk 1972). Bu süreçten geçen insanın (bireyin), geçmeyenden daha etkili ve verimli, daha dengeli ve doyumlu, daha başarılı ve mutlu olması beklenir. Müzik, özü itibâriyle eğitsel bir nitelik taşımaktadır” (Uçan 1996).

1.Eğitim boyutu olma: Müziğin özündeki eğitsel nitelik, müziğin eğitsel amaçlara hizmet etmesi ve eğitsel gereksinmeleri karşılamada veya gidermede işe yaraması onu çok eski çağlardan bu yana eğitimin bir boyutu haline getirmiştir. Bu bakımdan müzik öteden beri eğitimin en önemli kapsamsal öğelerinden biridir.

2.Eğitim aracı olma: Müziğin eğitim aracı olma işlevi, esas olarak, eğitimde-öğretimde müziğin gücünden, etkisinden ve katkısından yararlanma; dersler, üniteler, konular işlenirken bunlar ve kişiler arasında müzikle bağlantı sağlama ve belirli sonuçlara ulaşmak için müziği kullanma ilkesine dayanır.

3.Eğitim yöntemi olma: Müziğin eğitim yöntemi olma işlevi, esas olarak, eğitimde-öğretimde bir dersi, üniteyi, bir konuyu öğrenmek/öğretmek ya da işlemek için bilinçli olarak seçilen ve izlenen müziksel yol olarak kendini belli eder. Bunun yanı sıra eğitimsel-öğretimsel gerçekleri arayıp bulmak, yorumlamak ve açıklamak için uyulan/tutulan mantıklı müziksel düşünme yolu da dolaylı olarak müziğin eğitim yöntemi olma işlevi kapsamına alınabilir.

4.Eğitim alanı olma: Müziğin eğitim alanı olma işlevi, esas olarak eğitimde-öğretimde müziğin kendine özgü bir konu veya çalışma çevresi olma özelliğine dayanır. Bu özellik eğitimin türüne ve düzeyine göre müziğe ders, kol, dal, bölüm, okul, yüksekokul, fakülte ve enstitü biçiminde eğitimsel ve/veya eğitkurumsal bir yapı ve işleyiş niteliği kazandırır.

Müziğin insan yaşamındaki işlevlerinin yeterince etkili ve verimli biçimde işleyebilmesi için, insanın müzik yoluyla yetiştirilmesi yeterli olmamış, bazı insanların müzik alanının belirli dallarında daha köklü ve derinlemesine yetiştirilmesi zorunlu olmuştur. Bu yüzdendir ki, ilkel büyücünün başlıca müziksel yetenekleri ya da becerileri, günümüzde, çoğunlukla ayrı birer müziksel meslek ve uzmanlık alanı/dalı haline gelmiştir” (Uçan 1996).
Müziğin sadece bir eğlence aracı olmadığının, insan ruhunun ve vicdanının derinliklerinden zihin ve düşünce dünyasına kadar uzanan bir iletişim yolu olduğunun anlaşılmasıyla, müziğin bu özelliğinden nasıl istifade edebiliriz düşüncesi, çok sayıda ilmî araştırmaya zemin teşkil etmiştir (AKCAN 2005)
Müziğin yaşamımızdaki rolünü araştıran bilim adamları, annenin ninnisiyle başlayan ve yaşam boyu süren müzik serüveninin hayatta kalma şansını artıran bir unsur olup olmadığını tartışmıştır. Özenle büyütülen bir bebeğin hayatta kalma şansı daha yüksektir. Özenli bakım ise müziksiz düşünülemez. Son günlerde biyolog, psikolog, sinirbilimciler başta olmak üzere pek çok bilim adamı müziğin nasıl doğduğunu, nasıl yayıldığını, insan yaşamındaki rolünü araştırmaktalar. Müzik ile -aktif veya pasif- ilgilenmek insan beynine kazınmış bir yetenek ise hayatta kalma ve soyun devamını sağlama bağlamında müzik ne gibi bir rol üstlenir? Müzik, problem çözme ve lisan gibi insan yaşamını doğrudan kolaylaştıran insani özelliklerle benzeşir mi? Yoksa Massachusetts Institute of Technology'den (MIT) bilişsel psikolog Steven Pinker 'in dediği gibi yalnızca “'kulağa hitap eden bir pasta'' mı? Pinker'e göre müzik somut bir evrimsel gereksinimi karşılamaktan çok keyif almamızı sağlayan bir zevk unsuru. Müziğe duyulan bu merak ve ilginin kaynağı nedir? Müzik dünyada yaşayan tüm insanları nasıl büyüsü altına alıyor? Orduları harekete geçirmek, Tanrı'yı övmek ve ölüleri gömmek için niçin müzikten yararlanılıyor? Tüm bu sorulara kendimizce şöyle bir düşünüp yanıt vermemiz gerek!
Alman bilim adamları, profesyonel ya da amatör olarak müzikle uğraşan insanların beyinlerinin daha büyük olduğunu belirlediler. Friedrich-Schiller Üniversitesi'nde görevli bilim adamları, düzenli olarak müzik aleti çalmanın, beynin görme, duyma ve hareket etmeyle ilgili bölümlerinin büyümesini sağladığını tespit etti. Araştırma çerçevesinde, müzikten anlamayan, müzikle amatör ve profesyonel olarak ilgilenen kişiler incelendi. Alman bilim adamı Christian Gaser, ilk kez deneklerin beyinlerinin bütün bölgelerindeki farkları bulmaya çalıştıklarını ve belirli bölgelerde fark tespit ettiklerini söyledi. Demek ki müzik insanlara beyni kullanma gücünü ve yolunu öğretiyor. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor; Müzik yapan ya da müziği bilinçle, düşünerek dinleyen biri diğerlerine nazaran daha akıllıdır!
Yrd.Doç.Dr.Osman Coşkun, insan beyninin bilgisayar gibi istenilen programı kaydetme özelliğine sahip olduğunu, bu özellikten de uygun şartları oluşturarak yararlanılabileceğini belirtiyor. İnsanın mutluyken yaptığı her faaliyette olduğu gibi öğrenmede de keyif aldığını ve keyif alarak yaptığı her işte de başarılı olduğunu kaydeden Coşkun, öğrencilerin bu durumu sınavlara hazırlanırken rahatlıkla kullanabileceğini söylüyor. Mutlu olmanın yollarından birisinin müzik olduğunu ve beynin ders çalışmaya istekli ve hazır hale getirilmesinde önemli bir görev üstlendiğini ifade eden Coşkun, insan beyninde 100 milyar hücre bulunduğunu ve her bir hücrenin mikro elektrotlarla uyarıldığında +70 milivolt enerji ürettiğini belirtiyor.
Müzik, stresi azaltan önemli bir vasıta olarak da kullanılmaktadır. Eğer stres devam ederse, hipertansiyon, ülser, deri hastalıkları baş ağrısı, damar sertliği gibi hayatı tehdit eden problemler ortaya çıkabilir. Amerikan Psikoloji Derneği'nin yaptığı bir ankete göre müzik, stresi azaltmak için kullanılan en yaygın metottur (AKCAN 2005). Hemen bütün dünyada görülen odur ki, bu devirde hâlâ insanların yetişmesinde ve gelişiminde, gösterilmesi gereken ilgide eksiklikler var. Bu meselenin önemi lâyıkıyla anlaşılmadığı gibi, ayrıca birbirlerinden kopuk gayretlerin bir çoğunda ana fikir ve metot yanlışlığı bârizdir. Kültürün en ehemmiyetli unsurlarından olan müzikte, arz ettiğimiz tablo idrâkimizin aynasıdır. Müzik hayatî faâliyetlerin (ekmek, su gibi) ana maddesidir. Biz bu aç, gelişmeye muhtaç bir varlık olan çocuklarımızı, beslemek yerine, onlara gıda maddelerinin adını öğretiyoruz. Küçük yaştan itibaren iyi bir müzik terbiyesi almış kişi, dengeli ve seviyeli bir karaktere, ahlâka sahip olabilmenin önemli temel unsurlarından birini elde etmiş demektir (İÇLİ 1997).
Müziğin toplumsal etkileşimde varolan eşsiz bir insanlık görüngüsü olduğu, yalnızca kendi içinde kendisi için oluşmadığı, ve her zaman onu üretecek, tüketecek ve ne olup olmadığına karar verecek insanlara gereksinim duyduğu açıktır (EROL 2003)
Bütün bu düşüncelerden yola çıkarsak, müziğin evrenin ve insanın temeli olduğunu görürüz. İnsan yaşamında müziğin önemini ve yerini asla yadsıyamayız. Bu olgular bize, zaten yaşamda var olan, her yerde karşımıza çıkan müziği daha net algılamak ve bu şekilde yorumlamak, sunmak fırsatını göstermelidir. Çevremize daha dikkatli baktığımızda adımlarımızdaki ritm bile bize bu yolu gösterecektir. Lütfen “Müziğe ve müziğin yaşamımızdaki yerine bakmayalım, O’nu görelim”!





KAYNAKLAR
UÇAN, Ali, Prof.Dr. (2005 III..Basım) Müzik Eğitimi: Temel Kavramlar-İlkeler-Yaklaşımlar, Evrensel Müzikevi, Ankara, 2005, s. 7-14

UÇAN, Ali, Prof.Dr. (2005 III..Basım) İnsan ve Müzik-İnsan ve Sanat Eğitimi, Evrensel Müzikevi, Ankara, 2005, s. 9-36 / 61-70 / 72-90

KHAN, Sufi Inayat (2001) Müzik İnsan ve Evren Arasındaki Köprü, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 2001, s. 10-40

ALPAGUT, Uğur (1998) Kim Kapattı Şu Müziği?, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1998, s.12-15

İÇLİ, Selahattin, Prof.Dr. “50. Sanat Yılında Prof.Dr. Selahattin İçli ve Besteleri” “Düşünceler / İnsan ve Müzik” Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 1997

COŞKUN, Osman, Yrd.Doç.Dr. (2006) “Müzik Başarıyı Artırıyor” Makale, 2006

İnternet Siteleri

www.muzikegitimcileri.net/bildiriler, “Müziği Tanımlamak” Yr.Doç.Dr.Ayhan EROL – “Anlam İçinde Müzik Yapmak” Doç.Dr. A.Bülent ALANER

www.beethovenlives.net/makaleler, “Müzisyenlerin Beyni Daha Büyük” Hürriyet, 21.05.2004 – “Müzik Eşliğinde Yaşam Daha Güzel” Discover, 08 2001- “Müziğin Gücü” Abdulkadir AKCAN
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
29 Kasım 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İnsan ve müzik arasında nasıl bir ilişkisi vardır?

İNSAN VE MÜZİK
MÜZİĞİN İNSAN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Sponsorlu Bağlantılar

“İnsan”, insanlaşma sürecinin bir ürünüdür. İnsanın oluşumu bu sürece bağlıdır, bu süreç yaşanmadan insan olunamaz. “İnsan insanlaştıkça yaşar, yaşadıkça insanlaşır”. İnsan, geçmişten geleceğe doğru “biyopsişik”, “toplumsal” ve “kültürel” olmak üzere birbirini tamamlayıp bütünleyen üç ana evrim geçirir. Geçirdiği evrime bağlı olarak “biyopsişik, toplumsal ve kültürel bir varlık” olarak tanımlanan insan, canlılar arasındaki özel, üstün ve ayrıcalı konumunu-durumunu, geçirdiği bu üçlü evrime, özellikle kültürel evrime borçludur (Uçan 1994)
“Kültür”, maddi ve manevi her şeyi işlemek ve geliştirmektir. İnsan ve kültür ilişkisini yorumlarsak; İnsanın yaşadığı işlediği ve kullandığı her şey kültürün bir parçasıdır. Öyleyse, müzik ve ona bağlı tüm eylem ve inançlar kültürün bir parçasıdır. Çünkü müzik, insan yaşamının ve evrenin varoluşunun her döneminde olmuştur.
İnsan, fizloyojik bir süreç sonucunda ses üretir. Ses üretiminin temelinde ise karmaşık, birbirini bütünleyen ilişkiler yatar. “İşitme” olgusunun insana etkisi, seslerin yüksekliği, niteliği, kalitesi gibi, daha güzele yönelik ses üretiminin bilimi sayılan “ses psikolojisi”nin belirleyici bir rolü olduğu kabul edilmektedir. Duyulan seslerin fizyolojik bağlantılarla gerçekleşen bir süreç olması, seslerin sözcüklerle ilişkisi ve “dil” ile “melodi”nin kaynaştırılması, yine bu kapsamdadır. 20. Yüzyılın önde gelen etnomüzikolog ve müzikologlarından Curt Sachs, şu genellemeden yola çıkar: “İnsan sesi, çalgıdan eskiye uzanır. En ilkel aşamalarda şarkı vardır, ama çalgı yoktur” Bu genellemeden bir varsayıma ulaşılmaktadır: “Müzik şarkı söylemekle başladı”. Etnomüzikologlar, “şarkı”nın, başka deyişle “ezgi”nin doğuşunu dil temeline dayandırmaktadır: İnsanlar arası ilişkiler gibi, kurumlar ve toplumlararası ilişkiler de dille kurulur, dille sürdürülür. Toplumda madde ve kavram olarak her şey (müzik dahil), dilde vardır. Kültürel ve tarihsel miras, ancak dil aracılığıyla yeni kuşaklara aktarılır (ALPAGUT 1998).
İşte bunun için müzik evrenseldir. Müzik, tüm dünya kültürlerinin ve dillerinin tek anlatım-anlaşım biçimidir.
Müzik, duygu, düşünce, izlenim ve tasarımları ve başka gerçeklerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları, belli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyip, anlatan estetik bir bütündür. Herkesin anlayabildiği ve anlayabileceği yegâne dildir” (Uçan 1993). Müzik hem bir sanat, hem de bir bilimdir. Duygusal olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de kavranabilir. Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de sağlayan bir organik yapıdır.
Gözlerimizin gördüğü her fiziksel güzelliğin kaynağında, hayatın temel öğelerinden birisi olan, renklerde, mevsimlerin değişiminde, dalgaların yükselip-alçalmasında, rüzgarda, fırtınalarda ve doğanın nice güzelliklerinde, sürekli bir hareket vardır. Gündüzü, geceyi, mevsimleri ve dolayısıyla zamanı oluşturan da, işte söz konusu bu hareketlerdir. Hareketler olmasaydı (yani her şey durgun ve durağan olsaydı), her şey bir sonsuzluk denizi içinde yok olup, giderdi. Daha doğrusu, hayat ve onun oluşumunu sağlayan biçimler ortaya çıkamazlardı. Sevdiğimiz, arzu ettiğimiz, araştırıp anlamaya çalıştığımız her şeyin ardında, hareket ve onun bir sonucu olan “hayat” yatmaktadır. “Hayat” sözcüğü, varlığımızın dışa vurumu ile aynı anlama gelir. Konuşmalarımızda sıkça söz ettiğimiz müzik, görünen (ve hatta görünmeyen) her şeyin özünde gizlidir. O’na; mimaride, bahçecilikte, çiftçilikte, boyacılıkta veya şiirde rastlayabiliriz. Güzelliğin ilham kaynağı olduğu her meslekte ve ilahi şarapla sulanmış her şeyde, müzik vardır. Bu nedenle, bir çok sanat dalı arasından, özellikle musiki sanatı, ilahi bir dal olarak ele alınır. Çünkü müzik, evreni yöneten ve bir arada tutan kuralların bir sureti gibidir. Kendimizi dinlediğimizde, kalp ve nabız atışımız ile nefesimizin belirli bir ritme sahip vücut dediğimiz bu mekanizmanın ritmik işleyişine bağlıdır. Nefes, ses gibidir. Söze ve kelimeye benzer. İster içimizde, isterse dışımızda alınsın, her nefes bir sestir. Ve bu ses, müziğin ta kendisidir. Yani insan, sürekli olarak bir müzik aleminin içinde nefes alıp-vermektedir. hem güzellik, güç ve sihir içeren ve hem de tüm kalıpların ötesine geçerek, insan ruhunu yüceltici bir etkiye sahip olan tek sanat dalı, müziktir diyebiliriz. Eski çağlarda, büyük peygamberlerin aynı zamanda iyi birer müzisyen olmalarının sebebi, burada aranmalıdır. Bu konu ile ilgili olarak Musa Peygamber hakkında anlatılan şu kıssa oldukça ilginçtir:
Buna göre Musa, Sina Dağı'nda şöyle bir ilahi emir alır: "Muse ke" kendisine belirli bir ton ve ritimde iletilen ve "Dinle Musa" anlamına gelen bu emre Musa (as), ilk kez "müzik" kelimesi ile karşılık bulmaya çalışmıştır. İşte İngilizce'deki music, Almanca'daki "musik" ve Türkçe'deki "musiki" kelimeleri, bu emirden türetilmiştir. Davud Peygamber, vermeyi düşündüğü mesajları, şarkı ve ilahilerle ritmik bir şekilde inananlara iletmeye çalışmıştır. Yunan mitolojisinde adı geçen ve ritm ile tonun sırrını bilen kişi olarak anılan Orfe, sahip olduğu bu sır yardımıyla doğanın gizli güçlerine karşı üstünlük sağlamıştır. Peki, tüm bunların anlamı nedir? Bunların anlamı, bütün evrensel ahengin müzikte gizli olduğu gerçeğidir. Müzik doğal olduğu kadar, sihirli bir tılsım da içerir. Ancak günümüz insanları, eskilerin bilgilerini unutmuş ve kaybetmişlerdir. Bu nedenle "eski bilgeliklerden elimizde kalan tek büyülü şey müziktir" demek, yanlış olmaz (Khan2001).
Ünlü Alman filozof Nıetzche, müziği şöyle yorumluyor; “Müziğin verdiği heyecanın temelinde görüntü imgelemini ve duyguları harekete geçirme gücü vardır ve bu müziğin insan üzerindeki büyüleme gücünün gerekli öğelerinden biridir. Müzik temelde, bizde belli bir oranda güç kazanan yaşam duygusunun özünde gizli olan acıyı anlatır; müziğin verdiği heyecanın yapısında da bu acıdan uzaklaşıp onu uzaktan izleme düşüncesi vardır. Eğer müzik akla ve duygununun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri danslarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde yapısı gereği insan duygularını en çok avucu içine alan fiziksel olarak insanı büyüleme gücü en yüksek olan sanattır müzik.
İşitme yeteneği kazanıldığı andan itibaren yaşama giren müzik, ana kucağında, beşikte, evde, sokakta, okulda, taşıt araçlarında, radyo-televizyonlarda, sinemalarda, tiyatrolarda, konser salonlarında, tören ve toplantılarda insanın yanı başında yer alır, onu kucaklar, sarar, etkiler. Fark edilmese bile yaşamın vazgeçilmez bir parçası, doğal bir unsurudur. “İnsan, daha doğmadan (annesi yoluyla) dolaylı olarak müzikten etkilenir; doğumdan sonraki bebeklik döneminde ninni vb. müziklerle uyur; erken çocukluk yıllarında saymacalar, tekerlemeler ve müzikli oyunlarla oynar; geç çocukluk ve gençlik dönemlerinde çeşitli müziklerle daha yoğun ve zengin ilişkiler içine girer; yetişkinlik yıllarında çok çeşitli, çok yönlü ve kapsamlı bir müzik ortamı içinde yaşar; yaşlılık yıllarında da müzikle olan yoğun, kapsamlı ve derin ilişkilerini sürdürür”. “Doğduğu çevrede müzikle etkileşim içinde olan birey, müzikle ilgili olarak birtakım davranışlar kazanır. “Dinleme”, “benzetme”, “oynama”, “mırıldanma”, “söyleme”, “tıngırdatma”, “çalma”, “ yaratma”, “eleştirme”, “beğenme”, “beğenmeme” bu davranışlardan başlıcaları sayılabilir. Bu davranışlar kazanıldıkça birey, müzikle ve müzik çevresiyle daha bilinçli, daha bilgili ve daha etkili bir etkileşim içine girer. Bu davranışlarla bağlantılı olarak ayrıca, “müzikle uyuma”, “müzikle oynama”, “müzikle yürüme”, “müzikle dinlenme”, “müzikle eğlenme”, “müzikle öğrenme”, “müzikle çalışma”, “müzikle anlaşma”, “müzikle kendini aşma” vb. daha kapsamlı ve çok yönlü davranış örüntüleri geliştirir” (Uçan1996).
Müziğin insan yaşamındaki yeri ve önemini en çarpıcı biçimde ifade eden Ulu Önder Atatürk olmuştur. Atatürk, 14 Ekim 1925’de İzmir Kız İlköğretmen Okulu’nda öğrencilerle görüşürken, “Hayatta mûsikî lâzım mıdır?” şeklindeki bir soruya şöyle cevap vermiştir: “Hayatta mûsikî lâzım değildir, çünkü hayat mûsikîdir. Mûsikî ile ilgisi olmayan yaratıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan insan hayatı ise müzik, kesinlikle vardır. Mûsikî, hayatın neş’esi, rûhu, sevinci ve her şeyidir” (Uçan 1996).

Müziğin İnsan Yaşamındaki İşlevleri
1. Bireysel işlevler
2. Toplumsal işlevler
3. Kültürel işlevler
4. Ekonomik işlevler
5. Eğitimsel işlevler

Müziğin Bireysel İşlevleri
Müzik, bireyin sağlıklı ve dengeli, kendine özgü bir kimlik ve kişilik geliştirebilmesinde önemli rol oynar. Müzik sayesinde birey, belirli bir yeterlilik ve yetkinlik düzeyine erişebilmek için gerekli davranış değişikliklerini kazanır.
1.Bireyin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yaşamındaki durağanlığı devingenleştirme, devingenliği durağanlaştırma ve giderek bunları belirli bir devingenlik ya da durağanlık düzeyinde tutma,
2.Bireyi ilkel dürtülerden arındırma (bireydeki bu tür dürtüleri ortaya çıkarma-ifade etme-boşaltma ve böylece bireyi onlardan arındırma),
3.Bireyi, müzik yapma, müzik yaratma, müzik dinleme (tüketme), müzikle oynama vb. etkinlikler yoluyla bireyde, fiziksel, devinişsel, duyuşsal ve bilişsel yönlerden sağlıklı bir arınım ve doyum sağlama,
4.Bireyi sağlıksız bunalım ve gerilimlerden uzak tutma, bireyi sağlıklı bir bunalım ve gerilim içine sokma, bireyin içinde bulunduğu bunalım ve gerilim durumunu sağlıklı bir düzeyde tutma,
5.Bireyin devinimlerini dengeleme, devinimlerdeki ritimsel akışı düzenleme, bireyin devinimlerini denetleme yeteneğini geliştirme, böylece bireye doğru-dengeli-rahat-yeterince gevşek ve yumuşak bir bedensel duruş ve deviniş olanağı sağlama,
6.Bireyin kendini tanımasına, kendine güvenini artırmasına, kendini kanıtlamasına, kendini gerçekleştirmesine, kişiliğini geliştirmesine, yaşamını zenginleştirmesine ve böylece kendisine daha sağlıklı, mutlu bir yaşam kurmasına olanak sağlama, katkıda bulunma,
7.Bireyin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yeteneklerini geliştirmesine katkıda bulunma; bireyin bilişsel-duyuşsal-devinişsel gelişimini hızlandırma,
8.Bireydeki yaratıcı gücü uyandırma, bireyin yaratma yeteneğini zenginleştirme ve onun gelişimini hızlandırma,
9.Bireydeki girişme-deneme-kullanma-uyarlama-değiştirme-geliştirme eğilimlerini güçlendirme,
10.Bireyin sesini ve ses üretme organlarını daha iyi tanıma, daha etkili ve verimli biçimde kullanma ve denetleme yeteneğini geliştirme,
11.Bireyin artan/boş zamanlarını etkin olarak ve zevkli uğraşılarla değerlendirmesine olanak sağlama,
12.İş, çalışma ve üretim yerlerindeki tekdüzeliği giderme, tinsel/tensel yorgunluğu azaltma, çalışma zevki ve sevinci yaratma, başkasıyla gereksiz yere konuşmadan alıkoyma, başkasını rahatsız etmeme; böylece bireyde düzenli, etkili, verimli ve mutlu bir çalışma alışkanlığı oluşmasına katkıda bulunma. Bireyin dikkatini toplamasına, farkına varma-belleme-anımsama-düşünme vb. yeteneklerinin gelişmesine, duygularını güçlendirme ve denetlemesine, kendini anlamasına ve anlatmasına ve kendisi hakkında olumlu görüş geliştirmesine katkıda bulunma,
13.Bireysel sağaltımda (tedavide) kullanışlı bir araç ve etkili bir yol/yöntem olma (müzikle sağaltım/müzik yoluyla sağaltım),
14.Bireysel ve gruplu danışmada, zihinsel özürlü ve otistik çocukları sağaltmada ya da iyileştirmede, uyumsuz çocuklardaki uyum bozukluklarını gidermede, sinirsel-tinsel rahatsızlıkları gidermede etkili bir uyarıcı ya da araç olma,
15.Belli duyguları inceltme ve yüceltmeyi kolaylaştırma,
16.Bireyin içinde yaşadığı doğal, toplumsal ve kültürel çevreye duyarlılığının artmasına, gelişmesine ve derinleşmesine olanak sağlama,
17.Bireyin çalışma, iş yapma, yaratma, disiplin, sorumluluk, başarı, güven, coşku, beğeni, sevgi duygularını uyandırma-geliştirme-kökleştirme-zenginleştirme-derinleştirmeye olanak sağlama” (Uçan 1996).

Müziğin Toplumsal İşlevleri
Müzik, toplumu oluşturan bireyler arasındaki etkileşimleri, toplumların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyip, toplumsal ve toplumlararası anlaşma, dayanışma, paylaşma ve kaynaşmayı sağlar.
1.Bireyler (kişiler) arasında bağ kurma, duygu-düşünce-tasarım-izlenim alışverişi sağlama ve giderek ortak duygu-düşünce-tasarım-izlenim oluşturma,
2.Bireyin toplumsallaşmasını kolaylaştırıp hızlandırma: Müzikli etkinlikler yoluyla grup çalışmalarına katılma, grubun üyesi olma, grubun içinde dikkati çekme, gruba kendini kabul ettirme, grubun içinde toplumsal güven kazanma vb. özellikler oluşturup geliştirme,
3.Bireyler arasında, birlikte müzik yapma yoluyla, etkileşme, işbölümü-yardımlaşma-dayanışma-uyuşma-paylaşmayı geliştirip güçlendirme,
4.Birlikte çalışma sırasında bireylerin sorumluluk alma, aldığı sorumluluğu yerine getirme, yeni sorumluluklara hazır olma özelliklerini geliştirmelerine katkıda bulunma,
5.Bireylerin birbirlerine karşı açık, esnek, anlayışlı, hoşgörülü, saygılı, sevgili ve insancıl olmalarını sağlama,
6.Toplumsal iletişime, etkileşme, anlaşma, birleşme, dayanışma, kaynaşma ve bütünleşmeyi kolaylaştırma-hızlandırma-güçlendirme-pekiştirme,
7.Ulusal duygu-düşünce-tasarım-izlenimler oluşturma; oluşan ulusal duygu-düşünce-tasarım-izlenimleri geliştirme (pekiştirme-kökleştirme-zenginleştirme-derinleştirme),
8.Doğa, yurt, insan, toplum, ulus sevgisini toplumu oluşturan birey, küme, kesim, kurum ve kuruluşlar arasında yaygınlaştırma,
9.Uluslararası (toplumlararası) ilişkilerin kurulmasını, korunmasını, geliştirilmesini kolaylaştırma; böylece duygu-düşünce-tasarım-izlenim alışverişi, dostluk, işbirliği, kardeşlik, barış ortamının oluşup gelişmesine olanak sağlama,
10.Ulusal birliği simgeleme (ulusal marşımız “İstiklâl Marşı” ulusal birliğimizi simgeleyen bir müziktir),
11.Toplumsal iletişimi-etkileşimi kolaylaştırma-hızlandırma-yoğunlaştırma (törenlerde-şölenlerde, radyoda-televizyonda günün belli saatlerinde belirli müziklerin yer alması, temelde böyle bir işgörüden kaynaklanır)” (Uçan 1996).
Müziğin Kültürel İşlevleri

Müzik, hem bireysel hem de toplumsal kültürü ve kültürel özellikleri oluşturur, geliştirir, çeşitlendirir, zenginleştirir. Ayrıca kültürel unsurların paylaşılması, korunması ve kuşaktan kuşağa aktarılmasında önemli rol oynar. Bu arada çeşitli kültürler arası ilişkileri (gerek birey ve gerekse de toplumsal açıdan) geliştirir, pekiştirir, güçlendirir, çeşitlendirir ve zenginleştirir; kültürel kimliğin ve kişiliğin oluşmasında, korunma ve geliştirilmesinde müziğin işlevi yadsınamaz.

1.Müzik bir kültür öğesidir, kültürün öbür öğeleriyle etkileşir (onlardan etkilenir, onları etkiler).

2.Müzik bir dildir. Farklı yörelerden, farklı bölgelerden, farklı ülkelerden, farklı kıtalardan; farklı kesimlerden, farklı topluluklardan, farklı toplumlardan, farklı uluslardan; kısacası, farklı kültürlerden farklı insanların ve insan kümelerinin (topluluklarının) buluşabildiği, birleşebildiği, birlikteleşebildiği, az-çok anlaşabildiği biricik dildir. Bu dilin adı “müzikçe” dir, bu dile “müzikçe” denir. Müzikçe diller üstü bir dildir, bir “üst dil” dir.

3.Müzik bir kültür öğesi olarak, içinde oluşup biçimlendiği kültürün (yaşama biçiminin) özelliklerini taşır.

4.Müzik, insanın kültürel yaşamında “ geçmiş” ile “şimdi”, “şimdi” ile “gelecek” ve böylece de “geçmiş” ile “gelecek” arasında bağ kurar. Bunun doğal bir sonucu olarak da belli kültürel özelliklerin göreli sürekliliğini sağlar.

5.“Bireyler, kümeler, topluluklar ve toplumlar arasındaki benzerlik ve ayrılıkların ortak nedeni kültürüdür” (Güvenç, 1976). Müzik, söz konusu benzerlik ve benzemezlikleri simgelemede başta gelen kültür öğelerinden biridir.

6.Her toplumun (ulusun) bir ses sistemi vardır. Toplumun müzik yapıtlarında kullanılan sesler sistemli olarak bir araya getirildiği zaman elde edilen ses dizisi (genel dizi) ve bu dizideki belirli seslerden oluşturulan özel diziler, bir bütün olarak “ses sistemi” diye adlandırılır. “Bir ulusun kullandığı seslerin bütünü (genel dizi) ve seslerden yapılmış özel diziler o ulusun müziğinin ses sistemini oluşturur” (Zeren, 1978).

7.Bir toplum (ulus) kendi müziğini biçimlendirirken, giderek, bu müzik yoluyla kendisini yeniden biçimlendirir. Bu biçimlendirme-biçimleme sürecinde temel öğe, kültürün hem nedeni hem de sonucu olan “insan” dır (Kağıtçıbaşı 1977).

8.Müzik bir “kültürleme” - “kültürlenme” ve “kültürleşme”aracı, yolu/yöntemi, biçimi ve alanıdır.

9.Müzik kültürü kendi içinde çok türlülüğü ve zengin çeşitliliği olan bi
r yapıya sahiptir” (Uçan 1996).

Müziğin Ekonomik İşlevleri
Bireylerin ve toplumun müziksel ihtiyaçlarının karşılanması birbirine bağlı bir çok ekonomik faaliyetin doğmasına yol açmaktadır. Bu faaliyetler ekonominin tüm aşamalarında belirgin bir biçimde izlenebilir.
1.Üretim alanı olma: Bağdama (yaratma) ve seslendirme-yorumlama (çalma-söyleme), çalgı yapımı, yapıtların basımı, bunları yapan bağdar (besteci), seslendirici, yapımcı ve basımcılar, müzik yapıtı üretilirken kullanılan araç, yöntem ve teknikler; sonunda ortaya çıkan ürün, yani bağdanan, seslendirilmiş olan, basılıp çoğaltılmış olan, müzik yapıtı ve yapılmış olan çalgı, müzik yapıtlarının ve çalgıların üretiminde kullanılan zaman ve verilen emek ve ortaya çıkan ürünün karşılığı olarak alınan (ödenen) ücret.
2.Dağıtım alanı olma: Müzik yayıncıları, plakçılar-bantçılar-kasetçiler, müzik pazarlayıcıları, dinleti (konser) düzenleyicileri; müzik yapıtları ve çalgılarının depolanması, alımı satımı ve bunlarla ilgili düzenlemeler; radyo ve televizyonun bu alanda verdiği hizmetler.
3.Tüketim alanı olma: Müzik dinleme (dinleti salonlarında, evde iş-çalışma yerinde, törenlerde, şölenlerde vb.); eğlenme-dinlenme-oynama sırasında müzik kullanma; kendi bireysel gereksinimi için çalma-söyleme; müzik yapıtlarının seslendirimiyle ilgili araç ve gereçleri alıp kullanma; dinleyiciler (müziğin tipik tüketicileri)” (Uçan 1996).
Müziksel ihtiyacın karşılanması için yapılan bu faaliyetlerin müziğe geniş bir ekonomik alan yaratması, çoğu zaman sanatsal ve estetik zorunlulukların unutulmasına veya bilerek ihmal edilmesine sebep olmaktadır. Bu durum müziğin ekonomik boyutunun, kültürel ve eğitimsel işlevlerinin önüne geçmesine sebep olmakta, bireysel ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır.

Müziğin Eğitimsel İşlevleri
“Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir (Ertürk 1972). Bu süreçten geçen insanın (bireyin), geçmeyenden daha etkili ve verimli, daha dengeli ve doyumlu, daha başarılı ve mutlu olması beklenir. Müzik, özü itibâriyle eğitsel bir nitelik taşımaktadır” (Uçan 1996).

1.Eğitim boyutu olma: Müziğin özündeki eğitsel nitelik, müziğin eğitsel amaçlara hizmet etmesi ve eğitsel gereksinmeleri karşılamada veya gidermede işe yaraması onu çok eski çağlardan bu yana eğitimin bir boyutu haline getirmiştir. Bu bakımdan müzik öteden beri eğitimin en önemli kapsamsal öğelerinden biridir.

2.Eğitim aracı olma: Müziğin eğitim aracı olma işlevi, esas olarak, eğitimde-öğretimde müziğin gücünden, etkisinden ve katkısından yararlanma; dersler, üniteler, konular işlenirken bunlar ve kişiler arasında müzikle bağlantı sağlama ve belirli sonuçlara ulaşmak için müziği kullanma ilkesine dayanır.

3.Eğitim yöntemi olma: Müziğin eğitim yöntemi olma işlevi, esas olarak, eğitimde-öğretimde bir dersi, üniteyi, bir konuyu öğrenmek/öğretmek ya da işlemek için bilinçli olarak seçilen ve izlenen müziksel yol olarak kendini belli eder. Bunun yanı sıra eğitimsel-öğretimsel gerçekleri arayıp bulmak, yorumlamak ve açıklamak için uyulan/tutulan mantıklı müziksel düşünme yolu da dolaylı olarak müziğin eğitim yöntemi olma işlevi kapsamına alınabilir.

4.Eğitim alanı olma: Müziğin eğitim alanı olma işlevi, esas olarak eğitimde-öğretimde müziğin kendine özgü bir konu veya çalışma çevresi olma özelliğine dayanır. Bu özellik eğitimin türüne ve düzeyine göre müziğe ders, kol, dal, bölüm, okul, yüksekokul, fakülte ve enstitü biçiminde eğitimsel ve/veya eğitkurumsal bir yapı ve işleyiş niteliği kazandırır.

Müziğin insan yaşamındaki işlevlerinin yeterince etkili ve verimli biçimde işleyebilmesi için, insanın müzik yoluyla yetiştirilmesi yeterli olmamış, bazı insanların müzik alanının belirli dallarında daha köklü ve derinlemesine yetiştirilmesi zorunlu olmuştur. Bu yüzdendir ki, ilkel büyücünün başlıca müziksel yetenekleri ya da becerileri, günümüzde, çoğunlukla ayrı birer müziksel meslek ve uzmanlık alanı/dalı haline gelmiştir” (Uçan 1996).
Müziğin sadece bir eğlence aracı olmadığının, insan ruhunun ve vicdanının derinliklerinden zihin ve düşünce dünyasına kadar uzanan bir iletişim yolu olduğunun anlaşılmasıyla, müziğin bu özelliğinden nasıl istifade edebiliriz düşüncesi, çok sayıda ilmî araştırmaya zemin teşkil etmiştir (AKCAN 2005)
Müziğin yaşamımızdaki rolünü araştıran bilim adamları, annenin ninnisiyle başlayan ve yaşam boyu süren müzik serüveninin hayatta kalma şansını artıran bir unsur olup olmadığını tartışmıştır. Özenle büyütülen bir bebeğin hayatta kalma şansı daha yüksektir. Özenli bakım ise müziksiz düşünülemez. Son günlerde biyolog, psikolog, sinirbilimciler başta olmak üzere pek çok bilim adamı müziğin nasıl doğduğunu, nasıl yayıldığını, insan yaşamındaki rolünü araştırmaktalar. Müzik ile -aktif veya pasif- ilgilenmek insan beynine kazınmış bir yetenek ise hayatta kalma ve soyun devamını sağlama bağlamında müzik ne gibi bir rol üstlenir? Müzik, problem çözme ve lisan gibi insan yaşamını doğrudan kolaylaştıran insani özelliklerle benzeşir mi? Yoksa Massachusetts Institute of Technology'den (MIT) bilişsel psikolog Steven Pinker 'in dediği gibi yalnızca “'kulağa hitap eden bir pasta'' mı? Pinker'e göre müzik somut bir evrimsel gereksinimi karşılamaktan çok keyif almamızı sağlayan bir zevk unsuru. Müziğe duyulan bu merak ve ilginin kaynağı nedir? Müzik dünyada yaşayan tüm insanları nasıl büyüsü altına alıyor? Orduları harekete geçirmek, Tanrı'yı övmek ve ölüleri gömmek için niçin müzikten yararlanılıyor? Tüm bu sorulara kendimizce şöyle bir düşünüp yanıt vermemiz gerek!
Alman bilim adamları, profesyonel ya da amatör olarak müzikle uğraşan insanların beyinlerinin daha büyük olduğunu belirlediler. Friedrich-Schiller Üniversitesi'nde görevli bilim adamları, düzenli olarak müzik aleti çalmanın, beynin görme, duyma ve hareket etmeyle ilgili bölümlerinin büyümesini sağladığını tespit etti. Araştırma çerçevesinde, müzikten anlamayan, müzikle amatör ve profesyonel olarak ilgilenen kişiler incelendi. Alman bilim adamı Christian Gaser, ilk kez deneklerin beyinlerinin bütün bölgelerindeki farkları bulmaya çalıştıklarını ve belirli bölgelerde fark tespit ettiklerini söyledi. Demek ki müzik insanlara beyni kullanma gücünü ve yolunu öğretiyor. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor; Müzik yapan ya da müziği bilinçle, düşünerek dinleyen biri diğerlerine nazaran daha akıllıdır!
Yrd.Doç.Dr.Osman Coşkun, insan beyninin bilgisayar gibi istenilen programı kaydetme özelliğine sahip olduğunu, bu özellikten de uygun şartları oluşturarak yararlanılabileceğini belirtiyor. İnsanın mutluyken yaptığı her faaliyette olduğu gibi öğrenmede de keyif aldığını ve keyif alarak yaptığı her işte de başarılı olduğunu kaydeden Coşkun, öğrencilerin bu durumu sınavlara hazırlanırken rahatlıkla kullanabileceğini söylüyor. Mutlu olmanın yollarından birisinin müzik olduğunu ve beynin ders çalışmaya istekli ve hazır hale getirilmesinde önemli bir görev üstlendiğini ifade eden Coşkun, insan beyninde 100 milyar hücre bulunduğunu ve her bir hücrenin mikro elektrotlarla uyarıldığında +70 milivolt enerji ürettiğini belirtiyor.
Müzik, stresi azaltan önemli bir vasıta olarak da kullanılmaktadır. Eğer stres devam ederse, hipertansiyon, ülser, deri hastalıkları baş ağrısı, damar sertliği gibi hayatı tehdit eden problemler ortaya çıkabilir. Amerikan Psikoloji Derneği'nin yaptığı bir ankete göre müzik, stresi azaltmak için kullanılan en yaygın metottur (AKCAN 2005). Hemen bütün dünyada görülen odur ki, bu devirde hâlâ insanların yetişmesinde ve gelişiminde, gösterilmesi gereken ilgide eksiklikler var. Bu meselenin önemi lâyıkıyla anlaşılmadığı gibi, ayrıca birbirlerinden kopuk gayretlerin bir çoğunda ana fikir ve metot yanlışlığı bârizdir. Kültürün en ehemmiyetli unsurlarından olan müzikte, arz ettiğimiz tablo idrâkimizin aynasıdır. Müzik hayatî faâliyetlerin (ekmek, su gibi) ana maddesidir. Biz bu aç, gelişmeye muhtaç bir varlık olan çocuklarımızı, beslemek yerine, onlara gıda maddelerinin adını öğretiyoruz. Küçük yaştan itibaren iyi bir müzik terbiyesi almış kişi, dengeli ve seviyeli bir karaktere, ahlâka sahip olabilmenin önemli temel unsurlarından birini elde etmiş demektir (İÇLİ 1997).
Müziğin toplumsal etkileşimde varolan eşsiz bir insanlık görüngüsü olduğu, yalnızca kendi içinde kendisi için oluşmadığı, ve her zaman onu üretecek, tüketecek ve ne olup olmadığına karar verecek insanlara gereksinim duyduğu açıktır (EROL 2003)
Bütün bu düşüncelerden yola çıkarsak, müziğin evrenin ve insanın temeli olduğunu görürüz. İnsan yaşamında müziğin önemini ve yerini asla yadsıyamayız. Bu olgular bize, zaten yaşamda var olan, her yerde karşımıza çıkan müziği daha net algılamak ve bu şekilde yorumlamak, sunmak fırsatını göstermelidir. Çevremize daha dikkatli baktığımızda adımlarımızdaki ritm bile bize bu yolu gösterecektir. Lütfen “Müziğe ve müziğin yaşamımızdaki yerine bakmayalım, O’nu görelim”!





KAYNAKLAR
UÇAN, Ali, Prof.Dr. (2005 III..Basım) Müzik Eğitimi: Temel Kavramlar-İlkeler-Yaklaşımlar, Evrensel Müzikevi, Ankara, 2005, s. 7-14

UÇAN, Ali, Prof.Dr. (2005 III..Basım) İnsan ve Müzik-İnsan ve Sanat Eğitimi, Evrensel Müzikevi, Ankara, 2005, s. 9-36 / 61-70 / 72-90

KHAN, Sufi Inayat (2001) Müzik İnsan ve Evren Arasındaki Köprü, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 2001, s. 10-40

ALPAGUT, Uğur (1998) Kim Kapattı Şu Müziği?, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1998, s.12-15

İÇLİ, Selahattin, Prof.Dr. “50. Sanat Yılında Prof.Dr. Selahattin İçli ve Besteleri” “Düşünceler / İnsan ve Müzik” Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 1997

COŞKUN, Osman, Yrd.Doç.Dr. (2006) “Müzik Başarıyı Artırıyor” Makale, 2006

İnternet Siteleri

www.muzikegitimcileri.net/bildiriler, “Müziği Tanımlamak” Yr.Doç.Dr.Ayhan EROL – “Anlam İçinde Müzik Yapmak” Doç.Dr. A.Bülent ALANER

www.beethovenlives.net/makaleler, “Müzisyenlerin Beyni Daha Büyük” Hürriyet, 21.05.2004 – “Müzik Eşliğinde Yaşam Daha Güzel” Discover, 08 2001- “Müziğin Gücü” Abdulkadir AKCAN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ödevimi veren bir müzik öğretmeni hiç bir yerde bu sorunun cevabını bulamadım yardım ederseniz sevinirim

Benzer Konular

29 Aralık 2015 / enes yılmazoglu Soru-Cevap
9 Aralık 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
19 Mart 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Kasım 2015 / Misafir Soru-Cevap
5 Mayıs 2011 / Misafir Soru-Cevap