Arama

Atatürk'ün yardımlaşma ile ilgili sözleri nelerdir? - Sayfa 3

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Aralık 2012 Gösterim: 25.760 Cevap: 31
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Eylül 2012       Mesaj #21
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
* Türkiye Cumhuriyeti halkını; ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil, fakat kişisel ve sosyal hayat içinde iş bölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir
“Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur”
Sponsorlu Bağlantılar
zeynop - avatarı
zeynop
Ziyaretçi
28 Eylül 2012       Mesaj #22
zeynop - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

nolur bana yardım edin yarıon vermem lazım nolur atatürük yardımlaşma ile ilgili sözleri lazım bana lütfen yardım edin lütfen lütfen lütfen Msn HappyMsn HappyMsn HappyMsn HappyMsn HappyMsn Happy


- Bir toplumda kıymet ve kuvvet, onu oluşturan kişilerin kendilerini bir kıymet ve kuvvet olarak kabul etmelerindendir Ancak, bu gibi kişilerden meydana gelmiş sosyal toplumlar tam bir bütün olarak kıymet ve kudret görünümü arz edebilir ( 1937)
Sponsorlu Bağlantılar

- Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir

İnsanları mutlu edeceğim diyen onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir
İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbilerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır ( 1931 )

- İnsanlar daima, yüksek, asil ve kutsal hedeflere yürümelidirler Bu hareket şeklidir ki, insan olanın vicdanını, beynini ve bütün insanlık anlayışını tatmin eder Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, o kadar yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur ( 1926 )

- İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindendir ( 1914 )

- Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin Herkes senin aleyhinde bulunacaktırHerkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır, kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telâkki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin ( 1908 )

- Neşeli olmayan insanlardan iki türlü şüphe edilir; ya hastadır, veyahut o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu, bir derdi vardır

- En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır Msn Grin
zeynop - avatarı
zeynop
Ziyaretçi
28 Eylül 2012       Mesaj #23
zeynop - avatarı
Ziyaretçi
- Bir toplumda kıymet ve kuvvet, onu oluşturan kişilerin kendilerini bir kıymet ve kuvvet olarak kabul etmelerindendir Ancak, bu gibi kişilerden meydana gelmiş sosyal toplumlar tam bir bütün olarak kıymet ve kudret görünümü arz edebilir ( 1937)

- Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir

İnsanları mutlu edeceğim diyen onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir
İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbilerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır ( 1931 )

- İnsanlar daima, yüksek, asil ve kutsal hedeflere yürümelidirler Bu hareket şeklidir ki, insan olanın vicdanını, beynini ve bütün insanlık anlayışını tatmin eder Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, o kadar yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur ( 1926 )

- İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindendir ( 1914 )

- Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin Herkes senin aleyhinde bulunacaktırHerkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır, kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telâkki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin ( 1908 )

- Neşeli olmayan insanlardan iki türlü şüphe edilir; ya hastadır, veyahut o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu, bir derdi vardır

- En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2012       Mesaj #24
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yurtta barış cihanda barış.
barış yolunda nereden bir çağrı geliyorsa,türkiye onu gönülden karşıladı ve yardımlarını esirgemedi.
barış istikameti daima prensibimizdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2012       Mesaj #25
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
llüüüttffeennn yyyaarrrddıııımmm addiiinn öddeeevviimm iiççiinn yyyaaa
misafir - avatarı
misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2012       Mesaj #26
misafir - avatarı
Ziyaretçi
Milli varlığın korunmasında ve geliştirilmesinde temel öğe olan insan öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. Tekniğin ortaya çıkardığı olağanüstü araç ve silahlara karşın , bunları kullanacak olan insan öğesi yine milli gücü yönlendirme niteliğini korumaktadır. Tarihsel gelişmede , çeşitli aşamalardan geçerek millet olma düzeyine ulaşan toplumun , bazı değerlerle donanması , milli dayanışmanın vazgeçilmez koşullarındandır.

Devletlerin gerçek gücü de , her şeyden önce vatandaşların birlik , beraberlik , sevgi ve saygı ortamında bütünleşmelerinin ve bir millet olarak organize edilmelerinin başarısıyla ilgilidir. O halde diyebiliriz ki , sosyo-kültürel güç , “toplumu millet ve milleti toplum yapan birlik ve bütünlük ile , bunları sağlayan tarihi birikimlerle milletin eğitim ve kültür düzeyi , gelenek , hukuk , dil , din , fikir vb. alanlardaki durumu , seviyesi ve bunlarla ilgili uygulamaların milli güce etki ve katkılarını kapsar.”

Sosyo-kültürel güç , bir millete özgü kültürel değerlerin bir bileşkesi olarak beliren ve milletçe kalkınma , koruma ve savunma politikasında itici ve yönlendirici niteliği ile , milli güç içerisinde değerli bir yere sahiptir. Bu gücün değerlendirilmesinde , milli kurumlar (Siyasal , sosyal , dinsel ve eğitsel nitelikli) etnik durum , basın , halkın ideolojik ve dinsel nitelikleri , sosyal ve ahlaki inançları , milli birlik ve beraberlik anlayışı , moral ve kültür düzeyi belli faktörlerdir.

Haberin Devamı: Atatürkün Düşünce Sistemi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2012       Mesaj #27
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
acil lütfen yarına fenci için yyaaa:?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2012       Mesaj #28
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Atatürkün yardımlaşma ile ilgili sözleri nedir ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2012       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar çok acil lazım 6.sınıf fen kitabı 20. sayfa
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2012       Mesaj #30
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar bende 6.sınıfa gidiyorum buldum bunları inşallah yardımım dokunur benimde ödevim var zaten...
Atatürk'ün Dayanışma Ve Yardımlaşması

Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve diplomat olduğu kadar, eğitim alanında da milletimizin çağ değiştirmesini, atılım yapmasını sağlayan büyük bir önderdir Atatürk’ün Millî Eğitim konusuna gösterdiği ilgi ve bu konuda ileri sürdüğü görüşler incelendiği zaman, bu konuya adeta bir eğitim düşünürü gibi eğildiği, konunun bütün yönleriyle çok yakından ilgilendiği, çevresine Millî Eğitimin önemini anlatmak içni her fırsatı değerlendirdiği, Millî Eğitimde göz önünde tutulması gerekli amaç ve ilkeleri açıklığa kavuşturduğu görülür Atatürk eğitim alanındaki yenileşmenin önderidir
Atatürk’ün gözünde, Türk Millî Mücadelesi, sırf askerî mahiyette, düşmanı vatan topraklarından kovmayı tek amaç bilen bir hareket değildi Askerî alanda kazanılacak zafer, millî kurtuluşun ilk şartı idi Fakat zaferden sonra yapılacak işler, bağımsızlık savaşı kadar önemliydi Savaş sürerken bile, Atatürk, savaş sonrasının sorunlarına hazırlanıyor, bu arada Millî Eğitim konusuna da eğiliyordu
Bağımsızlık Savaşının en bunalımlı günlerinde, düşman kuvvetlerinin kesin sonuca ulaşmak hayaliyle baskılarını arttırdıkları, Ordumuzun Sakarya’ya kadar çekilmesine yol açan Kütahya-Eskişehir yöresindeki Yunan saldırısının tehlikeli şekilde geliştiği günlerde, 16 Temmuz 1921′de, Ankara’da “Maarif Kongresi” (Millî Eğitim Kongresi) toplanmıştır Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu Kongrenin ertelenmesine razı olmamış, hattâ Kongrenin açış konuşmasını kendisi yapmıştır

Bu açış konuşmasında, -devam eden savaşa ve bütün maddî imkânların düşmanı vatanımızdan kovmak için kullanılması zorunluluğuna rağmen- “millî” ve “çağdaş” bir eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin sağlam bir programa bağlanmasını istemiştir Bu konuşmasında:
“Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yo/unda kullanmalıyız” diyen Atatürk, acı bir gerçeğe parmak basar:
“Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım

Ayrıntıları eğitim uzmanlarına bırakmak istediğini belirterek, bazı genel ilkelere değinen Atatürk, eski devrin hurafelerinden, boş inançlarından, Doğudan ve Batıdan gelebilecek zararlı etkilerden uzak, millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültüre muhtaç olduğumuzu vurgular “Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri” olarak selâmladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirir Çevresine inanç aşılar:
“Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur” der

Atatürk’ün, yıllar sonra, “Cumhurbaşkanı olmasa idiniz, ne olmak isterdiniz?” sorusuna, “Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim” diye cevap vermesi bile, eğitimi millet hayatında ne kadar önemli bir etken olarak gördüğünün işaretidir

Birinci Dünya Savaşının galibi emperyalist ülkelere ve onların âleti olarak vatanımıza saldıran Yunanlılara karşı kazandığı zaferle, Gazı Mustafa Kemal Paşa, yalnız Türklüğün değil, Fas’tan Endonezya’ya kadar bütün islâm âleminin, bütün ezilen milletlerin kahramanı olmuştu Fakat, O, bir an bile zafer sarhoşluğuna kapılmadı Çok iyi biliyordu ki -kültür, eğitim ve iktisat zaferleri ile tamamlanmadıkça- askerî zafer tek başına millî kurtuluşu sağlamağa yetmeyecektir Düşmanın İzmir’de denize dökülüşünden sadece bir buçuk ay sonra, Bursa’da, kendisini ziyarete gelen İstanbul öğretmenlerine söylediği şu sözler, O’nun, bu konuda ne kadar bilinçli olduğunu gösterir: ”
bugün eriştiğimiz noka gerçek kurtuluş noktası değildir…
Kurtuluş cemiyetteki hastalığı ortaya çıkarmak ve iyileştirmekle elde edilir Hastalığın tedavisi ilim ve fennin gösterdiği yolla olursa hasta kurtulur Yoksa hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız hale gelir…”

Orduların yönetilmesinde nasıl ilim ve fen rehber edinilerek zafere ulaşılmış ise, “milletimizi yetiştirmek için kaynak olan okullarımızın ve yüksek öğretim kurumlarımızın kuruluşunda da” ilim ve fennin yol gösterici olacağını belirten Atatürk, her fırsatta öğretmenlere şöyle sesleniyordu:
“Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordunuzun zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız”

Büyük Zafer’den az sonra, henüz Cumhuriyet kurulmadan Kütahya’da, “irfan ordusu” diye nitelendirdiği öğretmenlere hitaben söylediği şu sözler, bu kutsal mesleğin mensuplarına verdiği büyük değeri gösteriyordu:
“…Toplumumuzu hakikat hedefine, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, öteki milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu…

Asker ordusu, vatanı yok etmeğe gelen düşmanı, vatanın harim-i ismetinde (yabancıların giremiyeceği temiz ve kutsal vatan topraklarında) boğup mahvetti Yalnız, işimiz bu orduya sahip olmakla bitmiş, gayemiz yalnız bu ordunun başarısıyla gerçekleşmiş değildir Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçları ancak irfan ordusu ile ayakta durabilir Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun hizmetleri ve kazandıkları yok olur”

Eğitim milletlerin bağımsız yaşayabilmeleri, kalkınıp güçlenmeleri bakımından hayatî önem taşır Atatürk’e göre, “en önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir” Çünkü, “eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terkeder”

Atatürk, Millî Eğitime bir başka açıdan da büyük önem vermiştir: kurulan genç Cumhuriyet ve bu Cumhuriyetin dayandığı temel ilkeler, Türk inkılâbı, ancak yetişecek güçlü; aydınlık kafalı, sağlam karakterli yeni kuşaklarla ayakta durabilirdi Türk inkılâbını ve Cumhuriyeti koruyacak kuşakları yetiştirmenin yolu eğitimdi

Ankara’da toplanan “Muallimler Birliği” (Öğretmenler Birliği) kongresinde, Atatürk eğitimin bu görevini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır Hiç bir zaman hatırınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister”

Atatürk’e göre, eğitime ve öğretmenlere düşen başka bir görev de şudur: “millet olma” bilincini geliştirmek, aynı millete mensup olma duygusunu güçlendirmek, millî beraberlik ve bütünlüğü pekiştirmek Bu konuda, Atatürk şöyle diyor:
“Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini kazanamamıştır Ona alelade bir kütle denir, millet denemez Bir kütle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır Onlardır ki bir toplumu gerçek millet haline getirirler’”

Özetle, Atatürk’e göre, kaynaşmış bir millet haline gelmenin, çağdaşlaşmanın, kalkınmanın, hür ve demokratik bir toplum olabilmenin en etkili aracı eğitimdi

Prof Dr Turhan FEYZİOĞLU
Atatürk Araştırma Merkezi Üyesi




biraz uzun ama olsun başka yok.

Benzer Konular

3 Aralık 2014 / Misafir Taslak Konular
14 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
19 Şubat 2016 / The Ergen Johuk Cevaplanmış
8 Mart 2016 / mintik Cevaplanmış