Arama

Doğadaki temel kuvvetler nedir, büyüklüklerine göre dizilişleri nasıldır?

Bu Konuya Puan Verin:
En İyi Cevap Var Güncelleme: 27 Haziran 2013 Gösterim: 14.731 Cevap: 7
serdar218 - avatarı
serdar218
Ziyaretçi
12 Nisan 2010       Mesaj #1
serdar218 - avatarı
Ziyaretçi
yha arkdşlar acil bana doğadaki temel kuvvetler büyüklüklerine göre dizilişi ve özellikleri lazım yarın sözlü war !!!!!! yardım edin
EN İYİ CEVABI LeqoLas verdi
Doğadaki Temel Kuvvetler

Sponsorlu Bağlantılar


* Elektromanyetik kuvvet ile güçlü ve zayıf nükleer kuvvetler daha ileriki sınıflarda ayrıntılı inceleneceğinden bu kuvvetlerin ayrıntısına girilmez.



Bir cismi çektiğimiz zaman uyguladığımız kuvvetin cisme etki eden tek kuvvet olduğundan emin olamayız.

Bazen cisme etki eden kuvvetlerin kaynağı hemen görülmez veya bunlar cismin hareketinin sonucu olarak çıkabilirler. Örneğin bir balonun yüzeyini iten rüzgar bir kuvvet uygulayabilir ve uçmasına engel olmak için balonu zıt yönde çekmemiz gerekir. Hava durgun olsa bile balonu hareket ettirdiğimizde hava balonun hareketine engel olmaya çalışan bir kuvvetin doğmasına yol açar. Balon hareket halinde iken ivmesi uyguladığımız kuvvet tarafından verilen ivme değildir; bileşke kuvvetin verdiği ivmedir. Bileşke kuvvet sıfır ise ivme sıfırdır ve balon sabit hızla hareket eder.

Balonun bulunduğu yerde düzenli olarak esen bir rüzgarın uyguladığı kuvveti balona bağlı ipteki elastik halkanın gerilmesini ölçerek bulabiliriz. Bu kuvvet rüzgarın hızı ile artar. Hepimizin bildiği gibi, rüzgar ne denli hızlı eserse o denli kuvvetlidir. Balonu hava içinde çekerek hareket ettirirsek ivmeyi veren bileşke kuvveti bulmak için uyguladığımız kuvvetten havanın oluşturduğu kuvveti çıkarmamız gerekir.

Bir cismi bir yüzey üzerinde hareket ettirmeye çalışırsak sürtünme kuvvetleri doğar. Balonu hava içinde çektiğimizde ortaya çıkan engelleyici kuvvetlerden farklı olarak, sürtünme kuvvetleri cismin hızına hemen hemen hiç bağlı değildir. Eski Yunanlıları sabit bir hareket için bir kuvvete gerek olduğu sonucuna götüren hiç kuşkusuz, sürtünme kuvvetlerinin her yerde bulunmasıydı. Sabit hareket için gerekli kuvvet sürtünme kuvvetine ve hava direncine eşit ve zıt yönlüdür; ancak bileşke kuvvet sıfırdır.

Kuvveti hareketin nedeni olarak alma düşüncesi çok değerlidir; çünkü verilen bir durumda nasıl bir hareket oluşacağını önceden kestirmemizi sağlar. Her ne zaman aynı durum doğarsa, aynı kuvvetler tekrar tekrar ortaya çıkar. Bazı kuvvetler hareketten bağımsızdır. Örneğin bir cismin ağırlığı olan yerçekimi kuvveti, cisim hareket etsin veya etmesin, gelecek bölümde göreceğimiz gibi, hep aynıdır. Çoğrafi konumumuzu bilyorsak üzerimize ne kadar bir yerçekimi kuvveti etkileyeceğini bilir ve düşen bir cismin hareketini önceden kestirebiliriz. Öteki kuvvetler cismin bir başka cisme göre hareketine bağlıdır. Karşılaştığımız temel sorunlardan bir tanesi doğadaki kuvvetleri öğrenmektir. Böylece gözlediğimiz kuvvetleri hareketi önceden kestirmekte ve mekanik araçların planlanmasında kullanabiliriz.



* Newton’un Genel Çekim bağıntısı verilerek çekim kuvvetinin kütleye ve uzaklığa bağlılığı irdelenecektir.

Gece gökyüzünde Büyük Ayı'yı tanımayan pekaz kişi vardır. Gökyüzünün en göze çarpan özelliği, Büyük Ayı gibi yıldız gruplarının değişmeyen bağıl durumlarını koruyuşudur. Bu yıldızlar sanki dönen büyük bir kürenin iç yüzüne asılmış gibi hareket ederler ve sanki biz onlara bu kürenin merkezindeymişiz gibi bakarız. Bu " değişmez yıldızlar " fonu üzerinde güneş ve ay, sanki dünya etrafında başka başka hızlarla dönen başka kürelere bağlıymış gibi, düzgün olarak hareket ederler. Bu görüşe göre büyük ve hareketsiz olan dünya, gök cisimleri maddesinden yapılmış ve dünya etrafında dönen bir evrenin merkezinde bulunur. Böyle bir evrene " jeosantrik " ( yer merkezli ) evren denir.

Değişmez yıldızlar arasında, hareket ediyor gibi görünen, yedi gök cismi eski insanlarca biliniyordu. Güneş ve ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'e Yunancada " gezegen " anlamına gelen kelimeden planet adı verilmiştir. Güneş ve ayın hareketi bir yana bırakılırsa, bu cisimlerin uzun zaman süresinde hareketleri gözlendiğinde, bu hareketlerin düzgün olmadığı görülür. Onların bu düzensiz hareketi eski insanların dikkatini gezegenler üzerinde toplamıştı. Bunlar, öteki yıldızlardan daha parlaktır ve parlaklıkları değiştiğinden dünyadan olan uzaklıklarının da değiştiği sanılıyordu. Gezegenlerden her birinin insanların yaşantısı ve heyecanlarıyla ( Venüs aşk ile, Mars savaş ile, .. vb. ) ilgileri olduğu sanılıyordu ve sanki bunlar değişmez yıldızların bölünmez mükemmelliği ile dünyanın devamlı düzensizliği arasında bulunuyorlardı. Donraları, gökyüzü bilimi ile uğraşanlar gezegenlerin durumlarında insanların gelecek hayatları üzerinde bazı belirtiler görmeye başladılar.

Eski astronomların başlıca endişesi, gezegenlerin gözlenen acaip hareketlerine, akla yakın bir açıklama bulmaktı. Bir rivayete göre, Yunan filozofu Eflatun ( M.Ö. 427-347 ) öğrencilerine şu problemleri sormuştur: Yıldızlar dünya etrafında mükemmel dairesel yörüngeler üzerinde hareket ederler, fakat gezegenlerin düzgün olmayan yörüngeler çizdikleri sanılmaktadır. Gezegenlerin üzerinde hareket ettikleri bu yörüngeler, mükemmel dairesel yörüngelerin nasıl bir bileşimidir? Bu sorunun ifadesinde, tüm eğrilerin en mükemmelinin daire olduğu ve bu nedenle gök cisimlerinin hareketlerini tek başına açıklayabileceği inancı açıkça görülmektedir. Bir çok yüzyıllar astronomların gayretleri, hiç değilse kısmen bu soruya cevap vermeye harcamıştır.



İLK GEZEGEN SİSTEMLERİ



Eflatun'un öğrencilerinden Eudoxus, gezegenlerin hareketlerini her birinin merkezi dünya olan bir hareketli küreler kümesi ile açıklamaya çalıştı.

Polonyalı astronom Nicolaus Copernicus ( 1473 de doğmuştur ) Ptolemy sisteminin çok karışık olduğu kanısındaydı.

Copernicus, dünyanın günde bir devir yaparak döndüğünü düşündükten sonra, gezegenler sisteminin merkezini dünya alacak yerde güneş alarak gezegenlerin yörüngelerinin büyük ölçüde basitleştirilebileceğini bulmuştu. Böylece dünya ne evrenin merkezi oluyor, ne de duruyordu.

1546 da doğmuş olan Danimarkalı astronomi bilgini Tycho Brahe, basitliğine rağmen Copernicus sistemini kabul edememişti. Bunun yerine, güneşin dünya etrafında ve diğer gezegenlerin de güneş etrafında döndüğü gelişmiş bir jeosantrik sistem ileri sürdü.

1571 de doğmuş olan Johannes Kepler, Tycho Brahe'nin zıttı bir kimseydi. Tycho çok büyük mekanik yeteneğe ve hünere sahipti fakat matematiğe karşı ilgisi azdı. Kepler, bir deneyci olarak beceriksizdi ama matematiğin gücüne hayran olmuş bir kimseydi. Sayıların gücüne karşı duyduğu bu derin saygı ile eski Yunanlılara taklaşıyor, sayısal bilmeceler çok ilgisini çekiyordu.

Kepler astronomiye çok önemli ilerlemeler getirdi. O, Tycho Brahe'nin göz kamaştırıcı denel veri çizgilerini basit, anlaşılır bir eğriler ve kurallar sistemi haline getirdi. Kepler'in bu sistemi ona " Göklerin Kanun Yapıcısı " adını kazandırdı.

İşte, Kepler'in bulduğu üç kanunun ifadeleri:

I . Her gezegen, odaklarından birinde güneş bulunan eliptik bir yörünge üzerinde hareket eder.

II. Güneşi gezegene birleştiren doğru parçası, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.

III. R2 / T2 oranı bütün gezegenler için aynıdır. Eğer bu sabit orana K dersek, üçüncü kanun

R2 / T2 = K şeklinde yazılabilir.

Kepler'in üç kanunu gezegenlerin yörüngelerini, hem Ptolemy'nin hem de Copernicus'un daireler üzerinde hareket eden daireler karmaşık sistemlerinden, daha doğru olarak verir.

LeqoLas - avatarı
LeqoLas
Ziyaretçi
12 Nisan 2010       Mesaj #2
LeqoLas - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Doğadaki Temel Kuvvetler

Sponsorlu Bağlantılar


* Elektromanyetik kuvvet ile güçlü ve zayıf nükleer kuvvetler daha ileriki sınıflarda ayrıntılı inceleneceğinden bu kuvvetlerin ayrıntısına girilmez.



Bir cismi çektiğimiz zaman uyguladığımız kuvvetin cisme etki eden tek kuvvet olduğundan emin olamayız.

Bazen cisme etki eden kuvvetlerin kaynağı hemen görülmez veya bunlar cismin hareketinin sonucu olarak çıkabilirler. Örneğin bir balonun yüzeyini iten rüzgar bir kuvvet uygulayabilir ve uçmasına engel olmak için balonu zıt yönde çekmemiz gerekir. Hava durgun olsa bile balonu hareket ettirdiğimizde hava balonun hareketine engel olmaya çalışan bir kuvvetin doğmasına yol açar. Balon hareket halinde iken ivmesi uyguladığımız kuvvet tarafından verilen ivme değildir; bileşke kuvvetin verdiği ivmedir. Bileşke kuvvet sıfır ise ivme sıfırdır ve balon sabit hızla hareket eder.

Balonun bulunduğu yerde düzenli olarak esen bir rüzgarın uyguladığı kuvveti balona bağlı ipteki elastik halkanın gerilmesini ölçerek bulabiliriz. Bu kuvvet rüzgarın hızı ile artar. Hepimizin bildiği gibi, rüzgar ne denli hızlı eserse o denli kuvvetlidir. Balonu hava içinde çekerek hareket ettirirsek ivmeyi veren bileşke kuvveti bulmak için uyguladığımız kuvvetten havanın oluşturduğu kuvveti çıkarmamız gerekir.

Bir cismi bir yüzey üzerinde hareket ettirmeye çalışırsak sürtünme kuvvetleri doğar. Balonu hava içinde çektiğimizde ortaya çıkan engelleyici kuvvetlerden farklı olarak, sürtünme kuvvetleri cismin hızına hemen hemen hiç bağlı değildir. Eski Yunanlıları sabit bir hareket için bir kuvvete gerek olduğu sonucuna götüren hiç kuşkusuz, sürtünme kuvvetlerinin her yerde bulunmasıydı. Sabit hareket için gerekli kuvvet sürtünme kuvvetine ve hava direncine eşit ve zıt yönlüdür; ancak bileşke kuvvet sıfırdır.

Kuvveti hareketin nedeni olarak alma düşüncesi çok değerlidir; çünkü verilen bir durumda nasıl bir hareket oluşacağını önceden kestirmemizi sağlar. Her ne zaman aynı durum doğarsa, aynı kuvvetler tekrar tekrar ortaya çıkar. Bazı kuvvetler hareketten bağımsızdır. Örneğin bir cismin ağırlığı olan yerçekimi kuvveti, cisim hareket etsin veya etmesin, gelecek bölümde göreceğimiz gibi, hep aynıdır. Çoğrafi konumumuzu bilyorsak üzerimize ne kadar bir yerçekimi kuvveti etkileyeceğini bilir ve düşen bir cismin hareketini önceden kestirebiliriz. Öteki kuvvetler cismin bir başka cisme göre hareketine bağlıdır. Karşılaştığımız temel sorunlardan bir tanesi doğadaki kuvvetleri öğrenmektir. Böylece gözlediğimiz kuvvetleri hareketi önceden kestirmekte ve mekanik araçların planlanmasında kullanabiliriz.



* Newton’un Genel Çekim bağıntısı verilerek çekim kuvvetinin kütleye ve uzaklığa bağlılığı irdelenecektir.

Gece gökyüzünde Büyük Ayı'yı tanımayan pekaz kişi vardır. Gökyüzünün en göze çarpan özelliği, Büyük Ayı gibi yıldız gruplarının değişmeyen bağıl durumlarını koruyuşudur. Bu yıldızlar sanki dönen büyük bir kürenin iç yüzüne asılmış gibi hareket ederler ve sanki biz onlara bu kürenin merkezindeymişiz gibi bakarız. Bu " değişmez yıldızlar " fonu üzerinde güneş ve ay, sanki dünya etrafında başka başka hızlarla dönen başka kürelere bağlıymış gibi, düzgün olarak hareket ederler. Bu görüşe göre büyük ve hareketsiz olan dünya, gök cisimleri maddesinden yapılmış ve dünya etrafında dönen bir evrenin merkezinde bulunur. Böyle bir evrene " jeosantrik " ( yer merkezli ) evren denir.

Değişmez yıldızlar arasında, hareket ediyor gibi görünen, yedi gök cismi eski insanlarca biliniyordu. Güneş ve ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'e Yunancada " gezegen " anlamına gelen kelimeden planet adı verilmiştir. Güneş ve ayın hareketi bir yana bırakılırsa, bu cisimlerin uzun zaman süresinde hareketleri gözlendiğinde, bu hareketlerin düzgün olmadığı görülür. Onların bu düzensiz hareketi eski insanların dikkatini gezegenler üzerinde toplamıştı. Bunlar, öteki yıldızlardan daha parlaktır ve parlaklıkları değiştiğinden dünyadan olan uzaklıklarının da değiştiği sanılıyordu. Gezegenlerden her birinin insanların yaşantısı ve heyecanlarıyla ( Venüs aşk ile, Mars savaş ile, .. vb. ) ilgileri olduğu sanılıyordu ve sanki bunlar değişmez yıldızların bölünmez mükemmelliği ile dünyanın devamlı düzensizliği arasında bulunuyorlardı. Donraları, gökyüzü bilimi ile uğraşanlar gezegenlerin durumlarında insanların gelecek hayatları üzerinde bazı belirtiler görmeye başladılar.

Eski astronomların başlıca endişesi, gezegenlerin gözlenen acaip hareketlerine, akla yakın bir açıklama bulmaktı. Bir rivayete göre, Yunan filozofu Eflatun ( M.Ö. 427-347 ) öğrencilerine şu problemleri sormuştur: Yıldızlar dünya etrafında mükemmel dairesel yörüngeler üzerinde hareket ederler, fakat gezegenlerin düzgün olmayan yörüngeler çizdikleri sanılmaktadır. Gezegenlerin üzerinde hareket ettikleri bu yörüngeler, mükemmel dairesel yörüngelerin nasıl bir bileşimidir? Bu sorunun ifadesinde, tüm eğrilerin en mükemmelinin daire olduğu ve bu nedenle gök cisimlerinin hareketlerini tek başına açıklayabileceği inancı açıkça görülmektedir. Bir çok yüzyıllar astronomların gayretleri, hiç değilse kısmen bu soruya cevap vermeye harcamıştır.



İLK GEZEGEN SİSTEMLERİ



Eflatun'un öğrencilerinden Eudoxus, gezegenlerin hareketlerini her birinin merkezi dünya olan bir hareketli küreler kümesi ile açıklamaya çalıştı.

Polonyalı astronom Nicolaus Copernicus ( 1473 de doğmuştur ) Ptolemy sisteminin çok karışık olduğu kanısındaydı.

Copernicus, dünyanın günde bir devir yaparak döndüğünü düşündükten sonra, gezegenler sisteminin merkezini dünya alacak yerde güneş alarak gezegenlerin yörüngelerinin büyük ölçüde basitleştirilebileceğini bulmuştu. Böylece dünya ne evrenin merkezi oluyor, ne de duruyordu.

1546 da doğmuş olan Danimarkalı astronomi bilgini Tycho Brahe, basitliğine rağmen Copernicus sistemini kabul edememişti. Bunun yerine, güneşin dünya etrafında ve diğer gezegenlerin de güneş etrafında döndüğü gelişmiş bir jeosantrik sistem ileri sürdü.

1571 de doğmuş olan Johannes Kepler, Tycho Brahe'nin zıttı bir kimseydi. Tycho çok büyük mekanik yeteneğe ve hünere sahipti fakat matematiğe karşı ilgisi azdı. Kepler, bir deneyci olarak beceriksizdi ama matematiğin gücüne hayran olmuş bir kimseydi. Sayıların gücüne karşı duyduğu bu derin saygı ile eski Yunanlılara taklaşıyor, sayısal bilmeceler çok ilgisini çekiyordu.

Kepler astronomiye çok önemli ilerlemeler getirdi. O, Tycho Brahe'nin göz kamaştırıcı denel veri çizgilerini basit, anlaşılır bir eğriler ve kurallar sistemi haline getirdi. Kepler'in bu sistemi ona " Göklerin Kanun Yapıcısı " adını kazandırdı.

İşte, Kepler'in bulduğu üç kanunun ifadeleri:

I . Her gezegen, odaklarından birinde güneş bulunan eliptik bir yörünge üzerinde hareket eder.

II. Güneşi gezegene birleştiren doğru parçası, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.

III. R2 / T2 oranı bütün gezegenler için aynıdır. Eğer bu sabit orana K dersek, üçüncü kanun

R2 / T2 = K şeklinde yazılabilir.

Kepler'in üç kanunu gezegenlerin yörüngelerini, hem Ptolemy'nin hem de Copernicus'un daireler üzerinde hareket eden daireler karmaşık sistemlerinden, daha doğru olarak verir.

serdar218 - avatarı
serdar218
Ziyaretçi
12 Nisan 2010       Mesaj #3
serdar218 - avatarı
Ziyaretçi
teşekkürler ama 5 tne falan warmış ama heralde onlar arasındaki büyüklük küçüklük ??????????????????
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Nisan 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana 1 saat içinde doğadaki temel kuvvetler ve açıklamarı lazım lütfen yardım edin dönem ödevimi yapmam lazım
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
24 Nisan 2010       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

bana 1 saat içinde doğadaki temel kuvvetler ve açıklamarı lazım lütfen yardım edin dönem ödevimi yapmam lazım

Doğadaki Temel Kuvvetler



* Elektromanyetik kuvvet ile güçlü ve zayıf nükleer kuvvetler daha ileriki sınıflarda ayrıntılı inceleneceğinden bu kuvvetlerin ayrıntısına girilmez.



Bir cismi çektiğimiz zaman uyguladığımız kuvvetin cisme etki eden tek kuvvet olduğundan emin olamayız.

Bazen cisme etki eden kuvvetlerin kaynağı hemen görülmez veya bunlar cismin hareketinin sonucu olarak çıkabilirler. Örneğin bir balonun yüzeyini iten rüzgar bir kuvvet uygulayabilir ve uçmasına engel olmak için balonu zıt yönde çekmemiz gerekir. Hava durgun olsa bile balonu hareket ettirdiğimizde hava balonun hareketine engel olmaya çalışan bir kuvvetin doğmasına yol açar. Balon hareket halinde iken ivmesi uyguladığımız kuvvet tarafından verilen ivme değildir; bileşke kuvvetin verdiği ivmedir. Bileşke kuvvet sıfır ise ivme sıfırdır ve balon sabit hızla hareket eder.

Balonun bulunduğu yerde düzenli olarak esen bir rüzgarın uyguladığı kuvveti balona bağlı ipteki elastik halkanın gerilmesini ölçerek bulabiliriz. Bu kuvvet rüzgarın hızı ile artar. Hepimizin bildiği gibi, rüzgar ne denli hızlı eserse o denli kuvvetlidir. Balonu hava içinde çekerek hareket ettirirsek ivmeyi veren bileşke kuvveti bulmak için uyguladığımız kuvvetten havanın oluşturduğu kuvveti çıkarmamız gerekir.

Bir cismi bir yüzey üzerinde hareket ettirmeye çalışırsak sürtünme kuvvetleri doğar. Balonu hava içinde çektiğimizde ortaya çıkan engelleyici kuvvetlerden farklı olarak, sürtünme kuvvetleri cismin hızına hemen hemen hiç bağlı değildir. Eski Yunanlıları sabit bir hareket için bir kuvvete gerek olduğu sonucuna götüren hiç kuşkusuz, sürtünme kuvvetlerinin her yerde bulunmasıydı. Sabit hareket için gerekli kuvvet sürtünme kuvvetine ve hava direncine eşit ve zıt yönlüdür; ancak bileşke kuvvet sıfırdır.

Kuvveti hareketin nedeni olarak alma düşüncesi çok değerlidir; çünkü verilen bir durumda nasıl bir hareket oluşacağını önceden kestirmemizi sağlar. Her ne zaman aynı durum doğarsa, aynı kuvvetler tekrar tekrar ortaya çıkar. Bazı kuvvetler hareketten bağımsızdır. Örneğin bir cismin ağırlığı olan yerçekimi kuvveti, cisim hareket etsin veya etmesin, gelecek bölümde göreceğimiz gibi, hep aynıdır. Çoğrafi konumumuzu bilyorsak üzerimize ne kadar bir yerçekimi kuvveti etkileyeceğini bilir ve düşen bir cismin hareketini önceden kestirebiliriz. Öteki kuvvetler cismin bir başka cisme göre hareketine bağlıdır. Karşılaştığımız temel sorunlardan bir tanesi doğadaki kuvvetleri öğrenmektir. Böylece gözlediğimiz kuvvetleri hareketi önceden kestirmekte ve mekanik araçların planlanmasında kullanabiliriz.



* Newton’un Genel Çekim bağıntısı verilerek çekim kuvvetinin kütleye ve uzaklığa bağlılığı irdelenecektir.

Gece gökyüzünde Büyük Ayı'yı tanımayan pekaz kişi vardır. Gökyüzünün en göze çarpan özelliği, Büyük Ayı gibi yıldız gruplarının değişmeyen bağıl durumlarını koruyuşudur. Bu yıldızlar sanki dönen büyük bir kürenin iç yüzüne asılmış gibi hareket ederler ve sanki biz onlara bu kürenin merkezindeymişiz gibi bakarız. Bu " değişmez yıldızlar " fonu üzerinde güneş ve ay, sanki dünya etrafında başka başka hızlarla dönen başka kürelere bağlıymış gibi, düzgün olarak hareket ederler. Bu görüşe göre büyük ve hareketsiz olan dünya, gök cisimleri maddesinden yapılmış ve dünya etrafında dönen bir evrenin merkezinde bulunur. Böyle bir evrene " jeosantrik " ( yer merkezli ) evren denir.

Değişmez yıldızlar arasında, hareket ediyor gibi görünen, yedi gök cismi eski insanlarca biliniyordu. Güneş ve ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'e Yunancada " gezegen " anlamına gelen kelimeden planet adı verilmiştir. Güneş ve ayın hareketi bir yana bırakılırsa, bu cisimlerin uzun zaman süresinde hareketleri gözlendiğinde, bu hareketlerin düzgün olmadığı görülür. Onların bu düzensiz hareketi eski insanların dikkatini gezegenler üzerinde toplamıştı. Bunlar, öteki yıldızlardan daha parlaktır ve parlaklıkları değiştiğinden dünyadan olan uzaklıklarının da değiştiği sanılıyordu. Gezegenlerden her birinin insanların yaşantısı ve heyecanlarıyla ( Venüs aşk ile, Mars savaş ile, .. vb. ) ilgileri olduğu sanılıyordu ve sanki bunlar değişmez yıldızların bölünmez mükemmelliği ile dünyanın devamlı düzensizliği arasında bulunuyorlardı. Donraları, gökyüzü bilimi ile uğraşanlar gezegenlerin durumlarında insanların gelecek hayatları üzerinde bazı belirtiler görmeye başladılar.

Eski astronomların başlıca endişesi, gezegenlerin gözlenen acaip hareketlerine, akla yakın bir açıklama bulmaktı. Bir rivayete göre, Yunan filozofu Eflatun ( M.Ö. 427-347 ) öğrencilerine şu problemleri sormuştur: Yıldızlar dünya etrafında mükemmel dairesel yörüngeler üzerinde hareket ederler, fakat gezegenlerin düzgün olmayan yörüngeler çizdikleri sanılmaktadır. Gezegenlerin üzerinde hareket ettikleri bu yörüngeler, mükemmel dairesel yörüngelerin nasıl bir bileşimidir? Bu sorunun ifadesinde, tüm eğrilerin en mükemmelinin daire olduğu ve bu nedenle gök cisimlerinin hareketlerini tek başına açıklayabileceği inancı açıkça görülmektedir. Bir çok yüzyıllar astronomların gayretleri, hiç değilse kısmen bu soruya cevap vermeye harcamıştır.



İLK GEZEGEN SİSTEMLERİ



Eflatun'un öğrencilerinden Eudoxus, gezegenlerin hareketlerini her birinin merkezi dünya olan bir hareketli küreler kümesi ile açıklamaya çalıştı.

Polonyalı astronom Nicolaus Copernicus ( 1473 de doğmuştur ) Ptolemy sisteminin çok karışık olduğu kanısındaydı.

Copernicus, dünyanın günde bir devir yaparak döndüğünü düşündükten sonra, gezegenler sisteminin merkezini dünya alacak yerde güneş alarak gezegenlerin yörüngelerinin büyük ölçüde basitleştirilebileceğini bulmuştu. Böylece dünya ne evrenin merkezi oluyor, ne de duruyordu.

1546 da doğmuş olan Danimarkalı astronomi bilgini Tycho Brahe, basitliğine rağmen Copernicus sistemini kabul edememişti. Bunun yerine, güneşin dünya etrafında ve diğer gezegenlerin de güneş etrafında döndüğü gelişmiş bir jeosantrik sistem ileri sürdü.

1571 de doğmuş olan Johannes Kepler, Tycho Brahe'nin zıttı bir kimseydi. Tycho çok büyük mekanik yeteneğe ve hünere sahipti fakat matematiğe karşı ilgisi azdı. Kepler, bir deneyci olarak beceriksizdi ama matematiğin gücüne hayran olmuş bir kimseydi. Sayıların gücüne karşı duyduğu bu derin saygı ile eski Yunanlılara taklaşıyor, sayısal bilmeceler çok ilgisini çekiyordu.

Kepler astronomiye çok önemli ilerlemeler getirdi. O, Tycho Brahe'nin göz kamaştırıcı denel veri çizgilerini basit, anlaşılır bir eğriler ve kurallar sistemi haline getirdi. Kepler'in bu sistemi ona " Göklerin Kanun Yapıcısı " adını kazandırdı.

İşte, Kepler'in bulduğu üç kanunun ifadeleri:

I . Her gezegen, odaklarından birinde güneş bulunan eliptik bir yörünge üzerinde hareket eder.

II. Güneşi gezegene birleştiren doğru parçası, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.

III. R2 / T2 oranı bütün gezegenler için aynıdır. Eğer bu sabit orana K dersek, üçüncü kanun

R2 / T2 = K şeklinde yazılabilir.

Kepler'in üç kanunu gezegenlerin yörüngelerini, hem Ptolemy'nin hem de Copernicus'un daireler üzerinde hareket eden daireler karmaşık sistemlerinden, daha doğru olarak verir.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
24 Nisan 2010       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

bana 1 saat içinde doğadaki temel kuvvetler ve açıklamarı lazım lütfen yardım edin dönem ödevimi yapmam lazım

dogadaki temel kuvvetler
Temel kuvvetler;
  • Kütle çekim kuvveti
  • Elektromanyetik kuvvet
  • Güçlü nükleer kuvvet
  • Zayıf nükleer kuvvet
Bunların hepsi birbirinden farklı şiddete ve etki alanına sahiptir.

Kütleçekimi Kuvveti
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Kütleçekim veya yerçekimi, kütlesi bulunan maddelerin birbirlerine doğru ivmelenme eğilimidir. Elektromanyetik kuvvet, Zayıf ve Güçlü Nükleer Kuvvet ile birlikte doğadaki dört temel kuvveti oluşturur. Kütleçekim, bu dört kuvvet arasında en zayıf olanıdır. Kütleçekimin önemli özellikleri şunlardır:

  • Kütleçekimi kuvveti, bir parçacığın kütlesine etki eder.
  • Kütleçekimi kuvveti, sınırsız bir alanı kapsar.
  • Kuvvet çok zayıftır. Gündelik iki eşyanın bir birine uyguladığı kütleçekim kuvvetini ölçmek günümüz teknolojisi ile mümkün değildir.
  • Kuvvet taşıyıcısı graviton'lardır.
  • Gravitonların spini 2 olduğundan, aynı yüklü gravitonlar birbirini çeker. Zıt yüklü gravitonlar ise bir birlerini iterler.
Evrensel Kütleçekim
Sir Isaac Newton, 1687 yılında yayımladığı Philosophiae Naturalis Principia Mathematica adlı eserinde kütleçekim kuvvetini şöyle tanımlamıştır:

Burada; M1 ve M2 cisimlerin kütleleri, R aralarındaki uzaklık, G ise,

değerinde olan evrensel kütleçekim sabitidir.

Einstein`in Görelilik Kuramı ile Kütle Çekiminin Açıklanması
Maddelerin uzaktan birbirlerine kuvvet uygulaması, başta Newton olmak üzere birçok fizikçiyi rahatsız etmişti. Fakat Newton'un birçok pratik uygulamada geçerli sonuçlar veren fikirleri, 20. yüzyıl'a kadar geçerli kaldı. 20. yüzyılda Alman asıllı fizikçi Albert Einstein, Genel Görelilik kuramında dört boyutlu uzay-zamanın maddenin varlığı ile büküldüğünü (kıvrıldığını), fakat dört boyutlu uzay-zamandaki bu değişikliği sanki bir kuvvet uygulanıyormuş gibi gözlemlediğimizi öne sürdü. Genel Görelilik ile gelen bu açıklama, günümüzde itibar edilen açıklamadır.

Elektromanyetik Kuvvet
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Tanım
Elektrik kuvveti, yüklü iki parçacığın birbirini ittiği (yükleri aynı işaretli ise) ya da bibrirlerini çektiği (yükleri zıt işaretli ise) kuvvettir.
Manyetik kuvvet, elektrik yüklü bir parçacığın manyetik alandan geçerken üzerine etki eden kuvvettir. Bir manyetik alan, bir sarmalın sarımlarında dolaşan elektron örneğinde olduğu gibi, elektrik yüklü parçacıklar hareket ettiğinde ortaya çıkar.
Elektrik kuvveti ve manyetik kuvvet birbirlri ile ilişkilidir. James Clerk Maxwell , 1873'de elektrik ve manyetik kuvvet alanlarının uyduğu eksiksiz denklemleri bulmayı başardı ve böylece günümüzde elektromanyetizma denilen kuramı elde etmiş oldu.


Elektromanyetik kuvvetin temel parçacıklara etki ederken gösterdiği özellikler şu şekilde sıralanabilir.

  • Kuvvet, elektrik yükü üzerine evrensel bir şekilde etkir.
  • Kuvvet, çok büyük bir menzile sahiptir (manyetik alanın yıldızlarası etkisi vardır).
  • Kuvvet oldukça zayıftır. Kuvvetin şiddeti, elektron yükünün karesinin 2hc (2 x Planck sabiti x ışık hızı)'na bölümüne eşittir. Bu oran yaklaşık 1/137,036 dır.
  • Bu kuvvetin taşıyıcısı, durgun kütlesi sıfır, spini 1 olan ve foton denilen bir parçacıktır. Fotonun kendisinin elektrik yükü yoktur.
Tarihçe
Tarihte elektrik ve manyetizmanın ilk etkileri Çinliler ve Yunanlar tarafından incelenmiştir. Yunanlar bir parça kehribarın sürtüldüğünde bazı nesneleri çektiğini gözlemlemiştir (Elektron kelimesi kehribarın yunanca karşılığından türemiştir). Daha sonra Oersted, Coulomb, Ampere, Biot, Savart ve Gauss'un teorik ve deneysel çalışmalarıyla elektrik ve manyetizma ile ilgili gelişmeler sağlanmıştır. Deneysel açıdan elektrik ve manyetizmaya en büyük katkının Michael Faraday tarafından yapıldığı söylenebilir. Bütün bu bilim adamlarınca biriktirilen bilgiler James Clerk Maxwell tarafından dört denklem altında toplanmıştır. Bu denklemler Maxwell denklemleri olarak bilinir ve kuantumfiziği öncesi bilinen bütün elektrik ve manyetik görüngüleri açıklamaktadır.

Güçlü Nükleer Kuvvet veya Güçlü Etkileşim
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Kuarklar ve gluonlar arasındaki etkileşim güçlü etkileşim olarak adlandırılır ve bu etkileşim kuvantum renkdinamiği kuramı (QCD) ile betimlenir. Güçlü etkileşim, gluonlar tarafından taşınan ve kuarklar ile karşı-kuarklara, ayrıca gluonların kendilerine etki eden kuvvettir.
Güçlü etkileşim doğrudan temel parçacıklara etki ediyor olmasına rağmen bu kuvvet hadronlar arasındaki nükleer kuvvet olarak da karşımıza çıkar. Güçlü etkileşime giren parçacıkların doğrudan gözlemlenmesinin olanaksız olduğu pek çok serbest quark gözlemleme çalışmasının başarısızlıkla sonuçlanması sonucu anlaşılmıştır. Sadece hadronların gözlemlenebilmesi görüngüsü asimptotik özgürlük kuramı ile açıklanır.

Tarihçe
1970'li yıllara kadar Proton ve nötronlar'ın temel parçacıklar olduğu düşünülüyordu ve kuvvetli etkileşim ifadesi bugün nükleer kuvvet olarak bildiğimiz çekirdek içi kuvvetler için kullanılmaktaydı. Gözlemlenen kuvvet aslında kuvvetli etkileşiminin mezon ve baryonlar, yani hadronlar üzerindeki kalıntı etkileri idi. Bu kuvvet atom çekirdeğindeki protonlar arasındaki elektrostatik itme kuvvetini yenerek çekirdeği bir arada tutabilecek kadar güçlü olmalıydı; bu nedenle çekirdek içi etkileşim, güçlü etkileşim olarak adlandırıldı. Kuarkların keşfini ile birlikte bilimadamları kuvvetin protonlara değil, onları oluşturan kuark ve gluonlara etki ettiğini anladılar. Farkın anlaşılmasının ardından eski kavram kalıntı güçlü etkileşim, yeni kavram ise renk kuvveti olarak adlandırıldı.

Ayrıntılar
Parçacık fiziğinde standart modelin bir kısmı olan kuvantum renkdinamiği, SU(3) olarak adlandırılan yerel (ayar) simetri grubu üzerine kurulu bir Abelyen olmayan ayar kuramıdır. Güçlü etkileşimin kuvveti güçlü bağlaşım sabiti ile belirlenir. Bağlaşım sabiti etkileşen parçacıkların renk yüküne ve aralarındaki mesafenin/etkileşim enerjisinin büyüklüğüne göre değişir. Kuarklar ve gluonlar renk yükü taşıyan ve dolayısıyla güçlü etkileşime girebilen yegane temel parçacıklardır.

Zayıf Nükleer Kuvvet veya Zayıf Etkileşim
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Zayıf kuvvet, ya da zayıf nükleer kuvvet, pek çok parçacığın ve hatta pek çok atom çekirdeğinin kararsız olmasından sorumludur. Zayıf kuvvetin etki ettiği parçacık, bozunarak, kendisiyle akraba bir parçacığa dönüşür. Bu esnada bir elektron ile bir nötrino çiftini ortaya çıkartır.
Enrico Fermi, 1930'ların ortasında zayıf kuvvet için genel bir formül buldu. Daha sonra teori, George Sudarshan, Robert Marshak, Murray Gell-Mann ve Richard Feynman tarafından geliştirildi.

  • Kuvvet her parçacığa evrensel bir şekilde etki eder. Şiddeti her parçacık için aynıdır.
  • Çok kısa menzillidir.
  • Adından da anlaşılacağı üzere, kuvvet oldukça zayıftır.
  • Zayıf kuvveti taşıyıcıları W+, W-'dir. Bu parçacıklar 1980'lerin başında bulunmuştur. Spinleri 1, kütleleri çok büyüktür. Ayrıca yüksüz akım taşıyıcısı Z0 da zayıf kuvvet taşıyıcılarından biridir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eflatun'un öğrencilerinden Eudoxus, gezegenlerin hareketlerini her birinin merkezi dünya olan bir hareketli küreler kümesi ile açıklamaya çalıştı.

Polonyalı astronom Nicolaus Copernicus ( 1473 de doğmuştur ) Ptolemy sisteminin çok karışık olduğu kanısındaydı.

Copernicus, dünyanın günde bir devir yaparak döndüğünü düşündükten sonra, gezegenler sisteminin merkezini dünya alacak yerde güneş alarak gezegenlerin yörüngelerinin büyük ölçüde basitleştirilebileceğini bulmuştu. Böylece dünya ne evrenin merkezi oluyor, ne de duruyordu.

1546 da doğmuş olan Danimarkalı astronomi bilgini Tycho Brahe, basitliğine rağmen Copernicus sistemini kabul edememişti. Bunun yerine, güneşin dünya etrafında ve diğer gezegenlerin de güneş etrafında döndüğü gelişmiş bir jeosantrik sistem ileri sürdü.

1571 de doğmuş olan Johannes Kepler, Tycho Brahe'nin zıttı bir kimseydi. Tycho çok büyük mekanik yeteneğe ve hünere sahipti fakat matematiğe karşı ilgisi azdı. Kepler, bir deneyci olarak beceriksizdi ama matematiğin gücüne hayran olmuş bir kimseydi. Sayıların gücüne karşı duyduğu bu derin saygı ile eski Yunanlılara taklaşıyor, sayısal bilmeceler çok ilgisini çekiyordu.

Kepler astronomiye çok önemli ilerlemeler getirdi. O, Tycho Brahe'nin göz kamaştırıcı denel veri çizgilerini basit, anlaşılır bir eğriler ve kurallar sistemi haline getirdi. Kepler'in bu sistemi ona " Göklerin Kanun Yapıcısı " adını kazandırdı.

İşte, Kepler'in bulduğu üç kanunun ifadeleri:

I . Her gezegen, odaklarından birinde güneş bulunan eliptik bir yörünge üzerinde hareket eder.

II. Güneşi gezegene birleştiren doğru parçası, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.

III. R2 / T2 oranı bütün gezegenler için aynıdır. Eğer bu sabit orana K dersek, üçüncü kanun


Kaynak: Doğadaki temel kuvvetler nedir, büyüklüklerine göre dizilişleri nasıldır?
veysi - avatarı
veysi
Ziyaretçi
27 Haziran 2013       Mesaj #8
veysi - avatarı
Ziyaretçi
doğada en güçlü kuvvet nedir

Benzer Konular

13 Mart 2010 / Misafir Cevaplanmış
16 Ocak 2018 / Misafir Fizik
15 Aralık 2014 / selen sarı Soru-Cevap