Bir bireyin ne olacağını kalıtımı ve çevresi belirler.Her iki faktörde gelişmenin her basamağında canlı üzerinde etkisini gösterir.Farklı ortamlarda bir canlının fenotipi değişebilir.Bu değişiklik kalıtsal değildir.Çünkü bu sırada genler değişmez ,sadece genlerin işleyişi değişir.Çevre faktörlerinin (sıcaklık,ışık,nem,besin…) canlının fenotipinde meydana getirdiği değişikliklere modifikasyon demiştik.Canlının görülen özellikleri (fenotipi) kalıtım ve çevrenin etkisi altındadır.Bunu bir örnekle açıklarsak ;himalaya tipi tavşanların doğal
kürk rengi beyaz fakat ayakları ve kuyrukları siyahtır.Himalaya tavşanlarının beyaz kürkü traş edilip soğuğa bırakılırsa vücudunda siyah renkli kılların çıktığı
görülür.Bu örnektende anlaşılacağı gibi kalıtımda çevrede bireyin gözlenen özellikleridir.
Çevreden etkilenmeyen kalıtsal karakterlerde vardır.Örneğin kan grubu,renk körlüğü,kulak memesinin yapışık veya serbest olması gibi.
DOĞAL SELEKSİYON VE EVRİM
Bir türdeki canlıların sayısı ürümeyle geometrik dizi şeklinde arttığı
halde doğadaki sayıları sabit kalır.Bunun nedeni çevre ve kalıtımdır.Yaşamsal faliyetler için gerekli olan besin,barınak,su,ışık gibi çevre faktörleri,canlılar arasında yaşama savaşına neden olur.Bu savaşta başarılı olanlar yaşamlarını sürdürür.Başarılı olamayanlarsa ölür.
H.B.D.Kettlewell(ketvel)çevreye bağlı olarak güve keleklerinde nasıl değişim olduğunu 1950′li yıllardan açıklamıştır.1800′lü yılların ortasına kadar ortamdaki güve kelebekleri açık renkliydi.Ağaç gövdeleride açık renkliydi ve likenlerle kaplıydı.Böyle bir ortamda açık renkli güve
kelebeklerinin kuşlar tarafından fark edilip avlanması zordu.Sanayi devrimiyle birlikte,kirliliğe duyarlı likenler,ortadan kalkmış,ağaç gövdeleri is ve kurumla kaplanmıştı.
İngiltere’nin Manchester bölgesinde bu güve kelebeklerinin ilk siyah renkli kelebeği 1848 yılında yakalanmıştır.1895 yılına gelindiğindeyse bu güve kelebeklerinin %98′i siyah renkli bireylerden
oluşmaktaydı.Bu çevre şartlarına uyum sağlayan güve kelebeklerinin yaşama şansı artarken,diğerlerinki ise azalmıştır.
Her türün bireyleri arasında mutasyonlar sonucu bir takım değişmeler olur.Mutasyonlar sonucu değişime uğrayan canlılardan ortam koşullarına
uyanların yaşama şansı artar.Örneğin;DDT adı verilen ziraat ilacının ilk kullanıldığı yıllarda hemen hemen bütün böcekler öldü.Ancak çok az bir kısmı
,kalıtsal özelliklerinden dolayı zarar görmediler.Bu özellikteki böceklerin sayısı zamanla arttı.
Canlıların yaşama şansını çevre belirler.Yaşanılan ortama uyum sağlayan canlılar o ortamda yaşayabilir.Uyum sağlayamayanlarsa yok olur.Bu olaya doğal seleksiyon denir.
Çeşitli yöntemlerle insanların yararı için daha verimli bitki ve hayvan ırklarının elde edilmesinde uygulanan seçilime yapay seleksiyon denir.Uzun yıllar
önce yaşamış canlılardan,mutasyonlar ve doğal seleksiyonlar sonunda değişerek bugün yaşayan canlıların oluşmasına evrimleşme denir.Evrim teorisi,türlerin uzun bir zaman süreci içerisinde
kalıtsal yönden farklılaşarak ortam koşullarına uyum sağlayan yeni türlerin oluştuğunu savunur.Lamarck sonradan kazanılmış,kalıtsal olmayan karakterlerin gelecek kuşaklara aktarılması yoluyla evrimleşme
olduğunu düşünmüştür.Doğal seleksiyon yoluyla evrimleşme olayının gerçekleştiğini savunan ilk bilim adamı ise Charles Darwin’dir.Darwin’e göre mutasyonlar sonucunda yeni karakterler kazanmış
olan canlılardan çevre koşullarına uyum gösterenler yaşarken uyum gösteremeyenler yaşamlarını sürdüremeyerek ortadan kalkarlar.
LAMARCK’A GÖRE:
Eskiden zürafaların boyunları kısaydı.Ağaçların yaprakarına yetişebilmek için sık sık boyunlarını uzatıyorlardı.Bu nedenle boyunları
gittikçe uzadı.Bunların yavrularının boyunları daha uzundu.Bunlarda besin sağlamak için boyunların sık sık uzatıyorlardı.Boyunun sık sık uzaması,bugün yaşayan zürafaların boyunlarının uzun olması ile sonuçlandı.
DARWİN’E GÖRE:
Eskiden zürafaları boyunları farklı uzunluklardaydı.Bu farklılık kalıtsal yapılardan kaynaklanıyordu.Doğal seleksiyon sonucunda uzun boyunlu olanlar hayatta
kaldı.Kısa boyunlu olanlar ise yaşayamadı.En sonunda,yalnızca uzun boyunlu zürafalar hayatta kalabildi ve bunlar çoğalarak gelecek kuşaklarda uzun boyunlu zürafaların ortamda yaygınlaşmasına neden oldular.