Arama

Türkiye'de üretilen ürünlerin ülke ekonomisine ve toplumumuza katkıları nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Mayıs 2014 Gösterim: 34.870 Cevap: 10
elif_irem - avatarı
elif_irem
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #1
elif_irem - avatarı
Ziyaretçi
türkiye de üretilen ürünlerin ülke ekonomisine ve toplumumuza katkıları nelerdir?
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Alıntı
elif_irem adlı kullanıcıdan alıntı

türkiye de üretilen ürünlerin ülke ekonomisine ve toplumumuza katkıları nelerdir?

TÜRKİYE DE TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
Türkiye tarım ve hayvancılık bakımından bölge ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Tarım üretimi yıllar bazında giderek artmaktadır. Ülke gerek coğrafi ve gerekse iklim sartları yönünden tarım ürünleri üretmeye çok elverişli olduğu içintarımsal üretimde ve özellikle gıda maddeleri üretiminde dünya üzerinde kendi kendine yeterli az sayıda ülkeden biridir. Sektördeki üretim artışı özellikle 1963 yılında başlayan planlı dönemle birlikte hızlanmış ve yıllık büyüme hızı uzun dönemde ortalama %3.3 olarak gerçekleşmistir. Bu oran aynı dönemlerdeki ortalama yıllık nüfus artis hızının (%2.2) üzerindedir. Planlı dönem öncesinde üretim artışı büyük ölçüde ekim alanlarının artmasina ve hayvan sayısının çoğalmasına baglı iken 1963 yılından sonraki artış tarım teknikleri ve girdi kullanımındaki olumlu gelişmelere ve dolayısıyla verimlilikteki yükselişe bağlıdır. Verimlilik ikinci üretim üretim tekniğinin gelişmesi kimyasal gübre tarımsal ilaçlar sulama suni tohumlama yem damızlık hayvan sayısı ile mekanizasyon gibi üretim girdilerindeki artişa baglı olarak zaman içinde artmıştır. 1990 yılından sonra özel sektörün tohumluk alımındaki olumlu faaliyetleri bitkisel ürünler verimliliğinin artışında etken bir faktör olmuştur. Yine aynı dönemde hayvancılık alanında verim artırıcı suni tohumlama hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadelede de önemli basarilar elde edilmistir.
Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye dünyanın toprak açısından büyük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alan 1998 yilinda 27 milyon hektara ulaşmıştır. Ekili ve dikili alanın %78.9'unda kuru tarım ve %21.1'inde sulu tarım yapılmaktadır. 1998 yılı verilerine göre tarımsal üretimin %68.6'si bitkisel ürünler %23.7'si hayvancılık%4.5'i ormancılık ve %2.1'i de su ürünlerinden oluşmaktadır.
TARIMSAL REFORM VE TARIMDA YENİDEN YAPILANMA PROGRAMI
1999 Yılı verilerine göre tarım sektörü Milli gelirin % 14’ünü
İstihdamın % 45’ ini İhracatın % 11’ini oluşturmaktadır. Ancak toplam ihracattaki tarımsal sanayi ürünleri payı da tarim ürünleri ihracatı olarak değerlendirildiğinde tarım sektörünün payı %60’lar gibi yüksek bir orana ulaşmaktadır.
TARIM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMLI SORUNLARI
- Tarım sektöründe özellikle üreticilerle ilgili düzenli bir kayıt sistemi ve desteklemeler için sıhhatli veri tabanı bulunmamaktadır.
- Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi ve bu kurumlar arasındaki koordinasyon yetersizliği bütünlüğü ve sürekliliği sağlayacak tarımsal politikaların oluşmasını engellemektedir.
- Uygulanan yanlış destekleme politikaları sonucu ürünlerin serbest piyasada pazarlanma şansı azalmış bu ise müdahale alımı yapan KİT’ lerin büyük miktarda görev zararıyla karşılasmasına neden olmuştur.
- Tarımsal üretimde kendine yeterlilik tartışılır hale gelmiş ve ülkemiz tarımsal ürünlerde net ithalatçı konumuna gelmiştir.
- Üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratilmiş tarimsal üretim faaliyeti cazip bir geçim alanı olmaktan çıkmıştır.
- Bu durum çiftçi gelirlerini düşürmüş böylece de köyden kente göçü hızlandırmıştır.
- Üreticilerin ekonomik ve sosyal yönden güçlenmesini sağlayacak örgütlenme yeterince gerçekleşmemiştir.
- Mevcut destekleme sisteminde arzu edilen destekler çiftçiye ulaştırılamamış ve yönlendirici olamamıştır.
- Çiftçilerin gelir dağılımı bozulmuş bölgelerin farklı ekolojik yapısı nedeniyle de bölgeler arası gelir farklılığı daha da artmıştır.
- Önemli bir doğal kaynak olan topraklarımız korunamamış 1998 yılı sonu itibariyle 1.5 milyon hektar alan tarım dışına çıkmıştır.
- Toprak - su - bitki ilişkileriyle ilgili birimlerin dahi son yapılanmada Bakanlık dışında bırakılması önemli bir eksiklik olmuştur.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar olan mer’a alanları amaç dışı kullanım yüzünden son yıllarda 12 milyon hektara düşerken bilinçsiz otlatma ve yanlış kullanım sonucu da meraların verimi azalmıştır.
- Uygulanan destekleme politikalarıyla tarımın alt sektörleri arasında denge kurulamamış hayvancılık sektörü tamamen ihmal edilmiştir.
- Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) Et-Balık Kurumu ve Yem sanayii gibi tarımsal KİT’lerin rehabilite edilmeden ve üretimlerinin devamlılığı garanti altına alınmadan özelleştirilmesi bunların tamamına yakınının faaliyetlerinin durmasına dolayısıyla da hayvancılığın gerilemesine neden olmuştur.
- Tütün çay seker pancarı ve fındık gibi bazı tarımsal ürünlerde talep fazlasıayçiçeği soya gibi yağlı tohumlu bitkiler başta olmak üzere mısır yem bitkileri ve hayvansal ürünlerden özellikle kırmızı et üretiminde büyük miktarda talep açığı ortaya çıkmıstır.
- Tarimsal üretimde istenilen kalite ve verim artışı sağlanamamış dış ticarette tarımın uluslararası rekabet gücü çok zayıflamıştır.
- Bakanlığın fonksiyonel bazdaki mevcut teşkilat yapısı tarım sektörüne götürülecek hizmeti zamanında ve istenilen seviyede yürütülmesine uygun olmayıp günün şartlarına cevap vermekten uzaktır.
- Ülkemizde tarım ürünleri sigorta sistemi istenen seviyede geliştirilememiştir
- Üreticinin ekonomik durumunun gün geçtikçe bozulduğu fakirleştiği borçlarını ödeyemediği borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattığı ve tarımsal üretimden kaçar hale geldiği bir gerçektir.
- Yeni yüzyılda tarım sektörünü sorunlarını çözerek uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülükler çerçevesinde başta "Avrupa Birliği" olmak üzere diğer ülkelerle rekabet edebilecek yapıya kavuşturmaktır.
Bu hedeflere ulaşırken öncelikle verimlilik sürdürülebilirlik katılımcılıkörgütlülük ve saydamlık ilkeleri geçerli olacaktir.
Desteleme politikalarıyla tarım sektöründe yapının çok sayıda küçük işletmeler yerine entansif üretime doğru yönlendirilmesi esas alınacaktır.
Türkiye Avrupa Birliği’ ne üyeliği hedeflemiş olup Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin aday adaylığı kesinleşmiştir. Bu bakımdan ülkemizin tarım politikalarını belirlerken ülke sartlarının yanında Avrupa Birliği’ nin Ortak Tarım Politikalarına olan uyumunu da gözetmek gerekmektedir.
Türkiye gerekli reformları yapıp tarım sektöründeki yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeden tam üyeliğe geçtiği takdirde tarım ürünlerinin serbest dolaşımı tarım sektörümüzün bugünkü yapısıyla Avrupa Birliği ile rekabet gücünü zayıflatacak ve Türkiye tarım ürünlerinde Avrupa Birliği’ ne açık bir pazar haline gelecektir. Bu durum Türk çiftçisinin üretimden çekilmesine neden olacaktır.
TARIM VE HAYVANCILIĞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Sanayileşerek gelişen toplumların ekonomilerinde bilindiği gibi tarım sektörünün payı diğer sektörleringelişmesine parelel olarak giderek düşmektedir.
Tarım sektörü Comhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.

Tarım sektörünün önemi :
Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması
Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması
Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması
Sanayiye sermaye aktarması
İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması
Bu gibi nedenlerden dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

Türkiye toplam 779 milyon hektar alana sahip olup bu alanın yaklaşık &'sını ormanlar%16'sını çayır ve otlaklar %35'ini de tarımalanları oluşturmaktadır.
Türkiye'nin tarım yapabilen toprakları Arazi Kullanım Yetenek Sınıflandırmasına göre sınıflandırıldığında birinci sınıf arazi miktarı 48 milyon hektar ikinci sınıf arazi miktarı 59 milyon hektar üçüncü sınıf arazi miktarı 62 milyon hektar ve dördüncü sınıf arazi miktarı ise 46 milyon hektardır.
Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alanların yaklaşık 85 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olupbunun ancak 4.4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların %16.5'inde sulu tarım yapılırken %835' inde kuru tarım yapılmaktadır.
Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze 1404 bin hektar alanda meyve 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlırisk ve belirsizliği oldukça yüksek bir ekonomik faaliyettir. Bu özelliğinden dolayı tüm ülkeler tarıma özel ilgi göstererek tarım politikalarını belirlemişlerdir.
Özellikle Gelişmiş ülkeler gıda güvencelerini garanti altına almak için tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemiş ve hiç bir zaman kendi insanlarının beslenmesini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır. Bundan dolayı dünyada tarımı gelişmemiş gelişmiş ülke yoktur.
Ülkelerin geleceğini ilgilendiren oldukça stratejik (beslenme gibi) önemi olan bu sektör aynı zamanda diğer sektörlere hammadde sağlamaktadır
Bizim gibi gelişme yolundaki ülkelerde ise önemi bir kat daha fazladır. Tarım sadece sektörü değil ürettiği temel ürünler nedeniyle tüm ülaaai doğrudan etkilemektedir. Bugün 65 milyona yaklaşan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılayarak nesillerin devam etmesini sağlaması nedeniyle çok önemli bir konumdadır. Diğer yandan ülke ekonomisine ve istihdama da büyük katkı sağlamaktadır.
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizdede genel olarak tarım politikasının amacı
-Artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılaması
-Üretim düzeyi ve verimin artırılması
-Üretimde doğal etkenlerin etkisinin azaltılması
-Tarımsal ürünlerde kendine yeterlilik seviyesinin yükseltilmesi
-Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması
-Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve
-Kırsal kesimin kalkınması dır.
1950-1960 yılları arasında liberal ekonomi yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte tarıma dönük devlet desteği ve korumacılık devam etmiştir. Planlı dönemde de bazı politika değişikliklerine rağmen tarıma yönelik destekler sürdürülmüştür.

Bugün dünyânın hayvancılık bakımından ilerlemiş ülkelerinde yetiştirilen hayvanların sayısından çok verim dereceleri önemli yer tutmuştur.
Türkiye'nin tabiat ve iklim şartları bakımından hayvancılığa elverişli olduğu söylenebilir. Bu arada bölgeler göz önüne alınacak olursa Doğu Anadolu Bölgesi geniş otlaklarıyla hayvancılığın en yaygın olduğu kesimdir. Bu bölgede daha çok koyun ve sığır yetiştirilir.
Ülkemizde hayvan sayısı yüksek olmakla birlikte hayvan yeminin büyük ölçüde mer'a ve samana dayanması hastalıklarla mücâdele ve pazarlama imkânlarının sınırlı oluşu hayvan yemleri ile hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler yüzünden hayvancılığın iktisâdiyönden arzu edildiği şekilde geliştiği söylenemez.
Türkiye'nin konumu ve değişik ekolojik yöreleri hayvancılığa elverişli olup ülke harekete geçirilmemiş büyük potansiyellere sâhip bulunmaktadır. Hayvancılık alanında sayı bakımından zengin çeşitli hayvan varlığı bulunmaktadır ama bunların içinde soyları iyileştirilememiş düşük verimli yerli ırklar çoğunluktadır. Öte yandan bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdîdi çayır ve mer'aların tarıma açılmış olması yem bitkileri üretiminin yetersizliği ve yem açığının bulunması bu kesimin başlıca problemleri olarak dikkati çekmektedir.
Türkiye'nin hayvan nüfusu dünyâ ülkeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Hayvancılığı etkileyen şartlar: Hayvancılığı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen şartlar şunardır:
1.Hayvan soyunun ve türlerinin iyileştirilmesi çalışmaları
2.Tabii otlakların durumu ve yem üretimi.
Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de hayvanların çeşitliliği ve sayısı tek başına önemli değildir. Sayıları kadar verimliliği de önemlidir. Bununla ilgili olarak şöyle bir örnek verelim. Yurdumuzda en iyi cins ineklerin yıllık ortalama süt verimi 700-800 öteki cinslerin ise 150-500 kilogramdır. Fakat iyi hayvan cinslerinin beslendiği bazı ülkelerden F.Almanya'da bu miktar 3000 Hollanda ve Danimarka'da ise 4000-5000 kilogramı bulur. Et verimide aynı özelliği gösterir.
Son yıllarda tarım alanlarının genişletilmesi tarım ürünleri bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu durum mera ve çayırların azalmasına yol açarak hayvan besleme imkanlarını azaltmıştır.
Bununla birlikte bazı yıllarda kuraklık yüzünden ot ve yem bitkileri yetersiz kalmakta bu da hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. Kuraklığın üst üste olduğu yıllarda bu durum daha da kötüleşir.
Bu sebeple son yıllarda yem bitkileri şekerpancarı küsbesi gibi hayvan yami olarak kullanılan fabrika artıkları üretimine önem verilmektedir.
1.Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı
Türkiye ekonomik yapı bakımından tarıma dayanan bir ülkedir. Tarım sektörü üretimle ilgili sektörler iççinde en büyük payı almaktadır. Gayri Sâfi millî hasılaya %20.5' lik bir katkısı vardır. Ülkenin %35' i işlenen tarım arazisidir. Ancak bugün tarım arâzisi olarak işlenen toprakların sınırlarına yaklaşmıştır. Türkiye nüfûsunun büyük bir bölümü kır kesiminde yaşamakta ve gelirini tarımdan sağlamaktadır. Tarım sektörüne ayrılan kamu yatırımlarının %60' ını sulama yatırımları meydana getirmektedir.
Türkiye çeşitli iklim kuşaklarının etkisi altında bulunan ve bu yüzden tropikal iklim bitkileri hâricinde dünyâda en çok bitki türüne sahip ülkelerden biridir. Ekilen tarım arâzileri içinde hububat ekiliş alanı %49' a varan bir oranla baş sırayı almaktadır. Bunun ardındansa endüstri bitkileri ve yağlı tohumlar gelmektedir. Buğday arpa çavdar yulaf mısır darı pirinçmahlut kuşyemi bakla bezelye nohut fasulye mercimek soya fasulyesi börülce ve burçak başlıca hububat ve baklagil çeşitleridir. Sekiz milyon hektar civârında bulunan nadasalanlarının azaltılması için Tarım ve Orman Bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu bu miktar devamlı azalmaktadır. Bu alanlarda baklagil ve yer bitkilerinin münâvebeye sokulmasıyla hem insan beslenmesinde hem de hayvan yemi olarak çok önemli olan bu ürünlerde önemli üretim artışı sağlanmaktadır. Çorum - Çankırı bölgesinde yapılan proje çalışmaları sonuçları bu konuda önemli kazançların sağlanacağını göstermiş bulunmaktadır. Nitekim bu proje başlangıcında bölgede %40 - 45 olan nadas alanları %25' e indirilmiş ve burada münâvebeye sokulan mercimek ve nohut üretimindeki artışlar çiftçi gelirlerini ve ihrâcât imkanlarını arttırmış böylece ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanmıştır.
Büyük ölçüde sulu tarıma dayalı olarak üretimi yapılan sanâyi bitkilerinin beslenmemizdesanâyiye hammadde sağlamasında ve ihracatta önemli yeri bulunmaktadır. Toplam bitki üretimine ayrılan arâzilerin yaklaşık % 7' sini ve toplam üretimin de %25' ini sanâyi bitkileri meydana getirmektedir.
Tütün pamuk şekerpancarı patates kenevir başlıca sanâyi ürünlerimizi meydana getirmektedir.
Özellikle tütün üretiminde tesirli denetim ve teknik yardım hizmetlerinin çiftçilere götürülerek tütün ekim alanlarının genişletilmesi yerine verim kalite artışı ve ihracaata önem verilmesişekerpancarı üretimindeyse şeker ithaline meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türkiye'de pamuk gerek üretici ve gerekse sanâyi sektörü ve dış ticâret bakımından geniş bir kesimi ilgilendiren tarıma dayalı dokuma sanâyimizin hammaddesi olan ihtiyaç duyulan döviz gelirinin 1/4' ünü tek başına sağlayan ve aynı zamanda ülkenin bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan sanâyi bitkisidir.
Türkiye meyve ve sebze potansiyeli bakımından dünyânın sayılı ülkeleri arasındadır. Üç yanı denizlerle çevrili olan ve akarsu ve gölleriyle geniş bir su ürünleri potansiyeli olan Türkiye için su ürünleri önemli bir faaliyet koludur. Fakat su ürünlerinin kişi başına yıllık tüketimi oldukça düşüktür. Ülkenin orman varlığı 1994 yılı îtibâriyle 20.200.000 hektar dolayındadır. Genellikle yüksek artma gücüne sâhip hızlı büyüyen türdeki ağaçların yetiştirilmesine hız verilmektedir. Bunun için okaliptüs ve kavak ağaçları bolca yetiştirilmektedir.
1923 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın %40'ını oluşturan tarım sektörü bu oranını çok küçük değişikliklerle 1970 li yıllara kadar getirmiştir.1980 yılında %25'e 1990 yılında %17'ye ve 1999 yılındada %13.8'e düşmüştür.Yetmiş altı yıllık dönemde tarımın GSMH içindeki payı yaklaşık %63 oranında düşmüştür. Bu düşmeye rağmen bugün bile ülkemiz ekonomisinde tarımın payı diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek oranda bulunmaktadır.
Ülkemizdeki istatistiklerden edinilen bilgilere göre toplam istihdamın bugün yaklaşık %45'idiğer bir ifade ile 9.6 milyon kişi tarım sektöründe istihdam etmektedir.
1960'larda ve 1970'lerde izlenen gelişme stratejisinde sanayiye önem verilmişti. Bu politikada tarım destekleyici bir rol oynuyordu. Tarımsal politikalar ucuz ve yeterli gıda maddesi ile sanayi için hammadde sağlamaya yönelikti.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
elif_irem adlı kullanıcıdan alıntı

türkiye de üretilen ürünlerin ülke ekonomisine ve toplumumuza katkıları nelerdir?

TÜRKİYE DE TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
Türkiye tarım ve hayvancılık bakımından bölge ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Tarım üretimi yıllar bazında giderek artmaktadır. Ülke gerek coğrafi ve gerekse iklim sartları yönünden tarım ürünleri üretmeye çok elverişli olduğu içintarımsal üretimde ve özellikle gıda maddeleri üretiminde dünya üzerinde kendi kendine yeterli az sayıda ülkeden biridir. Sektördeki üretim artışı özellikle 1963 yılında başlayan planlı dönemle birlikte hızlanmış ve yıllık büyüme hızı uzun dönemde ortalama %3.3 olarak gerçekleşmistir. Bu oran aynı dönemlerdeki ortalama yıllık nüfus artis hızının (%2.2) üzerindedir. Planlı dönem öncesinde üretim artışı büyük ölçüde ekim alanlarının artmasina ve hayvan sayısının çoğalmasına baglı iken 1963 yılından sonraki artış tarım teknikleri ve girdi kullanımındaki olumlu gelişmelere ve dolayısıyla verimlilikteki yükselişe bağlıdır. Verimlilik ikinci üretim üretim tekniğinin gelişmesi kimyasal gübre tarımsal ilaçlar sulama suni tohumlama yem damızlık hayvan sayısı ile mekanizasyon gibi üretim girdilerindeki artişa baglı olarak zaman içinde artmıştır. 1990 yılından sonra özel sektörün tohumluk alımındaki olumlu faaliyetleri bitkisel ürünler verimliliğinin artışında etken bir faktör olmuştur. Yine aynı dönemde hayvancılık alanında verim artırıcı suni tohumlama hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadelede de önemli basarilar elde edilmistir.
Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye dünyanın toprak açısından büyük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alan 1998 yilinda 27 milyon hektara ulaşmıştır. Ekili ve dikili alanın %78.9'unda kuru tarım ve %21.1'inde sulu tarım yapılmaktadır. 1998 yılı verilerine göre tarımsal üretimin %68.6'si bitkisel ürünler %23.7'si hayvancılık%4.5'i ormancılık ve %2.1'i de su ürünlerinden oluşmaktadır.
TARIMSAL REFORM VE TARIMDA YENİDEN YAPILANMA PROGRAMI
1999 Yılı verilerine göre tarım sektörü Milli gelirin % 14’ünü
İstihdamın % 45’ ini İhracatın % 11’ini oluşturmaktadır. Ancak toplam ihracattaki tarımsal sanayi ürünleri payı da tarim ürünleri ihracatı olarak değerlendirildiğinde tarım sektörünün payı %60’lar gibi yüksek bir orana ulaşmaktadır.
TARIM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMLI SORUNLARI
- Tarım sektöründe özellikle üreticilerle ilgili düzenli bir kayıt sistemi ve desteklemeler için sıhhatli veri tabanı bulunmamaktadır.
- Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi ve bu kurumlar arasındaki koordinasyon yetersizliği bütünlüğü ve sürekliliği sağlayacak tarımsal politikaların oluşmasını engellemektedir.
- Uygulanan yanlış destekleme politikaları sonucu ürünlerin serbest piyasada pazarlanma şansı azalmış bu ise müdahale alımı yapan KİT’ lerin büyük miktarda görev zararıyla karşılasmasına neden olmuştur.
- Tarımsal üretimde kendine yeterlilik tartışılır hale gelmiş ve ülkemiz tarımsal ürünlerde net ithalatçı konumuna gelmiştir.
- Üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratilmiş tarimsal üretim faaliyeti cazip bir geçim alanı olmaktan çıkmıştır.
- Bu durum çiftçi gelirlerini düşürmüş böylece de köyden kente göçü hızlandırmıştır.
- Üreticilerin ekonomik ve sosyal yönden güçlenmesini sağlayacak örgütlenme yeterince gerçekleşmemiştir.
- Mevcut destekleme sisteminde arzu edilen destekler çiftçiye ulaştırılamamış ve yönlendirici olamamıştır.
- Çiftçilerin gelir dağılımı bozulmuş bölgelerin farklı ekolojik yapısı nedeniyle de bölgeler arası gelir farklılığı daha da artmıştır.
- Önemli bir doğal kaynak olan topraklarımız korunamamış 1998 yılı sonu itibariyle 1.5 milyon hektar alan tarım dışına çıkmıştır.
- Toprak - su - bitki ilişkileriyle ilgili birimlerin dahi son yapılanmada Bakanlık dışında bırakılması önemli bir eksiklik olmuştur.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar olan mer’a alanları amaç dışı kullanım yüzünden son yıllarda 12 milyon hektara düşerken bilinçsiz otlatma ve yanlış kullanım sonucu da meraların verimi azalmıştır.
- Uygulanan destekleme politikalarıyla tarımın alt sektörleri arasında denge kurulamamış hayvancılık sektörü tamamen ihmal edilmiştir.
- Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) Et-Balık Kurumu ve Yem sanayii gibi tarımsal KİT’lerin rehabilite edilmeden ve üretimlerinin devamlılığı garanti altına alınmadan özelleştirilmesi bunların tamamına yakınının faaliyetlerinin durmasına dolayısıyla da hayvancılığın gerilemesine neden olmuştur.
- Tütün çay seker pancarı ve fındık gibi bazı tarımsal ürünlerde talep fazlasıayçiçeği soya gibi yağlı tohumlu bitkiler başta olmak üzere mısır yem bitkileri ve hayvansal ürünlerden özellikle kırmızı et üretiminde büyük miktarda talep açığı ortaya çıkmıstır.
- Tarimsal üretimde istenilen kalite ve verim artışı sağlanamamış dış ticarette tarımın uluslararası rekabet gücü çok zayıflamıştır.
- Bakanlığın fonksiyonel bazdaki mevcut teşkilat yapısı tarım sektörüne götürülecek hizmeti zamanında ve istenilen seviyede yürütülmesine uygun olmayıp günün şartlarına cevap vermekten uzaktır.
- Ülkemizde tarım ürünleri sigorta sistemi istenen seviyede geliştirilememiştir
- Üreticinin ekonomik durumunun gün geçtikçe bozulduğu fakirleştiği borçlarını ödeyemediği borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattığı ve tarımsal üretimden kaçar hale geldiği bir gerçektir.
- Yeni yüzyılda tarım sektörünü sorunlarını çözerek uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülükler çerçevesinde başta "Avrupa Birliği" olmak üzere diğer ülkelerle rekabet edebilecek yapıya kavuşturmaktır.
Bu hedeflere ulaşırken öncelikle verimlilik sürdürülebilirlik katılımcılıkörgütlülük ve saydamlık ilkeleri geçerli olacaktir.
Desteleme politikalarıyla tarım sektöründe yapının çok sayıda küçük işletmeler yerine entansif üretime doğru yönlendirilmesi esas alınacaktır.
Türkiye Avrupa Birliği’ ne üyeliği hedeflemiş olup Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin aday adaylığı kesinleşmiştir. Bu bakımdan ülkemizin tarım politikalarını belirlerken ülke sartlarının yanında Avrupa Birliği’ nin Ortak Tarım Politikalarına olan uyumunu da gözetmek gerekmektedir.
Türkiye gerekli reformları yapıp tarım sektöründeki yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeden tam üyeliğe geçtiği takdirde tarım ürünlerinin serbest dolaşımı tarım sektörümüzün bugünkü yapısıyla Avrupa Birliği ile rekabet gücünü zayıflatacak ve Türkiye tarım ürünlerinde Avrupa Birliği’ ne açık bir pazar haline gelecektir. Bu durum Türk çiftçisinin üretimden çekilmesine neden olacaktır.
TARIM VE HAYVANCILIĞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Sanayileşerek gelişen toplumların ekonomilerinde bilindiği gibi tarım sektörünün payı diğer sektörleringelişmesine parelel olarak giderek düşmektedir.
Tarım sektörü Comhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.

Tarım sektörünün önemi :
Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması
Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması
Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması
Sanayiye sermaye aktarması
İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması
Bu gibi nedenlerden dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

Türkiye toplam 779 milyon hektar alana sahip olup bu alanın yaklaşık &'sını ormanlar%16'sını çayır ve otlaklar %35'ini de tarımalanları oluşturmaktadır.
Türkiye'nin tarım yapabilen toprakları Arazi Kullanım Yetenek Sınıflandırmasına göre sınıflandırıldığında birinci sınıf arazi miktarı 48 milyon hektar ikinci sınıf arazi miktarı 59 milyon hektar üçüncü sınıf arazi miktarı 62 milyon hektar ve dördüncü sınıf arazi miktarı ise 46 milyon hektardır.
Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alanların yaklaşık 85 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olupbunun ancak 4.4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların %16.5'inde sulu tarım yapılırken %835' inde kuru tarım yapılmaktadır.
Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze 1404 bin hektar alanda meyve 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlırisk ve belirsizliği oldukça yüksek bir ekonomik faaliyettir. Bu özelliğinden dolayı tüm ülkeler tarıma özel ilgi göstererek tarım politikalarını belirlemişlerdir.
Özellikle Gelişmiş ülkeler gıda güvencelerini garanti altına almak için tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemiş ve hiç bir zaman kendi insanlarının beslenmesini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır. Bundan dolayı dünyada tarımı gelişmemiş gelişmiş ülke yoktur.
Ülkelerin geleceğini ilgilendiren oldukça stratejik (beslenme gibi) önemi olan bu sektör aynı zamanda diğer sektörlere hammadde sağlamaktadır
Bizim gibi gelişme yolundaki ülkelerde ise önemi bir kat daha fazladır. Tarım sadece sektörü değil ürettiği temel ürünler nedeniyle tüm ülaaai doğrudan etkilemektedir. Bugün 65 milyona yaklaşan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılayarak nesillerin devam etmesini sağlaması nedeniyle çok önemli bir konumdadır. Diğer yandan ülke ekonomisine ve istihdama da büyük katkı sağlamaktadır.
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizdede genel olarak tarım politikasının amacı
-Artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılaması
-Üretim düzeyi ve verimin artırılması
-Üretimde doğal etkenlerin etkisinin azaltılması
-Tarımsal ürünlerde kendine yeterlilik seviyesinin yükseltilmesi
-Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması
-Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve
-Kırsal kesimin kalkınması dır.
1950-1960 yılları arasında liberal ekonomi yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte tarıma dönük devlet desteği ve korumacılık devam etmiştir. Planlı dönemde de bazı politika değişikliklerine rağmen tarıma yönelik destekler sürdürülmüştür.

Bugün dünyânın hayvancılık bakımından ilerlemiş ülkelerinde yetiştirilen hayvanların sayısından çok verim dereceleri önemli yer tutmuştur.
Türkiye'nin tabiat ve iklim şartları bakımından hayvancılığa elverişli olduğu söylenebilir. Bu arada bölgeler göz önüne alınacak olursa Doğu Anadolu Bölgesi geniş otlaklarıyla hayvancılığın en yaygın olduğu kesimdir. Bu bölgede daha çok koyun ve sığır yetiştirilir.
Ülkemizde hayvan sayısı yüksek olmakla birlikte hayvan yeminin büyük ölçüde mer'a ve samana dayanması hastalıklarla mücâdele ve pazarlama imkânlarının sınırlı oluşu hayvan yemleri ile hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler yüzünden hayvancılığın iktisâdiyönden arzu edildiği şekilde geliştiği söylenemez.
Türkiye'nin konumu ve değişik ekolojik yöreleri hayvancılığa elverişli olup ülke harekete geçirilmemiş büyük potansiyellere sâhip bulunmaktadır. Hayvancılık alanında sayı bakımından zengin çeşitli hayvan varlığı bulunmaktadır ama bunların içinde soyları iyileştirilememiş düşük verimli yerli ırklar çoğunluktadır. Öte yandan bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdîdi çayır ve mer'aların tarıma açılmış olması yem bitkileri üretiminin yetersizliği ve yem açığının bulunması bu kesimin başlıca problemleri olarak dikkati çekmektedir.
Türkiye'nin hayvan nüfusu dünyâ ülkeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Hayvancılığı etkileyen şartlar: Hayvancılığı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen şartlar şunardır:
1.Hayvan soyunun ve türlerinin iyileştirilmesi çalışmaları
2.Tabii otlakların durumu ve yem üretimi.
Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de hayvanların çeşitliliği ve sayısı tek başına önemli değildir. Sayıları kadar verimliliği de önemlidir. Bununla ilgili olarak şöyle bir örnek verelim. Yurdumuzda en iyi cins ineklerin yıllık ortalama süt verimi 700-800 öteki cinslerin ise 150-500 kilogramdır. Fakat iyi hayvan cinslerinin beslendiği bazı ülkelerden F.Almanya'da bu miktar 3000 Hollanda ve Danimarka'da ise 4000-5000 kilogramı bulur. Et verimide aynı özelliği gösterir.
Son yıllarda tarım alanlarının genişletilmesi tarım ürünleri bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu durum mera ve çayırların azalmasına yol açarak hayvan besleme imkanlarını azaltmıştır.
Bununla birlikte bazı yıllarda kuraklık yüzünden ot ve yem bitkileri yetersiz kalmakta bu da hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. Kuraklığın üst üste olduğu yıllarda bu durum daha da kötüleşir.
Bu sebeple son yıllarda yem bitkileri şekerpancarı küsbesi gibi hayvan yami olarak kullanılan fabrika artıkları üretimine önem verilmektedir.
1.Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı
Türkiye ekonomik yapı bakımından tarıma dayanan bir ülkedir. Tarım sektörü üretimle ilgili sektörler iççinde en büyük payı almaktadır. Gayri Sâfi millî hasılaya %20.5' lik bir katkısı vardır. Ülkenin %35' i işlenen tarım arazisidir. Ancak bugün tarım arâzisi olarak işlenen toprakların sınırlarına yaklaşmıştır. Türkiye nüfûsunun büyük bir bölümü kır kesiminde yaşamakta ve gelirini tarımdan sağlamaktadır. Tarım sektörüne ayrılan kamu yatırımlarının %60' ını sulama yatırımları meydana getirmektedir.
Türkiye çeşitli iklim kuşaklarının etkisi altında bulunan ve bu yüzden tropikal iklim bitkileri hâricinde dünyâda en çok bitki türüne sahip ülkelerden biridir. Ekilen tarım arâzileri içinde hububat ekiliş alanı %49' a varan bir oranla baş sırayı almaktadır. Bunun ardındansa endüstri bitkileri ve yağlı tohumlar gelmektedir. Buğday arpa çavdar yulaf mısır darı pirinçmahlut kuşyemi bakla bezelye nohut fasulye mercimek soya fasulyesi börülce ve burçak başlıca hububat ve baklagil çeşitleridir. Sekiz milyon hektar civârında bulunan nadasalanlarının azaltılması için Tarım ve Orman Bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu bu miktar devamlı azalmaktadır. Bu alanlarda baklagil ve yer bitkilerinin münâvebeye sokulmasıyla hem insan beslenmesinde hem de hayvan yemi olarak çok önemli olan bu ürünlerde önemli üretim artışı sağlanmaktadır. Çorum - Çankırı bölgesinde yapılan proje çalışmaları sonuçları bu konuda önemli kazançların sağlanacağını göstermiş bulunmaktadır. Nitekim bu proje başlangıcında bölgede %40 - 45 olan nadas alanları %25' e indirilmiş ve burada münâvebeye sokulan mercimek ve nohut üretimindeki artışlar çiftçi gelirlerini ve ihrâcât imkanlarını arttırmış böylece ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanmıştır.
Büyük ölçüde sulu tarıma dayalı olarak üretimi yapılan sanâyi bitkilerinin beslenmemizdesanâyiye hammadde sağlamasında ve ihracatta önemli yeri bulunmaktadır. Toplam bitki üretimine ayrılan arâzilerin yaklaşık % 7' sini ve toplam üretimin de %25' ini sanâyi bitkileri meydana getirmektedir.
Tütün pamuk şekerpancarı patates kenevir başlıca sanâyi ürünlerimizi meydana getirmektedir.
Özellikle tütün üretiminde tesirli denetim ve teknik yardım hizmetlerinin çiftçilere götürülerek tütün ekim alanlarının genişletilmesi yerine verim kalite artışı ve ihracaata önem verilmesişekerpancarı üretimindeyse şeker ithaline meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türkiye'de pamuk gerek üretici ve gerekse sanâyi sektörü ve dış ticâret bakımından geniş bir kesimi ilgilendiren tarıma dayalı dokuma sanâyimizin hammaddesi olan ihtiyaç duyulan döviz gelirinin 1/4' ünü tek başına sağlayan ve aynı zamanda ülkenin bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan sanâyi bitkisidir.
Türkiye meyve ve sebze potansiyeli bakımından dünyânın sayılı ülkeleri arasındadır. Üç yanı denizlerle çevrili olan ve akarsu ve gölleriyle geniş bir su ürünleri potansiyeli olan Türkiye için su ürünleri önemli bir faaliyet koludur. Fakat su ürünlerinin kişi başına yıllık tüketimi oldukça düşüktür. Ülkenin orman varlığı 1994 yılı îtibâriyle 20.200.000 hektar dolayındadır. Genellikle yüksek artma gücüne sâhip hızlı büyüyen türdeki ağaçların yetiştirilmesine hız verilmektedir. Bunun için okaliptüs ve kavak ağaçları bolca yetiştirilmektedir.
1923 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın %40'ını oluşturan tarım sektörü bu oranını çok küçük değişikliklerle 1970 li yıllara kadar getirmiştir.1980 yılında %25'e 1990 yılında %17'ye ve 1999 yılındada %13.8'e düşmüştür.Yetmiş altı yıllık dönemde tarımın GSMH içindeki payı yaklaşık %63 oranında düşmüştür. Bu düşmeye rağmen bugün bile ülkemiz ekonomisinde tarımın payı diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek oranda bulunmaktadır.
Ülkemizdeki istatistiklerden edinilen bilgilere göre toplam istihdamın bugün yaklaşık %45'idiğer bir ifade ile 9.6 milyon kişi tarım sektöründe istihdam etmektedir.
1960'larda ve 1970'lerde izlenen gelişme stratejisinde sanayiye önem verilmişti. Bu politikada tarım destekleyici bir rol oynuyordu. Tarımsal politikalar ucuz ve yeterli gıda maddesi ile sanayi için hammadde sağlamaya yönelikti.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hayvancılık(kümes, büyükbaş, küçükbaş) ve balıkçılığın türkiye ekonomisine katkıları nelerdir????
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKİYE DE TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
Türkiye tarım ve hayvancılık bakımından bölge ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Tarım üretimi yıllar bazında giderek artmaktadır. Ülke gerek coğrafi ve gerekse iklim sartları yönünden tarım ürünleri üretmeye çok elverişli olduğu içintarımsal üretimde ve özellikle gıda maddeleri üretiminde dünya üzerinde kendi kendine yeterli az sayıda ülkeden biridir. Sektördeki üretim artışı özellikle 1963 yılında başlayan planlı dönemle birlikte hızlanmış ve yıllık büyüme hızı uzun dönemde ortalama %3.3 olarak gerçekleşmistir. Bu oran aynı dönemlerdeki ortalama yıllık nüfus artis hızının (%2.2) üzerindedir. Planlı dönem öncesinde üretim artışı büyük ölçüde ekim alanlarının artmasina ve hayvan sayısının çoğalmasına baglı iken 1963 yılından sonraki artış tarım teknikleri ve girdi kullanımındaki olumlu gelişmelere ve dolayısıyla verimlilikteki yükselişe bağlıdır. Verimlilik ikinci üretim üretim tekniğinin gelişmesi kimyasal gübre tarımsal ilaçlar sulama suni tohumlama yem damızlık hayvan sayısı ile mekanizasyon gibi üretim girdilerindeki artişa baglı olarak zaman içinde artmıştır. 1990 yılından sonra özel sektörün tohumluk alımındaki olumlu faaliyetleri bitkisel ürünler verimliliğinin artışında etken bir faktör olmuştur. Yine aynı dönemde hayvancılık alanında verim artırıcı suni tohumlama hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadelede de önemli basarilar elde edilmistir.
Türkiye dünyanın toprak açısından büyük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alan 1998 yilinda 27 milyon hektara ulaşmıştır. Ekili ve dikili alanın %78.9'unda kuru tarım ve %21.1'inde sulu tarım yapılmaktadır. 1998 yılı verilerine göre tarımsal üretimin %68.6'si bitkisel ürünler %23.7'si hayvancılık%4.5'i ormancılık ve %2.1'i de su ürünlerinden oluşmaktadır.
TARIMSAL REFORM VE TARIMDA YENİDEN YAPILANMA PROGRAMI
1999 Yılı verilerine göre tarım sektörü Milli gelirin % 14’ünü
İstihdamın % 45’ ini İhracatın % 11’ini oluşturmaktadır. Ancak toplam ihracattaki tarımsal sanayi ürünleri payı da tarim ürünleri ihracatı olarak değerlendirildiğinde tarım sektörünün payı %60’lar gibi yüksek bir orana ulaşmaktadır.
TARIM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMLI SORUNLARI
- Tarım sektöründe özellikle üreticilerle ilgili düzenli bir kayıt sistemi ve desteklemeler için sıhhatli veri tabanı bulunmamaktadır.
- Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi ve bu kurumlar arasındaki koordinasyon yetersizliği bütünlüğü ve sürekliliği sağlayacak tarımsal politikaların oluşmasını engellemektedir.
- Uygulanan yanlış destekleme politikaları sonucu ürünlerin serbest piyasada pazarlanma şansı azalmış bu ise müdahale alımı yapan KİT’ lerin büyük miktarda görev zararıyla karşılasmasına neden olmuştur.
- Tarımsal üretimde kendine yeterlilik tartışılır hale gelmiş ve ülkemiz tarımsal ürünlerde net ithalatçı konumuna gelmiştir.
- Üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratilmiş tarimsal üretim faaliyeti cazip bir geçim alanı olmaktan çıkmıştır.
- Bu durum çiftçi gelirlerini düşürmüş böylece de köyden kente göçü hızlandırmıştır.
- Üreticilerin ekonomik ve sosyal yönden güçlenmesini sağlayacak örgütlenme yeterince gerçekleşmemiştir.
- Mevcut destekleme sisteminde arzu edilen destekler çiftçiye ulaştırılamamış ve yönlendirici olamamıştır.
- Çiftçilerin gelir dağılımı bozulmuş bölgelerin farklı ekolojik yapısı nedeniyle de bölgeler arası gelir farklılığı daha da artmıştır.
- Önemli bir doğal kaynak olan topraklarımız korunamamış 1998 yılı sonu itibariyle 1.5 milyon hektar alan tarım dışına çıkmıştır.
- Toprak - su - bitki ilişkileriyle ilgili birimlerin dahi son yapılanmada Bakanlık dışında bırakılması önemli bir eksiklik olmuştur.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar olan mer’a alanları amaç dışı kullanım yüzünden son yıllarda 12 milyon hektara düşerken bilinçsiz otlatma ve yanlış kullanım sonucu da meraların verimi azalmıştır.
- Uygulanan destekleme politikalarıyla tarımın alt sektörleri arasında denge kurulamamış hayvancılık sektörü tamamen ihmal edilmiştir.
- Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) Et-Balık Kurumu ve Yem sanayii gibi tarımsal KİT’lerin rehabilite edilmeden ve üretimlerinin devamlılığı garanti altına alınmadan özelleştirilmesi bunların tamamına yakınının faaliyetlerinin durmasına dolayısıyla da hayvancılığın gerilemesine neden olmuştur.
- Tütün çay seker pancarı ve fındık gibi bazı tarımsal ürünlerde talep fazlasıayçiçeği soya gibi yağlı tohumlu bitkiler başta olmak üzere mısır yem bitkileri ve hayvansal ürünlerden özellikle kırmızı et üretiminde büyük miktarda talep açığı ortaya çıkmıstır.
- Tarimsal üretimde istenilen kalite ve verim artışı sağlanamamış dış ticarette tarımın uluslararası rekabet gücü çok zayıflamıştır.
- Bakanlığın fonksiyonel bazdaki mevcut teşkilat yapısı tarım sektörüne götürülecek hizmeti zamanında ve istenilen seviyede yürütülmesine uygun olmayıp günün şartlarına cevap vermekten uzaktır.
- Ülkemizde tarım ürünleri sigorta sistemi istenen seviyede geliştirilememiştir
- Üreticinin ekonomik durumunun gün geçtikçe bozulduğu fakirleştiği borçlarını ödeyemediği borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattığı ve tarımsal üretimden kaçar hale geldiği bir gerçektir.
- Yeni yüzyılda tarım sektörünü sorunlarını çözerek uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülükler çerçevesinde başta "Avrupa Birliği" olmak üzere diğer ülkelerle rekabet edebilecek yapıya kavuşturmaktır.
Bu hedeflere ulaşırken öncelikle verimlilik sürdürülebilirlik katılımcılıkörgütlülük ve saydamlık ilkeleri geçerli olacaktir.
Desteleme politikalarıyla tarım sektöründe yapının çok sayıda küçük işletmeler yerine entansif üretime doğru yönlendirilmesi esas alınacaktır.
Türkiye Avrupa Birliği’ ne üyeliği hedeflemiş olup Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin aday adaylığı kesinleşmiştir. Bu bakımdan ülkemizin tarım politikalarını belirlerken ülke sartlarının yanında Avrupa Birliği’ nin Ortak Tarım Politikalarına olan uyumunu da gözetmek gerekmektedir.
Türkiye gerekli reformları yapıp tarım sektöründeki yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeden tam üyeliğe geçtiği takdirde tarım ürünlerinin serbest dolaşımı tarım sektörümüzün bugünkü yapısıyla Avrupa Birliği ile rekabet gücünü zayıflatacak ve Türkiye tarım ürünlerinde Avrupa Birliği’ ne açık bir pazar haline gelecektir. Bu durum Türk çiftçisinin üretimden çekilmesine neden olacaktır.
TARIM VE HAYVANCILIĞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Sanayileşerek gelişen toplumların ekonomilerinde bilindiği gibi tarım sektörünün payı diğer sektörleringelişmesine parelel olarak giderek düşmektedir.
Tarım sektörü Comhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.

Tarım sektörünün önemi :
Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması
Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması
Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması
Sanayiye sermaye aktarması
İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması
Bu gibi nedenlerden dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

Türkiye toplam 779 milyon hektar alana sahip olup bu alanın yaklaşık &'sını ormanlar%16'sını çayır ve otlaklar %35'ini de tarımalanları oluşturmaktadır.
Türkiye'nin tarım yapabilen toprakları Arazi Kullanım Yetenek Sınıflandırmasına göre sınıflandırıldığında birinci sınıf arazi miktarı 48 milyon hektar ikinci sınıf arazi miktarı 59 milyon hektar üçüncü sınıf arazi miktarı 62 milyon hektar ve dördüncü sınıf arazi miktarı ise 46 milyon hektardır.
Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alanların yaklaşık 85 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olupbunun ancak 4.4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların %16.5'inde sulu tarım yapılırken %835' inde kuru tarım yapılmaktadır.
Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze 1404 bin hektar alanda meyve 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlırisk ve belirsizliği oldukça yüksek bir ekonomik faaliyettir. Bu özelliğinden dolayı tüm ülkeler tarıma özel ilgi göstererek tarım politikalarını belirlemişlerdir.
Özellikle Gelişmiş ülkeler gıda güvencelerini garanti altına almak için tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemiş ve hiç bir zaman kendi insanlarının beslenmesini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır. Bundan dolayı dünyada tarımı gelişmemiş gelişmiş ülke yoktur.
Ülkelerin geleceğini ilgilendiren oldukça stratejik (beslenme gibi) önemi olan bu sektör aynı zamanda diğer sektörlere hammadde sağlamaktadır
Bizim gibi gelişme yolundaki ülkelerde ise önemi bir kat daha fazladır. Tarım sadece sektörü değil ürettiği temel ürünler nedeniyle tüm ülaaai doğrudan etkilemektedir. Bugün 65 milyona yaklaşan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılayarak nesillerin devam etmesini sağlaması nedeniyle çok önemli bir konumdadır. Diğer yandan ülke ekonomisine ve istihdama da büyük katkı sağlamaktadır.
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizdede genel olarak tarım politikasının amacı
-Artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılaması
-Üretim düzeyi ve verimin artırılması
-Üretimde doğal etkenlerin etkisinin azaltılması
-Tarımsal ürünlerde kendine yeterlilik seviyesinin yükseltilmesi
-Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması
-Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve
-Kırsal kesimin kalkınması dır.
1950-1960 yılları arasında liberal ekonomi yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte tarıma dönük devlet desteği ve korumacılık devam etmiştir. Planlı dönemde de bazı politika değişikliklerine rağmen tarıma yönelik destekler sürdürülmüştür.

Bugün dünyânın hayvancılık bakımından ilerlemiş ülkelerinde yetiştirilen hayvanların sayısından çok verim dereceleri önemli yer tutmuştur.
Türkiye'nin tabiat ve iklim şartları bakımından hayvancılığa elverişli olduğu söylenebilir. Bu arada bölgeler göz önüne alınacak olursa Doğu Anadolu Bölgesi geniş otlaklarıyla hayvancılığın en yaygın olduğu kesimdir. Bu bölgede daha çok koyun ve sığır yetiştirilir.
Ülkemizde hayvan sayısı yüksek olmakla birlikte hayvan yeminin büyük ölçüde mer'a ve samana dayanması hastalıklarla mücâdele ve pazarlama imkânlarının sınırlı oluşu hayvan yemleri ile hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler yüzünden hayvancılığın iktisâdiyönden arzu edildiği şekilde geliştiği söylenemez.
Türkiye'nin konumu ve değişik ekolojik yöreleri hayvancılığa elverişli olup ülke harekete geçirilmemiş büyük potansiyellere sâhip bulunmaktadır. Hayvancılık alanında sayı bakımından zengin çeşitli hayvan varlığı bulunmaktadır ama bunların içinde soyları iyileştirilememiş düşük verimli yerli ırklar çoğunluktadır. Öte yandan bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdîdi çayır ve mer'aların tarıma açılmış olması yem bitkileri üretiminin yetersizliği ve yem açığının bulunması bu kesimin başlıca problemleri olarak dikkati çekmektedir.
Türkiye'nin hayvan nüfusu dünyâ ülkeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Hayvancılığı etkileyen şartlar: Hayvancılığı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen şartlar şunardır:
1.Hayvan soyunun ve türlerinin iyileştirilmesi çalışmaları
2.Tabii otlakların durumu ve yem üretimi.
Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de hayvanların çeşitliliği ve sayısı tek başına önemli değildir. Sayıları kadar verimliliği de önemlidir. Bununla ilgili olarak şöyle bir örnek verelim. Yurdumuzda en iyi cins ineklerin yıllık ortalama süt verimi 700-800 öteki cinslerin ise 150-500 kilogramdır. Fakat iyi hayvan cinslerinin beslendiği bazı ülkelerden F.Almanya'da bu miktar 3000 Hollanda ve Danimarka'da ise 4000-5000 kilogramı bulur. Et verimide aynı özelliği gösterir.
Son yıllarda tarım alanlarının genişletilmesi tarım ürünleri bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu durum mera ve çayırların azalmasına yol açarak hayvan besleme imkanlarını azaltmıştır.
Bununla birlikte bazı yıllarda kuraklık yüzünden ot ve yem bitkileri yetersiz kalmakta bu da hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. Kuraklığın üst üste olduğu yıllarda bu durum daha da kötüleşir.
Bu sebeple son yıllarda yem bitkileri şekerpancarı küsbesi gibi hayvan yami olarak kullanılan fabrika artıkları üretimine önem verilmektedir.
1.Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı
Türkiye ekonomik yapı bakımından tarıma dayanan bir ülkedir. Tarım sektörü üretimle ilgili sektörler iççinde en büyük payı almaktadır. Gayri Sâfi millî hasılaya %20.5' lik bir katkısı vardır. Ülkenin %35' i işlenen tarım arazisidir. Ancak bugün tarım arâzisi olarak işlenen toprakların sınırlarına yaklaşmıştır. Türkiye nüfûsunun büyük bir bölümü kır kesiminde yaşamakta ve gelirini tarımdan sağlamaktadır. Tarım sektörüne ayrılan kamu yatırımlarının %60' ını sulama yatırımları meydana getirmektedir.
Türkiye çeşitli iklim kuşaklarının etkisi altında bulunan ve bu yüzden tropikal iklim bitkileri hâricinde dünyâda en çok bitki türüne sahip ülkelerden biridir. Ekilen tarım arâzileri içinde hububat ekiliş alanı %49' a varan bir oranla baş sırayı almaktadır. Bunun ardındansa endüstri bitkileri ve yağlı tohumlar gelmektedir. Buğday arpa çavdar yulaf mısır darı pirinçmahlut kuşyemi bakla bezelye nohut fasulye mercimek soya fasulyesi börülce ve burçak başlıca hububat ve baklagil çeşitleridir. Sekiz milyon hektar civârında bulunan nadasalanlarının azaltılması için Tarım ve Orman Bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu bu miktar devamlı azalmaktadır. Bu alanlarda baklagil ve yer bitkilerinin münâvebeye sokulmasıyla hem insan beslenmesinde hem de hayvan yemi olarak çok önemli olan bu ürünlerde önemli üretim artışı sağlanmaktadır. Çorum - Çankırı bölgesinde yapılan proje çalışmaları sonuçları bu konuda önemli kazançların sağlanacağını göstermiş bulunmaktadır. Nitekim bu proje başlangıcında bölgede %40 - 45 olan nadas alanları %25' e indirilmiş ve burada münâvebeye sokulan mercimek ve nohut üretimindeki artışlar çiftçi gelirlerini ve ihrâcât imkanlarını arttırmış böylece ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanmıştır.
Büyük ölçüde sulu tarıma dayalı olarak üretimi yapılan sanâyi bitkilerinin beslenmemizdesanâyiye hammadde sağlamasında ve ihracatta önemli yeri bulunmaktadır. Toplam bitki üretimine ayrılan arâzilerin yaklaşık % 7' sini ve toplam üretimin de %25' ini sanâyi bitkileri meydana getirmektedir.
Tütün pamuk şekerpancarı patates kenevir başlıca sanâyi ürünlerimizi meydana getirmektedir.
Özellikle tütün üretiminde tesirli denetim ve teknik yardım hizmetlerinin çiftçilere götürülerek tütün ekim alanlarının genişletilmesi yerine verim kalite artışı ve ihracaata önem verilmesişekerpancarı üretimindeyse şeker ithaline meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türkiye'de pamuk gerek üretici ve gerekse sanâyi sektörü ve dış ticâret bakımından geniş bir kesimi ilgilendiren tarıma dayalı dokuma sanâyimizin hammaddesi olan ihtiyaç duyulan döviz gelirinin 1/4' ünü tek başına sağlayan ve aynı zamanda ülkenin bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan sanâyi bitkisidir.
Türkiye meyve ve sebze potansiyeli bakımından dünyânın sayılı ülkeleri arasındadır. Üç yanı denizlerle çevrili olan ve akarsu ve gölleriyle geniş bir su ürünleri potansiyeli olan Türkiye için su ürünleri önemli bir faaliyet koludur. Fakat su ürünlerinin kişi başına yıllık tüketimi oldukça düşüktür. Ülkenin orman varlığı 1994 yılı îtibâriyle 20.200.000 hektar dolayındadır. Genellikle yüksek artma gücüne sâhip hızlı büyüyen türdeki ağaçların yetiştirilmesine hız verilmektedir. Bunun için okaliptüs ve kavak ağaçları bolca yetiştirilmektedir.
1923 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın %40'ını oluşturan tarım sektörü bu oranını çok küçük değişikliklerle 1970 li yıllara kadar getirmiştir.1980 yılında %25'e 1990 yılında %17'ye ve 1999 yılındada %13.8'e düşmüştür.Yetmiş altı yıllık dönemde tarımın GSMH içindeki payı yaklaşık %63 oranında düşmüştür. Bu düşmeye rağmen bugün bile ülkemiz ekonomisinde tarımın payı diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek oranda bulunmaktadır.
Ülkemizdeki istatistiklerden edinilen bilgilere göre toplam istihdamın bugün yaklaşık %45'idiğer bir ifade ile 9.6 milyon kişi tarım sektöründe istihdam etmektedir.
1960'larda ve 1970'lerde izlenen gelişme stratejisinde sanayiye önem verilmişti. Bu politikada tarım destekleyici bir rol oynuyordu. Tarımsal politikalar ucuz ve yeterli gıda maddesi ile sanayi için hammadde sağlamaya yönelikti.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
2000'li yıllar itibariyle iç anadolu bölgesinin tarımsal açıdan ülke ekonomisine katkısı nedir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
söleeee
LORDÆ[ - avatarı
LORDÆ[
Ziyaretçi
7 Ocak 2012       Mesaj #7
LORDÆ[ - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKİYE DE TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
Türkiye tarım ve hayvancılık bakımından bölge ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Tarım üretimi yıllar bazında giderek artmaktadır. Ülke gerek coğrafi ve gerekse iklim sartları yönünden tarım ürünleri üretmeye çok elverişli olduğu içintarımsal üretimde ve özellikle gıda maddeleri üretiminde dünya üzerinde kendi kendine yeterli az sayıda ülkeden biridir. Sektördeki üretim artışı özellikle 1963 yılında başlayan planlı dönemle birlikte hızlanmış ve yıllık büyüme hızı uzun dönemde ortalama %3.3 olarak gerçekleşmistir. Bu oran aynı dönemlerdeki ortalama yıllık nüfus artis hızının (%2.2) üzerindedir. Planlı dönem öncesinde üretim artışı büyük ölçüde ekim alanlarının artmasina ve hayvan sayısının çoğalmasına baglı iken 1963 yılından sonraki artış tarım teknikleri ve girdi kullanımındaki olumlu gelişmelere ve dolayısıyla verimlilikteki yükselişe bağlıdır. Verimlilik ikinci üretim üretim tekniğinin gelişmesi kimyasal gübre tarımsal ilaçlar sulama suni tohumlama yem damızlık hayvan sayısı ile mekanizasyon gibi üretim girdilerindeki artişa baglı olarak zaman içinde artmıştır. 1990 yılından sonra özel sektörün tohumluk alımındaki olumlu faaliyetleri bitkisel ürünler verimliliğinin artışında etken bir faktör olmuştur. Yine aynı dönemde hayvancılık alanında verim artırıcı suni tohumlama hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadelede de önemli basarilar elde edilmistir.
Türkiye dünyanın toprak açısından büyük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alan 1998 yilinda 27 milyon hektara ulaşmıştır. Ekili ve dikili alanın %78.9'unda kuru tarım ve %21.1'inde sulu tarım yapılmaktadır. 1998 yılı verilerine göre tarımsal üretimin %68.6'si bitkisel ürünler %23.7'si hayvancılık%4.5'i ormancılık ve %2.1'i de su ürünlerinden oluşmaktadır.
TARIMSAL REFORM VE TARIMDA YENİDEN YAPILANMA PROGRAMI
1999 Yılı verilerine göre tarım sektörü Milli gelirin % 14’ünü
İstihdamın % 45’ ini İhracatın % 11’ini oluşturmaktadır. Ancak toplam ihracattaki tarımsal sanayi ürünleri payı da tarim ürünleri ihracatı olarak değerlendirildiğinde tarım sektörünün payı %60’lar gibi yüksek bir orana ulaşmaktadır.
TARIM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMLI SORUNLARI
- Tarım sektöründe özellikle üreticilerle ilgili düzenli bir kayıt sistemi ve desteklemeler için sıhhatli veri tabanı bulunmamaktadır.
- Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi ve bu kurumlar arasındaki koordinasyon yetersizliği bütünlüğü ve sürekliliği sağlayacak tarımsal politikaların oluşmasını engellemektedir.
- Uygulanan yanlış destekleme politikaları sonucu ürünlerin serbest piyasada pazarlanma şansı azalmış bu ise müdahale alımı yapan KİT’ lerin büyük miktarda görev zararıyla karşılasmasına neden olmuştur.
- Tarımsal üretimde kendine yeterlilik tartışılır hale gelmiş ve ülkemiz tarımsal ürünlerde net ithalatçı konumuna gelmiştir.
- Üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratilmiş tarimsal üretim faaliyeti cazip bir geçim alanı olmaktan çıkmıştır.
- Bu durum çiftçi gelirlerini düşürmüş böylece de köyden kente göçü hızlandırmıştır.
- Üreticilerin ekonomik ve sosyal yönden güçlenmesini sağlayacak örgütlenme yeterince gerçekleşmemiştir.
- Mevcut destekleme sisteminde arzu edilen destekler çiftçiye ulaştırılamamış ve yönlendirici olamamıştır.
- Çiftçilerin gelir dağılımı bozulmuş bölgelerin farklı ekolojik yapısı nedeniyle de bölgeler arası gelir farklılığı daha da artmıştır.
- Önemli bir doğal kaynak olan topraklarımız korunamamış 1998 yılı sonu itibariyle 1.5 milyon hektar alan tarım dışına çıkmıştır.
- Toprak - su - bitki ilişkileriyle ilgili birimlerin dahi son yapılanmada Bakanlık dışında bırakılması önemli bir eksiklik olmuştur.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar olan mer’a alanları amaç dışı kullanım yüzünden son yıllarda 12 milyon hektara düşerken bilinçsiz otlatma ve yanlış kullanım sonucu da meraların verimi azalmıştır.
- Uygulanan destekleme politikalarıyla tarımın alt sektörleri arasında denge kurulamamış hayvancılık sektörü tamamen ihmal edilmiştir.
- Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) Et-Balık Kurumu ve Yem sanayii gibi tarımsal KİT’lerin rehabilite edilmeden ve üretimlerinin devamlılığı garanti altına alınmadan özelleştirilmesi bunların tamamına yakınının faaliyetlerinin durmasına dolayısıyla da hayvancılığın gerilemesine neden olmuştur.
- Tütün çay seker pancarı ve fındık gibi bazı tarımsal ürünlerde talep fazlasıayçiçeği soya gibi yağlı tohumlu bitkiler başta olmak üzere mısır yem bitkileri ve hayvansal ürünlerden özellikle kırmızı et üretiminde büyük miktarda talep açığı ortaya çıkmıstır.
- Tarimsal üretimde istenilen kalite ve verim artışı sağlanamamış dış ticarette tarımın uluslararası rekabet gücü çok zayıflamıştır.
- Bakanlığın fonksiyonel bazdaki mevcut teşkilat yapısı tarım sektörüne götürülecek hizmeti zamanında ve istenilen seviyede yürütülmesine uygun olmayıp günün şartlarına cevap vermekten uzaktır.
- Ülkemizde tarım ürünleri sigorta sistemi istenen seviyede geliştirilememiştir
- Üreticinin ekonomik durumunun gün geçtikçe bozulduğu fakirleştiği borçlarını ödeyemediği borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattığı ve tarımsal üretimden kaçar hale geldiği bir gerçektir.
- Yeni yüzyılda tarım sektörünü sorunlarını çözerek uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülükler çerçevesinde başta "Avrupa Birliği" olmak üzere diğer ülkelerle rekabet edebilecek yapıya kavuşturmaktır.
Bu hedeflere ulaşırken öncelikle verimlilik sürdürülebilirlik katılımcılıkörgütlülük ve saydamlık ilkeleri geçerli olacaktir.
Desteleme politikalarıyla tarım sektöründe yapının çok sayıda küçük işletmeler yerine entansif üretime doğru yönlendirilmesi esas alınacaktır.
Türkiye Avrupa Birliği’ ne üyeliği hedeflemiş olup Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin aday adaylığı kesinleşmiştir. Bu bakımdan ülkemizin tarım politikalarını belirlerken ülke sartlarının yanında Avrupa Birliği’ nin Ortak Tarım Politikalarına olan uyumunu da gözetmek gerekmektedir.
Türkiye gerekli reformları yapıp tarım sektöründeki yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeden tam üyeliğe geçtiği takdirde tarım ürünlerinin serbest dolaşımı tarım sektörümüzün bugünkü yapısıyla Avrupa Birliği ile rekabet gücünü zayıflatacak ve Türkiye tarım ürünlerinde Avrupa Birliği’ ne açık bir pazar haline gelecektir. Bu durum Türk çiftçisinin üretimden çekilmesine neden olacaktır.
TARIM VE HAYVANCILIĞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Sanayileşerek gelişen toplumların ekonomilerinde bilindiği gibi tarım sektörünün payı diğer sektörleringelişmesine parelel olarak giderek düşmektedir.
Tarım sektörü Comhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.

Tarım sektörünün önemi :
Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması
Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması
Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması
Sanayiye sermaye aktarması
İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması
Bu gibi nedenlerden dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

Türkiye toplam 779 milyon hektar alana sahip olup bu alanın yaklaşık &'sını ormanlar%16'sını çayır ve otlaklar %35'ini de tarımalanları oluşturmaktadır.
Türkiye'nin tarım yapabilen toprakları Arazi Kullanım Yetenek Sınıflandırmasına göre sınıflandırıldığında birinci sınıf arazi miktarı 48 milyon hektar ikinci sınıf arazi miktarı 59 milyon hektar üçüncü sınıf arazi miktarı 62 milyon hektar ve dördüncü sınıf arazi miktarı ise 46 milyon hektardır.
Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alanların yaklaşık 85 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olupbunun ancak 4.4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların %16.5'inde sulu tarım yapılırken %835' inde kuru tarım yapılmaktadır.
Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze 1404 bin hektar alanda meyve 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlırisk ve belirsizliği oldukça yüksek bir ekonomik faaliyettir. Bu özelliğinden dolayı tüm ülkeler tarıma özel ilgi göstererek tarım politikalarını belirlemişlerdir.
Özellikle Gelişmiş ülkeler gıda güvencelerini garanti altına almak için tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemiş ve hiç bir zaman kendi insanlarının beslenmesini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır. Bundan dolayı dünyada tarımı gelişmemiş gelişmiş ülke yoktur.
Ülkelerin geleceğini ilgilendiren oldukça stratejik (beslenme gibi) önemi olan bu sektör aynı zamanda diğer sektörlere hammadde sağlamaktadır
Bizim gibi gelişme yolundaki ülkelerde ise önemi bir kat daha fazladır. Tarım sadece sektörü değil ürettiği temel ürünler nedeniyle tüm ülaaai doğrudan etkilemektedir. Bugün 65 milyona yaklaşan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılayarak nesillerin devam etmesini sağlaması nedeniyle çok önemli bir konumdadır. Diğer yandan ülke ekonomisine ve istihdama da büyük katkı sağlamaktadır.
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizdede genel olarak tarım politikasının amacı
-Artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılaması
-Üretim düzeyi ve verimin artırılması
-Üretimde doğal etkenlerin etkisinin azaltılması
-Tarımsal ürünlerde kendine yeterlilik seviyesinin yükseltilmesi
-Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması
-Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve
-Kırsal kesimin kalkınması dır.
1950-1960 yılları arasında liberal ekonomi yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte tarıma dönük devlet desteği ve korumacılık devam etmiştir. Planlı dönemde de bazı politika değişikliklerine rağmen tarıma yönelik destekler sürdürülmüştür.

Bugün dünyânın hayvancılık bakımından ilerlemiş ülkelerinde yetiştirilen hayvanların sayısından çok verim dereceleri önemli yer tutmuştur.
Türkiye'nin tabiat ve iklim şartları bakımından hayvancılığa elverişli olduğu söylenebilir. Bu arada bölgeler göz önüne alınacak olursa Doğu Anadolu Bölgesi geniş otlaklarıyla hayvancılığın en yaygın olduğu kesimdir. Bu bölgede daha çok koyun ve sığır yetiştirilir.
Ülkemizde hayvan sayısı yüksek olmakla birlikte hayvan yeminin büyük ölçüde mer'a ve samana dayanması hastalıklarla mücâdele ve pazarlama imkânlarının sınırlı oluşu hayvan yemleri ile hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler yüzünden hayvancılığın iktisâdiyönden arzu edildiği şekilde geliştiği söylenemez.
Türkiye'nin konumu ve değişik ekolojik yöreleri hayvancılığa elverişli olup ülke harekete geçirilmemiş büyük potansiyellere sâhip bulunmaktadır. Hayvancılık alanında sayı bakımından zengin çeşitli hayvan varlığı bulunmaktadır ama bunların içinde soyları iyileştirilememiş düşük verimli yerli ırklar çoğunluktadır. Öte yandan bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdîdi çayır ve mer'aların tarıma açılmış olması yem bitkileri üretiminin yetersizliği ve yem açığının bulunması bu kesimin başlıca problemleri olarak dikkati çekmektedir.
Türkiye'nin hayvan nüfusu dünyâ ülkeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Hayvancılığı etkileyen şartlar: Hayvancılığı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen şartlar şunardır:
1.Hayvan soyunun ve türlerinin iyileştirilmesi çalışmaları
2.Tabii otlakların durumu ve yem üretimi.
Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de hayvanların çeşitliliği ve sayısı tek başına önemli değildir. Sayıları kadar verimliliği de önemlidir. Bununla ilgili olarak şöyle bir örnek verelim. Yurdumuzda en iyi cins ineklerin yıllık ortalama süt verimi 700-800 öteki cinslerin ise 150-500 kilogramdır. Fakat iyi hayvan cinslerinin beslendiği bazı ülkelerden F.Almanya'da bu miktar 3000 Hollanda ve Danimarka'da ise 4000-5000 kilogramı bulur. Et verimide aynı özelliği gösterir.
Son yıllarda tarım alanlarının genişletilmesi tarım ürünleri bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu durum mera ve çayırların azalmasına yol açarak hayvan besleme imkanlarını azaltmıştır.
Bununla birlikte bazı yıllarda kuraklık yüzünden ot ve yem bitkileri yetersiz kalmakta bu da hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. Kuraklığın üst üste olduğu yıllarda bu durum daha da kötüleşir.
Bu sebeple son yıllarda yem bitkileri şekerpancarı küsbesi gibi hayvan yami olarak kullanılan fabrika artıkları üretimine önem verilmektedir.
1.Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı
Türkiye ekonomik yapı bakımından tarıma dayanan bir ülkedir. Tarım sektörü üretimle ilgili sektörler iççinde en büyük payı almaktadır. Gayri Sâfi millî hasılaya %20.5' lik bir katkısı vardır. Ülkenin %35' i işlenen tarım arazisidir. Ancak bugün tarım arâzisi olarak işlenen toprakların sınırlarına yaklaşmıştır. Türkiye nüfûsunun büyük bir bölümü kır kesiminde yaşamakta ve gelirini tarımdan sağlamaktadır. Tarım sektörüne ayrılan kamu yatırımlarının %60' ını sulama yatırımları meydana getirmektedir.
Türkiye çeşitli iklim kuşaklarının etkisi altında bulunan ve bu yüzden tropikal iklim bitkileri hâricinde dünyâda en çok bitki türüne sahip ülkelerden biridir. Ekilen tarım arâzileri içinde hububat ekiliş alanı %49' a varan bir oranla baş sırayı almaktadır. Bunun ardındansa endüstri bitkileri ve yağlı tohumlar gelmektedir. Buğday arpa çavdar yulaf mısır darı pirinçmahlut kuşyemi bakla bezelye nohut fasulye mercimek soya fasulyesi börülce ve burçak başlıca hububat ve baklagil çeşitleridir. Sekiz milyon hektar civârında bulunan nadasalanlarının azaltılması için Tarım ve Orman Bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu bu miktar devamlı azalmaktadır. Bu alanlarda baklagil ve yer bitkilerinin münâvebeye sokulmasıyla hem insan beslenmesinde hem de hayvan yemi olarak çok önemli olan bu ürünlerde önemli üretim artışı sağlanmaktadır. Çorum - Çankırı bölgesinde yapılan proje çalışmaları sonuçları bu konuda önemli kazançların sağlanacağını göstermiş bulunmaktadır. Nitekim bu proje başlangıcında bölgede %40 - 45 olan nadas alanları %25' e indirilmiş ve burada münâvebeye sokulan mercimek ve nohut üretimindeki artışlar çiftçi gelirlerini ve ihrâcât imkanlarını arttırmış böylece ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanmıştır.
Büyük ölçüde sulu tarıma dayalı olarak üretimi yapılan sanâyi bitkilerinin beslenmemizdesanâyiye hammadde sağlamasında ve ihracatta önemli yeri bulunmaktadır. Toplam bitki üretimine ayrılan arâzilerin yaklaşık % 7' sini ve toplam üretimin de %25' ini sanâyi bitkileri meydana getirmektedir.
Tütün pamuk şekerpancarı patates kenevir başlıca sanâyi ürünlerimizi meydana getirmektedir.
Özellikle tütün üretiminde tesirli denetim ve teknik yardım hizmetlerinin çiftçilere götürülerek tütün ekim alanlarının genişletilmesi yerine verim kalite artışı ve ihracaata önem verilmesişekerpancarı üretimindeyse şeker ithaline meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türkiye'de pamuk gerek üretici ve gerekse sanâyi sektörü ve dış ticâret bakımından geniş bir kesimi ilgilendiren tarıma dayalı dokuma sanâyimizin hammaddesi olan ihtiyaç duyulan döviz gelirinin 1/4' ünü tek başına sağlayan ve aynı zamanda ülkenin bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan sanâyi bitkisidir.
Türkiye meyve ve sebze potansiyeli bakımından dünyânın sayılı ülkeleri arasındadır. Üç yanı denizlerle çevrili olan ve akarsu ve gölleriyle geniş bir su ürünleri potansiyeli olan Türkiye için su ürünleri önemli bir faaliyet koludur. Fakat su ürünlerinin kişi başına yıllık tüketimi oldukça düşüktür. Ülkenin orman varlığı 1994 yılı îtibâriyle 20.200.000 hektar dolayındadır. Genellikle yüksek artma gücüne sâhip hızlı büyüyen türdeki ağaçların yetiştirilmesine hız verilmektedir. Bunun için okaliptüs ve kavak ağaçları bolca yetiştirilmektedir.
1923 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın %40'ını oluşturan tarım sektörü bu oranını çok küçük değişikliklerle 1970 li yıllara kadar getirmiştir.1980 yılında %25'e 1990 yılında %17'ye ve 1999 yılındada %13.8'e düşmüştür.Yetmiş altı yıllık dönemde tarımın GSMH içindeki payı yaklaşık %63 oranında düşmüştür. Bu düşmeye rağmen bugün bile ülkemiz ekonomisinde tarımın payı diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek oranda bulunmaktadır.
Ülkemizdeki istatistiklerden edinilen bilgilere göre toplam istihdamın bugün yaklaşık %45'idiğer bir ifade ile 9.6 milyon kişi tarım sektöründe istihdam etmektedir.
1960'larda ve 1970'lerde izlenen gelişme stratejisinde sanayiye önem verilmişti. Bu politikada tarım destekleyici bir rol oynuyordu. Tarımsal politikalar ucuz ve yeterli gıda maddesi ile sanayi için hammadde sağlamaya yönelikti.

Kaynak: Türkiye'de üretilen ürünlerin ülke ekonomisine ve toplumumuza katkıları nelerdir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİRAZ ACELE EDERSENİZ ÇOK MEMNUN OLURUM
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2013       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaa abicim bu ne böyle devenin nalı kadar yapmayın bu kadar az az koyun biz çocuğuzyaa . tamammı bak
CANSU <3 - avatarı
CANSU <3
Ziyaretçi
11 Mart 2014       Mesaj #10
CANSU <3 - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKİYE DE TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
Türkiye tarım ve hayvancılık bakımından bölge ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Tarım üretimi yıllar bazında giderek artmaktadır. Ülke gerek coğrafi ve gerekse iklim sartları yönünden tarım ürünleri üretmeye çok elverişli olduğu içintarımsal üretimde ve özellikle gıda maddeleri üretiminde dünya üzerinde kendi kendine yeterli az sayıda ülkeden biridir. Sektördeki üretim artışı özellikle 1963 yılında başlayan planlı dönemle birlikte hızlanmış ve yıllık büyüme hızı uzun dönemde ortalama %3.3 olarak gerçekleşmistir. Bu oran aynı dönemlerdeki ortalama yıllık nüfus artis hızının (%2.2) üzerindedir. Planlı dönem öncesinde üretim artışı büyük ölçüde ekim alanlarının artmasina ve hayvan sayısının çoğalmasına baglı iken 1963 yılından sonraki artış tarım teknikleri ve girdi kullanımındaki olumlu gelişmelere ve dolayısıyla verimlilikteki yükselişe bağlıdır. Verimlilik ikinci üretim üretim tekniğinin gelişmesi kimyasal gübre tarımsal ilaçlar sulama suni tohumlama yem damızlık hayvan sayısı ile mekanizasyon gibi üretim girdilerindeki artişa baglı olarak zaman içinde artmıştır. 1990 yılından sonra özel sektörün tohumluk alımındaki olumlu faaliyetleri bitkisel ürünler verimliliğinin artışında etken bir faktör olmuştur. Yine aynı dönemde hayvancılık alanında verim artırıcı suni tohumlama hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadelede de önemli basarilar elde edilmistir.
Türkiye dünyanın toprak açısından büyük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alan 1998 yilinda 27 milyon hektara ulaşmıştır. Ekili ve dikili alanın %78.9'unda kuru tarım ve %21.1'inde sulu tarım yapılmaktadır. 1998 yılı verilerine göre tarımsal üretimin %68.6'si bitkisel ürünler %23.7'si hayvancılık%4.5'i ormancılık ve %2.1'i de su ürünlerinden oluşmaktadır.
TARIMSAL REFORM VE TARIMDA YENİDEN YAPILANMA PROGRAMI
1999 Yılı verilerine göre tarım sektörü Milli gelirin % 14’ünü
İstihdamın % 45’ ini İhracatın % 11’ini oluşturmaktadır. Ancak toplam ihracattaki tarımsal sanayi ürünleri payı da tarim ürünleri ihracatı olarak değerlendirildiğinde tarım sektörünün payı %60’lar gibi yüksek bir orana ulaşmaktadır.
TARIM SEKTÖRÜNÜN ÖNEMLI SORUNLARI
- Tarım sektöründe özellikle üreticilerle ilgili düzenli bir kayıt sistemi ve desteklemeler için sıhhatli veri tabanı bulunmamaktadır.
- Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi ve bu kurumlar arasındaki koordinasyon yetersizliği bütünlüğü ve sürekliliği sağlayacak tarımsal politikaların oluşmasını engellemektedir.
- Uygulanan yanlış destekleme politikaları sonucu ürünlerin serbest piyasada pazarlanma şansı azalmış bu ise müdahale alımı yapan KİT’ lerin büyük miktarda görev zararıyla karşılasmasına neden olmuştur.
- Tarımsal üretimde kendine yeterlilik tartışılır hale gelmiş ve ülkemiz tarımsal ürünlerde net ithalatçı konumuna gelmiştir.
- Üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratilmiş tarimsal üretim faaliyeti cazip bir geçim alanı olmaktan çıkmıştır.
- Bu durum çiftçi gelirlerini düşürmüş böylece de köyden kente göçü hızlandırmıştır.
- Üreticilerin ekonomik ve sosyal yönden güçlenmesini sağlayacak örgütlenme yeterince gerçekleşmemiştir.
- Mevcut destekleme sisteminde arzu edilen destekler çiftçiye ulaştırılamamış ve yönlendirici olamamıştır.
- Çiftçilerin gelir dağılımı bozulmuş bölgelerin farklı ekolojik yapısı nedeniyle de bölgeler arası gelir farklılığı daha da artmıştır.
- Önemli bir doğal kaynak olan topraklarımız korunamamış 1998 yılı sonu itibariyle 1.5 milyon hektar alan tarım dışına çıkmıştır.
- Toprak - su - bitki ilişkileriyle ilgili birimlerin dahi son yapılanmada Bakanlık dışında bırakılması önemli bir eksiklik olmuştur.
- Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar olan mer’a alanları amaç dışı kullanım yüzünden son yıllarda 12 milyon hektara düşerken bilinçsiz otlatma ve yanlış kullanım sonucu da meraların verimi azalmıştır.
- Uygulanan destekleme politikalarıyla tarımın alt sektörleri arasında denge kurulamamış hayvancılık sektörü tamamen ihmal edilmiştir.
- Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) Et-Balık Kurumu ve Yem sanayii gibi tarımsal KİT’lerin rehabilite edilmeden ve üretimlerinin devamlılığı garanti altına alınmadan özelleştirilmesi bunların tamamına yakınının faaliyetlerinin durmasına dolayısıyla da hayvancılığın gerilemesine neden olmuştur.
- Tütün çay seker pancarı ve fındık gibi bazı tarımsal ürünlerde talep fazlasıayçiçeği soya gibi yağlı tohumlu bitkiler başta olmak üzere mısır yem bitkileri ve hayvansal ürünlerden özellikle kırmızı et üretiminde büyük miktarda talep açığı ortaya çıkmıstır.
- Tarimsal üretimde istenilen kalite ve verim artışı sağlanamamış dış ticarette tarımın uluslararası rekabet gücü çok zayıflamıştır.
- Bakanlığın fonksiyonel bazdaki mevcut teşkilat yapısı tarım sektörüne götürülecek hizmeti zamanında ve istenilen seviyede yürütülmesine uygun olmayıp günün şartlarına cevap vermekten uzaktır.
- Ülkemizde tarım ürünleri sigorta sistemi istenen seviyede geliştirilememiştir
- Üreticinin ekonomik durumunun gün geçtikçe bozulduğu fakirleştiği borçlarını ödeyemediği borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattığı ve tarımsal üretimden kaçar hale geldiği bir gerçektir.
- Yeni yüzyılda tarım sektörünü sorunlarını çözerek uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülükler çerçevesinde başta "Avrupa Birliği" olmak üzere diğer ülkelerle rekabet edebilecek yapıya kavuşturmaktır.
Bu hedeflere ulaşırken öncelikle verimlilik sürdürülebilirlik katılımcılıkörgütlülük ve saydamlık ilkeleri geçerli olacaktir.
Desteleme politikalarıyla tarım sektöründe yapının çok sayıda küçük işletmeler yerine entansif üretime doğru yönlendirilmesi esas alınacaktır.
Türkiye Avrupa Birliği’ ne üyeliği hedeflemiş olup Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin aday adaylığı kesinleşmiştir. Bu bakımdan ülkemizin tarım politikalarını belirlerken ülke sartlarının yanında Avrupa Birliği’ nin Ortak Tarım Politikalarına olan uyumunu da gözetmek gerekmektedir.
Türkiye gerekli reformları yapıp tarım sektöründeki yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeden tam üyeliğe geçtiği takdirde tarım ürünlerinin serbest dolaşımı tarım sektörümüzün bugünkü yapısıyla Avrupa Birliği ile rekabet gücünü zayıflatacak ve Türkiye tarım ürünlerinde Avrupa Birliği’ ne açık bir pazar haline gelecektir. Bu durum Türk çiftçisinin üretimden çekilmesine neden olacaktır.
TARIM VE HAYVANCILIĞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI
Sanayileşerek gelişen toplumların ekonomilerinde bilindiği gibi tarım sektörünün payı diğer sektörleringelişmesine parelel olarak giderek düşmektedir.
Tarım sektörü Comhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.

Tarım sektörünün önemi :
Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması
Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması
Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması
Sanayiye sermaye aktarması
İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması
Bu gibi nedenlerden dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

Türkiye toplam 779 milyon hektar alana sahip olup bu alanın yaklaşık &'sını ormanlar%16'sını çayır ve otlaklar %35'ini de tarımalanları oluşturmaktadır.
Türkiye'nin tarım yapabilen toprakları Arazi Kullanım Yetenek Sınıflandırmasına göre sınıflandırıldığında birinci sınıf arazi miktarı 48 milyon hektar ikinci sınıf arazi miktarı 59 milyon hektar üçüncü sınıf arazi miktarı 62 milyon hektar ve dördüncü sınıf arazi miktarı ise 46 milyon hektardır.
Ülke topraklarının %60'tan fazlası kamuya (devlet belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alanların yaklaşık 85 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olupbunun ancak 4.4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların %16.5'inde sulu tarım yapılırken %835' inde kuru tarım yapılmaktadır.
Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze 1404 bin hektar alanda meyve 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlırisk ve belirsizliği oldukça yüksek bir ekonomik faaliyettir. Bu özelliğinden dolayı tüm ülkeler tarıma özel ilgi göstererek tarım politikalarını belirlemişlerdir.
Özellikle Gelişmiş ülkeler gıda güvencelerini garanti altına almak için tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemiş ve hiç bir zaman kendi insanlarının beslenmesini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır. Bundan dolayı dünyada tarımı gelişmemiş gelişmiş ülke yoktur.
Ülkelerin geleceğini ilgilendiren oldukça stratejik (beslenme gibi) önemi olan bu sektör aynı zamanda diğer sektörlere hammadde sağlamaktadır
Bizim gibi gelişme yolundaki ülkelerde ise önemi bir kat daha fazladır. Tarım sadece sektörü değil ürettiği temel ürünler nedeniyle tüm ülaaai doğrudan etkilemektedir. Bugün 65 milyona yaklaşan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılayarak nesillerin devam etmesini sağlaması nedeniyle çok önemli bir konumdadır. Diğer yandan ülke ekonomisine ve istihdama da büyük katkı sağlamaktadır.
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizdede genel olarak tarım politikasının amacı
-Artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılaması
-Üretim düzeyi ve verimin artırılması
-Üretimde doğal etkenlerin etkisinin azaltılması
-Tarımsal ürünlerde kendine yeterlilik seviyesinin yükseltilmesi
-Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması
-Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve
-Kırsal kesimin kalkınması dır.
1950-1960 yılları arasında liberal ekonomi yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte tarıma dönük devlet desteği ve korumacılık devam etmiştir. Planlı dönemde de bazı politika değişikliklerine rağmen tarıma yönelik destekler sürdürülmüştür.

Bugün dünyânın hayvancılık bakımından ilerlemiş ülkelerinde yetiştirilen hayvanların sayısından çok verim dereceleri önemli yer tutmuştur.
Türkiye'nin tabiat ve iklim şartları bakımından hayvancılığa elverişli olduğu söylenebilir. Bu arada bölgeler göz önüne alınacak olursa Doğu Anadolu Bölgesi geniş otlaklarıyla hayvancılığın en yaygın olduğu kesimdir. Bu bölgede daha çok koyun ve sığır yetiştirilir.
Ülkemizde hayvan sayısı yüksek olmakla birlikte hayvan yeminin büyük ölçüde mer'a ve samana dayanması hastalıklarla mücâdele ve pazarlama imkânlarının sınırlı oluşu hayvan yemleri ile hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler yüzünden hayvancılığın iktisâdiyönden arzu edildiği şekilde geliştiği söylenemez.
Türkiye'nin konumu ve değişik ekolojik yöreleri hayvancılığa elverişli olup ülke harekete geçirilmemiş büyük potansiyellere sâhip bulunmaktadır. Hayvancılık alanında sayı bakımından zengin çeşitli hayvan varlığı bulunmaktadır ama bunların içinde soyları iyileştirilememiş düşük verimli yerli ırklar çoğunluktadır. Öte yandan bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdîdi çayır ve mer'aların tarıma açılmış olması yem bitkileri üretiminin yetersizliği ve yem açığının bulunması bu kesimin başlıca problemleri olarak dikkati çekmektedir.
Türkiye'nin hayvan nüfusu dünyâ ülkeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Hayvancılığı etkileyen şartlar: Hayvancılığı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen şartlar şunardır:
1.Hayvan soyunun ve türlerinin iyileştirilmesi çalışmaları
2.Tabii otlakların durumu ve yem üretimi.
Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de hayvanların çeşitliliği ve sayısı tek başına önemli değildir. Sayıları kadar verimliliği de önemlidir. Bununla ilgili olarak şöyle bir örnek verelim. Yurdumuzda en iyi cins ineklerin yıllık ortalama süt verimi 700-800 öteki cinslerin ise 150-500 kilogramdır. Fakat iyi hayvan cinslerinin beslendiği bazı ülkelerden F.Almanya'da bu miktar 3000 Hollanda ve Danimarka'da ise 4000-5000 kilogramı bulur. Et verimide aynı özelliği gösterir.
Son yıllarda tarım alanlarının genişletilmesi tarım ürünleri bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu durum mera ve çayırların azalmasına yol açarak hayvan besleme imkanlarını azaltmıştır.
Bununla birlikte bazı yıllarda kuraklık yüzünden ot ve yem bitkileri yetersiz kalmakta bu da hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. Kuraklığın üst üste olduğu yıllarda bu durum daha da kötüleşir.
Bu sebeple son yıllarda yem bitkileri şekerpancarı küsbesi gibi hayvan yami olarak kullanılan fabrika artıkları üretimine önem verilmektedir.
1.Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı
Türkiye ekonomik yapı bakımından tarıma dayanan bir ülkedir. Tarım sektörü üretimle ilgili sektörler iççinde en büyük payı almaktadır. Gayri Sâfi millî hasılaya %20.5' lik bir katkısı vardır. Ülkenin %35' i işlenen tarım arazisidir. Ancak bugün tarım arâzisi olarak işlenen toprakların sınırlarına yaklaşmıştır. Türkiye nüfûsunun büyük bir bölümü kır kesiminde yaşamakta ve gelirini tarımdan sağlamaktadır. Tarım sektörüne ayrılan kamu yatırımlarının %60' ını sulama yatırımları meydana getirmektedir.
Türkiye çeşitli iklim kuşaklarının etkisi altında bulunan ve bu yüzden tropikal iklim bitkileri hâricinde dünyâda en çok bitki türüne sahip ülkelerden biridir. Ekilen tarım arâzileri içinde hububat ekiliş alanı %49' a varan bir oranla baş sırayı almaktadır. Bunun ardındansa endüstri bitkileri ve yağlı tohumlar gelmektedir. Buğday arpa çavdar yulaf mısır darı pirinçmahlut kuşyemi bakla bezelye nohut fasulye mercimek soya fasulyesi börülce ve burçak başlıca hububat ve baklagil çeşitleridir. Sekiz milyon hektar civârında bulunan nadasalanlarının azaltılması için Tarım ve Orman Bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu bu miktar devamlı azalmaktadır. Bu alanlarda baklagil ve yer bitkilerinin münâvebeye sokulmasıyla hem insan beslenmesinde hem de hayvan yemi olarak çok önemli olan bu ürünlerde önemli üretim artışı sağlanmaktadır. Çorum - Çankırı bölgesinde yapılan proje çalışmaları sonuçları bu konuda önemli kazançların sağlanacağını göstermiş bulunmaktadır. Nitekim bu proje başlangıcında bölgede %40 - 45 olan nadas alanları %25' e indirilmiş ve burada münâvebeye sokulan mercimek ve nohut üretimindeki artışlar çiftçi gelirlerini ve ihrâcât imkanlarını arttırmış böylece ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanmıştır.
Büyük ölçüde sulu tarıma dayalı olarak üretimi yapılan sanâyi bitkilerinin beslenmemizdesanâyiye hammadde sağlamasında ve ihracatta önemli yeri bulunmaktadır. Toplam bitki üretimine ayrılan arâzilerin yaklaşık % 7' sini ve toplam üretimin de %25' ini sanâyi bitkileri meydana getirmektedir.
Tütün pamuk şekerpancarı patates kenevir başlıca sanâyi ürünlerimizi meydana getirmektedir.
Özellikle tütün üretiminde tesirli denetim ve teknik yardım hizmetlerinin çiftçilere götürülerek tütün ekim alanlarının genişletilmesi yerine verim kalite artışı ve ihracaata önem verilmesişekerpancarı üretimindeyse şeker ithaline meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Türkiye'de pamuk gerek üretici ve gerekse sanâyi sektörü ve dış ticâret bakımından geniş bir kesimi ilgilendiren tarıma dayalı dokuma sanâyimizin hammaddesi olan ihtiyaç duyulan döviz gelirinin 1/4' ünü tek başına sağlayan ve aynı zamanda ülkenin bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan sanâyi bitkisidir.
Türkiye meyve ve sebze potansiyeli bakımından dünyânın sayılı ülkeleri arasındadır. Üç yanı denizlerle çevrili olan ve akarsu ve gölleriyle geniş bir su ürünleri potansiyeli olan Türkiye için su ürünleri önemli bir faaliyet koludur. Fakat su ürünlerinin kişi başına yıllık tüketimi oldukça düşüktür. Ülkenin orman varlığı 1994 yılı îtibâriyle 20.200.000 hektar dolayındadır. Genellikle yüksek artma gücüne sâhip hızlı büyüyen türdeki ağaçların yetiştirilmesine hız verilmektedir. Bunun için okaliptüs ve kavak ağaçları bolca yetiştirilmektedir.
1923 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın %40'ını oluşturan tarım sektörü bu oranını çok küçük değişikliklerle 1970 li yıllara kadar getirmiştir.1980 yılında %25'e 1990 yılında %17'ye ve 1999 yılındada %13.8'e düşmüştür.Yetmiş altı yıllık dönemde tarımın GSMH içindeki payı yaklaşık %63 oranında düşmüştür. Bu düşmeye rağmen bugün bile ülkemiz ekonomisinde tarımın payı diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek oranda bulunmaktadır.
Ülkemizdeki istatistiklerden edinilen bilgilere göre toplam istihdamın bugün yaklaşık %45'idiğer bir ifade ile 9.6 milyon kişi tarım sektöründe istihdam etmektedir.
1960'larda ve 1970'lerde izlenen gelişme stratejisinde sanayiye önem verilmişti. Bu politikada tarım destekleyici bir rol oynuyordu. Tarımsal politikalar ucuz ve yeterli gıda maddesi ile sanayi için hammadde sağlamaya yönelikti.

Kaynak: Türkiye'de üretilen ürünlerin ülke ekonomisine ve toplumumuza katkıları nelerdir?

Benzer Konular

11 Mart 2012 / Misafir Cevaplanmış
3 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
24 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
24 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
4 Nisan 2014 / Misafir Cevaplanmış