Arama

Vücudumuz besin içeriklerini kullanılır hale nasıl getirir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 23 Eylül 2012 Gösterim: 16.734 Cevap: 9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
vucudumuzun besin içeriklerini, nasıl kulla
nılabilicek hale getirdiği?
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

vucudumuzun besin içeriklerini, nasıl kulla
nılabilicek hale getirdiği?

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

vücudumuzdaki besinler nasıl kullanılır hale gelir

YEDİĞİMİZ YİYECEKLERİN VÜCUTTAKİ YOLCULUĞU
Sponsorlu Bağlantılar

Vücudumuzun çalışması için gerekli olan enerjiyi çeşitli yiyecek ve içeceklerden sağlarız. Ama yediğiniz her yiyeceğin, örneğin makarnanın, etin ya da muzun vücutta kullanılabilecek hale gelmesi için sindirilmesi gerekir. Bu besinler sindirildikten sonra artık vücut hücreleri onları kullanmaya başlar. Muzun ya da bir elmanın içindeki şeker, hücrelerinize yakıt sağlar ve enerjiniz artar, etin içindeki protein hücrelerinizin gelişmesi yani vücudunuzun büyümesi anlamına gelir. Bunu anlamak için biraz geçmişe dönüp, yeni doğdunuz halinizi kafanızda canlandırın.

Doğduğunuzda yaklaşık 2-3 kilogram ağırlığındaydınız. 10 yaşındayken 30-35, 15 yaşındayken 40-50, 20-25 yaşında ise 50-60 kilo olacaksınız.

Aradaki bu büyük kilo farkının sebebi yediğiniz besinlerin içindeki maddelerin zaman içinde vücuda katılmasıdır. Bu besinlerin bir kısmı sizin bisiklete binmeniz, koşup oyun oynamanız için gerekli olan enerjiyi sağlar, bir kısmı ise vücudunuza eklenir ve etinizi, kemiğinizi oluşturur. İşe yaramayan kısımlar ise vücuttan atılır. İşte bütün bu işlemler sindirim sisteminizde gerçekleşir. Mide, bağırsaklar, pankreas gibi organlar sindirimde rol alırlar.

Sindirim sisteminin çalışması, petrol rafinelerinin çalışma prensibine benzer. Rafinerilere hammadde olarak gelen petrol, makineler tarafından işlenerek kullanılır hale getirilir. Midemize de yediğimiz besinler hammadde olarak girer ve vücudun kullanabileceği hale gelecek şekilde çeşitli işlemlerden geçirilir. Mide ve bağırsaklarda parçalanan besinler hücrelerin besin olarak kullanabileceği hale gelmiştir ve kan damarları yoluyla tüm besinler ihtiyaç duyulan bölgelere doğru ilerler.



Petrol rafinerilerinde nasıl tek bir madde farklı şekillerde işlenerek başka başka ürünlere; örneğin arabayı çalıştıran benzine veya spor ayakkabınızın lastik kısmına dönüştürülüyorsa, yiyeceklerin içindeki besinler de midede ihtiyaca göre yağ, şeker ve karbonhidrat olarak daha küçük parçalara bölünürler. Ancak şunu unutmayın ki siz güzel bir sandviçi yedikten sonra midenizde gerçekleşen olaylar, bir rafineride gerçekleşenlerden çok daha detaylıdır. Üstelik biraz sonra okuyacağınız bu olaylar bir rafineri gibi dev bir fabrikada değil, vücudunuzdaki çok küçük bir alanda gerçekleşir.

Vücudunuzda sindirim işlemlerinin gerçekleştiği yol toplam 10 metre uzunluğundadır. Bu, insan boyunun 6-7 katı fazla bir uzunluk demektir ki, böyle bir uzunluğun bedenimize sığdırılmış olması da çok olağanüstü bir durumdur. Bu kadar uzun bir kanal bedenimizin içine nasıl yerleştirilmiştir? İşte bu sorunun cevabı, vücudumuzun yaratılışında çok özel bir tasarım olduğunu bir kere daha ortaya koymaktadır.

Yan sayfada resmini gördüğünüz sindirim kanalı, vücudumuza kıvrımlarla yerleştirildiği için çok uzun olmasına rağmen çok az bir alana sığmaktadır. Bu özel tasarım herşeyi yaratan Rabbimizin kusursuz tasarımıdır. Sindirim sisteminin bu özelliği Allah'ın vücudumuzda yarattığı harikalıklardan yalnızca bir tanesidir.

Dişlerinizin neden şekil olarak birbirinden farklı olduğunu biliyor musunuz?

Bunun sebebi hepsinin farklı görevlerinin olmasıdır.
Örneğin ön dişleriniz keskindir böylece elmayı kolaylıkla ısırabilirsiniz. Peki ya arkadaki azı dişleriniz ön kısımda olsaydı? Evet, doğru tahmin ettiniz. Bu durumda elmayı azı dişlerinizle kesemezdiniz. Aynı şekilde kesici ön dişleriniz ağzınızın arka kısmında olsaydı, bu kez de yediğiniz yiyecekleri çiğneyemezdiniz.

Vücudumuzun her bölgesinde olduğu gibi ağzımızdaki dişler de Allah'ın üstün yaratmasıyla, bizim için en kullanışlı olacak şekilde dizilmişlerdir.

Dilinizin arkasında yararlı bakteriler yaşıyor

Bakteriler genel olarak zararlıdırlar ve onların zararlı etkilerinden korunmak için hem vücut hem de çevre temizliğine dikkat edilmesi gerekir. Ancak zararlı bakterilerin yanı sıra bilim adamları son yıllarda vücudumuzda hatta dilimizin arkasında yaşayan yararlı bakterilerin var olduğunu keşfettiler. Evet, yanlış okumadınız, vücudunuzda size faydalı bakteriler var. Dilinizin arkasında bulunan bu bakterilerin görevi midenizdeki zararlı mikropları öldürmektir. Fakat elbette bu mikropların öldürülmesi basit değildir. Bunun için aşamalı işlemler gerçekleşir. Öncelikle bakteriler, yediğiniz yeşil yapraklı besinlerin örneğin salatanın içinde bulunan "nitrat" adlı maddeyi dilinizin arkasında "nitrit" adı verilen bir başka maddeye dönüştürürler. Ancak işlem bununla da bitmez. Bu kez ağzınızdaki tükürük, nitritle birleşince mikrop öldürücü etkisi olan bir başka maddeye dönüşür. Böylece dilinizin arkasındaki bakteriler sayesinde ağızda mikrop öldürücü bir madde oluşur. Biliyorsunuz ki mikroplar vücudunuzda çeşitli hastalıklara yol açar. İşte ağzınızdaki bu mikrop öldürücü madde üreten iyi bakteriler sayesinde birçok hastalıktan korunmuş olursunuz. Bu iyi bakteriler de vücudumuzu en güzel şekilde yaratan Rabbimizin bize olan şefkatinin göstergelerinden biridir. Allah bize birçok güzellik ve nimet vermiştir ve bir Kuran ayetinde de Allah bu nimetlerin çokluğunu şöyle bildirir:

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

MİDENİZ YİYECEKLERİ NASIL SİNDİRİR?

Yukarıda kısaca bahsettiğimiz sindirimi şimdi biraz daha derinlere girerek inceleyelim. Bir düşünün nefes almanız, yüzmeniz, bisiklet kullanmanız, yemek yemeniz... Bunların hepsi günlük hayatın bir parçasıdır. Ancak çoğu zaman tüm bunların nasıl gerçekleştiğini düşünmeyiz. Vücudumuzun enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerjiyi yediğimiz besinlerden aldığımızı belirtmiştik. Ancak vücudun ihtiyacı olan besinler kanın içinde dolaşabilecek küçük, basit parçalar şeklinde olmalıdır. Aksi takdirde hücrelerin içine girmeleri mümkün olmaz. Fakat bizim yediğimiz yiyecekler kocaman parçalar halindedir. Bu durumda yediğimiz yiyeceklerin vücudumuz tarafından kullanılabilmesi için gerekli olan bir makineye ihtiyaç vardır. Aslında buna kısaca yediğimiz yiyecekleri daha küçük parçalara bölecek bir öğütücü de denilebilir. İşte vücudumuzdaki bu öğütücü makineye "sindirim sistemi" adı verilir.

Bu sistem, her makinede olduğu gibi çeşitli parçalardan oluşur ve bu parçaların her biri eksiksizce çalıştığı için besinleri sindirebilirsiniz. Sindirim sisteminin parçalarının birbirine uyumlu ve birarada olması çok önemlidir, yoksa sistem çalışmaz.






Şimdi bir sistemin çalışabilmesi için neden her parçasının eksiksizce birarada olması gerektiğini daha iyi anlayabilmek için şöyle bir örnek verelim:

Uzaktan kumandalı bir araba; tekerleklerden, kumanda aleti, motor, piller, dişli, bobin, anten benzeri çeşitli parçalardan oluşur. Sindirim sisteminde de aynı şekilde çeşitli parçalar vardır. Bunlar mide, yemek borusu, dişler, dil, bağırsaklar gibi çeşitli organlarımızdır.

Şimdi şöyle bir düşünün uzaktan kumandalı bir arabanın anteni veya tekerlekleri olmadan araba hareket eder mi? Elbette hayır. Araba ancak her parçası birarada olduğu takdirde çalışır. İşte sindirim sistemi için de aynı şey geçerlidir. Yemek borusu olmadan midenin olmasının bir anlamı yoktur. Çünkü yiyecekleri mideye taşıyan yemek borusudur. Veya mide olmadan bağırsakların bir işe yaraması mümkün değildir. Çünkü midede sindirilen besinler bağırsaklara geçerek hücrelerimize kadar ulaştırılacak hale getirilirler.

Bu durum açıkça göstermektedir ki herşeyin yaratıcısı olan Rabbimiz, bizim için her yönden kusursuz bir sistem yaratmıştır. Bu bize Rabbimizden başka ilah olmadığını bir kere daha gösterir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi, 98)

SİNDİRİM MAKİNESİ ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR...

Besinlerin sindirimi ilk olarak ağızda başlar. Yediğiniz yiyeceklerin içinde bulunan karbonhidratlar ilk olarak ağzınızdaki tükürük tarafından parçalanır. Örneğin sabah kahvaltıda yediğiniz ekmek ilk olarak ağzınızda parçalanmaya başladı. Ama onunla birlikte yediğiniz peynirin parçalanması için biraz daha zaman gerekiyor.


Ağızda parçalanan besinler yemek borusunu geçerek mideye gelirler. Mideye gelindiğinde ise başka bir mükemmel denge ile karşılaşılır. Besinlerin midedeki sindirimi, parçalayıcı etkiye sahip çok güçlü bir sıvı tarafından yapılır. Bu sıvı midedeki hidroklorik asittir. Sizin de bildiğiniz gibi, asitlerin parçalayıcı etkisi vardır. Değdikleri yeri yakarak eritirler. Örneğin tıkanık lavaboları açmak için annenizin kullandığı malzemelerin içinde asit vardır. Bu asitler borularda birikmiş olan besin artıklarını ve kirleri anında parçalara ayırıp, tıkanık yerlerin açılmasını sağlarlar. İşte midemizde bulunan bu güçlü asit sayesinde de büyük parçalar halinde mideye ulaşan besinler, vücudumuzun kullanabileceği hale gelirler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır.

Yediğimiz besinleri midedeki asitin parçaladığından söz ettik. Peki bu asit nasıl olur da kendisi de etten oluşan midemizi parçalamaz? Bir düşünün, örneğin akşam yemeğinde yediğiniz etleri midenizdeki asit sindirirken, yine aynı şekilde bir et olan midenizin kendisini nasıl olup da görmezden geliyor? İşte burada da Rabbimizin yaratışındaki mükemmellik ortaya çıkmaktadır. Herşeyi kusursuz yaratan Allah, bu sistem içerisinde midenin kendisinin sindirilmesini engelleyen bir koruma da yaratmıştır.



Bu koruma şöyle gerçekleşir; sindirim sırasında hidroklorik asitin mideyi parçalamasını engellemek için "mukus" adı verilen bir başka sıvı daha salgılanır. Bu sıvı midenin iç duvarlarını tamamen örter ve hidroklorik asitin mideye zarar vermesini engeller. Böylece midenin kendi kendini sindirmesi engellenmiş olur.

Besinlerin mideden sonraki durağı ise bağırsaklardır. İnce ve kalın olmak üzere iki çeşit bağırsaktan geçen besinler bu yol boyunca daha da küçük parçalara ayrılır ve yine vücudun kullanabileceği hale gelirler. Bu besinlerin gerekli olan kısımları ince bağırsaktan kana karışır ve gereksiz olanları da boşaltım sistemiyle vücuttan atılırlar. Yediğimiz besinlerin bağırsakta geçirdikleri aşamalar da çok önemlidir. Midede olduğu gibi ince bağırsakta da sindirim devam eder. Besinler daha da küçük parçalara ayrılırlar. Artık o kadar küçülmüşlerdir ki bağırsakların etrafındaki incecik kan damarlarının içine girip kan yoluyla vücudun her yerine gidebilirler.

Çocuklar dikkat ederseniz vücudumuzun sindirim mekanizması eksiksiz olarak planlanmıştır. Ağızdan başlayıp, yemek borusu, mide ve bağırsaklar boyunca devam eden bu yolculuk sırasında yediğimiz yiyecekler çeşitli aşamalardan geçerler. Ve sonunda hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu besinler elde edilmiş olur. Bunlar da bağırsaklardan kan yoluyla dağıtılmak üzere vücuda gönderilir. Eğer bu mekanizma kusursuz bir şekilde işlemeseydi, yediğimiz yiyeceklerin hazmedilmesi bizim için çok zor olurdu.

İlk olarak, eğer dişlerimiz olmasaydı, yiyecekleri yeterince parçalayamazdık ve boğazımızdan geçişleri mümkün olmazdı. Geçseler de yemek borusunda çok büyük tahribat oluştururlardı. Eğer midemiz besinleri sindirip, parçalayacak özellikte olmasaydı, yediğimiz her yiyecek koca bir kütle şeklinde midede kalıp rahatsızlığa neden olurdu. Ayrıca besinlerin sindirilememesi demek vücudumuzun beslenememesi anlamına gelir. Beslenemeyen vücut da bir süre sonra tüm gücünü kaybeder ve hücreler ölmeye başlar. Ancak biz bu ihtimalleri yaşamayız. Çünkü Rabbimiz vücudumuzdaki her parçayı kusursuz olarak yaratmıştır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler. Allah bir ayette yaratılıştaki kusursuzluğu şöyle bildirir:

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Eylül 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
vücudumuzdaki besinler nasıl kullanılır hale gelir
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
23 Eylül 2010       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

vucudumuzun besin içeriklerini, nasıl kulla
nılabilicek hale getirdiği?

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

vücudumuzdaki besinler nasıl kullanılır hale gelir

YEDİĞİMİZ YİYECEKLERİN VÜCUTTAKİ YOLCULUĞU

Vücudumuzun çalışması için gerekli olan enerjiyi çeşitli yiyecek ve içeceklerden sağlarız. Ama yediğiniz her yiyeceğin, örneğin makarnanın, etin ya da muzun vücutta kullanılabilecek hale gelmesi için sindirilmesi gerekir. Bu besinler sindirildikten sonra artık vücut hücreleri onları kullanmaya başlar. Muzun ya da bir elmanın içindeki şeker, hücrelerinize yakıt sağlar ve enerjiniz artar, etin içindeki protein hücrelerinizin gelişmesi yani vücudunuzun büyümesi anlamına gelir. Bunu anlamak için biraz geçmişe dönüp, yeni doğdunuz halinizi kafanızda canlandırın.

Doğduğunuzda yaklaşık 2-3 kilogram ağırlığındaydınız. 10 yaşındayken 30-35, 15 yaşındayken 40-50, 20-25 yaşında ise 50-60 kilo olacaksınız.

Aradaki bu büyük kilo farkının sebebi yediğiniz besinlerin içindeki maddelerin zaman içinde vücuda katılmasıdır. Bu besinlerin bir kısmı sizin bisiklete binmeniz, koşup oyun oynamanız için gerekli olan enerjiyi sağlar, bir kısmı ise vücudunuza eklenir ve etinizi, kemiğinizi oluşturur. İşe yaramayan kısımlar ise vücuttan atılır. İşte bütün bu işlemler sindirim sisteminizde gerçekleşir. Mide, bağırsaklar, pankreas gibi organlar sindirimde rol alırlar.

Sindirim sisteminin çalışması, petrol rafinelerinin çalışma prensibine benzer. Rafinerilere hammadde olarak gelen petrol, makineler tarafından işlenerek kullanılır hale getirilir. Midemize de yediğimiz besinler hammadde olarak girer ve vücudun kullanabileceği hale gelecek şekilde çeşitli işlemlerden geçirilir. Mide ve bağırsaklarda parçalanan besinler hücrelerin besin olarak kullanabileceği hale gelmiştir ve kan damarları yoluyla tüm besinler ihtiyaç duyulan bölgelere doğru ilerler.



Petrol rafinerilerinde nasıl tek bir madde farklı şekillerde işlenerek başka başka ürünlere; örneğin arabayı çalıştıran benzine veya spor ayakkabınızın lastik kısmına dönüştürülüyorsa, yiyeceklerin içindeki besinler de midede ihtiyaca göre yağ, şeker ve karbonhidrat olarak daha küçük parçalara bölünürler. Ancak şunu unutmayın ki siz güzel bir sandviçi yedikten sonra midenizde gerçekleşen olaylar, bir rafineride gerçekleşenlerden çok daha detaylıdır. Üstelik biraz sonra okuyacağınız bu olaylar bir rafineri gibi dev bir fabrikada değil, vücudunuzdaki çok küçük bir alanda gerçekleşir.

Vücudunuzda sindirim işlemlerinin gerçekleştiği yol toplam 10 metre uzunluğundadır. Bu, insan boyunun 6-7 katı fazla bir uzunluk demektir ki, böyle bir uzunluğun bedenimize sığdırılmış olması da çok olağanüstü bir durumdur. Bu kadar uzun bir kanal bedenimizin içine nasıl yerleştirilmiştir? İşte bu sorunun cevabı, vücudumuzun yaratılışında çok özel bir tasarım olduğunu bir kere daha ortaya koymaktadır.

Yan sayfada resmini gördüğünüz sindirim kanalı, vücudumuza kıvrımlarla yerleştirildiği için çok uzun olmasına rağmen çok az bir alana sığmaktadır. Bu özel tasarım herşeyi yaratan Rabbimizin kusursuz tasarımıdır. Sindirim sisteminin bu özelliği Allah'ın vücudumuzda yarattığı harikalıklardan yalnızca bir tanesidir.

Dişlerinizin neden şekil olarak birbirinden farklı olduğunu biliyor musunuz?

Bunun sebebi hepsinin farklı görevlerinin olmasıdır.
Örneğin ön dişleriniz keskindir böylece elmayı kolaylıkla ısırabilirsiniz. Peki ya arkadaki azı dişleriniz ön kısımda olsaydı? Evet, doğru tahmin ettiniz. Bu durumda elmayı azı dişlerinizle kesemezdiniz. Aynı şekilde kesici ön dişleriniz ağzınızın arka kısmında olsaydı, bu kez de yediğiniz yiyecekleri çiğneyemezdiniz.

Vücudumuzun her bölgesinde olduğu gibi ağzımızdaki dişler de Allah'ın üstün yaratmasıyla, bizim için en kullanışlı olacak şekilde dizilmişlerdir.

Dilinizin arkasında yararlı bakteriler yaşıyor

Bakteriler genel olarak zararlıdırlar ve onların zararlı etkilerinden korunmak için hem vücut hem de çevre temizliğine dikkat edilmesi gerekir. Ancak zararlı bakterilerin yanı sıra bilim adamları son yıllarda vücudumuzda hatta dilimizin arkasında yaşayan yararlı bakterilerin var olduğunu keşfettiler. Evet, yanlış okumadınız, vücudunuzda size faydalı bakteriler var. Dilinizin arkasında bulunan bu bakterilerin görevi midenizdeki zararlı mikropları öldürmektir. Fakat elbette bu mikropların öldürülmesi basit değildir. Bunun için aşamalı işlemler gerçekleşir. Öncelikle bakteriler, yediğiniz yeşil yapraklı besinlerin örneğin salatanın içinde bulunan "nitrat" adlı maddeyi dilinizin arkasında "nitrit" adı verilen bir başka maddeye dönüştürürler. Ancak işlem bununla da bitmez. Bu kez ağzınızdaki tükürük, nitritle birleşince mikrop öldürücü etkisi olan bir başka maddeye dönüşür. Böylece dilinizin arkasındaki bakteriler sayesinde ağızda mikrop öldürücü bir madde oluşur. Biliyorsunuz ki mikroplar vücudunuzda çeşitli hastalıklara yol açar. İşte ağzınızdaki bu mikrop öldürücü madde üreten iyi bakteriler sayesinde birçok hastalıktan korunmuş olursunuz. Bu iyi bakteriler de vücudumuzu en güzel şekilde yaratan Rabbimizin bize olan şefkatinin göstergelerinden biridir. Allah bize birçok güzellik ve nimet vermiştir ve bir Kuran ayetinde de Allah bu nimetlerin çokluğunu şöyle bildirir:

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

MİDENİZ YİYECEKLERİ NASIL SİNDİRİR?

Yukarıda kısaca bahsettiğimiz sindirimi şimdi biraz daha derinlere girerek inceleyelim. Bir düşünün nefes almanız, yüzmeniz, bisiklet kullanmanız, yemek yemeniz... Bunların hepsi günlük hayatın bir parçasıdır. Ancak çoğu zaman tüm bunların nasıl gerçekleştiğini düşünmeyiz. Vücudumuzun enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerjiyi yediğimiz besinlerden aldığımızı belirtmiştik. Ancak vücudun ihtiyacı olan besinler kanın içinde dolaşabilecek küçük, basit parçalar şeklinde olmalıdır. Aksi takdirde hücrelerin içine girmeleri mümkün olmaz. Fakat bizim yediğimiz yiyecekler kocaman parçalar halindedir. Bu durumda yediğimiz yiyeceklerin vücudumuz tarafından kullanılabilmesi için gerekli olan bir makineye ihtiyaç vardır. Aslında buna kısaca yediğimiz yiyecekleri daha küçük parçalara bölecek bir öğütücü de denilebilir. İşte vücudumuzdaki bu öğütücü makineye "sindirim sistemi" adı verilir.

Bu sistem, her makinede olduğu gibi çeşitli parçalardan oluşur ve bu parçaların her biri eksiksizce çalıştığı için besinleri sindirebilirsiniz. Sindirim sisteminin parçalarının birbirine uyumlu ve birarada olması çok önemlidir, yoksa sistem çalışmaz.






Şimdi bir sistemin çalışabilmesi için neden her parçasının eksiksizce birarada olması gerektiğini daha iyi anlayabilmek için şöyle bir örnek verelim:

Uzaktan kumandalı bir araba; tekerleklerden, kumanda aleti, motor, piller, dişli, bobin, anten benzeri çeşitli parçalardan oluşur. Sindirim sisteminde de aynı şekilde çeşitli parçalar vardır. Bunlar mide, yemek borusu, dişler, dil, bağırsaklar gibi çeşitli organlarımızdır.

Şimdi şöyle bir düşünün uzaktan kumandalı bir arabanın anteni veya tekerlekleri olmadan araba hareket eder mi? Elbette hayır. Araba ancak her parçası birarada olduğu takdirde çalışır. İşte sindirim sistemi için de aynı şey geçerlidir. Yemek borusu olmadan midenin olmasının bir anlamı yoktur. Çünkü yiyecekleri mideye taşıyan yemek borusudur. Veya mide olmadan bağırsakların bir işe yaraması mümkün değildir. Çünkü midede sindirilen besinler bağırsaklara geçerek hücrelerimize kadar ulaştırılacak hale getirilirler.

Bu durum açıkça göstermektedir ki herşeyin yaratıcısı olan Rabbimiz, bizim için her yönden kusursuz bir sistem yaratmıştır. Bu bize Rabbimizden başka ilah olmadığını bir kere daha gösterir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi, 98)

SİNDİRİM MAKİNESİ ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR...

Besinlerin sindirimi ilk olarak ağızda başlar. Yediğiniz yiyeceklerin içinde bulunan karbonhidratlar ilk olarak ağzınızdaki tükürük tarafından parçalanır. Örneğin sabah kahvaltıda yediğiniz ekmek ilk olarak ağzınızda parçalanmaya başladı. Ama onunla birlikte yediğiniz peynirin parçalanması için biraz daha zaman gerekiyor.


Ağızda parçalanan besinler yemek borusunu geçerek mideye gelirler. Mideye gelindiğinde ise başka bir mükemmel denge ile karşılaşılır. Besinlerin midedeki sindirimi, parçalayıcı etkiye sahip çok güçlü bir sıvı tarafından yapılır. Bu sıvı midedeki hidroklorik asittir. Sizin de bildiğiniz gibi, asitlerin parçalayıcı etkisi vardır. Değdikleri yeri yakarak eritirler. Örneğin tıkanık lavaboları açmak için annenizin kullandığı malzemelerin içinde asit vardır. Bu asitler borularda birikmiş olan besin artıklarını ve kirleri anında parçalara ayırıp, tıkanık yerlerin açılmasını sağlarlar. İşte midemizde bulunan bu güçlü asit sayesinde de büyük parçalar halinde mideye ulaşan besinler, vücudumuzun kullanabileceği hale gelirler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır.

Yediğimiz besinleri midedeki asitin parçaladığından söz ettik. Peki bu asit nasıl olur da kendisi de etten oluşan midemizi parçalamaz? Bir düşünün, örneğin akşam yemeğinde yediğiniz etleri midenizdeki asit sindirirken, yine aynı şekilde bir et olan midenizin kendisini nasıl olup da görmezden geliyor? İşte burada da Rabbimizin yaratışındaki mükemmellik ortaya çıkmaktadır. Herşeyi kusursuz yaratan Allah, bu sistem içerisinde midenin kendisinin sindirilmesini engelleyen bir koruma da yaratmıştır.



Bu koruma şöyle gerçekleşir; sindirim sırasında hidroklorik asitin mideyi parçalamasını engellemek için "mukus" adı verilen bir başka sıvı daha salgılanır. Bu sıvı midenin iç duvarlarını tamamen örter ve hidroklorik asitin mideye zarar vermesini engeller. Böylece midenin kendi kendini sindirmesi engellenmiş olur.

Besinlerin mideden sonraki durağı ise bağırsaklardır. İnce ve kalın olmak üzere iki çeşit bağırsaktan geçen besinler bu yol boyunca daha da küçük parçalara ayrılır ve yine vücudun kullanabileceği hale gelirler. Bu besinlerin gerekli olan kısımları ince bağırsaktan kana karışır ve gereksiz olanları da boşaltım sistemiyle vücuttan atılırlar. Yediğimiz besinlerin bağırsakta geçirdikleri aşamalar da çok önemlidir. Midede olduğu gibi ince bağırsakta da sindirim devam eder. Besinler daha da küçük parçalara ayrılırlar. Artık o kadar küçülmüşlerdir ki bağırsakların etrafındaki incecik kan damarlarının içine girip kan yoluyla vücudun her yerine gidebilirler.

Çocuklar dikkat ederseniz vücudumuzun sindirim mekanizması eksiksiz olarak planlanmıştır. Ağızdan başlayıp, yemek borusu, mide ve bağırsaklar boyunca devam eden bu yolculuk sırasında yediğimiz yiyecekler çeşitli aşamalardan geçerler. Ve sonunda hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu besinler elde edilmiş olur. Bunlar da bağırsaklardan kan yoluyla dağıtılmak üzere vücuda gönderilir. Eğer bu mekanizma kusursuz bir şekilde işlemeseydi, yediğimiz yiyeceklerin hazmedilmesi bizim için çok zor olurdu.

İlk olarak, eğer dişlerimiz olmasaydı, yiyecekleri yeterince parçalayamazdık ve boğazımızdan geçişleri mümkün olmazdı. Geçseler de yemek borusunda çok büyük tahribat oluştururlardı. Eğer midemiz besinleri sindirip, parçalayacak özellikte olmasaydı, yediğimiz her yiyecek koca bir kütle şeklinde midede kalıp rahatsızlığa neden olurdu. Ayrıca besinlerin sindirilememesi demek vücudumuzun beslenememesi anlamına gelir. Beslenemeyen vücut da bir süre sonra tüm gücünü kaybeder ve hücreler ölmeye başlar. Ancak biz bu ihtimalleri yaşamayız. Çünkü Rabbimiz vücudumuzdaki her parçayı kusursuz olarak yaratmıştır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler. Allah bir ayette yaratılıştaki kusursuzluğu şöyle bildirir:

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Eylül 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
vücudumuzun besin içerikleri nasıl kullanılacak hale gelir?
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
27 Eylül 2010       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

vücudumuzun besin içerikleri nasıl kullanılacak hale gelir?


YEDİĞİMİZ YİYECEKLERİN VÜCUTTAKİ YOLCULUĞU

Vücudumuzun çalışması için gerekli olan enerjiyi çeşitli yiyecek ve içeceklerden sağlarız. Ama yediğiniz her yiyeceğin, örneğin makarnanın, etin ya da muzun vücutta kullanılabilecek hale gelmesi için sindirilmesi gerekir. Bu besinler sindirildikten sonra artık vücut hücreleri onları kullanmaya başlar. Muzun ya da bir elmanın içindeki şeker, hücrelerinize yakıt sağlar ve enerjiniz artar, etin içindeki protein hücrelerinizin gelişmesi yani vücudunuzun büyümesi anlamına gelir. Bunu anlamak için biraz geçmişe dönüp, yeni doğdunuz halinizi kafanızda canlandırın.

Doğduğunuzda yaklaşık 2-3 kilogram ağırlığındaydınız. 10 yaşındayken 30-35, 15 yaşındayken 40-50, 20-25 yaşında ise 50-60 kilo olacaksınız.

Aradaki bu büyük kilo farkının sebebi yediğiniz besinlerin içindeki maddelerin zaman içinde vücuda katılmasıdır. Bu besinlerin bir kısmı sizin bisiklete binmeniz, koşup oyun oynamanız için gerekli olan enerjiyi sağlar, bir kısmı ise vücudunuza eklenir ve etinizi, kemiğinizi oluşturur. İşe yaramayan kısımlar ise vücuttan atılır. İşte bütün bu işlemler sindirim sisteminizde gerçekleşir. Mide, bağırsaklar, pankreas gibi organlar sindirimde rol alırlar.

Sindirim sisteminin çalışması, petrol rafinelerinin çalışma prensibine benzer. Rafinerilere hammadde olarak gelen petrol, makineler tarafından işlenerek kullanılır hale getirilir. Midemize de yediğimiz besinler hammadde olarak girer ve vücudun kullanabileceği hale gelecek şekilde çeşitli işlemlerden geçirilir. Mide ve bağırsaklarda parçalanan besinler hücrelerin besin olarak kullanabileceği hale gelmiştir ve kan damarları yoluyla tüm besinler ihtiyaç duyulan bölgelere doğru ilerler.



Petrol rafinerilerinde nasıl tek bir madde farklı şekillerde işlenerek başka başka ürünlere; örneğin arabayı çalıştıran benzine veya spor ayakkabınızın lastik kısmına dönüştürülüyorsa, yiyeceklerin içindeki besinler de midede ihtiyaca göre yağ, şeker ve karbonhidrat olarak daha küçük parçalara bölünürler. Ancak şunu unutmayın ki siz güzel bir sandviçi yedikten sonra midenizde gerçekleşen olaylar, bir rafineride gerçekleşenlerden çok daha detaylıdır. Üstelik biraz sonra okuyacağınız bu olaylar bir rafineri gibi dev bir fabrikada değil, vücudunuzdaki çok küçük bir alanda gerçekleşir.

Vücudunuzda sindirim işlemlerinin gerçekleştiği yol toplam 10 metre uzunluğundadır. Bu, insan boyunun 6-7 katı fazla bir uzunluk demektir ki, böyle bir uzunluğun bedenimize sığdırılmış olması da çok olağanüstü bir durumdur. Bu kadar uzun bir kanal bedenimizin içine nasıl yerleştirilmiştir? İşte bu sorunun cevabı, vücudumuzun yaratılışında çok özel bir tasarım olduğunu bir kere daha ortaya koymaktadır.

Yan sayfada resmini gördüğünüz sindirim kanalı, vücudumuza kıvrımlarla yerleştirildiği için çok uzun olmasına rağmen çok az bir alana sığmaktadır. Bu özel tasarım herşeyi yaratan Rabbimizin kusursuz tasarımıdır. Sindirim sisteminin bu özelliği Allah'ın vücudumuzda yarattığı harikalıklardan yalnızca bir tanesidir.

Dişlerinizin neden şekil olarak birbirinden farklı olduğunu biliyor musunuz?

Bunun sebebi hepsinin farklı görevlerinin olmasıdır.
Örneğin ön dişleriniz keskindir böylece elmayı kolaylıkla ısırabilirsiniz. Peki ya arkadaki azı dişleriniz ön kısımda olsaydı? Evet, doğru tahmin ettiniz. Bu durumda elmayı azı dişlerinizle kesemezdiniz. Aynı şekilde kesici ön dişleriniz ağzınızın arka kısmında olsaydı, bu kez de yediğiniz yiyecekleri çiğneyemezdiniz.

Vücudumuzun her bölgesinde olduğu gibi ağzımızdaki dişler de Allah'ın üstün yaratmasıyla, bizim için en kullanışlı olacak şekilde dizilmişlerdir.

Dilinizin arkasında yararlı bakteriler yaşıyor

Bakteriler genel olarak zararlıdırlar ve onların zararlı etkilerinden korunmak için hem vücut hem de çevre temizliğine dikkat edilmesi gerekir. Ancak zararlı bakterilerin yanı sıra bilim adamları son yıllarda vücudumuzda hatta dilimizin arkasında yaşayan yararlı bakterilerin var olduğunu keşfettiler. Evet, yanlış okumadınız, vücudunuzda size faydalı bakteriler var. Dilinizin arkasında bulunan bu bakterilerin görevi midenizdeki zararlı mikropları öldürmektir. Fakat elbette bu mikropların öldürülmesi basit değildir. Bunun için aşamalı işlemler gerçekleşir. Öncelikle bakteriler, yediğiniz yeşil yapraklı besinlerin örneğin salatanın içinde bulunan "nitrat" adlı maddeyi dilinizin arkasında "nitrit" adı verilen bir başka maddeye dönüştürürler. Ancak işlem bununla da bitmez. Bu kez ağzınızdaki tükürük, nitritle birleşince mikrop öldürücü etkisi olan bir başka maddeye dönüşür. Böylece dilinizin arkasındaki bakteriler sayesinde ağızda mikrop öldürücü bir madde oluşur. Biliyorsunuz ki mikroplar vücudunuzda çeşitli hastalıklara yol açar. İşte ağzınızdaki bu mikrop öldürücü madde üreten iyi bakteriler sayesinde birçok hastalıktan korunmuş olursunuz. Bu iyi bakteriler de vücudumuzu en güzel şekilde yaratan Rabbimizin bize olan şefkatinin göstergelerinden biridir. Allah bize birçok güzellik ve nimet vermiştir ve bir Kuran ayetinde de Allah bu nimetlerin çokluğunu şöyle bildirir:

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

MİDENİZ YİYECEKLERİ NASIL SİNDİRİR?

Yukarıda kısaca bahsettiğimiz sindirimi şimdi biraz daha derinlere girerek inceleyelim. Bir düşünün nefes almanız, yüzmeniz, bisiklet kullanmanız, yemek yemeniz... Bunların hepsi günlük hayatın bir parçasıdır. Ancak çoğu zaman tüm bunların nasıl gerçekleştiğini düşünmeyiz. Vücudumuzun enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerjiyi yediğimiz besinlerden aldığımızı belirtmiştik. Ancak vücudun ihtiyacı olan besinler kanın içinde dolaşabilecek küçük, basit parçalar şeklinde olmalıdır. Aksi takdirde hücrelerin içine girmeleri mümkün olmaz. Fakat bizim yediğimiz yiyecekler kocaman parçalar halindedir. Bu durumda yediğimiz yiyeceklerin vücudumuz tarafından kullanılabilmesi için gerekli olan bir makineye ihtiyaç vardır. Aslında buna kısaca yediğimiz yiyecekleri daha küçük parçalara bölecek bir öğütücü de denilebilir. İşte vücudumuzdaki bu öğütücü makineye "sindirim sistemi" adı verilir.

Bu sistem, her makinede olduğu gibi çeşitli parçalardan oluşur ve bu parçaların her biri eksiksizce çalıştığı için besinleri sindirebilirsiniz. Sindirim sisteminin parçalarının birbirine uyumlu ve birarada olması çok önemlidir, yoksa sistem çalışmaz.






Şimdi bir sistemin çalışabilmesi için neden her parçasının eksiksizce birarada olması gerektiğini daha iyi anlayabilmek için şöyle bir örnek verelim:

Uzaktan kumandalı bir araba; tekerleklerden, kumanda aleti, motor, piller, dişli, bobin, anten benzeri çeşitli parçalardan oluşur. Sindirim sisteminde de aynı şekilde çeşitli parçalar vardır. Bunlar mide, yemek borusu, dişler, dil, bağırsaklar gibi çeşitli organlarımızdır.

Şimdi şöyle bir düşünün uzaktan kumandalı bir arabanın anteni veya tekerlekleri olmadan araba hareket eder mi? Elbette hayır. Araba ancak her parçası birarada olduğu takdirde çalışır. İşte sindirim sistemi için de aynı şey geçerlidir. Yemek borusu olmadan midenin olmasının bir anlamı yoktur. Çünkü yiyecekleri mideye taşıyan yemek borusudur. Veya mide olmadan bağırsakların bir işe yaraması mümkün değildir. Çünkü midede sindirilen besinler bağırsaklara geçerek hücrelerimize kadar ulaştırılacak hale getirilirler.

Bu durum açıkça göstermektedir ki herşeyin yaratıcısı olan Rabbimiz, bizim için her yönden kusursuz bir sistem yaratmıştır. Bu bize Rabbimizden başka ilah olmadığını bir kere daha gösterir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi, 98)

SİNDİRİM MAKİNESİ ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR...

Besinlerin sindirimi ilk olarak ağızda başlar. Yediğiniz yiyeceklerin içinde bulunan karbonhidratlar ilk olarak ağzınızdaki tükürük tarafından parçalanır. Örneğin sabah kahvaltıda yediğiniz ekmek ilk olarak ağzınızda parçalanmaya başladı. Ama onunla birlikte yediğiniz peynirin parçalanması için biraz daha zaman gerekiyor.


Ağızda parçalanan besinler yemek borusunu geçerek mideye gelirler. Mideye gelindiğinde ise başka bir mükemmel denge ile karşılaşılır. Besinlerin midedeki sindirimi, parçalayıcı etkiye sahip çok güçlü bir sıvı tarafından yapılır. Bu sıvı midedeki hidroklorik asittir. Sizin de bildiğiniz gibi, asitlerin parçalayıcı etkisi vardır. Değdikleri yeri yakarak eritirler. Örneğin tıkanık lavaboları açmak için annenizin kullandığı malzemelerin içinde asit vardır. Bu asitler borularda birikmiş olan besin artıklarını ve kirleri anında parçalara ayırıp, tıkanık yerlerin açılmasını sağlarlar. İşte midemizde bulunan bu güçlü asit sayesinde de büyük parçalar halinde mideye ulaşan besinler, vücudumuzun kullanabileceği hale gelirler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır.

Yediğimiz besinleri midedeki asitin parçaladığından söz ettik. Peki bu asit nasıl olur da kendisi de etten oluşan midemizi parçalamaz? Bir düşünün, örneğin akşam yemeğinde yediğiniz etleri midenizdeki asit sindirirken, yine aynı şekilde bir et olan midenizin kendisini nasıl olup da görmezden geliyor? İşte burada da Rabbimizin yaratışındaki mükemmellik ortaya çıkmaktadır. Herşeyi kusursuz yaratan Allah, bu sistem içerisinde midenin kendisinin sindirilmesini engelleyen bir koruma da yaratmıştır.



Bu koruma şöyle gerçekleşir; sindirim sırasında hidroklorik asitin mideyi parçalamasını engellemek için "mukus" adı verilen bir başka sıvı daha salgılanır. Bu sıvı midenin iç duvarlarını tamamen örter ve hidroklorik asitin mideye zarar vermesini engeller. Böylece midenin kendi kendini sindirmesi engellenmiş olur.

Besinlerin mideden sonraki durağı ise bağırsaklardır. İnce ve kalın olmak üzere iki çeşit bağırsaktan geçen besinler bu yol boyunca daha da küçük parçalara ayrılır ve yine vücudun kullanabileceği hale gelirler. Bu besinlerin gerekli olan kısımları ince bağırsaktan kana karışır ve gereksiz olanları da boşaltım sistemiyle vücuttan atılırlar. Yediğimiz besinlerin bağırsakta geçirdikleri aşamalar da çok önemlidir. Midede olduğu gibi ince bağırsakta da sindirim devam eder. Besinler daha da küçük parçalara ayrılırlar. Artık o kadar küçülmüşlerdir ki bağırsakların etrafındaki incecik kan damarlarının içine girip kan yoluyla vücudun her yerine gidebilirler.

Çocuklar dikkat ederseniz vücudumuzun sindirim mekanizması eksiksiz olarak planlanmıştır. Ağızdan başlayıp, yemek borusu, mide ve bağırsaklar boyunca devam eden bu yolculuk sırasında yediğimiz yiyecekler çeşitli aşamalardan geçerler. Ve sonunda hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu besinler elde edilmiş olur. Bunlar da bağırsaklardan kan yoluyla dağıtılmak üzere vücuda gönderilir. Eğer bu mekanizma kusursuz bir şekilde işlemeseydi, yediğimiz yiyeceklerin hazmedilmesi bizim için çok zor olurdu.

İlk olarak, eğer dişlerimiz olmasaydı, yiyecekleri yeterince parçalayamazdık ve boğazımızdan geçişleri mümkün olmazdı. Geçseler de yemek borusunda çok büyük tahribat oluştururlardı. Eğer midemiz besinleri sindirip, parçalayacak özellikte olmasaydı, yediğimiz her yiyecek koca bir kütle şeklinde midede kalıp rahatsızlığa neden olurdu. Ayrıca besinlerin sindirilememesi demek vücudumuzun beslenememesi anlamına gelir. Beslenemeyen vücut da bir süre sonra tüm gücünü kaybeder ve hücreler ölmeye başlar. Ancak biz bu ihtimalleri yaşamayız. Çünkü Rabbimiz vücudumuzdaki her parçayı kusursuz olarak yaratmıştır. Biz hiç farkında olmadan bu mükemmel sistem işler. Allah bir ayette yaratılıştaki kusursuzluğu şöyle bildirir:

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Ekim 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
nelerdir madde halnde yazarsanız sevinirim Msn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SİNDİRİM SİSTEMİ VE SİNDİRİM SİSTEMİ SAĞLIĞI

1- Sindirim Sistemi :
Yeryüzünde bulunan bütün canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, büyüme, gelişme, hareket edebilme, üreme gibi yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirirler. Canlılar bu yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji, enerji verici besinlerden sağlanır.
Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için dışarıdan aldıkları maddelere besin, bu maddelerin vücuda alınmasına da beslenme denir.
Dışarıdan alınan besinlerden enerjinin üretilebilmesi için bu besinlerin hücre içine girmesi gerekir. (Çünkü besinlerden enerjinin üretilmesi olayı hücre içindeki mitokondrilerde solunum olayı ile gerçekleşir). Dışarıdan alınan bazı besinler parçalanmadan, bazı besinler ise parçalanarak hücre içerisine girebilirler. Dışarıdan alınan besinler hücrelere kan yoluyla taşınırlar.
Vücuda alınan büyük moleküllü besin maddelerinin (içeriklerinin) kana ya da hücrelere girebilecek yani hücre zarından (porlardan) geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılmasına sindirim denir. Sindirim olayını gerçekleştiren sisteme (ağızda başlayıp anüste sona eren sisteme) sindirim sistemi denir. Sindirim olayının gerçekleşmesinin nedeni, dışarıdan alınan besin maddelerinin vücuda yararlı hale gelmesinin sağlanmasıdır.
Sindirim sistemini; sindirim organları, sindirime yardımcı organlar ve sindirim sistemi bezleri oluşturur.
Sindirim sistemi organları sırayla; ağız, yutak, yemek borusu, mide, (on iki parmak bağırsağı), ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüstür. Bu organlar sindirim borusunu oluşturur.
Sindirime yardımcı organlar; karaciğer ve pankreastır. Bu organlar sindirim borusuna (on iki parmak bağırsağına) bağlıdır.
Sindirim sistemi bezleri; tükürük bezleri, mide bezleri ve ince bağırsak bezleridir.




SORU : 1- Bir yiyecek yenildikten sonra vücutta ne gibi değişikliklere uğrar?
2- Vücut besin içeriklerini kullanabileceği hale nasıl getirir? (Besinlerin vücudumuza yararlı hale gelebilmeleri için değişime uğramaları gerekir)
3- Niçin yemek yenir?

2- Beslenme ve Besin İçerikleri :
Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için dışarıdan aldıkları maddelere besin, bu maddelerin vücuda alınmasına da beslenme denir. Besinler doğada genel olarak 3 kaynaktan elde edilir. Bunlar;
1- Hayvansal Kaynaklı Besinler : Et, süt, yumurta,..
2- Bitkisel Kaynaklı Besinler : Sebze, meyve, tahıl,..
3- Madensel Kaynaklı Besinler : Su ve madensel tuzlar.
Bitkisel, hayvansal ve madensel kaynaklı besin maddeleri içeriklerine göre; karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, su ve mineraller olarak gruplandırılırlar.
Besin içeriklerinden proteinler, karbonhidratlar ve yağlar büyük moleküllü (organik) besin içerikleridir (besinlerdir). Büyük moleküllü bu besin içeriklerinin hücrelerde kullanılabilmesi için kana veya hücre içerisine girebilecek kadar küçük moleküllere parçalanması yani sindirilmesi gerekir.
Besin içeriklerinden su, madensel tuzlar ve vitaminler küçük moleküllü (inorganik ve organik) besinlerdir. Küçük moleküllü besin içerikleri sindirilmeden doğrudan kana veya hücre içerisine girebilirler.

a) Karbonhidratlar :
• Vücudun başlıca enerji kaynağıdır. Günlük enerji ihtiyacınınn çoğu karbonhidratlardan sağlanır.
• Büyük moleküllü besin içeriği olduğu için sindirilmeden doğrudan kana veya hücrelere giremezler.
b) Proteinler :
• Hücrelerin (ve vücudun) temel yapısını oluştururlar.
• Gerektiğinde (uzun açlık dönemlerinde) vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılırlar.
• Büyük moleküllü besin içeriği olduğu için sindirilmeden doğrudan kana veya hücrelere giremezler.
• (Vücudun savunma sistemlerini ve vücut çalışmasını düzenleyen enzimler ve bazı hormonların yapısına katılırlar).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %16’sı proteinden oluşmuştur. Proteinler, hücrelerin sürekliliği, büyüme ve gelişme için öncelikli olarak kullanılan besin içeriğidir).

c) Yağlar :
• Başlıca enerji deposudur.
• En çok enerji veren besin içeriğidir.
• Vitaminlerin bir bölümünün vücuda alınmasını sağlar.
• Deri altında depolanan yağlar vücut ısısının korurlar.
• (Vücudumuzun düzenli çalışmasında etkili olan bazı hormonların üretiminde görevlidir).
• (İhtiyacından fazla alınan besin içerikleri vücutta yağa dönüşerek depolandığından vücut sağlığı için zararlıdır).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %18’ yağdır).

d) Mineraller :
• Düzenleyici ve direnç arttırıcı olarak görev yaparlar.
• (İskelet ve dişerin yapısına katılır).
• (Kanın ve sitoplazmanın dengede tutulmasını sağlar).
• (Demir minerali vücutta besin öğelerinden enerji oluşması için zorunlu olan oksijenin taşınmasında gereklidir).
• (Vücudun çalışmasını düzenleyen enzimlerin bileşiminde yer alan mineraller vardır(.
• (Bazıları savunma sisteminde kullanılır).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur).

e) Vitaminler :
• Düzenleyici ve direnç arttırıcı olarak görev yaparlar.
• (B grubu vitaminleri, besinlerle alınan karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji üretilmesi ve yeni hücrelerin oluşması ile ilgili düzenlenmesine yardımcı olur).
• (D vitamini, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlerde yerleşmesine yardımcı olur).
• (A, C, E vitaminleri, vücut hücrelerinin onarılmasını sağlar, zarar görmesini önler ve zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdır).
• (Vücudumuzda oldukça az miktarlarda vitamin bulunmasına karşın vücudumuzdaki etkinlikleri oldukça fazladır).

f) Su :
• Düzenleyici ve direnç arttırıcı olarak görev yaparlar.
• Besinlerin sindirimini kolaylaştırır.
• (Kanda buluna su, besin öğelerinin dokulara taşınmasını sağlar).
• Besinlerin hücrelerde kullanılması sonucu oluşan besin atıkların atılmasını kolaylaştırır.
• (Vücut ısısının düzenlenmesi için gereklidir).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %60’ı sudur. Bebeklerin vücudunda su oram
yetişkinlerinkinden daha fazladır).

3- Sindirim Çeşitleri :
Sindirim olayı mekanik (fiziksel) ve kimyasal sindirim olarak iki şekilde gerçekleşir.

a) Mekanik (Fiziksel) Sindirim :
Besinlerin salgı (enzim) kullanılmadan (fiziksel olarak) çiğneme ve kas hareketleriyle küçük parçalara ayrılmasına (kana veya hücrelere geçebilecek hale getirilmesine) mekanik (fiziksel) sindirim denir.
Bütün besinlerin mekanik sindirimi ağızda başlar. Besinlerin mekanik sindirimi ağızda dişler sayesinde çiğneme olayı ile midede ise kaslar sayesinde kasılma olayı ile gerçekleştirilir.

b) Kimyasal Sindirim :
Besinlerin su ve salgı (enzim) kullanılarak küçük parçalara ayrılmasına (kana veya hücrelere geçebilecek hale getirilmesine) kimyasal sindirim denir.
Kimyasal sindirim ağızda, midede ve ince bağırsakta gerçekleşir.

SORU : 1- Sindirim sistemini oluşturan organlar nelerdir?

4- Sindirim Sistemi Organları :

a) Ağız :
Sindirim sisteminin ilk organı olup bütün besinlerin çiğneme yoluyla mekanik sindiriminin, ayrıca karbonhidratların tükürük içerisinde bulunan (pityalin) enzimler sayesinde kimyasal sindiriminin başladığı yerdir.
Ağızda sindirim olayında görev yapan dil, dişler ve tükürük bezleri bulunur.
Ağızdaki besinler dişler ile parçalanır (mekanik sindirim), tükürük bezlerinin salgıladığı tükürük sıvısı (içindeki enzimler) ile yumuşatılır (kimyasal sindirim). Dil, besinlerin çiğnenmesine ve yutulmasına yardım eder. Ağızda parçalanan, yumuşatılan besinler dil ile yutağa itilir.

Dişler :
Besinlerin çiğnenip parçalanması sağlayan yapılardır. Dişlerin görünen beyaz kısmına taç, çene kemiği içine gömülü kısmına kök, dişin dış kısmının (tacın) üzerini örten sert tabakaya mine tabakası denir. Dişin içinde (ortasında) kan damarları ve sinirler bulunur.
Yetişkin insanın ağzında 32 (genelde 28) diş bulunur. Dişler yapı ve görevlerine göre kesici dişler, köpek dişleri ve azı dişleri olarak üç çeşittir.

1- Kesici Dişler :
Besinlerin koparılmasını sağlarlar. Ağzın ön tarafında, 4 alt çenede, 4 üst çenede olmak üzere toplam 8 tanedirler.

2- Köpek Dişleri :
Besinlerin daha küçük parçalara ayrılmasını sağlarlar. Kesici dişlerin sağında ve solunda birer tane olmak üzere 2 alt çenede, 2 üst çenede toplam 4 tanedirler.

3- Azı Dişleri :
Besinlerin öğütülmesini sağlarlar. Küçük ve büyük azı dişleri olarak iki çeşittir. Köpek dişlerinin sağında ve solunda ikişer tane olmak üzere 4 alt çenede, 4 üst çenede toplam 8 tane küçük azı dişi bulunur. Küçük azı dişlerinin sağında ve solunda üçer tane olmak üzere 6 alt çenede, 6 üst çenede toplam 12 tane büyük azı dişi bulunur. (Çocuklarda büyük azı dişi 4 alt çenede, 4 üst çenede olmak üzere toplam 8 tanedir).

b) Yutak :
Ağızdan sonra gelen boşluktur. Üst taraftan burun boşluğuna, alt taraftan yemek borusuna ve gırtlağa açılır. Yutak, ağızda çiğnenen ve yumuşatılan besinleri yemek borusuna iletir. Yutakta (mekanik veya kimyasal) sindirim olmaz.

Gırtlak :
Yutağın alt tarafında bulunan, soluk borusu ile yemek borusunu ayıran, kıkırdaktan yapılan yapıdır. Yemek yenirken yutkunma sırasında gırtlak (yukarı çıkarak) soluk borusunu kapatıp yemek borusunu açarak besinlerin soluk borusuna gitmesini önler. Yemek yenirken konuşulursa (soluk verme sırasında soluk borusu açılacağından) besinler soluk borusuna kaçabilir. Bu nedenle yemek yerken konuşulmamalıdır.

c) Yemek Borusu :
Yutak ile mide arasında uzanan, soluk borusunun arkasında bulunan, 20 – 25 cm uzunluğundaki (2 cm çapındaki), düz kaslardan yapılmış olan organdır. Görevi, yutaktan gelen besinleri mideye iletmektir.
Yemek borusu sadece besinleri taşır. Yemek borusunda sindirim olayı (sindirim enzimleri bulunmadığı için) gerçekleşmez. Yapısında bulunan düz kaslar (tek yönlü çalışarak yani peristaltik hareket yaparak) kasılıp gevşeyerek besinleri mideye taşır.

d) Mide :
Karın boşluğunun sol üst tarafında, yemek borusu ile on iki parmak bağırsağı arasında yer alan sindirim sisteminin en geniş organıdır. Mide, üst taraftan mide ağzı ile yemek borusuna, alt taraftan mide kapısı ile on iki parmak bağırsağına bağlanır.
Mide düz kaslardan yapılmıştır ve kasılıp gevşeyebilir. Ayrıca midenin yapısında bulunan salgı bezleri mide öz suyu salgısını üretir. Mide öz suyu salgısında mukus, mide asiti (HCl = tuz asiti) gibi salgılar ile çeşitli enzimler (pepsin ve renin) bulunur.
Mide, düz kaslardan yapıldığı için kasılıp gevşeyerek yemek borusundan gelen besinleri yoğurur, çorba haline getirir. Bu nedenle mide mekanik sindirim yapabilir.
Mide, yapısında bulunan salgı bezlerinin salgıladığı mide asiti ve enzimler ile besinlerin daha küçük parçalara ayrılmasını sağlar. Bu nedenle kimyasal sindirim yapabilir. Proteinlerin kimyasal sindirimi midede başlar.

f) İnce Bağırsak :
Bir taraftan mide kapısına, diğer taraftan kalın bağırsağa bağlı olan 7 – 8 m uzunluğundaki (2 – 3 cm çapındaki) kıvrımlı borudur. İnce bağırsak, besinlerin sindiriminin tamamlandığı ve sindirilen besinlerin kana geçtiği yerdir.
İnce bağırsağın mideden sonra gelen 20 – 25 cm’lik ilk bölümüne (ince bağırsağın başlangıç yerine) on iki parmak bağırsağı denir. On iki parmak bağırsağına karaciğer ve pankreas gibi sindirime yardımcı organlar bağlıdır. Karaciğer ve pankreas, salgıladığı sindirim enzimlerini (salgılarını) on iki parmak bağırsağına verir.
İnce bağırsak, yağların kimyasal sindiriminin başladığı yerdir. Ayrıca ağızda sindirilemeyen karbonhidratların (nişastanın maltoza dönüşmesi), midede sindirilemeyen proteinlerin ve sindirilemeyen yağların kimyasal sindirimi ince bağırsakta tamamlanır.
İnce bağırsağın iç yüzeylerinde bulunan salgı bezlerinin ürettiği salgılar, buraya gelen ve sindirilmemiş olan besinlerin sindirilmesini sağlar. Bu nedenle ince bağırsak, kimyasal sindirimin asıl yapıldığı yerdir. İnce bağırsakta mekanik sindirim gerçekleşmez.
İnce bağırsakta besinlerin kana geçtiği yerlere tümür (villüs) denir.





g) Kalın Bağırsak :
İnce bağırsaktan anüse kadar uzanan 1,5 m uzunluğundaki (6 cm çapındaki) borudur. Kalın bağırsakta mekanik veya kimyasal sindirim olmaz, villüsler bulunmaz.
Kalın bağırsak, ince bağırsakta sindirilemeyip kana geçemeyen besinler ile sindirime uğramayan su, madensel tuzlar (mineraller) ve vitaminlerin besinlerin içerisinden emilmesini, bir süre depolanmasını ve kana verilmesini sağlar. Ayrıca geriye kalan atık maddelerin de (posalarında) sindirim sisteminin son bölümü olan anüse iletilmesini ve anüsten de dışkı yoluyla vücut dışına atılmasını sağlar. Kalın bağırsakta yaşayan bakteriler, B ve K vitaminlerinin üretilmesini sağlarlar.
İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yere kör bağırsak denir. Kör bağırsaktan çıkan uzantıya apandis denir.

ı) Anüs :
Kanlı bağırsaktaki dışkının vücut dışına atıldığı yerdir ve sindirim sisteminin en son organıdır.

5- Sindirime Yardımcı Organlar :
Karaciğer ve pankreas salgıladığı sindirim enzimleri (salgıları) ile sindirime yardımcı olan organlardır. Bu organlar salgılarını on iki parmak bağırsağına verirler.

a) Karaciğer :
Karın boşluğunda, midenin sağ üst kısmında bulunan en büyük iç organıdır. Karaciğer safra (öd) salgısını üretir, kandaki şeker (glikoz) miktarını ayarlar ve glikoz depolar, bazı vitaminleri (A, K, D) üreterek depolar, zehirli maddelerin etkisini yok eder. (Çok zehirli olan amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik asite çevirir).
Safra (öd) sıvısı, safra kesesinde depolanır ve buradan ince bağırsağa (on iki parmak bağırsağına) verilir. Safra (öd) sıvısı, büyük yağ moleküllerinin daha küçük parçalara ayrılmasını ve yağların kimyasal sindirimini sağlar.

b) Pankreas :
Midenin alt kısmında yer alan yaprak şeklindeki organdır (karma bezdir). Pankreas, pankreas öz suyu salgısını üreterek ince bağırsağa (on iki parmak bağırsağına) verir. Pankreas öz suyu salgısında, karbonhidrat, protein ve yağların sindirilmesini sağlayan enzimler bulunur. (Amilaz = karbonhidrat, tripsin = protein, lipaz = yağ). Ayrıca salgıladığı hormonlar sayesinde (insülin ve glukagon) kandaki glikoz (şeker) miktarını ayarlar.

6- Sindirim Sistemi Bezleri :
Sindirime yardımcı olmak için sindirim enzimi (salgı) üreten mide, tükürük ve ince bağırsak bezleri sindirim sistemi bezleridir.

a) Tükürük Bezleri :
Tükürük salgısını üretirler. Tükürük, ağızda besinlerin yumuşatılmasını sağlar. Tükürük bezleri dil altı, kulak altı ve çene altında bulunur.

b) Mide Bezleri :
Mide öz suyu salgısını üretirler. Mide öz suyu salgısının içinde mukus, mide asiti (tuz asiti), pepsin, renin enzimleri bulunur.
Mukus, midenin iç yüzeyini örterek mide asitinin zarar vermesini önler.
Mide asiti, pepsin, renin besinlerin parçalanmasını ve besinlerle gelen mikroorganizmaların yok edilmesini sağlar.


c) İnce Bağırsak Bezleri :
Salgıladığı salgılar ile ağızda sindirilemeyen karbonhidratların, midede sindirilemeyen proteinlerin, on iki parmak bağırsağında sindirilemeyen yağların sindirilmesini sağlar.
SORU : 1- Vücut besin maddelerini yenilen şekilde kullanabilir mi?
2- Sindirim nasıl gerçekleşir?
3- Besinler niçin mekanik ve kimyasal sindirime uğrarlar?
4- Besinler sindirim sisteminin hangi bölümünde mekanik, hangi bölümünde kimyasal sindirime uğrar?

7- Besinlerin Sindirimi ve Sindirilen Besinlerin Kana Geçişi :
Büyük moleküllü besin maddelerinin (içeriklerinin) kana ya da hücrelere girebilecek yani hücre zarından (porlardan) geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılmasına sindirim denir. Besin içeriklerinden karbonhidratlar, proteinler ve yağların sindirimi ince bağırsakta tamamlanır ve sindirilen besinler ince bağırsakta bulunan ve tümür denilen çıkıntılardan kana verilir. Tümür denilen çıkıntılarda (eldiven parmakları gibi) çok sayıda kılcal kan damarı bulunur. Sindirilen besinler tümürlerden emilerek kana geçer ve kan yoluyla hücrelere taşınır.
Besin içeriklerinden su, mineraller ve vitaminler sindirime uğramadan kalın bağırsağa gelir ve kalın bağırsakta bir süre bekletildikten sonra kalın bağırsaktan emilerek kana verilir ve kan yoluyla hücrelere taşınır.








8- Enzimlerin Sindirimdeki Görevi :
Enzimler, sindirim olayının gerçekleşmesini sağlayan salgılardır. Enzimler, enerji vermesi için kullanılan büyük moleküllü besin içeriklerinin kimyasal sindirim sonucu kana ya da hücrelere girebilecek kadar küçük moleküller haline dönüşmesini sağlar. Besin içeriklerinin kimyasal sindirimlerinin başladığı ve bittiği yerler farklıdır.

Besinler Kimyasal Sindirimin





SORU : 1- Sindirim sistemi ile ilgili sağlık sorunları nelerdir?
2- Sindirim sisteminin sağlığını korumak için neler yapmak gerekir?





9- Sindirim Sisteminin Sağlığı ve Korunması :

1- Yenilen besinler çok sıcak ya da soğuk olmamalı.
2- Aşırı acı, baharatlı, ekşi, yağlı yemekler yenmemeli.
3- Yıkanmamış, temizlenmemiş, bayat ve çürük gıdalar yenmemeli.
4- Alkol sigara ve uyuşturucu kullanılmamalıdır.
5- Yemek sırasında ve yemekten sonra gerektiğinden fazla su içilmemelidir.
6- Yiyecekler iyice çiğnenmeli.
7- Yemekten sindirim sistemini yoracak kadar çok yemek yemeden kalkılmalıdır.
8- Lifli besinler (kabak) yenilmeli ve dengeli beslenilmelidir.
9- Yeterli, düzenli ve dengeli beslenilmeli.
10- Stresten kaçınılmalıdır.
11- Bağırsakların çalışması için spor yapılmalıdır.
12- Yemekten sonra vücut dinlenmelidir (1 saat).
13- Dişler temiz tutulmalı ve fırçalanmalı.
14- Yemeklerden önce ve sonra eller yıkanmalı.
15- Rahatsızlıklarda doktora gidilmeli.

10- Yeterli ve Dengeli Beslenme :
Vücudun günlük enerji ihtiyacının karşılanabilmesi, büyüme ve gelişmenin sağlıklı olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenme gereklidir. Vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve su gibi besin içeriklerinin dengeli şekilde vücuda alınmasına dengeli beslenme denir.

SORU : 1- Besin içeriklerinin, vücudun ihtiyacından daha az veya fazla alınması
durumunda doğabilecek sorunlar nelerdir?

11- Sindirim Sisteminde Görülen Hastalıklar :
Sindirim sisteminde; kolera, dizanteri, ülser, tifo, ishal, siroz, sarılık (Hepatit B) gibi hastalıklar görülür. Bu hastalıklardan bir kısmı bağırsak solucanı, kancalı kurt, şerit (tenya) ve kıl kurdu sayesinde ortaya çıkar. Bunların dışında gastrit, gaz şişkinliği, hıçkırık, kabızlık, karın ağrısı, kusma, mide yanması, reflü, safra kesesi şikâyetleri de sindirim sisteminde görülen rahatsızlıklardır.

• Kolera :
Kolera (Vibrio cholerae) bakterisinin neden olduğu bağırsak enfeksiyonu ve şiddetli ishal ile ortaya çıkan bir hastalıktır.
Kolera genellikle, dışkı bulaşmış kirli su ya da bu sularla yıkanmış gıdalar aracılığı ile yayılır.
Ağızdan sıvı tedavisi ile hastalık tedavi edilebilir. (Tedavinin amacı, kaybedilen su ve elektrolitleri – sodyum, potasyum, klor, bi karbonat – yerine koymaktır).

• Dizanteri :
İnsanlarda kanlı ishal, şiddetli karın ağrısı, gerekmediği halde dışkılama isteği duyma, bağırsak yaraları, (hayvanda makattan kan ya da kanlı dışkı gelmesi) gibi belirtiler gösteren hastalıktır.
Sığır ve domuz vebası, şarbon, geviş getirenlerde bağırsak zehirlenmeleri sonucunda dizanteri oluşur. Ayrıca maden ya da bitki zehirlenmelerinin birçoğu da (cıva, kuduzböceği, sultan otu, sütleğen, kartallı eğrelti, acı çiğdem vb.) dizanteri belirtisi yaratır.

• Ülser :
Mide mukozasının alkol, sigara ve asitli içecekler nedeniyle zedelenmesiyle oluşur.

• Siroz :
Alkol ve sigara sayesinde karaciğer hücrelerinin kendini yenileyememesi sonucu oluşur.
• Tifo :
Kirli içme suları ve pis yiyeceklerden bulaşan bulaşıcı bir hastalıktır. Genelde salgın şeklinde görülür. Tifo; kalbi, beyni, böbrekleri, akciğerleri, karaciğeri, göz ve kulak sinirlerini etkiler. Hastalık (Salmonella typhi adlı) bakteriler nedeniyle oluşur. (Bu bakteri vücuda girdikten 7–15 gün sonra hastalık ortaya çıkar. Mikrop, tifolu hastaların dışkılarında veya idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen deri döküntülerinde bulunur. Hastanın hastalık süresince bol su içmelidir).
(İçme ve kullanma sularının kontrolü, besin hijyeni, lağım ve kanalizasyon tesislerinin hijyen şartlarına uygun duruma getirilmesidir).
(Tifo aşısı: Kesin koruyucu değildir. Ölü tifo aşısı % 51-67 oranında koruyuculuk sağlar. Canlı atenüe oral aşı ise yakın oranlarda koruyuculuğa sahiptir ve yan etkileri daha azdır).

• İshal :
Dışkının sık olarak sulu veya yumuşak çıkması durumudur. Dünyada ishal beş yaşından küçükler arasında ölümün ikinci büyük nedenidir (Her yıl ortalama 1,5 milyon bebek bu yolla ölür
İshal, kalın bağırsağın yeterince sıvı emmemesinden meydana gelir. En sık görülen nedeni enfeksiyon veya bakteri içeren atık maddelerdir.
(Bir kişi birkaç günde, en fazla bir haftada iyileşir. Buna karşın hastalıklı veya kötü beslenen kişilerde ishal ciddi su kaybına yol açabilir ve tedavi olmadığı takdirde hayati tehlike oluşturabilir).
(İshal ayrıca daha ciddi hastalıkların bir belirtisi olabilir, örneğin dizanteri, kolera, botulizm veya Crohn hastalığı gibi kronik bir duruma işaret edebilir. Apandisit hastalarında genelde ishal olmasa da apandis patlamasının sık görülen bir belirtisidir. Radyasyon hastalığının da bir sonucudur).

• Sarılık :
Kandaki vücuda renk veren maddelerin değerinin değişmesi sonucu deri ve mukozaların sarı renk alması durumudur. Hepatite yol açan A,B,C,D,E virüsleridir. Bunun dışında atık maddeler ve radyasyon sonucu da oluşabilir.

• Gastrit :
Alkol, tütün, kimyasal maddeler ile bakteriler ve virüslerden dolayı oluşan hastalıktır.
Başlıca belirtileri arasında yemeklerden sonra midede rahatsızlık duygusu, bulantı, kusma, ekşime, iştah yitimi, mide ağrıları sayılabilir.

• Hıçkırık :
Diyafram kasının birden kasılması sonucunda ses tellerinin arasındaki açıklığın istem dışı kapanması ile gerçekleşen ani soluk alımı ve bu sırada bir ses dışarı çıkmasıdır.
Nedenleri çeşitlidir. Basit hıçkırıklar; çoğunlukla mide gazı, sıcak ve baharatlı yemekler, sinir bozukluğundan kaynaklanır. Ayrıca; bazı kalp, karaciğer, bağırsak ve pankreas hastalıkları, zatülcenp veya zatürreede de görülebilir. 3 saatten fazla süren hıçkırıklarda, doktora başvurmak gerekir.

• Kabızlık :
Kabızlık, bağırsak hareketlerinin normale göre azalması durumudur. Bağırsak fonksiyonu, kişiden kişiye farklılık gösterir.

• Reflü :
Mide asidinin mideden yemek borusuna kaçması hastalığıdır. Stres,gazlı içecekler, çay ve kahve türü içecekler reflüyü arttırır. Reflü haslarında sürekli ağızdan gaz çıkarma, yemek borusunda yanma, göğüste yanma ve ağrı hissi görülür, kalp şikayeti oluşur.


NOT : 1- Bebeklerin 6. aydan sonra süt dişleri çıkar, 7 yaşından sonra ise bunlar dökülerek
yerine kalıcı dişler çıkar.
2- Yetişkinlerde, ağzın en arkasındaki dişerden 1 sağda, 1 solda olmak üzere 2 alt çenede, 2 üst çenede toplam 4 tane diş yirmilik diş bulunur. Bu dişler çocuklarda bulunmaz. (Bazen çıkmayabilir).
3- Ağızda yemek varken konuşmak, soluk borusunu açacağından besinlerin soluk borusuna kaçmasına yol açabilir.
4- İnce bağırsağın uzun ve kıvrımlı olmasının nedeni, besinlerin daha fazla ve hızlı bir şekilde kana emilmesini (emilme yüzeyinin arttırılmasını) sağlamak içindir.
5- Kalın bağırsakta yaşayan bazı bakteriler, B ve K vitaminlerinin sentezlenmesini sağlarlar.
6- Sindirilen bedinler kan yoluyla hücrelere taşınırlar.
7- Yemek borusu düz kaslardan yapılmıştır. Bu kaslar mideye doğru tek yönlü kasılıp gevşeyerek besinleri taşır.
8- Sindirim sistemindeki bütün organlar sindirim yapamazlar.


• Ağız → Mekanik (dişler) ve kimyasal (tükürük) sindirim.
• Yutak → Sindirim yok.
• Yemek Borusu → Sindirim yok.
• Mide → Mekanik (kaslar) ve kimyasal (mide öz suyu) sindirim.
• İnce Bağırsak → Kimyasal sindirim.
• Kalın Bağırsak → Sindirim yok.
• Anüs → Sindirim yok.
9- Bütün besinlerin mekanik sindirimi ağızda başlar.



10- Besinlerin kimyasal sindirimlerinin başladığı ve bittiği yerler farklıdır.






11- Besinlerin kimyasal sindirimi ve sindirim sonucu oluşan ürünler farklıdır.






12- Sindirim sistemi bezlerinin ürettiği salgıların görevleri farklıdır.
misafir - avatarı
misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2011       Mesaj #8
misafir - avatarı
Ziyaretçi
SİNDİRİM SİSTEMİ VE SİNDİRİM SİSTEMİ SAĞLIĞI

1- Sindirim Sistemi :
Yeryüzünde bulunan bütün canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, büyüme, gelişme, hareket edebilme, üreme gibi yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirirler. Canlılar bu yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji, enerji verici besinlerden sağlanır.
Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için dışarıdan aldıkları maddelere besin, bu maddelerin vücuda alınmasına da beslenme denir.
Dışarıdan alınan besinlerden enerjinin üretilebilmesi için bu besinlerin hücre içine girmesi gerekir. (Çünkü besinlerden enerjinin üretilmesi olayı hücre içindeki mitokondrilerde solunum olayı ile gerçekleşir). Dışarıdan alınan bazı besinler parçalanmadan, bazı besinler ise parçalanarak hücre içerisine girebilirler. Dışarıdan alınan besinler hücrelere kan yoluyla taşınırlar.
Vücuda alınan büyük moleküllü besin maddelerinin (içeriklerinin) kana ya da hücrelere girebilecek yani hücre zarından (porlardan) geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılmasına sindirim denir. Sindirim olayını gerçekleştiren sisteme (ağızda başlayıp anüste sona eren sisteme) sindirim sistemi denir. Sindirim olayının gerçekleşmesinin nedeni, dışarıdan alınan besin maddelerinin vücuda yararlı hale gelmesinin sağlanmasıdır.
Sindirim sistemini; sindirim organları, sindirime yardımcı organlar ve sindirim sistemi bezleri oluşturur.
Sindirim sistemi organları sırayla; ağız, yutak, yemek borusu, mide, (on iki parmak bağırsağı), ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüstür. Bu organlar sindirim borusunu oluşturur.
Sindirime yardımcı organlar; karaciğer ve pankreastır. Bu organlar sindirim borusuna (on iki parmak bağırsağına) bağlıdır.
Sindirim sistemi bezleri; tükürük bezleri, mide bezleri ve ince bağırsak bezleridir.




SORU : 1- Bir yiyecek yenildikten sonra vücutta ne gibi değişikliklere uğrar?
2- Vücut besin içeriklerini kullanabileceği hale nasıl getirir? (Besinlerin vücudumuza yararlı hale gelebilmeleri için değişime uğramaları gerekir)
3- Niçin yemek yenir?

2- Beslenme ve Besin İçerikleri :
Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için dışarıdan aldıkları maddelere besin, bu maddelerin vücuda alınmasına da beslenme denir. Besinler doğada genel olarak 3 kaynaktan elde edilir. Bunlar;
1- Hayvansal Kaynaklı Besinler : Et, süt, yumurta,..
2- Bitkisel Kaynaklı Besinler : Sebze, meyve, tahıl,..
3- Madensel Kaynaklı Besinler : Su ve madensel tuzlar.
Bitkisel, hayvansal ve madensel kaynaklı besin maddeleri içeriklerine göre; karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, su ve mineraller olarak gruplandırılırlar.
Besin içeriklerinden proteinler, karbonhidratlar ve yağlar büyük moleküllü (organik) besin içerikleridir (besinlerdir). Büyük moleküllü bu besin içeriklerinin hücrelerde kullanılabilmesi için kana veya hücre içerisine girebilecek kadar küçük moleküllere parçalanması yani sindirilmesi gerekir.
Besin içeriklerinden su, madensel tuzlar ve vitaminler küçük moleküllü (inorganik ve organik) besinlerdir. Küçük moleküllü besin içerikleri sindirilmeden doğrudan kana veya hücre içerisine girebilirler.

a) Karbonhidratlar :
• Vücudun başlıca enerji kaynağıdır. Günlük enerji ihtiyacınınn çoğu karbonhidratlardan sağlanır.
• Büyük moleküllü besin içeriği olduğu için sindirilmeden doğrudan kana veya hücrelere giremezler.
b) Proteinler :
• Hücrelerin (ve vücudun) temel yapısını oluştururlar.
• Gerektiğinde (uzun açlık dönemlerinde) vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılırlar.
• Büyük moleküllü besin içeriği olduğu için sindirilmeden doğrudan kana veya hücrelere giremezler.
• (Vücudun savunma sistemlerini ve vücut çalışmasını düzenleyen enzimler ve bazı hormonların yapısına katılırlar).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %16’sı proteinden oluşmuştur. Proteinler, hücrelerin sürekliliği, büyüme ve gelişme için öncelikli olarak kullanılan besin içeriğidir).

c) Yağlar :
• Başlıca enerji deposudur.
• En çok enerji veren besin içeriğidir.
• Vitaminlerin bir bölümünün vücuda alınmasını sağlar.
• Deri altında depolanan yağlar vücut ısısının korurlar.
• (Vücudumuzun düzenli çalışmasında etkili olan bazı hormonların üretiminde görevlidir).
• (İhtiyacından fazla alınan besin içerikleri vücutta yağa dönüşerek depolandığından vücut sağlığı için zararlıdır).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %18’ yağdır).

d) Mineraller :
• Düzenleyici ve direnç arttırıcı olarak görev yaparlar.
• (İskelet ve dişerin yapısına katılır).
• (Kanın ve sitoplazmanın dengede tutulmasını sağlar).
• (Demir minerali vücutta besin öğelerinden enerji oluşması için zorunlu olan oksijenin taşınmasında gereklidir).
• (Vücudun çalışmasını düzenleyen enzimlerin bileşiminde yer alan mineraller vardır(.
• (Bazıları savunma sisteminde kullanılır).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur).

e) Vitaminler :
• Düzenleyici ve direnç arttırıcı olarak görev yaparlar.
• (B grubu vitaminleri, besinlerle alınan karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji üretilmesi ve yeni hücrelerin oluşması ile ilgili düzenlenmesine yardımcı olur).
• (D vitamini, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlerde yerleşmesine yardımcı olur).
• (A, C, E vitaminleri, vücut hücrelerinin onarılmasını sağlar, zarar görmesini önler ve zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdır).
• (Vücudumuzda oldukça az miktarlarda vitamin bulunmasına karşın vücudumuzdaki etkinlikleri oldukça fazladır).

f) Su :
• Düzenleyici ve direnç arttırıcı olarak görev yaparlar.
• Besinlerin sindirimini kolaylaştırır.
• (Kanda buluna su, besin öğelerinin dokulara taşınmasını sağlar).
• Besinlerin hücrelerde kullanılması sonucu oluşan besin atıkların atılmasını kolaylaştırır.
• (Vücut ısısının düzenlenmesi için gereklidir).
• (Yetişkin insan vücudunun ortalama %60’ı sudur. Bebeklerin vücudunda su oram
yetişkinlerinkinden daha fazladır).

3- Sindirim Çeşitleri :
Sindirim olayı mekanik (fiziksel) ve kimyasal sindirim olarak iki şekilde gerçekleşir.

a) Mekanik (Fiziksel) Sindirim :
Besinlerin salgı (enzim) kullanılmadan (fiziksel olarak) çiğneme ve kas hareketleriyle küçük parçalara ayrılmasına (kana veya hücrelere geçebilecek hale getirilmesine) mekanik (fiziksel) sindirim denir.
Bütün besinlerin mekanik sindirimi ağızda başlar. Besinlerin mekanik sindirimi ağızda dişler sayesinde çiğneme olayı ile midede ise kaslar sayesinde kasılma olayı ile gerçekleştirilir.

b) Kimyasal Sindirim :
Besinlerin su ve salgı (enzim) kullanılarak küçük parçalara ayrılmasına (kana veya hücrelere geçebilecek hale getirilmesine) kimyasal sindirim denir.
Kimyasal sindirim ağızda, midede ve ince bağırsakta gerçekleşir.

SORU : 1- Sindirim sistemini oluşturan organlar nelerdir?

4- Sindirim Sistemi Organları :

a) Ağız :
Sindirim sisteminin ilk organı olup bütün besinlerin çiğneme yoluyla mekanik sindiriminin, ayrıca karbonhidratların tükürük içerisinde bulunan (pityalin) enzimler sayesinde kimyasal sindiriminin başladığı yerdir.
Ağızda sindirim olayında görev yapan dil, dişler ve tükürük bezleri bulunur.
Ağızdaki besinler dişler ile parçalanır (mekanik sindirim), tükürük bezlerinin salgıladığı tükürük sıvısı (içindeki enzimler) ile yumuşatılır (kimyasal sindirim). Dil, besinlerin çiğnenmesine ve yutulmasına yardım eder. Ağızda parçalanan, yumuşatılan besinler dil ile yutağa itilir.

Dişler :
Besinlerin çiğnenip parçalanması sağlayan yapılardır. Dişlerin görünen beyaz kısmına taç, çene kemiği içine gömülü kısmına kök, dişin dış kısmının (tacın) üzerini örten sert tabakaya mine tabakası denir. Dişin içinde (ortasında) kan damarları ve sinirler bulunur.
Yetişkin insanın ağzında 32 (genelde 28) diş bulunur. Dişler yapı ve görevlerine göre kesici dişler, köpek dişleri ve azı dişleri olarak üç çeşittir.

1- Kesici Dişler :
Besinlerin koparılmasını sağlarlar. Ağzın ön tarafında, 4 alt çenede, 4 üst çenede olmak üzere toplam 8 tanedirler.

2- Köpek Dişleri :
Besinlerin daha küçük parçalara ayrılmasını sağlarlar. Kesici dişlerin sağında ve solunda birer tane olmak üzere 2 alt çenede, 2 üst çenede toplam 4 tanedirler.

3- Azı Dişleri :
Besinlerin öğütülmesini sağlarlar. Küçük ve büyük azı dişleri olarak iki çeşittir. Köpek dişlerinin sağında ve solunda ikişer tane olmak üzere 4 alt çenede, 4 üst çenede toplam 8 tane küçük azı dişi bulunur. Küçük azı dişlerinin sağında ve solunda üçer tane olmak üzere 6 alt çenede, 6 üst çenede toplam 12 tane büyük azı dişi bulunur. (Çocuklarda büyük azı dişi 4 alt çenede, 4 üst çenede olmak üzere toplam 8 tanedir).

b) Yutak :
Ağızdan sonra gelen boşluktur. Üst taraftan burun boşluğuna, alt taraftan yemek borusuna ve gırtlağa açılır. Yutak, ağızda çiğnenen ve yumuşatılan besinleri yemek borusuna iletir. Yutakta (mekanik veya kimyasal) sindirim olmaz.

Gırtlak :
Yutağın alt tarafında bulunan, soluk borusu ile yemek borusunu ayıran, kıkırdaktan yapılan yapıdır. Yemek yenirken yutkunma sırasında gırtlak (yukarı çıkarak) soluk borusunu kapatıp yemek borusunu açarak besinlerin soluk borusuna gitmesini önler. Yemek yenirken konuşulursa (soluk verme sırasında soluk borusu açılacağından) besinler soluk borusuna kaçabilir. Bu nedenle yemek yerken konuşulmamalıdır.

c) Yemek Borusu :
Yutak ile mide arasında uzanan, soluk borusunun arkasında bulunan, 20 – 25 cm uzunluğundaki (2 cm çapındaki), düz kaslardan yapılmış olan organdır. Görevi, yutaktan gelen besinleri mideye iletmektir.
Yemek borusu sadece besinleri taşır. Yemek borusunda sindirim olayı (sindirim enzimleri bulunmadığı için) gerçekleşmez. Yapısında bulunan düz kaslar (tek yönlü çalışarak yani peristaltik hareket yaparak) kasılıp gevşeyerek besinleri mideye taşır.

d) Mide :
Karın boşluğunun sol üst tarafında, yemek borusu ile on iki parmak bağırsağı arasında yer alan sindirim sisteminin en geniş organıdır. Mide, üst taraftan mide ağzı ile yemek borusuna, alt taraftan mide kapısı ile on iki parmak bağırsağına bağlanır.
Mide düz kaslardan yapılmıştır ve kasılıp gevşeyebilir. Ayrıca midenin yapısında bulunan salgı bezleri mide öz suyu salgısını üretir. Mide öz suyu salgısında mukus, mide asiti (HCl = tuz asiti) gibi salgılar ile çeşitli enzimler (pepsin ve renin) bulunur.
Mide, düz kaslardan yapıldığı için kasılıp gevşeyerek yemek borusundan gelen besinleri yoğurur, çorba haline getirir. Bu nedenle mide mekanik sindirim yapabilir.
Mide, yapısında bulunan salgı bezlerinin salgıladığı mide asiti ve enzimler ile besinlerin daha küçük parçalara ayrılmasını sağlar. Bu nedenle kimyasal sindirim yapabilir. Proteinlerin kimyasal sindirimi midede başlar.

f) İnce Bağırsak :
Bir taraftan mide kapısına, diğer taraftan kalın bağırsağa bağlı olan 7 – 8 m uzunluğundaki (2 – 3 cm çapındaki) kıvrımlı borudur. İnce bağırsak, besinlerin sindiriminin tamamlandığı ve sindirilen besinlerin kana geçtiği yerdir.
İnce bağırsağın mideden sonra gelen 20 – 25 cm’lik ilk bölümüne (ince bağırsağın başlangıç yerine) on iki parmak bağırsağı denir. On iki parmak bağırsağına karaciğer ve pankreas gibi sindirime yardımcı organlar bağlıdır. Karaciğer ve pankreas, salgıladığı sindirim enzimlerini (salgılarını) on iki parmak bağırsağına verir.
İnce bağırsak, yağların kimyasal sindiriminin başladığı yerdir. Ayrıca ağızda sindirilemeyen karbonhidratların (nişastanın maltoza dönüşmesi), midede sindirilemeyen proteinlerin ve sindirilemeyen yağların kimyasal sindirimi ince bağırsakta tamamlanır.
İnce bağırsağın iç yüzeylerinde bulunan salgı bezlerinin ürettiği salgılar, buraya gelen ve sindirilmemiş olan besinlerin sindirilmesini sağlar. Bu nedenle ince bağırsak, kimyasal sindirimin asıl yapıldığı yerdir. İnce bağırsakta mekanik sindirim gerçekleşmez.
İnce bağırsakta besinlerin kana geçtiği yerlere tümür (villüs) denir.





g) Kalın Bağırsak :
İnce bağırsaktan anüse kadar uzanan 1,5 m uzunluğundaki (6 cm çapındaki) borudur. Kalın bağırsakta mekanik veya kimyasal sindirim olmaz, villüsler bulunmaz.
Kalın bağırsak, ince bağırsakta sindirilemeyip kana geçemeyen besinler ile sindirime uğramayan su, madensel tuzlar (mineraller) ve vitaminlerin besinlerin içerisinden emilmesini, bir süre depolanmasını ve kana verilmesini sağlar. Ayrıca geriye kalan atık maddelerin de (posalarında) sindirim sisteminin son bölümü olan anüse iletilmesini ve anüsten de dışkı yoluyla vücut dışına atılmasını sağlar. Kalın bağırsakta yaşayan bakteriler, B ve K vitaminlerinin üretilmesini sağlarlar.
İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yere kör bağırsak denir. Kör bağırsaktan çıkan uzantıya apandis denir.

ı) Anüs :
Kanlı bağırsaktaki dışkının vücut dışına atıldığı yerdir ve sindirim sisteminin en son organıdır.

5- Sindirime Yardımcı Organlar :
Karaciğer ve pankreas salgıladığı sindirim enzimleri (salgıları) ile sindirime yardımcı olan organlardır. Bu organlar salgılarını on iki parmak bağırsağına verirler.

a) Karaciğer :
Karın boşluğunda, midenin sağ üst kısmında bulunan en büyük iç organıdır. Karaciğer safra (öd) salgısını üretir, kandaki şeker (glikoz) miktarını ayarlar ve glikoz depolar, bazı vitaminleri (A, K, D) üreterek depolar, zehirli maddelerin etkisini yok eder. (Çok zehirli olan amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik asite çevirir).
Safra (öd) sıvısı, safra kesesinde depolanır ve buradan ince bağırsağa (on iki parmak bağırsağına) verilir. Safra (öd) sıvısı, büyük yağ moleküllerinin daha küçük parçalara ayrılmasını ve yağların kimyasal sindirimini sağlar.

b) Pankreas :
Midenin alt kısmında yer alan yaprak şeklindeki organdır (karma bezdir). Pankreas, pankreas öz suyu salgısını üreterek ince bağırsağa (on iki parmak bağırsağına) verir. Pankreas öz suyu salgısında, karbonhidrat, protein ve yağların sindirilmesini sağlayan enzimler bulunur. (Amilaz = karbonhidrat, tripsin = protein, lipaz = yağ). Ayrıca salgıladığı hormonlar sayesinde (insülin ve glukagon) kandaki glikoz (şeker) miktarını ayarlar.

6- Sindirim Sistemi Bezleri :
Sindirime yardımcı olmak için sindirim enzimi (salgı) üreten mide, tükürük ve ince bağırsak bezleri sindirim sistemi bezleridir.

a) Tükürük Bezleri :
Tükürük salgısını üretirler. Tükürük, ağızda besinlerin yumuşatılmasını sağlar. Tükürük bezleri dil altı, kulak altı ve çene altında bulunur.

b) Mide Bezleri :
Mide öz suyu salgısını üretirler. Mide öz suyu salgısının içinde mukus, mide asiti (tuz asiti), pepsin, renin enzimleri bulunur.
Mukus, midenin iç yüzeyini örterek mide asitinin zarar vermesini önler.
Mide asiti, pepsin, renin besinlerin parçalanmasını ve besinlerle gelen mikroorganizmaların yok edilmesini sağlar.


c) İnce Bağırsak Bezleri :
Salgıladığı salgılar ile ağızda sindirilemeyen karbonhidratların, midede sindirilemeyen proteinlerin, on iki parmak bağırsağında sindirilemeyen yağların sindirilmesini sağlar.
SORU : 1- Vücut besin maddelerini yenilen şekilde kullanabilir mi?
2- Sindirim nasıl gerçekleşir?
3- Besinler niçin mekanik ve kimyasal sindirime uğrarlar?
4- Besinler sindirim sisteminin hangi bölümünde mekanik, hangi bölümünde kimyasal sindirime uğrar?

7- Besinlerin Sindirimi ve Sindirilen Besinlerin Kana Geçişi :
Büyük moleküllü besin maddelerinin (içeriklerinin) kana ya da hücrelere girebilecek yani hücre zarından (porlardan) geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılmasına sindirim denir. Besin içeriklerinden karbonhidratlar, proteinler ve yağların sindirimi ince bağırsakta tamamlanır ve sindirilen besinler ince bağırsakta bulunan ve tümür denilen çıkıntılardan kana verilir. Tümür denilen çıkıntılarda (eldiven parmakları gibi) çok sayıda kılcal kan damarı bulunur. Sindirilen besinler tümürlerden emilerek kana geçer ve kan yoluyla hücrelere taşınır.
Besin içeriklerinden su, mineraller ve vitaminler sindirime uğramadan kalın bağırsağa gelir ve kalın bağırsakta bir süre bekletildikten sonra kalın bağırsaktan emilerek kana verilir ve kan yoluyla hücrelere taşınır.








8- Enzimlerin Sindirimdeki Görevi :
Enzimler, sindirim olayının gerçekleşmesini sağlayan salgılardır. Enzimler, enerji vermesi için kullanılan büyük moleküllü besin içeriklerinin kimyasal sindirim sonucu kana ya da hücrelere girebilecek kadar küçük moleküller haline dönüşmesini sağlar. Besin içeriklerinin kimyasal sindirimlerinin başladığı ve bittiği yerler farklıdır.

Besinler Kimyasal Sindirimin





SORU : 1- Sindirim sistemi ile ilgili sağlık sorunları nelerdir?
2- Sindirim sisteminin sağlığını korumak için neler yapmak gerekir?





9- Sindirim Sisteminin Sağlığı ve Korunması :

1- Yenilen besinler çok sıcak ya da soğuk olmamalı.
2- Aşırı acı, baharatlı, ekşi, yağlı yemekler yenmemeli.
3- Yıkanmamış, temizlenmemiş, bayat ve çürük gıdalar yenmemeli.
4- Alkol sigara ve uyuşturucu kullanılmamalıdır.
5- Yemek sırasında ve yemekten sonra gerektiğinden fazla su içilmemelidir.
6- Yiyecekler iyice çiğnenmeli.
7- Yemekten sindirim sistemini yoracak kadar çok yemek yemeden kalkılmalıdır.
8- Lifli besinler (kabak) yenilmeli ve dengeli beslenilmelidir.
9- Yeterli, düzenli ve dengeli beslenilmeli.
10- Stresten kaçınılmalıdır.
11- Bağırsakların çalışması için spor yapılmalıdır.
12- Yemekten sonra vücut dinlenmelidir (1 saat).
13- Dişler temiz tutulmalı ve fırçalanmalı.
14- Yemeklerden önce ve sonra eller yıkanmalı.
15- Rahatsızlıklarda doktora gidilmeli.

10- Yeterli ve Dengeli Beslenme :
Vücudun günlük enerji ihtiyacının karşılanabilmesi, büyüme ve gelişmenin sağlıklı olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenme gereklidir. Vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve su gibi besin içeriklerinin dengeli şekilde vücuda alınmasına dengeli beslenme denir.

SORU : 1- Besin içeriklerinin, vücudun ihtiyacından daha az veya fazla alınması
durumunda doğabilecek sorunlar nelerdir?

11- Sindirim Sisteminde Görülen Hastalıklar :
Sindirim sisteminde; kolera, dizanteri, ülser, tifo, ishal, siroz, sarılık (Hepatit B) gibi hastalıklar görülür. Bu hastalıklardan bir kısmı bağırsak solucanı, kancalı kurt, şerit (tenya) ve kıl kurdu sayesinde ortaya çıkar. Bunların dışında gastrit, gaz şişkinliği, hıçkırık, kabızlık, karın ağrısı, kusma, mide yanması, reflü, safra kesesi şikâyetleri de sindirim sisteminde görülen rahatsızlıklardır.

• Kolera :
Kolera (Vibrio cholerae) bakterisinin neden olduğu bağırsak enfeksiyonu ve şiddetli ishal ile ortaya çıkan bir hastalıktır.
Kolera genellikle, dışkı bulaşmış kirli su ya da bu sularla yıkanmış gıdalar aracılığı ile yayılır.
Ağızdan sıvı tedavisi ile hastalık tedavi edilebilir. (Tedavinin amacı, kaybedilen su ve elektrolitleri – sodyum, potasyum, klor, bi karbonat – yerine koymaktır).

• Dizanteri :
İnsanlarda kanlı ishal, şiddetli karın ağrısı, gerekmediği halde dışkılama isteği duyma, bağırsak yaraları, (hayvanda makattan kan ya da kanlı dışkı gelmesi) gibi belirtiler gösteren hastalıktır.
Sığır ve domuz vebası, şarbon, geviş getirenlerde bağırsak zehirlenmeleri sonucunda dizanteri oluşur. Ayrıca maden ya da bitki zehirlenmelerinin birçoğu da (cıva, kuduzböceği, sultan otu, sütleğen, kartallı eğrelti, acı çiğdem vb.) dizanteri belirtisi yaratır.

• Ülser :
Mide mukozasının alkol, sigara ve asitli içecekler nedeniyle zedelenmesiyle oluşur.

• Siroz :
Alkol ve sigara sayesinde karaciğer hücrelerinin kendini yenileyememesi sonucu oluşur.
• Tifo :
Kirli içme suları ve pis yiyeceklerden bulaşan bulaşıcı bir hastalıktır. Genelde salgın şeklinde görülür. Tifo; kalbi, beyni, böbrekleri, akciğerleri, karaciğeri, göz ve kulak sinirlerini etkiler. Hastalık (Salmonella typhi adlı) bakteriler nedeniyle oluşur. (Bu bakteri vücuda girdikten 7–15 gün sonra hastalık ortaya çıkar. Mikrop, tifolu hastaların dışkılarında veya idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen deri döküntülerinde bulunur. Hastanın hastalık süresince bol su içmelidir).
(İçme ve kullanma sularının kontrolü, besin hijyeni, lağım ve kanalizasyon tesislerinin hijyen şartlarına uygun duruma getirilmesidir).
(Tifo aşısı: Kesin koruyucu değildir. Ölü tifo aşısı % 51-67 oranında koruyuculuk sağlar. Canlı atenüe oral aşı ise yakın oranlarda koruyuculuğa sahiptir ve yan etkileri daha azdır).

• İshal :
Dışkının sık olarak sulu veya yumuşak çıkması durumudur. Dünyada ishal beş yaşından küçükler arasında ölümün ikinci büyük nedenidir (Her yıl ortalama 1,5 milyon bebek bu yolla ölür
İshal, kalın bağırsağın yeterince sıvı emmemesinden meydana gelir. En sık görülen nedeni enfeksiyon veya bakteri içeren atık maddelerdir.
(Bir kişi birkaç günde, en fazla bir haftada iyileşir. Buna karşın hastalıklı veya kötü beslenen kişilerde ishal ciddi su kaybına yol açabilir ve tedavi olmadığı takdirde hayati tehlike oluşturabilir).
(İshal ayrıca daha ciddi hastalıkların bir belirtisi olabilir, örneğin dizanteri, kolera, botulizm veya Crohn hastalığı gibi kronik bir duruma işaret edebilir. Apandisit hastalarında genelde ishal olmasa da apandis patlamasının sık görülen bir belirtisidir. Radyasyon hastalığının da bir sonucudur).

• Sarılık :
Kandaki vücuda renk veren maddelerin değerinin değişmesi sonucu deri ve mukozaların sarı renk alması durumudur. Hepatite yol açan A,B,C,D,E virüsleridir. Bunun dışında atık maddeler ve radyasyon sonucu da oluşabilir.

• Gastrit :
Alkol, tütün, kimyasal maddeler ile bakteriler ve virüslerden dolayı oluşan hastalıktır.
Başlıca belirtileri arasında yemeklerden sonra midede rahatsızlık duygusu, bulantı, kusma, ekşime, iştah yitimi, mide ağrıları sayılabilir.

• Hıçkırık :
Diyafram kasının birden kasılması sonucunda ses tellerinin arasındaki açıklığın istem dışı kapanması ile gerçekleşen ani soluk alımı ve bu sırada bir ses dışarı çıkmasıdır.
Nedenleri çeşitlidir. Basit hıçkırıklar; çoğunlukla mide gazı, sıcak ve baharatlı yemekler, sinir bozukluğundan kaynaklanır. Ayrıca; bazı kalp, karaciğer, bağırsak ve pankreas hastalıkları, zatülcenp veya zatürreede de görülebilir. 3 saatten fazla süren hıçkırıklarda, doktora başvurmak gerekir.

• Kabızlık :
Kabızlık, bağırsak hareketlerinin normale göre azalması durumudur. Bağırsak fonksiyonu, kişiden kişiye farklılık gösterir.

• Reflü :
Mide asidinin mideden yemek borusuna kaçması hastalığıdır. Stres,gazlı içecekler, çay ve kahve türü içecekler reflüyü arttırır. Reflü haslarında sürekli ağızdan gaz çıkarma, yemek borusunda yanma, göğüste yanma ve ağrı hissi görülür, kalp şikayeti oluşur.


NOT : 1- Bebeklerin 6. aydan sonra süt dişleri çıkar, 7 yaşından sonra ise bunlar dökülerek
yerine kalıcı dişler çıkar.
2- Yetişkinlerde, ağzın en arkasındaki dişerden 1 sağda, 1 solda olmak üzere 2 alt çenede, 2 üst çenede toplam 4 tane diş yirmilik diş bulunur. Bu dişler çocuklarda bulunmaz. (Bazen çıkmayabilir).
3- Ağızda yemek varken konuşmak, soluk borusunu açacağından besinlerin soluk borusuna kaçmasına yol açabilir.
4- İnce bağırsağın uzun ve kıvrımlı olmasının nedeni, besinlerin daha fazla ve hızlı bir şekilde kana emilmesini (emilme yüzeyinin arttırılmasını) sağlamak içindir.
5- Kalın bağırsakta yaşayan bazı bakteriler, B ve K vitaminlerinin sentezlenmesini sağlarlar.
6- Sindirilen bedinler kan yoluyla hücrelere taşınırlar.
7- Yemek borusu düz kaslardan yapılmıştır. Bu kaslar mideye doğru tek yönlü kasılıp gevşeyerek besinleri taşır.
8- Sindirim sistemindeki bütün organlar sindirim yapamazlar.


• Ağız → Mekanik (dişler) ve kimyasal (tükürük) sindirim.
• Yutak → Sindirim yok.
• Yemek Borusu → Sindirim yok.
• Mide → Mekanik (kaslar) ve kimyasal (mide öz suyu) sindirim.
• İnce Bağırsak → Kimyasal sindirim.
• Kalın Bağırsak → Sindirim yok.
• Anüs → Sindirim yok.
9- Bütün besinlerin mekanik sindirimi ağızda başlar.



10- Besinlerin kimyasal sindirimlerinin başladığı ve bittiği yerler farklıdır.






11- Besinlerin kimyasal sindirimi ve sindirim sonucu oluşan ürünler farklıdır.






12- Sindirim sistemi bezlerinin ürettiği salgıların görevleri farklıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
cok acil bu olmadııı diğer cevaplarr hadii
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Eylül 2012       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Besinler vücuda ne zaman yararlı hale gelir açıklarmısınız Msn Sad ?

Benzer Konular

16 Ocak 2012 / Misafir Soru-Cevap
6 Ekim 2009 / ostekin36 Soru-Cevap
28 Ocak 2008 / yIrtIkpeLus Genel Mesajlar