Arama

Osmanlı Devleti zamanından günümüze gelen eğitim kurumları hangileridir? - Sayfa 3

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Şubat 2014 Gösterim: 55.102 Cevap: 37
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2012       Mesaj #21
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

mektebi tibbiye okulu dogusu ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum

lütfen gonderin Msn Grin Msn Sad Xd
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2012       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
osmanlida kurulan egitim kurumlari ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum.acillllll
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ocak 2012       Mesaj #23
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ben bu mesajlrı okumak istemiyorum bana başka eğitim kurumlarını yazınız lütfen!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Şubat 2012       Mesaj #24
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
merhaba bilgileri biraz daha kısa yaza bilir misiniz bunlar çok uzun kısa yazarsanız sevinirim iyi günler dilerim.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2012       Mesaj #25
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Günümüzde hala varlığını sürdürenleri istiyorum cabuk (Ben EDA) Msn Happy Msn Grin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2012       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ayen arkadaşlar bulan yokmu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Şubat 2012       Mesaj #27
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
nolursunuz olanları sölein Msn Sad
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2012       Mesaj #28
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇOK UZUN YAZILMIŞ KISA KISA OLSAYDI DAHA İYİ OLURDU Uzun Uzun Anlatmazsanız sevinirim
Sadece hala kalmakta olna kurumlar
O kadar yazıdan Sorumun cevabını bulabilecek kadar Zamanım yok.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2012       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Darüşşafaka kurulur (1873). Tanzimat’ın başından beri, Osmanlıların karşılaştıkları problemlerden biri, sivil bürokrasinin yeniden üretilmesindeki yetersizliktir. Böylece daha önce vakıflar eliyle yürütülen eğitim hizmetleri “Maarif-i Umumiye Bakanlığı" kurularak merkezileştiriliyor. Ayrıca rüştiyelerin nitelikli memur yetiştirmekte yetersiz kaldığı görüşünden hareketle bir dizi üst kademe okul açılıyordu.
Mekteb-i Mülkiye (1859), Mahrec-i Erkani (1862), Darül Muallim-i Sıbyan (1862), Erkan-ı Harp (1864), Galatasaray (1867), Darülfünun (1868), Askeri Tıbbiye (1869), Darülmuallimat (1870), Kız Sanayi Mektepleri (1870), Darüşşafaka (1873). 1863 yılında padişah fermanıyla, kapalı çarşı ve civarında çalışan çırakların eğitim ve terbiyesi için Yusuf ziya pasa tarafından tesis edilmiş cemiyetin daha sonraki ismidir.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
1 Mart 2012       Mesaj #30
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Yenileşme Dönemi Eğitim Kurumları

Osmanlılar Avrupa’da gelişen teknolojiden ve özellikle askeri sahalardaki lerlemelerden etkilenmeleri sonucunda yeni bilimi öğretecek yeni eğitim kurumları kurma yoluna gitmişlerdir. Osmanlı klasik eğitim kurumlarına dokunmadan kurulan bu müesseseler imparatorlukta yeni bir bilim ve eğitim anlayışının doğuşunu hazırlamışlardır.

Askeri Mühendislik Eğitimi

1.Humbaracı Ocağı

Osmanlılar’da Avrupa kaynaklı modern askeri teknik eğitim 18. yüzyılın başlarından itibaren orduda yapılan ıslahat haraketiyle başlamıştır. 1730’da Lale devrinine son veren ve Sultan III.Ahmed’in tahttan indirilerek I.Mahmud’un tahta çıkmasına sebep olan Patrona Halil ayaklanması ile Osmanlı siyasi hayatında yeni bir donem açılmıştır. Bu tarighten itibaren Osmanlı ordusunun ıslahı konusunda ilk teşebbüsler Osmanlı Devleti’ne iltica ederek Müslüman olan Fransız Generali Comte de Bonneval nezaretinde 1735 yılında kurulan Humbaracı Ocağı ile başlamıştır. Burada Avrupa uslulü yeni bir askeri eğitim gerçekleştirilmiştir. Bu ocağın en önemli özelliği zabitler arasında teorik ve tatbiki olarak matematik ve modern harp sanatları konusunda ders veren Avrupalı ve Osmanlı hocaların mevcudiyetidir. Humbaracılar burada teorik ve pratik eğitim yanında yeni harp tekniklerinin uygulamarı hakkında da bilgi sahibi olmuşlardır. Avrupa tarzı modern eğitimde bir diğer teşebbüs de Fransız subayı Baron de Tott’ın İstanbul’da bulunduğu sırada (1770-76) kurulmuş olan “Topçu Mektebi” ve “Hendese Odası”nı örnek gösterebiliriz.

2. Hendesehane'nin Kurulması

Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa’nın isteği ile Tersane personeline ihtiyaç duyulan teorik eğitimi vermek üzere 29 Nisan 1775’de Tersane ambarlarında bir odada “Hendese Odası” kurulmuştur. Burada Baron de Tott’un nezaretinde Campbell Mustafa Ağa ve Fransız S. Kermovan ders vermişlerdir. Denizciliğe Donanmaya Coğrafya ve Haritacılığa dair dersler verilerek Osmanlı Donanmasında bu ilimlerden anlayan kaptanlar yetiştirilmeye çalışılmıştır.

1789’da Sultan III.Selim’in tahta çıkması ile başlattığı “Nizam-ı Cedid” haraketi çerçevesinde ele alınan askeri ıslahat çalışmaları askeri teknik eğitim konusunda yeni bir sayfayı başlatmıştır. 1792 yılında kışlaları tanzim ve nizamların yeniden ele alınan Humbaracı ve Lağımcı Ocakları’na gerekli görülen aritmetik ve hendese eğitimini vermek üzere bu kışlara bitişil yeni bir mühendishane açılmıştır. Mühendishane-i Cedid adı verilen bu müessese doğrudan Humbaracı Ocağı’na bağlı bir statüde kurulmuştur.

3. Mühendishane-i Bahri-i Hümayûn (Deniz Mühendishanesi)

Mühendishane-i Cedid açıldıktan sonra Tersane mühendishanesindeki hoca ve 7 nefer talebe buraya nakledilmiştir. Tersane mühendishanesi gemi inşa haritacılık ve coğrafya eğitimi veren bir deniz mühendishanesi haline getirilmiştir. Fransız bir subay olan Jacques Balthasar le Brun bu kurumun başına getirilmiş burada Avrupa usulüne uygun olarak gemi inşa dersi vermiştir. Bu mühendishane 1821 yılına kadar “fenn-i inşa” ve “fenn-i harita ve coğrafya” adlarında iki şubeli olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. 1845 yılında Heybeliada’ya taşınmıştır. Günümüzde Deniz Harb Okulu olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

4. Mühendishane-i Cedid (Kara Mühendishanesi)

1795-96 yılında Humbaracı ve Lağımcı kışlasına bitişik olarak inşa edilen binada eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam eden Mühendishane 1801 yılında Başhocalığa getirilen Hüseyin Rıfkı Tamani ile sistemli olarak Avrupa tarzı fen eğitimine geçmiş ve 1806 yılında Sultan III. Selim tarafından Humbaracı ve Lağımcı ocağından ayrılarak müstakil bir kurum haline getirilmiştir. Devletin bu yeni müesseseyi kurmaktan maksadı her şeyden önce ordunun yeni bir nizama sokulması yeni tekniklerle donanmış ve Avrupa orduları karşısında mağlup olmamak için fen tahsili görmüş zabit yetiştirmek gibi acil ihtiyaca cevap verecek insan gücüne sahip olmaktır. 1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırılıp yerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin zabit ihtiyacını karşılamak üzere mühendishane talebe kontenjanı çoğaltılmıştır.

Sivil Mühendislik Eğitimi

19. Yüzyılın son çeyreğine kadar ülkede modern tarzda sivil mühendislik hizmetini verecek eleman yetiştirmek üzere bir müessese kurulmamıştır. Ancak yüzyıl boyunca ortaya çıkan ve 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda da geniş bir uygulama sahası bulan modern teknolojiler buhar ve daha sonraları elektrik gücüne dayalı olarak çalışan endüstri kuruluşları küçük sanayi işletmeleri telgraf ve demiryolları karayolları ve sivil inşaatlar İmparatorluğun mühendis ihtiyacını arttırmıştır. Devlet bu ihtiyacını kısmen askeri mühendis kıskem de yabancı uzmanlar veya Avrupa’da tahsil görmüş gayri Müslimler vasıtasıyla karşılamaya gayret ederken ihtiyaç duyulduğunda küçük çapta sivil amaçlarla teknik eleman yetiştirmek üzere bazı mektepler açtığı görülmektedir. Bunların ilk örnekleri “Telgraf Mektebi” (1860) ile Midhat Paşa’nın gayretile açılan “Sanayi Mektebi” (1868) olmuştur. Sanayi Mektebi’nin en önemli özelliği teorik ve pratik eğitimin bir arada verilmiş olması ve o güne kadar İmparatorlukta cari olan “usta-çırak” usulü yerine yeni tekniklerle eğitilmiş bilgili sanatkarlar yetiştirmek hedeflenmiştir. 1884’de kurulan Mülkiye Mühendis Mektebi kuruluş safhasında Mühendishane-i Berri-i Humayun gibi idaresi Tophane Nezareti’ne bağlanmış ancak mezunları Nafıa Nezareti’nin kontrolune bırakılmıştır. Bu şekilde askeri makamlara bağlı olduğu halde mezunlarının sivil sahalarda istihdam edildiği bir müessese meydana getirilmiştir. 1946’da İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülmüştür.

Tıp Mektepleri

Osmanlı Devleti’nde modern tıp eğitiminin başlangıcı 19. yüzyılın başlarına kadar dayanmaktadır. Ocak 1806 yılında Mühendishane-i Cedide’den ilham alınarak “Tersane Tıbbiyesi” adlı bir tıp mektebi kurulmuştur.Tersane-i Amire’de donanmanın tabip ve cerrah ihtiyacını karşılamak amacıyla açılan bu mekteple asıl olarak imparatorlukta tıp tahsilinin yaygınlaştırılması ve Devlet-i Aliye tebaasından tabiplerin sayısının artması hedeflenmiştir. İmparatorluğun Tersane’de açılan bu ilk modern tıp okulunun faaliyetleri kısa ömürlü olmuş ve kuruluşundan iki yıl sonra sırasyıla Kabakçı İsyanı Sultan Selim’in tahttan indirilmesi onun yerine Mustafa’nın geçişi onun kısa süren saltanatından sonra 1808’de meydana gelen “Alemdar Olayı” Sultan III. Selim’in öldürülmesi ve II. Mahmud’un tahta çıkışı gibi büyük çalkantılar arasında bu mektebin de faaliyelerinin kesilmiş olduğunu zannediyoruz. Tersane’de açılan Tıp Mektebi’nden yaklaşık yirmi yıl sonra 1827 yılında ordunun tabip ve cerrah ihtiyacını karşılamak maksadıyla Mustafa Behçet Efendi’nin önderliğinde “Tıbhane-i Amire” adında İstanbul’da yeni bir tıp mektebi açılmasına teşebbüs edilmiştir. 1832’de Topkapı Sarayı’na bitişik Gülhane bahçesinde mevcut binalarda “Cerrahhane-i Amire” kurulmuştur. Tıbhane-i Amire daha sonra Cerrahane-i Amire ile birleştirilip Mekteb-i Tıbbiye adını almıştır. Bu kurumlara yabancı doktorlar müdür olarak atanmışlar ve eğitim dili Fransızca olmuştur. İlk başta sadece Müslüman öğrenciler alınırken 1839 Tanzimat Fermanı ile gayr-i Müslim öğrenciler de bu kurumlara girebilmişlerdir.1865 yılında mektebin başına getirilen Cemaleddin Efendi bu kurumun eğitim dilini Türkçeleştirme çabalarına girmiş ve organize ettiği öğrenci sınıfıyla Türkçe ilk tıp lügatı olan Lügat-ı Tıbbıye’yi neşretmişlerdir. 1909’da Mekteb-i Tıbbıiye-i Askeriye ile birleştirilerek Haydarpaşa’ya nakledilmiştir. 1915’de Darül Fünun’a bağlanarak bugünkü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne dönüşmüş ve daha sonra Türkiye’de kurulan diğer tıp fakülteierine kaynaklık etmiştir.

Mekteb-i Harbiye

1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın ilgası ile Sultan II.Mahmud tarafından “Asakir-i Mansure Muhammediye” adı altında yeni bir ordu kurulmuştur. Bu orduda yeni savaş usul ve tekniklerini bilen subayların yetiştirilmesi maksadıyla 1832-1833 yılında bir askeri mektep kurulmasına teşebbüs edilmiştir. 1834-1835’te tamir ettirilerek 400 talebe alacak kapasitede bir mektep haline getirilmiş olan Maçka Kışlası’nda “Mekteb-i Harbiye” resmen kurulmuştur. Başına da tahsilini Avrupa’da tamamlamış ve Batı dillerini iyi bilen Namık Paşa getirilmiştir. Mühendishane’den getirilen hocalarla ders programları düzenlenerek eğitim seviyesi yükseltilmiştir. Ayrıca Sultan II. Mahmud bu mektebin muallim ihtiyacını karşılamak için bazı talebe ve subayları özellikle Viyana ve Paris’e tahsile göndermiştir. Burada düzenli eğitim 1838-1839’da Avrupa’da tahsilini tamamlayıp dönen Mühendishane’nin başhocalarından Hüseyin Rıfkı Tamani’nin oğlu Emin Paşa’nın bu mektebin nazırlığına getirilmesinden sonra başlamıştır. 1848 yılında bir yıl öğretim süreli Erkân-ı Harbiye Mektebi açıldı. Daha sonra askerî okulların rüşdiye kısımları da açıldı (1875). Harbiye'deki esas yenilikler 1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra olmuştur. O zamana kadar Fransa Harp Okulu örneğine göre öğretim yapan okul Alman subayı Von der Goltz tarafından Alman sistemine göre kurulmuştur (1884). İçerde askerî ıslahat yapılırken II. Abdülhamit devri olmasına rağmen 1883 ve 1887 tarihlerinde Avrupa'ya iki gurup askerî öğrenci gönderildi. 1905 yılında Edirne Manastır Erzincan Şam ve Bağdat gibi ordu merkezlerinde de birer Harp Okulu açıldı. Ama 1908 yılında bunlar kapatıldı. 1913 ve 1914'te Okulda Alman Uzman Heyeti önemli değişiklikler yaptı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Alman Albayı Berek von Erlich Askerî Okullar Genel Müdürü olarak çalıştı. Esasen Harbiye 1914-1920 arasında kapalı kaldı. 1920'de de ancak üç ay kadar açık kaldı. Bu sırasa Türk Ordusunun yönetim merkezi İstanbul'dan Ankara'ya kaymıştı. Ankara'da 1920'de kurulan Zabit Namzetleri Talimgâhı 1923 yılında Harp Okulu "ilk adım" olarak İstanbul'a taşındı 1936 da ise yeniden Ankara'ya döndü.

Mekteb-i Osmani

Osmanlı idaresi Paris’e gönderilmiş olan talebelerin oradaki eğitim ve disiplin işlerini üzene koymak maksadıyla 1857 yılında açtırdığı okuldur. Mektebin kuruluşunun asıl maksadı Paris’de bulunan Osmanlı talebelerinin Fransız hükümetinin değişik okullarının derslerini verimli bir şekilde takip edebilmelerini sağlayarak edebiyat ve fen eğitimlerini tamamlamalarını temin etmektir.
theMira

Benzer Konular

18 Mayıs 2017 / muroq123 Cevaplanmış
25 Nisan 2012 / klara Soru-Cevap
31 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
13 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap