Arama

Geleneksel bir çalgının hikayesini bulabilir misiniz? - Sayfa 5

En İyi Cevap Var Güncelleme: 25 Mart 2013 Gösterim: 41.652 Cevap: 50
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Mart 2012       Mesaj #41
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Keman:
Keman çalan yoksul mu yoksul çocuk varmış . Fakat çocuk o kadar akkılıymış ki . Bir gün evde telelrden bir çalgı yapmayı denemiş görünüşü saz gibi bişeye benzemiş ama daha sonra ben bunu yaylı yapabilirim diye düşünmüş ve keman böyle ortaya çıkmış.
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Nisan 2012       Mesaj #42
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KEMENÇE

Sponsorlu Bağlantılar
“Rize’de yasayan iki aileden birisinin oglu öbürünün kizina sevdalidir Iki sevdali kavusacaklari günü düsünüp, düsler kurarken ailelerin arasi açilir

Gençler bir türlü ailelerine söz geçiremezler Sonunda kavusma umudunu yitirmekte oldugunu görüp ormana kaçarlarAileleri ardlarini birakmaz Bir korulugun kiyisinda gençleri kistirirlar Kurtulamayacaklarini anlayan gençler, kucaklasir, birlikte yakarirlar

'' Bizi bunlarin elinden kurtar Allah' imDal olup bölüselim, saz olup söyleselim ''

Az sonra köklenmeye, dallanip budaklanmaya basladiklarini duyumsarlar Yüzlerinde mutlu bir gülücükle son kez kucaklasirlar Kiz limon, delikanli servi agaci olmustur

Bir süre sonra limon agacindan kemençe, Servi agacindan da yay yapilir Bir araya gelince saz olup söylesir, söz olup sevdalarini dile getirirler Böylelikle sonsuza dek kavusmus olurlar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2012       Mesaj #43
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana yardım edin lutfen kısa ve öz bi çalgının hikayesini aryorum bulabilecek olan varmı??? Msn Sad
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2013       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Antalya yöresinde kullanılan halk çalgıları çok çeşitli olup, yöre müziğinin zenginliğinin ve yöre insanının ürkekliğinin bir göstergesi niteliğindedir.
Bölgede kullanılan karakteristik sazlar sipsi, parmak curası, kabak kemane ve bağlamadır. Anadolu'nun hemen her yerinde görülen dilli ve dilsiz çoban kavalı Antalya'da da vardır. Yine Anadolu'da kapalı mekan dışındaki müziğin vazgeçilmez sazı zurnada görülür. Yayla (dağlık) bölgelerde kartalın kanat kemiğinden yapılan çığırtma isimli dilsiz kaval mevcuttur. Kapalı mekanlarda ritim aracı olarak darbuka, tef (def), zillimaşa, kaşık gibi sazlar; açık havada da vazgeçilmez biçimde zurnaya eşlik eden davul kullanılır. Ayrıca çift davul ve çift zurna orijinal bir armonik uyum yaratır.

Sipsi
Halk çalgılarımızın üfleme ile (nefesli) çalınan en küçük boylu çalgılarından birisi olup, Batı Akdeniz Bölgesinde özellikle teke yöresi; denilen Burdur, Isparta, Denizli, Muğla, Afyon ve Antalya'nın özellikle Korkuteli Elmalı dolaylarında en fazla da Burdur'da ve yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Özellikle Dirmil'de (Altınyayla), Acıpayam'da ve Çameli dolaylarında asker sevkıyatına düğünlere giden çalgılar açık havada zurna eşliğinde davul çalarken, kapalı yerlerdeki eğlencelerde ise sesinin zurna kadar rahatsız edici olmaması nedeniyle sipsiyi tercih ederler. Dolayısıyla da sipsi kapalı yer ve eğlentilerinin baş sazı olarak kabul görür.
Genellikle sazlıklarda yetişen su kamışı da denilen kargıdan yapılan sipsi, gövde ve ağızlık olmak üzere iki parçadan oluşur. Sesin çıkmasını sağlayan ve ağza alınan kısmına ağızlık, ağızlığın takıldığı ses perdelerinin bulunduğu kısma da "gövde" (gödlek)denilmektedir. Ağızlık yaklaşık 4-5 cm, gövde ise 15-25 cm. arasında değişmektedir. Ayrıca çam dallarının filizlerinden, söğüt dallarından, içi boş ot ve çavdarlardan ve kartalın kanat kemiğinden yapılan sipsilere de rastlanılmaktadır.
Kutsal bir sırrın sesi olarak kabul edilen sipsi hakkında anlatılan halk hikayesi oldukça ilginçtir" Hz. Ali bir gün çobanlardan birisine çok önemli bir sır verir ve bu sırrı kimseye anlatmamasını, söylememesini ister. Fakat çoban verilen bu önemli sırrı birilerine anlatma ihtiyacını duyarak bir gün sazlıkların, kargıların,kamışların bulunduğu bir çukura girip kendisine anlatılan bu sırrı burada anlatı verir. Çobanın bu anlattığı sırları orada bulunan sazlıklar, kargılar, kamışlar kulaklarını açıp dinlerler. İşte bu denli oynak ve tiz sesli güzel ezgiler günümüzde sipsiden nağme olarak çıkan bu sırlardır".
Sipsinin Ses Perdeleri Ve Ses Genişliği
Yöresinde önde beş, arkada bir olmak üzere toplam altı perdesi bulunmaktadır. Ancak radyolarımızda günümüzde kullanılan sipsilerin ses aralığı genişletilmiş, perde sayısı yediye çıkarılmıştır. Bazı yöre parçalarının çalınması için ek fa diyez perdesine ihtiyaç
duyulmuştur. Bunun için radyolarda yedi ses perdeli sipsilerde kullanılmaktadır. Sipsinin ses genişliği 1,5 oktavdır. Yarım sesleri çıkarmak için perde bulunmadığından bu sesler nefes yardımıyla çıkarılır. Sipsiye ses olarak benzeyen çalgıların başında tulum gelmektedir. Bilindiği gibi tulum Doğu Karadeniz bölgesi halk çalgılarımızdandır ve çoğu zaman sipsi sesi ile ayırt etmekte güçlük çekilir.
Sipsinin Akort Durumu
Sipsinin kendine özgü ve çok ilginç bir akortlama sistemi vardır. Ağızlığın gövdeye geçen kısmındaki açılmış olan kapağın üzerine iplik dolanır. Böylece aşağı yukarı oynatmak suretiyle istenilen akort elde edilmiş olur. Yine ağızlığın üzerine açılan kanalın içine saç kılı geçirilerek, ayarlanmış akordun değişmemesi sağlanır
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
19 Şubat 2013       Mesaj #45
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
KAVALIN ÖYKÜSÜ




kaval
Bingöl yaylalarının geniş otlaklarında, adım başı sürülere rastlanır. Her sürünün başında bir çoban, her çobanın elinde bir kaval vardır. Her kavaldan bir ses dökülür. Yanık yanık, uçsuz - bucaksız yaylalara. Bu ses, gönülden dökülür kavala, umutsuz bir aşkın yürek yürek içli nağmeleridir. Bir de efsanesi vardır çoban kavalının, bunu söyleşir herkes Bingöl yaylalarında.

Anadan öksüz, babadan yetim, kimsesiz, şıvgın vücutlu, yağız benizli bir genç, çoban olmuş, katmış sürüsünü önüne, inmiş Bingöl yaylalarına. Derken koyunlar kuzulamış, kuzular meleşmiş, çoban hayatından memnun, yaşantısını sürdürüp giderken, bir gün Ağa'nın fidan boylu, kömür gözlü kızı, sürüye gelmiş, birkaç kuzu seçerek götürmüş. İşte ne olduysa o gün olmuş, çobanın yüreği yerinden oynamış, bağlarında köz köz ateşler yanmış, bir kara sevda onu yakmış kavurmuş. Ne yapsın, ne etsin? Derdini kimselere açamaz, açsa kimseler dinlemez. Sustukça aşkı alevlenmiş, alevlendikçe aşkı dayanılmaz olmuş. Varmış bir sulağın başına, çevresine bakmış kimsecikler yok, var gücüyle içini boşaltmış sulara:





Ekinler harman olsun,


Gönlüme ferman olsun,


Haber verim ağama


Derdimi derman olsun.





İçini dökmüş, sırrını söylemiş ya çoban, biraz olsun ferahlamış. Derken bu sulakta kamışları çobanlar kaval yapmışlar. Kavaldan dökülen içli, yanık sesler ağa kızının sevdasıyla yanıp tutuşan çobanın gönül iniltileriymiş.


Bingöl yaylalarının yanık kaval seslerini de geride bırakarak, eski Çapakçur kasabasının yanında kurulan, şimdiki Bingöl şehrine geliyoruz. Murat suyuna karışan Göynük çayı buradan geçer. 24 kilometre güneyde, Genç ilçesiyle Elazığ - Tatvan demiryoluna bağlanır. 1937 yılında il merkezi olan Bingöl, son depremden sonra, yeniden kuruluyor. Eskisinden daha güzel, daha modern...


Söz burada biter, ama Bingöl bitmez. Bingöl, efsaneleriyle konuşur, türküleriyle konuşur. Bingöl kültüründe öz, folklorda sözdür.



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2013       Mesaj #46
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

biri geleneksel bi çalgının hikayesini bulabilirmi?

Rize’de yasayan iki aileden birisinin oglu öbürünün kizina sevdalidir Iki sevdali kavusacaklari günü düsünüp, düsler kurarken ailelerin arasi açilir

Gençler bir türlü ailelerine söz geçiremezler Sonunda kavusma umudunu yitirmekte oldugunu görüp ormana kaçarlarAileleri ardlarini birakmaz Bir korulugun kiyisinda gençleri kistirirlar Kurtulamayacaklarini anlayan gençler, kucaklasir, birlikte yakarirlar

'' Bizi bunlarin elinden kurtar Allah' imDal olup bölüselim, saz olup söyleselim ''

Az sonra köklenmeye, dallanip budaklanmaya basladiklarini duyumsarlar Yüzlerinde mutlu bir gülücükle son kez kucaklasirlar Kiz limon, delikanli servi agaci olmustur

Bir süre sonra limon agacindan kemençe, Servi agacindan da yay yapilir Bir araya gelince saz olup söylesir, söz olup sevdalarini dile getirirler Böylelikle sonsuza dek kavusmus olurlar
süper cevaplar - avatarı
süper cevaplar
Ziyaretçi
20 Şubat 2013       Mesaj #47
süper cevaplar - avatarı
Ziyaretçi
ARKADAŞLAR...
bende çk.s.=121deki 7.etkinliği yapamıodum fakat burada kemençenin hikayesi var o inanın ki yeter sonuçta yörenizin dimemiş geleneksel bir çalgının hikyasi dimiş...
Msn Happy bu yüzden =Y A Z I N...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Şubat 2013       Mesaj #48
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

yaaaaa birii bana yazabilir mi kaç gündür arıyom off bulamadım Msn Sad(

KEMENÇE


“Rize’de yasayan iki aileden birisinin oglu öbürünün kizina sevdalidir. Iki sevdali kavusacaklari günü düsünüp, düsler kurarken ailelerin arasi açilir.


Gençler bir türlü ailelerine söz geçiremezler. Sonunda kavusma umudunu yitirmekte oldugunu görüp ormana kaçarlar. Aileleri ardlarini birakmaz. Bir korulugun kiyisinda gençleri kistirirlar. Kurtulamayacaklarini anlayan gençler, kucaklasir, birlikte yakarirlar.


'' Bizi bunlarin elinden kurtar Allah' im.Dal olup bölüselim, saz olup söyleselim ''


Az sonra köklenmeye, dallanip budaklanmaya basladiklarini duyumsarlar. Yüzlerinde mutlu bir gülücükle son kez kucaklasirlar. Kiz limon, delikanli servi agaci olmustur.


Bir süre sonra limon agacindan kemençe, Servi agacindan da yay yapilir. Bir araya gelince saz olup söylesir, söz olup sevdalarini dile getirirler. Böylelikle sonsuza dek kavusmus olurlar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2013       Mesaj #49
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
“Rize’de yasayan iki aileden birisinin oglu öbürünün kizina sevdalidir. Iki sevdali kavusacaklari günü düsünüp, düsler kurarken ailelerin arasi açilir.

Gençler bir türlü ailelerine söz geçiremezler. Sonunda kavusma umudunu yitirmekte oldugunu görüp ormana kaçarlar. Aileleri ardlarini birakmaz. Bir korulugun kiyisinda gençleri kistirirlar. Kurtulamayacaklarini anlayan gençler, kucaklasir, birlikte yakarirlar.

'' Bizi bunlarin elinden kurtar Allah' im.Dal olup bölüselim, saz olup söyleselim ''

Az sonra köklenmeye, dallanip budaklanmaya basladiklarini duyumsarlar. Yüzlerinde mutlu bir gülücükle son kez kucaklasirlar. Kiz limon, delikanli servi agaci olmustur.

Bir süre sonra limon agacindan kemençe, Servi agacindan da yay yapilir. Bir araya gelince saz olup söylesir, söz olup sevdalarini dile getirirler. Böylelikle sonsuza dek kavusmus olurlar.
]
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2013       Mesaj #50
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

hikaye diyoruz yapılısını anlatıyorsunuuz

aynen yaa

Benzer Konular

3 Aralık 2011 / Misafir Cevaplanmış
24 Kasım 2012 / teknoman19 Cevaplanmış
10 Nisan 2013 / Misafir Soru-Cevap
26 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap