arkadaşlar her azizin şeyleri başkadır bir kaç tane vardır onları sunu cam teşekkür kimse etmesin gerek yok Allah rızası için yapıyorum bunu
Muhterem Müslümanlar!
İsraf, “ihtiyaç sınırını aşmak, aşırı harcamalarda ve ölçüsüz davranışlarda bulunmak” demektir. Cenâb-ı Hak; nimetlerini yeryüzünde ölçülü olarak yaratmış, israf edilmesini, boş yere tüketilmesini ise yasaklamıştır. Harcamalarımızda ne israf, ne de cimrilik olmayan orta yolun takip edilmesini istemiştir. Böylece tabiattaki denge korunacak, toplumlar nimet ve rızıklardan adaletle, makul bir şekilde istifade edeceklerdir. Nitekim Furkân Sûresi 67. âyetinde müminlerin güzel vasıfları belirtilirken şöyle buyurulmaktadır. “Onlar (yani müminler), harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik. İkisi arasında, orta bir yol tutarlar”[1].
Aziz Müslümanlar!
Mü’minin her işi hayırlıdır, güzeldir, faydalıdır. Şu halde Cenâb-ı Allah’ın lütfu ile verilen nimetleri, gerek kendimiz kullanırken ve gerekse başkalarının istifadesine sunarken israf etmemeye dikkat etmeliyiz. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimiz israf edenleri sevmediğini [3], saçıp savuranların ise şeytanların kardeşleri sayıldığını [4] belirtmektedir.
Yüce Rabbimiz, insanoğluna sorumluluklar yüklemiş, hem de ona büyük nimetler vermiştir. Gökte ve yerde bulunanları onun istifadesine sunmuş, ama bu nimetlerden imtihana tabi tutulacağını haber vermiştir.
Ne yazık ki millet olarak israftan kaçınabildiğimiz söylenemez. Özellikle, çöpe atılan ekmeklerden tutun da kamu malları, doğal kaynaklar, elektrik, su ve zaman gibi sayısız değerlerimizi israf etmekteyiz. Halbuki yeryüzünde hiçbir kaynak ve imkan sınırsız değildir. Günümüzde bunların değeri, daha da artmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bir akarsudan abdest alırken bile israf edilmemesi yönündeki öğütleri [4], bunun ne kadar anlamlı olduğu asrımızda çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Aziz Cemaat!
İsrafından en çok kaçınmamız gereken değerlerin başında “zaman” gelir. Akıp giden zamanın geri getirilmesinin asla mümkün olmadığını biliriz. Aslında Cenâb-ı Hakkın bahşettiği görünen ve görünmeyen bütün imkanlar aynı zamanda birer imtihan konusudur. Bunların israf edilmesi büyük bir vebaldir. Bunun için harcamalarımızda ölçülü olmak, ülke kaynaklarını dikkatli kullanmak, verimli alanlarda değerlendirmek, hem dinî hem de millî bir görevdir. Yarınlarımızın huzur ve rahatı için fert ve millet olarak iktisatlı davranmak ve israfa sapmamak zorundayız. Çünkü israf, Yüce Allah’ın verdiği nimetlere karşı bir nankörlük ve saygısızlıktır. İktisatlı olmak ise, o nimetlere gösterilen fiilî bir saygı ve gerçek bir şükürdür.
Hutbemizi başta okuduğum hadis-i şerifin meâliyle bitiriyorum: “Şüphesiz Allah Teâlâ sizin için üç şeyden hoşnut olur, üç şeyden de hoşlanmaz. Sizin sadece kendisine ibadet etmenizden, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanızdan ve Allah’ın dinine sımsıkı sarılıp tefrikaya düşmemenizden hoşlanır. Dedi kodu yapmanızdan, çok sual sormanızdan ve malı telef etmenizden de hoşlanmaz
bunlar bazıları tamamını isterseniz bakın internette vardır belki .)
bilinmeyen kişi