Arama

İskan siyasetinin Osmanlı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?

Güncelleme: 6 Aralık 2014 Gösterim: 6.423 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ekim 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
iskan siyasetinin Osmanlı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir??
Sponsorlu Bağlantılar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
16 Ekim 2011       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

iskan siyasetinin Osmanlı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir??

OSMANLI İSKAN SİYASETİ

Sponsorlu Bağlantılar
İskan, toplulukların belli bir toprak parçasına bağlanarak devamlı bir yerleşik hayat kurmasıdır. Ancak bazı aşiretler toprağa yerleşememiş ve bu yüzden yerleşime bağlı üretim şekline alışamamışlardır. Böyle topluluk-larda temel geçim kaynağı ise hayvancılık olmuştur. Dolayısıyla göçebelik-ten yerleşikliğe geçiş çok uzun ve güç bir sosyal evrim şeklini almıştır. İs-kan politikası uygulayan devletler böylece büyük bir sorunla mücadele et-mek zorunda kalmıştır.Osmanlı devleti, kuruluş, genişleme, duraklama, gerileme ve çöküş devirlerinde siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlere bağlı olarak iskan politikasında farklı şekillerde hareket etmiştir. Kuruluş ve genişleme dönemle-rinde önce Anadolu sonra Rumeli'de yeni fethedilen topraklara konar göçer Türk boy ve oymaklarından bir kısmını yerleştirerek buraların Türkleştiril-mesini ve şenlendirilmesini sağlamıştır. Belirli bir politikaya uygun iskan metodlarına göre yapılan bu yerleştirme hareketleri, mali ve idari bakım-dan müstakil bir kurum olan arazi vakıflarına dayanılarak yürütülmüştür. Böylece vakıflar ve temlikler sayesinde sosyal ve ekonomik hayat canlan-mış, bataklık ve ıssız yerler kullanılır hale gelmiştir. Sistemli yapılan iskan metodlarından biri de sürgünlerdi. Devlet gerekli gördüğü zaman halkı sı-nırları içinde başka yerde iskana tabi tutmuştur. İskanda dikkat edilen hu-suslar ise şunlardı. Bir kere iskanlarda gönderilenler arasında tüccar, esnaf, sanatkar gibi mesleklerden olanlara dikkat edilmiştir. Ayrıca her köy ve kasabadan belirli haneler alınarak başka yerlerde karma olarak yerleştiril-miştir. Bu gibi haneler belirlenirken aralarında düşmanlık olanlar ve toprak sıkıntısı çekenler tercih edilmiştir. Böylece devlet iskan politikası uygular-ken olaya sadece siyasi olarak yaklaşmamış, ekonomik ve sosyal olarak ta düzeni sağlamaya çalışmıştır.Ancak 16. Yy sonlarında başlayıp 17 (duraklama) ve 18. Yüzyıllarda (gerileme) devam eden uzun harpler dolayısıyla iç karışıklıklar artmış ve devlet için büyük mesele halini almıştı. Harplerin getirdiği mali külfet, halka yüklenen ağır vergilerle kapatılmaya çalışılmış, devletin otoritesindeki za-yıflık sebebiyle de meydana gelen eşkıyalık hareketleri sonucu, yerleşik halk güvenli gördüğü yerlere göç etmeye başlamış ve böylece bir çok yer harap duruma düşmüştü. Üstelik göçebe aşiretler sürekli yer değiştiriyor ve bu esnada yerleşik halka da zarar veriyorlardı. Böylece devlet, tarım üreti-minin artırılması amacıyla harap ve sahipsiz yerlere oymakların yerleştiril-mesini öngören bir iskan politikası uygulamak zorunda kalmıştır. Bu amaçla konar-göçerleri buralara yerleştirmek istediği gibi, iç göç yüzünden yerleri-ni terk eden ahaliyi de yerleştirmek durumunda kalmıştır. Devletin çöküş dönemlerinde ise büyük oranda toprak kayıplarının gündeme gelmesiyle kaybedilen topraklardan gelen göçmenlerin yerleştirilmesi büyük bir sorun teşkil etmiştir. Diğer taraftan devletin zayıflığı sebebiyle ortaya çıkmış olan derebey aileleri ve bunlara bağlı aşiretlerin iskanı da gündeme gelmiştir. Devlet bütün bu sorunları aşmak için Muhacirin Komisyonu kurmuş ve is-kanı sistemli olarak yürütmeye çalışmıştır.Görüldüğü gibi Osmanlı devleti kuruluş ve yükselme dönemlerinde dışa dönük bir iskan siyaseti uygularken, gerileme ve çöküş dönemlerinde içe dönük bir iskan siyasetine ağırlık vermiştir. Bizim burada göreceğimiz iskan siyaseti içe dönük olan iskan siyasetidir.

1. İSKAN SİYASETİNİN SEBEBLERİ
Yukarıda görüldüğü gibi Osmanlı'nın iç iskan siyasetini oluşturan "Göç yüzünden boşalan yerler ve konar-göçerlerin yerleştirilmesini" gerek-tiren sebepler, dört grupta toplanabilir.

a) Uzun savaşlar sebebiyle meydana gelen iktisadi buhran-lar (vergilerin artırılması, yeni vergilerin konması) :
17. Yüzyıl sonlarında Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venedik ile yapılan ve 16 yıl süren savaşların kaybedilmesi ve sonunda imzalanan Karlofça Antlaşmasıyla bü-yük toprak kayıplarının yaşanması, Osmanlı devletini idari, ekonomik, hu-kuki ve sosyal bakımlardan zora sokmuştu. Felaketle sonuçlanan bu olay-dan sonra Anadolu'da huzursuzluk çıkmış ve yer yer ayaklanmalar baş göstermiştir. Devlet bu karışıklıkları önlemek için uzun bir mücadeleye girişmiş, ancak bu mücadelede mali olarak büyük sıkıntıya düşmüştür. Gerek bu çabalar esnasında gerek savaşların getirdiği ekonomik yük yü-zünden vergiler artırılmıştır. Bu olay Anadolu'nun bazı yerlerinde nüfus hareketlerine yol açmış ve halkın önemli bir kısmı yerini terk ederek şehir-lere göç etmiştir. Devlet, göçe sebep olan şartları ortadan kaldırmak yerine onları tekrar eski yurtlarına döndürmeye çalışmıştır. Ancak devlet bu çaba-larında başarılı olamayacaktır.

b) İsyanlar ve eşkıyalık hareketleri gibi iç karışıklıkların or-taya çıkardığı durum :
Osmanlı tarihinde Celali İsyanları adıyla anılan bu karışıklıklar, devletin yaşadığı göç hareketlerinin belli başlı sebepleri ara-sında yer alır. 1596 yılında başlayan ve 1775 yılına kadar devam eden bu isyanlar, halkın büyük bir çoğunlukla yerini terk etmesine yol açmıştır. Öyleki Anadolu'nun bazı yerlerinde bir kazadaki köylerin genellikle % 90'ı boşalmıştır. Uzun savaşların yılgınlığı ve ağırlaşan vergilere birde eşkıyala-rın baskıları eklenince halkın göç etmesi kolaylaşmıştır. Böylece halkın bir kısmı başka sancaklara giderek büyük şehirlere yerleşmiştir. Celaliler, meydana getirdikleri bu asayişsizlik yanında, bir çok isyan da çıkarmışlar-dır. Gerek vergi adaletsizliği, gerek merkezi otoritenin zaafı neticesi çıkan bu isyanlar devleti büyük zararlara uğratmıştır. Bu dönemdeki en önemli sorunlardan biri de konar göçer aşiretlerin göç esnasında yerleşik ahaliye verdikleri zararlardır. Bu göçebeler hayvanlarını otlatmak için yerleşik hal-kın ekinlerine zarar verdikleri gibi eşkıyalık hareketlerine kapılarak soygun-culuk ta yapmışlardır. Devlet bu grupları zararlarını önlemek amacıyla is-kana tabi tutmuştur.

c) Devlete yeni gelir kaynakları elde etmek için boş ve harap yerlerin tarıma açılması :
Yukarıda belirtildiği gibi halkın önemli bir kısmı yerlerini terk etmiş durumdaydı. Bu durum, bir çok köy ve kasabanın harap olmasına yol açtığı gibi bir çok ekili alanın da kullanılamaz hale gelmesine sebep olmuştur. Bilindiği gibi Osmanlı'nın en önemli gelir kaynağı tarımdı. Tarımda istihdam edilen nüfus ise Türk'tü. Dolayısıyla boşalan yerlerin Türklerin yaşadığı yerler olması yani Tımar ve Zeamet toprakları olması devletin tarım üretimine büyük darbe vurmuştur. Bu sebeple Osmanlı dev-leti halkı tekrar toprağına döndürmek için sert tedbirler almıştır. Bunun yanında konar göçer Türk topluluklarını da tarıma elverişli yerlere yerleş-tirmeye dikkat etmiştir. Böylece kaçan ahalinin yerine döndürülmesiyle harap yerler tekrar şenlendirilirken göçebe aşiretlerin iskanıyla yeni bir çok köy ve kasaba da kurulmuştur.

d) Yapılan savaşlar sebebiyle dışardan gelen göçler :
Osman-lı'nın kuruluş ve genişleme döneminde Rumeli'de fethedilen topraklara bölgeyi Türkleştirmek amacıyla Anadolu'dan Türk toplulukları gönderilerek buralarda iskan edilmişlerdi. Ancak 17. Yüzyıldan itibaren Osmanlı'nın Av-rupa'da toprak kaybetmeye başlaması, buralarda yerleşmiş olan Türk nüfu-sun ve Müslüman milletlerin katliamdan kaçarak içe doğru göç etmesine yol açmıştır. Bu göç dalgaları zamanla daha büyük bir orana ulaşmış ve devleti sıkıntıya sokmuştur. Devlet bu grupları İmparatorluğun geri kalan topraklarında yerleştirmek için uğraş verecektir. Osmanlı topraklarına göç eden bu grupların geldiği iki bölge vardır. Bunlar, Güneydoğu Avrupa ile Kırım ve Kafkasya bölgesidir. Bilindiği gibi Kafkasya'dan gelen göçler, Avşar Türkmenlerini çok yakından ilgilendirmektedir.

2. İSKANIN YAPILMASI
a) Konar-göçerlerin terkedilmiş boş ve harap yerlere yerleş-tirilmesi : 17. yy'dan itibaren merkezi idarenin zayıflaması, göçebe aşiretlerin çevredeki yerleşik halka zarar vermelerine sebep olmuştur. Göçebe-ler, yaylak ve kışlak arasında gidip gelirken, yolları üzerinde bulunan halkın ekinlerine, mallarına ve hatta canlarına zarar vermişlerdir. Bu ise yerleşik halkın büyük oranda yerlerini terk ederek daha güvenli gördükleri yerlere göç etmelerine sebep olmuş, böylece pek çok yer harap olmuş ve boşal-mıştır. Ayrıca bu göç hareketleri ülkede kargaşa çıkardığı gibi ekonomisi tarıma dayalı olan devleti de zor durumda bırakmıştır. Bu sebeplerden do-layı devlet bir takım tedbirler alarak göçebeleri boş ve harap yerlere yerleş-tirmek istemiştir. Böylece boş ve harap yerler şenlenecek, tarıma açıldığı için de devlete ekonomik getiri sağlayacaktı. Üstelik eşkıyalık hareketleri de son bulacağından asayiş temin edilmiş olacaktı. Diğer bir husus ise bu is-kan metoduyla önemli geçit ve stratejik mevkiler korunmuş olacak, yerleri-ni terk etmiş olan ahali ise tekrar yerlerine dönecekti. Böylece iç göç ön-lenmiş olacaktı. Ancak şunu belirtelim, bütün bu tedbirler göçebe aşiretle-rin taşkınlıklarını bir anda bitirememiş, sorun uzun zaman devam etmiştir.
Başıboş konar-göçerlerin taşkınlıklarını ve halka zararlarını önlemek : Göçebelerin taşkınlık sebebi - Savaşların getirdiği yeni vergiler ve bu vergilerin toplanması esnasında yapılan yolsuzluklar. Devlet tarafın-dan gösterilen yaylak ve kışlakların yeterli ot ve suya sahip olmaması, böy-lece yerleşik ahalinin tarla ve meralarını işgal, mallarını gasp ve karşı ko-yanları katletmişler. Bu hareketler sırasında birbirleriyle de mücadele et-mişler. Vergilerini vermemişler. Devlet göçebeleri boş ve harap yerlere yerleştirmek istiyor, karşı çıkanları Rakka ve Kıbrıs'a sürmüş. Bazılarını ise nezre bağlamış. Ayrıca eşkıyalığı bırakmaları ve yerleşmeleri durumunda bazılarını vergiden muaf tutmuş.Bu gruptaki Avşar obaları, Şerefli, Çöplü, Köseli, Karagündüzlü, Deliler, Şamlı, Zekeriyalı, Sofular, Selmanlı, Haymeli Arabı, Recepli Avşarı ve ona bağlı obalardı.

Boş ve harap yerleri imar edip tarıma açmak : 17 ve 18. Yy'larda devlette meydana gelen iç sorunlar sebebiyle bir çok yer boşalmış ve harap olmuştu. Ekili alanların boşalması devlete ekonomik olarak büyük zarar veriyordu. Hazinenin boşalması siyaseten de sıkıntı çıkarıyor, savaş-larda para sıkıntısı sebebiyle mağlubiyetler alınıyor. Bu yüzden devlet eko-nomik açıdan da göçebelerin yerleştirilmesine dikkat ediyordu. Şunu söyle-yelim halk sadece göçebelerin taşkınlıklarından değil, savaş alanı olan memleketlerinden göç ederek canlarını kurtarmak için daha emin yerlere gitmiştir.Şerefli, Salmanlı, Gölegir, Cevanşir, Karalı, Taşlı, Çöplü, Karamanlı, Hüseyinhacılı, Afşarkaramanlı, Köpekli, Recepli, İmanlı, Köçekli, Silsüpür ve Burhanlı bunlar arasında sayılabilir.
Yeni kurulan yerlere yapılan iskanlar : Göçebelerin boş ve harap yerlere yerleştirilmesi esnasında bir takım yeni yerleşim merkezleri de kurulmuştur. Devlet bu yolla hem göçebeleri yerleştirerek asayişi sağlıyor, hem de yeni köy, derbent, han ve kasabalar kurarak ülkeyi mamur hale getiriyordu. Bazı göçebelerin iskan edilmesiyle düzenin kısmen sağlanması, göçebeliği sürdürenlerin devlete baş vurarak yerleşmek istemelerine sebep olmuştur.Selmanlı, Sindel, Musacalı, Şerefli, Herikli, Kütüklü, Deliler, Hüseyinhacılı, Karahalilli, Çeçeli bu grupta yer almaktadır.

b) Yerlerini terk eden halkın eski yerlerine yerleştirilmesi :
Konunun başında belirttiğimiz gibi 16. Yy sonlarında başlayıp 17 ve 18. Yüzyıllarda devam eden uzun harpler ve buna bağlı cereyan eden iç karı-şıklıklar sebebiyle yerleşik halk güvenli gördüğü yerlere göç etmiş ve böy-lece bir çok yer boş ve harap duruma düşmüştü. Devlet, tarım üretiminin artırılması amacıyla bir taraftan konar-göçerleri harap ve sahipsiz yerlere yerleştirmek için çabalarken, diğer taraftan iç göç yüzünden yerlerini terk eden ahaliyi de tekrar eski yerlerine yerleştirmeye çalışmıştır. Bu hususta takip edilen kanuna göre (bazen delinse bile) bir yerde 10 yıldan fazla kal-mamış olanlar eski yerine tekrar gönderiliyordu. Bu grupta yer alan Avşar obaları ise şunlardır. Afşar ve ona tabi olan Bab-ı Altun, Çeçeli ile Silsüpür, Ağanlı, Alemli, Bahrili, Bozkoyunlu, Burhanlı, Cevanşir, Hacı İvaz, Hacı Mustafa, Hüseyinhacılı, İmam Kulu, Karahalilli, Karalı, Karaşeyhli, Koyunoğlu, Köçekli, Kucur, Kütüklü, Musacalı, Pekmezli, Recepli, Salmanlı, Sindel, Sofular, Şamlı, Şerefli, Tacir-li, Zekeriyalı.

c) Konar-göçerlerin yaylak ve kışlaklarına iskanı :
Konar-göçerlerin taşkınlıklarını önlemek isteyen devlet onları yerleştirirken güven-lik sağlamaları ve ziraat yapmaları yanında bulundukları bölgeyi şenlendir-melerini de istemiştir. Böylece konar-göçerlerin yaylak ve kışlaklarında da iskan edildikleri görülüyordu.
Bunlar arasında Recepli, Tacirli, Köçekli ve Silsüpür bulunuyordu.

d) Sürgün yoluyla yapılan iskanlar :
Osmanlı devleti, kurulu-şundan itibaren yeni fethedilen topraklara merkezi idareyi kuvvetlendirmek amacıyla Türk nüfusu gönderdiği bilinmektedir. Ancak ilerleyen dönemlerde bir iç iskan metodu olarak kullanılan bu sevk etmeler, devletin zayıflaması ve eşkıyalık hareketlerinin artması üzerine sürgün politikası haline dönüş-müştür. Aşiretlerin cezalandırılmasını hedefleyen bu sürgünlerde yer olarak bir mahrumiyet bölgesi kabul edilen Rakka ve Kıbrıs adası seçilmiştir. Rakka'ya yapılan sürgünlerde ise bölgedeki saldırgan göçebe Arap kabilele-rine karşı bu Türkmenler bir güvenlik unsuru olarak ta kullanılmıştır. Avşar ve tabi Bab-ı Altun, Çeçelü, Silsüpür, Çöpü, Genceli Avşarı, Horzum, İmam Fakih Uşakları, Kara Avşar, Koyunoğlu, Köçekli, Musacalı, Recepli, Sendil, Şamlı, Şerefli, Taif, Tecirli bu gruptandır.
e) Konar-göçerlerin kendiliğinden yerleşmesi : Taşkınlıkların-dan dolayı Rakka'ya sürülen cemaatlerden bazıları bölgeden kaçıp başka yerlere yerleşmişlerdi. Ancak devletin sıkı takibi sonucu af isteyip gösteri-len yerlere kendi rızalarıyla yerleştiler. Diğer taraftan eşkıya baskısından kurtulmak isteyen ve topraklarının yetersizliği sebebiyle bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalan halk, kendi istekleriyle devlete verdikleri taah-hüde uymayı vaat ederek yerleşik hayata geçmişlerdir. Bunlar arasında Hacı Halil, Karaman Uşağı, Karalar ve İsalı obaları bulunuyordu.

3. AVŞARLARIN İSKAN EDİLDİĞİ SAHALAR
Afşarlar, Anadolu'da ilk defa M.Ö. 500'lü tarihlerde Artvin'de gö-rülmektedir. Daha sonra da 429 yılında Küçük Arsaklı Devletinin yıkılışıyla birlikte kurulan Ardzeruni Beyliği Afşarları olarak Van bölgesinde görülmektedir.Selçuklular zamanında Anadolu'ya yapılan Türkmen akınları ile da-ha sonra Malazgirt Zaferini müteakip (1071'den itibaren) Anadolu'ya gelen Türkmen göçleri arasında Afşarlar büyük bir yekun tutuyordu. Aksungur idaresinde Musul'a ve sonra Halep'e gelen Afşarlar bu dönemlerde ve sonra kurulan Eyyubi ve Memluk devletlerinde askeri hizmette bulunmuşlar, Haç-lılar, Kıbrıs ve Ermeni Krallıkları ile Moğollara karşı savaşmışlardır. Avşar-lardan bir kısmı, Nureddin Mahmut Zengi'nin II. Kılıçarslan karşısında ka-zandığı başarılar sonucu Sivas ve dolaylarını almasıyla (1173) bu bölgeye geldiler. Zengilerin Musul ve Halep'te hakimiyeti yitirmesiyle Avşarların önemli bölümü Anadolu'nun güneyine göçtü ve burada diğer bazı boyların-da yardımıyla Karaman-Oğulları Devletini kurdular. Yine 13. asırda Halep, Antep ve Amik ovasında yaşayan ve yaylağa Sivas ve Uzunyayla'ya çıkan Kuzey Suriye Türkmenleri içerisinde de kalabalık bir Afşar topluluğu vardı (Bunlar Osmanlı döneminde Halep ve Yeni-İl gibi isimler aldılar). Ayrıca Germiyanlılar'ın (önce Malatya ve civarı, sonra Kütahya ve çevresi) devlet-leştiğini görüyoruz. Bütün bunlar Anadolu'da önemli bir Afşar varlığının meydana gelmesine ve güç oluşturmasına sebep oldu. Osmanlı bu gücün İran'daki gibi devletleşme sürecine girip bela olmasını önlemek için onları İmparatorluk sınırları içinde dağıtmaya özen göstermiştir.Afşarları 1691'de Rakka'ya iskanı kararlaştırılan Türkmenler arasın-da görüyoruz. Boz-Ulus'un eski yerlerinde kalanlarına (Boz-Ulus Mandesi) tabi Afşarlar ile Yeni-İl Türkmenlerini tabi Afşarları Rakka, Urfa, Halep civa-rına yerleştirerek Suriye üzerinden Anadolu'ya saldırıda bulunan Urban, Aneze, Tayy gibi Arap göçebe aşiretlerine karşı Türkmenlerden bir set kur-ma çabası olumlu sonuç vermemiştir. Boz-Ulus Mandesi Afşarlarının yer-leşmeyerek kaçtıklarını görüyoruz. Ancak Yeni-İl'e bağlı olanlar, bugün hala Afşar Bucağı denilen yere (Sacur suyunun Fırat'a döküldüğü yere kadar uzayan bölge) yerleştirilmiştir ki bu bölgenin büyük bir kısmı sınırlarımızın dışında kalmıştır. 1692 yılında ise Afşar obalarından bazılarının Gaziantep'e göç ederek yerleştiklerini görüyoruz. Ayrıca Bahri, Gündüz ve İmamkulu obaları da Rakka iskanından kaçarak 1695'te Çukurova bölgesine (Kadirli) geldiler.Osmanlı'nın vergi vermemek ve isyan etmekle suçladığı Afşarları, Anadolu'dan uzaklaştırıp Suriye çöllerine yerleştirmek istemesi, bir bakıma Afşarların mecburi iskana tabi tutularak cezalandırılmasıdır. Ayrıca ticaret yollarının güvenliği için derbendci kaydedilenlerden Kara Avşar ve Eymir Avşarı, Genceli Avşarı Hama-Humus bölgesine (1693) yerleştirilmişti. Fakat bunlar Arap baskısıyla bölgeden ayrılmışlardır. 1712'de tekrar Halep'teki Murat Paşa köprüsüne derbendci olarak gönderildiler. Yine bu yıllarda Kö-seli ve Şerefli Avşarı Misis derbendine 1705 yılında Adana'da Berendi kaza-sına tabi Kurt-kulağı derbendine Cuylu-Çiğdemli, Afşar Karamanlı obaları yerleştirildi. Böylece hem göçebeler yerleştiriliyor hem de bölgenin güven-liği sağlanıyordu.1842'de aşiretlerin yaylak ve kışlaklarına gitmeyip yerlerinde yer-leştirilmeleri kararlaştırıldı. Bunlar, Yeni-İl, Rişvan, Reyhanlı ve Afşar (A-masya, Sivas, Konya, Karası) aşiretleriydi. Rişvan ve Afşar kalabalık olduğu için dağınık yerleştirilmesine dikkat edildi. Afşarlar yaylak ve kışlaklarında yerleştirildi. Nadirli Aşireti Maraş'ta 1866'da tamamen iskan oldu. Karası bölgesindeki Burhanlı 1864'ten itibaren yerleşti.Aşağıda bahsedilen iskanlar 18. yy ait iskanlardır. Bu bölgelerde is-kan edilen cemaatler anlatılırken sadece Avşar obaları dikkate alınmıştır. Yoksa iskan edilen cemaat sayısı oldukça fazladır. Son iskan ise ayrı bir başlık altında incelenmiştir.

a) Anadolu :
Kütahya-Aydın : Özellikle Keçiborlu, Geyikli, Sandıklı ve Çölabat kazaları ile Aydın tarafına yapılan iskanlar önemlidir. Anılan bölgelere 1701 ylından itibaren Danişmentli Türkmenleri iskan edilmiştir. Bunlar arasında Halep-Adana arasında bulunan Cevanşir, Büyük ve Küçük Salmanlı, Sivas bölgesindeki Herekli, Sarıcalı ve Şerefli ile Gölegir, Köseli ve Afşar obalarını sayabiliriz.Konya-Karaman : Bu bölgedeki iskan çalışmaları, Anadolu'nun sağ kolunu meydana getiren yollar üzerindeki geçit noktalarına ahali yerleştire-rek canlandırılması düşüncesiyle yapılmıştır. Yollar üzerinde Arkıd Hanı, Kadın Hanı, Dokuz Hanı, Maraş Hanı, Çavuşlar Derbendi, Horti Hanı, Atlantı, Belenli Burun Derbendi, İsmil Derbendi gibi önemli noktalar bulun-maktaydı. Bu civara Kara Halilli cemaatinin yerleştirildiğini görüyoruz.İçel-Teke : Silifke'den Antalya'ya kadar olan sahada İç-El Yörükleri yerleştirilmeye çalışılmıştır. Göçebelerin tesiriyle yerlerini terk eden halk ta iskan edilmiş, iskan sırasında devlete karşı koyan kimi cemaatlerde Rakka ve özellikle Kıbrıs'a sürülmüştür. Bunlar arasında Zekeriyalılar ve onlara tabi olan Kara Hacılı obası, Kütüklü, Sindel, Şamlı ve Burhanlılar vardı. Bunlardan Kara Hacılı, Şamlı, Sindel cemaatleri Kıbrıs'a sürülmüştür.Ankara-Nevşehir : Burası yeni kurulan Nevşehir kasabasından do-layı 18. yy'da önemli bir iskan bölgesi olmuştur. Nevşehir ve çevresine Musacalı, Şerefli, Herikli, Kütüklü ve Deliler cemaatleri yerleşti. Ankara'nın Haymana kazasının Toyca mevkine de Hüseyin Hacılı, Kırşehir'in Çiçekdağı civarına ise Köçekli ve Silsüpür iskan oldu. Ayrıca Kütahya civarındaki iskan yerlerinden kaçan Civanşir cemaati de Niğde, Kayseri ve Develi yöresine gelip yerleşti. Boz-Ok bölgesindeki iskanda da Selman Fakılı Akdağ altında-ki Emlak kazasına yerleşti.Sivas : Kangal ile Hasançelebi arasında yol üzerinde tüccar ile hal-kın emniyetini sağlamak açısından önemli bir yerde bulunan Alaca Hanın yeniden imarı sırasında buraya ve yakınlardaki Ulaş civarına başı boş bir takım cemaatlerin iskanı kararlaştırılmıştı. Bu amaçla 1728-29 yılında bölgeye Sofular cemaati ile Darende civarına Salmanlı yerleştirilmiştir.Çukurova : Çukurova bölgesinde iskan olan cemaatler ise şunlardı. Afşar Karamanlı, Çiğdemli, Çöplü, Durabeyli, Hüseyin Hacılı, İmam Kulu, İsalı, Kara Gündüzlü, Kara Halilli, Karahasanlı Ceridi'ne tabi Afşar, Kara-manlı, Köpekli, Köseli, Pekmezli, Recepli, Şerefli, Tacirli, Taşlı. Diyarbakır-Malatya : Bu bölgede özellikle Mardin, Malatya civarında Kucur ile Kucurlardan Koyun-Oğlu cemaati ve Kilis bölgesinde Öksüzler cemaati bulunuyordu.

b) Rakka-Halep :
Rakka, genellikle eşkıyalık yapan aşiretlerin yerleştirildiği ve devlet tarafından sürgün yeri olarak kullanılan bir bölgey-di. Aynı zamanda aşiretler buraya göçebe Arap aşiretlerinin kuzeye doğru baskısını önlemek için bir set olarak ta yerleştriliyordu. Ayrıca Halep ve çevresindeki Hama, Humus, Belih Nehri, Harran ve Menbiç te iskan mahal-liydi. Buralara yerleştirilen obalar ise şunlardı. Afşar ve ona tabi Bab-ı Altun, Çeçeli, Dokuz ve Silsüpür, Recepli ve ona tabi Süleymanlı, Kara Şeyhli, Sarı Seydili, Hovadlı, Akça Ali, Saruhanlı, Hedilli, Burkalemli, Sarı Fakılı, Taşlı Uşağı, Kara Budaklı, Yeni Tekeli, Sofular, Tohmadanan, Pera-kende-i Maraş ve Recep Safi Uşakları ile İmam Fakih Uşakları, Musacalu, Afşar torunları, Köçekli, Çöpü, Kara Afşar, Şerefli, Genceli Avşarı, Karahalilli, Köpekli Avşarı, Tacirli, Koyunoğulları, Süphanlı, Taif Afşarından Ali Kethüda.

c) Kıbrıs :
Rakka'da olduğu gibi aşiretlerin sürgün yeri olarak kul-lanılan adaya genelde İç-El Yörükleri gönderilmiştir. Bunlar arasında Zeke-riyalıların obası Kara Hacılı ile Şamlı, Sindel, Horzum ve Deliler sayılabi-lir. Kayseri ve civarında bulunan Avşarlardan da önemli miktarda nüfus Kıbrıs'a sürülmüştür.

Kaynak : Avşar Türkmenleri Kitabından alınmıştır.
Sen sadece aynasin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Aralık 2014       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
iskan siyasetinin olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir :/

Benzer Konular

14 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
25 Nisan 2012 / Misafirim ben Soru-Cevap
16 Aralık 2014 / Misafir Cevaplanmış