Arama

Adağın hükmü nedir, hangi koşullarda ertelenebilir?

Güncelleme: 12 Kasım 2012 Gösterim: 1.451 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Kasım 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ben adak adadım eger iş bulursam kurban kescem ilk maasımla dedım iş buldum fakat ben ogrencıyım okuyorum okul harclıgımı cıkarmaya calısıyorum adagımı yerıne getırcem fakat para bırıktırıp öyle adak adasam olurmu yoksa ılk maasımlamı kesmem gerekır.ben.aldıgım maas cok az anca okul harclıgımı cıkarıyor.zor durumda oldugum halde adak adarsam bu gunahmıdır yoksa elımde param oldugu zaman zor durumda kalmadıgım zamanmı kesmem gerekır yardımcı olursanız sevınırım tesekur ederım şimdiden.
Sponsorlu Bağlantılar
sade - avatarı
sade
VIP hazan
12 Kasım 2012       Mesaj #2
sade - avatarı
VIP hazan
Kurban adayan bir kimse bunu müsait olduğu herhangi bir zamanda kesebilir.

Sponsorlu Bağlantılar
Türkçemizde adak olarak ifade edilen nezir, bir çeşit ibadettir. Zaten nezirin asıl mânâsı da, kişinin Allah rızası için yapması mübah olan birşeyi yerine getirmeye söz vermesi, adadığı şeyi yapmayı kendi üzerine vacip kılmasıdır. Dinen adanan birşeyin yerine getirilmesi vaciptir. Çünkü kişi Allah için söz vermiş bulunmaktadır. “Adaklarını da yerine getirsinler” (Hac, 29) meâlindeki âyet-i kerime, adak sahiplerine Cenab-ı Hakkın bir emridir. Peygamberimiz de, “Bir kimse bir şey adar da, adını koyarsa, belirttiği şeyi yerine getirmesi lâzımdır” buyururlar. (Molla Husrev, Dürürü’l-Hukkâm, (İstanbul: Fazilet Neşriyat ve Matbaacılık, 1976), 2/45)

Ancak burada göz önünde bulundurulması gereken bir husus varsa, o da, adağın, adanan şeyi değiştirmediği, yani İlâhî takdire tesiri bulunmadığıdır. Sevgili Peygamberimiz bu meseleye şöyle işaret eder:

“Adak kaderden hiçbir şeyi değiştirmez. Ancak cimri kişiden atağı sebebiyle bir mal çıkarılır.” (Tirmizî, Nüzûr: 10)

Adağın, insanın saadetine ve bedbahtlığına bir tesirinin olmadığını bilerek birşey adanır, sonra yerine getirilirse, kişi sevaba kavuşur. Ayrıca adak ancak farz veya vacip olan bir şeyden yapılabilir. Bu vazifeleri yerine getirmek de, şüphesiz insana sevap kazandıracaktır. Böyle olmakla beraber adak yapmadan da bu ibadetler yapılabileceğinden, hayır hasenat işlenebileceğinden, adak âdetine fazla alışmamak en iyisidir.

Adakta gaye Allah rızası olmalıdır. Bütün bu meselelerde Allah rızası şart koşulmalı, bir şey adanacaksa Onun hoşnutluğunu kazanmak için yapılmalıdır.

Adakta vakit, yer, para, fakir gibi sınırlanmaya ve tayin edilmeye itibar edilmez. Ramazan ayında bir kurban keseceğini adayan kimse, onu herhangi bir ayda kesse olur. Yine, meselâ Fatih Camiinde namaz kılacağını nezreden bir kimse, adadığı aynı namazı Süleymaniye Camiinde kılsa caizdir. Falan fakire bir miktar para vermeyi adayan kimse, o parayı bir başka fakire verse de adağı yerine gelmiş olur.

Adağın sahih olması için bazı şartlara da uymak gerekir.

1. Adanan şeyin var olan ve yapılması mümkün olan bir şeyden olması icap eder. Bunun için meselâ, “Allah için dün oruç tutacağım” gibi bir sözle adak yapılmaz.

2. Yapılan adak dinen yasak ve günah sayılan bir şey olmamalıdır. Meselâ, kumar oynamayı, şarap içmeyi adamak bâtıldır.

3. Adağın farz veya vacip cinsinden birşey olması gerekir. Meselâ, oruç tutmak, namaz kılmak, kurban kesmek gibi. Yolculuğa çıkmayı, seyahat etmeyi, hasta ziyaretine gitmeyi adamak, adak sayılmaz.

4. Yapılan adak, adak sahibinin mâli gücünü aşmamalı ve başkasına ait bir şey olmamalıdır. Meselâ bir dana keseceğini adayan kimsenin buna gücü yetmezse bir koyunu kesebelir. Fakat bir başkasının koyununu kesmeyi adayan kimsenin bu adağını yerine getirmesi gerekmez.

Adağın bir insanın veya bir mahlûkun adına yapılması caiz olmaz. Meselâ, bir büyüğün, bir türbenin, bir yatırın adına adak yapılmaz. Yahudilere has bir âdet olan tavuk, horoz gibi kurban için caiz olmayan hayvanlar adanamayacağı gibi, mum yakmak gibi şeylerle de adak olmaz. Böyle şeylere itibar etmemeli, bütün yardım ve şifayı yalnız ve yalnız Allah’tan beklemeli, Ona iltica etmelidir.

Bazı nezirler vardır ki, bunlar yemine girmektedir. Bunlar için keffaret gerekir. Meselha biryere gitmemeyi, birşeyi yememeyi, bir işi yapmamayı adayan kimse, onları yaparsa yemin keffareti vermesi gerekir. Ayrıca bir adak kurbanı kesmesine gerek kalmaz.

Adanan şey eğer koyun, keçi ve sığır gibi kurban olması caiz olan bir hayvansa, bu hayvan kesildiğinde onun etinden nezrin sahibi yiyemeyeceği gibi, usül ve fürû tabir edilen yakınları da yiyemez. Yani, adağı yapanın kendisi, anne ve babası, dede ve nineleri, evlat ve torunları, karı ve koca o adaktan yiyemezler. Kadınla erkek arasında adak hususunda bir fark yoktur. Fakat kayın validesi, kayın pederi yiyebilir. Bu hayvanın etini fakire tasadduk etmek gerekir. (İbni Âbidin, 5:208)

Adak zenginlere verilmez. Bu etten adak sahibi ve yakınları yerse, yedikleri etin kıymetini tasadduk etmeleri gerekir. Ayrıca adak etinden istfade eden kimse, o etten adak sahiplerine ikram etse de câizdir, yiyebilirler.

Bu vesileyle bir hususa daha açıklık getirmekte fayda olacaktır. Ev, araba ve benzeri yeni bir şey alan kimse hem bir şükrâne olarak, hem de kazadan masun kalması niyetiyle bir hayvanalıp keser de etini fakir fukaraya dağıtırsa bu hem güzel bir davranış olur, hem de bir çeşit duâ sayılır. Bu kimse daha önce bir adak niyeti taşımadığından bu hayvan adak olmaz. Fakat, meselâ, “Bir araba alırsam Allah rızası için bir koyun keseceğim” diye niyet ederse, arabayı aldıktan sonra müsait olduu bir zamanda hayvanı keser, etini de fakirlere tasadduk eder.







Benzer Konular

14 Mayıs 2012 / BeGüN Soru-Cevap
11 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
9 Aralık 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Ağustos 2009 / Misafir Soru-Cevap
19 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap