Ziyaretçi
Sponsorlu Bağlantılar
Tarihçe
Tarih sürecinde Siyasi düzeni, Askeri düzenle birlikte doğup, gelişen Türklerin tarihi dörtbin yıl öncesine dayanır. Orta Asya’da başlayan uzun öykü, büyük göçlerin neden olduğu hareketlilikle tüm ana karalara yayılmıştı. Doğuda, Hun, Göktürk ve Uygur ulusları, Batıda ise 1040 yılında Oğuz kökenli Türklerin kurduğu ilk Türk devleti Selçuklu İmparatorluğu, Türkleri dünyaya tanıtmış oldu.
1071 yılında Malazgirt zaferiyle kapıları açılan Anadolu topraklarına giren Türkler, bir çok beylik, Anadolu Selçuklu Devleti ve Türklüğün en önemli devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğunu kurdular. Bu Türk topluluklarında değişmeyen unsurlar; dil, din, töre ve geleneklerdi. Yüzyıllar boyunca Türk Bayrağı bir uçtan bir uca dalgalanmış, atlarını Tunada sulayan Türkler, Viyana kapılarına dayanıp, Akdeniz’de kesin egemenlik kurarak Arap yarımadasını, Kuzey Afrika’yı ellerine geçirmişlerdi.
Kişi olarak askerliğe gönül veren Türkler tüm dünyaya ordu-millet olduklarını kanıtlamışlardı. Orta Asya’daki Türk uluslarından başlayarak, her Türk savaşçı durumunda olduğundan askerliğe özel meslek gözü ile bakılmamıştır.
Göktürk kitabelerinde belirtilen tanrı vergisi askerlik misyonu, Türklerin bütün zamanlarda ülküsü kabul edildi.
Jeopolitik ve jeostratejik koşullar sonunda zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu, en zayıf döneminde I. Dünya Savaşına katılmış, Türk askeri tarihinde yeni ve destansı sayfalar açılmıştı. Dünya coğrafyası ve siyasal düzeni üzerinde yaşamsal rol oynayan Çanakkale Savaşları Türk ordusunun zaferiyle son bularak savaşın uzamasına neden olmuştu.
Birlikte yola çıktıkları müttefiklerinin yenilgisi, Osmanlı İmparatorluğunun da sonu olmuş, ülke toprakları işgal edilerek ordu dağıtılmıştı.
Tarihe karışan bu köklü imparatorluğun topraklarında doğan yeni bir güneş, sonsuza dek sürecek Türk Cumhuriyeti’nin temellerini attı. Karanlık bulutları yırtan bu güneş, 20. yüzyılın büyük asker ve devlet adamı olan Mustafa Kemal Atatürk’tü. Asker kökenli bir reformist olan Atatürk dehasını, kurduğu devleti ileri götürerek, tüm uluslara kanıtladı. Sınırları kanla çizilen Türkiye toprakları üzerinde artık yepyeni bir Cumhuriyet vardı.
Büyük Atatürk Ulus ve silahlı kuvvetlere yol gösterip, onları güçlendirdi.
II. Dünya Savaşının alevleri sınırları yalarken Türk ordusu görevi başındaydı. Savaş sonrası Dünya üzerindeki gelişmeleri izleyen Türk Silahlı Kuvvetleri, insanlık idealleri uğruna 1950 yılındaki Kore Savaşlarına katılarak tüm dikkatleri üzerinde topladı. Kore’ye gönderilen takviyeli piyade tugayı girdiği savaşlarda, azmiyle, kahramanlığıyla, ruhuyla, bir çok ülke ordularına örnek gösterildi. Türk Silahlı Kuvvetleri KORE’de 731 şehit verdi.
18 Şubat 1952’de NATO’ya katılan Türkiye Cumhuriyeti, Silahlı Kuvvetlerinde modernizasyon çalışmalarını başlattı. Caydırıcılık gücü sürekli artan Türk ordusu 1974 Kıbrıs Barış Harekatında güç ve yeteneğini bir kez daha kanıtladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, 1980'li yılların sonunda yeniden yapılanma sürecine girdi.
Günümüzde birbirlerinden farklı siyasi rejimlerin, dinlerin, ekonomik sistemlerin ve askeri güçlerin karşı karşıya geldiği bir bölgede yer alan Türkiye, Karadeniz’e, Ege’ye, Akdeniz’e, Balkanlar’a ve Ortadoğu’ya hakim olan konumu ile, üç kıta arasında kara ve deniz ulaşım yollarının kesiştiği Cebelitarık Boğazı’ndan başlayıp, Orta Doğu ve Orta Asya’ya uzanan stratejik halkalar zincirinin odak noktasını oluşturur. Türk Boğazlarına sahip olan Türkiye, Süveyş’i ve dolayısı ile bölgedeki deniz ulaştırmasını kontrol edebilecek bir mevkiidedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına kara ve havadan ulaşılabilen en kısa yol olmaktadır. Stratejik önemli bu denli büyük olan Türkiye’nin bulunduğu bölgede köklü değişiklikler oluşmakta, büyük değişikliklerin yaşandığı bu süreç beraberinde bir çok sarsıntılar getirmektedir. Değişimin kapsam ve süresi belirsizliğini sürdürmekte, Türkiye bölgede istikrar unsuru olarak dimdik ayakta durmaktadır.
Bu belirsizlik ortamında, Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehlikeler, eskiden olduğu gibi yalnızca bölgedeki Askeri güçleri değil, bu ülkelerdeki politik, ekonomik ve sosyal dengesizlikler, sınır anlaşmazlıkları, iktidar ve güç mücadeleleri ile terörizmi de kapsamaktadır. Türkiye’nin yeraldığı bölgedeki bu ortam, belirgin bir tehlike arzetmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesindeki krizlerin yanısıra, politik kararlara bağlı olarak dünya barışını tehdit eden krizlere de müdahaleye hazır olmak zorundadır.
Büyük Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” ilkesine bağlı olan Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri; saldırgan emeller gütmez, ancak bağımsızlığı, ülkesi, milleti ve onuru tehdit ve tehlikeye maruz kaldığında ya da bağlı bulunulan uluslararası kuruluşların müşterek idealler doğrultusunda birlikte alınan kararlar ile kullanılır.
Türkiye Cumhuriyeti, NATO Savunma Paktına dahil bulunmakla savunma güvencesini arttırmış, aynı zamanda global dengenin korunmasına katkıda bulunmuştur. Değişen dengeler sonucu tek süper güç olarak kalan ABD ile savunma ve ekonomik işbirliği içerisinde olan Türkiye, Silahsızlanma ve Silahların kontrolü girişimlerini desteklemekte, silahsızlanmanın hiç bir ülkenin güvenliğini olumsuz yönde etkilemeyecek bir biçimde ve etkin denetim altında gerçekleşmesi gereğini savunmaktadır.
Yerleşmiş coğrafi koşulların ve sıcak çatışmaların yoğun olduğu bir bölgede, NATO Savunma zincirinin son halkası olmanın yarattığı önemle Türkiye Cumhuriyeti, barış zamanında itibaren milli savunma olanaklarını güçlü bulundurmak ve silahlı kuvvetlerini olası tehditlere karşı hazır ve güçlü bir yapıda bulundurmak zorundadır.
Türkiye’nin savunma politikasının unsurları; Milli savunma için kararlılık ve irade, NATO dayanışması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.
Jeopolitik ve jeostratejik önemi bu denli büyük olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına bağlı olan Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri’nden oluşmaktadır. Barış zamanında iç güvenlik kuvvetlerinin bir parçası olarak görev yapan, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları, savaş zamanında Kara ve Deniz Kuvvetleri komutası altına girmektedir.
Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanıdır. Savaşta Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanı adına yerine getirir. Silahlı Kuvvetlere komuta etmek, savaşa hazırlanmasında personel, istihbarat, harekat, teşkilat, eğitim-öğretim ve lojistik hizmet ilkeleri ve programları Genelkurmay Başkanlığının sorumluluklarıdır.
Genelkurmay Başkanlığı ayrıca NATO ve diğer ülkeler ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askeri ilişkilerini yönlendirir.
TSK'nın Görevi
TSK'nın vazifesi Anayasa ve yasalarla belirlenmiş olup, 2000'li yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde reaksiyon göstermek, belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmek için;
Caydırıcılık,
Güvenlik / Harekat Ortamının Şekillendirilmesi,
Savaş Dışı Harekat (Barışı Destekleme Harekatı, Doğal Afet Yardım Harekatı ve İç Güvenlik Harekatı),
Kriz Yönetimi,
Sınırlı Güç Kullanımı,
Konvansiyonel Harp,
gibi faaliyetleri icra etmektir. Bu bağlamda, değişik görevleri ifa edebilecek, çok rollü elastiki birliklerin teşkil edilmesine, sayısal fazlalık yerine gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip olunmasına, bu silah ve sistemlerin etkinliğini artıracak komuta-kontrol, erken ihbar ikaz, elektronik harp, gelişmiş mühimmat, her hava şartlarında harekat imkan ve kabiliyeti gibi kuvvet çarpanlarına sahip olunmasına önem ve öncelik verilmektedir.
Global ve bölgesel dengelerin henüz tam olarak oluşmadığı içinde bulunduğumuz politik ve askeri ortamda, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrara katkıda bulunmanın yanı sıra, iç ve dış tehditlere karşı ülke savunmasını sağlayacak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, yeniden yapılanmasında aşağıdaki kabiliyetlerin idame edilmesi ve geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Caydırıcı askeri gücün idamesi,
Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, İstihbarat, Keşif ve Gözetleme sistemleri,
Üstün hareket kabiliyeti ve ateş gücü,
Silahlı Kuvvetlerin nicelikten çok niteliği esas alan, ileri teknoloji ürünü silah ve sistemler ile teçhiz edilmesi,
Her hava ve her ortamda gece ve gündüz şartlarında harekat icra etme kabiliyeti,
Kitle imha silahlarına karşı hava/füze savunma ve NBC korunma kabiliyeti,
Stratejik intikal,
Müşterek ve Birleşik Harekat icra etme kabiliyeti,
Klasik savaşın yanında, barışı destekleme, terörle mücadele, doğal afetlerde yardım, kriz yönetiminin desteklenmesi, sınırlı güç kullanımı, abluka, ambargo, insani yardım, göçü önleme gibi değişik harekat türlerini ifa etme kabiliyeti.
TSK yeniden yapılanma faaliyetlerini, soğuk savaş sonrası oluşan yeni politik-askeri stratejik ortam, Türkiye'nin güvenliğine yönelik iç ve dış tehdit, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görevler çerçevesinde sürdürmektedir.
Türkiye'nin Savunma Politikası
ki kutuplu dünya düzeninin yıkılmasından sonra Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu bölgelerinde ortaya çıkan güç boşluğu, küresel belirsizliği artırmış ve bu bölgelerde jeopolitik boşluk alanlarının oluşmasına neden olmuştur. Bu jeopolitik boşluk alanlarında yaşanan çatışma ve krizler ile 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan terör eylemlerinin ardından, asimetrik tehditler dünya gündemine taşınmıştır. Kuzey Osetya’da yaşanan okul baskını, asimetrik tehdidin en belirgin şekli olan “terorizm”in boyutlarının nerelere varabileceğini dünya kamuoyuna göstermiştir.
Bu kapsamda, Türkiye’nin güvenlik kaygıları temel olarak;
- Terorizm,
- Uzun Menzilli Füzeler ve Kitle İmha Silahlarının yayılması,
- İrticai Faaliyetler ve
- Bölgesel Çatışmalardan kaynaklanmaktadır.
Jeostratejik konumu itibariyle Dünyanın en istikrarsız bölgeleri olan Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu’nun ortasında yer alan Türkiye’nin Savunma Politikası; ülkenin ulusal bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve hayati çıkarlarını korumak ve muhafaza etmek esaslarına dayanmaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye; Savunma Politikasında;
- Bölgesinde bir güç ve denge unsuru olmayı,
- Çevresinde bir “Barış ve Güvenlik Kuşağı” oluşturmayı,
- Bölgesinin barış ve güvenliğine katkıda bulunmayı ve bunu geniş bölgelere yaymayı,
- Bulunduğu bölgeye ve ötesine yönelik strateji ve güvenlik üreten bir ülke olmayı,
- Ülkelerle iş birliği, yakınlaşma ve olumlu ilişkiler geliştirmek için girişimlerde bulunmayı hedef olarak seçmiştir.
1923 yılında kuruluşundan bugüne kadar, savunma politikasını Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi çerçevesinde şekillendiren Türkiye, küresel ve bölgesel istikrarın korunmasına yönelik girişimlere aktif bir şekilde katılım yönünde gayret göstermektedir.
Türkiye, sorunlara barışçı yollardan çözüm bulunmasını, çözüm bulunamaması halinde, çatışmaların kısa sürede durdurularak kalıcı ve adil barışın tesis edilmesini esas alan bir politika izlemekte ve bu politikanın gereği olarak da, barışı destekleyen tüm faaliyetlere katkıda bulunmaktadır.
TSK'nın Savunma Organizasyonu
Bakanlar Kurulu, milli güvenliğin sağlanması ve Silahlı Kuvvetlerin ülke savunması için hazırlanmasından TBMM'ne karşı sorumludur. Ancak, savaş hali ilanı yetkisi ile TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı ülkelere mensup Silahlı Kuvvetlerin Türkiye'ye gelmesine izin verilmesi yetkisi TBMM'ne aittir.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB); Bakanlar Kurulu’nca kararlaştırılan Savunma Politikası çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından tespit edilen ilke, öncelik ve ana programlara göre; bütçe hizmetleri, asker alma, seferberlik, silah, araç, gereç ve her türlü ihtiyaç maddelerinin tedariki, araştırma-geliştirme, askeri adalet, inşaat ve savunma sanayi hizmetlerini yürütmektedir.
Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Komutanı olarak, Cumhurbaşkanı tarafından atanmış olup, görevlerinden dolayı Başbakan’a karşı sorumludur. Genelkurmay Başkanı, TSK'nın topyekün komuta-kontrolü, harbe hazırlığı ve askeri harekatın etkin bir şekilde sevk ve idaresinden sorumludur. Savaş zamanında Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanı adına yerine getirir.
Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı, kendi görevlerini icra ederken, yakın koordinasyon ve işbirliği içinde hareket etmektedirler.
Genelkurmay Başkanları
M. İsmet İNÖNÜ
Orgeneral
3 Mayıs 1920 - 10 Kasım 1921
Fevzi ÇAKMAK
Mareşal
12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 (Orgeneral)
3 Mart 1924 - 12 Ocak 1944 (Mareşal)
M.Kazım ORBAY
Orgeneral
12 Ocak 1944 - 30 Temmuz 1946
Salih OMURTAK
Orgeneral
1 Ağustos 1946 - 8 Haziran 1949
A. Nafiz GÜRMAN
Orgeneral
10 Haziran 1949 - 6 Haziran 1950
M. Nuri YAMUT
Orgeneral
5 Haziran 1950 - 10 Nisan 1954
A. Nurettin BARANSEL
Orgeneral
28 Mayıs 1954 - 25 Ağustos 1955
İ. Hakkı TUNABOYLU
Orgeneral
25 Ağustos 1955 - 10 Ekim 1957
İ. Feyzi MENGÜÇ
Orgeneral
11 Ekim 1957 - 22 Ağustos 1958
M. Rüştü ERDELHUN
Orgeneral
23 Ağustos 1958 - 27 Mayıs 1960
Ragıp GÜMÜŞPALA
Orgeneral
3 Haziran 1960 - 4 Ağustos 1960
Cevdet SUNAY
Orgeneral
4 Ağustos 1960 - 16 Mart 1966
A. Cemal TURAL
Orgeneral
16 Mart 1966 - 16 Mart 1969
Memduh TAĞMAÇ
Orgeneral
16 Mart 1969 - 29 Ağustos 1972
Ö. Faruk GÜRLER
Orgeneral
29 Ağustos 1972 - 6 Mart 1973
Semih SANCAR
Orgeneral
6 Mart 1973 - 7 Mart 1978
A. Kenan EVREN
Orgeneral
7 Mart 1978 - 1 Temmuz 1983
Nurettin ERSİN
Orgeneral
1 Temmuz 1983 - 6 Aralık 1983
M.Necdet ÜRUĞ
Orgeneral
6 Aralık 1983 - 2 Temmuz1987
Necip TORUMTAY
Orgeneral
24 Temmuz 1987 - 3 Aralık 1990
Doğan GÜREŞ
Orgeneral
6 Aralık 1990 - 30 Ağustos 1994
İ.Hakkı KARADAYI
Orgeneral
30 Ağustos 1994 - 30 Ağustos 1998
Hüseyin KIVRIKOĞLU
Orgeneral
30 Ağustos 1998 - 28 Ağustos 2002
Hilmi ÖZKÖK
Orgeneral
28 Ağustos 2002 - 28 Ağustos 2006
Yaşar BÜYÜKANIT
Orgeneral
28 Ağustos 2006
KAYNAK:Genelkurmay Başkanlığı