Ziyaretçi
YAKUZA
yakuza (Japoncada “kopuk”), GYANGU olarak da bilinir, Japonya’da, boryokudan çetelerinde yer alan gangsterlere verilen ad.
Sponsorlu Bağlantılar
japon mafya örgütlenmesdir,kendilerini samuray kültürü ve yaşam biçiminin,japon geleneksel kültürünün taşıyıcısı olarak görürler. rütbelerine göre dövme yaptırırlar, bu yüzden dövme denen olaya japonya'da pek hoş bakılmaz. yapılan kötü yanlışlıklarda ceza olarak serçe parmağın bir boğumu kesilir, ikincisinde ve sonrasında ise sırayla devam edilir. hatta şüphe çekmemek için takma parmak da takıyorlarmış yabancı lüks arabalar genellikle nüfuzlu, rütbeli yakuzaların mülkiyetindedir.
Japon mafyası Yakuza'nın durumu, son derece ilginç bir konudur. Piramit şeklindeki örgütlenişi, alt üst ilişkisi, insanlara yaklaşımı, katı kuralları, devleti ve ülkeyi herşeyden üstün tutuşu ve görüntüsü ile Yakuza, ender bir yapıya sahiptir. Siyah takım elbiseli, beyaz kravatlı, güneş gözlüklü, çoğu ustura traşlı, vücudu dövmeli, serçe parmağı kesik Japon mafyası, işleyiş tarzıyla, Rus ve İtalyan mafyalarını geride bırakır. Yakuza'nın, Japonya'da saklanma ya da yer altına çekilme gibi bir sorunu yoktur. Çünkü her zaman gözler önündedir, alkışlarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladır. Devlet görevlileriyle olan bu danışlıklı hareket tarzı, Japon mafyasına toplum düzenini koruma misyonu yüklemiştir.
Suç unsurlarını asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli işlevlerindendir. Tamamen geleneksel Japon anlayışı üzerine kurulmuş olan Yakuza, yaklaşık 20 bin kişilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarına kadar kontrolü altında tutmasıyla meşhurdur. Üyelerini aşırı sağcı sokak gençlerinden de seçen Japon mafyası, büyük holdinglerden, köşe başlarındaki küçük iş yerlerine, partilerden karakollara kadar geniş bir yelpazede görülür. Sadakat, uyum, sevgi, saygı, suç, ceza motivleriyle süslü Yakuza, iç yapılanması ve hiyerarşik ilişkisini kusursuz bir şekilde yerine getirmesiyle, tam bir aile gibidir. Temel alınan nokta ise elde edinilen gelirin sağlıklı bir şekilde bir üst şefe ulaştırılması ve özellikle insanlara sevecen gözlükle ayrıca dış dünya ile ilişkilerde ölçülü olmadır. Japon mafyası yüklendiği görev nedeniyle kendisini gerçek yurtsever sayar, vatanın asıl koruyucusu olarak algılar, ülke çıkarlarını zedeleyici hiçbir davranışta bulunmaz. Özellikle yerel istihbarat ağının güçlü oluşu, ister istemez Yakuza'yı devletle yakınlaştırmış, hatta bazı durumlarda polisten daha avantajlı duruma getirmiştir. Nitekim çoğu sağcı ve liberal parti liderlerini Yakuza üst düzey şeflerini yanlarında bulundurmalarını yine Yakuza dostları ile üst düzey şeflerinin hareket alanlarını belirleyici toplantılar düzenlemeleri sıkça yaşanan olaylardır. En sert katı kurallarla donatılmış Japon mafyasının kendi arasında çelişki ya da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece uyumlu bir çalışma tarzı vardır. Hangi üyenin hangi gruba bağlı olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır. Kendi içinde hata yapan üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran Yakuza, hataların çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser.
Eğer hata affedilecek ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi edilerek yeniden alınır. Bu nedenle Japonya'da işaret parmağı kesik kişilerin fabrikada çalışırken iş kazası geçirdiği düşünüldüğü gibi, küçük parmak ya da yüzük parmağı kesik olanların da Yakuza üyesi olduğu imajını uyandırırlar. Bazı durumlarda da bu görünüş farklılığının yanı sıra kaba saba davranış, küfürlü konuşma, çevredeki insanları rahatsız edici tavırlarda bulunarak kendilerine Yakuza süsü vermek isteyenler de vardır. Ancak gerçek şu ki, bu tip kişiler sadece Yakuza'nın alt birimlerince ayak işlerinde kullanıldığı, yeri geldiğinde de kenara attığı, çoğunluğu eğitimsiz, özellikle gençlerden oluşurr. Çünkü Japon mafyası Yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı, uyumlu, kuralları bilen, Japonya'nın birliğine, aileye sadık ve yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. Genellikle devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan Yakuza, para toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde organize eder. Japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. Ekonomik işleyiş diğer bazı ülkelerin tersinedir. Mafya babasının elemanlarına para vermesi söz konusu değildir. Aksine üyeler dostlarını beslerler.
Daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta duran ve insanlarda derin korkulara yol açan Japon mafyası Yakuza, son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini kaybetmeye başladı. Özellikle ülke çapında organize ettiği ve kontrolünde tuttuğu rendevuevi gibi beyaz kadın ticaretinin yapıldığı yerlerde yaşananlar, son derece ilginçtir. Japon mafyasının eline düşen genç kızlar, böylesi yerlerde çok iğrenç bir şekilde kullanılırlar. Para karşılığında erkeklerle ilişkiye zorlanırlar. Her türlü pisliğe bulaştırılıp alıştırıldıktan sonra gelirden kendilerine küçük bir pay verilir.
Tayland, Filipinler, Kore gibi bazı Güney Asya ve Kolombiya, Arjantin, Birezilya gibi Güney Amerika ülkelerinden getirilen kadınlar, Yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde Japon erkeklerine bahisle sunulurak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla fuhuş gösterileri yapılır. Böylesi yerlere, Japon olmayan erkekleri almazlar. Japon kadınlarının girmesine izin verilmez. Bu sektörden korkunç gelir elde eden Yakuza'ya, polis hiç bir şekilde müdahale etmez. Kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan Japon mafyasının, özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya ülkeleri insanı olmak üzere, "gözükara" kişileri seçmesi de diğer bir noktadır. Uyuşturucu trafiğinde Çin, İran, Pakistan gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan Yakuza, "vizesiz gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. Bu anlamda, Japonya'ya yıllar önce gelmiş olan başta İran'lılar ve Çinliler, bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar. Yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. Çinliler, halen Yakuza ile içiçe olmayı sürdürürken, Japonlara göre sert yapıya sahip İranlılarla Yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu. Bunun üzerine, basın-devlet koordineli büyük bir anti propaganda kampanyası başlatıldı ve görüntü olarak bu ülke insanlarına benzeyen diğer kişilerin çoğu da, yer altına çekilmek zorunda kaldılar.
Öyleki bazı olaylarda adı verilen ya da yakalanan alt birimdeki kişileri, 30 yıldır Japonya'da yaşamını kurmuş veya aynı zamanda Yakuza içinde en üst düzeyde şeflik görevinde olan aynı ülkenin insanları bile kurtaramaz. Japon mafyasının, toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrülür görevini yapması ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını, sokaktaki ilişkilerinden de anlamak mümkündür. Örneğin, tren istasyonları önlerinde kurulu, İsraillilere ait gömüş mücevher ve takıların satıldığı tezgahlar vardır Japonya'da. Gerçek patron hiç bir zaman ortalıkta gözükmezken, bu tezgahları çalıştıran kısa dönemli İsrailli gençler, her ay başı kendilerini ziyaret etmeye gelen mafya elemanlarına, belirli miktadaki parayı öderler. Böylece Yakuza elemanları, para ödeyen kişilerin tezgah yerlerini korumaya alır. Yaşanan her hangi bir problemde de, hemen olay yerine gelerek eğer sorunu çıkaran polis ise mafya elemanı görevliye, bu kişiyi tanımadığını söyler. Eğer polis olayı büyütüyorsa, bu kez üst düzeyde telefon görüşmeleri yapılır, her şey halledilmiş olur.
Japon mafyası Yakuza'nın, sokakları kontrolünde tutarken, haraç olayına "haraç yada kendi değimleriyle vergi olayına" karşı gelenlerin üzerine polisi kışkırtması da, madalyonun diğer yüzüdür.
Ayrı bir örnek te, Tokyo'da yaşandı. Ortadoğu usulu Fast-Food işyerinin önüne gelen iki Yakuza taşeronu, her ay 50 bin Yen paranın, vergi olarak kendilerine ödenmesini istediler. Durumu yasal olan işyeri sahibi, bu parayı ödememekte diretince, hemen sonra aynı kişiler polisle birlikte geldiler. Mafya elemanları, işletme belgesi olan iş yerine tekmeler savurup küfürler ederken, iş sahibi, karakola götürülüp saatlerce sorgudan geçirildi ve kendisine, Japon yasaları okundu. Karakoldaki görevli polis, her türlü formalite bittikten sonra, açık bir şekilde eğer Yakuza'ya bir miktar para ödenseydi, bu problemlerin yaşanmamış olacağını üzüntülü rollerle ifade etti, bunun da, Japonya'daki sistem olduğunu kendisine hatırlattı. Yani Yakuza, polisten önce kontrol görevini yapmış, karşısındaki güç kendisini maşgul edip direndiğini anlayınca, polisi kışkırtmıştı. Polisin, kendisine 50 m uzaklıktaki iş yerine neden iki ay boyunca gelmediği, neden Yakuza elemanlarıyla birlikte geldiğide olayın gerçek yönüdür.
Ayrıca bu yapıdakı elemanların, son derece işlek olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak işaretle uyuşturucu satmaları, hergün gözönünde yaşanan bir gerçektir. İşte, bu tip örnekler çoğaltılabilir.
Japonya'da, Yakuza-polis ilişkisinin sokaklara yansıması böylesine açık ve nettir.
Son düzenleyen Safi; 8 Ağustos 2018 15:45