Arama

Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

Güncelleme: 28 Mayıs 2008 Gösterim: 7.238 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İnsan Ticareti Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
İnsan ticareti yasalara aykırı bir eylem olmakla kalmayıp uluslararası yasa ve insan hakları protokollerinin de ihlali anlamına da gelir. Genellikle çok iyi örgütlenmiş suç ağlarına mensup suçlular tarafından yürütülür. İnsan tacirleri, mağdurları kendi ülkeleri içinde bir yerden diğerine aktarırlar, çoğu zaman da uluslararası sınırlardan geçirirler. Daha sonra mağdurların en temel özgürlükleri ellerinden alınır, eşya gibi satılırlar ve hem seks köleleri olarak hem de diğer işlerde zorla çalışmaya zorlanırlar. Kurbanlara rutin olarak tecavüz edilir, işkence ve şiddet e maruz bırakılırlar.

Fuhuş ve insan ticareti arasındaki fark nedir?
İnsan ticaretinin mağdurları - kızlar, kadınlar, erkekler ve oğlan çocukları - köledir. Çoğu zaman ölümle tehdit edilerek, kendi
rızaları dışında para karşılığında erkeklere cinsel hizmetler sağlamak zorunda bırakılırlar. Ücretler, doğrudan sahiplere aktarılır ve mağdurlara hiç bir şey verilmez. İnsan tacirleri, çoğu zaman kadınları fahise olarak yurtdışında çalışmaya ikna ederler, bu durum kadınların rızası ile oluşmuş gibi görünse de, kurbanlar en sonunda köle haline gelir ve şiddete maruz kalırlar. Buna karşın, fuhuş bir kadının para karşılığı vücudunu satması ve kârı kendine saklamasıdır. Hayat kadınları köle olmayıp insan tacirlerinin kontrolü altında değildir.

İnsan ticaretinin mağdurları suçlu mudur?

Hayır. Onlar yurtdışına gitmeleri için kandırılmış insanlardır. Onlara
yalan söylenmiştir. Çoğu zaman da paraları ellerinden alınmıştır. Cinsel hizmetler sağlamak ve diğer işler yapmak zorunda bırakıldıkları için onlar suçlu değil mağdurlardır.

Kimler risk altındadır?
En çok risk altında olan grup, 16 ila 24 yaş arasındaki kadın ve kızlardır. Genelde eğitim seviyesi düşük olan bu kadın ve kızların iyi bir iş sahibi olma umutları yoktur. Bu insanlar, genellikle eski Sovyetler Birliği'nin çok fakir köylerinde yaşar ve evlerinde su bile yoktur. Daha iyi bir yaşam bulma umutları yok denecek kadar azdır. Çoğu en az iki çocuk sahibidir ve ailelerini geçindirebilmek için iş aramaktadırlar. Bu kadınlar ve kızlar, kendilerini iyi bir iş ve daha iyi bir hayat vaatleri ile kandıran insan tacirleri için kolay hedef olmaktadırlar. İnsan tacirleri, zor kullanarak, yalan ve yolsuzluğa başvurarak, baskı uygulayarak, güçsüzleri, muhtaçları ve korumasızları avlamaktadır.

İnsan ticareti mağduru kız ve kadınların başlarına neler gelir?
Evlerine geri dönen
mağdurlardan edinilen bilgilere dayanarak, mağdurların itaat etmelerini sağlamak için tacirlerin her türlü gözdağı verme yöntemini kullandıklarını biliyoruz. Mağdurlar, suçluların istediklerini yapmadıkları takdirde en canice ve insanlıktan uzak aşağılama ve korkutma yöntemleri ile karşılaşmaktadırlar. Bunların arasında tecavüz, işkence, ölüm tehdidi, dayak, hapsetme ve aç bırakma bulunuyor. Hamile kadınlar, rutin olarak cinsel ilişkiye zorlanmakta ve bebekleri doğumdan sonra öldürülmektedir. İnsan ticareti mağdurları modern köleler olarak defalarca satılır. Bu satışlarda 200 ila 20,000 dolar ve üzeri miktarlar el değiştirebiliyor.

Bu kaynak ülkeleri nelerdir?

Türkiye'de getirilen insan ticareti mağduru kız ve kadınların çoğu eski Sovyet bloğundan geliyor. Ortalama günlük ücretin 1 doların altında olduğu
Moldova gibi yoksul ülkelerden de geliyorlar. Yoksulluk, onların bir çıkış noktası aramasına yol açıyor. Türkiye, insan tacirleri tarafından zenginlik ve fırsatla dolu bir ülke olarak gösteriliyor. Moldova, Ukrayna, Rusya ve başka ülkelerden kızlar ve kadınlar, Türkiye'de daha güzel bir yaşam vaat eden insan tacirleri tarafından kandırılıyor.

Mağdurlar nasıl angaje edilmektedir?
Tacirler, genellikle çok iyi organize olmuş büyük uluslararası ve
mafya suç örgütleridir. Kurbanlarını, yurtdışında iş imkanlarını duyuran gazete ilanları yoluyla veya kurbanlara yalan söyleyerek onları kandıran yerel şahıslar yoluyla avlarlar. Mağdurları angaje eden bu şahıslar, onların arkadaşı veya mağdurların tanıdığı, onların güvenini kazanmış topluluk üyeleri de olabiliyor. Angajmanı, umutsuz kadınların güvenini kolayca edinebilen kadınların yaptığı da sıkça görülüyor. Her suç örgütünün, ev bulmaktan seyahat ayarlamaya kadar her türlü işi yapan 80 veya daha fazla mensubu olabiliyor. Genellikle sahte iş bulma şirketleri, seyahat ve manken ajansları söz konusudur.

Mağdurların kaçması ne kadar zordur?
Kızlar ve genç kadınlar, genellikle
özelapartman dairelerine, evlere ve mağdurların zorla çalıştırıldığı diğer mekanlara polis tarafından yapılan baskınlar sırasında ortaya çıkartılıyorlar. İnsan ticareti mağdurları kendi başlarına kaçmayı nadiren başarsa da, hapis tutuldukları ve başlarında sürekli birileri bulunduğu için bu sıkça gerçekleşmez. Kendilerine, kaçarlarsa öldürülecekleri veya ailelerinin öldürüleceği söylenir. Yerel polise giderlerse de, utanç verici bir şekilde sınır dışı edilecekleri söylenir. Kaçmayı başaranlar, son derece yoğun şiddete maruz kaldıkları için hayat boyunca psikolojiktravma yaşıyorlar. Psikologlara göre bunların sadece yüzde 30'u tamamen normal bir hayat yaşayabilecek kadar iyileşiyor.

Bir insan tacirini nasıl belirleyebilir ve nasıl yardımcı olabilirim?
Yasauygulayıcıları ile birlikte çalışarak, insan tacirlerinin belirlenmesi ve durdurulması için yardımcı olabilirsiniz. Yurt dışında çalışmak üzere sahtepasaport ve vize öneren kişilere özellikle dikkat ederek işaretlerden bazılarını tanıyabilirsiniz. Tacirlerin eline düştüğünden şüphelendiğiniz bir kız veya kadın ile tanışırsanız, fizikselsuistimale dair işaretleri fark etmeye veya kendi rızaları dışında çalışmaya zorlandıkları konusunda bir ifade veya imada bulunup bulunmadıklarını dinlemeye özen gösteriniz. Eğer bir şahsın insan ticaretine maruz kaldığından şüphelenirseniz, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerden 155 polis ve 156 jandarma numaralarından ve 157 yardım hattından ücretsiz olarak arayabilir ve yardım isteyebilirsiniz.

Mağdurların başlarına neler gelir?
  • Yabancı bir ülkede yapayalnızdırlar.
  • Diğer vatandaşlarıyla temasları kesilmiştir.
  • Bulundukları ülkede, kendi dillerinde mağduriyetlerini anlatamazlar.
  • Pasaportları ellerinden zorla alınmıştır. Sadece dışarı çıkarken verilir, dönüşlerinde geri alınır.
  • Aileleriyle temas kurmaları engellenmiştir.
  • Kullandıkları GSM telefonları uluslararası görüşmelere kapatılmıştır.
  • Sürekli taşınma ve yerleri değiştirildiğinden yön duyguları alt üst olmuştur. Nerede bulunduklarını ve mevkilerini bilemezler.
  • Tekrar tekrar fiziksel ve cinsel istismara maruz kalırlar, tacirler tarafından tecavüze uğrarlar.
  • Zorla senet imzalatılarak, aşırı borçlandırılırlar. Yaptığının suç olduğu söylendiğinden, hakkında işlem yapılıp hapise gireceği korkusuna kapılmaktadırlar.
  • Düştüğü durumun ailesine yansımasından dolayı utanç ve dışlanma endişesi yaşamaktadırlar, her gün uzun sürelerle, müşterilerle tehlikeli ve korunmasız cinsel ilişkiye girmeye zorlanmaktadırlar.
  • Kaçması halinde kendisi veya ailesinezarar verileceği tehdidinde bulunularak korkutulurlar.
İnsan ticaretine fırsat veren ülkelerde; organize suç örgütleri yaygınlaşır, kara para aklama piyasası genişler, kamuda ve diğer sektörlerde yasa dışı kazanç eğilimi artar, insan hakları ihlalinin en ağırının işlendiği bir toplum oluşur ve izlerini silmenin mümkün olmayacağı bir "seks turizmi ülkesi" imajının yakıştırılması ile karşı karşıya kalınır.

Mağdurların kaçması ve bu zulümden kurtarılması neden güçtür?
  • Şiddet, tehdit ve kontrol altındadırlar.
  • İtaat etmesi için mağdurlara sık sık dayak atılır.
  • Uyuşturucu verilir.
  • Mağdurlar özel kiralık evlerde aç ve susuz bırakılarak, zorla tutulurlar.
  • Sorunlarını anlatabilecekleri kişilerle iletişim kurmaları engellenir.
  • Güvenlik kuvvetlerine haber verildiği takdirde, bunu öğrenebilecekleri ve bu nedenle kendisine ayrıca şiddet uygulanacağı tehdidi altındadırlar.
  • Mağdurlara, aynı durumda yaşamaya devam etmekten başka bir seçenek bırakılmaz.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

Sponsorlu Bağlantılar
1 - Göçmen Kaçakçılığı
İnsanların daha iyi şartlarda yaşama, iş bulma veya yaşadıkları ülkedeki siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıklar gibi nedenlerden dolayıgöç etme istek ve zorunlulukları sonucu bulundukları ülkeden yasa dışı yollarla başka ülkelere gitmeleri veya götürülmeleridir.

2 - İnsan Ticareti
Kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidiyle ya da diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye ya da başkasına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınmasıdır.
Genellikle, kadınlar cinsel amaçlı ve ev işlerinde çalıştırılmak, çocuklar uluslararası evlat edinmeye aracılık, cinsel amaçlı veya pornografide kullanılmak, zorla çalıştırılıp dilencilik ve seyyar satıcılık yaptırmak, erkekler ise ağır işlerde çalıştırılmak ve tehlikeli işlerde kullanılmak suretiyle insan ticaretinin mağduru olmaktadırlar.

3 – Mülteci
1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme hükümlerine göre mülteci; “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi” dir.
“Mülteci” kavramı ile “göçmen” kavramı arasında içerik ve sonuçlar bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Mülteciler, içinde bulundukları durum itibariyle göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretine potansiyel kaynak oluşturmaktadırlar.

4 – Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti Arasındaki Fark
Göçmen kaçakçılığı kamu düzeni ve devlete karşı işlenen bir suç olmasına karşın, insan ticareti kişilere karşı işlenen ve insan haklarını ilgilendiren bir suçtur.
Göçmen kaçakçılığında; bir kişinin yasa dışı yollardan bir ülkeden diğer bir ülkeye geçişi ve zor kullanılması söz konusu değilken, insan ticaretinde; cinsel amaçlı sömürü, organ kaçakçılığı, kölelik, çocuk ticareti gibi haksız ve insanlık dışı yöntemlerle menfaat temin etme durumu mevcuttur ve zor kullanma, hile ile veya benzeri yollarla mağdurun iradesinin fesada uğratılması söz konusudur.
Göçmen kaçakçılığında, başlangıçta istekli olan kişinin sınırın geçirilmesi ile göçmen kişi ve organizasyondaki kişiler arasındaki ilişki sona ermekte ve istismar söz konusu olmamaktadır. Ancak, göçmen kişinin ulaştığı yerde birçok olumsuzluklarla karşılaşması ve çaresiz kalması sonucu istismar ve ticaret ortamına zemin hazırlanmakta, insan tacirleri devreye girmektedir.

5 – Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticaretinin Sebepleri

Göçmen kaçakçılığı ile insan ticaretinin oluşumuna ve artmasına etkili olan faktörler;
1 – Ekonomik nedenler, ülkelerarası ekonomik ve sosyal yaşam standardı farkının bulunması,
Ülkeler arasındaki gelir dağılımı uçurumundan etkilenen kitlelerin daha rahat ve iyi bir yaşam sürme arzusu,
2 - Bölgesel ve iç savaşlar, iç karışıklıklar, ülkeler arasında meydana gelen çıkar çatışmaları,
3 -Bazı gelişmiş ülkelerin siyasi iltica veya yasadışı göçü özendiren politikaları ile göçmen ve mültecilere yapılan maddi yardımlar,
4 -Terör örgütlerinin faaliyetleri,
5 -Politik ve etnik baskılar,
6 - Açlık ve kıtlık sorunu,
7- Salgın hastalıklar,
8 - Aileden kaynaklanan sorunlar,
9 - Yaşanılan ülkedeki bölgesel ve kültürel farklılıklar
10 - Göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretinden kolay para kazanma düşüncesi, yüksek miktarda çıkar sağlama ve düşük risk,
11 - Kadının sosyal ve ekonomik eşitsizliği,
12 -İş, pazar ve ulaşım araçlarının küreselleşmesi, teknolojinin ürünleri olan internet sayesinde bilgi ve haberleşme imkânlarının kötüye kullanılması (Technology is a double-edged sword- Teknoloji iki ucu keskin bir kılıçtır.),
13 -Ucuz iş gücüne duyulan ihtiyaç,
14 –Göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretinin sonuçlarından haberdar olmama,
Gibi sebeplerdir.
Yapılan araştırmalara göre dünyada, yılda 500.000 ila 2.000.000 arası kişi insan ticaretine konu olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Suçu Önleme Merkezi’nin tahminlerine göre, insan ticaretinin dünyadaki yıllık cirosu 7 ila 8 milyar ABD Dolarına ulaşmaktadır.

6 –Kaynak, Transit ve Hedef Ülke Kavramları
Kaynak Ülke; gerek yasa dışı göçe, gerekse insan ticaretine konu olan kişilerin uyrukluğunda bulundukları veya daimi olarak ikamet ettikleri ülkedir.
Hedef Ülke; gerek yasa dışı göçe, gerekse insan ticaretine konu olan kişilerin ulaşmak istedikleri veya götürülmek istenilen ülkedir.
Transit Ülke; Kaynak ülkeden hedef ülkeye gerçekleşen seyahatte üzerinden geçilen veya elverişli şartlar oluşuncaya kadar yasa dışı veya yasal olarak geçici olarak ikamet edilen ülkedir.
Bu bağlamda Türkiye;
  • Bazı terör örgütlerinin elemanlarını eğitmek, propaganda yaptırmak veya örgüt adına gelir sağlamak amacıyla yasadışı yollardan yurt dışına göndermesi, ya da terör sebebiyle bazı bölgelerimizdeki insanların özellikle Avrupa olmak üzere başka batı ülkelerine gitmeleri yönünden Kaynak Ülke;
  • Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra kurulan ve doğu Avrupa da bulunan bir kısım devletlerle (Moldova, Ukrayna, Romanya, Belarus, Rusya) Asya ve Afrika’dan Türkiye’ye iş bulma, ticaret ve güvenlik açısından gelen insanlar yönünden Hedef ülke;
  • Afganistan, İran, Pakistan, Bangladeş ve Orta Doğu ile bir kısım ülkelerde iç savaş, karışıklık, açlık vb. gibi sebeplerden dolayı Avrupa Ülkeleriyle diğer gelişmiş ülkelere gitmek isteyen insanlar bakımından Transit Ülke;
konumundadır.

Ahmet FIRAT

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

7 - Yasadışı Göç Güzergahları
Avrupa ülkelerine yönelik gerçekleştirilen yasadışı göç olaylarında çeşitli güzergahların kullanıldığı tespit edilmiştir. Ülkemiz, kullanılan bu güzergahlardan birkaçının konusu olmakta, bunun yanı sıra çeşitli ülkelerden Avrupa ülkelerine doğru seyreden geçiş yolları da bulunmaktadır.
Yasadışı göçmenler, Ülkemiz dışında;
  • İran-Kafkasya-Doğu Avrupa-Batı Avrupa Ülkeleri,
  • Afrika-Güney Avrupa Ülkeleri,
  • Rusya Federasyonu-Polonya-Avrupa Ülkeleri,
  • Ukrayna-Avrupa Ülkeleri,
  • Balkan Ülkeleri-Bosna-Hersek-İtalya-Almanya,
gibi farklı birçok güzergahı kullanmaktadır.
Özellikle, 2000 ve 2001 yılında Ülkemiz güvenlik güçlerinin kararlı tutumunun sonucunda, göçmen kaçakçılarının geçiş yolları;
  • Güney rotasına (Irak-Suriye-Lübnan),
Ayrıca
  • Kuzey rotasına (İran-Kafkaslar-Ukrayna)
doğru kaymıştır.
Bunun yanı sıra yasadışı göçmen taşıyan gemilerin de güzergahlarında değişiklik olmuş, son dönemde yoğunlukla Afrika ülkelerinden İtalya ve Fransa’ya; ayrıca;
Sri Lanka, Hindistan tarafından gelen gemiler de, Süveyş Kanalını takip ederek, GKRY, Yunanistan ve İtalya yolunu tercih etmeye başlamışlardır.
Ayrıca, bölgemiz dışında, Güney ve Orta Amerika’da A.B.D'ye doğru göç akımı bulunmaktadır.

8– Göçmen Kaçakçılığında Türkiye’nin Tercih Edilmesinin Sebepleri
İnsanların, Türkiye’de kaçak olarak çalışıp para biriktirerek ülkelerine dönmek istemeleri, daha önceden çeşitli yollarla Türkiye’ye girip yerleşmiş olanların kendi tanıdıklarını Türkiye’ye çağırmaları, Türkiye’nin Ortadoğu ve Kafkas ülkeleri arasında en demokratik ve ekonomik açıdan güçlü ve istikrarlı bir ülke olması, yaşam standartlarının geldikleri ülkelere göre daha iyi olması, Türkiye’de yakalanmaları halinde daha az ceza göreceklerini ve insanlık dışı muameleye maruz kalmayacaklarını bilmeleri, yasa dışı giriş yapan çoğu yabancı uyruklu kişilerle vatandaşlarımız arasında dil birliğinin bulunması gibi sebeplerle Türkiye’ye kaçak yollardan girmeyi tercih ettikleri görülmektedir.
Batı ülkelerine geçiş yapmak için Türkiye’nin tercih edilmesinin sebepleri ise;
Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle Asya ile Avrupa arasında bir köprü durumunda bulunması, kuzeyden yapılacak geçişlerde (Türkmenistan, Rusya, Ukrayna, Belarus(Beyaz Rusya) ve Romanya) yolun daha uzun, geçilecek ülkelerin daha fazla sayıda ve coğrafi - iklim şartlarının daha sert olması, Orta doğudaki savaş ve karışıklıklar sebebiyle İran-Irak-Suriye-Akdeniz yolunun kullanılamaması, Türkiye’nin doğuda sarp, dağlık, kontrolü güç olan kara sınırlarına, batıda ise çok uzun ve girintili - çıkıntılı deniz sınırlarına sahip olması, ayrıca Avrupa Ülkelerine ulaşılması açısından Ege Adalarının kıyılarımıza çok yakın bulunmasıdır.
Ülkelerin son yıllarda üzerinde ciddi olarak durduğu ve Türkiye’nin de özellikle coğrafi konumu itibariyle çeşitli yönlerden içinde doğrudan yer aldığı dünyadaki yasadışı göç hareketleri, sadece ülke güvenliklerini tehdit etmekle kalmayıp, çok sayıda yasadışı göçmenin umuda yolculuk niteliğindeki bu illegal hareketleri sırasında hayatlarına mal olmakta ve bu göçlerden büyük gelir elde eden terör örgütleri, kaçakçılık şebekeleri ve yasadışı göç organizatörlerine de önemli bir kazanç ve fayda sağlamaktadır.
Bu itibarla, Türkiye yabancıların turistik, bilimsel araştırma, çalışma, öğrenim ve ticaret amaçlı olarak yasal yollardan gelişlerinin yanısıra; iltica, yasadışı göç eylemleri ile ülkemiz üzerinden üçüncü ülkelere yasadışı yollardan geçme teşebbüslerine yoğun olarak konu olmaktadır.

9 - Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticaretinin Sonuç ve Etkileri
Özellikle insan ticareti, her şeyden önce insan haklarının en ağır bir şekilde ihlalidir. Bu sebepten dolayı yüz yılımızın önemli ve mücadele edilmesi gereken bir sorunudur.
- Fiziki ve Ahlaki Çöküntü; yapılan baskı, istimrar ve yıldırma sonucunda mağdurlar ahlaki çöküntüye uğramakta, uyuşturucu vb. gibi maddeleri kullanma alışkanlığı edinmekte, AİDS vs. gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklara yakalanmakta, bunların yayılmasına sebep olmakta, istenmeyen gebelikler sonucu sorunlar yaşanmakta, mağdurları kontrol altında tutmak isteyen insan tacirlerinin uyguladıkları sürekli psikolojik baskı sonucu mağdurların psikolojik durumları bozulmakta, yaşadığı olumsuzluklar sebebiyle suç işleme eğilimleri artmaktadır.
- Aile Yapısının Bozulması; sonuçta, aileler arasındaki ilişkilerde meydana gelen bozulma, dayanışmanın azalması, potansiyel konumundaki kişilerin insan tacirleri açısından ulaşılması kolay hedef olarak ortaya çıkması toplum içerisinde çöküntülere sebep olabilmekte, meydana gelen bu sosyal çöküntüyle birlikte çocukların ahlaki açıdan gelişmeleri olumsuz yönde etkilenmektedir.
- İssizlik oranının artması; Ucuz ve yasa dışı işçi çalıştırılması sebebiyle yetişmiş elamanların işsiz kalması gündeme gelmekte ve kalitesiz üretim artmaktadır.
- Suç gelirlerinin yasa dışı işlerde kullanılması; elde edilen kazancın kullanılmasıyla suç örgütleri kuvvetlenip güçlü hale gelmektedir.
- Memleketin aleyhinde kullanılması; çeşitli terör örgütleri tarafından yurt dışına gönderilen veya bu amaçla yurt dışına kaçan insanlar gittikleri ülkelerde kabul görmek için ülke aleyhinde asılsız ve olumsuz beyanlarda bulunarak ülkenin itibarını zedelemektedirler.
- Suç ve Suçlularla Mücadeleyi Zorlaştırması; mağdurların bazı bakımlardan kendilerinin de batağa saplanmış olmaları sebebiyle yetkili mercilere şikayet etmekten çekinmeleri, içerisinde bulundukları durumu kabullenmeleri, özgürlüklerinin kısıtlanması ve nereye şikayet edecekleri hakkında bilgilerinin bulunmaması gibi sebeplerden dolayı bu suç ve suçlularla mücadele zorlaşmaktadır.

10 - Mağdurların Korunması
Mağdurları içinde bulundukları bu olumsuz durumdan kurtarmak için; sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğine gidilerek;
  • Ulaşabilecekleri telefon için bilgilendirilmeli,
  • Mağdurların müracaat edebilecekleri danışma merkezleri açılmalı,
  • Tıbbi yardımda bulunulmalı,
  • Hukuksal destek sağlanmalı,
  • Tanıklık yapmaları ve şikayetçi olmaları durumunda korunma programları hazırlanmalı, korunma ve barınma yerleri açılmalı,
  • Ülkelerine gönüllü dönüşleri teşvik edilmeli ve bu konulardaki olumsuzların aşılmasında kendilerine yardımda bulunulmalı,
  • Eğitim ve öğretime katılım hakkı verilmeli,
  • Tercüme ve bulunduğu ortama uyumu kolaylaştırılmalı,
  • İş imkanı sağlanmalıdır.
Yurdumuzda; insan ticareti mağdurlarının tanıklık yapmalarını teminen talepleri halinde altı aya kadar ülkede geçici olarak ikamet etmelerine izin verilmektedir.
Mağdurların korunması, rehabilite edilmesi, tıbbi ve psikolojik destek sağlanması ve barındırılarak ihtiyaçlarının karşılanması için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfının işbirliği ile İstanbul’da bir sığınma evi kurulup faaliyete geçirilmiştir
5 Aralık 2003 tarihli ve 2003/6565 karar sayılı Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan Kararname’yle birlikte insan ticareti mağdurlarının sağlık hizmetlerinden faydalanması sağlanmıştır. 2 Ocak 2004 tarihli ve 25334 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan bu kararnameye göre; insan ticareti mağduru olduğu tespit edilen ve sağlık giderlerini karşılayamayacak durumda olan yabancı uyruklu hastalar, resmi sağlık kurum ve kuruluşlarından ücretsiz olarak faydalanabilecektir.

Ahmet FIRAT
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

11 - Yasal Düzenlemeler;

a) Uluslararası Yasal Düzenlemelerde Durum;
Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti ile mücadele alanında çeşitli uluslararası yasa, sözleşme, bildiri ve belgeler mevcuttur.
Bunların başlıcaları şunlardır:

- Kölelik Sözleşmesi ( 25 Eylül 1926).
- Zorla veya Zorunlu Çalışmayla İlgili Sözleşme (ILO No. 29 - 28 Haziran 1930).
- İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (10 Aralık 1948).
- İnsan Ticaretinin ve İnsanların Fuhuş Yoluyla Sömürülmesinin Yasaklanmasına Dair Sözleşme (2 Aralık 1949).
- Eşit Ücret Sözleşmesi (ILO No. 100, 29 Haziran 1951).
- Mültecilerin Statüsüyle İlgili Sözleşme (28 Temmuz 1951).
- Köleliğin, Köle Ticaretinin, Kölelik Benzeri Uygulamaların Kaldırılmasına Dair Ek Sözleşme ( 7 Eylül 1956).
- İstihdam ve Meslek Alanında Ayrımcılık Hakkında Sözleşme (ILO No. 111 - 25 Haziran 1958).
- Zorla Çalıştırmanın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (ILO No. 105 - 25 Haziran 1959).
- Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi (16 Aralık 1966).
- Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (16 Aralık 1966).
- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (18 Aralık 1979).
- Çocuk Hakları Sözleşmesi (20 Kasım 1989).
- Bütün Göçmen İşçilerin ve Onların Aile Mensuplarının Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme (18 Aralık 1990).
-Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi (ILO No.105 - 17 Haziran 1996).
- Uluslararası Adalet Mahkemesinin Roma Hükmü (17 Temmuz 1998).
- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahiseliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol (25 Mayıs 2000).
- Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (12 Aralık 2000).
-Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol (2 Kasım 2000).
- Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol (2 Kasım 2000).
-Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi ( 29 Kasım 1985).
-Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri (20 Aralık 1993).
- Pekin Bildirisi ve Eylem Platformu (15 Ekim 1995).
-Pekin Platformunun Uygulanması için Daha Çok Faaliyet ve Çaba Gösterilmesine Dair Genel Meclis Önergesi (16 Kasım 1999).
-İnsan Haklarını ve Temel Özgürlüklerini Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi (Avrupa Sözleşmeler Seri no. 5 - 4 Kasım 1950). Ayrıca, buna bağlı 13. ek protokol.
-Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi (13 Aralık 1957).
-Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 2. Protokol, (Avrupa Konseyi Sözleşme No. 98 17 Mart 1978).
-Şiddet Suçlarının Mağdurlarının Mağduriyetlerinin Giderilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi, (24 Kasım 1983).
-Avrupa Sosyal Şartı Avrupa Konseyi Sözleşme No: 163 ( 3 Mayıs 1996).
-Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere, Mağdurun Adli Kanun ve Usulü Çerçevesindeki Durumuyla İlgili Tavsiye Kararı (28 Haziran 1985).
-Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere, Cinsel Sömürü Amaçlı İnsan Ticaretine Karşı Eylemlerle İlgili Tavsiye Kararı (19 Mayıs 2000).
- Kadınlara Karşı Şiddetle Mücadele Eylem Planı, 1997.
-İnsan Ticaretiyle İlgili Uluslararası, Bölgesel ve Ulusal Seviyedeki Ana Yasal Dokümanlar ve Analitik Raporların Derlemesi (6 Haziran 2000).
-Bölgesel Eylem Planı İçin Temel İlkeler, “Güneydoğu Avrupa’da İnsan Ticaretine Karşı Mücadelede İşbirliği” Uluslararası Semineri (Atina, 29 Haziran - 1 Temmuz 2000).
- “Güneydoğu Avrupa’da İnsan Ticaretine Karşı Mücadelede İşbirliği” Uluslararası Seminerinin Tutanakları (Atina 29 Haziran – 1 Temmuz 2000).
-Avrupa Birliği’ne Üye Ülkeler Arasında Suçluların İadesine İlişkin Sözleşme (27 Eylül 1996).
-İnsan Ticaretine ve Çocukların Cinsel Amaçlı Sömürülmesine Karşı Mücadelesiyle İlgili AB Konseyinin Ortak Eylem Planı (24 Şubat 1997)
-Adli Süreç İçindeki Mağdurlara Tutumuyla İlgili Konseyin Karar Tasarısı (15 Mart 2001 )
- Cinsel Sömürü ve İnsan Ticaretiyle İlgili Avrupa Parlamentosu Önergesi (14 Nisan 1989).
- Kadın Ticaretiyle İlgili Avrupa Parlamentosu Önergesi (16 Eylül 1993).
-İnsan Ticaretiyle İlgili Avrupa Parlamentosu Önergesi (16 Ocak 1996).
-Cinsel Amaçlı Kadın Ticaretini Önlemek ve Mücadele Etmek için Alınması Gereken Etkili Tedbirleri İçeren Avrupa Kılavuzu Hakkında Hagufe Bakanlığına Ait Bildiri (26 Nisan 1997).
-Tampere Avrupa Konseyi Başkanlık Bildirisi (15-16Ekim 1999),
-“Kadın Ticaretine Karşı Mücadelede İlave Yeni Eylemler” ile İlgili Komisyonun Avrupa Konseyi’ne Parlamentosu’na Bilgi Akışıyla İlgili Avrupa Parlamentosu Önergesi (19 Mayıs 2000).
-Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonunun İnsani Boyut Konferansı Moskova Görüşmesinin Belgesi ( 3 Ekim 1991).
-Avrupa Güvenliğine Dair İstanbul Beyanı (19 Kasım 1999).
-Parlamenter Meclisin Bükreş Bildirisi (10 Temmuz 2000).
-Bakanlık Konseyi Karar No.1, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (OSCE - Organization for Security & Cooperation in Europe) İnsan Ticaretiyle Mücadeleyle İlgili Çabaların Arattırılması ( 28 Kasım 2000).

b) Türk Hukukunda Durum;
Türk Hukukundaki durumu üç evrede inceleyebiliriz.

1) 09 Ağustos 2002 Tarihine Kadar Olan Dönem;
Türkiye’de, Göçmen kaçakçılığı ve İnsan ticaretiyle mücadele alanında, özel bir yasa hükmü bulunmamaktaydı. Bu suçlarla mücadele anlamında;
- 1475 sayılı İş Kanunu,
- TCK.nun, cinsel arzuları tahrik ve pornografiye özendirme yönünde yayın ve çalışmalara yönelik 426, 427 ve 428. maddeleri, fuhşa tahrik, teşvik etme ve özendirerek bu yolda çalışmalar yapanlara karşı 435 ve 436. maddeleri, yurt dışında iş bulmak, ikamet izni veya vize almak bahanesiyle dolandırıcılığı içeren 504. maddesi, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirenlerle ilgili 313 ve 314. maddeleri, 15 yaşından küçük çocuklara dilencilik yaptıranlarla ilgili 545. maddesi;
- 5682 sayılı Pasaport Kanunu,
- 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun;
- 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu;
- 2007 sayılı Türkiye’deki Türk Vatandaşlarına Tahsis Edilen Sanat ve Hizmetler Hakkında Kanunun (Yerini 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun almıştır.)
- 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun;
- 4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun;
- 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu;

Gibi yasa hükümlerinden yararlanılmaktaydı.

2) 09 Ağustos 2002 Tarihinden 1 Haziran 2005 Tarihine Kadar Olan Dönem;
12 - 15 Aralık 2000 tarihinde Palermo da, ülkemizce de imzalanan ve onay işlemleri tamamlanan “Birleşmiş Milletler Sınır Aşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi” ve eklerini teşkil eden “Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol”ile “İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Yasaklanmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol” e uygun olarak 03.08.2002 tarih ve 4771 sayılı Yasanın 2/B maddesiyle TCK.'na 201. maddesinden sonra gelmek üzere Göçmen Kaçakçılığı ile ilgili 201/a, İnsan Ticaretiyle ilgili 201/b maddesi eklenmiş ve bu alandaki mücadeleye etkinlik kazandırılmıştır.
Bu duruma göre, göçmen kaçakçılığı yapan kişiye 2-5 yıl hapis, ağırlaştırıcı şartlarda 4-10 yıl hapis ve en az 1 milyar TL. para cezası ve kullanılan araçların müsaderesiyle paravan şirketlerin ekonomik faaliyetlerinin askıya alınmasını; insan ticaretini içeren suçlardan birini işleyen kişiye 5-10 yıl, 18 yaşını doldurmamış çocukların belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hallerinde suça ait araç fiillerden hiçbirisine başvurulmuş olmasa da faile belirtilen cezaların verilmesi öngörülmüştür. Yukarıda belirtilen yazılı suçlar örgütlü olarak işlendiği takdirde faillere verilecek cezalar bir kat artırılarak verilmektedir.

3) 1 Haziran 2005 Tarihinden Sonraki Dönem;
26.09.2004 tarihinde kabul edilip 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 79. maddesinde göçmen kaçakçılığı, 80. maddesinde ise insan ticareti ile ilgili olarak hüküm getirilmiştir.

c) Ayrıca 5237 sayılı TCK.nun 13. maddesine göre de; yurt dışında işlemiş olan soykırım, insanlığa karşı suçlarda olduğu gibi göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarının da Türkiye’de kovuşturulması açısından evrensellik ilkesi kabul edilmiştir. Everensellik ilkesinin 13. maddede düzenleniş şekline göre, bu maddede sayılan suçların yurt dışında işlenmesi halinde, failin ve mağdurun vatandaşlığına bakılmadan, failin Türkiye’de bulunması da gerekmeden hakkında Türk kanunları uygulanacaktır. Bu nedenle, belirtilen suçlar, yurt dışında bir yabancı tarafından yabancıya karşı işlenmiş olsa ve kendisi de yurt dışında bulunsa bile hakkında Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de kovuşturma yapılacaktır. Evrensellik ilkesinin bu şekilde geniş olarak uygulanmasına uluslararası ceza hukukunda sınırlandırılmamış evrensellik ilkesi denmektedir.
Soykırım ve insanlığa karşı suçlar bütün insanlığı ilgilendiren en ağır suçlar olduğu için bu suçlarda sınırlandırılmamış evrensellik ilkesinin kabul edilmesi belki savunulabilir. Ancak, dünyanın her yerinde işlenen insanlığa karşı suçları Türk savcısının soruşturması fiilen mümkün olmadığı gibi, fail Türkiye’de olmadığı için hukuken yargılama yapılması da mümkün değildir.
Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçları ise uluslararası hukuk suçu teşkil etmemektedir. Bu suçlara ilişkin uluslararası sözleşmeler, taraf devletlere sadece iç hukukta bu fiillerin etkili bir şekilde cezalandırılmasını sağlayıcı normlar koyma yükümlülüğü getirmektedir. Ancak, insan ticareti suçlarının yurt dışında işlenmesi halinde Protokol taraf devletlere herhangi bir kovuşturma yükümlülüğü getirmemektedir.
Bu nedenle yurt dışında işlenen göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarının Türkiye ile herhangi bir bağlantısının olmaması halinde sınırlandırılmamış bir evrensellik ilkesi uyarınca Türkiye’de kovuşturma yapılması uluslararası hukuka aykırıdır.

d) Yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;
- Organ veya doku ticaretiyle ilgili 91. maddesi,
- İş ve çalışma hürriyetinin ihlaliyle ilgili 117. maddesi,
- Cinsel saldırıyla ilgili 102,103,104 ve 105. maddeleri,
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma ile ilgili 190 ve 191. maddeleri,
- Resmi ve özel belgede sahtecilikle ilgili 204,205,206 ve 207. maddeleri;
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçuyla ilgili 220. maddesi,
- Hayasızca hareketlerle ilgili 225. maddesi,
- Müstehcenlikle ilgili 226. maddesi,
- Fuhuş ile ilgili 227. maddesi,
- Dilencilikle ilgili 229. maddesi,
- Suçta kullanılan malvarlığı değerinin aklanmasıyla ilgili 282. maddesi,
Göçmen Kaçakçılığı ve insan ticaretiyle mücadele alanında etkili olan hükümlerdir.

e) Ceza Mahkemeleri Kanununun 135 ila 140. maddelerinde Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, teknik araçlarla izleme hükümleri getirilmiştir.

f) 1982 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının;,
- Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının korunmasıyla ilgili 17. maddesi,
- Zorla çalıştırma yasağı ile ilgili 18. maddesi,
- Kişi hürriyeti ve güvenliği ile ilgili 19. maddesi,
- Çalışma şartları ve dinlenme hakkıyla ilgili 50. maddesi,
- Olağanüstü hallerin düzenlenmesiyle ilgili 121.maddesi,
Hükümleri de bu suçlarla mücadele alanında etkili olabilecek yasal dayanaklardandır.

Ahmet FIRAT
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

12 - Alınması Gereken Önlemler ile İşbirliği ve Uyum Çalışmaları;
Ülkemiz, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti alanında AGİT, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, NATO ve İstikrar Paktı tarafından düzenlenen uluslararası faaliyetleri desteklemekte ve bu yönde aktif bir şekilde çalışmaktadır.
Türkiye ayrıca, insan ticareti ile mücadele konusunda, Ankara’daki Uluslararası Göç Örgütü IOM ile de güçlü bir işbirliği sergilenmektedir. Bu çerçevede, Uluslararası Göç Örgütü’ne Üyeliğimize ilişkin yasal sürecin sonuçlandırılması için çalışmalar sürdürülmektedir.
Türkiye, göç yönetimi alanında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarla müşterek yürütülen çalışmalara etkin olarak katılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, Budapeşte Grubu, Uluslararası Sınır Polisi Konferansları, CIREFI (AB Yasadışı Göç ve Sınır İhlalleri Konusunda Bilgi Değişim Merkezi), SECI (Southeast European Cooperative Initiative) Çalışma Grupları, İstikrar Paktı – İnsan Ticareti Görev Gücü, OSCE (Organization for Security & Cooperation in Europe) gibi uluslararası kuruluş ve çalışma gruplarına aktif olarak katılmaktadır.
Türkiye Ulusal Programında taahhüt ettiği üzere AB Negatif Vize Listesine uyumun sağlanması yolunda görüşmelerin bir kısmını tamamlamış, bir çok ülke vatandaşlarına vize zorunluluğu getirilmiştir.
43 ülkeyle ikili ve üçlü olmak üzere, toplam 70 yasadışı göç ve diğer suç alanlarında ortak mücadele edilmesi, gerekli işbirliği çalışmalarının yürütülmesi ve aktif bilgi paylaşımının sağlanması hükümlerini içeren Güvenlik İşbirliği Antlaşması imzalanmıştır.
Türkiye vatandaşlarının geri kabulünde oldukça pratik bir uygulama yürütmektedir. Anayasa ve Pasaport Kanunu’na göre vatandaşlarını kayıtsız şartsız geri almaktadır. Ayrıca, Türkiye’de yasal ikamet izni bulunan yabancıları da geri almaktadır. Keza uçakla Türkiye’den ayrılan 3. ülke vatandaşları da aynı veya bir sonraki uçakla iade edilmeleri durumunda ICAO (International Civil Aviation Organization) kuralları uyarınca geri alınmaktadır.
Geri kabul anlaşmaları, yasadışı göçün sonuçlarının ortadan kaldırılmasında ve ülkeleri önlem almaya teşvik etmede kullanılan yasal yöntemlerden birisi ve yasadışı göçle mücadelede etkin bir araç olduğundan Türkiye, öncelikle kaynak ülkelerle, daha sonra aşamalı olarak transit ve hedef ülkelerle geri kabul antlaşması yapma politikasını takip etmektedir. Türkiye 2001 ve 2002 yılı içinde çeşitli ülkelerle yaptığı geri kabul antlaşması tekliflerinin sonuçlanmasını beklemektedir.
Anlaşmalı evliliklerin önlenmesi amacıyla hazırlanan, 403 sayılı Türk Vatandaşlık Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören ve 12 Haziran 2003 tarih ve 25136 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni düzenlemeyle, Türk vatandaşlarıyla evlenen yabancıların vatandaşlığa alınma prosedürü, evliliğin tescil tarihinden itibaren 3 yıl geçtikten sonra başlayabilecektir.
Ayrıca, bir Türk’le evlenen yabancı kadının Türk vatandaşlığını doğrudan kazanması uygulamadan kaldırıldığı gibi, halen yürürlükte olan kanun hükmünde geçen “yabancı kadın tabiri” yerine sadece “yabancı” tabiri konarak, kadın-erkek eşitsizliğinin sona erdirilmesi ve sahte evliliklerin önlenmesi amaçlanmaktadır.
Kaçak çalışmanın önüne geçmek amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanan ve Yabancıların Çalışma İzinlerini düzenleyen 27 Şubat 2003 tarih ve 4817 sayılı Kanun TBMM tarafından onaylanarak 6 Mart 2003 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Kanunun uygulanmasına yönelik yönetmelik hazırlanarak 6 Eylül 2003 tarihinde yürürlüğe konmuştur.
Özellikle kadınların cinsel amaçlı sömürüleri açısından karşılaşılan olayların büyük çoğunluğunda mağdur konumunda olduğu tahmin edilenlerin kendileriyle yapılan mülakatlarda, böyle bir hususun söz konusu olmadığını ifade ettikleri EGM Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığı’nın elde ettiği verilerde görülmektedir. Bunun sonucu olarak bahse konu şahısların Türkiye’den çıkışları temin edilmekte, genelgeleri dahilinde görevliler tarafından acil tıbbi ihtiyaçları karşılanmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin 2002 İnsan Ticareti Raporu’nda Türkiye’nin içerisinde bulunduğu kategori sebebiyle, 2002 yılı içerisinde Dışişleri Bakanlığı’nın koordinesinde ilgili tüm Bakanlık, kurum ve kuruluşların yer aldığı “İnsan Ticareti ile Mücadele Görev Gücü” kurulmuştur. Bu grup, Türkiye’nin durumunu, sorunu ve çözüm yollarını tespit amacıyla birçok toplantılar gerçekleştirmiştir.
Türkiye’nin göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle ilgili olarak imzalamış olduğu sözleşmeler ve bunların getirdiği yükümlülükler, bu konuyla ilgili mücadelede yapılması gerekenleri içeren niteliktedir. Uluslararası niteliğiyle birlikte bağlayıcı olmaları, oluşturulacak stratejiler için önemlidir. Bunlardan konuyla ilgili en önemlileri Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesine ek Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti Protokolleri’dir.
Bu protokolün amacı, göçmen kaçakçılığını önlemek ve bununla mücadele etmek, kaçak göçmenlerin haklarını korurken, taraf Devletler arasında bu amaçla yapılan işbirliğini geliştirmektir. Her taraf Devlet, kasten ve doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için gerçekleştirilmeleri halinde, sözleşmede tanımlanmış olan maddi çıkar elde etmek için gerçekleştirilmeleri halinde, sözleşmede tanımlanmış olan göçmen kaçakçılığını, suç haline getirmek üzere gerekli yasal ve diğer önlemleri alacaktır.
Taraf Devletler, özellikle ortak sınırı olanlar veya göçmenlerin kaçırıldığı güzergahlar üzerinde bulunan Taraf Devletler, bu Protokol’ün amaçlarına ulaşmak üzere, ilgili iç yasal ve idari sistemleriyle uyum içinde, sınır önlemleri, eğitim ve teknik işbirliği, diğer önleyici önlemler, koruma ve yardım önlemleri ve kaçak göçmenlerin geri dönüşü konularında bilgi alışverişinde bulunulacaktır.
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol, 12-15 Aralık 2000 tarihleri arasında İtalya’nın Palermo kentinde ve ondan sonra da, 12 Aralık 2002 tarihine kadar New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde bütün devletlerin imzasına açılmıştır. Türkiye, bu Sözleşmeyi 30 Ocak 2003 tarihinde kabul etmiştir. Bu protokolün amaçları;
  • Kadın ve çocuklara özel önem verilerek, insan ticaretini önlemek ve mücadele etmek,
  • Bu ticaretin mağdurlarını, onların insan haklarına bütünüyle saygı göstererek korumak ve onlara yardım etmek,
  • Bu amaçlara erişebilmek için Taraf Devletler arasındaki işbirliğini geliştirmektir.
Her Taraf Devlet bu protokolde insan ticareti kapsamına giren eylemlerin kasten gerçekleştirilmesi halinde cezalandırılmalarını teminen gerekli yasal ve diğer önlemleri alacaktır. Taraf Devlet, insan ticareti mağdurlarını korumak için yardım ve koruma, mağdurlarının kendi ülkesinde geçici veya daimi olarak kalmalarına izin veren yasal veya diğer uyum önlemleri alma ve mağdurunun geri dönüşünü, o kişinin güvenliğini de gözeterek, sebepsiz veya makul olmayan bir gecikme olmaksızın kolaylaştıracak ve kabul edecektir.
İnsan ticaretinin önlenmesi için Taraf Devletler, mağdurların özellikle kadınları ve çocukları yeni mağduriyetlerden koruyacak şekilde kapsamlı politikalar, programlar ve diğer önlemleri oluşturacaklardır. Politikalar, programlar ve diğer önlemler, uygun olduğu ölçüde, sivil toplum örgütleriyle ve diğer ilgili kuruluşlarla işbirliğini içerecektir.
Taraf Devletlerin kanun uygulayıcı, göçmenlikten sorumlu ve diğer ilgili makamları, gerektiğinde, kendi iç hukuklarına uygun olarak, insan ticaretiyle ilgili hususlarda birbirlerine yardımcı olmak için bilgi değişimi yoluyla işbirliği yapacaklardır. İnsan ticaretinin önlenmesinde kanun uygulayıcı makamlar, göçmenlikten sorumlu görevliler ve ilgili diğer görevliler eğitilecektir. Taraf Devletler, insan ticaretinin önlenmesi ve ortaya çıkarılması için gerekli olabilecek sınır kontrollerini, mümkün olduğu ölçüde güçlendireceklerdir.
Burada, özellikle insan ticareti olgusu, tamamen bir insan hakları sorunudur. Bir başka deyişle, bu suçla mücadele insan haklarının korunmasına yöneliktir. Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne paralel olarak çıkartılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; insanların onur kırıcı ceza ve işlemlerine maruz kalamayacağını belirtmektedir. Bununla birlikte; insan ticaretine maruz kalmayı önleyecek diğer bir düzenleme ise, insanların köle ve kul halinde tutulamayacağını ifade etmesidir. Bu bağlamda, kişilerin zorla çalıştırılması önlenmiştir. Bu sözleşme, 3 Eylül 1952’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 18 Mayıs 1954’de onaylamıştır.
Bu sözleşmelerle birlikte, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti kapsamındaki kişilerin haklarının korunmasına yönelik diğer sözleşmeler de mevcuttur. Bu bağlamda; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi; BM Genel Kurulu’nda 20 Kasım 1989 tarihinde imza, onay ve katılıma açılmış, 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşmeyi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde ihtirazı kayıtla onaylamıştır.
Bu sözleşmenin 34 ve 35. maddeleri uyarınca taraf ülkeler, çocukların her türlü sömürü ve istismara karşı korunmalarını, yasadışı bir faaliyette çalışmaları, cinsel sömürü, pornografi, fahiselik ve ticaret amacıyla kullanılmalarını engellemek için, her türlü ulusal, ikili ve çok taraflı tedbirleri almayı taahhüt etmişlerdir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ek olarak Çocuk Satışı, Çocuk Fahiseliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol;
BM Genel Kurulu’nun 25 Mayıs 2000 tarihli kararıyla kabul edilmiş ve imza, onay ve katılıma açılmıştır. Türkiye, protokolü 9 Eylül 2000 tarihinde imzalamış ve 9 Mayıs 2002’de onaylamıştır.
Onaylanan Protokolle çocuk satışı, çocuk fahiseliği ve çocuk pornografisinden çocukların korunmasını güvence altına almak için alınması gereken önlemlerin arttırılması amaçlanmıştır. Taraf Devletler çocuk satışını, çocuk fahiseliğini ve çocuk pornografisini bu Protokol uyarınca yasaklayacaklardır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1999 yılında Cenevre’de yapılan 87. Genel Konferansında kabul edilen 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi,Türkiye tarafından 25 Ocak 2001 tarihinde kabul edilmiştir.
Bu sözleşmeyi onaylayan her üye ülkenin, acil bir sorun olarak en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin önlemleri alması gerektiği ifade edilmektedir. Her üye, en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin öncelikli olarak ortadan kaldırılması için eylem programlarını belirleyecek ve uygulayacaktır. Bununla birlikte; her üye Devlet, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasında eğitimin önemini dikkate alarak etkin önlemler alacak ve bu sözleşme hükümlerini uygulayacak yetkili makamı belirleyecektir.
Çocukların haklarını korumak için çıkarılan Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (European Convention on the Exercise of Children’s Rights), 25 Ocak 1996’da imzaya açılmıştır. Türkiye, Sözleşme’yi 9 Haziran 1999’da imzalamış, 18 Ocak 2001’de “beyanda bulunulmak suretiyle” onaylamıştır.
Sözleşmede, çocukların birey ve insan olarak haklarının korunması için, adlî bir makam önünde kendilerini ilgilendiren davalarda kimi usulü haklar tanınması, bu hakların bizzat kendileri veya diğer kişiler ya da kurumlar aracılığıyla kullanılmasının kolaylaştırılması konularında hükümler yer almaktadır. Sözleşme Tarafların, çocukların ve gençlerin korunma hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak için, çocukların çalışma koşulları, adil bir ücret, sağlık, ahlak ve eğitimleri için zararlı olmayacağı belirlenen hafif işlerde çalışmalarını sağlamaları gerektiğini ifade etmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 10 Haziran 1930’da kabul ettiği Cebri Çalıştırma Hakkında 29 Sayılı ILO Sözleşmesine göre; her ne şekil altında olursa olsun cebri veya mecburi çalıştırma kaldırılmıştır. Bu sözleşme doğrultusunda, “Cebri veya Mecburi Çalıştırma” ifadesi herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetlerdir. Bu sözleşmeyi onaylayan her üye Cebri veya mecburi çalıştırmanın kanuna aykırı olarak geliştirilmesini bir suç olarak cezalandıracak ve kanunca getirdiği müeyyidelerin gerçekten etkili ve tam olarak uygulanmasını sağlamaktan yükümlü olacaktır. Türkiye, bu sözleşmeyi 23 Ocak 1998 tarihinde kabul etmiştir.
Uluslararası göç kapsamında, göçmen işçilerin ve ailelerinin hakları koruma altına alınmıştır.

Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme;
Birleşmiş Milletler tarafından 25 Şubat 1991 tarihinde imzaya açılmış ve Türkiye 13 Ocak 1999 tarihinde imzalamıştır. Bu sözleşmenin 16. maddesinde, göçmen işçi ve ailelerinin hakları belirtilmiştir. Göçmen işçileri ve aile fertleri ister kamu görevlilerinden ister özel kişiler, gruplar veya kuruluşlardan kaynaklansın, şiddet, fiziksel incinme, tehdit ve korkutma gibi eylemlere karşı Devlet tarafından etkili biçimde korunmaları gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1966 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 15 Ağustos 2000 tarihinde New York’ta imzalanan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, beyanlar ve çekinceyle 4 Nisan 2003 tarihinde onaylanmıştır.
Bu sözleşmeye Taraf Devletlerin, herkesin çalışma hakkını tanıması ve bu hakkı korumak için gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Çalışma hakkı, herkesin kendi seçtiği ve girdiği bir işte çalışarak geçimini sağlama imkânına ulaşma hakkını da içerir. Bununla birlikte Taraf Devletler; herkese adil ve elverişli şartlarda çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam standardına sahip olma hakkı, mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkı ve eğitim hakkını tanımaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 18 Aralık 1979 tarih ve 34/180 sayılı Kararı’yla kabul edilip imza, onay ve katılıma açılan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme, 27. Maddeye uygun olarak 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Antlaşmayı 11 Haziran 1985 tarihinde onaylamıştır. 3232 sayılı Onay Kanunu 25 Haziran 1985 gün ve 18792 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Bu Sözleşmenin altıncı maddesi; Taraf Devletlerin, kadın satışını ve kadınların fahiseleştirilerek istismar edilmelerini sona erdirmek için mevzuat çıkarmak da dahil, gerekli her türlü tedbiri almaları gerektiğini ifade etmektedir.
Bu sözleşmelerle birlikte kadınlara yapılan şiddeti önlemek maksadıyla Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Aralık 1993 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Bu bildiriyle; kadınlara toplum içinde meydana gelen tecavüz, cinsel istismar, çalışma hayatında, öğretim kurumlarında ve diğer yerlerde cinsel taciz, kadın satışı ve zorla fahiseleştirilme de dahil, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddetin önlenmesi istenmiştir.
Ayrıca, Devletlerin, her türlü uygun araçla ve hiç gecikmeksizin kadınlara karşı şiddeti tasfiye politikasını yürütmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Ahmet FIRAT
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

13 - Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti Suçlarıyla İlgili Türk Ceza Yasası Maddelerinin İrdelenmesi;

a) Göçmen Kaçakçılığı Suçu;
TCK. madde:79;
(1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddî menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;
a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan,
b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan,
Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

- Hukuki Konusu; Kamu düzeninin korunmasıdır.
- Maddi Konusu; Suç konusu mağdurun bizzat kendisi, bedeni ve mal varlığı değeridir.
- Fail; Fail herhangi bir kimse olabilir.Tüzel kişi suçun faili olamaz.Bununla birlikte tüzel kişilerin yetkili organlarını oluşturan şahısların, yönetici veya temsilcilerinin söz konusu suçu işlemesi halinde, kendi fiillerinden suç faili olarak sorumlu tutulabileceklerdir ve tüzel kişiler hakkında şartların mevcudiyeti halinde bunlara özgü güvenlik tedbirleri uygulanacaktır. (Madde 60, 79/3.)
- Mağdur, Mağdur birey, zarar gören ise devlettir. Suç hem toplumu yani teşkilatlanmış bir toplum olarak devleti, hem de fertleri zarara sokar. Devletin hukuk düzeni bozulduğu için toplumun zararı da mevcuttur. Bu nedenle bu suçun tabi ve zorunlu zarar göreni devlettir. Mağdur kendilerinden maddi menfaat elde edilerek yasal olmayan yollarla ülkeye sokulan ve ülkede kalması sağlanan yabancı ile yasal olmayan yollarla ülkeden çıkarılan Türk vatandaşıdır.
Göçmen kaçakçılığı suçunun mağduru, yasal olmayan yollardan ülkeye sokulan veya kalmasına ya da yurt dışına çıkmasına imkan sağlanan yabancıdır. Yine yasal olmayan yollardan ülkeden çıkmasına imkan sağlanan Türk vatandaşı da suçun mağdurudur. Mağdurluk ve faillik sıfatı aynı kişide birleşemeyeceği için bu mağdurların göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı cezalandırılması mümkün değildir. Yukarıda zikredilen göçmen kaçakçılığına ilişkin protokol de kaçak göçmenlerin göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı cezalandırılmamasını istemektedir. Ancak bu kimselerin Pasaport Kanuna aykırılıktan dolayı cezai sorumlulukları devam etmektedir.
- Maddi Unsur; Suçun maddi unsurunu;
- Bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması,
- Bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkede kalmasının sağlanması,
veya
- Bir Türk veya yabancının yasal olmayan yollardan yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması hareketleri oluşturmaktadır.
Göçmen kaçakçılığı suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Bu fiillerden birisinin işlenmesi suçun oluşması için yeterlidir. Yasal olmayan yollardan ülkeye sokulan kişinin yine yasal olmayan yollarla çıkarılması ya da Türkiye’de kalmasının sağlanması halinde fail, suçun birden fazla seçimlik hareketini gerçekleştirmesine rağmen tek bir suçtan cezalandırılacaktır.
Yasal yollardan Türkiye’ye girmiş olan bir yabancının, yasal olmayan yollardan oturma izni temin edilerek ülkede kalmasının sağlanması ya da yasal olmayan yollardan çıkmasını temin için sahte pasaport veya belgeler hazırlanması da 79. maddeye göre göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturur.
- Manevi Unsur; Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla işlenebilen kasti bir suçtur. Suçun taksirle işlenmesi söz konusu değildir.
Göçmen kaçakçılığı suçunda mağdurun rızası bir hukuka uygunluk nedeni değil, suçun unsurunu oluşturmaktadır. Maddede açıkça belirtilmese de bu suç, ancak mağdurun rızası ile işlenebilir. Genelde yurda yasal olmayan yollardan girme, kalma veya çıkma fiilleri mağdurun iradesine dayanmaktadır. Eğer mağdurun rızası, failin hileli davranışları sonucu, elde edilmişse, artık göçmen kaçakçılığı değil, duruma göre dolandırıcılık suçu (md. 157) oluşur. Örneğin, yurt dışına götürüleceği vaat edilerek, göçmenlerin paralarının alınması ancak deniz ortasında bırakılıp kaçılması veya ülke içinde başka bir yere bırakılması halinde dolandırıcılık suçu oluşur.
Suçun manevi unsurunu, “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla” fiilin işlenmesi oluşturmaktadır. Menfaatin elde edilmesi, örneğin kararlaştırılan paranın alınmış olması, suçun oluşması için gerekli değildir. Eğer failin amacı, mağdurdan cinsel yönden yararlanmak gibi maddi amaç dışında bir amaç elde etmekse, bu suç oluşmayacaktır.
Faildeki maddi menfaat elde etme kastı ve mağdurun bu fiillere rıza göstermesi, göçmen kaçakçılığı suçunu diğer suçlardan ayırmaya yarar. Bu nedenle “zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak” veya “vücut organlarının verilmesini sağlamak” amacıyla göçmenlerin ülkeye sokulması halinde insan ticareti suçu oluşacaktır. Diğer taraftan failin amacı, mağduru fuhuş için kullanmak veya fuhuş yapmasını sağlamak ise, 227. maddedeki fuhuş suçu gerçekleşecektir.
- Teşebbüs; TCK. nun 201/a maddesinde teşebbüs tamamlanmış suç olarak kabul edilmiş olmasına karşın,Yeni Ceza Kanunumuzda bu suça teşebbüs mümkün hale gelmiştir. Eksik-tam teşebbüs ayrımı ortadan kalktığından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 35. maddesi tatbik edilecektir.
- İştirak; Bu suça iştirakin her türü mümkündür ve genel kurallar uygulanır.
- İçtima; İçtimaya ilişkin özel bir hüküm getirilmemiş olup, genel kurallara göre çözümlenmesi gerekmektedir. (TCK. 42-44. maddeler).
Göçmen kaçakçılığı suçu, aynı zamanda Pasaport Kanunu’nda veya yabancıların Türkiye’de oturmalarına ilişkin mevzuattaki cezai hükümleri de ihlal edebilir. Diğer taraftan, yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması ya da ülkede kalabilmesi için sahte kimlik veya seyahat belgesi veya oturtma izni düzenlenmesi halinde, bu fiiller, aynı zamanda 204. maddedeki resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır. Ancak bu gibi durumlarda 44. madde hükmü uyarınca fikri içtima kuralı uygulanarak fail daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır.
1926 tarihli TCK’ ya göre ise durum farklıdır. Çünkü, 1926 tarihli TCK’nın 201/a maddesinin 2. fıkrasında yer alan göçmen kaçakçılığı suçuna “iştirak etmeksizin, daha önce ülkeye sokulmuş veya girmiş kaçak göçmenleri, maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollarla ülkeden çıkaranlara, yasal koşullara uymaksızın ülkede kalmalarını olanaklı kılanlara, bu maksatla sahte kimlik veya seyahat belgelerini hazırlayanlara veya temin edenlere ya da bu suçlara teşebbüs edenlere, fiilleri başka bir suçu oluştursa bile ayrıca” ceza verileceği hükmü yeni TCK’ ya alınmamıştır. Bu nedenle, belirtilen bu durumlarda fail 1926 tarihli TCK’ ya göre hem resmi evrakta sahtekarlık hem de göçmen kaçakçılığı suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması gerekiyordu. Yeni TCK’ ya göre ise fail sadece göçmen kaçakçılığından cezalandırılacaktır.
1926 tarihli TCK md. 201/a fık. 3 uyarıca, göçmen kaçakçılığı fiillerinin “kaçak göçmenlerin yaşamlarını veya vücut bütünlüklerini tehlikeye soktuğu veya insanlık dışı veya onur kırıcı muamele biçimlerine tabi kılınmalarına neden olduğu hallerde faillere verilecek cezalar, yarısı oranında; ölüm meydana gelmiş ise bir kat artırılarak” verilmesini öngörüyordu. Bu nedenle, göçmenlerin yurda sokulması veya çıkarılması sırasında yaralanmaları veya ölmeleri halinde fail yalnızca göçmen kaçakçılığının bu ağırlaştırıcı nedenine göre cezalandırılması söz konusu idi. Ancak suçun bu nitelikli hali yeni kanuna alınmamıştır. Bu açıdan yeni kanuna göre fail bu gibi durumlarda hem göçmen kaçakçılığı suçundan hem de taksirle yaralama (md. 89) veya taksirle öldürme (md. 85) suçlarından cezalandırılabilecektir.
- Zincirleme Suç; Şartların varlığı halinde ‘birden çok göçmenin aynı zamanlarda kaçırılması’ durumunda zincirleme suç hükümleri gereğince tek ceza verilmeli ve bu ceza zincirleme suçu düzenleyen 43. maddenin 2.fıkrası uyarınca arttırılmalıdır.
- Ağırlaştırıcı Nedenler; Maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
TCK.nun 201/a maddenin 3. fıkrasındaki ağırlaştırıcı neden 79. maddeye alınmamıştır. Bunun neticesi olarak kaçak göçmenlerin yaşam veya vücut bütünlüklerinin tehlikeye sokulması veya zarara uğraması halinde genel içtima kurallarına göre cezai sorumluluk söz konusu olacaktır.
Diğer taraftan, göçmen kaçakçılığını gerçekleştiren örgütün yönetici ve üyeleri, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan da 220. maddeye göre ayrıca cezalandırılacaklardır.
- Hafifletici Nedenler; Yasa özel bir hafifletici sebep öngörmemekle birlikte genel hafifletici sebeplerin uygulanmasını engelleyen bir hüküm de getirilmemiştir.
- Müeyyide; Üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasıdır.
Bu suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
- Müsadere; Türk Ceza Kanununun 54. maddesiyle eşya müsaderesi, 55. maddesiyle kazanç müsaderesi hükümleri getirilmiştir.
Ceza Muhakemeleri Kanununun taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma hükümlerini içeren 128. maddesinin 2. fıkra a/2 bendi de müsadere içeren hükümlerdir.
- Zamanaşımı; Genel kurallar geçerlidir.
- Kovuşturma; Şikayete bağlı değildir. Re’sen takip edilir.
- Yetkili Mahkeme; Ceza Muhakemeleri Kanununun 12 ila 16. maddelerinde yer alan yetkiye ilişkin hükümler çerçevesinde somut olaya göre belirlenebilecektir.
- Görevli Mahkeme; Asliye Ceza Mahkemesidir. (5235 sayılı Kanunun 11,12,13 ve 14. maddeleri)

b) İnsan Ticareti Suçu;
TCK. madde 80;
(1) Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek, esarete veya benzerî uygulamalara tâbi kılmak, vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden, barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var olduğu takdirde, mağ durun rızası geçersizdir.
(3) Onsekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hâllerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalar verilir.
(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

- Hukuki Konusu: Devlet açısından kamu düzeni ile kamu güvenliğinin korunması, birey açısından ise onun maddi ve manevi varlığı (vücut bütünlüğü) ile genel anlamda mal varlığının korunmasıdır.
- Maddi Konusu; Suç konusu mağdurun bizzat kendisi, bedenidir.
- Fail; Fail herhangi bir kimse olabilir.Tüzel kişi suçun faili olamaz.Bununla birlikte tüzel kişilerin yetkili organlarını oluşturan şahısların, yönetici veya temsilcilerinin söz konusu suçu işlemesi halinde, kendi fiillerinden suç faili olarak sorumlu tutulabileceklerdir ve tüzel kişiler hakkında şartların mevcudiyeti halinde bunlara özgü güvenlik tedbirleri uygulanacaktır.(TCK.madde 60)
- Mağdur; Devlet zarar gören, gerçek kişiler ise mağdur olabilir.
- Maddi Unsur;
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler 80. maddenin birinci fıkrasında sayılmıştır. Buna göre suçun maddi unsurlarını kadın, çocuk veya diğer insanların;
- Tedarik edilmeleri,
- Kaçırılmaları,
- Bir yerden başka bir yere götürülmeleri,
- Sevk edilmeleri veya
- Barındırılmaları oluşturmaktadır.
Ancak bu hareketlerin kanunda gösterilen şekillerde yapılması gerekir. Yani bu hareketlerin 80. maddenin birinci fıkrasında gösterilen belirli araç fiillere başvurulmak suretiyle gerçekleştirilmesi gereklidir. Bu açıdan suç bağlı hareketli suç olarak işlenebilecektir. 80. maddenin birinci fıkrasında sayılan araç fiiller ise;
- Tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,
- Nüfuzu kötüye kullanmak,
- Kandırmak,
- Kişiler üzerindeki denetim olanaklarından,
- Kişilerin çaresizliklerinden,
yararlanmaktır.
- Manevi Unsur; İnsan kaçakçılığı suçu ancak kasten işlenebilir. Failin bu hareketleri,
- Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek,
- Esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak,
- Vücut organlarının verilmesini sağlamak amacıyla yapması gerekmektedir.
Bu suçta failin saiki önemlidir. İnsan ticareti suçunun ayrı bir suç olarak düzenlenmesinin nedeni, mevcut düzenlemelerin yukarıda sayılan saikleri kapsamamasıydı. Faildeki bu saikler, insan ticareti suçunu diğer suçlardan ayırmaya yarar. Fail sayılan bu saikler dışında bir saikle hareket etmişse, örneğin, velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın çocuğu kaçırması halinde çocuk kaçırma suçunu (md. 234), cinsel amaçla (1926 tarihli TCK md. 429-430: şehvet hissi ve evlenme maksadı) kaçırma halinde kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı halini (md. 109/5), cinsel istismar amacıyla insan ticareti suçunun işlenmesi halinde ise, fuhuş suçunu (md. 227) oluşturacaktır.
Bu suçun taksirle işlenmesi söz konusu değildir, ancak ihmali bir hareketle işlenebilir.
- Teşebbüs; Bu suça teşebbüs mümkündür. Yeni Ceza Kanunumuzda eksik-tam teşebbüs ayrımı ortadan kalktığından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 35. maddesi tatbik edilecektir.
- İştirak; Bu suça iştirakin her türü mümkündür. İştirak hususunda genel kurallar uygulanır (TCK. 37-39. maddeler).
- İçtima; İnsan ticareti suçunun işlenmesi için kullanılan tehdit, baskı, cebir, şiddet veya nüfuzu kötüye kullanma fiilleri nedeniyle fail ayrıca cezalandırılmayacaktır. Çünkü bu hareketler, insan ticareti suçunun unsurlarını oluşturmaktadır. Bileşik suç hükümleri uyarınca (md. 42) bu hareketlerin ayrıca cezalandırılmaları söz konusu olmaz. Ancak kaçırılan kişinin, örneğin organlarını vermeye zorlanması halinde fail, hem insan ticaretinden hem de 91. madde uyarınca organ ticareti suçundan ayrıca cezalandırılacaktır.
Kişinin hayatı ve fiziki bütünlüğü gibi şahsa bağlı yüksek değerlerinin ihlali söz konusu olduğunda mağdur sayısınca suç vardır ve teselsül hükümleri uygulanmaz.(TCK. madde 43/3.).
- Ağırlaştırıcı Sebepler; Bu suç için özel ağırlatıcı sebep öngörülmemiştir.
- Hafifletici Sebepler; Yasa özel bir hafifletici sebep öngörmemekle birlikte genel hafifletici sebeplerin uygulanmasını engelleyen bir hüküm de vazetmemiştir.
- Müeyyide; Sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasıdır.
Ayrıca TCK.nun 60. maddesi gözetilerek bu suçtan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
- Müsadere; Türk Ceza Kanununun 54. maddesiyle eşya müsaderesi, 55. maddesiyle kazanç müsaderesi hükümleri getirilmiştir.
Ceza Muhakemeleri Kanununun 123 ila 128. maddeleri müsadere içeren hükümlerdir.
- Zamanaşımı; Genel kurallar geçerlidir.
- Kovuşturma; Şikayete bağlı değildir. Re’sen takip edilir.
- Yetkili Mahkeme; Ceza Muhakemeleri Kanununun 12 ila 16. maddelerinde yer alan yetkiye ilişkin hükümler çerçevesinde somut olaya göre belirlenebilecektir.
- Görevli Mahkeme; Ağır Ceza Mahkemesidir (5235 sayılı Kanununun 12. maddesi).

Ahmet FIRAT

Benzer Konular

29 Şubat 2016 / Ziyaretçi Edebiyat
11 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış
14 Ekim 2010 / Misafir Soru-Cevap
27 Eylül 2011 / Misafir Soru-Cevap