Ziyaretçi
Asiden efsaneye Andre Agassi
Andre Agassi tenise, başka tenisçiler gibi başlamadı. Bu sporun katı kurallarını yıktı, milyonlara sevdirdi onu. Tabii kendisini de.
Andre Agassi’nin asilikten efsaneliğe geçişini bazıları, kısıtlı bir bakış açısıyla yakışıklılığına, başkaları karizmasına veya sadece tenis tarihinde imza attığı sayısız başarılara bağlayabilir. Oysa onu efsane yapan sebepler şaşaalı bir hayattan alacağını almış, sonrasında huzuru ailesi ve çocuklarında bulmuş bir aile babası olmasında aranmalıdır. Agassi için tenis oynarken genç kızların çığlık atması veya onu çok yakışıklı bulması değil, sevenlerinin gözünde gerçekten “iyi bir insan” olarak görülmek önemliydi. Büyüklüğü erdemde arayan Agassi böyle doğmamıştı elbette. Ama daha doğuştan farklı olan bir şey vardı onda: Kocaman gözleri.
Minicik bir bebekte dikkatinizi ilk ne çeker? Ya da bebeğiniz yürümeye başladığında oynaması için eline ilk hangi oyuncağı tutuşturursunuz? Lego mu yoksa minik bir araba mı? Eğer bebeğinizin büyüyünce tenis şampiyonu olmasını hayal ediyorsanız eline tenis raketi tutuşturmanız gerekebilir. Aksi takdirde geleceğin şampiyonunun eğitimine geç başlamış olabilirsiniz! Andre Agassi’nin babası bunu çok öncelerden fark etmiş olacak ki dördüncü ve son çocuğu olan Andre’yi daha dünyaya geldiği ilk günden itibaren tenis şampiyonu olacak şekilde yetiştirmeye başlamış.
BABASI İRAN ADINA OLİMPİYATLARA KATILAN BİR BOKSÖRDÜ
Buradan Andre’nin babasının ünlü bir tenis oyuncusu veya eğitmeni olduğu kanaati çıkmasın. Mike Agassi ABD’ye göç etmeden önce 1948 ve 1952 yıllarında İran adına olimpiyatlara katılan bir boksördür. Fakat Mike Agassi’nin çocuklarıyla ilgili hayali başkadır. “Her aile çocuğunun doktor, devlet başkanı veya avukat olmasını hayal eder. Benim hayalim ise çocuklarımın dünya çapında tenis şampiyonu olmasıydı. Bunun bir hayal olduğunu ve gerçekleşmeyeceğini biliyordum. Fakat bunun hayal olması benim korta gitmemi ve küçük bir çocukla çalışmamı kolaylaştırıyordu” sözleriyle anlatıyor Mike Agassi bu hayalini.
Bu hülyası için Agassi’nin kendinden büyük üç kardeşini de küçük yaşlardan itibaren tenis ile içi içe büyüten Mike; Andre’nin doğumuyla şaşkınlığa uğrar. Bebeğin gözlerinin büyüklüğü ve bu gözlerdeki dikkatli bakışlar şaşkınlığın sebebidir. Daha birkaç günlük olan bebeğin tenis eğitimi bu şaşkınlık sonrasında başlar. Bebeğin tenis topunu başını çevirmeden takip edebildiğini fark eden baba için bu tespit inancını kuvvetlendiren an olur. Böylece, hayalinin gerçekleşmesi için her türlü araştırmayı ve alt yapı hazırlığını yapan Mike için, uzun yıllar sürecek Andre’nin koçluğu vazifesi başlar.
Bebek yürümeye başladığında eline minik bir tenis raketi verilir. Andre bu durumu hiç yadırgamaz, hatta raketini çok sever. İki yaşına geldiğinde elinde raketiyle atışlar yapmakta, arkadaşlarının oyunlarla geçirdiği vakitleri düzenli çalışmalarla geçirmektedir. Bu sıralarda çok sevdiği raketinden geceleri dahi ayrılmak istemez ve ona sarılarak uyumayı tercih eder. Çalışmaları sıkı bir şekilde yürüten baba evin her tarafını toplarla doldurmuş, hatta yeni aldığı evin bahçesine büyük bir heyecanla tenis kortu yaptırmıştır. Bu tempolu çalışma süresince Andre günlük 3-5 bin arasında top atışı yapar.
Bu azim ödülsüz kalmayacaktır. Andre daha beş yaşına geldiğinde Jimmy Connors ve Roscoe Tanner gibi ünlü tenisçilerle çalışmaya başlar. Fakat bu sıkı baba kontrolü zamanla Andre’yi asileştirir. Artık eskisi gibi sıkı çalışmayı değil arkadaşlarıyla gezmeyi tercih eden Andre için babasının dahi yapabileceği bir şey yoktur. Güzel bir rüyadan erken uyanmıştır Mike Agassi. Bu durumu fark eden baba oğlunun durumuna çareler düşünmekten ve hırçın yapısının kendiliğinden törpülenmesini beklemekten başka bir şey yapamaz.
TENİSİN KURALLARINI YIKMAYA AZİMLİ BİR ASİ
Andre’nin hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri daha 14 yaşındayken Florida’daki Nick Bollettieri Tenis Akademisi’ne gönderilmesi olur. İki yıl sonra akademiden bir profesyonel olarak ayrılır. Ama o alışılagelmiş tenisçiler gibi değildir. Profesyonel olmasına rağmen tenisin katı kurallarından sıkılabilecek ve onları yıkma girişimlerinde bulunabilecek kadar asidir. Profesyonel tenis maçlarına başladığında asi tavırları kortlarda da sürer. Kortlarda beyazlarını giymiş sakin beyleri görmeye alışkın olan yetkililer Agassi’yi siyah giysilerle görünce tepki gösterirler. Yetkililerin baskısına dayanamayan genç Agassi 1988 ile 1990 yılları arasında Wimbledon’a çıkmama kararı alır.
Yetkililerin aksine seyirciler uzun saçlı asi genci sevmeye başlar. Yıllardır katı kurallarını değiştirmeyen geleneksel spor dalı, Agassi’nin tavırları ve giyim tarzıyla birazcık olsun renklenmeye başlar. Çift elle ‘backhand’ vurması bile ilk başlarda normal karşılanmayan hareketlerinden olur. Farklı vuruş ve tavırları yüzünden amatörler arasında Agassi tarzının oluşmasına yol açar. Agassi maçlarında ufak adımlarla yürür, saha değişimi yapılırken koşar, servisleri çok önde bekler, topa yükselirken vurmaya çalışır, kendisi koşmadan rakibini koşturmaya bakar ve yüksekten gelen topları yere düşmeden kurtarabilir. Bütün bunlar onu sadece farklı kılmaz, asrımızın yetiştirdiği en büyük tenis efsanelerinden biri de yapar. Öyle ki tenise yeni başlayanlar ‘Agassi gibi vuramıyorsan onun gibi vuruyor numarası yapmaya bak’ sözünü sıkça duyarlar artık.
Agassi için tenis bir oyundur ve rakibiyle oynar Agassi; kedinin fareyle oynaması gibi oynar. Rakibine ilk iki seti verip ardından üç iki kazanmak bu oyunun bir parçasıdır mesela. Agassi’nin gençlik yıllarındaki tavırlarına gönderme yapan bir tenisçi şöyle der: “O efsane, tenisin en büyüklerinden birisi ve biliyorum gençliğindeki çılgınlıkları, delilikleri olmasa, en büyüğü olurdu.”
Ne kadar büyük bir efsane olursa olsun, Agassi de bir insandır. Sever ve sevilmeyi ister. Nisan 1997’de ünlü Hollywood yıldızı Brooke Shields’le olan ilişkisini şaşaalı bir düğünle evlenerek devam ettirme kararı alır. Bu evliliği süresince başarılarında gözle görülür bir düşüş yaşar. Artık gündeme kazandığı başarılarla değil, lüks ve gösteriş kokan yaşam tarzıyla gelmeye başlar. Formdan düşen ve evliliğiyle magazin dünyasının gözdesi olan Agassi, 1998 yılında kendini tekrar tenise adar. Bu ‘Yeni Agassi’ döneminde asi genç, nazik ve anlayışlı bir tenisçiye dönüşür. Öyle ki maçta sinirlerin gerildiği bir anda bile su istediği görevliye lütfen demeyi ihmal etmez.
Brooke Shields’le olan evliliği iki yıl sonra 1999 yılında boşanmayla sonuçlanır. İkinci evliliğini ise kendisi gibi ünlü bir tenisçi olan Steffi Graf ile 2001 yılında yapar. Düğün ilkinin aksine çok sade olur. Agassi’nin evinde gerçekleşen düğüne şahit olarak katılan annelerden başka kimse davet edilmez. Bu sade düğün takip edecek olan evliliğin de niteliği olur; sessiz sedasız, gözlerden ırak ama huzurlu. Evlilikleri magazine dahi konu olmayan çiftin Jaden Gill adında bir oğlu ve Jaz Elle adlı bir kızı bulunuyor.
HER TENİSÇİYE NASİP OLMAYAN BAŞARILAR
Agassi ayarında popülerliğe sahip bir çok sporcu evlilik ve düzenli bir yaşamı tercih etmezken Agassi’nin yaşı ilerledikçe olgunlaşması ve düzgün bir aile hayatı sürdürmesi milyonlar tarafından sevilmesinin başlıca nedeni hiç kuşkusuz. İhtiyaç sahibi çocuklar için sessiz sedasız yardımlar yapan ve ailesiyle gözlerden uzak yaşayıp skandallara karışmayan, duygusal bir yapıya sahip ve tenisi milyonlara sevdiren bir sporcu olan Agassi bu özelliklerinden dolayı olsa gerek veda maçının sonunda kendisiyle birlikte ağlayan izleyicilerine şu sözleri söyler. “Skor tabelası benim şu anda kaybettiğimi söylüyor ama benim neler kazandığımı söyleyemiyor.” (3 Eylül 2006)
3 Eylül 2006 günü son profesyonel maçına bu maçı kaybedeceğini bile bile çıkmıştır Agassi. Spor hayatı boyunca çok çektiği sakatlık yine yakasına sarılmış, belini bükmüştür. Durumu o kadar kötüdür ki babası oğlunun kaybedeceğinden emin olduğu bu maçı seyretmek istemez ve bu tenise veda maçında yalnız bırakır onu. Anlaşılan o ki baba Mike Agassi bir tenis devine dönüştürdüğü oğlunun ikinci evliliğinden sonra içinde büyüyen insanın farkına varamamıştır. Öyle ya bir taraftan geriye dönüp baktığında 8 grand slam (4 Avustralya, 2 ABD, 1 Wimbledon ve Fransa Açık) sahibi, oynadığı 868 maçın ancak 273’ünü kaybetmiş, ödül olarak milyon dolarlar kazanmış, ayrıca tek erkeklerde bütün Grand slamları (the Masters, the Davis Cup ve Olympic gold medal) evine götürmüş tek oyuncu olmak, diğer taraftan hayranlarını ağlatan bir veda yapmak her tenisçiye nasip olmasa gerek.
Sponsorlu Bağlantılar
Andre Agassi tenise, başka tenisçiler gibi başlamadı. Bu sporun katı kurallarını yıktı, milyonlara sevdirdi onu. Tabii kendisini de.
Andre Agassi’nin asilikten efsaneliğe geçişini bazıları, kısıtlı bir bakış açısıyla yakışıklılığına, başkaları karizmasına veya sadece tenis tarihinde imza attığı sayısız başarılara bağlayabilir. Oysa onu efsane yapan sebepler şaşaalı bir hayattan alacağını almış, sonrasında huzuru ailesi ve çocuklarında bulmuş bir aile babası olmasında aranmalıdır. Agassi için tenis oynarken genç kızların çığlık atması veya onu çok yakışıklı bulması değil, sevenlerinin gözünde gerçekten “iyi bir insan” olarak görülmek önemliydi. Büyüklüğü erdemde arayan Agassi böyle doğmamıştı elbette. Ama daha doğuştan farklı olan bir şey vardı onda: Kocaman gözleri.
Minicik bir bebekte dikkatinizi ilk ne çeker? Ya da bebeğiniz yürümeye başladığında oynaması için eline ilk hangi oyuncağı tutuşturursunuz? Lego mu yoksa minik bir araba mı? Eğer bebeğinizin büyüyünce tenis şampiyonu olmasını hayal ediyorsanız eline tenis raketi tutuşturmanız gerekebilir. Aksi takdirde geleceğin şampiyonunun eğitimine geç başlamış olabilirsiniz! Andre Agassi’nin babası bunu çok öncelerden fark etmiş olacak ki dördüncü ve son çocuğu olan Andre’yi daha dünyaya geldiği ilk günden itibaren tenis şampiyonu olacak şekilde yetiştirmeye başlamış.
BABASI İRAN ADINA OLİMPİYATLARA KATILAN BİR BOKSÖRDÜ
Buradan Andre’nin babasının ünlü bir tenis oyuncusu veya eğitmeni olduğu kanaati çıkmasın. Mike Agassi ABD’ye göç etmeden önce 1948 ve 1952 yıllarında İran adına olimpiyatlara katılan bir boksördür. Fakat Mike Agassi’nin çocuklarıyla ilgili hayali başkadır. “Her aile çocuğunun doktor, devlet başkanı veya avukat olmasını hayal eder. Benim hayalim ise çocuklarımın dünya çapında tenis şampiyonu olmasıydı. Bunun bir hayal olduğunu ve gerçekleşmeyeceğini biliyordum. Fakat bunun hayal olması benim korta gitmemi ve küçük bir çocukla çalışmamı kolaylaştırıyordu” sözleriyle anlatıyor Mike Agassi bu hayalini.
Bu hülyası için Agassi’nin kendinden büyük üç kardeşini de küçük yaşlardan itibaren tenis ile içi içe büyüten Mike; Andre’nin doğumuyla şaşkınlığa uğrar. Bebeğin gözlerinin büyüklüğü ve bu gözlerdeki dikkatli bakışlar şaşkınlığın sebebidir. Daha birkaç günlük olan bebeğin tenis eğitimi bu şaşkınlık sonrasında başlar. Bebeğin tenis topunu başını çevirmeden takip edebildiğini fark eden baba için bu tespit inancını kuvvetlendiren an olur. Böylece, hayalinin gerçekleşmesi için her türlü araştırmayı ve alt yapı hazırlığını yapan Mike için, uzun yıllar sürecek Andre’nin koçluğu vazifesi başlar.
Bebek yürümeye başladığında eline minik bir tenis raketi verilir. Andre bu durumu hiç yadırgamaz, hatta raketini çok sever. İki yaşına geldiğinde elinde raketiyle atışlar yapmakta, arkadaşlarının oyunlarla geçirdiği vakitleri düzenli çalışmalarla geçirmektedir. Bu sıralarda çok sevdiği raketinden geceleri dahi ayrılmak istemez ve ona sarılarak uyumayı tercih eder. Çalışmaları sıkı bir şekilde yürüten baba evin her tarafını toplarla doldurmuş, hatta yeni aldığı evin bahçesine büyük bir heyecanla tenis kortu yaptırmıştır. Bu tempolu çalışma süresince Andre günlük 3-5 bin arasında top atışı yapar.
Bu azim ödülsüz kalmayacaktır. Andre daha beş yaşına geldiğinde Jimmy Connors ve Roscoe Tanner gibi ünlü tenisçilerle çalışmaya başlar. Fakat bu sıkı baba kontrolü zamanla Andre’yi asileştirir. Artık eskisi gibi sıkı çalışmayı değil arkadaşlarıyla gezmeyi tercih eden Andre için babasının dahi yapabileceği bir şey yoktur. Güzel bir rüyadan erken uyanmıştır Mike Agassi. Bu durumu fark eden baba oğlunun durumuna çareler düşünmekten ve hırçın yapısının kendiliğinden törpülenmesini beklemekten başka bir şey yapamaz.
TENİSİN KURALLARINI YIKMAYA AZİMLİ BİR ASİ
Andre’nin hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri daha 14 yaşındayken Florida’daki Nick Bollettieri Tenis Akademisi’ne gönderilmesi olur. İki yıl sonra akademiden bir profesyonel olarak ayrılır. Ama o alışılagelmiş tenisçiler gibi değildir. Profesyonel olmasına rağmen tenisin katı kurallarından sıkılabilecek ve onları yıkma girişimlerinde bulunabilecek kadar asidir. Profesyonel tenis maçlarına başladığında asi tavırları kortlarda da sürer. Kortlarda beyazlarını giymiş sakin beyleri görmeye alışkın olan yetkililer Agassi’yi siyah giysilerle görünce tepki gösterirler. Yetkililerin baskısına dayanamayan genç Agassi 1988 ile 1990 yılları arasında Wimbledon’a çıkmama kararı alır.
Yetkililerin aksine seyirciler uzun saçlı asi genci sevmeye başlar. Yıllardır katı kurallarını değiştirmeyen geleneksel spor dalı, Agassi’nin tavırları ve giyim tarzıyla birazcık olsun renklenmeye başlar. Çift elle ‘backhand’ vurması bile ilk başlarda normal karşılanmayan hareketlerinden olur. Farklı vuruş ve tavırları yüzünden amatörler arasında Agassi tarzının oluşmasına yol açar. Agassi maçlarında ufak adımlarla yürür, saha değişimi yapılırken koşar, servisleri çok önde bekler, topa yükselirken vurmaya çalışır, kendisi koşmadan rakibini koşturmaya bakar ve yüksekten gelen topları yere düşmeden kurtarabilir. Bütün bunlar onu sadece farklı kılmaz, asrımızın yetiştirdiği en büyük tenis efsanelerinden biri de yapar. Öyle ki tenise yeni başlayanlar ‘Agassi gibi vuramıyorsan onun gibi vuruyor numarası yapmaya bak’ sözünü sıkça duyarlar artık.
Agassi için tenis bir oyundur ve rakibiyle oynar Agassi; kedinin fareyle oynaması gibi oynar. Rakibine ilk iki seti verip ardından üç iki kazanmak bu oyunun bir parçasıdır mesela. Agassi’nin gençlik yıllarındaki tavırlarına gönderme yapan bir tenisçi şöyle der: “O efsane, tenisin en büyüklerinden birisi ve biliyorum gençliğindeki çılgınlıkları, delilikleri olmasa, en büyüğü olurdu.”
Ne kadar büyük bir efsane olursa olsun, Agassi de bir insandır. Sever ve sevilmeyi ister. Nisan 1997’de ünlü Hollywood yıldızı Brooke Shields’le olan ilişkisini şaşaalı bir düğünle evlenerek devam ettirme kararı alır. Bu evliliği süresince başarılarında gözle görülür bir düşüş yaşar. Artık gündeme kazandığı başarılarla değil, lüks ve gösteriş kokan yaşam tarzıyla gelmeye başlar. Formdan düşen ve evliliğiyle magazin dünyasının gözdesi olan Agassi, 1998 yılında kendini tekrar tenise adar. Bu ‘Yeni Agassi’ döneminde asi genç, nazik ve anlayışlı bir tenisçiye dönüşür. Öyle ki maçta sinirlerin gerildiği bir anda bile su istediği görevliye lütfen demeyi ihmal etmez.
Brooke Shields’le olan evliliği iki yıl sonra 1999 yılında boşanmayla sonuçlanır. İkinci evliliğini ise kendisi gibi ünlü bir tenisçi olan Steffi Graf ile 2001 yılında yapar. Düğün ilkinin aksine çok sade olur. Agassi’nin evinde gerçekleşen düğüne şahit olarak katılan annelerden başka kimse davet edilmez. Bu sade düğün takip edecek olan evliliğin de niteliği olur; sessiz sedasız, gözlerden ırak ama huzurlu. Evlilikleri magazine dahi konu olmayan çiftin Jaden Gill adında bir oğlu ve Jaz Elle adlı bir kızı bulunuyor.
HER TENİSÇİYE NASİP OLMAYAN BAŞARILAR
Agassi ayarında popülerliğe sahip bir çok sporcu evlilik ve düzenli bir yaşamı tercih etmezken Agassi’nin yaşı ilerledikçe olgunlaşması ve düzgün bir aile hayatı sürdürmesi milyonlar tarafından sevilmesinin başlıca nedeni hiç kuşkusuz. İhtiyaç sahibi çocuklar için sessiz sedasız yardımlar yapan ve ailesiyle gözlerden uzak yaşayıp skandallara karışmayan, duygusal bir yapıya sahip ve tenisi milyonlara sevdiren bir sporcu olan Agassi bu özelliklerinden dolayı olsa gerek veda maçının sonunda kendisiyle birlikte ağlayan izleyicilerine şu sözleri söyler. “Skor tabelası benim şu anda kaybettiğimi söylüyor ama benim neler kazandığımı söyleyemiyor.” (3 Eylül 2006)
3 Eylül 2006 günü son profesyonel maçına bu maçı kaybedeceğini bile bile çıkmıştır Agassi. Spor hayatı boyunca çok çektiği sakatlık yine yakasına sarılmış, belini bükmüştür. Durumu o kadar kötüdür ki babası oğlunun kaybedeceğinden emin olduğu bu maçı seyretmek istemez ve bu tenise veda maçında yalnız bırakır onu. Anlaşılan o ki baba Mike Agassi bir tenis devine dönüştürdüğü oğlunun ikinci evliliğinden sonra içinde büyüyen insanın farkına varamamıştır. Öyle ya bir taraftan geriye dönüp baktığında 8 grand slam (4 Avustralya, 2 ABD, 1 Wimbledon ve Fransa Açık) sahibi, oynadığı 868 maçın ancak 273’ünü kaybetmiş, ödül olarak milyon dolarlar kazanmış, ayrıca tek erkeklerde bütün Grand slamları (the Masters, the Davis Cup ve Olympic gold medal) evine götürmüş tek oyuncu olmak, diğer taraftan hayranlarını ağlatan bir veda yapmak her tenisçiye nasip olmasa gerek.
Kaynak: Aksiyon
Son düzenleyen Safi; 26 Kasım 2015 01:10
Biyografi Konusu: Andre Agassi nereli hayatı kimdir.