Tracy McGrady
MsXLabs.Org
İsim: Tracy Lamar McGrady
Uzunluk: 6' 8"
Agirlik: 210 lbs.
Pozisyon: Guard
Dogum Yeri: Bartow, Florida
Dogum Tarihi: Mayis 24, 1979
Bitirdigi Okul: Kolej
NBA Takımı: Houston Rockets
Big Mac’ten T-Mac’e
Tracy Lamar McGrady Jr., 24 Mayis 1979’da Orlando ve Tampa arasinda göllerle çevrilmis küçük bir kasaba olan Auburndale’de dogdu. Tracy’nin ailesi o daha 4 yasindayken bosandiklari için annesinin ve büyükannesinin yaninda büyüdü. Aslinda annesi Disneyland’de çalistigi için büyükannesi Tracy’nin hayatinda adeta ikinci bir anne olarak çok önemli bir rol oynadi. Bu arada T-Mac babasinin, annesiyle ayri olmasina ve kendisine ait hir hayata sahip olmasina ragmen ilgisiz bir baba olmadigini ve kendisiyle her firsatta ilgilendiginin de altini çiziyordu.
Tracy küçüklügünde spor yapmaya basketbolla başlamadı. Onun ilk göz agrisi beyzboldu ve onu seyreden tüm antrenörler gelecekte çok büyük bir beyzbol yildizi olabilecegi konusunda birlesiyorlardi. Tabii hayat Tracy’nin önüne çok daha farkli bir senaryo çikartti. Yine de T-Mac’in baseball’a karsi bugün bile büyük bir sevgi besledigi gerçek. O kadar ki eger kendisine profesyonel beyzbol takimlarindan teklif gelirse bu teklifi kabul edecegini çünkü en büyük hayalinin ayni anda basketbol ve beyzbol oynamak oldugunu söylüyor. Zaten Tracy, Beyzbol ligindeki lakabini bile yillar önceden belirlemis: “Big Mac”
ADIDAS ABCD
Tracy’nin basketbol macerasi tam anlamiyla lise 3. sinifta baslamakta. Auburndale lisesine giden T-Mac, o yil 23.1 sayi, 12.2 ribaund, 4.9 blok ve 4.0 asist ortalamalariyla oynayip takimini galibiyetlere tasiyinca yerel haberlerde adi anilmaya basladi. Ama bu mükemmel ortalamalara ragmen NCAA Division I takimlarindan kendisine ilgi gösteren pek olmamisti. Sadece ayni bölgede olan Florida ve Miami üniversiteleri kendisini birkaç kez izlemek üzere temsilci yollamisti ama ortaya somut bir sey çikmadi. Yil sonunda düzenlenen Adidas ABCD Turnuvasi ise T-Mac’in hayatini degistirdi. Karsilasmalarda yaptigi akil almaz hareketler seyircilerin büyük tezahuratlariyla ayakta alkislaniyordu. MVP seçildigi bu turnuva sonrasi T-Mac, su an Clippers’ta oynayan Lamar Odom’un ardindan bir anda Amerika’nin ikinci büyük lise oyuncu olarak anilmaya basladi. Bu sirada onun oyunundan etkilenen Mt. Zion Hristiyan Akademisi, Tracy’e burs teklif ederek lisedeki son yilini kendilerinde geçirmesini istedi.
“Koleje gitmeyi düsünüyordum ama benim hayalim zirveye ulasmakti. Su anda bu hayalimi gerçeklestirme sansina bekledigimden dana önce sahip oldum.” Tracy McGrady
Tracy McGrady
Sıkı, disiplinli, aşırı dindar hatta kimi zaman insani depresif bir hale sokan bu kilise okuluna kayit yaptiran Tracy, baslarda çok zor günler geçirse de basketbol sayesinde öyle ya da böyle okuluna alismayi basardi. Mount Zion’u maç basina 27.5 sayi, 8.7 ribaund, 7.7 asist istatistikleriyle 20 galibiyet ve 1 maglubiyetlik bir seriye sürükledi. Mount Zion, Amerika’nin en yüksek tirajli gazetelerinden USA Today’in anketlerinde ikinci siraya kadar çikti. Bu arada T-Mac sov devam ediyordu. McGrady, 54 takimin katildigi Reebok Holiday Prep. Turnuvasinda takimini sampiyon yaparken sahada 37 sayi ve 17 ribaund gibi inanilmaz performanslar ortaya koydu. Daha da spektaküler olan sey coach’unun Tracy’i maç esnasinda tüm pozisyonlarda oynatmasiydi!. Böylelikle USA Today tarafindan yilin lise oyuncusu ve AP tarafindan da North Carolina Eyaleti yilin oyuncusu seçildi. Tabii dogal olarak Mc Donalds All-America maçina davet edilerek Baron Davis, Elton Brand, Lamar Odom, Brendan Haywood ve Larry Hughes gibi oyuncularla ter döktü. Bir yil önce hiç bir büyük NCAA takiminin ilgisini çekmeyen Tracy McGrady için artik takimlar siraya girmeye baslamisti ve sezon daha bitmeden Tracy’nin Rick Pitino’nun Kentucky’sine katilacagi neredeyse kesin gibiydi. Ama tam bu sirada ortaya çikan NBA scoutlari ortaligi karistirdi. Mount Zion’un son maçlari merakli scoutlarin saldirisina ugradi. Tracy ‘nin kulagina birinci turda ilk bes sira içerisinde seçilebilecegi de fisildaninca T-Mac, NCAA düsünü ve Kentucky’i bir kenara birakarak NBA Draftina katilmaya karar verdi. McGrady basin mensuplarinin NBA’e gitmek için erken olup olmadigi seklindeki sorularina: “Sanirim bu ben ve ailem için en iyi karar. Koleje gitmeyi düsünüyordum ama benim hayalim zirveye ulasmakti. Su anda bu hayalimi gerçeklestirme sansina bekledigimden daha önce sahip oldum.” sözleriyle cevap veriyordu. Krause’un suya düsen, Pippen–McGrady takasi Tracy, 1997 NBA draftina katilarak Kevin Garnett’le baslayan Kobe Bryant ve Jermaine O’Neil’la devam eden liseli yildiz zincirine eklenen yeni bir halka oldu. Draft gecesine yaklasilirken Tracy McGrady’nin en büyük taliplisi Chicago Bulls’tu. Michael Jordan, Scottie Pippen ve Dennis Rodman’li efsanevi kadro yildan yila yaslanmaktaydi. Bir anda Jordan’in veya Pippen’in emekli olmasiyla büyük bir çöküs yasamaktan korkan Chicago GM’i Jerry Krause, draft planlarini Tracy üzerine kurmustu ve takimin geleceginin T-Mac oldugu inancindaydi. Bu yüzden Scottie’yi Vancouver’a gönderip onlarin 4. siradaki seçme haklariyla T-Mac’i kapmayi düsünüyordu. Ama bu plan Jordan’in kulagina gidince majestelerinin tepkisi korkunç oldu. Hemen Krause’u arayarak böyle bir takasin gerçeklesmesi halinde bir sonraki gün düzenleyecegi bir basin toplantisiyla emekliligini açiklayacagini söyleyerek tehdit etti. Çünkü Pippen, Jordan’in en yakin arkadaslarindan biriydi. Birlikte iyi-kötü anilari vardi ve aslina bakarsaniz bu birliktelik her iki oyuncunun kariyerine de karsilikli olarak çok sey katmisti. Krause bu telefon konusmasinin ardindan artik T-Mac’in bir hayal oldugunu anlamisti. NBA’in en büyük yildizini gelecekte ne olacagini bilmedigi bir yildiz adayi ugruna feda edemezdi. Bunu üzerine T-Mac’i cep telefonundan arayarak üzgün oldugunu, artik onu draft edemeyeceklerini söyledi. Tracy ise soktaydi çünkü bu telefon konusmasini yaptigi sirada Drafta sadece 8 saat vardi ve o an bir hastanede Bulls doktorlari tarafindan saglik kontrolünden geçiriliyordu.
“Hayatimda ilk kez basketbol oynamaktan keyif almiyordum. Tanrim ligin en kötü takimiydik!! Madem beni seçti niye oynatmiyordu ki?! Play off’lara falan da gittigimiz yoktu. Öyleyse beni biraz takima koysaydi. Sisteme alisirdim böylelikle. Sonraki sezon da takima daha iyi bir oyuncu olarak katkida bulunabilirdim” Tracy McGrady
Darrel Walker Bunalimi
Chicago tarafindan hayal kirikligina ugratilan McGrady, ilk 10 sira içerisinde seçilme ümitlerini kaybedip ilk tur için dua etmeye basladigi bir anda 9. sırada Toronto Raptors tarafindan seçildi. Bu sirada Isiah Thomas, Damon Stoudamire ve Marcus Camby’nin etrafinda yeni bir takim olusturmaya çalisiyordu. Takimin basina getirilen Darrel Walker ise, genç dinamik ama tecrübesiz bir coach’tu. Büyük umutlarla girilen 1997-98 sezonuna 2 galibiyet ve 22 maglubiyet ile baslaninca bir anda gelecekle ilgili kurulan pembe hayaller unutuldu ve takimda, Isiah Thomas’in yöneticiligi birakmasi ve en büyük yildizlari Damon Stoudamire’in takas olmak istedigini söylemesiyle, büyük bir dagilma basladi.
En sonunda Raptors’ta kalan tek elle tutulur oyuncu 16.5 sayi ortalamasi ile takiminin en büyük skor gücünü teskil eden Doug Christie’ydi. Haliyle basin, Darrel Walker’a elestiri oklarini yönelterek Walker’in üzerinde güzel bir atis talimi yapti. Walker da hirsini elinin altindaki çaylak McGrady’den çikartmaya basladi. Onu antrenmanlarda hirpaladi. Belki de herkesten çok bagirdi, çagirdi. T-Mac, Walker’in odasinda durumdan rahatsiz oldugunu söylediginde aldigi tek cevap daha siki çalismasi gerektigi yönündeydi. Tracy bu dönemi hayatinin en kötü günleri olarak niteliyor: “Hayatimda ilk kez basketbol oynamaktan keyif almiyordum. Tanrim ligin en kötü takimiydik!! Madem beni seçti niye oynatmiyordu ki?! Play off’lara falan da gittigimiz yoktu. Öyleyse
beni biraz takima koysaydi. Sisteme alisirdim böylelikle. Sonraki sezon da takima daha iyi bir oyuncu olarak katkida bulunurdum. Tracy McGradyKobe Psikolojik Yardim Servisi
T-Mac bu zor günlerini o zamanki en iyi arkadaslarindan Kobe Bryant’in da yardimiyla atlatmaya çalisti. Kobe de liseyi bitirdikten sonra sonra Kolej yerine dogrudan NBA’e geçis yaptigi için kimi zorluklara gögüs germek zorunda kalmisti. Bu yüzden T-Mac, kendisini en iyi anlayacak kisinin Kobe olacagini düsünüyordu. Bu dönemde T-Mac her firsatta Kobe’nin evinde yatiya kalmaktaydı. İkili eski karate filmleri seyredip playstation oynayarak hayatın anlamına kadar derin konularda dertleserek vakit geçiriyorlardı. Tabii her firsatta da beraber idman yaptiklarini söylememize gerek yok sanirim. Bugün bu arkadaslik iliskisinin nasil oldugunu merak ediyorsaniz. Dogal olarak eskisi gibi degil. Tracy, Kobe’yi sevdigini belirtmesine ragmen onun degistigini söylüyor. Zaten Kobe’nin de üç sampiyonluk yüzügüne ragmen NBA’in hem en sevilen hem de en çok nefret edilen genç yildizi olmasinin nedeni kisiligindeki bu degisim. Konumuza geri dönersek; Tracy, Walker’la olan problemlerini kendi eksikliklerine ve yeteneksizligine bagliyordu ve gittikçe kendisine olan güvenini kaybetmekteydi. Walker da T-Mac’in gözünün yasina bakmiyordu. T-Mac’in neredeyse depresyona girdigi bu günler, Walker’in “sutlanmasiyla” sonra erdi. Butch Bizi Gözetliyor All-Star haftasonundan sonra Walker’a kapinin gösterildigini ve yerine çok sevdigi asistan coach Butch Carter’in getirildigini ögrenen T-Mac seviçten havalara uçuyordu. Butch Carter’in ilk yaptigi is Tracy’e ne kadar güvendigini ve onun ileride bir yildiz olacagina inandigini söylemek oldu. Ve ondan tek bir sey rica ettigini, her idmandan sonra yaklasik bir saat sut atmasini istedigini söyledi. Tabii Tracy’nin bilmedigi birsey vardi. Butch Carter, Tracy’nin çekingenliginin farkinda oldugu için salonun çesitli noktalarina dogrudan kendi odasina baglanan kameralar yerlestirtmisti. Böylelikle Carter, T-Mac’i tedirgin etmeden sut idmanlarini takip edebiliyordu. Butch Carter’in Tracy üzerindeki ilgisi bu kadarla da kalmadi. Carter, Tracy için kendisini ifade etmekte zorlandigini farkederek özel bir basin danismani ve beslenme düzenine dikkat etmesi için de bir asçi tutmustu. T-Mac çalkantili geçen çaylak sezonunu 7.0 sayi, 4.2 ribaund ve 1.5 asist ortalamasiyla tamamladi. Sezon bitimiyle beraber Carter, Florida’da Tracy’nin evini ziyaret ederek onu yaz aylari boyunca özel olarak çalistirdi. Onu kardesine ait basketbol yaz kampina götürdü. Birlikte T-Mac’in gelisimi için neler yapabileceklerini konustular. Böylelikle Tracy’nin ona duydugu güven gün geçtikçe artiyordu.
Kuzen Vince
Belki hatirlarsiniz bir dönem Chicago’da yasayan ve bir gazetede çalisan Larry ve Balky isimli iki sempatik kuzeninin komik maceralarini konu alan bir televizyon dizisi vardi. Bu dizide, ne olursa olsun her bölümde kuzenler, birbirlerini koruma iç güdüsüyle hareket ederek karisik olaylardan kurtulmayi beceriyorlardi. Tracy’nin kuzeni Vince Carter, North Carolina’da geçirdigi basarili NCAA kariyerinin ardindan NBA’e ilk adimini attiginda ve draftta takas yoluyla Raptors’a geldiginde aklimda bu dizinin Toronto versiyonu canlanmisti bir anda. Vince, NCAA’de en sevdigim oyunculardan biriydi. Antawn Jamison, Ed Cota ve Shammond Williams’la beraber Tar Heels’de ortaya koydugu oyun bir çok kisiyi büyülemisti ve Vince de McGrady gibi çemberi gördügü zaman acimasi olamayan bir oyuncuydu. Bu yüzden ikisinin birlikte oynadigi maçlar hele T-Mac bir yaz boyunca sut idmani yapip agirlik çalisarak kendisini güçlendirdikten sonra şova dönüsmeye adaydi. Ama Tracy 1998-99 sezonunda hep spektaküler kuzeninin gölgesinde kaldi ve bir türlü hedefledigi ilk bes içindeki yeri alamadi. Kuzeni VC, 18.3 sayi ve 5.7 ribaund ortalamalariyla Yilin çaylagi ödülünü (Rookie of the year) kaparken NBA’deki ikinci sezonunda T-Mac, 9.3 sayi ve 5.7 ribaund ortalamariyla ancak benchten katki yapti.
Merhaba Playoff
Tracy, 1999-00’e yine takimin benchten gelen gizli silahi olarak basladi. Ama T-Mac, sezon ilerledikçe takim için ne kadar önemli bir oyuncu oldugunu gösterdi. Öncelikle pivot disindaki tüm pozisyonlarda oynayabiliyordu. Sonra savunmasi da yaptigi agirlik idmanlariyla güçlenmesi sonucunda gelismisti. T-Mac, hem kritik anlarda ekstra sayilara imza atiyor hem de rakibin en skorer isimlerine göz açtirmiyordu. Saha içindeki bu gayreti sonunda kendisini ilk bese tasidi ve kuzeni Vince Carter’la beraber NBA’in en tehlikeli ikililerinden birini olusturdular. Bu ikilinin ne kadar etkili oldugu All-Star haftasonunda gözler önüne serilecekti. Slam Dunk yarismasina katilan Vince&T-Mac birbirinden enfes smaçlara imza atti. Vince, finalde Steve Francis ile giristigi inanilmaz mücadeleden galip ayrilirken T-Mac 3.lükle yetinmek zorunda kaldi. Tabii Vince’in kendisine sampiyonlugu kazandiran son smaç denemesinde T-Mac ‘in yardimini istedigi ve Vince’e verdigi mükemmel bounce pass ile kuzeninin sampiyonlugunda önemli bir rolü üstlendigini belirtelim. Yalniz bahsettigimiz bu smaç sonrasinda Vince’in bu ekstra hareketle Tracy’i kullandigi. Birlikte daha siki çalismalari halinde ikisinin de finale çikabilecegi ama Vince’in bencillik yaparak en “baba” hareketi kendisine sakladigi yönünde dedikodular da ortada dolasmaya baslamisti. Sezon sonuna gelindiginde Vince’in 25.7 sayi ortalamasi ve Tracy’nin 15.4 sayi, 6.3 ribaund ve 3.3 asistlik çok yönlü oyunu Toronto’ya tarihinde ilk kez playoff’a katilma hakkini kazandirdi. Ve ilk turdaki rakip güçlü New York Knicks’ti. Takimin 1 numarali yildizi Vince, seride inanilmaz derecede heyecanli ve gergin gözükürken %30 gibi düsük bir sut yüzdesiyle oynadi. T-Mac ise kuzeninin aksine oldukça rahatti bu kez. Sanki sinirleri alinmis gibiydi ki bu rahatligin sebebi belki de daha playofflar baslamadan Toronto’dan ayrilmayi kafasina koymus olmasiydi. T-Mac, serinin daha ilk maçinda 25 sayi ve 10 ribaundla oynayip sahada oldugu dakikalarda Knicks’e büyük eslesme problemleri yaratacagini gösterdi. Ayrica Knicks’ten hangi oyuncuyu savunursa savunsun bunda basari saglamasi bir baska artisiydi. T-Mac “Kaybedecek hiç bir seyim olmadigini hissediyordum. Özgürdüm.” sözleriyle bu serideki ruh halini anlatiyordu. Ama daha komplike bir takim olan Knicks, Vince’in durdugu bu seride T-Mac’in çabalarina (16.7 sayi, 7.0 ribaund, 3.0 asist) ragmen Toronto’yu 3-0 ile süpürdü. Serinin hemen ardindan Tracy, Toronto’daki tüm esyalarini toplayak Florida’ya uçtu. Bu onun bir Raptor olarak son kez Toronto’ya gelisiydi…
“Toronto’dan ayrilamam kisisel birsey degildi. Ama evimden bu kadar uzakta, sogukta, ailem olmadan -sahip oldugum tek aile takimken- burada yasamak çok zordu.” Tracy McGrady
Elveda Toronto
Tracy artik free agent olmustu. Ve aslina bakarsaniz Toronto’daki hemen hemen hiçbir seyden memnun degildi. Her ne kadar Tracy: “Toronto’dan ayrilamam kisisel birsey degildi. Ama evimden bu kadar uzakta, sogukta, ailem olmadan -sahip oldugum tek aile takimken- burada yasamak çok zordu.” diyerek takimdan ayrilmasiyla Vince’in hiçbir ilgisi olmadigi ima etse de Carter’in gölgesinde kaldigi yönünde basinda yer alan haberler moralini bozuyordu. Üstelik Vince the Prince’in en formda oldugu dönemdi. Düsünün neredeyse her hafta NBA Action Top 10’a 2-3 kez konuk olan Vince’in kimi hareketleri T-Mac’in yedigi bir bloktan ya da kaçirdigi bir suttan sonra kaptigi topla yaptigi smaçlardi ki T-Mac, televizyonda bu pozisyonlari izlerken bile sinirlerini bozulmaya baslamisti. Bunlarin üstüne bir de çok sevdigi Butch Carter’in menajerlik talepleriyle Raptors yönetimine basvurmasinin ardindan takimdan kovulmasini da eklerseniz Tracy’nin Raptors’la tekrar anlasmasi imkansizdi. Tabii bir de bütçelerinde yer açarak Tracy ve Duncan’i kapmayi hedefleyen Chicago ve Orlando’nun cazip teklifleri vardı. Simdi Tracy’nin önünde iki seçenek vardi. Chicago’da Michael Jordan karsilastirmasi altinda ezilmek ya da yildizsiz Orlando’da kral olmak…
“Gitmedim çünkü Chicago’nun Orlando’ya göre hiçbir artisi yoktu. Ben her yil Playoff’lara katilan takimlardan birine gitmek istiyordum. Bence Orlando da bunun için uygun bir takimdi. Diger bir nedeni de Florida’nin evime yakin olmasi. Evime, arkadaslarima ve aileme…” Tracy McGrady
Orlando’nun yeni sihirbazi NBA’in en genç takimlarindan Orlando Magic, lige dahil oldugu tarihten günümüze kadar, akilli oyuncu seçimleri, yüksek bütçesi ve Florida takimi olmasi sayesinde hep “elit” bir konumda olmayi basardi. 14 sezon boyuna sadece ilk üç sezonunda .500 galibiyet yüzdesinin altinda kalan Magic, takima kattigi genç yildizlarla çok hizli bir sekilde sampiyon adaylari arasinda yerini aldi. Önce skorer Nick Anderson ve üç sayi bombacisi Dennis Scott’la güçlendiler. Sonra Shaquille O’Neil denen tuhaf isimli ama çok sempatik bir uzun onlari NBA’in en tehlikeli takimlarindan biri yapti. Ardindan 1993-94 sezonunda Chris Webber takasiyla takima süper guard Anfernee “Penny” Hardaway de dahil edilince Orlando, NBA Finali oynayan kadrosunu kurmus oldu. Ama iki sezon içinde bu süper kadro dagildi. Shaq, Lakers’a gitti. Takimin çekirdek oyunculari yapilan takaslarla degisti. Tek basina çirpinan Penny de sonunda vazgeçip Arizona çöllerinin yolunu tuttu. Bu arada Orlando yönetimi FA olacak Tim Duncan için salary cap’te önemli bir bosluk yaratma çabasiyla takimi kuvvetlendirmiyordu. Ne var ki Orlando hedefledigi Duncan’i kadrosuna katamadi. Ve farkli bir strateji izleyerek Detroit’in süper yildizi Grant Hill’e ve “memleketinde” oynamak isteyecegini düsündükleri T-Mac’e bol sifirli anlasmalar önerildi. Iki oyuncunun da aklini çelerek takima getiren Orlando, böylelikle sezon öncesinde dogunun en büyük sampiyon adayi haline gelmisti. Tracy kendisini yillardir çok isteyen Chicago yerine Orlando’ya gitmesinin nedenini söyle açikliyor: “Gitmedim çünkü Chicago’nun Orlando’ya göre hiçbir artisi yoktu. Ben her yil Playoff’lara katilan takimlardan birine gitmek istiyordum. Bence Orlando da bunun için uygun bir takimdi. Diger bir nedeni de Florida’nin evime yakin olmasi. Evime, arkadaslarima ve aileme…” Tabii T-Mac, sevgilisi Clarenda Harris’le daha çok zaman geçirebildigi için de oldukça mutluydu. Harris’in konusma yöntemleri uzmani olmasi ve Tracy’e basin toplantilarinda hangi ses tonuyla nasil konusacagini göstermesi çogu zaman T-Mac’in oldukça isine yariyordu. Bu arada Vince Carter kendisiyle bir kez bile konusmadan Toronto’dan ayrilan kuzenine oldukça kizgindi. Vince ve T-Mac aylarca birbirleriyle konusmadilar. Bu durum böylece devam etti ta ki Vince “Like Mike” filminin çekimleri için gittigi Los Angeles’taki bir gece kulübünde T-Mac’le karsilasip iki süper yildiz, komedyen Eddie Griffin tarafindan baristirilincaya kadar.
Carter’in gölgesinden kurtulmak ve tek olmak
Grant Hill’le birlikte oynayacak olmak T-Mac’i hem heyecanlandiriyor hem de endiselendiriyordu. Hill gibi tecrübeli bir oyuncu kendisine çok sey ögretebilirdi ama Tracy’nin Orlando’ya gelmesinin nedeni Vince Carter’in gölgesinden kurtularak tek basina yildiz olabilecegi bir takimda oynakti. Bu kez de Hill’in gölgesinde yillarini harcamak istemiyordu. Ama Hill, Detroit’e kazik attigi için takdir-i ilahi mi dersiniz, T-Mac’e verilen bir sans mi? Yoksa “dandik” ayakkabilar sonucu meydana gelen bir sakatlik mi yorumu size birakiyorum; Hill, sadece 4 maç oynadiktan sonra bir daha kendisini adam gibi toparlayamayacagi ve sürekli tekrarlanan meshur sakatligini yasadi ve takimin tüm sorumlulugu bir anda T-Mac’in omzuna yüklendi.
T-Mac ise halinden memnun bir sekilde sahaya çikip önüne gelen tüm takimlarin üzerine kabus gibi çökmeye basladi. Tracy attigi 30’lu 40’li sayilarla takimini galibiyetlere tasiyinca Orlando coach’u Doc Rivers, T-Mac’in simartilmasin dan ve basin tarafindan ona kaldirabileceginden çok sorumlu luk yüklenmesinden korktugu için açiklamalarda bulunmaya basladi: “Ben takimda kimseden yildiz olmasini beklemiyorum. Sadece onun iyi oynamasini istiyorum ve ümit ediyorum ki oyunu onu bir yildiz haline getirir. Birçok oyuncudan yildiz olmasini bekleyebilirsiniz ama olamazlar. Sizin yapmaniz gereken onlari en etkili olduklari pozisyonda oynatmak. Böylelikle verimli olabilirler. Eger bu sekilde yildiz olmayi basariyorlarsa bu herkes için muhtesem. Bence Tracy, yildiz bir basketbol oyuncusu ola
cak. Benim beklentierim yüzünden degil, kendi beklentileri sayesinde. Onun standartlari çok ama çok yüksekte. Siz daha sadece Tracy McGrady’nin baslangicini seyrettiniz. Hala tam kapasitesine ulasabilmis degil. Ama herkesten çok bunun farkinda olan yine kendisi. Iste bu yüzden onu bu kadar çok seviyorum. Tracy’nin Scottie Pippen ile kiyaslandigini duyuyorum. Bu bence mükemmel olur. Bence onun kadar iyi olacak. Su anda degil ama olacak” Ama Rivers bile T-Mac’ten bir anda böyle büyük bir çikis beklemedigini itiraf ediyordu: “Tracy’nin sayi atabildigini biliyordum ama böyle sut atabildigi konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.” Takim arkadaslari ise Tracy’nin yeteneklerinden bahsederken, coachlari Doc Rivers kadar temkinli yaklasmiyordu. Mesela Monthy Williams, Tracy’nin yeteneklerini ancak Michael Jordan’la kiyasliyordu: “Onun yetenekli oldugunu bekliyordum. Ama Jordan’dan beri her gece karsisindakileri geberten baska bir oyuncu görmemistim. Eger bakarsaniz bunu yapan adam 2.00-2.02. Shaq ve Tim Duncan adamlarini harcayabilir çünkü onlar uzun. Ama McGrady’nin size’inda ve o yasta, bir yil bounca bu kadar oyunu domine eden birini uzun zamandir görmemistim.” Tracy, belki majesteleri gibi olmasa da gerçekten attigini sokmaya baslamisti ve yavas yavas sahadaki karakteri de yerine oturmaktaydi.
Abra Kadabra Sutlar Potaya
Insanlar merak etmekteydi: Bu çocuk Toronto’dayken böyle sut atamiyordu ki!! Orlandoya gidince takimin ismi gibi sihirli bir degnek mi degmisti yoksa?? Dilerseniz cevabi T-Mac’ten alalim: “Jump shot’larim kesinlikle Toronto’dakine kiyasla daha iyi. Ben Toronto’dayken de iyi sut atabiliyordum. Ama kendime güvenim yoktu. Sanirim asil fark bu. Simdi kendime güvenim var ve sanki her attigim sut girecekmis gibi hissediyorum. Tamamen kendine güven duygusuyla ilgili. Ben her zaman sut atabiliyordum. Eger kendinize güveniniz yoksa sutlariniz da girmez.” Ayrica Walker’in üzerinde kurdugu psikolojik baskinin oyununu ne kadar çok etkiledigi her cümlesinden de anlasiliyordu: “Umarim Doc Rivers, kariyerimin sonuna kadar benim coachum olur. Çünkü O, yaptiginiz hatalardan çok herseyinizi vererek oynayip oynamadigiza önem verir. O, oyuncularini kollayan coach’lardan biri. Sürekli bunu belli eder. Yaptiginiz hatalari önemsemez. Ama sahanin iki ucunda da kendinizi kasmanizi ister. Bu tutumu gerçekten oyunculara güven veriyor çünkü ben kariyerimde güvensizlik duygusunu birkaç kez yasadim. Hata yapacagimdan korkuyordum ve sürekli kenarda bir hareket var mi diye göz atiyordum. Simdi Doc, bizim sahaya çikip oynamamiza izin veriyor ve hatalarimizi çok da önemsemiyor. Bu gerçekten oyuncularin kendilerine olan güvenlerinin gelismesine yardim ediyor.” Tracy zihinsel bir rahatlamanin getirdigi yükselen performansi sayesinde All-Star’da ilk bes için kendisine yer ayirtti. Sezon sonuna gelindiginde ise 26.8 sayi, 7.5 ribaund ve 4.6 asist ortalamasi onu ligin en çok gelisme gösteren oyuncusu seçilmesini sagladi. 26.8 sayi ise o güne kadar 21 yas ve alti bir oyuncunun sezon boyunca ulastigi en yüksek rakamdi. Böylece takimin dizginlerini eline alan McGrady, Hill’in yokluguna ragmen takimini yetenekli guard Darrell Armstrong ve çaylak Mike Miller’la playoff’a tasidi. Toronto’yla ilk turda elenen T-Mac bu kez ikinci tur sevinci yasamak arzusundaydi. Ama rakip de Milwaukee Bucks’ti. Tracy tüm sezon boyunca Grant Hill’in yoklugunun keyfini sürmüstü ama is playoff’a gelince tek basina 3 süper yildiz: Ray Allen, Sam Cassell ve Glen Robinson’i devirebilecek miydi? Tracy bu seride adeta tek basina bir takim gibi oynayarak sahada kaldigi ortalama 44 dakikada 33.8 sayi, 8.3 asist ve 6.5 ribaund’luk performansiyla Bucks’a kafa tuttu hatta bir maç da aldi ama T-Mac’in play off rüyasi yine erken sona ermisti.
Müzmin Sakat: Grant Hill
T-Mac artik hem kendisini NBA’e kanitlamis hem de kendisine olan güvenini pekistirmisti. Ama yasli oyuncularin 21 yasindaki bir lider olarak kabul etmekte zorlanmasi ve Bucks karsisinda tek basina kalmanin verdigi sorunlar nedeniyle artik Grant Hill’in saglikli bir sekilde oynamasini diliyordu. Üstelik Patrick Ewing gibi veteran bir NBA devi ve Horace Grant gibi usta bir oyuncu da takima katilarak pota altinin güçlenmesini saglamisti. Tam kadro olurlarsa belki playoff’larda iyi isler yapabilirlerdi. Ama Hill, yine birinden beddua isitmis olacak ki daha lige yeni basladik derken sezonu kapatti. Ve bir kez daha tüm sorumluluk T-Mac’e yikildi. Çünkü Ewing artik kariyerinin sonuna gelmisti ve “20 sayi, 10 ribaund, 3 blokluk” günler geride kalmisti. Darrell Armstrong’a gelince; bir kaç sezon takimi sürükleyen isim olmasina ragmen her yil bir önceki performansini aratarak siradan bir guard olmaya dogru ilerliyordu. Bir yil öncesinin yilin çaylak oyuncusu seçilen Mike Miller ise iyi niyetli ama deneyimsizdi. Yine de tek kisilik ordu T-Mac, takimini sirtlamayi basardi ve bu performansi onun ikinci kez All-Star maçina seçilmesini sagladi.
Orlando’nun Büyücüsü
Philly’deki 2002 All-Star Maçi gerçekten bir çok ilginç olaylara ev sahipliginde bulundu. Allen Iverson’in yaptigi çilgin parti olay oldu. MVP seçilen Kobe Bryant, bencil oyunu nedeniyle “hemserileri” tarafindan yuhalandi. Ve Michael Jordan’in bos potaya kaçirdigi smaç, belleklerde yer etti. Ama T-Mac, maç içerisinde öyle bir smaç yapti ki 2002 All-Star haftasonuna damgasini vurdu. Bir hücum sirasinda rakip potaya sakin sakin yaklasan T-Mac, aniden çildirarak topu panyaya firlatti sonra da havada yakalayip inanilmaz bir smaça imza atti ki bu hareket uzun yillar boyunca insanlarin hafizasindan kazinabilecegini sanmiyorum. T(erminatör)-Mac
T-Mac, 25.6 sayi, 7.9 ribaund ve 5.3 asist ortalamasi ile sakatliklarla bogusan takimini 44-38’lik galibiyet oraniyla yine playoff’a tasimayi becerdi ve All-NBA 1.takimina seçildi. Herkes T-Mac’in bu sefer play-off’larda neler yapabilecegini merak ediyordu. Yoksa yine tek basina rakip takimlara kafa tutmak zorunda mi kalacakti? Cevap maalesef evet oldu. T-Mac sirasiyla 20, 31, 37 ve 35 sayi atmasina ragmen diger oyuncularin nerdeyse hiç katki saglamamasi sonucunda Orlando, Baron Davis’in Hornets’ina 3-1’lik skorla elendi. Bu sekilde sonra eren bir sezonun ardindan artik tüm gözler bir kez daha Grant Hill’in üzerindeydi. Ve doktorlardan müjdeli haber geldi: Hill iyilesti!! Tabii geçtigimiz sezonlarla kiyaslaninca seyrettigimiz, Hill’in iyilesmis haliydi. Hatta düsünün adam 29 maç sakatlanmadan dayanarak bir rekor bile kirdi kendi çapinda. Ama yine sezonun ortasinda Grant Hill’e doktor, T-Mac’e de çile yolu gözüktü. Tracy yine pes etmedi. Bu kez iyice Terminatörlüge soyunarak 32.1 sayi gibi insan üstü bir istatistik yakaladi (1992-93 sezonunda Michael Jordan’in 32.6 ortalamasindan sonra ki en yüksek sayi ortalamasi) ve sayi kralligina sonunda ulasti. Tracy, sadece saha içinde yaptiklariyla degil örnek davranislariyla da gündeme geldi. Örnegin 2003 All-Star maçina çikacak Michael Jordan’a kendi yerini vererek ilk beste baslatmak istemesi tüm basketbol severlerin alkisini aldi.
Houston Rockets'lı T-MAC
2004-2005 Sezonunda Rockets'a transfer olan Tracy, bu yılda adidasın reklam kampanyası ile T-MAC ismi kalıplaştı. 26 yaşındaki T-MAC unutulmaz yıldız olmaya doğru geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. 9 yıldır NBA'de oyuncu olan McGrady 2005 yılı sonuna kadar 556 maç yaptı. Bu maçlarda 3604 ribaunt aldı, 2459 asist yaptı, 12446 sayı attı. Son Olarak Katrina Kasırgasında zarar görenlere bizzat yardım etmesi herkes tarafından takdir edildi.
MsXLabs.Org
Sponsorlu Bağlantılar
İsim: Tracy Lamar McGrady
Uzunluk: 6' 8"
Agirlik: 210 lbs.
Pozisyon: Guard
Dogum Yeri: Bartow, Florida
Dogum Tarihi: Mayis 24, 1979
Bitirdigi Okul: Kolej
NBA Takımı: Houston Rockets
Big Mac’ten T-Mac’e
Tracy Lamar McGrady Jr., 24 Mayis 1979’da Orlando ve Tampa arasinda göllerle çevrilmis küçük bir kasaba olan Auburndale’de dogdu. Tracy’nin ailesi o daha 4 yasindayken bosandiklari için annesinin ve büyükannesinin yaninda büyüdü. Aslinda annesi Disneyland’de çalistigi için büyükannesi Tracy’nin hayatinda adeta ikinci bir anne olarak çok önemli bir rol oynadi. Bu arada T-Mac babasinin, annesiyle ayri olmasina ve kendisine ait hir hayata sahip olmasina ragmen ilgisiz bir baba olmadigini ve kendisiyle her firsatta ilgilendiginin de altini çiziyordu.
Tracy küçüklügünde spor yapmaya basketbolla başlamadı. Onun ilk göz agrisi beyzboldu ve onu seyreden tüm antrenörler gelecekte çok büyük bir beyzbol yildizi olabilecegi konusunda birlesiyorlardi. Tabii hayat Tracy’nin önüne çok daha farkli bir senaryo çikartti. Yine de T-Mac’in baseball’a karsi bugün bile büyük bir sevgi besledigi gerçek. O kadar ki eger kendisine profesyonel beyzbol takimlarindan teklif gelirse bu teklifi kabul edecegini çünkü en büyük hayalinin ayni anda basketbol ve beyzbol oynamak oldugunu söylüyor. Zaten Tracy, Beyzbol ligindeki lakabini bile yillar önceden belirlemis: “Big Mac”
ADIDAS ABCD
Tracy’nin basketbol macerasi tam anlamiyla lise 3. sinifta baslamakta. Auburndale lisesine giden T-Mac, o yil 23.1 sayi, 12.2 ribaund, 4.9 blok ve 4.0 asist ortalamalariyla oynayip takimini galibiyetlere tasiyinca yerel haberlerde adi anilmaya basladi. Ama bu mükemmel ortalamalara ragmen NCAA Division I takimlarindan kendisine ilgi gösteren pek olmamisti. Sadece ayni bölgede olan Florida ve Miami üniversiteleri kendisini birkaç kez izlemek üzere temsilci yollamisti ama ortaya somut bir sey çikmadi. Yil sonunda düzenlenen Adidas ABCD Turnuvasi ise T-Mac’in hayatini degistirdi. Karsilasmalarda yaptigi akil almaz hareketler seyircilerin büyük tezahuratlariyla ayakta alkislaniyordu. MVP seçildigi bu turnuva sonrasi T-Mac, su an Clippers’ta oynayan Lamar Odom’un ardindan bir anda Amerika’nin ikinci büyük lise oyuncu olarak anilmaya basladi. Bu sirada onun oyunundan etkilenen Mt. Zion Hristiyan Akademisi, Tracy’e burs teklif ederek lisedeki son yilini kendilerinde geçirmesini istedi.
“Koleje gitmeyi düsünüyordum ama benim hayalim zirveye ulasmakti. Su anda bu hayalimi gerçeklestirme sansina bekledigimden dana önce sahip oldum.” Tracy McGrady
Tracy McGrady
Sıkı, disiplinli, aşırı dindar hatta kimi zaman insani depresif bir hale sokan bu kilise okuluna kayit yaptiran Tracy, baslarda çok zor günler geçirse de basketbol sayesinde öyle ya da böyle okuluna alismayi basardi. Mount Zion’u maç basina 27.5 sayi, 8.7 ribaund, 7.7 asist istatistikleriyle 20 galibiyet ve 1 maglubiyetlik bir seriye sürükledi. Mount Zion, Amerika’nin en yüksek tirajli gazetelerinden USA Today’in anketlerinde ikinci siraya kadar çikti. Bu arada T-Mac sov devam ediyordu. McGrady, 54 takimin katildigi Reebok Holiday Prep. Turnuvasinda takimini sampiyon yaparken sahada 37 sayi ve 17 ribaund gibi inanilmaz performanslar ortaya koydu. Daha da spektaküler olan sey coach’unun Tracy’i maç esnasinda tüm pozisyonlarda oynatmasiydi!. Böylelikle USA Today tarafindan yilin lise oyuncusu ve AP tarafindan da North Carolina Eyaleti yilin oyuncusu seçildi. Tabii dogal olarak Mc Donalds All-America maçina davet edilerek Baron Davis, Elton Brand, Lamar Odom, Brendan Haywood ve Larry Hughes gibi oyuncularla ter döktü. Bir yil önce hiç bir büyük NCAA takiminin ilgisini çekmeyen Tracy McGrady için artik takimlar siraya girmeye baslamisti ve sezon daha bitmeden Tracy’nin Rick Pitino’nun Kentucky’sine katilacagi neredeyse kesin gibiydi. Ama tam bu sirada ortaya çikan NBA scoutlari ortaligi karistirdi. Mount Zion’un son maçlari merakli scoutlarin saldirisina ugradi. Tracy ‘nin kulagina birinci turda ilk bes sira içerisinde seçilebilecegi de fisildaninca T-Mac, NCAA düsünü ve Kentucky’i bir kenara birakarak NBA Draftina katilmaya karar verdi. McGrady basin mensuplarinin NBA’e gitmek için erken olup olmadigi seklindeki sorularina: “Sanirim bu ben ve ailem için en iyi karar. Koleje gitmeyi düsünüyordum ama benim hayalim zirveye ulasmakti. Su anda bu hayalimi gerçeklestirme sansina bekledigimden daha önce sahip oldum.” sözleriyle cevap veriyordu. Krause’un suya düsen, Pippen–McGrady takasi Tracy, 1997 NBA draftina katilarak Kevin Garnett’le baslayan Kobe Bryant ve Jermaine O’Neil’la devam eden liseli yildiz zincirine eklenen yeni bir halka oldu. Draft gecesine yaklasilirken Tracy McGrady’nin en büyük taliplisi Chicago Bulls’tu. Michael Jordan, Scottie Pippen ve Dennis Rodman’li efsanevi kadro yildan yila yaslanmaktaydi. Bir anda Jordan’in veya Pippen’in emekli olmasiyla büyük bir çöküs yasamaktan korkan Chicago GM’i Jerry Krause, draft planlarini Tracy üzerine kurmustu ve takimin geleceginin T-Mac oldugu inancindaydi. Bu yüzden Scottie’yi Vancouver’a gönderip onlarin 4. siradaki seçme haklariyla T-Mac’i kapmayi düsünüyordu. Ama bu plan Jordan’in kulagina gidince majestelerinin tepkisi korkunç oldu. Hemen Krause’u arayarak böyle bir takasin gerçeklesmesi halinde bir sonraki gün düzenleyecegi bir basin toplantisiyla emekliligini açiklayacagini söyleyerek tehdit etti. Çünkü Pippen, Jordan’in en yakin arkadaslarindan biriydi. Birlikte iyi-kötü anilari vardi ve aslina bakarsaniz bu birliktelik her iki oyuncunun kariyerine de karsilikli olarak çok sey katmisti. Krause bu telefon konusmasinin ardindan artik T-Mac’in bir hayal oldugunu anlamisti. NBA’in en büyük yildizini gelecekte ne olacagini bilmedigi bir yildiz adayi ugruna feda edemezdi. Bunu üzerine T-Mac’i cep telefonundan arayarak üzgün oldugunu, artik onu draft edemeyeceklerini söyledi. Tracy ise soktaydi çünkü bu telefon konusmasini yaptigi sirada Drafta sadece 8 saat vardi ve o an bir hastanede Bulls doktorlari tarafindan saglik kontrolünden geçiriliyordu.
“Hayatimda ilk kez basketbol oynamaktan keyif almiyordum. Tanrim ligin en kötü takimiydik!! Madem beni seçti niye oynatmiyordu ki?! Play off’lara falan da gittigimiz yoktu. Öyleyse beni biraz takima koysaydi. Sisteme alisirdim böylelikle. Sonraki sezon da takima daha iyi bir oyuncu olarak katkida bulunabilirdim” Tracy McGrady
Darrel Walker Bunalimi
Chicago tarafindan hayal kirikligina ugratilan McGrady, ilk 10 sira içerisinde seçilme ümitlerini kaybedip ilk tur için dua etmeye basladigi bir anda 9. sırada Toronto Raptors tarafindan seçildi. Bu sirada Isiah Thomas, Damon Stoudamire ve Marcus Camby’nin etrafinda yeni bir takim olusturmaya çalisiyordu. Takimin basina getirilen Darrel Walker ise, genç dinamik ama tecrübesiz bir coach’tu. Büyük umutlarla girilen 1997-98 sezonuna 2 galibiyet ve 22 maglubiyet ile baslaninca bir anda gelecekle ilgili kurulan pembe hayaller unutuldu ve takimda, Isiah Thomas’in yöneticiligi birakmasi ve en büyük yildizlari Damon Stoudamire’in takas olmak istedigini söylemesiyle, büyük bir dagilma basladi.
En sonunda Raptors’ta kalan tek elle tutulur oyuncu 16.5 sayi ortalamasi ile takiminin en büyük skor gücünü teskil eden Doug Christie’ydi. Haliyle basin, Darrel Walker’a elestiri oklarini yönelterek Walker’in üzerinde güzel bir atis talimi yapti. Walker da hirsini elinin altindaki çaylak McGrady’den çikartmaya basladi. Onu antrenmanlarda hirpaladi. Belki de herkesten çok bagirdi, çagirdi. T-Mac, Walker’in odasinda durumdan rahatsiz oldugunu söylediginde aldigi tek cevap daha siki çalismasi gerektigi yönündeydi. Tracy bu dönemi hayatinin en kötü günleri olarak niteliyor: “Hayatimda ilk kez basketbol oynamaktan keyif almiyordum. Tanrim ligin en kötü takimiydik!! Madem beni seçti niye oynatmiyordu ki?! Play off’lara falan da gittigimiz yoktu. Öyleyse
beni biraz takima koysaydi. Sisteme alisirdim böylelikle. Sonraki sezon da takima daha iyi bir oyuncu olarak katkida bulunurdum. Tracy McGradyKobe Psikolojik Yardim Servisi
T-Mac bu zor günlerini o zamanki en iyi arkadaslarindan Kobe Bryant’in da yardimiyla atlatmaya çalisti. Kobe de liseyi bitirdikten sonra sonra Kolej yerine dogrudan NBA’e geçis yaptigi için kimi zorluklara gögüs germek zorunda kalmisti. Bu yüzden T-Mac, kendisini en iyi anlayacak kisinin Kobe olacagini düsünüyordu. Bu dönemde T-Mac her firsatta Kobe’nin evinde yatiya kalmaktaydı. İkili eski karate filmleri seyredip playstation oynayarak hayatın anlamına kadar derin konularda dertleserek vakit geçiriyorlardı. Tabii her firsatta da beraber idman yaptiklarini söylememize gerek yok sanirim. Bugün bu arkadaslik iliskisinin nasil oldugunu merak ediyorsaniz. Dogal olarak eskisi gibi degil. Tracy, Kobe’yi sevdigini belirtmesine ragmen onun degistigini söylüyor. Zaten Kobe’nin de üç sampiyonluk yüzügüne ragmen NBA’in hem en sevilen hem de en çok nefret edilen genç yildizi olmasinin nedeni kisiligindeki bu degisim. Konumuza geri dönersek; Tracy, Walker’la olan problemlerini kendi eksikliklerine ve yeteneksizligine bagliyordu ve gittikçe kendisine olan güvenini kaybetmekteydi. Walker da T-Mac’in gözünün yasina bakmiyordu. T-Mac’in neredeyse depresyona girdigi bu günler, Walker’in “sutlanmasiyla” sonra erdi. Butch Bizi Gözetliyor All-Star haftasonundan sonra Walker’a kapinin gösterildigini ve yerine çok sevdigi asistan coach Butch Carter’in getirildigini ögrenen T-Mac seviçten havalara uçuyordu. Butch Carter’in ilk yaptigi is Tracy’e ne kadar güvendigini ve onun ileride bir yildiz olacagina inandigini söylemek oldu. Ve ondan tek bir sey rica ettigini, her idmandan sonra yaklasik bir saat sut atmasini istedigini söyledi. Tabii Tracy’nin bilmedigi birsey vardi. Butch Carter, Tracy’nin çekingenliginin farkinda oldugu için salonun çesitli noktalarina dogrudan kendi odasina baglanan kameralar yerlestirtmisti. Böylelikle Carter, T-Mac’i tedirgin etmeden sut idmanlarini takip edebiliyordu. Butch Carter’in Tracy üzerindeki ilgisi bu kadarla da kalmadi. Carter, Tracy için kendisini ifade etmekte zorlandigini farkederek özel bir basin danismani ve beslenme düzenine dikkat etmesi için de bir asçi tutmustu. T-Mac çalkantili geçen çaylak sezonunu 7.0 sayi, 4.2 ribaund ve 1.5 asist ortalamasiyla tamamladi. Sezon bitimiyle beraber Carter, Florida’da Tracy’nin evini ziyaret ederek onu yaz aylari boyunca özel olarak çalistirdi. Onu kardesine ait basketbol yaz kampina götürdü. Birlikte T-Mac’in gelisimi için neler yapabileceklerini konustular. Böylelikle Tracy’nin ona duydugu güven gün geçtikçe artiyordu.
Kuzen Vince
Belki hatirlarsiniz bir dönem Chicago’da yasayan ve bir gazetede çalisan Larry ve Balky isimli iki sempatik kuzeninin komik maceralarini konu alan bir televizyon dizisi vardi. Bu dizide, ne olursa olsun her bölümde kuzenler, birbirlerini koruma iç güdüsüyle hareket ederek karisik olaylardan kurtulmayi beceriyorlardi. Tracy’nin kuzeni Vince Carter, North Carolina’da geçirdigi basarili NCAA kariyerinin ardindan NBA’e ilk adimini attiginda ve draftta takas yoluyla Raptors’a geldiginde aklimda bu dizinin Toronto versiyonu canlanmisti bir anda. Vince, NCAA’de en sevdigim oyunculardan biriydi. Antawn Jamison, Ed Cota ve Shammond Williams’la beraber Tar Heels’de ortaya koydugu oyun bir çok kisiyi büyülemisti ve Vince de McGrady gibi çemberi gördügü zaman acimasi olamayan bir oyuncuydu. Bu yüzden ikisinin birlikte oynadigi maçlar hele T-Mac bir yaz boyunca sut idmani yapip agirlik çalisarak kendisini güçlendirdikten sonra şova dönüsmeye adaydi. Ama Tracy 1998-99 sezonunda hep spektaküler kuzeninin gölgesinde kaldi ve bir türlü hedefledigi ilk bes içindeki yeri alamadi. Kuzeni VC, 18.3 sayi ve 5.7 ribaund ortalamalariyla Yilin çaylagi ödülünü (Rookie of the year) kaparken NBA’deki ikinci sezonunda T-Mac, 9.3 sayi ve 5.7 ribaund ortalamariyla ancak benchten katki yapti.
Merhaba Playoff
Tracy, 1999-00’e yine takimin benchten gelen gizli silahi olarak basladi. Ama T-Mac, sezon ilerledikçe takim için ne kadar önemli bir oyuncu oldugunu gösterdi. Öncelikle pivot disindaki tüm pozisyonlarda oynayabiliyordu. Sonra savunmasi da yaptigi agirlik idmanlariyla güçlenmesi sonucunda gelismisti. T-Mac, hem kritik anlarda ekstra sayilara imza atiyor hem de rakibin en skorer isimlerine göz açtirmiyordu. Saha içindeki bu gayreti sonunda kendisini ilk bese tasidi ve kuzeni Vince Carter’la beraber NBA’in en tehlikeli ikililerinden birini olusturdular. Bu ikilinin ne kadar etkili oldugu All-Star haftasonunda gözler önüne serilecekti. Slam Dunk yarismasina katilan Vince&T-Mac birbirinden enfes smaçlara imza atti. Vince, finalde Steve Francis ile giristigi inanilmaz mücadeleden galip ayrilirken T-Mac 3.lükle yetinmek zorunda kaldi. Tabii Vince’in kendisine sampiyonlugu kazandiran son smaç denemesinde T-Mac ‘in yardimini istedigi ve Vince’e verdigi mükemmel bounce pass ile kuzeninin sampiyonlugunda önemli bir rolü üstlendigini belirtelim. Yalniz bahsettigimiz bu smaç sonrasinda Vince’in bu ekstra hareketle Tracy’i kullandigi. Birlikte daha siki çalismalari halinde ikisinin de finale çikabilecegi ama Vince’in bencillik yaparak en “baba” hareketi kendisine sakladigi yönünde dedikodular da ortada dolasmaya baslamisti. Sezon sonuna gelindiginde Vince’in 25.7 sayi ortalamasi ve Tracy’nin 15.4 sayi, 6.3 ribaund ve 3.3 asistlik çok yönlü oyunu Toronto’ya tarihinde ilk kez playoff’a katilma hakkini kazandirdi. Ve ilk turdaki rakip güçlü New York Knicks’ti. Takimin 1 numarali yildizi Vince, seride inanilmaz derecede heyecanli ve gergin gözükürken %30 gibi düsük bir sut yüzdesiyle oynadi. T-Mac ise kuzeninin aksine oldukça rahatti bu kez. Sanki sinirleri alinmis gibiydi ki bu rahatligin sebebi belki de daha playofflar baslamadan Toronto’dan ayrilmayi kafasina koymus olmasiydi. T-Mac, serinin daha ilk maçinda 25 sayi ve 10 ribaundla oynayip sahada oldugu dakikalarda Knicks’e büyük eslesme problemleri yaratacagini gösterdi. Ayrica Knicks’ten hangi oyuncuyu savunursa savunsun bunda basari saglamasi bir baska artisiydi. T-Mac “Kaybedecek hiç bir seyim olmadigini hissediyordum. Özgürdüm.” sözleriyle bu serideki ruh halini anlatiyordu. Ama daha komplike bir takim olan Knicks, Vince’in durdugu bu seride T-Mac’in çabalarina (16.7 sayi, 7.0 ribaund, 3.0 asist) ragmen Toronto’yu 3-0 ile süpürdü. Serinin hemen ardindan Tracy, Toronto’daki tüm esyalarini toplayak Florida’ya uçtu. Bu onun bir Raptor olarak son kez Toronto’ya gelisiydi…
“Toronto’dan ayrilamam kisisel birsey degildi. Ama evimden bu kadar uzakta, sogukta, ailem olmadan -sahip oldugum tek aile takimken- burada yasamak çok zordu.” Tracy McGrady
Elveda Toronto
Tracy artik free agent olmustu. Ve aslina bakarsaniz Toronto’daki hemen hemen hiçbir seyden memnun degildi. Her ne kadar Tracy: “Toronto’dan ayrilamam kisisel birsey degildi. Ama evimden bu kadar uzakta, sogukta, ailem olmadan -sahip oldugum tek aile takimken- burada yasamak çok zordu.” diyerek takimdan ayrilmasiyla Vince’in hiçbir ilgisi olmadigi ima etse de Carter’in gölgesinde kaldigi yönünde basinda yer alan haberler moralini bozuyordu. Üstelik Vince the Prince’in en formda oldugu dönemdi. Düsünün neredeyse her hafta NBA Action Top 10’a 2-3 kez konuk olan Vince’in kimi hareketleri T-Mac’in yedigi bir bloktan ya da kaçirdigi bir suttan sonra kaptigi topla yaptigi smaçlardi ki T-Mac, televizyonda bu pozisyonlari izlerken bile sinirlerini bozulmaya baslamisti. Bunlarin üstüne bir de çok sevdigi Butch Carter’in menajerlik talepleriyle Raptors yönetimine basvurmasinin ardindan takimdan kovulmasini da eklerseniz Tracy’nin Raptors’la tekrar anlasmasi imkansizdi. Tabii bir de bütçelerinde yer açarak Tracy ve Duncan’i kapmayi hedefleyen Chicago ve Orlando’nun cazip teklifleri vardı. Simdi Tracy’nin önünde iki seçenek vardi. Chicago’da Michael Jordan karsilastirmasi altinda ezilmek ya da yildizsiz Orlando’da kral olmak…
“Gitmedim çünkü Chicago’nun Orlando’ya göre hiçbir artisi yoktu. Ben her yil Playoff’lara katilan takimlardan birine gitmek istiyordum. Bence Orlando da bunun için uygun bir takimdi. Diger bir nedeni de Florida’nin evime yakin olmasi. Evime, arkadaslarima ve aileme…” Tracy McGrady
Orlando’nun yeni sihirbazi NBA’in en genç takimlarindan Orlando Magic, lige dahil oldugu tarihten günümüze kadar, akilli oyuncu seçimleri, yüksek bütçesi ve Florida takimi olmasi sayesinde hep “elit” bir konumda olmayi basardi. 14 sezon boyuna sadece ilk üç sezonunda .500 galibiyet yüzdesinin altinda kalan Magic, takima kattigi genç yildizlarla çok hizli bir sekilde sampiyon adaylari arasinda yerini aldi. Önce skorer Nick Anderson ve üç sayi bombacisi Dennis Scott’la güçlendiler. Sonra Shaquille O’Neil denen tuhaf isimli ama çok sempatik bir uzun onlari NBA’in en tehlikeli takimlarindan biri yapti. Ardindan 1993-94 sezonunda Chris Webber takasiyla takima süper guard Anfernee “Penny” Hardaway de dahil edilince Orlando, NBA Finali oynayan kadrosunu kurmus oldu. Ama iki sezon içinde bu süper kadro dagildi. Shaq, Lakers’a gitti. Takimin çekirdek oyunculari yapilan takaslarla degisti. Tek basina çirpinan Penny de sonunda vazgeçip Arizona çöllerinin yolunu tuttu. Bu arada Orlando yönetimi FA olacak Tim Duncan için salary cap’te önemli bir bosluk yaratma çabasiyla takimi kuvvetlendirmiyordu. Ne var ki Orlando hedefledigi Duncan’i kadrosuna katamadi. Ve farkli bir strateji izleyerek Detroit’in süper yildizi Grant Hill’e ve “memleketinde” oynamak isteyecegini düsündükleri T-Mac’e bol sifirli anlasmalar önerildi. Iki oyuncunun da aklini çelerek takima getiren Orlando, böylelikle sezon öncesinde dogunun en büyük sampiyon adayi haline gelmisti. Tracy kendisini yillardir çok isteyen Chicago yerine Orlando’ya gitmesinin nedenini söyle açikliyor: “Gitmedim çünkü Chicago’nun Orlando’ya göre hiçbir artisi yoktu. Ben her yil Playoff’lara katilan takimlardan birine gitmek istiyordum. Bence Orlando da bunun için uygun bir takimdi. Diger bir nedeni de Florida’nin evime yakin olmasi. Evime, arkadaslarima ve aileme…” Tabii T-Mac, sevgilisi Clarenda Harris’le daha çok zaman geçirebildigi için de oldukça mutluydu. Harris’in konusma yöntemleri uzmani olmasi ve Tracy’e basin toplantilarinda hangi ses tonuyla nasil konusacagini göstermesi çogu zaman T-Mac’in oldukça isine yariyordu. Bu arada Vince Carter kendisiyle bir kez bile konusmadan Toronto’dan ayrilan kuzenine oldukça kizgindi. Vince ve T-Mac aylarca birbirleriyle konusmadilar. Bu durum böylece devam etti ta ki Vince “Like Mike” filminin çekimleri için gittigi Los Angeles’taki bir gece kulübünde T-Mac’le karsilasip iki süper yildiz, komedyen Eddie Griffin tarafindan baristirilincaya kadar.
Carter’in gölgesinden kurtulmak ve tek olmak
Grant Hill’le birlikte oynayacak olmak T-Mac’i hem heyecanlandiriyor hem de endiselendiriyordu. Hill gibi tecrübeli bir oyuncu kendisine çok sey ögretebilirdi ama Tracy’nin Orlando’ya gelmesinin nedeni Vince Carter’in gölgesinden kurtularak tek basina yildiz olabilecegi bir takimda oynakti. Bu kez de Hill’in gölgesinde yillarini harcamak istemiyordu. Ama Hill, Detroit’e kazik attigi için takdir-i ilahi mi dersiniz, T-Mac’e verilen bir sans mi? Yoksa “dandik” ayakkabilar sonucu meydana gelen bir sakatlik mi yorumu size birakiyorum; Hill, sadece 4 maç oynadiktan sonra bir daha kendisini adam gibi toparlayamayacagi ve sürekli tekrarlanan meshur sakatligini yasadi ve takimin tüm sorumlulugu bir anda T-Mac’in omzuna yüklendi.
T-Mac ise halinden memnun bir sekilde sahaya çikip önüne gelen tüm takimlarin üzerine kabus gibi çökmeye basladi. Tracy attigi 30’lu 40’li sayilarla takimini galibiyetlere tasiyinca Orlando coach’u Doc Rivers, T-Mac’in simartilmasin dan ve basin tarafindan ona kaldirabileceginden çok sorumlu luk yüklenmesinden korktugu için açiklamalarda bulunmaya basladi: “Ben takimda kimseden yildiz olmasini beklemiyorum. Sadece onun iyi oynamasini istiyorum ve ümit ediyorum ki oyunu onu bir yildiz haline getirir. Birçok oyuncudan yildiz olmasini bekleyebilirsiniz ama olamazlar. Sizin yapmaniz gereken onlari en etkili olduklari pozisyonda oynatmak. Böylelikle verimli olabilirler. Eger bu sekilde yildiz olmayi basariyorlarsa bu herkes için muhtesem. Bence Tracy, yildiz bir basketbol oyuncusu ola
cak. Benim beklentierim yüzünden degil, kendi beklentileri sayesinde. Onun standartlari çok ama çok yüksekte. Siz daha sadece Tracy McGrady’nin baslangicini seyrettiniz. Hala tam kapasitesine ulasabilmis degil. Ama herkesten çok bunun farkinda olan yine kendisi. Iste bu yüzden onu bu kadar çok seviyorum. Tracy’nin Scottie Pippen ile kiyaslandigini duyuyorum. Bu bence mükemmel olur. Bence onun kadar iyi olacak. Su anda degil ama olacak” Ama Rivers bile T-Mac’ten bir anda böyle büyük bir çikis beklemedigini itiraf ediyordu: “Tracy’nin sayi atabildigini biliyordum ama böyle sut atabildigi konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.” Takim arkadaslari ise Tracy’nin yeteneklerinden bahsederken, coachlari Doc Rivers kadar temkinli yaklasmiyordu. Mesela Monthy Williams, Tracy’nin yeteneklerini ancak Michael Jordan’la kiyasliyordu: “Onun yetenekli oldugunu bekliyordum. Ama Jordan’dan beri her gece karsisindakileri geberten baska bir oyuncu görmemistim. Eger bakarsaniz bunu yapan adam 2.00-2.02. Shaq ve Tim Duncan adamlarini harcayabilir çünkü onlar uzun. Ama McGrady’nin size’inda ve o yasta, bir yil bounca bu kadar oyunu domine eden birini uzun zamandir görmemistim.” Tracy, belki majesteleri gibi olmasa da gerçekten attigini sokmaya baslamisti ve yavas yavas sahadaki karakteri de yerine oturmaktaydi.
Abra Kadabra Sutlar Potaya
Insanlar merak etmekteydi: Bu çocuk Toronto’dayken böyle sut atamiyordu ki!! Orlandoya gidince takimin ismi gibi sihirli bir degnek mi degmisti yoksa?? Dilerseniz cevabi T-Mac’ten alalim: “Jump shot’larim kesinlikle Toronto’dakine kiyasla daha iyi. Ben Toronto’dayken de iyi sut atabiliyordum. Ama kendime güvenim yoktu. Sanirim asil fark bu. Simdi kendime güvenim var ve sanki her attigim sut girecekmis gibi hissediyorum. Tamamen kendine güven duygusuyla ilgili. Ben her zaman sut atabiliyordum. Eger kendinize güveniniz yoksa sutlariniz da girmez.” Ayrica Walker’in üzerinde kurdugu psikolojik baskinin oyununu ne kadar çok etkiledigi her cümlesinden de anlasiliyordu: “Umarim Doc Rivers, kariyerimin sonuna kadar benim coachum olur. Çünkü O, yaptiginiz hatalardan çok herseyinizi vererek oynayip oynamadigiza önem verir. O, oyuncularini kollayan coach’lardan biri. Sürekli bunu belli eder. Yaptiginiz hatalari önemsemez. Ama sahanin iki ucunda da kendinizi kasmanizi ister. Bu tutumu gerçekten oyunculara güven veriyor çünkü ben kariyerimde güvensizlik duygusunu birkaç kez yasadim. Hata yapacagimdan korkuyordum ve sürekli kenarda bir hareket var mi diye göz atiyordum. Simdi Doc, bizim sahaya çikip oynamamiza izin veriyor ve hatalarimizi çok da önemsemiyor. Bu gerçekten oyuncularin kendilerine olan güvenlerinin gelismesine yardim ediyor.” Tracy zihinsel bir rahatlamanin getirdigi yükselen performansi sayesinde All-Star’da ilk bes için kendisine yer ayirtti. Sezon sonuna gelindiginde ise 26.8 sayi, 7.5 ribaund ve 4.6 asist ortalamasi onu ligin en çok gelisme gösteren oyuncusu seçilmesini sagladi. 26.8 sayi ise o güne kadar 21 yas ve alti bir oyuncunun sezon boyunca ulastigi en yüksek rakamdi. Böylece takimin dizginlerini eline alan McGrady, Hill’in yokluguna ragmen takimini yetenekli guard Darrell Armstrong ve çaylak Mike Miller’la playoff’a tasidi. Toronto’yla ilk turda elenen T-Mac bu kez ikinci tur sevinci yasamak arzusundaydi. Ama rakip de Milwaukee Bucks’ti. Tracy tüm sezon boyunca Grant Hill’in yoklugunun keyfini sürmüstü ama is playoff’a gelince tek basina 3 süper yildiz: Ray Allen, Sam Cassell ve Glen Robinson’i devirebilecek miydi? Tracy bu seride adeta tek basina bir takim gibi oynayarak sahada kaldigi ortalama 44 dakikada 33.8 sayi, 8.3 asist ve 6.5 ribaund’luk performansiyla Bucks’a kafa tuttu hatta bir maç da aldi ama T-Mac’in play off rüyasi yine erken sona ermisti.
Müzmin Sakat: Grant Hill
T-Mac artik hem kendisini NBA’e kanitlamis hem de kendisine olan güvenini pekistirmisti. Ama yasli oyuncularin 21 yasindaki bir lider olarak kabul etmekte zorlanmasi ve Bucks karsisinda tek basina kalmanin verdigi sorunlar nedeniyle artik Grant Hill’in saglikli bir sekilde oynamasini diliyordu. Üstelik Patrick Ewing gibi veteran bir NBA devi ve Horace Grant gibi usta bir oyuncu da takima katilarak pota altinin güçlenmesini saglamisti. Tam kadro olurlarsa belki playoff’larda iyi isler yapabilirlerdi. Ama Hill, yine birinden beddua isitmis olacak ki daha lige yeni basladik derken sezonu kapatti. Ve bir kez daha tüm sorumluluk T-Mac’e yikildi. Çünkü Ewing artik kariyerinin sonuna gelmisti ve “20 sayi, 10 ribaund, 3 blokluk” günler geride kalmisti. Darrell Armstrong’a gelince; bir kaç sezon takimi sürükleyen isim olmasina ragmen her yil bir önceki performansini aratarak siradan bir guard olmaya dogru ilerliyordu. Bir yil öncesinin yilin çaylak oyuncusu seçilen Mike Miller ise iyi niyetli ama deneyimsizdi. Yine de tek kisilik ordu T-Mac, takimini sirtlamayi basardi ve bu performansi onun ikinci kez All-Star maçina seçilmesini sagladi.
Orlando’nun Büyücüsü
Philly’deki 2002 All-Star Maçi gerçekten bir çok ilginç olaylara ev sahipliginde bulundu. Allen Iverson’in yaptigi çilgin parti olay oldu. MVP seçilen Kobe Bryant, bencil oyunu nedeniyle “hemserileri” tarafindan yuhalandi. Ve Michael Jordan’in bos potaya kaçirdigi smaç, belleklerde yer etti. Ama T-Mac, maç içerisinde öyle bir smaç yapti ki 2002 All-Star haftasonuna damgasini vurdu. Bir hücum sirasinda rakip potaya sakin sakin yaklasan T-Mac, aniden çildirarak topu panyaya firlatti sonra da havada yakalayip inanilmaz bir smaça imza atti ki bu hareket uzun yillar boyunca insanlarin hafizasindan kazinabilecegini sanmiyorum. T(erminatör)-Mac
T-Mac, 25.6 sayi, 7.9 ribaund ve 5.3 asist ortalamasi ile sakatliklarla bogusan takimini 44-38’lik galibiyet oraniyla yine playoff’a tasimayi becerdi ve All-NBA 1.takimina seçildi. Herkes T-Mac’in bu sefer play-off’larda neler yapabilecegini merak ediyordu. Yoksa yine tek basina rakip takimlara kafa tutmak zorunda mi kalacakti? Cevap maalesef evet oldu. T-Mac sirasiyla 20, 31, 37 ve 35 sayi atmasina ragmen diger oyuncularin nerdeyse hiç katki saglamamasi sonucunda Orlando, Baron Davis’in Hornets’ina 3-1’lik skorla elendi. Bu sekilde sonra eren bir sezonun ardindan artik tüm gözler bir kez daha Grant Hill’in üzerindeydi. Ve doktorlardan müjdeli haber geldi: Hill iyilesti!! Tabii geçtigimiz sezonlarla kiyaslaninca seyrettigimiz, Hill’in iyilesmis haliydi. Hatta düsünün adam 29 maç sakatlanmadan dayanarak bir rekor bile kirdi kendi çapinda. Ama yine sezonun ortasinda Grant Hill’e doktor, T-Mac’e de çile yolu gözüktü. Tracy yine pes etmedi. Bu kez iyice Terminatörlüge soyunarak 32.1 sayi gibi insan üstü bir istatistik yakaladi (1992-93 sezonunda Michael Jordan’in 32.6 ortalamasindan sonra ki en yüksek sayi ortalamasi) ve sayi kralligina sonunda ulasti. Tracy, sadece saha içinde yaptiklariyla degil örnek davranislariyla da gündeme geldi. Örnegin 2003 All-Star maçina çikacak Michael Jordan’a kendi yerini vererek ilk beste baslatmak istemesi tüm basketbol severlerin alkisini aldi.
Houston Rockets'lı T-MAC
2004-2005 Sezonunda Rockets'a transfer olan Tracy, bu yılda adidasın reklam kampanyası ile T-MAC ismi kalıplaştı. 26 yaşındaki T-MAC unutulmaz yıldız olmaya doğru geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. 9 yıldır NBA'de oyuncu olan McGrady 2005 yılı sonuna kadar 556 maç yaptı. Bu maçlarda 3604 ribaunt aldı, 2459 asist yaptı, 12446 sayı attı. Son Olarak Katrina Kasırgasında zarar görenlere bizzat yardım etmesi herkes tarafından takdir edildi.
Son düzenleyen Safi; 26 Kasım 2015 22:47
Biyografi Konusu: Tracy McGrady nereli hayatı kimdir.