Finlandiya Bağımsızlık Savaşı, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da ortaya çıkan "Milliyetçi" ve "Sosyal" halk hareketlerinden biridir. Savaş Finlandiya'da 27 Haziran ila 15 Mayıs1918 tarihleri arasında başlamış ve Finlandiya'lı sosyal demokratlar halk tarafından yönlendirilmiştir. Sosyalistler "Kızıllar" olarak, karşı taraftaki anti-sosyalistler ise "Beyaz" olarak adlandırılmış ve Kızıllar; SSCB, Beyazlar ise Almanya tarafından askeri, ekonomik ve motivasyon açısından desteklenmişlerdir.
Rusya İmparatorluğunun (Çarlık Rusyası) yenilmesi bölgede bir çözülme hareketini başlatmış ve Rusya'da 1917'de Finlandiya ile anlaşma sorunları çıkarmıştır. Sosyal Demokratlar (Sol), gelenekçiler (Sağ) ülkeyi bölmeyi düşünmeye başlamışlardır. .[3]
Mart 1917'ye kadar Finlandiya, orduya veya polis teşkilatına sahip değilken sol ve sağ, kendi güvenlik guruplarını kurmaya başladılar. Sağ Beyaz Muhafızlar ve sol Kızıl Muhafızlar adları altında iki ayrı güvenlik gurubu kurmuşlardır. Finlandiya'daki korku dolu atmosfer sonunda Beyaz Muhafızların Senato'da kendilerini ülkenin milli ordusu ilan etmeleriyle, iki kutup arasında savaş başlamasıyla doruğa çıkmıştır. Beyazlar zafer kazanmışlardır. 1917–18 iç savaş krizinden sonra Finlandiyalılar yönlerini Rusya'dan çok Almanya'ya çevirmişlerdir. Hatta senato, "Alman Krallığına Bağlı" mutlak monarşiyi dile getirmiştir. Fakat Almanya'nın I. Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılması bu fikri tek başına "Bağımsız Demokratik Cumhuriyet" anlayışına çevirmiştir.[4]
Sivil savaş ardında çelişkili tartışmaları da kalıntı olarak bırakmıştır.[5] Tahminen 37,000 insan bu halk hareketi sonunda öldü, ayrıca ahlak dışı toplama kampları ve çatışmalar da toplumsal negatif etkiler uyandırdı. Bu olay Finlandiya ekonomisini sarstı ve yıllarca politik görüş ayrılıklarını körükledi. Sol ve sağ arasındaki gerginlik uzun süre devam etti.[6]
Savaşın Arkaplanı Savaşın ana sebepleri, I. Dünya Savaşı ve bu savaşın Rusya İmparatorluğunda başlattığı ve Eylül Devrimi'ne kadar giden yıkıcı etkileriydi. Finlandiya, Rusya'nın bir parçası olarak Rus-Alman savaşlarına mekan olmuş ve çatışmalardan çok etkilenmişti. İki imparatorluk ekonomik, askeri ve politik olarak Finlandiya'ya çok önem veriyorlardı. Erken bir kriz daha Rusya ile Federal Finlandiya arasında 1899 yılında olmuştu ve St. Petersburg'da tartışılmıştı. Finlandiya'nın bağımsızlık eğilimini farkeden "heterojen Rusya", "Finlandiya'nın Ruslaştırılması" başlığı altında, otonomsal bir programı başlatmıştı. Finliler bunu "Rusyanın ilk büyük baskısı" olarak adlandırmışlardı. Sonuç olarak bu program daha sonra olacakların ana hatlarını belirleme açısından önemliydi.[7] Hiçbir politik hakka sahip olmayan Finli işçiler Baskının ilk periodundan önce, Finlandiya büyük bir otonomluktan memnudu. Rusya'nın diğer bölgeleri ile karşılaştırılacak olursa, Finno-Rus ilişkileri daha sakin ve barışçıldı. Bu politika Finlilerin anti-emperyalist faaliyetlere başlamasına kadar devam etti. Daha sonra siyasi kutuplaşmalar oluşmaya başladı; en radikalleri, aktif hareket edenleri, Jäger önderliğinde Almanya'nın kışkırtmalarıyla çalışıyordu.[8] Bu savaşın esas sebepleri aslında 17.yy İsveç kökenli "sınıf faklılıkları" idi. Bu antidemokratik sınıf farkları Finlileri ekonomik, sosyal veya politik anlamda iki guruba ayrılmaya yönlendirdi. Sol, 1899'dan sonra sadece Ruslaştırma politikasına değil, diğer tüm demokratik yapıya karşı aktivasyon gösteriyordu. Finlandiya'nın nüfusu 19.yy'da muazzam bir hızla artınca, endüstriyel bir işçi sınıfının ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmişti. Sol, endüstri devrimi ve Ekonomik Özgürlük kavramlarının Finlandiya'ya sıçraması ve Çar'ın emperyalist ve otokratik yönetiminin olumsuz etkisiyle gittikçe güçlendi. Bu, daha sonra ortaya çıkacak endüstrileşmenin ve İngiltere gibi ülkelerin ekonomik yapısından öğrenilen tecrübelerin etkisini göstermesiyle, solun faaliyetleri, işçi sınıfının kendine güvenlerinin artması, insanların daha yüksek hayat standardı istemesi, sayesinde yükselişe geçti. Fakat sadece sol yükselmiyordu. Onunla birlite "Nasyonalizim" ve "liberalizm" farklı sebeplerle yükseliyordu. Fakat insanların hayat standartının yükselmesi, endüstrileşme, zengin ile fakir arasındaki uçurumu daha da artırdı.[9] Finlandiyalı işçi hareketleri, 19. yy da "Evangelist Lutherci Kilise" tarafından desteklendi ve bunu takiben "Finlandiya Sosyal Demokratik Partisi" 1899'da kuruldu. Bu sosyalist hareket, Rusya'nın Japonya'ya yenilmesi (1905) sayesinde, ortaya çıkan siyasi iktidarsızlıktan etkilendi. Kargaşa parlementoyu da etkiledi. Sosyal Demokratlar %50 oy kaybettiler. Rus çarı iktidarı tekrar sağladı ve bölgedeki baskılarını artırdı. Bu parlemento'nun 1908-1917 arasında faaliyetlerini durdurmasına sebep oldu.[10] Şubat Devrimi (1917) Halk Rusya'nın parlementoyu engellemesini ve gıda desteğini kesmesini protesto ediyor. Başka bir Ruslaştırma projesi, halkın verdiği isimle "ikinci Rus baskısı" 15 Mart1917 tarihinde bitti. Çünkü Çar, Rusya'da ve tüm Rus otonomlarında iktidarını kaybetmişti. Rus İmparatorluğu'nun çöküşü ve Almanlar karşısında alınan mağlubiyet Rus halkında büyük bir savaş korkusu ortaya çıkmasına sebebiyet vermişti. İşte Eylül Devrimi'nin ana sebeplerinden biri buydu. Diğer sebep ise Avrupa'da başlayan "modernizasyon-endüstrileşme" hareketleriydi.[11] Rus devrimi, Fin parlamentosunun iktidarını güçlendirdi. Rus toprağı iken otonom statüsüne yükseldiler (Mart 1917) ve modern anlamda bir parlemento kurdular. Sol ve sağ parlementoda yerlerini aldı. Sol yani sosyal demokratlar, devrimci sıfatını taşıyorlardı, sağ yani gelenekçiler ise daha radikal, liberalist tavırlarda bulunuyorlardı. 20. yüzyılın başlarında, Finlandiya halkı, eski rejim ile yeni devrimci sosyal demokratik modern bir rejim tercihi arasında gidip geliyorlardı. Bu periyodun yönü ve hedefi güçlü bir politik baskı ile askeri alana taşındı.[12] Sosyal Demokratlar, sağın halk üzerindeki güçlü etkisini azaltmaya çalışyırlardı ve bunu halkın "ekonomik gidişattan" memnun olmadığını belirterek, karamsar ifadelerle körüklüyordular. Sosyal demokratlar bu sürecin devamında parlamentoda 1916 seçimlerinden sonra güçlü bir yer edindiler.[13] Yeni Finlandiya Senatosu sosyal demokratlar ve onların liderleri Oskari Tokoi tarafından şekillendi. Kabinesinde altı parti sosyal demokrat, altısı ise anti-sosyalistti. Teoride, yeni kabine geniş bir koalisyondan oluşuyordu; fakat pratikte, kabine üyeleri deneyimsiz yeni bürokratlardı ve bu yüzden hiçbir sosyal probleme çözüm olamamaları bir yana pek çok sosyal problem körüklendi; mitingler, protestolar, sokak çatışmaları bu olayları takip etti.[14] I. Dünya Savaşı'nın global etkileri nedeniyle düzensiz ilerleyen ekonomi, 1915 ve 1916 arasında endüstriyel gelişmelere ihtiyaç duyulmasına neden oldu. Eylül devrimi ve onu takip eden büyük enflasyon üretimi sarstı, işsizlik oranlarını artırdı. Finlandiya el tezgahları ve büyük endüstrilerin iflaslarına sahne oldu. İşçiler düşük maaşlardan ve yüksek mesaiden şikayet ediyorlardı. Günde sekiz saat çalışıyorlar ve çok az maaş alıyorlardı. Üretimin düşmesi gıda stoklarında muazzam bir azalmaya sebep oldu ve Rusya'dan gelen gıda gittikçe azaldı; aynı ölçüde fiyat artışına şahit oldu. Zaten işsizliğin bu denli yüksek olması, enflasyon ve fiyat artışları, halkı çok sarstı. İnsanlar polikacıları kayıtsızlıkla suçluyorlar ve protestolar 1917 krizini körüklediler.[15] Devrimci Ruslar servicemen 1917. Liderlik için Savaş Sosyal Demokratlar ve muhaliflari arasındaki iktidar mücadelesinin Haziran 1917 deki senatoya taşınması sonunda Sosyal Demokratların senatodaki güçlerini artırmak için yeni planlar yapmasına sebep oldu. Sosyal demokratlar öncelik olarak Bolşeviklerin Finlandiya içindeki etkilerinden yararlanmak istediler. Sosyal Demokratların planı Vladimir Lenin ve Rus Bolşeviklerini desteklemekti.Bolşevikler Haziran 1917'de Çarlık Rejimine karşı komplo planı düzenliyorlardı. Bazı sağcı ve egemenlik için hevesli eylemciler, ve diğer-sosyalist olmayanlar, savaşı desteklediler, ama hem Finli geçici muhafazakarlar hem de Rus hükümet, onun, onların güç azaltacak olduğu için karşı çıktı. Lenin, "Temmuz Günleri" olayları esnasında engellendi, ve, Finlandiya'ya zorla kaçıldı. Rus geçici hükümeti, Finlandiya'ya askerler yolladı ve parlamento, muhafazakarların desteğiyle, yeni seçimler ilan etti.1917 Ekim'deki seçimlerde, emek hareketinin rolünün değiştirdiği çoğunluk kaybetti. .[16]
Şubat Devrimi ile Rusya'nın çöküşü, Finlandiya'da kurumsal otorite boşluğuna ve polis gücünün çözülmesine, bu sayede de korku ve belirsizlik ortamına sebep oldu. Tepki olarak sağ ve sol gruplar kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla güvenlik kuvvetleri oluşturmaya başladılar. İlk başlarda bu gruplar yereldi ve çoğunluğu silahsızdı, ancak sonbahar 1917 itibarıyla parlamentonun çözülmesi ve stabil bir Fin hükümeti veya ordusunun olmaması sebebiyle gruplar daha askeri ve ulusal bir karakter kazanmaya başladılar[17] Sivil Muhafızlar (daha sonra Beyaz Muhafızlar) olarak adlandırılan oluşum, halkta etkisi olan yerel kişilerce, genellikle muhafazakar akademisyenler, endüstriciler ve büyük toprak sahipleri ve aktivistlerce kurulmuş bir organizasyondu. Buna karşılık İşçilerin Güvenlik Muhafızları (daha sonra Kızıl Muhafızlar) genellikle yerel partilerden ve işçi sendikalarından gelmeydi. Ülke içinde bu iki zıt silahlı kuvvetin bulunması çift kutuplu bir yapı yarattı. Fin toplumunda "çifte güç" veya "çoklu hakimiyet" olarak anılan bu durum, iç savaşın giriş bölümü olarak düşümülebilir.[18]
Ekim Devrimi (1917) Lenin'in Bolşevik devrimi bilindiği gibi Rusya'da politik iktidarı sağın elinden sola kaydırmıştı. Alman liderlerin politikası, Ruslar'ın, barış için dava etmeye zorlayan Rusya'da rahatsızlık veya devrim olarak algılandı. Üstelik onlar, Lenin'in davranışı için 1917 Nisan'da Petrograd'a İsviçre'de sürgünden arkadaşlar ayarlamıştı, Almanlar, Bolşevik parti finanse etti, ve Lenin yanlıları, Rusya'da deyim yerindeyse silah oldu.[19]
Fin parlamentosunun dağılmasından sonra; ülkedeki Sosyal Demokratlar ve muhafazakârlar arasındaki kutuplaşma ve gerginlik, çarpıcı bir şekilde giderek tırmandı ve Finlandiya'da 1917 yılının Ocak ayında yapılan seçimler sonucunda tamamen muhafazakâr bir hükümet oluşturulmasından da vahim bir durum ortaya çıktı. 1 Kasım'da Sosyal Demokratlar, "İstiyoruz" adında, siyasi bir program sundu ve bu programın amacı, Sosyal Demokratların iç siyasette bazı haklara sahip olmasını sağlamaktı. Sosyal Demokratlar, ayrıca Finlandiya'nın Bolşeviklerden bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi konusunda 10 Kasım'da bir manifesto yayınlamayı ve bunu Sovyetler Birliği'ne aktarmayı düşündüler ama Petrograd'daki belirsiz durum nedeniyle bu plan ertelendi. Sosyal Demokratlar'ın katı "İstiyoruz" programı başarısız olunca; sosyalistler, 14-19 Kasım1917 tarihleri arasında genel bir greve başladılar. Bu sıralarda, Lenin ve Bolşevikler, Petrograd'taki tehditin altında, Finlandiyadaki sosyal demokratları iktidarı ele geçirmeye teşvik ediyorlardı, fakat daha sonraki çoğunluk parlementör ılımlı methodları tercih ediyordu, Lenin bunları "gönülsüz devrimciler" diye niteledi. Darbe başarılı olmaya başlayınca, “İşçilerin Devrimci Konseyi” çoğunluğun oylarıyla iktidarı ele geçirdi 16 Kasım 17:00 sularında. Güçlü devrimci “Yönetim Komitesi”, artık hareketi kontrol edemez duruma gelmişti ve 19:00 sularında devrim olduğunu ilan etti. Bu olay, "en hızlı devrim", gerçekten de sosyal demokratları ikiye böldü, çoğunluk devrimin ılımlılaştırılmasına neden olacak "parlementör" methodları tercih ediyordu. Fakat olayların gidişatı daha sonra belli olacaktı.[20]
Fin parlamentosu, darbeden etkilendi, Sosyal demokratların desteklediği proposals for an eight-hour working day and universal suffrage in local elections on 16 November1917. During the strike, however, radical elements of the Workers' Security Guards executed several political opponents in the main cities of southern Finland, and the first armed clashes between Civil Guards and Workers' Guards broke out, with 34 reported casualties. The Finnish Civil War would probably have started at that point had there been enough weapons in the country to arm the two sides; instead, there began a race for weapons and a final escalation towards war.[21]
Fin egemenliği Rusya'nın dağılması, Finlilere bağımsızlığı kazanması için tarihi bir fırsatı sundu, ama Ekim devriminden sonra, muhafazakarların ve sosyal demokratların bu konudaki pozisyonları tersine dönmüştü. Sağ, şimdi bağımsızlık için hevesliydi çünkü egemenlik, solu kontrol etmekte ve devrimci Rusya'nın etkisini en aza indirmekte onlara yardım edecekti. Sosyal demokratlar, 1917 baharından beri bağımsızlığı destekliyorlardı, ancak bunu kendi partileri için politik fayda sağlamak amacıyla kullanamazlardı ve ülkedeki sağın egemenliği konusunda ayarlama yapmak zorundaydılar. The Bolshevik government's recognition of Finnish independence was the first concrete expression of Lenin's demand for the right of nations to self-determination. Pehr Evind Svinhufvud'un liderliğindeki Senato, 6 Aralık1917 'de parlamento tarafından benimsenen, Finlandiya bağımsızlık deklarasyonunu teklif etti[22]. Sosyal Demokratların Svinhufvud'un teklifine karşı oy vermelerine rağmen, hemen hemen hiçbir farkı içermeyen alternatif bir bağımsızlık deklarasyonu sunma kararı aldılar. Sosyalistler, gelecekte politik bir çoğunluk kazanmayı umuyorlardı ve (Ekimdeki seçimlerde olduğu gibi) aşırı milliyetçiler arasındaki desteğini kaybetmekten korkmuşlardı. Finlandiya'nın bağımsızlığını onaylaması için Lenin'e ricada bulunmak üzere iki delegasyonu Aralık 1917'de Petrograd'a gönderdiler. Her iki siyasi grup da ona liderlik etmek konusundaki kuvvetli anlaşmazlıklara rağmen, Fin egemenliği ihtiyacı konusunda hemfikirdiler.[23] Finlandiya gibi küçük bir ülke için egemenliğin sağlanması beklenen bir sonuç değildi bunun için Rusya ve Avrupa'nın büyük güçleri tarafından tanınması gerekliydi. Bağımsızlık deklarasyonundan üç hafta sonra, Svinhufvud'un kabinesi, Rusya'nın egemenliği tanıması için, Lenin'le görüşülülmesi gerektiği sonucunu çıkardı. Aralık 1917'de, Bolşevikler, Brest-Litovsk'ta Almanya'yla olan barış görüşmelerinde baskı altına girmişlerdi. Rus Bolşevizmi, moralini bozuk olan ordusuyla ve Ekim devriminin kaderi hakkında olan kuşkularla derin bir krizdeydi. Lenin, Bolşevikler'in muhtemelen, Rusya'nın merkez bölümünü tutabileceğini hesap etmişti, ama fazla önemi olmayan kuzey-batı köşedeki Finlandiya da dahil çevredeki bazı bölgeleri bırakmak zorunda olacaklardı . Sonuç olarak 31 Aralık1917 'de, Svinhufvud ve onun senato delegasyonu, egemenlik konusunda Lenin'in ödününü kazandılar.[24] Savaş White Guard in Nummi. White Guards were mobilized on 28.01., at 3 a.m. and the Red Guards on 27.01.1918, at 11 p.m. Gerginliğin artışı ve savaşın patlak vermesi 1917 olaylarının öneminin sonradan anlaşılması; Şubat Devrimi ile başlayan anlaşmazlığın kızışması sonucu oluşan Bağımsızlık Savaşı'nın habercisi olarak görülmekteydi. Ancak muhalif politik gruplar 1917'de kendi yeni düzenlerini yaratmaya ve toplumsal çöküşe mani olmaya yönelik birkaç başarısız girişimde bulundular.[25] Kasımdaki genel darbe olayları Finlandiya'da şüphe ve güvensizliğe neden oldu ve sonunda uzak bir uzlaşma ihtimaline kilitlenildi. Muhafazakarlar ve sağ görüşlü eylemciler radikal işçi gruplarının darbe süresince etkin olmalarını mal güvenliklerine tehdit olarak gördüler, böylelikle ordu dahil tüm servetlerini kullanmanın kendilerini savunmak için gerekli olduğuna karar verdiler. Aynı zamanlarda, devrimci işçiler ve sol kanat sosyalistler işçi hareketinin muvaffakiyetine olanak veren kuvvetten daha büyük ölçüde bir kuvvetle eski rejimi ortadan kaldırmak konusunda düşünüyorlardı. Duruştaki bu katılaşma 1917'nin sonlarında ve zamanla tarihin genelinde, tüfekliler idareyi üzerlerine almaya adım atarken; ılımlı, barışçıl kimseleri, başka bir tarafta durmak zorunda bıraktı.[26]
Olayları savaşa götüren son gerginlik 1918'in Ocak ayının ilk günlerinde başladı. Helsinki, Kotka ve Turku'daki en radikal İşçi Güvenlik Muhafızları adlarını Kızıl Muhafızlar olarak değiştirdiler ve buralarda barış ve savaş arasında tereddütte olan Sosyal Demokrat liderlerini devrimi desteklemeye ikna ettiler. Aynı ayın sonunda Aralık'ta atanmış eski bir Rus ordusu subayı olan Ali Aaltonen komutasındaki İşçi Muhafızları resmen Kızıl Muhafızlar olarak anılmaktaydı. Aynı zamanlarda Svinhufvud Senatosu ve Parlamentosu 12 Ocak 1918'de İşçi Güvenlik Muhafızları'nın Beyaz Muhafızlar'ı yasallaştırmaya yönelik bir basamak olarak gördüğü, teşvik edici, güçlü bir polis hakimiyeti yaratmaya karar verdi. Senato Beyaz Muhafızlar'ı Beyaz Fin Ordusu olarak adlandırdığında Kızıl Muhafızlar bu unvanı tanımayı reddettiler. 15 Ocak'ta, Aaltonen gibi eski bir Rus ordusu subayı olan Carl Gustaf Emil Mannerheim, Beyaz Muhafızlar'ın en yüksek rütbeli kumandanı olarak atanmıştı. Aaltonen karargahlarını Helsinki'de kurarken, o da karargahlarını Vaasa'ya yerleştirmişti.[27]
Finlandiya Bağımsızlık Savaşı'nın resmi başlangıç tarihi tartışma konusudur. İlk ciddi muharebeler Viipuri kasabasını kontrol altına almak ve silah yarışını kazanmak için 17-20 Ocak tarihlerinde Finlandiya'nın güneydoğu köşesinde yer alan Karelia'da yaşandı. The White Order to engage was issued on 25 January; the Red Order of Revolution was issued on 26 January. Ertesi gün, Beyaz Muhafızlar, Lenin'in Kızıllara söz verdiği, Rusya'dan gönderilen, silahların büyük kısmını taşıyan trenlere saldırdılar. Resmi çarpışmalar 27 Ocak'ta akşam geç saatlerde başladı, bunu Rus garnizonlarının 28 Ocak'ın ilk saatlerinde Ostrobothnia'da silahsızlanması takip etti. Savaşın, sembolik olarak, başlama tarihi, Kızıllardan bir grubun Helsinki İşçileri Binası'nın kulesine tırmanıp kırmızı bir feneri yakarak, Finlandiya tarihinin ikinci büyük isyanının başlangıcını işaret etmesi olarak nitelendirilebilir.[28]
Savaşa çağrılma Initial frontlines and offensives of the Civil War at the beginning of February (area controlled by the Reds in red, and by the Whites in blue) Savaşın başlarında, öncü kuvvetler güney Finlandiyayı batıdan doğuya katederek ülkeyi Beyaz Finlandiya ve Kırmızı Finlandiya olarak ikiye böldüler. Kızıl muhafızlar kuzeyi kontrol altına aldılar, Kuzey, neredeyse tüm endüstriyel ve tarımsal kaynakları kapsıyordu. Beyaz Muhafızlar ise kalan toprakları kontrol altına aldılar fakat onların bölgelerinde küçük tarımsal araziler ve sosyal yapılaşmalar vardı. Karşıt güçlerin yerleşim birimleri sınırın her iki tarafında da mevcuttu: Beyaz alanda endüstriyel kasabalar olan Varkaus, Kuopio, Oulu, Raahe, Kemi ve Tornio; kırmızı alanda ise Porvoo, Kirkkonummi ve Uusikaupunki bulunuyordu . 1918 şubatında bu kalelerin ele geçirilmesi her iki kuvvet içinde öncelikli hedefti. Kızıllar daha sonra Finlandiya Sosyalist İşçi Cumhuriyeti adını aldılar (Helsinki'nin önderliğinde). Kullervo Manner başkandı ve diğer üyeler Otto Ville Kuusinen ve Yrjö Sirola'ydı.[29] Bolşevik Rusya Kızıl Finlandiya'yı desteklediğini deklare etti, ancak Kızılların demokratik sosyalizm görüşü, Lenin'in proletarya diktatörlüğüne benzemiyordu,[30]aslında Lenin ve arkadaşları Finlandiya'yı ilhak etmek istiyorlardı. Sosyal Demokratların çoğu bağımsız kalmak niyetindeydiler;[31] savaş devam ederken, Kızıl Muhafızlar Fin demokrasisinde daha baskın hale gelmeye başladılar Kızıl Finlandiya with their weapons, and the most radical Guards and the Finnish Bolsheviks, though few in number, obviously favoured annexation of Finland back to Russia.[32] The Finnish senate (the Vaasa Senate) relocated to the west-coast city of Vaasa, which acted as the capital of White Finland from 29 January to 3 May, and looked to Germany for military and political aid. Mannerheim agreed on the need for German weapons but opposed any intervention by German troops in Finland. The conservatives planned a monarchist political system, with a lesser role for Parliament. A section of the conservatives had always been against democracy; others had approved parliamentarianism at first but after the crisis of 1917 and the outbreak of war had concluded that empowering the common people would not work. Moderate non-socialists opposed any restriction of parliamentarianism and initially resisted German military help, but prolonged warfare changed their stance.[33] The Finnish Civil War was fought along the railways, the vital means of transporting troops and supplies.[34] The Red Guards' first objective was to cut the Whites' east-west rail connection, which they attempted north-east of Tampere, at the Battle of Vilppula. They also unsuccessfully tried to eliminate the Whites' bridgehead south of the River Vuoksi at Antrea on the Karelian Isthmus, a threat to their rail connection with Russia. The main offensives to the end of March. Whites besiege Tampere and encircle attacking Soviet Russian and Red forces at Rautu, on Karelian Isthmus. Askerlerin sayısı her bir tarafta, 50,000'den 90,000'e kadar değişiyordu. Kızıl Muhafızlar, çoğunlukla gönüllülerden oluşurken, beyaz ordunun sadece 11000-15000 kadarı gönüllülerden oluşuyordu ordunun geri kalanları askere alınmış kişilerdi. Gönüllü olmanın temel sebepleri ekonomik faktörlere (maaş, yiyecek), idealizme ve mahalle baskısına dayanıyordu. Kızıl Muhafızlarda ayrıca güney Finlandiya'daki endüstri merkezlerinden toplanmış ve çoğu genç kızlardan oluşan 2000 kadın asker de vardı. Her iki ordu da yaşları 15, 17 arasında değişen çocuk askerler kullanıyorlardı bunun en ünlü örneği daha sonra uzun bir dönem Finlandiya devlet başkanlığını yapacak olan Urho Kekkonen'dir. Kızıl Muhafızların çoğunluğunu şehirli ve tarımsal işçiler oluşturuyordu, oysa ki Beyaz Ordunun belkemiği arazi sahibi çiftçiler ve iyi eğitim görmüş insanlardan oluşmuştu.[35] The German intervention (grey) and final offensives of the War Kızıl Muhafızlar ve Rus Ordusu Kızıl Muhafızlar, 28 Ocak'ın ilk saatlerinde, Fin başkenti Helsinki'nin kontrolünü ele geçirerek savaştaki ilk insiyatifi elde ettiler ve Mart'ın ortasına kadar devam edecek olan atak safhasında avantaj kazandılar. However, a chronic shortage of skilled leaders, both at command level and in the field, left them unable to capitalize on their initial momentum, and most of the offensives finally came to nothing. The troops of the Red Guards were not professional soldiers but armed civilians, whose military training and discipline were mostly inadequate to resist the counter-attack of the White Army when it came, still less the onslaught of the German forces who arrived later. Consequently, Ali Aaltonen found himself rapidly replaced in command by Eero Haapalainen, who in turn was replaced by the triumvirate of Eino Rahja, Adolf Taimi and Evert Eloranta. Kızıl muhafızların on kumandanı, Rusya'ya doğru son geri çekilmeye önderlik eden, Kullervo Manner'di. Finli Kızıl Muhafızların tek zaferleri, 28–29 Nisan 1918'de Hauho ve Tuulos, Syrjäntaka'da güney Finlandiya'dan Rusya'ya doğru çekilmeleri esnasında Alman birliklerine karşı girdikleri ağır muharebelerdi; Ancak bu çatışmalar sadece yerel bir öneme sahiplerdi.[36] Red officers on their horses Although some 60,000 to 80,000 Russian soldiers of the former Tsar's army remained stationed in Finland at the start of the Civil War, the Russian contribution to the Red Guards' cause was to prove negligible. When the conflict began, Lenin tried to commit the Russian army on behalf of Red Finland, but the Russian troops were demoralized and war-weary after years of constant, traumatic defeat against Germany. As a result, only 7,000 to 10,000 Russian soldiers participated in the Finnish Civil War, of which no more than 4,000, in separate small units, could be persuaded to fight in the front line. Despite the involvement of a few skilled Russian army officers such as Mikhail Svechnikov, who led the battles in western Finland throughout February 1918, it seems reasonable to assume that the Russian army had no significant influence on the course of the war.[37] The number of Russian soldiers active in the Civil War declined markedly once Germany attacked Russia on 18 February1918, and delivered its terminal blow to the Russian army. The Treaty of Brest-Litovsk, signed between Russia and Germany on 3 March, effectively restricted the Bolsheviks' ability to support the Finnish Red Guards with anything more than weapons and supplies.[38] The Russians did remain active on the south-eastern front, however, defending the approaches to Petrograd. Beyaz Muhafızlar ve Alman Ordusu Beyaz Ordu'daki sıradan askerlerin askeri kalitesi, birçoğuna sağlanan kısa ve yetersiz eğitim dolayısıyla Kızıl Ordu'dakilerin kalitesinden biraz farklıydı.[39] Fakat Beyaz Ordu'nun Kızıl Muhafızlar'an iki önemli üstünlüğü vardı: General Mannerheim'in ve ekibinin - ki bu ekibe 84 İsveçli gönüllü subay ve Tsar'ın ordusunun Finli eski subayları da dahildir - profesyonel yönetimi ve yaklaşık 1300 kişilik, Almanya'da eğitilmiş ve Doğu Cephesi' nde savaş deneyimi kazanmış, elit Finli Jäger askerleri.
Tampere Savaşı Tampere savaşında yanmış bedenler Mannerheim'ın stratejisi ilk olarak Finlandiya'nın güney batısındaki en önemli endüstriyel kasabası olan Tampere'ye saldırmaktı. Saldırıyı Tampere'nin 65 kilometre kuzeydoğusundaki Längelmäki'den başlattı. Aynı anlarda Beyaz Ordu Tampere'nin kuzey ve kuzeybatısından Vilppula–Kuru–Kyröskoski–Suodenniemi hattından yaklaşmaktaydı. The Red Guards collapsed under the weight of the assault, and some of its detachments retreated in panic. The White Army cut off the Red Guards' retreat south of Tampere in Lempäälä and lay siege to Tampere on 24 March, entering the town four days later. Then began the Battle of Tampere, Finland's first urban battle, fought from house-to-house as the Red Guards retreated; it was the bloodiest action of the war and lasted until 6 April.[40] The fighting in Tampere was pure civil war, Finn against Finn, "brother rising against brother", since most of the Russian army had retreated to Russia in March and the German troops had yet to arrive in Finland. The White Army lost 500–1,000 men, and the Red Guards lost 1,000–2,000, with a further 11,000 imprisoned.[41] The battle was the decisive action of the war and the largest military engagement in Scandinavian history to that point.[42] Tempere yenilgisinden sonra, Kızıl Muhafızlar doğu yönünde geri çekildi. Beyaz Ordu 29 Nisan'da Karelia'nın başkenti Viipuri'yi alıp askeri merkezlerini oraya taşıdılar. Kızıl Muhafızlar'ın güneybatı Finlandiya'daki son kaleleri 5 Mayıs'ta düştü.[43] Alman Baltık denizi bölümü Alman Maschinengewehr 08-Makinelisi Helsinki'de konumlanmış Alman İmparatorluğu, nihayet Mart 1918' de, Beyaz Ordunun yanında, Finlandiya Bağımsızlık Savaşına müdahil oldu. Aktivistler, 1917 sonbaharından beri, Finlandiya'yı Rus hegamonyasından kurtarıp özgürleştirmek için, Almanlardan yardım bulmaya çalışıyorlardı, ancak Almanlar, Rusya'yla 22 Aralık'ta Brest Litovsk'ta başlayan, ateşkesi ve barış görüşmelerini etkilemeyi istemiyorlardı. Trotsky'nin, Bolşeviklerin zayıf konumuna rağmen, Almanya'da devrimin başlayacağı ve her şeyin değişeceği umuduyla 10 Şubat'ta görüşmeleri durdurması ile Almanların tutumu, radikal bir şekilde, değişti. Alman hükümeti çabucak, Rusya'ya bir ders verme kararı aldı ve saldırı için bahane olarak da Rusya'nın batısındaki küçük devletleri yardım talebinde bulunmaları için davet etti. 14 Şubat'ta, Berlin'de Vaasa Senatosunun temsilcileri beklenildiği gibi, yardım talebinde bulundu.[44]Bunun üzerine Almanlar, 18 Şubat'ta Rusya'ya saldırdı. On March 5 a German Naval squadron landed on the Åland Islands in the southwestern archipelago of Finland, where a Swedish military expedition had been protecting Swedish interests and the Swedish-speaking population since mid-February.[45] On 3 April1918, the 10,000-strong Baltic Sea Division led by Rüdiger von der Goltz struck west of Helsinki at Hanko, and on 7 April, the 3,000-strong Detachment Brandenstein overran the town of Loviisa on the south-eastern coast. The main German formations then advanced rapidly eastwards from Hanko and took Helsinki on 13 April. At the same time, two German battleships and smaller vessels entered the city harbour and bombarded the Red positions, which included the present-day Presidential Palace. The Brandenstein Brigade attacked the town of Lahti on 19 April, cutting the connection between the western and eastern Red Guards. The main German detachment advanced northwards from Helsinki and took Hyvinkää and Riihimäki on April 21–22, followed by Hämeenlinna on 26 April. The efficient performance of the German top detachments in the civil war contrasted strikingly with that of the demoralized Russian troops.[46] Finlandiya Sosyalist İşçi Partisi, 8 Nisan'da Helsinki'den ve 25 Nisan'da Viipuri'den Petrograd'a kaçtılar. 14–15 Mayıs'ta küçük bir Rus kıtası Karelian Isthmus üssündeki kıyı topçu birliğinden geri çekildiğinde Finlandiya İç Savaşı sona erdi. Beyaz Finlandiya, 16 Mayıs1918'de Helsinki'de zaferlerini kutladılar.[47] Beyaz ve Kırmızı Terör Beyaz idam mangası Länkipohja'da Kızıl askerleri idam ediyor. Bağımsızlık savaşı esnasında, Beyaz ve Kızıl Orduların her ikisi de terör suçunu işlemişlerdir. İlk değerlendirmelere göre, her iki taraf da kesin bir şekilde "çarpışma kuralları" konusunda anlaşmışlardı, fakat kural ihlalleri başlangıçta meydana geldi. İhlallerin başlıcaları Kızıl Muhafızlar 17 askeri 31 Ocak'ta, Suinula'da idam ettiğinde ve Beyaz Ordu 200 askeri 21 Şubat'ta Varkaus'ta idam ettiğinde meydana geldi. Bu olaylardan sonra her iki taraf da terörizme ve soykırıma eğilimi kızıştıracak olan yerel düzeyde intikam idamlarına başladılar.[48] Son araştırmalar, her nasılsa, terörün bu savaşın hesaplanabilir bir parçası olduğunu gösteriyor. Her iki tarafın da en yüksek kurmayları bu hareketleri planladılar ve alt seviyedekilere emirler verdiler. Kırmızı terörün en az üçte biri ve muhtemelen Beyaz terörün büyük bir çoğunluğu merkezi olarak yönetiliyordu. Beyaz Finlandiya ve Kızıl Finlandiya hükümetleri resmi olarak teröre karşı çıkmışlardı ancak bu tür işlemsel kararlar askeri düzeyde alınıyordu.[49] Both armies deployed “flying detachments” of cavalry, usually consisting of 10 to 80 troops aged 15 to 20, under the absolute authority of an experienced adult leader. These units, which specialized in search-and-destroy operations behind the front lines and during and after battles, have been described as death squads.[50] Toplam olarak, 1,400–1,650 Beyaz, Kızıl terörde ve 7,000–10,000 Kızıl, Beyaz terörde idam edildi. Finlandiya Bağımsızlık Savaşı'nda çarpışma kurallarının bozulması, diğer birçok bağımsızlık savaşında gözlemlenenlere uyuyordu.[51] Savaştan Sonra KayıplarCause of deathKızıllarBeyazlarDiğerleriToplam
Çatışmada ölmüş5,1993,4147909,403Öldürülmüş7,3701,4249269,720Toplama kampında ölmüş11,65241,79013,446Kamptan ayrıldıktan sonra ölmüş607-6613Kayıp1,767463802,193Diğer sebepler4432915311,265Toplam27,0385,1794,42336,640
Kaynak: National Archive Suomenlinna toplama kampı, Helsinki. 11.000'den fazla insan bu kampta açlıktan, hastalıktan veya saldırılardan öldü. Acı Miras Bu savaş Finlandiya halkı için tam bir yıkım olmuştur. Neredeyse 37,000 insan öldü, 5,900 kişi (%16)14 ve 20 yaşları arasındaydı. Savaşın en dikkate değer özelliklerinden biri de kayıplsrın sadece 10000 kadarının savaş alanında meydana gelmiş olmasıdır; Ölümlerin çoğu terör yüzünden ve hapisanelerdeki korkunç şartlardan dolayı meydana gelmişti. Ayrıca savaş 20000 kadar çocuğu yetim bıraktı. Kızıl Finlandiya destekçilerinin büyük çoğunluğu savaşın sonunda ve onu takip eden periyotta Rusya'ya kaçtı
Kültürel alanda Sivil Savaş Finlandiya'da savaşı konu edinen ve genel anlamda beğeni kazanan ilk kitap, Nobel edebiyat ödüllü yazar Frans Emil Sillanpää tarafından 1919'da yazılmış Hurskas kurjuus (Türkçesi, Dindarca Sefalet)'tir. 1959 ve 1962 arasında, Väinö Linna, üçlemesi Täällä Pohjantähden alla (Kuzey Yıldızı'nın altında)'da, İç Savaş'ı ve İkinci Dünya Savaşı'nı sıradan insanın bakış açısından tasvir etmiştir. Şiirde, Tampere Çatışması'nın korkunçluğunu daha dokuz yaşında görmüş olan Viljo Kajava, 1960'larda çıkmış kitabı Tampere 1918 Şiirleri kitabında iç savaşa pasifist bir bakış açısını sunmuştur.