Arama

Irak ve Irak Tarihi

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 4 Temmuz 2012 Gösterim: 28.272 Cevap: 5
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
3 Ekim 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir. M.Ö. 7. yüzyıla kadar Sümer-Akad, Babil ve Asurların elinde kalmış, bu tarihte ise Perslerin eline geçmiştir. Bölgede İslamiyetten önceki Araplar da Main, Sebai ve Himyeri devletlerini kurdular.

Sponsorlu Bağlantılar
İslamiyetin doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hakim oldular. Müslümanların dördüncü halifesi Hazret-i Ali’nin kabri Necef’tedir. Oğlu Hazret-i Hüseyin de burada Kerbela’da şehid olmuştur. İmam-ı A’zam Ebu Hanife,Ahmed bin Hanbel, Abdülkadir Geylani gibi büyük alim ve veliler Bağdat ve Kufe’de yetişmişler, insanlığa ilim ve hikmet yaymışlardır. Bu üç zatın türbesi halenBağdat’tadır.

Bağdat 762’den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasilerin yani, İslam dünyasının başşehri oldu ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi. Bilhassa 786-809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me’mun zamanında Irak dünyanın en parlak ilim ve kültür merkezi oldu. Ancak 1258’de Irak’a giren Moğol hükümdarı Hülagü, şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslümanı öldürmüştür.

Daha sonraki tarihlerde de eski günleri bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hakimiyeti altında kaldı. 1515’te Kuzey Irak’ın Osmanlı topraklarına katılmasını takiben Kanuni Sultan Süleyman Han 1534’te ülkenin tamamını fethetti. Irak, Osmanlı hakimiyetinde kaldığı yaklaşık beş asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı.

Kıymetli alimler İstanbul’a götürülerek, çalışmaları için her türlü imkan temin edildi. Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad Han zamanında Bağdat ikinci defa fethedildi. Bu fetihte padişah bizzat harbe iştirak etmiş, kale kapısı yıkılırken elindeki gürzle o da yardım etmişti. Kalenin fethinden sonra Şiilerin yıktığı İmam-ı A’zam türbesini yeniden inşa ettirdi.

Irak’a göz koyan İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 20 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler. Ancak 29 Mayıs 1916’da Irak ve Osmanlı Kuvvetleri “Selman Pak” meydan savaşında İngilizleri yenerek tamamını esir ettiler. Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlılar bölgeden çekildiklerinden Iraklılar yalnız ve zayıf kaldılar. Bunu farkeden İngiltere 1918’de ordularını Musul’a soktu.

1920’de yapılan son Roma Konferansında da Irak’ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı. 1930’da İngiltere Irak’a sözde bağımsızlık tanıdı. 1933’te de Faysal’ın oğlu Gazi, kral oldu. Irakİkinci Dünya Savaşına girmedi. Ancak bütün İngiliz sömürgeleri gibi savaştan etkilendi.

14 Temmuz 1958’de Irak ordusu, 22 yaşındaki Kral İkinci Faysal’ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyeti ilan etti. Ancak darbeci Abdülkerim Kasım tam bir diktatör olduğundan, Irak’a İngilizlerden fazla bir hürriyet vermedi. Bunun üzerine Sosyalist Arap Baas Partisi aynı senenin 8 Şubatında yönetimi ele geçirdi. 18 Kasım 1963’te işe Arif Kardeşler, karşı darbe ile başa geçti.

Beş sene sonra 30 Temmuz 1968’de de Baas Partisi yeni bir darbe yaparak ikinci defa yönetimi ele geçirdi. Saddam Hüseyin’in başkanlığındaki Devrim Komuta Konseyi ve Sosyalist Arap Baas Partisi bugün de işbaşındadır. 22 Eylül 1980’de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüzbinlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara huzurun, barışın ve düzeninin bozulmasına yol açtı. Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20 Ağustos 1988’de ateşkes imzalandı.

1990 ortalarında Irak orduları Kuveyt’e girerek burayı işgal etti. Bunun üzerine başlayan Körfez Krizi petrol fiatlarının artmasına ve ekonomik dalgalanmalara sebep oldu. ABD-Suudi Arabistan’ın güvenliğini sağlamak için 500.000 asker, birçok Avrupa devleti de Basra Körfezine donanma gönderdi.

Irak’a, Kuveyt’i boşaltmak için verilen sürenin bittiği 16 Ocak 1991 günü, Müttefik güçler askeri harekata başladı. Bir ay zarfında Irak mağlub olarak Kuveyt’ten çekilmek mecburiyetinde kaldı. Ateşkes antlaşması imzalanarak barış görüşmelerine başlandı. Amerika Irak’ın kuzey sınırındaki kürtleri korumak için askeri birlik bulundurmaktadır.


*

Son düzenleyen Blue Blood; 7 Nisan 2007 18:06
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Nisan 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Irak

Sponsorlu Bağlantılar
125px Flag of Iraqsvg

Irak, Osmanlı Devleti'nin çöküşünün ardından Ortadoğu'da kurulmuş olan devletlerden birisidir. Tarih içinde daha önce yaşamış bir Irak devleti veya bir Irak halkı olmamıştır. Irak adı da Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkeze olan uzaklığından dolayı Irak kelimesiyle isimlendirilmesinden gelmektedir.
Osmanlı dönemindeki Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerinin bir araya gelmesiyle Irak oluşmaktadır. Irak 18 ayrı şehirden meydana gelmektedir. Yaklaşık 23 milyon nüfusa sahip olan Irak'ın %97'si Müslüman (%65 Şii, %32 Sünni), %3'ü ise Hıristiyan'dır. Etnik dağılım olarak ise %72-75 Arap, %22-25 Kürt[kaynak belirtilmeli],%8 Türkmen, %2 Asuri ve diğer etnik unsurlardır.

Şiiler Güney Irak'ta yaşarken, Bağdat civarında Sünni Araplar, Kuzey Irak'ta ise Kürt ve Türkmen nüfus yaşamaktadır. Irak'ta çok önemli petrol yatakları mevcuttur. Suudi Arabistan'dan sonra dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülkesidir.

Irak, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış olan Aşağı Mezopotamya bölgesinde kurulmuş bir devlettir. Bugün Irak, Orta Doğu’da yer alan stratejik mevkisiyle, sahip olduğu petrol rezervleri ile Körfez'in önemli ülkelerinden biri durumundadır.

Irak uzun yıllar İngiltere’nin hakim gücü altında idare edilmiştir. İngiltere’nin 1971’de Orta Doğu’dan tamamen çekilmesi ile, bu bölge üzerinde ABD başat güç olmaya başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası Orta Doğu’da etkisini artıran ABD’nin Irak’a özel bir politik ilgisi vardır. Yakın dönem Irak tarihinin ABD tarafından şekillendirildiğini söylemek mümkündür.

Coğrafyası ve Jeostratejisi

Körfez ülkeleri arasında Irak, Suudi Arabistan ve İran’dan sonra 437.072 km² ile en büyük yüzölçüme sahip ülkedir. Arap olmayan dünya ile komşu tek Arap körfez devleti Irak, Kürdistan dağlık bölgesi ile kuzeyde Türkiye, batıda Suriye ve Ürdün, doğuda İran, güneyde Suudi Arabistan ve Kuveyt ile çevrilidir. Irak’ın Körfez ile ilgisi denize çok kısa olan cephesinden kaynaklanır: 924 km² su alanına (kara suları) sahiptir. Bu görünümü ile tipik bir kara devleti olarak Irak, sınırlı bir stratejik derinliğe sahip olan Kuzey Irak’taki dağlık arazi dışında her taraftan savunmasız sınırlarla çevrili ve denize ulaşımı ise yetersizdir. Körfez’in üç büyüklerinden Irak’ın komşuları İran ( 1.458 km), Suudi Arabistan (814 km), Suriye (605 km), Türkiye (331 km), Kuveyt (242 km) ve Ürdün (181 km) ile olan toplam sınır uzunluğu 3.631 km’dir.

Sahip olduğu petrol rezervleri ve tarıma elverişli toprakları ile jeopolitik öneme sahip olan Irak; Saddam Hüseyin’in etkisi ve bölgede (özellikle Irak üzerinde) hakim unsur olan ABD politikaları ile de Orta Doğu ve Körfez’in stratejik hassasiyete ve öneme sahip önemli bir ülkesi durumundadır.


300px Iraq map2


İklimi

İklimini irdelediğimizde Irak’ta, soğuk ve kurak kışlar, sıcak, bulutsuz yazlar görülür. Çoğunlukla çöl olması bu sayılan iklimsel sonuçları doğurur. İran ve Türkiye sınırı boyunca uzanan kuzeydeki dağlık bölgeler, yoğun kar yağışı altındadır. Bazen Orta ve Güney Irak’ta sel görülür. Toz ve kum fırtınaları da diğer doğal afetler arasında yer alır. Çoğunlukla geniş düzlüklerden oluşan bir arazi yapısı vardır. İran sınırında büyük bataklıklar görülür.

Demografik Göstergeler

2000 yılı nüfus tahminlerine göre Irak, 22.7 milyon kişilik bir nüfusa sahiptir. Toplam nüfusun %72’si Arap, %18'ü Kürt, %10’si Türkmen ve geri kalanlar ise Asuri ve diğer etnik gruplara mensuptur. %97’si Müslüman olan halkın geri kalanı diğer dinlere mensuptur. Irak’ın nüfusunda dini grupların dağılımı ise, %65’i Şii mezhebine müntesip Müslümanlar, %35’i Sünni mezhebine müntesip Müslümanlardan oluşmaktadır.

Irak oldukça genç bir nüfusa sahip olup nüfusun %55’i 15-64 yaş grubuna, %42’si 0-14 yaş grubuna, % 3’ü 65 yaş ve üzeri gruba dahildir. Ortalama ömrün yaklaşık 66.5 yıl olduğu Irak’ta bebek ölüm oranlarının yüksekliği ( %6,2 ) önemli bir sorundur. Irak nüfusunun %58‘i okuma yazma bilmektedir. Bu oran erkeklerde %70.7’ye çıkarken, kadınlarda %45’e inmektedir. 2000 yılı nüfus artış hızı %2.86 olarak tahmin edilmiştir. Bu itibarla günümüzde Irak’ın nüfusu verilen nüfus artış hızını dikkate alırsak 23 milyonun üzerinde seyrettiği muhtemeldir.

Tarihi

En eski şark medeniyetlerinin doğduğu Mezopotamya, 633-642 yılları arasında İslam toprakları arasına girdi. Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde, en parlak devresini yaşadı. O zamanlar Bağdat dünyanın en önemli kültür ve ticaret merkeziydi. Irak, 637 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra Hz. Ali döneminde İslam'ın merkezi haline getirilmiş ve başkent Kufa'ya taşınmıştır. Hz. Ali ile Emeviler arasındaki Saffayin savaşı da Irak sınırları içinde olmuştur. Bu savaşın ardında bu bölge günümüze kadar süren farklı mezhep ve etnik grupların mücadelelerine sahne olmuştur. Emeviler döneminden sonra Abbasiler bu bölgeye hakim olmuş ardından 1055 yılından itibaren Selçukluların hakimiyetine girmiştir. 1258 yılından itibaren ise Moğol istilasına uğramış ve iki yüzyıl onların kontrolünde kalmıştır.Tarihi kaynaklar, Dicle Nehri’nin günlerce mürekkep renginde aktığı ve binlerce ciltlik kitabı Basra Körfezi’ ne taşıdığını kaydederler. Ve hatta telef edilen/yok edilen binlerce kitapla ilimde kaç asır geri gidildiği dikkate değer bir nokta olup aynı zamanda bize Bağdat’ ın o günkü ilmi seviyesini gösteren önemli bir husustur. Daha sonraları Akkoyunluların hakimiyetine 1444-1467) giren, 1499-1508 yılları arasında Safevilerin istilasına uğramıştı.Şiilik ve Sünnilik arasındaki fark Safavi devleti döneminde özellikle yaratılmış ve abartılmıştır. Safaviler kendi iktidarlarını bu mezhep farklılığına dayandırıp oluşturmuşlardır. Tarih boyunca Irak, Sünni Anadolu Türkleri ile Şii İran Türkleri arasındaki hakimiyet mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele 1534'te Osmanlıların lehine sonuçlanmış ve ülke 1917'ye kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Abbasi dönemi 750-1258 hariç, 1920’ye kadar süren 2000 yıl boyunca Irak ya başka bir yerde merkezi olan bir imparatorluğa tabi olmuştur,(Umaydiler, Moğollar, İlhanlılar ve Osmanlılar) ya da Doğu Akdeniz ülkeleri ile İran arasındaki sınır bölgesini oluşturmuştur.

Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlının Ortadoğu'dan çekilmesini neden olan bazı yerel isyanlar olmuştur. Bu isyanlarda İngilizlerin kışkırtmalarıyla Mekke Emiri Şerif Hüseyin kullanıldı. Şerif Hüseyin ve oğullarına Osmanlının yıkılmasından sonra kurulacak olan Büyük Arap Devletinin Krallığı vaad edildi. Fakat gerçekler söylendiği gibi değildi. Ortadoğu farklı bir paylaşıma sahne oluyordu. Britanya, Fransa ile yapılan Syces-Picot Antlaşması uyarınca Musul’u, Fransızların Verimli Hilal’ in (Mısır’da Nil nehrinin suladığı alanı,Levant’ı -İsrail’in bulunduğu orta bölüm- ve Fırat’la Dicle nehirlerinin suladıkları alanı kapsar) kuzeyindeki etki alanından uzaklaştırmıştır ve bilahare Milletler Cemiyeti’nin de Filistin ve Irak yönetimini Britanya’ya bir hak olarak tanımasıyla Britanya Nil’ den İndüs’ e kadar kırılmaz bir stratejik üstünlük sağlamıştır.

Sykes-Picot Antlaşması 1916 yılında Fransız ve İngilizler arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma özellikle Ortadoğu'nun bugünkü haline gelmesine sebep olması açısından önemlidir. İngiliz Subay Mark Sykes ile Fransız subay Georges Picot Kahire'de bir araya gelerek masa başında Ortadoğu'yu iki ülke arasında paylaştırdılar. Bu anlaşmaya göre yeni yapay devletler kuruldu. Sykes-Picot hattı denilen bu sınırlar, o dönemin koşullarında Dünyanın iki büyük emperyalist gücü olan İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu'ya bakış açılarını yansıtmaktadır. Fransız ve İngiliz subaylar bölgenin etnikdinsel yapısını göz önünde bulundurmadan sadece kendi çıkarları doğrultusunda harita üzerinde yeni ülkeler oluşturup bazı etnik grupları da parçaladılar. Bu anlaşma sonucunda kurulan devletlerden Irak, Ürdün, Filistin İngiliz bölgesi; Suriye, Lübnan ve Fransız bölgesi oldu.

Irak’ın tarihi gelişimi ekseninde şimdiye kadar aktarılanları kısaca özetlemek gerekirse, Irak, sahip olduğu coğrafi özellikleri itibariyle ovanın müdahaleye açıklığı sonucu muhtelif güçlerin hakimiyetine girmiş, istilalara uğramış, 1534 yılında Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı hakimiyetine dahil edilerek, I. Dünya Savaşı’na kadar uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin bir eyaleti olarak kalmıştır. 1918 yılında Irak, Osmanlı Devleti’nden tamamen ayrılmış ve 1920 yılında yapılan San-Remo Konferansı’nda Milletler Cemiyeti’nin de tanıdığı bir hakla İngiliz manda yönetimine verilmiştir.

Modern Irak

Modern Irak, 1920’de Osmanlıların I. Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle birlikte İngilizlerin Osmanlı eyaletleri olan Musul, Bağdat ve Basra’yı yeni bir politik oluşum olarak değiştirmeleri sonucu, Fırat-Dicle Havzasını kontrolü altına alan ve yakın bir bölge devleti tarafından yönetilmeyen yeni bir oluşumdur.

İngilizler başta ülkeyi bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almışlardır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler tarafından Hz. Muhammet'in soyundan gelen Kral Faysal Irak'ın başına geçirilmiştir. Bu yöntemle İngilizler hem Irak'a tamamen hakim olmak hem de Osmanlının ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamıştır
Kral Faysal başa geçmesiyle beraber yaşanan en önemli gelişme Arap ulusçuluğunun teorisyeni Sati el Hüsri'nin Irak'a getirilmesidir. Onun kurduğu Arap birliğine yönelik eğitim sistemi özellikle Şii grupların tepkisini toplamıştır. Kral Faysal güçlü ve bağımsız bir Irak kurabilmenin yolunun güçlü bir ordudan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle bu tip bir ordunun oluşması için çalışsa da Iraklı Kürtler ve Şiilerin olumsuz tavrıyla karşılaşmış ve askere almalarda daima sorunlar çıkartmışlardır. Her iki topluluk da Sünni Araplara asker olarak hizmet etmeyi reddetmişlerdir.

İlerleyen yıllarda Sünnilerle Şiiler arasındaki entegrasyon süreci yaşanmış karşılıklı evlilikler ve ticaret ilişkileri olmuştur. 1928 gelindiğinde 88 kişilik Irak parlamentosunda 26 Şii üye vardı. 1930 yılında Irak hükümeti bağımsız bir devlet olma yolunda İngiltere ile 25 yıllık bir anlaşma imzalarken, 1932 yılında Irak Milletler Cemiyetine bağımsız bir devlet olarak katıldı. 1933 Kral Faruk'un ölümünün ardından ülkede dinsel ve etnik çatışmalar arttı.

1935'te İtalyanların Habeşistan'ı işgali Ortadoğu ülkeleri arasında özellikle güvenlik endişesinin oluşmasına sebep olmuştur. İtalyanların kuzey Afrika'da kurduğu bu hakimiyeti Yemenle yaptığı anlaşmayla Kızıl Denizin çıkışını kontrol eder hale gelmesiyle Ortadoğu'ya taşımayı planlıyordu. Bu nedenle Ortadoğu ülkeleri arasında Sadabat paktı kuruldu.

İkinci Dünya savaşı yıllarında hakim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerinde de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hakimiyeti kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye'yi geçerek Irak'taki yandaşlarına yandım edip, buradaki İngiliz hakimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya'ya dönmesi, Türkiye'nin işgali ve Irak'a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak'ı da Almanya'ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de Irak yönetimi Türkiye'yi örnek alarak aynı politikaları izlemiş ve savaşa girmemiştir.

1936 yılında Kürt kökenli bir Albay olan Bekir Sıtkı liderliğinde bir darbe gerçekleşti. 1941'de ise Mayıs harekatı olarak bilinen ikinci bir darbe oldu. 1945 yılında Arap ülkeleri bir araya gelerek, bir Arap Birliği örgütü kurdular. Arap Birliği harekatı Arap ülkeleri arasında milliyetçilik duygularının da artmasına sebep oldu. Bunu sonucu olarak da Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan bir tek ülke olarak birleşme düşüncesi ortaya atıldı. Arapların birleşme düşüncesini özellikle İngiltere destekliyordu. Bu birleşme ile İngilizler, Suriye ve Lübnan'daki Fransız hakimiyetini kaldırarak bu bölgeleri de kendi hakimiyeti altına almayı amaçlıyorlardı. Diğer güçlü bir Arap ülkesi olan Mısır'da bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Onun endişesi ise Arap dünyasının en büyük ülkesi olma özelliğini yitirecek olması idi. Ortadoğu'da İngilizlerin etkisinin zayıflaması, İsrail devletini kurulması, Mısır'ın muhalefeti gibi nedenlerle bu birlik fikri hayata geçirilemedi. 1960'lı yıllarda Mısır ve Suriye'nin birleşmeleri dışında Arap ülkeleri arasında bir birleşme yaşanmadı.

İsrail'in kurulması ile Arap Türkiye ilişkileri yeni bir dönem girdi. ABD'nin etkisi ile Türkiye'nin İsrail devletini tanıması Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı. Türkiye bu tepkileri azaltmak ve yeni müttefikler bulabilmek için Irak'la yakınlaşmaya çalıştı ve ABD ve İngiltere'nin aktif katılımlarıyla Bağdat Paktını imzalandı.
İkinci Dünya savaşı sonrası Dünya üzerindeki güç dengelerinde büyük değişmeler yaşandı. İngiltere hakimiyetini yitirirken ortaya çıkan boşluğu ABD ve Sovyetler doldurmaya başladı. Irak ise bu dönemde Sovyetler Birliği yanında yer aldı.
1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile Krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Irak bu darbenin ardından Bağdat Paktı'ndan çekildiğini açıkladı. Irak'ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllardır.

Irak'ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu'daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak'taki bu darbeden etkilenen Suriye'de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu'nun tamamen Sovyet Rusya'nın hakimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan'a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün'deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti.

Ortadoğu'nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye'nin Irak ve Suriye'de yaşanan darbelerin ardından ABD'nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta.

8 Kasım 1963'te Baas Partisi mensupları ve ordudaki milliyetçileri darbe girişiminde bulundular. Fakat General Abdülselim Arif yeni lider oldu ve ülke genelinde komünist avı başlatıldı. 17 Kasım 1968'de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. General Hasan el Bekir Cumhurbaşkanı oldu.


Baas Hareketi

Baas Arap dilinde yeniden diriliş anlamına gelmektedir. 1940 yılında Suriye'de kurulan bu hareketin ilk teorisyenleri Ekrem Havrani ile Michel Eflak'tır (Eflak, Suriyeli bir Hıristiyan ve bu ideolojinin efsanevi lideridir). Baas ideolojisi, amaç olarak Ortadoğu'da tek bir Arap devleti kurulmasını benimsemiştir. Partinin sloganı Birlik, özgürlük ve sosyalizm idi. Parti ideolojisi Parti birliğine ve dış baskılara karşı durmaya dayanıyordu. Baas hareketi Suriye'de ortaya çıkmışsa da, Irak'ta da taraftar bulmuştur. Baas Partisi Suriye ve Irak'ta yaptıkları devrimlerle iktidarı ele geçirmişlerdir. Saddam Hüseyin ve Hafız Esad Baas akımının son temsilcileridir.

Temmuz 1979'da ise Saddam Hüseyin, Hasan El Bekir'i devirerek cumhurbaşkanı oldu.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan Soğuk Savaş tüm dünyayı iki kampa ayırmıştı. 1980'li yıllar Sovyetler'in çözülme sürecine girmesine ve Soğuk Savaşın sonuçlanmasına sahne oldu. İki kutuplu bir dünyadan tek kutuplu bir dünyaya doğru etkinlik haritası tekrar çizilmeye başlanması, Ortadoğu'ya da yansıdı.
Ortadoğu'yu etkileyen bir diğer önemli gelişme de, 1979 yılında İran'da yaşanan İslam Devrimi oldu.

Sosyo-Kültürel Dokusu

Resmi dili Arapça olan ülkenin diğer konuşulan dilleri: Kürtçe (Kürt bölgelerinde resmi dil), Asurice, Ermenice’dir. Etnik bir çeşitlilik arz eden Irak ağırlıklı olarak Araplar’dan oluşmakta ve ilaveten Kürt, Türkmen, Asuri ve diğer etnik gruplar da bulunmaktadır. %97’si Müslüman ( %60.65’i Şii, %32.37'si Sünni ) olan ülkenin geri kalan yüzdesinde Hıristiyan ve diğer dinler yer alır.

Irak’ın diğer Arap ülkeleri ile karşılaştırıldığında geniş bir kentli orta sınıfa ve göreceli bir kalifiye işgücüne sahip olması dikkatleri çeker. Irak, Arap ülkeleri arasında, Mısır'dan sonra en fazla bilgiye sahip olan ülke konumundadır.

Etnik Yapı

Irak Türkmenleri, Irak'ta yaşayan Türklere 1959 yılından sonra, Irak Devleti tarafından Türkiye ile olan kan ve kültür bağlarını unutturmak için,resmi olarak Türkmen denilmiştir. 1918'de sona eren Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'den koparılarak, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren Türklere, uzun yıllar Türkler diye söz edilmiştir.

Türkler, Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti tarafından da Türkmenler olarak ifade edilmişlerdi.Irak'ta cumhuriyet dönemini başlatan Abdülkerim Kasım yönetimi de, Türklerin Türkmen olduklarını, bu bakımdan Irak'taki Türk topluluğunun Türkiye değil, Orta Asya kökenli olduklarını göstermeğe çalışmış ve güya Irak'taki Türkmenlerin Türkiye ile olan soy ve kültür bağlarını böylece kesmeye çalışmışlardır.

Irak'ta İlk Türkler

Türklerin Irak'a ilk girişleri 674 tarihlerine kadar uzanmaktadır. Emevî Halifesi Muaviye tarafından Horasan'a gönderilen Ubeydullah bin Ziyad 20.000 kişilik ordusu ile Ceyhun Nehri'ni geçerek, Buhara'ya yönelir. Beykenti de geçen komutan Ubeydullah'ın Buhara'ya yaptığı saldırılar karşısında, Buhara prensesi Hatun1 emrindeki Türk kuvvetleri ile şiddetli çarpışmalardan sonra sulh yapmak zorunda kalır. Böylece Ubeydullah sulhtan sonra, yanına aldığı Türk askerlerini Irak'a götürerek, Basra'ya yerleştirir. Tarihi kaynaklar, Basra'ya yerleştirilen Türk askerlerinin 2000 kişi kadar olduklarını belirtmektedir.

Ayrıca ünlü oryantalist J. H. Kramers, "12. yüzyılda Kerkük civarının, başkenti Erbil olan Türk beyliği Begtekinliler'in idaresinde" olduğunu İslam Ansiklopedisi'nde belirtmek suretiyle, bölgedeki Türk varlığının Osmanlı Devleti'nden önceye dayandığını vurgulamaktadır.

İngiliz İşgali ve Türkmenler

Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, istilacı güçlere karşı mücadele etmek için, hemen harekete geçmişlerdi. Anadolu toprakları üzerinde yürütülen Milli Mücadele'ye paralel olarak başlayan, bölgedeki hareketler, gücünü yine Anadolu'dan alıyordu. İlk olarak, İngilizlerin, halkı Osmanlı devleti aleyhine kışkırtmalarını önlemek için, acil biçimde önlemler alınmağa başlandı. İngilizlerin bölgedeki siyasi hakimleri, para vererek elde ettikleri bazı aşiret reislerini yanlarına çekmek için büyük gayret gösteriyorlardı. Buna karşılık, Türklerin ileri gelen liderleri, İngilizlerin bu gayretlerini boşa çıkarmak için, olağanüstü çaba harcıyorlardı. Bunların arasında Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayılan din alimi [[Küçük Molla Efendi[[ (1867-1943)'nin, halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet eden ve işgalcilerin propagandalarına karşı uyanık olmağa yönelik konuşma ve sohbetleri, büyük etki yapıyordu.

Türkmen Nüfusu

Irak Türkmenleri, Irak'ın kuzeyinden itibaren Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tuzhurmatu, Kifri, Kara Tepe, Hanekin, Mendeli ve Bağdat'ın güney doğusunda bulunan Bedre'ye kadar uzanan bir şerit üzerinde yerleşmektedir. Türkmenlerin nüfusu, devletin asimilasyon politikası doğrultusunda hem gizli tutulmuş, hem de gerçeği yansıtmamaktadır.Halen %13 civarında nüfusa sahiptirler.

1958 yılında Bağdat'ta yayınlanan (The Iraqi Revolution 14 th July Celebrations Committee) adlı kaynağa ve 1987'de Londra'da Inquiry Dergisi'nde yayınlanan "The Forgotteen Minority:The Turkomans of Iraq " adlı makaleye göre 1957 yılında yapılan sayımda Irak' ta 600.000 Türkmenin yaşadığı belirtilmiştir. Bu kaynaklara göre Irak'ın % 8,94'ü Türkmen’dir. Daha sonra Irak'ta yayınlanan resmi kaynaklar ise Türkmenleri % 2 olarak göstermiştir. Türkmenlerin gerçek oranı % 13'tür. Irak'taki Türkmen nüfus bugün ise 2-2.5 milyondur.

Irak Kürdistanı Bölgesi

Kürdistan terimi ilk olarak 11. yüzyılda Selçuklular tarafından kullanılmıştır. Coğrafi anlamda, Kürtlerin yaşadıgı, Toros ve Zaros dağlarının kesiştiği, Yukarı Mezopotamya'yı da içine alan, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi, Iran'ın Kordestan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletlerini tamamen veya kısmen kapsayan coğrafi bölgeyi tanımlamak için kullanılsa da Türkiye'de ülkeyi bölme amaçlı kişilerce de imalı olarak kullanılabildiği için Yargıtay'ın yakın zamanlarda aldıgı kararlara kadar, "Kürdistan" kelimesinin kullanılması ülkenin doğusunda bir bağımsızlık talebinin ifadesi olarak değerlendiriliyor ve koğuşturmaya tabi tutuluyordu.

Günümüzde Irak Kürdistanı Bölgesi, siyasi bir bölgenin sınırlarını çizmekten çok cografi-kültürel bir bölgenin sınırlarını çizmektedir.

Kürdistan terimin kullanımının tarihçesi

Osmanlı döneminde "Kürdistan" kelimesi imparatorlukta Kürtlerin çogunluk halinde yaşadığı bölgeleri nitelendirmek için resmi düzeyde kullanılıyordu. Örneğin; 1847Kürdistan Madalyası adını taşımaktadır. yılındaki Bedirhan isyanının bastırılmasında yararlık gösterenler için ihdas edilen madalya
Cumhuriyet döneminde, Lazistan gibi, diğer bütün etnik takılarla oluşturulan yerel adlar gibi "Kürdistan" da resmi kullanımdan kaldırıldı ve sözkonusu bölge cografi yön isimleriyle (Şark, Doğu, Güneydoğu) adlandırılmaya başlandı.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Irak ve Irak Tarihi

Fizikî Yapı

Irak fizikî yapı bakımından genelde dört bölgeye ayrılır:Bunlar, kuzey ve kuzeydoğuyu kaplayan dağlık bölge; bu bölgenin güneyinde yeralan,Basra Körfezi kıyısındaki bataklıklar; güney ve batıdaki çöllerle sınırlanmış olanMezopotamya arâzisi ve Ürdün, Suudî Arabistan,Güney Suriye sınırlarına yakın bölgelerden başlayarak komşu ülkelerin içlerine doğru uzanan step ve çöllerdir.Ülkenin en büyük platosu kuzeyde bulunan Cezire’dir.Yine kuzeydeki Alp-Himalaya dağ dizisi üyeleri Zagros Dağları Irak’ın en yüksek bölgeleri olup, 5605 m’ye kadar yükselirler. Dicle ve kolları, Fırat,Irak ve Mezopotamya’nın hayat kaynağıdır. Bu iki ırmak bölgeyi suladıktan sonra,Basra Körfezine 150 km kala Şattülarap su yolunda birleşirler. Bu yol Irak’ın en önemli limanı olanBasra’yı körfeze bağladığından çok önemlidir. Dicle ve Fırat yüzyıllardan beri Türkiye ve Suriye’den,Irak’ın kuzeyinden taşıdıkları topraklarla denizi doldurarakAşağı Mezopotamya’nın ucundaki deltanın alüvyonal özellikte çok verimli bir ova hâline gelmesine sebep olmuşlardır. Ülkenin diğer önemli akarsuları Büyük Zap, KüçükZap ve Uzuym nehirleridir.Ülkede çok sayıda göl bulunmasına rağmen, tam bir göl özelliği göstermezler. Bir çoğu yağmur suyu ile dolan sathî (yüzeysel) çukurluklardır. Basra Körfezine yakın göllerin çoğu da sazlarla kaplı bataklıklar hâlindedir.Irak’ın en büyük gölü Şattülarap su yolu ile Fırat Nehri arasındaki Hürülhammar Gölüdür.

İklimi

Irak’ta iklim kış-yaz mevsimleri ve güney-kuzey bölgeleri arasında büyük değişiklik gösterir.Yaz mevsimi güneyde uzun, sıcak ve kuraktır.Sıcaklık bölgede ortalama 46°C’yi bulur. Kuzeyde ise serince ve kısa sürer. Kış mevsimi ise güneyde kısa sürer ve serin geçer.Kuzey bölgelerde ise kış çok karlı ve uzundur. Bu bölgelerde kış aylarındaki sıcaklık ortalaması sıfırın altındadır. Yağış ise ülke genelinde kış aylarında olur.Mezopotamya’da senelik ortalaması 178 mm olan yağış, dağlık bögelerde 1016 mm’yi bulur.Yağışlar güneyde yağmur, kuzeyde kar şeklinde olur.Çöl bölgelerinde ise ancak dünyâ çapında büyük bir kış olduğu zamanlarda kısa süreli yağışlar tesbit edilmiştir.

Tabiî Kaynaklar

Irak bitki örtüsü bakımından da iklime bağlı olarak bölgelere göre dağişiklik gösterir. Dağlık bölge, yamaçlarda çam, meşe, fıstık ağaçları, daha yukarılarda diken ve çalılıklarla kaplanmıştır.Suriye sınırı yakınlarındaki kısımlarda bir iki yıllık cılız bitkilere rastlanır.Güneydeki steplerde bozkır bitkileri, çöllerde ise dikenli bitkiler görülür. Aşağı Mezopotamya’nın bir kısmı ve Basra Körfezi kıyısı bataklık özelliği gösterdiğinden buralar söğüt, kavak ağaçları, yeşillikler, su otları ve sazlarla kaplıdır.

Ülkedeki vahşî ve yabânî hayvanların en bol bulunduğu yerler dağlardır. Buralarda çakal, sırtlan ve yabânî tavşana rastlanır.Çöllerde çölyılanı, çölfâresi,Dicle ve Fırat gibi büyük ırmak boylarında ise kurbağa, yılan ve yabânî ördek görülür.

Irak’ın en önemli tabiî kaynağı petroldür.Petrol, Kerkük,Musul ve Basra olmak üzere üç bölgeden çıkarılır.Ülkenin senelik petrol istihsali 31 milyon varil civârındadır.Kuzeyden çıkarılan petrol, petrol boru hattı ile Suriye’nin Baniyar,Lübnan’ın Trablus-şam limanlarına ve ülkemizin Yumurtalık tesislerine pompalanır.Güneyden çıkarılan petrol ise körfez kıyısındaki limanlardan borularla sevk edilir.

Irak’tan çıkarılan, değeri petrolle yakın diğer bir tabiî servet kükürttür. Bunu, senede 12 bin ton çıkarılan asbest takib eder.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Irak, ender rastlanacak bir târihe sâhib olduğundan ülke nüfûsunu meydana getiren gruplar da kendisine has özellikler gösterir. Birinci Dünyâ Savaşı sırasında 2,5 milyon olan ülke nüfûsu % 35’lik artış oranı ile günümüzde 17.215.000’e ulaşmıştır.Halkın % 80’i Araptır. Geri kalan % 20’lik kısmı, kuzey bölgelerde yaşayan Kürtler,Kerkük ve Musul’daki Türkler ve çeşitli yerlerde yerleşmiş bulunan Ermeni, Yahûdi, Yezîdi, Süryâni ve Asurî azınlıklar teşkil eder. Türkler okullarında Türkçe öğretim yapabilme, diğer azınlıklar da bâzı konularda özerk davranabilme hakkına sâhiptir. Arapça resmî dil olması ve halkın büyük çoğunluğunun Arap olması sebebiyle en çok konuşulan lisandır.IrakArapçası yazıda modern, telaffuzda mahallî sitili benimsemiştir. Arapçayı, sırasıyla Kürtçe, Türkçe ve Ermenice tâkip eder.İngilizce ise en çok kullanılan batı lisanıdır.

Halkın çoğu Müslümandır.Müslüman olan Araplar, Türkler ve Farslar toplam nüfûsun % 95’ini meydana getirirler. 1960’a kadar Müslüman toplumunun yarısına yakını Şiîydi. Ancak bu yıllarda çeşitli siyâsî sebeplerden dolayı ülkeden fazla miktarda Şiî çıkarıldığından bugün ülkede sâdece Kerbelâ ve Necef civârında Şiî bulunmaktadır. Hıristiyan toplumu da, Katolik olan Musul’daki bir kısım Araplar, Ortodoks olan Ermeniler, kendi kiliselerine bağlı olan Süryâni ve Yezidiler meydana getirir. Ülkedeki diğer iki dînî grup ise Yahûdîler ve ilkel dinleri olan Asurîlerdir.

Ülkede eğitim parasız ve mecbûriyet olmadan yürütülmektedir. İlk ve Orta öğretim seviyesi komşu ülkelere nazaran düşüktür. 1959 senesinde başlatılan okuma yazma seferberliği ile okur-yazar oranı 1979’da % 30’a çıkmış, günümüzde ise % 40’ı aşmıştır.

Siyâsî Hayat

Irak, tek partili cumhuriyet sistemi ile yönetilmektedir.Ülke idâresinin görüşüldüğü 250 kişilik bir meclis vardır. Seçimler tek parti ve tek liste ile yapılır.Cumhurbaşkanı 1968 ihtilâlini yapan Devrim Komuta Konseyinin başkanlığına 1979’da getirilen Saddam Hüseyin’dir.

Irak’taki idârî taksimât, Osmanlılar zamânındakinin devâmı olup, batı sistemlerinden hemen hiç etkilenmemiştir. 16 şehrin en önemlileri Bağdat, Basra, Kerkük, Musul,Necef,Kerbelâ, Hillâ ve El-Kâzimeyn’dir. Şehirlerin başında, ülkemizdeki vâliye karşılık olan mutasarrıflar bulunur. Şehirlerden sonra kaymakamların idâre ettiği kazâlar gelir.Nâhiyeler ise, müdürlerin yönettiği köyden büyük yerleşim merkezleridir.Köy idârecisi olan muhtarlar genellikle halk tarafından işbaşına getirilir.

Ekonomi

Tarım:Irak petrolünün keşfine kadar, ülke tamâmen bir tarım ülkesi idi. Tarım eskisi gibi olmamakla berâber bugün de önemini korumaktadır.Petrolden elde edilen gelirin büyük bir bölümü tarımın modernizasyonunda kullanılır. Tarım arâzileri genelde Mezopotamya bölgesi ve büyük ırmaklar boyunda toplanmıştır. Ancak buralardaki yüksek vasıflı topraklardan gerektiği kadar faydalanılmamaktadır.Ülkenin 430.000 km2’ye yakın olan arâzisinin % 43’ü tarıma elverişli olmasına rağmen, ancak % 8’inden düzenli olarak faydalanılmaktadır.

Irmak boylarındaki vâdiler ve kuzeydeki yaylalar daha çok tahıl, tütün ve meyve üretimine elverişlidir. Daha güneydeki bölgelerde ise buğday, arpa, mısır, pirinç, susam, fındık, sebzeler, meyveler, tütün ve afyon yetişir.Hurma hemen hemen bütün bögelerde yetişen millî bir üründür.Irak tek başına dünyâ hurma üretiminin yüzde yetmiş beşini karşıladığından, hurma ekonomiye en büyük katkısı olan tarım ürünüdür.

Hayvancılık ve tarım: Irak halkının hayâtı ile büyük ölçüde parelellik gösterir.Sığır, eşek, katır kuzey bölgelerinde; deve, Asur arâzisi, çöller ve Mezopotamya’nın bir bölümünde; koyun Mezopotamya’nın batısında yetiştirilir. Ülkedeki büyükbaş hayvanların sayısı toplam dört milyon, küçükbaşlarınki ise üç milyon civârındadır.

Balıkçılık: Daha çok kuzey bölgelerin merkezî kısımlarındaki ırmaklarda gelişmektedir. Irmak ve göllerde sazan balığı, ve tatlısu balıkları bulunur. Daha önceleri balıkçılık körfez kıyısında da önemli bir geçim kaynağı iken savaş ve savaşın sonucu olan deniz kirlenmesi buradaki balık neslini tüketmiştir.

Sanâyi: Irak’ta çıkarılan petrolün mühim bir kısmının ham olarak ihraç edilmesine rağmen, sanâyinin en önemli kolu petrol rafinerizasyonu vepetro-kimyâdır. Petrol rafinerileri Bağdat, Basra, Kerkük ve Musul’da; petro-kimyâ tesisleri ise,Bağdat’ta bulunur.Sanâyiin bu kolunda genelde Rus teknolojisi kullanılmaktadır.Petrolü pamuklu, yünlü ve ipekli dokuma tâkib eder. Tekstil sanâyii Bağdat, Musul ve Hilla’da toplanmıştır.Yakın târihte büyük ilerleme gösteren diğer sanâyi dalları, çimento ve sun’î gübre üretimidir. Konserve, şeker, sigara, nebâtî yağ ağaç ürünleri imâlatı da tarıma bağlı olarak gelişmektedir.Ülke diğer birçok sanâyi kolunda olduğu gibi tarım araçları ve otomotiv sanâyiinde de Sovyet teknolojisinden faydalanmaktadır. Körfez savaşı ile sanayi ve ekonomik durumu güçlüklerin içine düşmüştür.Memleket bir baştan bir başa harap olmuştur.

Ticâret:Irak’ta ülke içi ticâret eski metodlarla yapılmakta, nakliye ve tabiat şartları sebebiyle her bölge kendisini beslemek zorunda kalmaktadır. Dış ticâret ise yeni yeni gelişmeye çalışmaktadır. İhrâcatında büyük payı ham petrol tutar. Bunu hurma ve çimento izler. İthâlat ise daha çok teknoloji transferi ve ağır sanâyi ürünleri şeklinde olmaktadır. Önemli ithâl ürünleri makina, araç, yiyecek maddeleridir.

Ulaşım:Irak’ta ulaştırma genelde karayolu ile yapılır. En önemli yollarıconfusedınırları ve petrol bölgelerini Bağdat’a bağlayan yollardır.Karayollarının toplam uzunluğu 33.238 kilometredir.Ülke içi ulaşımda demiryolu ikinci sırayı alır. 1914’te yapılmaya başlanan demiryolları bugün 2439 km uzunluğa ulaşmış olup, hemen hemen bütün büyük şehirleri birbirine bağlar. Büyük ırmaklar ve sun’î su yolları da şartların uygun olduğu zamanlarda ulaşımda önemli yer tutabilmektedir . Irak, Basra körfezinde sâdece 100 kilometrelik bir kıyısı olmasına rağmen her türlü deniz vâsıtasına hizmet verebilecek iki büyük limana sâhiptir. Bunlar körfez kıyısındaki Ümm-ül-Kasr ile Şattülarap su yolu kıyısındaki Basra limanlarıdır.Ülke içi ulaşımda havayolu konusuna önem verilmemesine rağmen,Bağdat ve Basra milletlerarası hava trafiğinin mühim durak yerleridir.

Irak'ın İşgali

ABD ve Birleşik Krallık öncülüğündeki koalisyon kuvvetleri Irak'ı kitle imha silahlarından arındırmak ,Saddam Hüseyin'in teröre verdiği desteği kesmek ve Irak Halkını özgürleştirmek gerekçeleriyle Irak'taki Baas Rejimi'ne karşı saldırıya geçti.20 Mart 2003'te başlayan hava saldırısı ve onu takip eden kara harekatı sonunda 9 Nisan 2003'te başkent Bağdat'a giren koalisyon güçleri Saddam Hüseyin iktidarını devirdi.15 Nisan'da Irak tümüyle koalisyon güçlerinin denetimine geçti.
Edd-iTöR - avatarı
Edd-iTöR
Ziyaretçi
25 Haziran 2008       Mesaj #4
Edd-iTöR - avatarı
Ziyaretçi
bu da ıraktan görünüm
wwwyeniresimcom irak resimleri
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
1 Kasım 2008       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
IRAK, Ortadoğu'da yer alan bir ülkedir. Kuzeyde Türkiye, batıda Suriye ve Ürdün, doğuda îran, güneyde Suudi Arabistan ve Kuveyt, güneydoğuda Basra Körfezi'yle çev­rilidir. Irak'ın Basra Körfezi'nde dar bir kıyı şeridi vardır. Fırat ve Dicle ırmakları ülkeyi kuzeybatıdan güneydoğuya doğru boylu boyunca geçerek, Basra Körfezi'ne 160 km kala birleşir ve ŞattüT-Arap adını alır. Irak, eskiçağda Mezopotamya denen ve uygarlı­ğın beşiği olarak bilinen bölgededir. Mezopo­tamya Yunanca mesos (orta) ve potamos (ırmak) sözcüklerinden türetilmiştir; "iki ır­mak arasında yer alan bölge" anlamına gelir
Ülke doğal özellikleri bakımından üç böl­geye ayrılır: Dicle-Fırat havzası, kuzeydoğu yaylaları ve güneybatı çölleri. Ülkenin yakla­şık yarısını kaplayan Dicle-Fırat havzası ku­zeybatıdan güneydoğuya uzanır. Fırat Irmağı Suriye topraklarından gelir, geniş bir vadi içinden geçerek Irak'a girer. Türkiye toprak­larından gelen Dicle ise, Musul'a kadar kıv­rımlı bir çığır izleyerek Küçük Zap ve Büyük Zap ırmaklarıyla birleşir, daha sonra geniş bir yatak içinde akar. İki ırmak arasındaki bölge ırmakların sürükleyip getirdiği verimli top­raklarla örtülüdür. Kuzeybatıda yer alan boz­kırlar ve küçük sıradağlarla kaplı el-Cezire bölgesi Dicle ve Fırat vadilerini Anadolu'dan ayırır. Bağdat dolaylarında birbirine iyice yaklaşan Dicle ve Fırat yeniden birbirinden

IRAK'A İLİŞKİN BİLGİLER
YÜZÖLÇÜMÜ: 438.317 km2.
NÜFUS: 16.630.000 (1988).
YÖNETİM: Tek meclisli, tek partili cumhuriyet.
BAŞKENT: Bağdat.
DOĞAL YAPI: Fırat-Dicle havzası kuzeybatıdan güney­doğuya doğru uzanır. Fırat'ın batısında çöl bölgesi, kuzeydoğuda dağlık bölge yer alır. Basra Körfezi'nin kuzeyinde dar bir kıyı şeridi vardır.
ÖNEMLİ KENTLER: Bağdat, Basra, Musul, Erbil, Süley-maniye, Kerkük, el-Amare.
DIŞARIYA SATILAN BAŞLICA ÜRÜNLER: Besin madde­leri, kauçuk, kâğıt ve gübre.
EĞİTİM: İlk ve ortaöğrenim parasız olmakla birlikte okuryazar oranı düşüktür.
Dicle'nin doğusundaki dağlık alan Türkiye-İran sınırına doğru basamaklar biçi­minde yükselir. Burada ülkenin en yüksek noktası olan Revandiz Dağı (3.658 metre) yer alır. Güneybatıdaki çöl bölgesi Fırat düzlük­lerinden başlayarak Arabistan'ın içlerine doğ­ru yumuşak bir eğimle yükselerek uzanır.
Irak'ta iklim serttir. Yazlar çok sıcaktır. Kuzeyden gelen kuru rüzgârlar toz fırtınaları­na neden olur. Geceleri hava serinler; ne var ki, ırmak kıyılarında nem oranı çok yüksek olduğu için sıcağa dayanmak zordur. Kışlar soğuk geçer. Kuzeydeki dağlara bol kar ya­ğar. Soğuk kuzey rüzgârları bir engelle karşı­laşmadan Basra Körfezi'ne kadar ulaşır. Kış­ları güneydoğudan esen ılık ve nemli rüzgâr­lar yağış getirir.
Kurak iklimin egemen olduğu yaylalarda bodur çalılar ve dikenli bitkiler yetişir. Batak­lıklar uzun otlar ve sazlarla kaplıdır. Irmak boylarında söğüt ve kavaklardan oluşan kü­çük orman kümelerine rastlanır. Zağros Dağ-ları'nda seyrek meşe ormanları vardır. Hay­van varlığı önemli ölçüde azalmıştır. Deveku­şu ve yaban eşeği artık yok denecek kadar azdır. Aslan soyu ise yüzyılın başında tüken­miştir. En çok rastlanan hayvanlar çakal, sırtlan, yaban domuzu ve ceylandır. Bataklık­larda ve ırmak boylarında susamuru, kerten­kele ve yılanlar vardır. Irak'a leylek, pelikan ve balıkçıl gibi çok sayıda göçmen kuş uğrar.

Nüfus

Ülke nüfusunun dörtte üçü Arap'tır. Araplar ülkenin orta ve güney bölgelerinde yaşarAzınlıklar arasında en büyük grup kuzey ve kuzeydoğudaki dağlık bölgelerde yaşayan Kürtler'dir. Resmi dil Arapça'dır. Öteki azın­lıkları Türkler, Türkmenler, Yezidiler ve Mandayyalar oluşturur. Ülke nüfusunun bü­yük bir bölümü Müslüman'dır. Müslümanlar arasında Şii mezhebinden olanlar çoğunlukta­dır. Hıristiyanlar'ın toplam nüfus içindeki oranı yüzde 3,5'tur.
Irak'ın başlıca kentleri, her ikisi de Dicle üzerinde kurulu olan başkent Bağdat ve Musul, liman kenti Basra, aşağı Dicle kıyısında el-Amare ve kuzeydoğuda bir petrol kenti olan Kerkük'tür.
Irak tarih boyunca birçok uygarlığın beşiği olmuştur. Bilinen en eski uygarlıklardan biri­ni kuran Sümerler buraya İÖ 400'lerde yer­leştiler. Onları Babilliler, Asurlular ve Persler izledi.
Irak'ın başlıca kentleri, her ikisi de Dicle bir alana yayılmıştır. Babil, Ninova, Ur ve Bağdat yakınlarındaki Ktesiphon (Medain) gibi eski kentlerde yapılan kazı ve araştırma­lar bu uygarlıklara ilişkin önemli bilgiler sağlamıştır

Tarım ve Sanayi

Irak'ta halkın temel uğraşı tarımdır. Eski uygarlıklar döneminde kanallar açılarak ır­maklardan sulama işinde yararlanılmıştı. Ne var ki, ortaçağda bu ileri tarım ülkesi geriledi. Kanallar bakımsızlıktan işe yaramaz oldu. Son 50 yıl içinde büyük sulama projeleri gerçekleştirildi. Bugün ülkenin üçte birinde sulama ile tarım yapılır.
Ekime elverişli alanların büyük bölümü Dicle ve Fırat vadilerirıdedir. Burada yetiştiri­len başlıca ürünler buğday, arpa ve mısırdır. Aşağı Fırat ile Dicle' lin bataklık kesimlerin-
el-Kut yakınlarında Dağları eteklerinde
ve domates yetiştirilir.
Irak dünyanın en büyük hurma üreticilerin­den biridir. Hurma en çok Şattü'l-Arap'ın iki yanında uzanan gemiş ve sulak alanlarda yetiştirilir Tarımla uğraşan çiftçilerden başka, çbllerdeki vahalarda ko­naklayan, koyun, keçi ve deve yetiştirerek geçinen göçebe toplu uklar da vardır. Bunlara Bedevi denir. Bedev 1er kerpiç evlerde ya da keçi kılından yapılma çadırlarda yaşarlar.
sığır besleyen Irak öbür satar.
Irak'ta petrol tanrımdan da önemlidir. 1972'de petrol sanayisi kamulaştırılmıştır. En büyük petrol yatakları Kerkük'te, Zubeyr ile Rumeyle arasında ve kuzeyde Musul yakınla­rında Ayn Zala'dadır. Petrol ve doğal gaz Irak'ın en büyük zenginlik kaynağıdır. Çıkarı­lan petrolün bir bölümü iç tüketimde kullanı­lır, geri kalan ham petrol başta Suudi Arabis­tan olmak üzere öteki ülkelere satılır.
Sanayi 1950'lerden sonra gelişmeye başla­mıştır. Petrokimya, | çimento, demir, tuğla, gübre, şeker, pamiklu ve yünlü dokuma sanayileri vardır. Dicle ve kolları üzerindeki hidroelektrik ve termik santrallardan elektrik elde edilir.
Irak demiryoluyla Türkiye ve Suriye'ye, karayoluyla Ürdün, Türkiye ve İran'a bağla­nır. Ülkenin gelişmemiş kesimlerinde ulaşım hâlâ deve ve eşek gibi binek hayvanlarıyla sağlanır. Ülkenin başlıca limanları olan Basra ve Kuveyt sınırındaki Ümm Kays İran'la yapılan savaş sırasında büyük zarar görmüştür. Büyük gemiler Şattü'l-Arap'tan 100 km kadar içeriye girebilir. Fırat ise yalnızca küçük tekne­lerle ulaşıma elverişlidir. Bağdat ve Basra'da uluslararası havalimanları vardır.

Tarih

I. Dünya Savaşı'na (1914-18) kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğinde olan Irak
1918'den sonra İngilizler'in eline geçti. İngi­lizler Araplar'la Kürtler arasında baş gösteren milliyetçi hareketleri sert önlemlerle bastırdı­lar. Şam'da bağımsız bir Arap devleti kurma girişimi Fransızlar'ca engellenen Emir Faysal İngilizler'e sığındı. Güdümlü bir krallık kur­mak isteyen İngilizler Emir Faysal'la anlaş­maya vardılar. Faysal 1921'de Irak kralı olarak tahta çıktı.
Irak 1932'de İngiliz manda rejiminin sona ermesinden sonra bağımsız bir ülke olarak Milletler Cemiyeti'ne girdi. Faysal'ın ölümün­den sonra tahta çıkan Kral Gazi döneminde ülke siyasal karışıklıklara sahne oldu. 1935'te Kerkük petrol yatağını Akdeniz'e bağlayan boruhattı açıldı.
1958'de bir darbe sonucu Kral II. Faysal öldürüldü ve cumhuriyet ilan edildi. 1968'deki bir başka darbenin ardından güçle­nen Baas Partisi 1979'da Saddam Hüseyin'i devlet başkanlığına getirdi.
Irak ile İran Basra Körfezi'ne ilişkin ola­rak sık sık anlaşmazlığa düşüyorlardı. Irak Şattü'l-Arap'ın doğu yakasında hak iddia ediyordu. Ayrıca İran'ın petrolce zengin batı sınırında da gözü vardı. Irak'ın 1980'de doğu sınırını geçerek İran topraklarına girmesiyle sekiz yıl süren kanlı bir savaş başladı. Irak savaş sırasında İran'a ve kendi ülkesinde yaşayan Kürtler'e karşı kimyasal silah kullan­makla suçlandı. Savaş her iki ülkede de büyük yıkıma yol açtı ve uluslararası bir bunalım yarattı. Körfez Savaşı olarak da adlandırılan ve yalnızca Irak'ta 500 bin kişinin ölümüne neden olan bu savaş 20 Ağustos 1988'de bir ateşkesle son buldu.

MsxLabs & TemelBritannica

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
4 Temmuz 2012       Mesaj #6
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Irak

Orta Doğu'da devlet. Türkiye, İran, Kuveyt, Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye ile sınırlanır. Güneyde Basra Körfezi'ne açılır. Irak ve Suudi Arabistan arasında kalan küçük bir "tarafsız bölge", her iki devletin ortak yönetimi altındadır. Merkezî ve en kalabalık kenti Bağdat'tır 3.800.000 (1993). Öteki önemli kentleri ise Basra (1.008.626), Musul (526.000) ve Kerkük'tür (585.000). Nüfusun % 75'i Arap, % 20'si Kürt, % 1,4'ü Türk'tür (geri kalanın çoğu İranlı olmak üzere öteki azınlıklar). Dini Müslüman, resmî dili Arapçadır. Fırat'ın batısında kalan ve ülke alanının dörtte birini kaplayan bölge ile Yukarı Cezire'nin bazı kesimleri, Suriye Hamadası ve Nefut çöllerinin bir devamıdır. Burada Fırat'a doğru eğimli bazı kuru dere yatakları bulunursa da, bu çok azdır ve doğal olarak bir göçebe hayvancılık alanıdır. Bu bölge bir yana bırakılacak olursa, geri kalan asıl Irak iki kısma ayrılır: Yukarı Irak ve Aşağı Irak. Kerkük ve Musul'un güneyinden geçen 35. paralel iki bölge arasında sınır oluşturur. Bazı ayrıcalıklar dışında, bu sınır kuru tarımın güneyidir. Sınırın üstünde kalan bölge kuru tarıma (hiç değilse bazı ürünler için) elverişlidir. Oysa sınırın güneyinde sulama kesinlikle zorunludur. Bu durumuyla, Irak üç doğal bölgeden meydana gelmektedir: Kuzey ve doğuda dağlık Irak, batıda çöl ve Dicle ile Fırat arasında da tarihî Mezopotamya. Bu üç bölge ekonomik ve beşerî hayatları bakımından da farklıdır. Çölde göçebe hayvancılık egemendir. Dağlarda daha çok yaylacı aşiretler ve yarı göçebeler yaşar. Yukarı Irak'ın dağ eteği bölgesi asıl tarım alanlarını oluşturur ve sulama kesin bir zorunluk hâlinde değildir. Burada daha çok Türkler, Kürtler ve öteki azınlıklar yaşar. Arap nüfusun yoğun olarak yerleşmiş olduğu bölge, ülkenin en geniş bölümünü meydana getiren Aşağı Irak'tır (Arak-ı Arabi). Bu bölgede nüfus ırmak ve kanallar boyunca toplanmıştır. Mısır'da Nil Vadisi'nde de olduğu gibi, hayat ve yerleşme tamamen suya bağlıdır. Son yıllarda sulama ve yerleşme işlerinde büyük gelişmeler olmuştur. Yeni barajlar kurulmuş, sulama kanalları iyileştirilmiş, yenileri açılmış; motorlu pompa istasyonları artırılmıştır. Fakat bu gelişmelere karşın ekili toprakların alanı yine de sınırlıdır. Hurma dışında (dünyanın en çok hurma üreten ülkesi), öteki tarımsal üretimler azdır ya da orta derecededir. Irak dünyanın başlıca petrol üreticisi ülkelerinden biridir ve ulusal gelirinin çok önemli bölümünü petrolden sağlar. 1927'den beri sürmekte olan petrol üretimi, uzun süre birkaç milyon ton dolayında kalmış, fakat 1970'li yıllarda hızla artmıştır (1948'de 5, 1953'te 28, 1962'de 49, 1974'te 114, 1975'te 93, 1978'de 140 milyon ton). Ancak İran'la savaş petrol üretiminde önemli bir düşüşe yol açmıştır. 1984'te 58 milyon ton olan üretim miktarı. 1979'daki düzeyin ancak üçte biri kadardır. Irak petrolleri Iraq Petroleum Company ve öteki ulusal ortaklıklarca işletilir. Sağladığı büyük gelir (1975'te yaklaşık 8 milyar dolar) ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasında, temel endüstri kuruluşlarının gerçekleştirilmesinde büyük olanaklar yaratmıştır. Bugünkü Irak, tarihî Mezopotamya'da yer almaktadır. Bu bölge İlk ve Orta Çağ'da yeryüzünün en parlak uygarlıklarına sahne oldu. Orta Çağ'da Abbasî dönemi, tarihinin en parlak zamanıdır (750-1258). Özellikle Harun Reşit (787-809) ve oğlu Memun zamanlarında Bağdat dünyanın başlıca kültür merkezlerinden biriydi. 1258'de Hulagu, 1393'te Timur ülkeyi işgal ve yağma ettiler. 1534'te Osmanlı egemenliği dönemi başladı. Bu dönem 1918'e kadar sürdü. Özellikle Mithat Paşa'nın valiliği sırasında (1869-1872) Irak'ta başta tarım reformu olmak üzere büyük gelişmeler gerçekleştirildi. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Irak, İngiliz mandasına girdi. I. Faysal, 1921'de kral olduysa da, İngiliz mandası 1932'ye kadar sürdü. 14 Temmuz 1958'de gerçekleşen çok kanlı bir darbeyle krallık devrildi. Kral II. Faysal öldürülerek Haşimi iktidarına son verildi. Cumhuriyet ilân edildi. Devrimi yapan General Abdülkerim Kasım'ın rejimini (1958-1963), başka askerî iktidarlar izledi: Abdüsselam Arif (1963-1966), Abdurrahman Arif (1966-1968), Ahmet Hasan el Bekr (1968-1979). Politik ve ekonomik ilişkilerde İngiliz etkinliğinin yerini 1958'den sonra Sovyetler Birliği ve Fransa aldı. Ülke Baas Partisi'nin yönetiminde sosyalist düzene girmeye yöneldi. 1961-1966 ve 1969-1975 yıllarında iki kez büyük boyutlara ulaşan Kürt ayaklanması ve bağımsızlık direnişi Irak Devleti'ni çok uğraştırdı. 1975'te İran Şahı ile yapılan antlaşma sonucu Kürtlere yapılan İran yardımı kesilince ayaklanma bastırıldı. 1979'da İran-Irak ilişkilerindeki gerginlik, görüşmeler yoluyla giderilemeyince iki ülke arasında savaş başladı (1980). Savaşa yol açan gelişmelerin temelinde İran ile Irak arasındaki toprak talepleri ve bir dizi siyasal anlaşmazlık yatıyordu. Bu anlaşmazlıklardan en önemlisi, Irak'ın önceleri tek başına denetim altında tuttuğu Şattü'l-Arap suyolu ile ilgiliydi. Irak, İran'ın Kürt hareketinden desteğini çekmesi karşılığında 1975'ten beri bu yolu, İran'la paylaşmak zorunda kalmış ancak bu düzenlemeyi içine sindirememişti. Öte yandan, İran'da yönetimi elinde bulunduran İslâmcı iktidarın, Orta Doğu'ya ilişkin yayılma politikası, Irak için bir tehdit oluşturuyordu. İki ülke arasındaki savaş 22 Eylül 1980'de Irak kuvvetlerinin ortak sınır boyunca İran'ın batı kesimini işgal etmesiyle başlamıştır. Savaş iki tarafın da ağır kayıplarıyla 20 Ağustos 1988'deki ateşkes antlaşmasına değin sürdü. 1980'in ortalarında İran'ın kaybı 200 bin ölü, 500 bin yaralıya, Irak'ınkiler ise 70 bin ölü, 200 bin yaralıya ulaşmıştı. Taraflar ateşkes antlaşmasının ardından Cenevre barış görüşmelerine başladılar. İran ile yaptığı savaş ve finansman ihtiyacı sebebiyle Irak, 1990 yılına kadar, geleneksel olarak İran'a karşı olan Suudi Arabistan'ı izledi ve OPEC'e karşı ılımlı bir politika yürüttü. Sonra bu tavrını değiştirerek OPEC'te yüksek fiyat politikasına taraf olduğunu açıkladı. Zengin petrol yataklarına sahip olan Kuveyt'i tarihî gerekçelerle ilhak etmek ve Arap dünyasının lideri konumuna gelmek isteyen Irak 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'e girdi. Irak'ın bu işgaline karşı aralarında ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye ve Mısır da olmak üzere 28 ülke, askerî koalisyon oluşturdu. İşgal sonrasında BM Güvenlik Konseyi aldığı bir dizi kararla Irak'ın şartsız çekilmesini ve Irak'a askerî, malî ve ticarî ambargo uygulanmasını istedi. 24 Şubat 1991'e dek yoğun hava bombardımanıyla süren savaş, bu tarihte müttefiklerin geniş çaplı bir kara saldırısına geçmesiyle son buldu. Irak 27 Şubat'ta BM Güvenlik Konseyi'nin 12 kararını kabul ettiğini açıkladı ve 28 Şubat'ta ateşkes ilân edildi. Birleşmiş Milletler denetimini kırmak istediği gerekçesiyle 1992-1993'te yeni bir operasyon başlatıldı ve sonuç elde edilince bombardımana son verildi.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

21 Nisan 2011 / Mystic@L Mimarlık
22 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular
26 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Tarih
23 Mayıs 2008 / MaRCeLLCaT X-Sözlük