Arama

2. Dünya Savaşı (İkinci Dünya Savaşı)

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 1 Kasım 2016 Gösterim: 191.335 Cevap: 8
MaTTo - avatarı
MaTTo
Ziyaretçi
12 Şubat 2007       Mesaj #1
MaTTo - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  2. dünya savaşı.jpg
Gösterim: 4818
Boyut:  69.4 KB
Hitler ABD'ye savaş ilan ediyor, 1941, Almanya.
1941 Aralık ayının ilk haftasıydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalıların belki de ülkelerine en sadık haftasıydı. Birçok Amerikalı Pearl Harbor olayına orduya yazılarak yanıt vermişti. Sonra da Japonya'ya savaş ilan edildi. Ancak Almanya ile ilgili bir karar çıkmadı. İşte bu yüzden Alman Führeri Adolf Hitler bazı yanlış kararlar aldı.
Sponsorlu Bağlantılar

Ne oldu da Almanya Amerikalıları karşısına aldı? Almanya hızla Avrupa'da ilerlemiş ve Önce Polonya, sonra Norveç, Danimarka, Fransa, Yunanistan, Balkan ülkeleri derken, Batı Rusya da ele geçmek üzereydi. Bu noktada iki pürüz çıktı. Biri başarısız İngiltere saldırısı, öteki de Almanların Kuzey Afrika'daki küçük gücü Rommel'in İskenderiye'den gelen İngiliz kuvvetleri tarafından sıkıştırılmasıydı.

Rusya'daki saldırı ilerliyordu. Sovyetlerin kalbi olan Ukrayna düşmüştü. Leningrad kuşatılmış ve insanlar açlıktan ölmek üzereydi, Alman ordusu Kremlin'e yaklaşıyordu. Ancak Moskova yolundaki ordu Hitler'in emriyle kuzey Ukrayna'ya çağrıldı ve oradaki Rus ordusunun etrafı çevrildi. Sonuçta askeri tarihin en büyük toplu katliamlarından biriyle Sovyetler Birliği 700 bin asker kaybetti. Ardından Moskova'nın da düşüşüyle direniş kırılacak ve Stalin kaybedecekti.

Bunun hevesiyle Almanlar o son saldırıya geçti. Ancak Rusya'da son elli yılın en soğuk kışı başlamıştı. Alman ordusunun bu şartlar için donanımı yetersizdi. 5 Aralık'a gelindiğinde Almanlar Mançurya ve Sibirya sınırındaki Rus güçlerinin 10 bin km. uzakta olduğunu düşünüyordu. Ama güçlü ve iyi eğitimli Sibirya ordusu Moskova'yı kurtarmak üzere gelmişti. Japon uçaklarının Pearl Harbor'u bombaladığı gün Sibirya ordusunun birlikleri de Moskova'da Almanları durduruyordu. Şimdi İkinci Dünya Savaşı'nın kaderini değiştiren başarısız planlara bir bakalım. Savaştan önce Almanya ve Japonya görüşme yapmıştı ve Japonya Pasifik'teki Fransız-İngiliz birliğine karşı bir müttefik arıyordu. Hitler de Japonları yanında savaşa sokup Rusya'ya Sibirya'dan saldırtmak istiyordu. Japon ordusundan da bu fikre sıcak bakanlar vardı. Ancak Stalin bu planları öğrenmişti. O yüzden Almanlar saldırır saldırmaz Sibirya birliklerini harekete geçirmişti.

Rusya'ya karşı saldırı başlatılır başlatılmaz Alman Dışişleri Bakanı Japonlara Sibirya'nın alınmak için onları beklediğini bildirdi ama Japon tarafında sessizlikle karşılandı. Japonlar Pearl Harbor planıyla meşguldü. Hemen hemen tüm Alman Genelkurmayı, Japonya'nın ABD ve İngiltere'ye saldırdığını duyunca şaşırdılar. En azından İngiltere'ye saldırmaları ilginç bir haberdi. Bu, İngiltere'nin kaynaklarını bir savaş için daha parçalayacağı anlamına geliyordu. ABD'ye gelince, Alman subayları nefeslerini tuttu.

ABD hala olaylardan uzak kalma duygusu içindeydi ve savaşın dışındaydı. Amerikalılar İngiltere'ye ve Sovyetler'e yapılan anlaşmalar çerçevesinde bazı desteklerde bulunuyordu. Bir ay önce Amerikan birlikleri İzlanda'ya çıkmış, Almanlar ve Amerikalılar karşılaşmış ancak ABD hala işin içine pek girmemişti. Hitler'in danışmanlarının Japon saldırısına tepkisi farklı farklıydı. Japonların Rusya'ya saldırmamasından duyulan bir rahatsızlık vardı. (Aslında sonraki on yılda Japonlar Ruslarla diplomatik ilişkileri geliştirmişti.) Almanlar Pearl Harbor saldırısını Amerikalıların Almanya'ya da savaş açmak için bahane olarak kullanmasından korkuyorlardı.

Ardından 11 Aralık'ta Hitler ABD'ye savaş ilan etti. Bu sefer Hitler'in danışmanları şaşkınlık içindeydi. Neden ABD'ye savaş ilan etmişlerdi ki? Rusların işinin hala bitmemiş olduğu ortadaydı, İngiltere'nin hala bir çobana ihtiyacı vardı ve Japonların da güvenilmez bir müttefik olduğu belli olmuştu. Japonlar Rusya'ya saldırmayı reddediyorlardı. Bu da Sibirya ordusunu serbest bırakmak demekti.

Anlaşmaları bir zamanlar yırtıp atan Hitler, Almanya ve Japonya arasında bir dostluk anlaşması olduğunu ve Almanya'nın Japonya'yı ABD'ye karşı desteklediğini açıkladı. Japonların San Francisco'da yapılacak bir anlaşmayla istediklerini yaptıracakları kehanetinde de bulundu. Hitler'e Amerikalıların Birinci Dünya Savaşı'ndaki rolü, özellikle Fransızlara ve İngilizlere yaptıkları sınırsız yardım hatırlatıldı. Ayrıca Almanya'nın ABD'ye saldıracak yeterli donanımı yoktu. ABD yıllardır oturup güçlü bir donanma yarattıysa onunla başa çıkmak zor olacaktı.

Danışmanları Amerikan propagandasının etkisinde kalınca Hitler öfkeyle karşı çıktı. Japonlar ABD'nin zayıf yönünün farkına varmış ve bunu kullanıyordu. ABD de Museviler yüzünden "bozulmuş"tu. Artık Amerikan halkını yola getirmenin zamanı gelmişti. Ancak Hitler'e Moskova'daki durumun kötüye gittiği anlatıldı. Hitler bunun geçici bir durum olduğunu söyledi ve orduyu geri çekip baharda daha güçlü bir şekilde saldırma fikriyle dalga geçti.

Sert, kesin ve tartışmasız bir şekilde Sibirya ordusuna karşı savaşılmasını emretti. Sonraki bahar Almanya gerçekten de yeni birliklerle saldırdı ancak 1941'deki ordu kadar güçlü eğildi. Wehrmacht kışın bir milyondan fazla kayıp vermişti. Leningrad'ı kuşatıp Moskova'yı alacak güçleri kalmamıştı. Ukrayna'nın kontrolü de elde tutulamıyordu. Bu arada Kuzey Afrika'da da Alman askerleri vardı. Rusya'da savaşa devam edip ABD'ye savaş ilan etmek o zaman için iyi bir fikir gibi görünmüş olabilir, ancak bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı.
Son düzenleyen Jumong; 1 Kasım 2016 10:41
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
3 Kasım 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  2. dünya savaşı2.jpg
Gösterim: 2218
Boyut:  75.9 KB
3 Eylül 1939 da İngiltere ve Fransa'nın Polonya'yı işgal edenAlmanya'ya savaş ilan etmesiyle başladı. Al­manya, İtalya ve Japonya'nın oluşturduğu Mihver Devletleri ile Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB'nin oluşturduğu Müttefikler dünya­nın hemen her bölgesinde savaştı. II. Dünya Savaşı topyekûn bir savaştı, yani savaşa giren bütün ülkelerin tüm kaynakları ve insan gücü savaş için kullanıldı. Askerlerin yanı sıra milyonlarca sivil insan öldürüldü. Savaş Por­tekiz, İspanya, İsveç ve İsviçre dışında bütün Avrupa'ya yayıldı. ABD, deniz filosunun Japon uçaklarınca bombalanması üzerine Aralık I941'de savaşa katıldı. II. Dünya Savaşı Eylül 1945'te bitti. Bu savaşın sonuçla­rından dünyanın pek az bölgesi kendisini kurtarabildi. Almanya'da Adolf Hitler'in dik­tatörlüğü, büyük can kayıpları ve büyük acılar pahasına yıkılabildi. Savaşın sonunda, SSCB ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri yeni topraklar kazanırken. Japon ve İtalyan imparatorlukla­rı yıkıldı.

Sponsorlu Bağlantılar

Savaşın Nedenleri


I. Dünya Savaşı'nın sonunda Almanya yenil­miş ve ağır koşullar içeren bir antlaşma yapmak zorunda bırakılmıştı. Almanlar, 1919'da imzalanan Versay (Versailles) Ant-laşmasf nın haksız maddeler içerdiğini ve ye­niden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünü­yorlardı. 1920'lerde büyük ekonomik güçlük­lerle karşı karşıya kalan Almanya'da 1933'te Adolf Hitler önderliğindeki Naziler iktidara geldi. Hitler, bir yandan Versay Antlaşması' nın geçersiz sayılmasına çalışırken, öte yan­dan da silahlı kuvvetlerini yeniden toparladı.
1919'da barışı korumak ve uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla kurulan Milletler Ce­miyeti, bu görevleri yürütebilmek için gerekli olan yaptırım gücünden yoksundu. ABD bu örgütün dışında kaldı; öbür üyeler arasında da kararlara uymayan devletlere karşı zor kullanma konusunda görüş birliğine varılama­dı. Bu sorun, 1931'de Japonya'nın protestola­ra aldırmayarak Çin'in Mançurya bölgesini ele geçirmesiyle iyice açığa çıktı. Japonya 1930'lar boyunca gücünü artırdı. 1935'te faşist Benito Mussolini yönetimindeki italyanlar,
Etiyopya'yı işgal ettiler Milletler Cemiyeti bu kez de etkin önlemler alamadı.
Bu zayıflıktan yararlanan Hitler, 1936 Mart'ında Almanya'nın Ren Irmağı'nın batı­sında kalan topraklarına askeri birliklerini gönderdi. Oysa 1925'te Almanya ile Milletler Cemiyeti arasında yapılan anlaşmaya göre bu bölgede hiçbir devlet asker bulunduramaya­caktı. Milletler Cemiyeti bu konuda da pro­testolar dışında yaptırım uygulayamadı. Ar­dından İtalya ve Almanya, İspanya'daki iç savaşta cumhuriyetçi yönetime karşı faşist General Francisco Franco'nun saflarında sa­vaşmak üzere asker gönderdi; böylece yeni silah ve uçaklarını da denediler. Yeni toprak kazanından ve dünya egemenliği için Alman­ya, İtalya ve Japonya, Berlin-Roma-Tokyo Mihveri diye adlandırılan bir ittifak kurdular. Bu yüzden bu ülkeler Mihver Devletleri adıyla anıldı.

1937'de Japonya, Çin'e karşı topyekûn bir savaş başlattı. Bir yıl sonra Almanya, Avus­turya'yı işgal etti; ardından da Çekoslovakya' da Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Südet bölgesi üzerinde hakkı olduğunu ileri sürdü. İngiltere ve Fransa, Çekoslovakya'yı Hitler'in bu isteğine boyun eğmesinin yararlı olacağına inandırdı ve Eylül 1938'de yapılan Münih Antlaşması'yla bölge Almanya'ya bırakıldı. 6 ay sonra Hitler başkent Prag'ı bombalayaca­ğını söyleyerek gözdağı verince Çekoslovakya Almanya'nın boyunduruğuna girdi.
Almanya'nın sonraki kurbanı I. Dünya Savaşı'nın ardından bağımsız bir devlet olarak yeniden kurulan Polonya'ydı. İngiltere ve Fransa bu kez Alman saldırısına karşı Polon­yalılara yardım edecekleri konusunda kesin güvence verdiler. Almanya, Polonya'ya saldı­rınca da II. Dünya Savaşı başlamış oldu.

Savaş Teknolojisi


Karadaki çarpışmalarda çoğunlukla, saldırı gücü olan taraf kazançlı çıktı. Bu savaşta kullanılan tanklar ve savaş uçakları I. Dünya Savaşı'nın etkili savunma yöntemleri sayılan istihkâm ve siperleri rahatlıkla aşabiliyordu.
Denizde ise düşmana görünmeden saldıra-bilen denizaltılar torpilleriyle I. Dünya Sava­şı'na göre çok daha tehlikeliydi. Buna karşı­lık, zırhlı savaş gemileri daha az önem taşıdı. Bu gemilerin 24 km uzaktaki hedefleri vurabi­len büyük toplan, uçaklardan ve uçak gemile­rinden gönderilen bomba ve torpillerden ko­runmaya yetmiyordu, j Daha çok denizden karaya yapılan çıkarmalarda, uçakların ve savaş gemilerinin bombardımanıyla destekle­nen özel çıkarma gemileri kullanıldı. İyice kıyıya yanaşan bu gemilerin açılabilen kapak­larından birlikler, tanklar, toplar ve kamyon­lar karaya çıkarılabiliyordu.
Radarın bulunması j gemilerin ve savaş uçaklarının gözle görünmesinden çok önce saptanabilmesini sağladı; daha sonra da bom­bardıman uçaklarının Sedeflerini bulmasına yardım etti (bak. Rada|0- Bu savaşın özellik­lerinden biri de bombardımanın neden oldu­ğu ağır can kayıpları jve yıkımdı. Yalnızca orduların bulunduğu yarler, gemiler ve hava­limanları değil Londrp, Hamburg, Berlin, Köln, Dresden gibi büyük kentler de yoğun bir biçimde bombalandı ve sivil halktan pek çok insan öldü. Savaşır son ayında Hiroşima ve Nagasaki kentlerine atılan iki atom bom­basının yol açtığı korkunç yıkım Japonya'yı teslim olmaya zorladı . Roketler ve güdümlü füzeler ilk kez bu savaşta kullanıldı. Almanlar. Avrupa kıyı­larından İngiltere'yi bombalamak için önce "uçan bomba"ları (Vlıve sonra gelişkin V2roketlerini yaptılar. Japonlarin Çin'deki bazı uygulamaları dışında bu savaşta zehirli gazlar kullanılmadı

Avrupa'da Savaş Başlıyor


Almanya Ağustos 1939'da SSCB ile 10 yıl geçerli olacak bir saldırmazlık paktı imzala­dıktan sonra. 1 Eylül'de Polonya'ya girdi. İngiltere ile Fransa sözlerini tutarak 3 Eylül' de Almanya'ya savaş ilan etti. Avusturya, Kanada ve Güney Afrika'nın da aralarında bulunduğu başka ülkeler de İngiltere ve Fransa'nın yanında yer aldı. Ama Müttefik­ler. Alman kara ve hava güçlerince hızla işgal edilen Polonya'ya yardım edemedi. 17 Ey­lül'de SSCB de doğudan Polonya'ya girdi. Polonya teslim oldu. 80 bin kadar Polonya askeri mücadeleyi sürdürmek amacıyla önce Romanya'ya daha sonra da Fransa'ya giderek burada toplandı.

Ekimde SSCB, olası bir Alman saldırısına karşı batıda "tampon devletler" oluşturmak amacıyla, üç Baltık ülkesini, Estonya, Le-tonya ve Litvanya'yı işgal etti. Ardından SSCB, Finlandiya'dan birliklerine Finlandiya topraklarına girme hakkının verilmesini iste­di. Finlandiya SSCB'nin koşullarını kabul etmek zorunda kaldı.
Bunlar olurken batı oldukça hareketsizdi. Fransa, Alman sınırında Maginot (Majino) Hattı adıyla anılan savunma hattını kurdu. Kuzeydeki İngiliz birlikleri, Belçika'nın sava­şa girmemesi nedeniyle Almanlar'la hiç karşı­laşmadı.
1940 Nisan'ında Almanlar, Norveç'e saldır­dı. Amaçları denizaltıları için üsler kurmak ve İsveç'in kuzeyindeki madenlerden çıkartıla­rak denizyoluyla Norveç'in Narvik limanına getirilen demire el koymaktı. Alman birlikleri gemilerle geldi ve bir bölümü hiçbir engelle karşılaşmaksızın Norveç kıyılarına çıktı. Bir bölümü de İngiliz deniz güçleriyle, iki tarafın da eşit kayıplar verdiği sert çatışmalara girdi. Ama Almanlar kısa sürede Norveç'te Mütte-fikler'in asker çıkarma girişimlerini önleyebi­lecek hava üsleri kurdular. Norveç 9 Hazi-ran'da teslim oldu. Almanlarin nisanda sal­dırdığı Danimarka da pek az direnebildi.
10 Mayıs 1940'ta başlayan Alman saldırısı, kısa sürede Belçika. Hollanda ve Lüksem­burg'un işgaliyle sonuçlandı. Yardıma gelen İngiliz ve Fransız orduları da püskürtüldü. 13 Mayıs'ta Sedan'da Alman tankları Meuse (Maaş) Irmağı'nı geçti ve Fransa'nın içlerine doğru ilerledi. Hollanda 14 Mayıs'ta teslim oldu. Alman tankları kuzeye, kıyıya doğru ilerledi ve geri çekilen Müttefikler'in önünü kesti. Belçika 27 Mayıs'ta teslim oldu.
Belçika'da sıkışıp kalan İngiliz ve Fransız birlikleri büyük kayıplar verdi. İngiliz deniz güçlerinin yardımıyla Dunkerque kıyılarından 346 bin kadar Müttefik askeri kurtarıldı; ama silah, araç ve gereçler geride bırakıldı.

14 Haziran'da Almanlar Paris'e girdiler, 22 Haziran'da da Fransızlar ateşkes antlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri Kuzey Fransa'yı ve bütün Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti. Mareşal Henri Philippe Petain (1856-1951) Vichy'de Almanlarin denetiminde bir hükü­met kurdu. İngiltere'de bulunan General Charles de Gaulle (1890-1970) savaşın sonuna kadar varlığını koruyan Özgür Fransa Hareketi'ni kurarak işgalcilere karşı direnişe geçti. İngiltere'de ayrıca "özgür" Polonya, Norveç, Belçika. Hollanda ve Çek askeri birimleri de oluşturuldu.
Hitler bir sonraki hedef olarak İngiltere'yi seçti. Alman hava kuvvetleri Güney İngilte­re'deki havaalanlarını ve limanlarını her gün bombalamaya başladı, ingilizler'in kesin dire­nişiyle karşılaşan Almanlar, ardından Lon­dra'yı ve İngiltere'nin iç bölgelerindeki kent­leri de bombaladı. Bu baskınlar pek çok sivilin ölümüne ve büyük zarara yol açtı. Buna karşılık İngiliz hava kuvvetleri de Fran­sa ve Belçika limanlarında askerleri Manş Denizi'nden geçirmek üzere toplanmış Al­man gemilerini batırdı. İngiltere göklerinde Ağustos-Ekim 1940 arasında yapılan üstünlük savaşından sonra, Alman hava saldırıları gece bombardımanlarına dönüştü; 1941 ortalarına kadar İngiltere'deki kentler yoğun hava akın­larının hedefi oldu. Haziran 1940'tan sonraki bir yıl içinde yaklaşık 43 bin sivil yaşamını yitirdi; 50 bin kişi ağır yaralandı.

Kuzey Afrika Seferi


10 Haziran 1940'ta İtalya, Almanya'nın ya­nında savaşa girdi. Kuzey Afrika'daki Berka (Sirenayka) ve Libya o zamanlar İtalya'nındı. Bu bölgeler daha sonra Libya Krallığı oldu.
1940 sonbaharında İtalyanlar. Somali'nin İngiliz egemenliğindeki bölümünü ele geçirdi­ler; ama izleyen kış Wa|velTin askerleri bölge­yi ve ayrıca Eritre ile İtalyan Somalisi'ni aldılar. Sudan'dan hareket eden İngiliz ve Sudan birlikleri Etiyopya'ya girdi ve İtalyanlar'ı teslim olmaya zorladı.
Asıl savaş yeri ise plil Irmağı ile Tunus arasında kalan Batı Çölü'ydü (Batı Çölü, Libya Çölü'nün Mısır ]sınırları içinde kalan bölümüdür). İtalyanlar 1940 sonbaharında Libya'dan girerek Mısır'ı işgal ettiler; ama aralık ayında henüz Nil Urmağı'na ulaşamadan VVaveH'in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda İtalyan­lar Bingazi'nin ötesine; püskürtüldü.

1941'de durum dahal da kötüleşti. Yugos­lavya zorlu bir Alman saldırısından sonra çöktü. Böylece Almanya buradaki güçlerini 1939'da Arnavutluk'u işgal eden ve 1940 Ekim ayından beri Yunanistan'da savaşan ama başarılı olamayan İtalyanlar'ın yardımına gönderdi. İngilizler, Yunanistan'a yardım edebilmek için birliklerini Batı Sahradan çekmek zorunda kaldılar. Ne var ki, İngiliz Uluslar Topluluğu birliklerinin yardımına karşın Yunanistan yenikli ve 1941 Nisan'ında teslim oldu. Ardından,! mayısta Girit de Al­manlar'ın eline geçti. Bir sırada Irak, İran ve Suriye'de sorunlar çıktığı için Müttefikler güçlerinin bir bölümünü bu bölgeye gönderdi. Bu gelişmeler Batı Çölt'ndeki İngiliz güçleri­ni zayıflattı. Kızıldeniz kıyısında bulunan (bugün Etiyop­ya'nın bir parçası) Eritre ve Somali'nin bir bölümü de İtalya'nın yönetimindeydi. Etiyopya, 1935'te İtalyan birliklerinin işgali altına girmişti. İtalya'nın bölgedeki güçleri, ana üssü Mısır'da olan General Sir Archibald Percival VVavell komutasındaki İngiliz Uluslar Topluluğu güçlerinden çok daha üstündü. Mihver güçleri ise General Lrwin Rom mel (1891-1944) komutasındaki Alman birlikleri­nin Trablusgarp ve Trablusşam'a gelmesiyle güçlenmişti. 1941 Nisaninda Alman tankları ve mekanize piyadeleri doğuya, Mısır sınırına gönderildi. Kasımda Almanlari geri püskürt­mek için yapılan girişim kısmen başarılı ola­bildi ve Rommel 1942'de yeniden saldırdı. Kı­yıda. Tobruk kentindeki garnizon teslim ol­du. Temmuzda İngiliz Uluslar Topluluğu güç­leri İskenderiye'ye yalnızca 10 km uzaklıktaki bir savunma hattına çekilmek zorunda kaldı. Mısırin düşmesi. Hindistan yolunun Almanlar'a açılması demekti.

Ağustos sonunda bir kez daha saldıran Rommel, İngilizlerin General Bernard Montgomery komutasındaki 8. Ordu'su tara­fından püskürtüldü. İngilizler'in ekimde baş­lattığı saldırı, el-Alameyn zaferiyle sonuçlan­dı. Bundan sonra Almanlar ve İtalyanlar, Ba­tı Çölü boyunca gerilediler; Ocak 1943'te 8. Ordu Tunus'a girdi

Almanya SSCB'ye Saldırıyor


Hitler'in SSCB ile 1939'da yaptığı saldırmaz­lık paktının asıl amacı, Almanya'nın aynı an­da hem batıda, hem doğuda savaşmak zorun­da kalmasını önlemekti. 1940'ta Alman ordu­ları Fransa'yı çökertip İngilizler'i Avrupa'dan sürünce Hitler. SSCB'ye saldırmaya karar verdi. Hızlı bir harekâtla SSCB üzerinden Or­tadoğu'ya inmeyi tasarlamıştı. SSCB'ye saldı­rı Napolyon'un 1812'deki başarısız Rusya se­ferinden bir gün önce 22 Haziran 1941'de baş­ladı. Finlandiya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya da SSCB'ye savaş açtılar. Savaş başlangıçta Almanlar için oldukça olumlu ge­lişti. Almanlar sonbaharda Leningrad kenti­ne, aralık ayında da Moskova'nın banliyöleri­ne ulaştılar. Daha güneyde de Don Irmağı ağ­zındaki Rostov kentine ulaştılar, ama kış gel­diğinde Alman birlikleri yorulmuş, savaşma güçleri azalmıştı.

Ardından SSCB'nin karşı saldırısı başladı. Hitler'in tasarılarında bu harekâtın kış gelme­den tamamlanması öngörüldüğü için, Alman askerlerinin giysileri soğuk kış günlerine uy­gun değildi. Büyük kayıplar verdiler ve SSCB'nin içlerinde tutunabilmelerine karşın başlangıçtaki güçlerini bir daha kazanama­dılar.
1942'de Hitler, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ele geçirmeyi hedefledi. Bir Alman ordusu ağustosta Maykop'taki petrol merkezine ulaş­tı. Daha kuzeydeki Stalingrad kentine yönelik saldırıları ise başarısız oldu. SSCB birlikleri kenti sonuna kadar savundu ve kış bastırınca karşı saldırıya geçtiler. 250 bin kişilik Alman ve Romanya birliklerini kuşattılar ve Şubat 1943' te bu birlikler teslim oldu. SSCB'nin II. Dünya Savaşı'nın bu en büyük kara çarpışmasındaki başarısı Almanlari, Kafkasya'dan çekilmek zorunda bıraktı. 1943 yazı başlarken SSCB orduları Almanlari geri sürdü ve 1944 başın­da Polonya'ya, çok geçmeden de Romanya'ya girdi. Bu savaşta SSCB büyük yıkıma uğradı ve yaklaşık 20 milyon insanını yitirerek II. Dünya Savaşı'nda en çok can veren ülke oldu.

ABD Savaşa Giriyor


ABD savaşta tarafsız kalmasına karşın İngil­tere'ye destek sağlıyordu. Örneğin, 194()'ta ABD, deniz kuvvetlerinin 50 destroyerini İn­giltere'ye ödünç vermişti.
7 Aralık 1941'de pazar günü sabah saatle­rinde, Japon uçak gemilerinden havalanan 360in üzerinde savaş uçağı, Havvaii Adalan'ndaki Pearl Harbor deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı. Japonlar bombaladıkları sekiz savaş gemisinden altısını batırdı ya da çalışamaz duruma getirdi; ama üssün kendisi pek zarar görmedi. Uçak gemi­leri o anda başka bir yerde olduğu için bu Tayland'dan geçerek Birmanya'yı da işgal etti ve oradaki İngiliz birliklerini Hindistan'a çekilmek zorunda bjraktılar. Güneydoğu Asya'da kurdukları ütlerden Avustralya'ya hava saldırıları düzenlediler.Batıdaki Deniz Savaşları
Savaş başladığında İıfgiltere ve Fransa'nın güçlü donanmaları vardı. Alman donanması ise, daha küçük olmakla birlikte, modern ve etkiliydi. Uçak gemisi jyoktu. ama güçlü savaş gemileri ve hızla artar| denizaltı gücüyle tica­ret gemilerine büyük zararlar verebiliyordu.

Akdeniz'de İngiliz ileniz gücünün üstünlü­ğü sayesinde, asker erzak taşıyan düşman gemileri batınlarak Kuzey Afrika harekâtına yardımcı olundu. Ne vjar ki. İngiliz donanması da Alman denizaltılaaının ve kıyıda üslenmiş savaş uçaklarının saldırılarıyla ağır kayıplar verdi. Düşman uçaklarının yarattığı tehlike saldırıdan kurtuldu. Bu olay üzerine ABD Kongresi, 8 Aralık 1941'de Japonya'ya, üç gün sonra da Almanya ve İtalya'ya savaş ilan etti.
PearI Harbor baskınıyla aynı gün, Formo-za'dan kalkan Japon uçakları Filipin Adala-n'na saldırdı. Bu adalar daha sonra Japon bir­liklerince işgal edildi. General Douglas MacArthur komutasındaki ABD ve Filipin güçleri yenildiler ve bölgeyi boşaltmak zorun­da kaldılar. Japonlar 1942 Mayısinda Filipin­leri ele geçirdiğinde 36 bin kadar asker ve 25 bin sivili esir aldılar. Japonlar, saldırılarını sürdürerek ABD'den Guam ve Wake adaları­nı, İngiltere'den de Hong Kong'u aldılar. Ja­pon askerleri Tayland üzerinden hareketle Malaya'yı da işgal etti ve yarımadanın alt bö­lümlerine, Singapur'a doğru ilerlediler; Sin­gapur 1942 Şubatinda teslim oldu. Daha son­ra, Saravak, Brunei, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine'nin doğusu, Gilbert Ada­ları. Andaman Adası ve Aleut Adaları da Ja­ponya'nın eline geçti. Buraları savunmaya ça­lışan Müttefik deniz güçleri büyük kayıplar verdi, askerlerinin pek çoğu öldü ya da esir edildi.
Bu saldırılar sonucunda Japonya, Güney­doğu Asya'nın denizden ulaşımını denetleyen adaları ele geçirdi. Japonlar Ayrıca Çinhindi ve leri Batı Çölü'ndeki sai Cebelitarık Boğazı ve yerine, çoğunlukla Ümit Burnu ve Süveyş Kanalı yolunu izleye­rek sağladılar.Durmaksızın bom yalanan Malta yalnızca denizaltılar ve küçül< gemilerce kullanılabili­yordu. Bu yüzden İn şilizler'in ana deniz üssü Mısır'da, İskenderiye'deydi. Zaman zaman Alman savaş gemiler Müttefik ticaret gemile­rine saldırmak üzerelAtlas Okyanusu'na açılı­yordu. Daha sonra <!a ticaret gemisi görünü­münde, silahlandırıl niş gemiler göndermeyi sürdürdüler.ve başka Alman kentlerine yoğun hava saldı­rıları düzenlendi. Başlangıçta bombalar tam hedefi bulamı­yordu. Ama daha sonra, özel olarak eğitilmiş havacıların kullandığı keşif uçakları geliştiril­di. Bunlar radar yardımıyla hedefi buluyor ve tam üzerindeyken bulutların arasından bile görülebilen parlak işaret fişekleri atarak yeri­ni belirliyordu. Bombardıman uçakları da fi­şeklerle belirlenen bu yerlere bombalarını bı­rakıyordu.
Belli başlı hedefler çelik üretim alanları, sa­vaş gereçleri yapılan fabrikalar, limanlar, pet­rol rafinerileri ve demiryollarında yükleme yapılan merkezlerdi. Hava saldırısını yürüten güçler ağır kayıplar verdi; uçaksavar toplarıy­la birlikte gece savaşan uçakların da saldırısı­na uğradılar. İngiliz hava kuvvetleri hava akınlarını genellikle gece düzenliyordu. 1942 sonuna doğru, İngiltere'deki havaalanların­dan havalanan ABD bombardıman uçakları da bu akınlara katıldı. 1944'e kadar sürekli gelişme gösteren ABD hava kuvvetlerinin gü­cü İngilizler'inkini aştı. Büyük gruplar oluştu­rarak uçan ağır bombardıman uçakları, avcı uçakları eşliğinde uzun menzilli gündüz saldı­rılarında da bulundu.

Büyük Okyanus'taki Savaşlar


Avustralya ve Yeni Zelanda güçlerince des­teklenen ABD güçleri Büyük Okyanus'ta Ja­ponlar'ın eline geçen bölgeleri geri almak gö­revini üstlendi. Japonlar'ın Hint Okyanusu' nu geçerek Vichy Fransa'sının yönetimindeki Madagaskar Adası'nı almasından ve Mütte­fiklerin Ortadoğu'ya araç gereç sağladıkları yolu kesmesinden korkulduğu için bir İngiliz birliği de Mayıs 1942'de adaya çıktı ve kasım­da tüm adayı ele geçirdi.
Büyük Okyanus'un güneybatı bölgeleri ABD ile Japon deniz kuvvetleri arasında ya­pılan birkaç önemli deniz savaşı sonunda geri alındı. 1942 Mayısinda Yeni Gine'de bir li­manı ele geçirmekle görevli birlikleri taşıyan Japon savaş gemileri, Avustralya ile Yeni Kaledonya arasında yer alan Mercan Denizi'nde ABD güçlerinin saldırısına uğradı. İki taraf da yaklaşık olarak eşit kayıplar verdi, ama Ja­pon gemileri geri dönmek zorunda kaldı. Bu savaş, uçak gemilerinin düşman gemilerini hiç görmediği yeni tür deıiz savaşlarının ilkiydi.
ABD Japonlari Gı adalcanal ve Solomon adalarından çıkarttı, Avustralya ve ABD bir­likleri 1943 başlarındaj Papua'yı, uzun çarpış­malardan sonra da 1044 Haziraninda Yeni Gine'nin tümünü geri aldılar. ABD güçleri bir adadan öbürüne il :rlerken, bir yandan da buralara Japonya yakınlarındaki düşman üs­lerine saldırılar düzen emek üzere havaliman­ları yaptılar. ABD Fjaziran 1944'te Saipani ve Mariana Adaları'nl ele geçirdi. Japon filo­su adayı savunurken ı|çak gemilerinden çoğu­nu ve 450 dolayında savaş uçağını yitirdi. Bu bölgenin alınmasıyla", ABD'nin adalardan kalkan ağır bombardıman uçakları Japonya' ya kadar ulaşabildi.
Ekimde ABD birlikleri Filipinler'de Leyte Adası'na çıktı. Japonya yeni çıkarmaları önle­mek için geri kalan bütün savaş gemilerini bölgeye gönderdi. A/ın sonunda Leyte Kör­fezi Deniz Savaşı'nc a Japon donanmasının büyük bölümü yok edildi. Bu, II. Dünya Sa-vaşı'nın en büyük demiz çarpışmasıydı. Ocak 1945'te General MacArthur komutasındaki ABD birlikleri Filipin'in en büyük adası olan Luzon'a çıktı ve martta başkent Manila alın­dı. Bu sırada Avustrjalya ve Hollanda güçleri de Borneo'yu ele geçirdi.
1945 Şubatinda, Amiral Nimitz komutasın­daki ABD güçleri, Tokyo'nun 1.200 km güne­yinde yer alan Bonjjn ya çıktı. İvoşima'da zorlu çarpışmalar oldu ve büyük kayıplar verildi. 25 gün süren savaş so­nunda 20 bin ABD denizcisi öldü ve Japon garnizonunun neredeyse tamamı yok edildi. Bunu, 1945 Nisan'ında Ryu-Kyu Adaların­dan Okinava'ya yönelen saldırılar izledi. Ja­ponlar gene güçlü bir savunma yaptılar. Bu kez Müttefik gemilerine kamikazelerle (inti­har uçakları) saldırdılar. Bunlar, güçlü patla­yıcılar yüklü, tek pilotlu ve doğrudan gemile­re çarpan uçaklardı.Bu dönem boyunca ABD ve İngiliz denizal­tıları Japon ticaret gemilerine saldırdılar, ABD uçakları da Japonya'nın çevresine ma­yın döşedi. Böylece Japon ticaret filosunun büyük bölümü batırıldı ve Japonya'nın savaşı uzun süre sürdürmesi olanaksızlaştı.
1944'te, General Orde VVingate'in birlikleri Birmanya'nın içlerine kadar ilerledi. 1945 Mart'ında İngilizler Mandalay'ı ele geçirdi, ABD'nin yönetimindeki Çin ordusu da Bir­manya Karayolu'na ulaştı. Mayısta İngilizler Rangun'a girdi. Japonlar artık yalnızca belirli yerlerde direnebiliyorlardı.

Müttefikler Fransa'ya Giriyor


Fransa'nın kurtarılması için, daha çok ABD, İngiliz ve Kanada birliklerinden oluşan Müt­tefik güçleri 1944 Mayıs'ında İngiltere'nin gü­ney kıyılarında toplandı. Ayrıca bu birlikleri denizin öbür kıyısına götürmek üzere 4.000 gemi ve çıkarma aracı ile bunları korumak için savaş gemilerinden oluşan bir filo da ha­zırdı. Avrupa'nın geri alınması için oluşturu­lan Müttefik güçlerin başkomutanı General Eisenhower'diAlmanlar Müttefikler'in Dover Boğazı'ndan saldıracaklarını sanıyorlardı. Oysa çıkar­ma, Cherbourg ile Le Havre arasında yer alan Normandiya kıyısında başladı. 6 Haziran'da paraşüt birlikleri, bombardıman uçakları des­teğinde askerler ve tanklar gemilerden kıyıya çıktı. Almanlar kıyıya engeller ve mayınlar yerleştirmişlerdi, ama akşama doğru General Montgomery'nin komutasındaki 85 bin asker kıyıya ulaşmayı başardı. Müttefikler'e benzin ikmali kanalın öbür ucundan, denizaltından döşenen bir boruhattıyla yapıldı. General Rommel'in komutasındaki Almanlar sonunda gerilemek zorunda kaldılar.12 Haziran'da Almanlar Londra'yı uçan bombalarla (VI) bombalamaya başladılar. Bunlar, ucunda 1 ton patlayıcı taşıyan ve düz gidebilmeleri için otomatik pilotla yön­lendirilen küçük, jet motorlu araçlardı. Ku­zey Fransa'daki rampalardan (kalkış pisti) ha­valanıyorlardı. 30 Ağustos'a kadar 8.500'ü aş­kın uçan bomba atıldı. Pek çoğu İngiliz savaş uçakları ve uçaksavar toplarınca yok edildi; ama 2.000 kadarı Londra ye çevresine ulaşa­rak 6.000 kişinin ölümüne ve 40 bin kişinin yaralanmasına yol açtı.20 Temmuz'da Alman suikastçiler, içindebomba bulunan bir dosya çantasını toplantı yaptığı yapıya bırakarak Hitler'i öldürmek is­tediler. Bomba Hitler'i yalnızca yaraladı ve girişim sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine sui-kastle ilgili olan ya da Hitler'e karşı olduğu düşünülen pek çok kişi ölüm cezasına çarptı­rıldı. Bu olaya karışan Rommel de kendini zehirledi.
Müttefikler Caen dolayındaki zorlu çarpış­malardan sonra, Normandiya'da, ilk ele ge­çirdikleri bölgeden çıkmayı başardılar. Al­manlari Kuzey Fransa boyunca batıya doğru sürdüler. Paris 25 Ağustos 1944'te kurtarıldı ve eylülün ortasında Dijon yakınlarında, ço­ğunluğunu 5 Ağustos'ta Fransa'nın Akdeniz kıyılarına çıkan Özgür Fransız Kuvvetleri'nin oluşturduğu, öbür Müttefik güçleriyle buluş­tular.
Eylülde General Eisenhovver, Fransa'daki Müttefik kuvvetleri komutanlığına getirildi. ABD birlikleri güneye, İngiliz ve Kanada or­duları ise Belçika'ya ilerledi. Müttefik gene­rallerin en başarılılarından biri de ABDİi George S. Patton'du. 17 Eylül'de Müttefikler Ren üzerinde bir geçit elde etmek için Arn-hem'de ırmağın doğusuna havadan indirme yaptı; ama sert çarpışmalardan sonra geri çe­kilmek zorunda kaldılar.Müttefiklerin ilerleyişi şubatta da sürdü. Alman tanklarının çoğunluğu doğu cephesine gönderilmişti. Martta Reni geçen Müttefik­ler, Almanya'ya doğru hızla ilerledi; Alman güçlerini yararak Hollanda'ya girdi.
Nisan 1945'te ABD güçleri Leipzig, Chem-nitz (bugünkü Karl-Marx-Stadt) ve Münih'i aldı; Elbe Irmağı üzerindeki Torgau'da SSCB birlikleriyle buluştu. Daha kuzeyde Montgo-mery'nin askerleri Elbe'yi geçerek Ham­burg'a girdi ve ardından Baltık Denizi'ndeki Lübeck ve Wismar'a doğru ilerlemeyi sürdür­düler.

Sonu


güçler 13 Ağustos 1944'te Floransa'yı aldı. Almanlar bunun üze­rine Pisa ile Rimini a rasında bir savunma hattı e kadar burada tutundulüttefikler Po Irmağı'nı na doğru ilerledi. İtal­ya'da Almanlar 2 Mayıs'ta teslim oldular. İki gün sonra da Müttefikler Avusturya'dan güne­ye doğru ilerleyen A BD askerleriyle buluştu.
SSCB birlikleri ise 1944 Haziraninda Do­ğu Avrupa'da bir harekât başlattı. Temmuz sonunda Varşova'nın karşısında Vistül Irmağı'nın doğu kıyısına geldiler. Daha güneyde SSCB ordusu, Romanya ve Bulgaristan'ı aldı. Finlandiya eylülde düştü. Ağustosta SSCB or­duları iki koldan ilerlemeye başladı. Biri Baltık Denizi'nin doğu kıyıları boyunca, öbürü de Tuna vadisi üzerinden Macaristan'a doğru hareket etti. Almanlar bu ilerlemeyi durdura-mayarak geri çekildiler.1945 başlarında, Almanya'nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Mütte­fik liderler, ABD Başkanı Roosevelt, İngilte­re Başbakanı Churchill ile SSCB'nin önderi
Stalin Kırım'daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya'nın koşulsuz olarak teslim alın­ması konusunda anlaştılar. Ayrıca savaş son­rası Avrupa'ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945'te SSCB askerleri Oder Irmağı'nı aşarak Silezya'ya girdi. Güneyde ise, şubatta Budapeşte'ye, nisan başında da Viyana'ya girdiler ve Berlin'e doğru ilerlediler. 25 Ni-san'da Berlin'i kuşattılar. Kentin merkezinde­ki bir yeraltı sığınağından savunmayı yönet­mekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavra­yarak 30 Nisan'da intihar etti. Amiral Kari Dö-nitz'i kendi yerine atamıştı.
Dönitz'in temsilcileri Reims'e Müttefikler' le görüşmeye geldi. Batıda Müttefikler'e tes­lim olmayı; ama doğuda SSCB'ye karşı savaşı sürdürmeyi istiyorlardı. Eisenhovver Alman­larin her yerde koşulsuz teslim olmaları ko­nusunda ısrar etti. Almanya'nın teslim olması 8-9 Mayıs 1945'te gece yarısı gerçekleşti.

Japonya'nın Teslim Olması


ABD, Japonya'nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı sırada Başkan Truman, Japonlar'ın direnişini kırmak ve savaşı kısalt­mak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi. Atom bombası ABD'de, gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir silah­tı. 6 Ağustos 1945'te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman uçağı Hiroşi­ma kenti üzerine ilk atom bombasını attı. 3 gün sonra gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki'ye atıldı. Bu bombalar Hiroşima' da 200 bin, Nagasaki de ise 80 bin sivilin öl­meşine ve on binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu kentler büyük ölçüde yıkıldı; bitki örtüsü çok zarar gördü. Atom bombasının yol açtığı radyasyonun (radyoaktif ışınlar) etkisi yıllarca sürdü. Radyasyon nedeniyle insanlar, daha sonra da sakatlandılar ve öldüler. Uzun yıllar sonra bile özürlü çocuklar doğdu. 8 Ağustos'ta SSCB de Japonya'ya savaş açtı ve Japonlar'ın elinde bulunan Mançurya ve Ko­re'yi işgale başladı. Bunun üzerine Japonya 2 Eylül'de resmen teslim oldu ve II. Dünya Sa­vaşı sona erdi.

Antlaşmalar ve Sonuçları


Temmuz ve Ağustos 1945'te barış antlaşmala­rının koşullarını görüşmek üzere Potsdam Konferansı toplandı. Toplantıya önde gelen Müttefik temsilcileri olarak ABD'den Roose-velt'in yerine seçilen Başkan Harry S. Truman, SSCB'den Stalin ile İngiltere Başbakanı VVinston Churchill (daha sonraki toplantılara Churchill'in yerine başbakan seçilen Clement Attlee) katıldı.Konferansta alınan belli başlı kararlar şun­lardı: Müttefikler Almanya'yı işgal edecek ve silahsızlandıracak, böylece gelecekte savaş çı­karma tehlikesi önlenecekti. Alman ordusu dağıtılacak, sanayisi denetlenecek ve açık de­nizlere çıkabilecek glmi, silah ya da savaş uçağı yapımı yasaklanacaktı. Hitlerön Nazi Partisi'nin düşünceleri yasaklanacaktı . Almanya'nın bütünlüğünün korun­ması ilkesi dışında kalan antlaşma koşulları genellikle uygulandı.Almanya ve Berlin Müttefik kuvvetler ara­sında bölündü. SSCB birliklerinin işgal bölge­si olan Doğu Almanya, sonradan Alman De­mokratik Cumhuriyeti oldu. Batı Almanya' nın kuzeyi İngiliz, güneyi ile Bremen bölgesi ABD ve güneybatısı jda Fransız birliklerince işgal edildi. Almanya'nın bölünmüşlüğü bu­gün de sürmektedir Nazi liderler Müttefikler'den dört yargıç ta­rafından Nürnberg'd yargılandı. Yargılama yaklaşık bir yıl sürdü» Sanıklardan 12'si ölüm cezasına çarptırıldı; bfınlardan biri olan Mare­şal Hermann Goeringi zehir içerek intihar etti. Yedi kişi hapis cezasıa çarptırıldı. Öteki Na­zi savaş suçluları da yargılanarak idam edildi ya da hapsedildi. Bazı Alman bilginleri özel­likle roket mühendis|eri de ABD ve SSCB'ye götürüldü.
Batılı Müttefikler ile SSCB arasında. Al­manya'nın doğusundaki toprakların ne kada­rının SSCB ve Polonya'ya bırakılacağı konu sunda anlaşmazlık vardı. Sonuçta SSCB, Do­ğu Prusya bölgesini Polonya'yla paylaştı. Oder ve Neisse ırmaklarının doğusunda kalan topraklar da Polonya'ya verildi. Bu iki bölge ile Çekoslovakya, Macaristan, Romanya ve Polonya'da yaşayan Almanlar, Almanya'ya taşındılar.Müttefikler arasındaki en önemli görüş ay­rılığı, Almanya'nın bütünlüğünün korunması konusunda çıktı. Birleşik bir Almanya'nın çok güçlü bir ülke olabileceğini düşünen Fransızlar bu konuda isteksiz davrandılar. SSCB ise, Almanya'nın bütünlüğünün korun­masını, ama bunun sosyalist yönetim altında gerçekleşmesini savunuyordu. Böylece Al­manya'nın SSCB işgalinde kalan bölgeleriyle Berlin'in doğusu. Batı Berlin ve batılı Mütte­fikler'in işgalindeki bölgelerden ayrıldı. Bu durum 1949'da iki ayrı devletin doğmasına neden oldu: Batı Berlin'i de içeren Almanya Federal Cumhuriyeti ve başkenti Doğu Berlin olan, sosyalistlerin yönetimindeki Alman De­mokratik Cumhuriyeti kuruldu.

Japonya da Müttefikler'ce işgal edildi. Ama savaşı izleyen ilk yıllardan sonra dene­tim tümüyle General Douglas MacArthur'un yönetimindeki ABD'li yetkililerin elinde kal­dı . Japon ordusu dağıtıldı ve silahsızlandırıldı. Çin ve Güney­doğu Asya'nın çeşitli yerlerine yerleşmiş olan 4 milyonu aşkın Japon da Japonya'ya geri gönderildi. Bazı Japon komutanları savaş suç­lusu olarak yargılandı; idam ya da hapis ceza­sına çarptırıldı. Önce Japonya'nın silahlı güç­ler oluşturması yasaklandı. Ama sonra SSCB ve bölgedeki öbür sosyalist güçlere karşı önemli bir müttefik olabileceği düşünülerek ordusunu ve deniz gücünü kurmasına yardım edildi. Batı Almanya gibi Japonya da, yerlebir edilmiş kentlerini ve fabrikalarını yeniden kurmak için özellikle ABD'den büyük yardım aldı.
Japonya ile barış antlaşması 1951 Eylül'ünde imzalandı. Bu antlaşmaya SSCB ve Hin­distan karşı oldukları maddeler nedeniyle ka­tılmadılar. Antlaşmanın en önemli sonucu, Japonya'nın topraklarının dört adayla sınır-lanmasıydı. Japonya'nın sö­mürgeci imparatorluğu sona erdi. Ryu-Kyu, Benin, Mariana ve Marshall adaları, Bir­leşmiş Milletler adına yönetilmek üzere ABD'ye; Güney Sahalin ve Kuril adaları ise SSCB'ye bırakıldı. Japonya'nın savaştan önce işgal ettiği Mançurya, Çin'e geri verildi. Kore ise bağımsız bir devlet oldu. Ayrı bir antlaş­mayla ABD'ye Japonya'da askeri güç bulun­durma yetkisi verildi.
II. Dünya Savaşı'nda hava saldırılarında binlerce sivil insan da öldürüldü. Almanlar toplama kamplarında 6 milyon Yahudi'yi öl­dürdüler. Bu uygulamaya "toplu kıyım" de­nildi. İşgal ettikleri topraklarda yaşayan 10 milyon kişiyi evlerinden, yurtlarından ayırdı­lar ve Almanya'da fabrikalarda köle gibi ça­lışmaya zorladılar.
Yaklaşık 35 milyon insanın öldüğü bu sa­vaşta SSCB 20 milyon yurttaşını yitirdi. .Po­lonya'da Naziler'in burada öldürdüğü 3 mil­yon Yahudi'yle birlikte yaklaşık 6 milyon kişi öldü. Almanya 4 milyon, Japonya 2 milyon, ABD 298 bin, İngiliz Uluslar Topluluğu 544 bin ve İngiltere 350 bin insanını yitirdi. Çin'in ise 2 milyondan fazla askerinin öldüğü sanıl­maktadır.

İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye


Türkiye II. Dünya Savaşına katılmadı. Ama savaş boyunca izlediği yansızlık siyasetinde zaman zaman büyük güçlüklerle karşılaştı. Türkiye 1939'da savaş olasılığının iyice artma­sı üzerine toprak bütünlüğünü korumaya yö­nelik ittifak antlaşmaları sağlamak amacıyla bazı girişimlerde bulundu. Almanya ile İtal­ya'nın saldırgan tutumları karşısında doğal olarak bu girişimler İngiltere, Fransa ve SSCB'ye yönelikti. İlk görüşmeler sonucunda 12 Mayıs 1939'da İngiltere'yle, 23 Haziran'da da Fransa'yla Türkiye'nin de "Barış Cephe­sinde yer aldığını açıklayan ortak bildiriler yayımlandı. Bunu SSCB'yle de benzeri bir an­laşma sağlanması yolundaki çabalar izledi. Ama SSCB'nin 23 Ağustos'ta Almanya ile bir saldırmazlık antlaşması imzalaması karşısında Türkiye'nin çabaları boşa çıktı.
Bu durum üzerine İngiltere ve Fransa ile ilişkiler daha da sıklaştırıldı ve 19 Ekim 1939'da Ankara'da Türkiye-İngiltere-Fransa İttifak Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya gö­re Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa İngiltere ve Fransa yardımda buluna­cak, buna karşılık Avrupa'da çıkacak bir sa­vaş Akdeniz'e yayılırsa Türkiye de İngiltere ve Fransa'ya yardım edecekti. Savaşın Bal-kanlar'a doğru yayılma eğilimi göstermesi üzerine Türkiye Balkan Antantı'na bağlı ül­kelerle de işbirliğini güçlendirmeye çalıştı. Ama Şubat 1940'ta Belgrad'da toplanan Bal­r Konseyi bu yöndeolumlu bir karar alamjadan dağıldı. 10 Hazida katılmasıyla savaş kısa süre içerisinde Akdeniz'e yayılınca Tşrkiye'nin 1939 Ankara Antlaşması'yla üstlendiği yükümlülükler gündeme geldi. Ne var Fransa'nın teslim olması, ingiltere'nin de bu konuda ısrarlı davranmaması Türkiye'yi sa­vaştan uzak tuttu.
Alman orduları 1941 ortalarına doğru Bal-kanlar'ı tümüyle ele geçirince, Türkiye'nin de Alman istilasına uğramasından, dolayısıyla Ortadoğu'daki yaşamsal önemdeki çıkarları­nın tehlikeye girmesinden çekinen İngiltere, Türkiye'den savaşa katılmasını istedi. Bu sıra­da SSCB'ye saldırmaca hazırlanan Almanya da güney kanadını güvenceye almak amacıyla Türkiye'ye bir saldırmazlık antlaşması öneri­sinde bulundu. Türkiyje bunu hemen kabul et­ti. 18 Haziran 1941'de imzalanan antlaşma Türkiye'nin savaş dışı kalma siyasetinde yeni bir aşama oluşturdu. Bunu 10 Ağustos 1941'de SSCB ile İngiltere'nin ortak notası iz­ledi. Savaşın iyice yqğunlaştığı bu dönemde her iki ülke Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını bildiriyorlardı. Buna karşı­lık Türkiye'den 1936 Montrö (Montreaux) Sözleşmesi'ni tam olarak uygulayarak İstan­bul ve Çanakkale boğazlarını savaş gemileri­ne kapalı tutmasını istiyorlardı.
1942 hem Almanya'nın, hem de İngiltere' nin başını çektiği Müttefikler'in Türkiye'yi kendi yanlarında saviia sokmak için baskı uy­guladıkları bir yıl oldu. Türkiye çeşitli gerek­çeler ileri sürerek bunların hepsini geri çevir­di. Ama 1943'te Müttefikler'in üstünlüğü belirginleşince İngiltere bu kez savaşın bir an önce bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetlerinden pay almak gibi görüşlerle Tür­kiye'yi Müttefikler yanında savaşa sokmaya çalıştı. Churchill bu amaçla 30 Ocak 1943'te Adana'ya gelerek İsjmet İnönü ile görüştü. İnönü, Churchill'in Türkiye'nin en geç Ağus­tos 1943'te savaşa katılması yolundaki isteği­ne karşı, bunun gerekli silahların, savaş araç ve gereçlerinin verilnjıesi durumunda olanaklı olabileceğini söyledi.. Bu konudaki görüşme­ler sürerken Müttefikler 14-24 Ağustos tarih­lerinde Kanada'nın Duebec kentinde, 19-30 Ekim'de de Moskova'da düzenledikleri top­lantilarda Türkiye'yi savaşa katmak yolunda­ki baskıyı artırma kararı aldılar. 28 Kasım -2 Aralık tarihlerinde bir doruk toplantısı ya­pan Churchill, Roosevelt ve Stalin de bu kara­rı onayladı. Bunun üzerine Churchill ve Roose­velt 3 Aralık 1943'te İsmet İnönü'yü Kahire' ye davet ederek bu konudaki kesin isteklerini ilettiler ve Türkiye'nin Şubat 1944'te savaşa katılmaması durumunda her türlü askeri yar­dımı keseceklerini bildirdiler. İsmet İnönü" nün askeri ve stratejik gerekçelerle savaşa katılmayı reddetmesi üzerine Mart 1944'te İn­giltere, Nisan 1944'te de ABD Türkiye'ye as­keri yardımı durdurdu. Diplomasi alanında ise baskılar sürüyordu. Bu baskılara bir süre daha direnen Türkiye savaşın gidişinin iyice belirginleşmesi üzerine 2 Ağustos 1944'te Al­manya ile siyasal ilişkilerini kesti. Bunu 6 Ocak 1945'te Japonya ile ilişkilerin kesilmesi izledi. Ardından Müttefik liderleri Şubat 1945'te toplanan Yalta (Kırım'da) Konferan-sı'nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler'e yalnızca 1 Mart 1945'e kadar Almanya'ya sa­vaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir ka­rar aldılar. Türkiye bunun üzerine 23 Şubat'ta Almanya'ya savaş ilan etti. Ama bu sırada Al­manya'nın yenilgisi kesinleşmiş olduğundan fiilen savaşa girmedi

MsxLabs & TemelBritannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Jumong; 1 Kasım 2016 10:45
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ChatLaq_3mo - avatarı
ChatLaq_3mo
Ziyaretçi
4 Ocak 2009       Mesaj #3
ChatLaq_3mo - avatarı
Ziyaretçi
Almanya ile İtalya nın saldırgan siyasetleri giderek artmış ve 1938 yılına gelinmiştir. o yıl Almanya 1. dünya savaşı'ndan sonra kurulan Çekoslovakya’nın büyük bir bölümüne sahip çıkmış bu ülkeyi işgal ederek istediği yerleri ülkesine katmış geriye kalan bölgede de kendine bağlı bir yönetim kurmuştur. kurdukları Çekoslovakya’nın böylece yok oluşuna İngiltere ve Fransa barışı sürdürmek için razı olmuşlardı(29 Eylül 1938'de Münih konferansı sonucunda). 1939'a varıldığında İtalya da fırsattan yararlanarak çoktan beri göz koyduğu Arnavutluk’a saldırmış ve orayı işgale başlamıştır. ABD başkanın Almanya ve İtalya’ya artık daha ileri gitmemeleri ihtikârına hitler olumsuz cevap vermiştir. şimdi hedef Polonya idi.

Hitler, Almanya’nın doğusunda kurulan Polonya’nın alman topraklarının bir bölümünü kapsadığını ileri sürüyordu. Polonya’nın doğusunda gözü olan SSCB de bunu destekliyordu. sonunda faşist diktatör hitler ile komünist diktatör Stalin Polonya’yı ve Baltık yöresini imzaladıkları bir antlaşma ile paylaştılar(23 ağustos 1939). Bunun üzerine Almanya birlikleri 1 eylül 1939’da Polonya’nın batısını Sovyetler ise Polonya’nın doğusunu işgale başladılar. Polonya’ya güvence vermiş olan İngiltere ile Fransa Hitler’in bu son hareketi karşısında artık suskunluktan çıktılar. Her iki devlet 3 eylülde Almanya’ya savaş ilan ettiler. Böylece birincisinden daha çok kanlı ve acılı İkinci Dünya Savaşı başlamış oldu.

Bu iki devlet Almanya ile Sovyetler arasındaki yakınlaşmayı büyük bir kuşku ile karşılamıştı. Eğer Polonya olayı dolayısı ile Sovyetler’e de savaş açılırsa bu iki devlet iyice Almanya’ya yaklaşacak tehlike de büyüyecekti. Bunun için savaşın sadece Almanya’ya ilanı ile yetinilmişti.

Hitler Polonya’yı Baltık bölgesini Stalin ile paylaştıktan sonra Norveç ile Danimarka’yı işgal etmiş (1940 yılı Nisan ayı) sonra Belçika’yı, Hollanda’yı ve Lüksemburg’u da alarak Fransa üzerine yüklenmiştir. Yıldırım hızıyla Fransa’yı çökerten Hitler’e bu devlet teslim oldu(22 Haziran 1940). Almanlar sonra da İngiltere ile savaşa tutuştular. Kuzey Afrika‘da da İtalyanlarla birlikte savaşan Almanlar başarılar kazanıp Mısır’a kadar ilerlediler(1940-1942).

Arnavutluk’u işgal eden İtalyanlar Yunanistan’a da yüklendiler. Ancak başarılı olamadılar. Bunun üzerine bağlaşığına yardım etmek isteyen Hitler Yugoslavya’yı işgal ederek Yunanistan’a saldırdı ve bu ülkeyi de egemenliği altına aldı(1941 Nisan ayı).

Hitler Stalin ile anlaştığı zaman, Polonya’nın işgaline karşı İngiltere ile Fransa’da uyanacak tepkinin bir bölümünü Rusların üzerine çekmeyi düşünmüştü. Ama onun ırkçı siyasetinin içine Sovyetler Birliği’nin de elde edilmesi giriyordu. Polonya ve Baltık işi amacına uygun biçimde çözülünce Hitler dostu olan Sovyetlere saldırmakta duraklamadı(1941 yılı Haziran ayı). Böylece Alman-Sovyet savaşı da başlamıştı. Almanlar kısa br süre içinde Avrupa Rusyası’nın büyük bir bölümünü ele geçirdiler.

Daha 1940 yılı sonlarında Alman-İtalyan bağlaşmasına Japonlar da katılmıştı(27 Eylül 1940). Bundan aşağı yukarı bir yıl sonra (7 aralık 1941) Japonlar Uzak Doğu’daki çıkarlarının gelişmesine engel saydıkları ABD’nin donanmasına baskın yaptılar. Bunu üzerine ABD ve onlarla yakınlaşan İngiltere Japonya’ya savaş ilan ettiler. Japonlarla birlik olan Almanlar ve İtalyanlar da ABD’ye savaş açınca dünya felaketinin boyutları akıl almaz dereceye çıktı.
Almanlar’ın Sovyetler Birliği’ne savaş açması bu devleti İngiliz-Amerikan ortaklığına itti. Böylece İkinci Dünya Savaşı’nın tarafları iyice belli oldu. Amerikalılarla İngilizler doğuda Sovyetlerle savaşan Almanların işlerini zorlaştırmak için bir yandan Kuzey Afrika’dan İngilizlerce kovulan İtalyanların da üzerine yürüdü. Diğer yandan Batı Avrupa’da ikinci bir cephe açıldı(Normandiya çıkartması, 1944 yılı haziran ayı başı). Almanlarla İtalyanlar artık savaşın sonuna gelmişlerdi. Almanya işgal ettiği yerlerden çıkarılmıştı; artık kendi ülkesi üzerinde savaşılıyor ve Sovyetler doğudan, İngilizler, Amerikalılar ve artık kurtulmuş olan Fransızlar batıdan Almanya içlerine ilerliyorlardı. İtalya savaş dışı olmuş kaçmaya çalışan Mussolini ulusunca linç edilmişti(1945 yılı nisan ayı). Başlangıçta Uzak Doğu’da Japonlar karşısında gerileyen Amerikalılar da büyük başarılar kazanmaya başlamışlardı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Jumong; 1 Kasım 2016 10:46
ChatLaq_3mo - avatarı
ChatLaq_3mo
Ziyaretçi
4 Ocak 2009       Mesaj #4
ChatLaq_3mo - avatarı
Ziyaretçi
II. DÜNYA SAVAŞI
(1 Eylül 1939)

1 Eylül 1939'da II. Dünya savaşı başladı.
Mihver Devleti olarak görülen Almanya, İtalya ve Japonya (Berlin, Tokyo, Roma) üçlüsü yenildi.

1942 yılının sonlarına doğru savaş talihi Almanya ve bağlaşıklılarının yüzüne gülmez oldu. Başlangıçta büyük başarılar elde eden Japonlar Pasifik’te elde ettikleri yerleri bırakarak Amerikan hava ve deniz güçleri karşısında çekilmeye başladılar. ABD İngiltere’nin de yanında Avrupa ve Kuzey Afrika cephelerinde savaşa girme hazırlığında idi. Bu bakımdan Amerikalılar Sovyetlerin de bağlaşığı durumuna geliyorlardı. Rusya’ya akan Amerikan yardımı ile Sovyet ordusu çok ilerleyen Almanları ilk önce durdurdu. Sonra da yavaş yavaş geri sürmeye başladı. İngilizler Kuzey Afrika’daki Alman-İtalyan varlığını da sona erdirdiler ve 1943 yılı ortalarında Amerikalılarla birlikte Sicilya üzerinden İtalya’ya ilerlemeye başladılar. İtalya teslim oldu ve diktatör Mussolini daha da önce belirtildiği gibi öldürüldü. Öte yandan Almanya’yı iyice sıkıştırmak için 1944 yılı ortalarında Avrupa’nın batısından İngilizlerle Amerikalıların yeni bir cephe açtıklarını biliyorsunuzdur. Almanya tam anlamıyla sıkıştırılmıştı. Fransa kısa bir süre içinde kurtarıldı ve Fransız yurtseverlerinden oluşan birlikler de Amerikan ve İngiliz ordularıyla Almanya’nın batısına akmaya başladılar. Savaşın sonucu belli oluyordu.

1942 yılı içinde, bağlaşma antlaşması gereği özellikle İngilizler, Rusların isteği üzerine zorlamaya başladılar. Türkiye savaşa girerse Almanya önünde yeni bir cephe açılır ve ayrıca, Rusya’ya çok muhtaç olduğu malzeme yardımı çabuk gönderilirdi. Türkiye’yi 1939 yılı antlaşmasından doğan yükümlülüklerine zorlamak için İngiliz başbakanı Churchill(çörçil) İnönü ile 1943 yılı Ocak ayı sonunda Adana’da görüştü. İnönü ordunun istekleri tamamlanırsa savaşa gireceğine söz verdi. Ancak, gereken yardım yapılamadığı için, İnönü’nün sözü yerine getirilemedi. Sovyetler’in sıkıştırması üzerine, İnönü 4–6 Aralık 1944’de Kahire’de Churchill ve Amerikan Başkanı Roosevelt tarafından gene savaşa girmeye zorlandı. Bunu üzerine Türkiye daha çok savaş sonu dünyasındaki yerini alabilmek için, 1945 Şubatında(23 Şubat) Almanya ve Japonya’ya savaş ilan, ederek bağlaşıklarının isteğini yerine getirmiş oldu. Ama aynı yılın Mayıs ayı başında Almanya kayıtsız-şartsız teslim belgesini imzaladı(9 Mayıs). Türkiye’nin artık eylemli bir savaş durumu içine girmesi gereksizdi. Japonya’ya açılan savaş ise çok daha sembolikti. Japonlar 2 Ağustos’ta teslim oldular.

Böylece Türkiye tarihin en büyük felaketini büyük bir ustalıkla geçiştirdi. Türkiye eğer Almanya’ya karşı savaşa girse idi yıpranarak büyük bir ihtimalle savaş sonu bölüştürülmelerine konu olabilecekti. İsmet İnönü, Atatürk’ün kurduğu devleti böyle bir acı sondan kurtarış sayılabilir.

Türkiye’nin savaşa girmemesi SSCB’nin işini zorlaştırmıştı. Türkiye büyük bir ustalıkla savaşa girme isteklerini savuşturmuştu. Sovyetler şimdi bunu hıncını almak ileride bu düşmemek yolunu benimsediler. Bunun için öncelikle 1925 yılından beri yürürlükte olan Saldırmazlık Antlaşması’nı tek yanlı olarak ortadan kaldırdılar(Mart 1945). Bir süre sonra da SSCB Boğazlar rejiminin değiştirilmesini buraların Türkiye ve kendisi tarafından ortaklaşa savunulmasını öneren ve Doğu Anadolu’da Kars, Ardahan ve Artvin’i de isteyen bir notayı Türk Hükümeti’ne gönderdi(7 Ağustos 1946).


Sovyetler, bu isteklerini öne sürerlerken Doğu Avrupa ülkelerini birer-ikişer kendilerine bağlıyorlar savaş yorgunu olan İngiltere ile ABD de buna kayıtsız kalıyorlardı. Stalin kendisini bizden olan istekleri için zamanlamayı iyi yapmış sayıyordu. Bu durumda güvenilecek tek şey kendi gücümüzdü. Sovyetlere gereken cevap verildi. Stalin isteklerini 24 eylül 1946 tarihinde tekrarladı ise de olumlu cevap alamadı.

Bu bekleyiş sonunda Türkiye’nin kararlığını gören ABD ile İngiltere Sovyet iddialarının karşısına dikildiler. 1947’de Amerikan yardımı Türkiye’ye de yöneldi. Böylece Türkiye bu son bunalımı da başarı ile atlattı. Artık tarafsızlık siyaseti de sona ermiş yeni kurulan Dünya’da yerimiz belirlenmeye başlamıştı.
Son düzenleyen The Unique; 16 Haziran 2010 15:03
Führer - avatarı
Führer
Ziyaretçi
7 Eylül 2010       Mesaj #5
Führer - avatarı
Ziyaretçi
almanları hep kötülerler.... katliam yaptılar derler.nede olsa savaşı kaybetti. zaten tarihi kazanalar yazmazmı ?

dresden bombardımanına bakınız ! stratejik önemi olmayan bir bombardıman. 300 bin siivil i öldürdü müttefikler. ruslarda berline girdiklerinde binlerce sivili öldürüp tecavüz etti.nice olaylar var..... ruslar çok karaktersiz bir millettir. savaş esirlerini hep öldürmüşlerdir. (bkz: plevne muharebesi tutsakları,stalingrad savaşı tutsakları,ss tümen tutsakları) tipik bilgileri paylaşmak kolaydır. ama araştırma yapmak zordur.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
14 Mayıs 2011       Mesaj #6
pesimist - avatarı
Ziyaretçi

2.Dünya Savaşının Sırları


1943 yili 2.dünya savasinin en siddetli yillariydi.Amerika Hitler'in elinden nerdeyse bütün bilginlerini kaçirmisti. Hitler belki de en büyük hatasini yapti elindeki bilginleri kaybederek.Tabi Yahudi olduklari için. Einstein,Freud, Philedelphia deneyinin beyni Jessup Morris... Hatta Einstein'e Israil kuruldugunda ilk cumhurbaskanligi bile teklif edildi. Ama arastirmalari yüzünden reddetti. Bu onun ne kadar karizmasi oldugunu gösteriyor.

Savas yillari bilim adamlarina inanilmaz olanaklar sagladi.Tabi ölüm üretmeleri için.Hitler'in emrindekiler o kadar üstünlerdi ki, insan kopyalamadan gen mühendisligine, kuantumdan V2 roketlerine ve düsünce okumaya kadar herseyle ugrasiyorlardi.Zaten 2.dünya savasinda Almanlar'in yaptigi tank, top denizalti o kadar çoktu ki; bütün maden rezervleri dibe vurdu.

Alman ekonomisi bu savasin yarasini pek kolay saramadi. Verner Von Braun V2 denen roketleri gelistirerek Ingiltere'ye haclu attirmisti. Hitler'in bilginleri Avrupa'nin ortasindan Adalari V2'lerle dövüyordu.Hitler'in Yahudi düsmanligi tüm bilginlerin kaçmasina neden oldu. Yahudileri firinlayan Hitler inanilmaz bir katliamin mimari oldu. Ama bilinmeyenler de var. Metrolara doldurulup suyla bogdurulan Hazar Türkleri ve öz Alman Halki...
Hitler bu katliami bilerek, isteyerek yapti. Çünkü bugünün bilmine havlu attiracak bir seyler biliyordu sanki. Büyük kitle kiyimlar çok büyük doga felaketlerine neden olur diyordu.Iklimleri altüst eder.Bu doga ile onun besledigi canlilar arasindaki inanilmaz bir bag.

Hitler bu kiyimlarla istedigi hava degisikligini yaratti.Ama o çok sicak beklerken korkunç bir soguk olustu.Moskova önlerindeki Alman ordusu soguga yenildi.Komutanlar kisi bahane edip çekilmek istemislerdi. Hitler söyle cevap verdi:"Soguk benim isim." Büyük kitle kiyimlarinin iklimi degistirip asiri sicaga neden olacagini hesaplayan Hitler görülmemis sogugun mimari oldu.Ve Moskova önündeki Nazi ordusu askerleri tuvalet ihtiyaçlarini giderirken donarak öldüler.Bak bu yazdigim çok ilginç ama gerçekten çogu asker bu sekilde ölmüs.

Bir de Japonlar'in savasa girmesi vardi. Japonya bu savasta girdikten sonra taraf degistirdi. Bu sirada aktarmadan geçemeyecegim bir olay var:"Japonlar'in Pearl Harbor'i bombalamasindan yillar önce bir Amerikan ordu mensubu bu teoriyi ortaya atmisti. Ona göre Pearl Limani Japonlar tarafindan bombalanabilirdi. Diplomatik iliskilere zarar verdigi gerekçesi ile askeri mahkemeye verildi. Amerika çok sert tepki göstermisti bu askerine. Ama askerin söyledikleri yillar sonra gerçeklesecekti."

Japonlar'in savasa girmesinde Almanlar ve Ruslar'in Hipnoz diplomasisi etkili oldu. Daha ilginci Rus ve Almanlar savasta parapsikolojik yetenekleri üst düzeyde insanlari kullaniyordu. Bu adamlar hangi sehrin bombalanacagini önceden haber veriyor, o sehirler derhal bosaltilarak can kaybi önleniyordu.Bu sirada gizli deneyler raydan çikmisti.Kozirev Rusya'da insan isinlama ve glikoz yakma deneyleriyle
bilinenin sinirini zorluyordu.Hitler kurdurdugu lab.'larda ise kusursuz Alman irki için genlerle oynaniyordu.Fransa'yi çok kisa sürede dümdüz eden Hitler, Avrupa'yi rekor sürede isgal etti. Çünkü Hitler o güne kadar hiç kullanilmamis bir savas taktigi kullaniyordu: Top yekun saldiri ve savas. Bütün birlikleri bütün kuvvetleri birlikte kullanmasi da ona hizli isgaller sagliyordu. Ve Rusya'ya yöneldi.

Hitler Tibet'e gözünü dikmisti.Tibet'i istiyordu.Tibet'teki gizli bilimleri ariyordu.(Bunlar hala esrarini koruyor) Zaten gamali haçi eski Tibet alfabesinden aldi.Bunlar için Bu özel güçleri olan adamlar öyle bir telepatik savasa girdiler ki,aklini yitirmeyen bir Kozirev kaldi. Avrupa'nin isgal edildigini Ruslar'in havlu attigini gören Amerika mecburen savasa girdi.Ve Hitler hayatinin hatasini yapti.Kurmaylari hemen saldiralim demislerdi. Ama Hitler onlari dinlemeyip zaman kaybedince tüm savasi kaybetti. O an Naziler top yekün saldiriya geçseydi bugün...

Gelelim Philedelphia'ya. Bu deney ABD donanmasinin radara görünmez kruvazör istemesiyle baslamis.Donanma finansa etmis; Jessup Morris yönetmis.Ama Jessup K. Morris'e deney hakkinda tüm detaylari anlatan C.Allain M. Bu adamin da kim oldugu onca seyi nerden bildigi spekülatif.Tüm büyük projelerde onun geriden güdümü var.Hangi proje tikansa hangi bilgin takilsa o devreye giriyor.Ya mektuplariyla ya da bizzat.Yaklasik 1 asirdir sag.Ya da bu isim el degistiriyor. Internette ilgili linklerde hakkinda daha fazla bilgi var. Her tasin altindan çikiyor bu esrarengiz adam. Haziran'in sonuna dogru Philedelphia Limaninda: 2 tane çok güçlü jeneratör yerlestiriliyor Philedelphia deneyindeki gemiye. Projenin adi:Rainbow Project. Salter açilarak çok güçlü ve monoblok(yekpare) bin manyetik alan yaratiliyor.Geminin etrafinda yesil bir sis olusuyor.Gemi silüet oluyor.Sonra gözalan parlak bir isikla gemi gözden kayboluyor.Hayretle izleniyor deney.Mürettabat ise basina gelecekten habersiz seçilmis deney için. Deney bittiginde gemi görünür oluyor ama tayfalar bir garip.Geminin metaliyle kaynasmislar (T 10000 gibi) Bir kismi duvarlarin içinden geçiyor.Mideleri bulaniyor,baslari dönüyor. Kimisi hepten delirmis.Bazisi donup kaliyor,Birisi dokununcaya kadar heykel gibi kaliyor.Kimisinin vücudunun yarisi görünmüyor. Yazin yapilan bu deneyden sonra Ekim'de final deneyi yapiliyor.Sonuç daha inanilmaz.Gemi teleportasyon ve bilokasyon yapiyor.Türkçesi isinlaniyor ve ayni anda birden fazla yerde görünüyor. 6 dk. içinde dünyanin çesitli limanlari görünüp kaybolan bir gemi rapor ediyorlar.Bu kez tayfalarin durumu daha feci.Müretebat deneyden sonra kaderine terk ediliyor.Deneyeyse son veriliyor. Deneyden kisa süre sonra dokümanlar ortadan kaldirilmaya basliyor. MIB görevde.Su filmi çevrilen ünlü MIB. Carl Allien'den UFO motorlarini kapan Morris Uçan Dairelerin Esrari adli gayri menkul ev sahibi kanun mevzuati kitabini yaziyor :-) Saka bir yana bu kitap onun sonu oluyor. MIB bir çok tehlikeli gördügü bilim adamina yaptigi gibi Morris'i de temizliyor.

Gizli bilim adami cinayetlerinde, teknolojik sirlarin ardindan hep MIB çikiyor.Yüksek teknoloji insanligin hizmetine sunulamaz.Nükleer teknoloji kisilere sunulacak oyuncak degildir.Time Machine öncüleri olan Ufo'lar dünyanin yazili kaderini alt üst edebilir. Çünkü kurt delikleri buna izin veriyor. Aslinda tek yapilan deney bu degildi. Ruslar da ayni dönemlerde bir denizalti üzerinde benzer deneyler yapmisti. Ama Eldridge kadar ününü yayamadi. Tesla'nin demir perdesi ardinda kaldi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 18 Aralık 2016 18:11
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
4 Temmuz 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

2.Dünya Savaşı

1939-1945 yılları arasında, birçok devletin katıldığı, dünya tarihinin en kanlı ve büyük savaşı.

I. Dünya Savaşı sonunda, dünya üzerinde oluşabilecek çatışmaları engellemek, sorunları barışçı yoldan çözmek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam) güçsüz ve yaptırım olanaklarından yoksun olduğunu kanıtladı. Japonların Çin'e saldırısı (1937), İtalya'nın Etiyopya'yı işgali (1935-1936), İspanya İç Savaşı (1936-1939) gibi, gelecek büyük bir savaşın habercisi niteliğindeki olaylar karşısında yetersiz kaldı.

I. Dünya Savaşı'nın sonunda yenen devletler ile Almanya arasında imzalanan Versailles (Versay) Antlaşması, Almanlar tarafından çok ağır olarak nitelendi. Alsace-Lorraine'in Fransa'ya, diğer bazı anavatan topraklarının Belçika, Litvanya ve Polonya'ya verilmesi, Uzakdoğu ve Afrika'daki ayrıcalık ve topraklarının yenen devletler arasında paylaştırılması, Alman savaş ve ticaret filolarına el konulması, Almanya'nın çok ağır savaş tazminatı ödemek zorunda bırakılması gibi antlaşma koşulları, ülkenin ekonomik gelişme olanaklarını çok daralttı. Aynı antlaşmaya göre Almanya, Prusya'dan ayrılmış ve Avusturya ile birleşmesi engellenmişti. Bütün bu ağır koşullar ve 1929 ekonomik bunalımının getirdiği sıkıntılar, Adolf Hitler'in iktidara gelmesini sağladı.

Hitler 1935'te, Versay Antlaşması ile kaldırılmış olan zorunlu askerliği yeniden getirdi. 1936'da, askerden arındırılmış olan Ren Bölgesi'ni işgal etti. 1938'de "huzuru sağlamak" gerekçesiyle Avusturya'yı Alman topraklarına kattı (Anschluss). Daha sonra, nüfusunun büyük çoğunluğunu Almanların oluşturduğu Südet Bölgesi'ni istedi. Büyük bir savaşın patlamasından çekinen Batılı liderler Münih'te toplanan konferansta Südet Bölgesi'ni Almanya'ya verdiler. Hitler kısa bir süre sonra Çekoslovakya'nın tümünü işgal etti (Mart 1939). İngiltere ve Fransa bu oldubitti karşısında yine etkili bir tavır alamadılar. Bu durumdan cesaret alan Hitler, Litvanya'dan Memel'i aldı ve Polonya'dan Baltık kıyısındaki Danzig serbest kentine bir koridor istedi.

1939 Mayısı'nda İtalya ile bir ittifak antlaşması imzalayan Almanya, aynı yılın Ağustos ayında Sovyetler Birliği ile bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. İngiltere ve Fransa, Almanya'nın tehdidi altındaki Polonya'ya, herhangi bir saldırıya uğraması durumunda, yardım edeceklerini vaat ettiler. 1 Eylül 1939'da bir düzmece sınır olayını bahane eden Almanya, Polonya'ya saldırdı. "Blitzkrieg" (Yıldırım Savaşı) adı verilen yepyeni bir savaş taktiği kullanan Alman birlikleri, çok kısa sürede Polonya ordularını yenerek Polonya'yı işgale başladılar.

1 Eylül'de Alman birliklerinin geri çekilmesini isteyen İngiliz ve Fransız yönetimleri, bu istekleri yerine getirilmeyince, 3 Eylül 1939'da Almanya'ya savaş açtılar. 1939 Nazi-Sovyet paktının gizli ek protokolu gereğince 17 Eylül'de Sovyet birlikleri savaş açmaksızın Polonya'ya girdi ve Doğu Polonya'yı işgal ettiler. 30 Kasım'da da Sovyetler Birliği, Finlandiya'ya savaş açtı. Güçlü bir Fin direnişiyle karşılaşan Sovyet birlikleri fazla ilerleyemediler. 12 Mart 1940'ta Sovyet-Fin barış antlaşması imzalandı. İngilizler Almanlardan önce Norveç'i işgal etme hazırlıklarına başladılar. Fakat 9 Nisan 1940'ta Alman birlikleri, savaşmadan Danimarka'yı işgal ettiler ve Norveç'e indirme yaptılar. 1 Mayıs 1940'ta Norveç birlikleri Almanlara tamamen teslim oldu. İngilizler de Norveç'e çıkarma yaptılar fakat başarı sağlayamadılar.

10 Mayıs'ta Almanlar Batı cephesinde saldırıya geçtiler. Hızlı bir saldırıyla Hollanda ve tarafsız Belçika'yı işgal ederek Fransa'ya girdiler. Fransız orduları ve Fransa'da bulunan İngiliz birlikleri büyük kayıplar vererek Dunkerque'e çekildiler. İngilizler tarafından yürütülen, tarihin en büyük boşaltma harekâtında (Dinamo Harekâtı) 8 günde Dunkerque'ten 340.000 asker İngiltere'ye taşındı. 10 Haziran'da İtalya, İngiltere ve Fransa'ya karşı savaşa girdi ve Güney Fransa'yı işgale girişti. 14 Haziran'da Alman birlikleri Paris'e girdiler. 16 Haziran'da Mareşal Pétain Fransa başbakanı oldu ve 22 Haziran'da Almanlar ile 24 Haziran'da da İtalyanlar ile mütareke imzaladı.

Fransa ikiye bölünerek Kuzey ve Batı Fransa Alman işgaline girdi; güney ve doğu bölgelerinde (Akdeniz kıyısında) Vichy hükümetinin yönetiminde sözde özgür bir Fransa kuruldu. General de Gaulle, İngiltere'ye geçerek oradan Fransızların savaşı sürdürmelerini istedi. Savaşın başından beri denizlerde süren çatışma göklere de sıçradı. Almanlar bir yandan denizaltılarla İngiltere'nin deniz ulaşımını engellemeye çalışırken bir yandan da uçaklarla saldırdılar. "İngiltere Savaşı" adı verilen hava savaşları günlerce sürdü.

İngiliz Hava Kuvvetleri'ni yok etmek isteyen Almanlar, bu noktada kesin bir başarı sağlayamayınca kentleri, özellikle Londra'yı bombalamaya giriştiler. İngiltere ve İtalya arasında Kuzey Afrika'da süren savaş, Almanların da katılmasıyla büyüdü. Rommel, Mısır'a doğru ilerlemeye başladı. Bu arada Yunanistan'a saldıran İtalya güçlü bir direnişle karşılaştı. İngilizler, Girit'e ve Güney Yunanistan'a çıktılar.

Almanlar, Yugoslavya'yı ve İtalyanlara yardım için Yunanistan'ı işgal ettiler. İngilizleri Güney Yunanistan ve Girit'ten çıkarttılar. 22 Haziran 1941'de Almanya, Sovyetler Birliği'ne karşı saldırıya geçti. "Barbarossa" adını taşıyan harekât kısa sürede gelişti. 5 Aralık'ta Moskova'ya 22 km kadar yaklaşan Almanlar, ağır kış koşulları ve Sovyet karşı saldırıları sonucunda durmak zorunda kaldılar. 1937'den beri Çin ile savaşan Japonya, Fransa'nın yenilgisi üzerine 1940'ta Çinhindi'ye ültimatomlar verdi, Tonkin'i kısmen ele geçirdi ve Koşinşin'i işgal etti (1940).

Güneydoğu Asya konusundaki emelleri ortaya çıkan Japonya, bir yandan ABD ile görüşmelere devam ederken, öte yandan 7 Aralık 1941'de Pearl Harbour Üssü'ne bir hava saldırısı düzenleyerek ABD Pasifik filosonu ağır kayıplara uğrattı. Böylece ABD de savaşa girmiş oldu.

Japonlar Tayland'a, Filipinler'e, Gilbert Adaları'na saldırdılar. Wake Adası'nı, Hong Kong'u, Endonezya'yı, Singapur'u, Malaysiya'yı ve Hindistan'ın bir kısmını ele geçirdiler. Afrika'da İngilizler İtalyanları yenilgiye uğrattılar. Rommel komutasındaki Alman birliklerinin Mısır'ı ele geçirmek için giriştikleri saldırıyı El-Alameyn'de durduran İngilizler, bir karşı saldırı başlattılar (23 Ekim 1942). 7 Kasım'da Cezayir ve Fas'a çıkarma yapan İngiliz-Amerikan birlikleri, Almanlara karşı saldırıya geçtiler. Afrika'daki Fransız birlikleri de kısa bir direnişten sonra müttefiklere katıldı. Bunun üzerine Almanlar, Güney Fransa'yı da işgal ettiler. Toulon'da demirli olan Fransız donanması Almanların eline geçmemek için kendini batırdı. 1.400 km genişlikte bir cephede başlayan Barbarossa Harekâtı 1941 kışında bir duraklama geçirdikten sonra, 1942 yazında Almanların güneyde Kafkaslar'ı, Kırım'ı ve Sivastopol'u alması ve Stalingrad'ı kuşatmasıyla sürdü.

1942 Martı'nda Sovyetler'in girişmiş olduğu karşı saldırı ise yalnızca Moskova kuşatmasının kırılmasını ve Almanların biraz geri çekilmesini sağladı. 1943 yılı bütün cephelerde savaşın dönüm noktası oldu. Ocak 1943'te, Churchill ile Roosevelt arasında yapılan, General de Gaulle ve General Giraud'nun da katıldığı Casablanca Konferansı'nda, hasımlarının kayıtsız şartsız teslim olması koşulu kararlaştırıldı. 10 Ocak'ta saldırıya geçen Sovyetler, 31 Ocak'ta Paulus komutasındaki 6. Ordu'yu teslim alarak Stalingrad'ı ele geçirdiler. Bundan sonra sürekli güçlenerek gelişen Sovyet saldırıları, kısa süreli geri çekilmelere karşın, 1944 Nisanı'nda Sovyet batı sınırının aşılmasına dek sürdü. Kuzey Afrika'da sırasıyla Trablusgarp'ın, Libya'nın ve Tunus'un, Alman ve İtalyan birliklerinden alınması, 12 Mayıs 1943'te bu bölgedeki savaşın bitmesini sağladı.

Müttefikler 1943 Temmuzu'nda Sicilya'ya ve Calabria'ya çıkarma yaptılar. 25 Temmuz'da toplanan Büyük Faşist Konsey, Mussolini'yi görevden aldı. Mussolini tutuklandı. İktidar, Kral III. Vittorio Emanuelle ve Mareşal Badoglio'nun eline geçti. Badoglio, Müttefikler ile gizli görüşmeler yaptı ve 8 Eylül'de ateşkes imzalandı. Bunun üzerine Almanlar, Roma'yı işgal ettiler ve İtalyan ordusunu silâhsızlandırdılar. 12 Eylül'de Mussolini'yi gözaltında tutulduğu bir dağ otelinden kaçırdılar ve Kuzey İtalya'da bir faşist cumhuriyet kurmasına yardım ettiler. İtalya Yarımadası'nda güçlü savunma hatları kurdular. Bu hatların en güçlüsü olan Gustav Hattı ancak 1944 yılının ortasında aşılabildi. 1943 yılında Uzakdoğu'daki müttefik birlikleri, Japonların eline geçmiş bazı adaları aldılar. Ayrıca Birmanya'da Japonlara karşı yeni bir cephe açtılar.

28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihinde toplanan ve Roosevelt, Stalin ve Churchill'in katıldığı Tahran Konferansı'nda, Almanya'nın parçalanması ve Polonya sınırının batıya kaydırılması kararlaştırıldı. 1943 ve 1944 yıllarında İngilizler ve Amerikalılar, Almanya'ya sayısız hava hücumu yaptılar. 6 Haziran 1944'te Müttefikler Normandiya Çıkarması'nı yaparak Sovyetler Birliği'nin çoktan beri istediği ikinci cepheyi kurdular. 23 Haziran'da ise Sovyetler doğuda 1.200 km.lik bir cephede yaz saldırısını başlattılar. 1 Ağustos'ta Varşova'nın kenar mahallelerine varan Sovyet birlikleri, güneyde 31 Ağustos'ta Bükreş'e, 18 Eylül'de Sofya'ya girdiler. 9 Ekim'de ABD, SSCB, İngiltere ve Çin'in katıldığı Dumbarton Oaks Konferansı sonuçlandı. Konferansta alınan en önemli karar, savaştan sonra Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulmasına ilişkindi. 14 Ekim'de İngilizler, Yunanistan'a çıkarma yaparak Atina'yı, Sovyetler ise 20 Ekim'de Belgrad'ı ele geçirdi. 6 Aralık'ta Budapeşte'ye varan Sovyetler, güçlü bir Alman cephesiyle karşılaştılar. Müttefikler İtalya'da Gustav Hattı'nın gerisindeki Anzio'ya çıkarma yaparak hattı kuşattılar. 4 Haziran 1944'te Roma'ya girdiler. Livorno ve Floransa'yı aldılar. Fakat Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Eisenhower'in en seçme birlikleri Fransa cephesine göndermesi nedeniyle, İtalya'daki harekât durakladı.

12 Haziran'da Almanlar Londra'ya V-I adı verilen roketleri atmaya başladılar. Batıda Müttefikler Alman cephesini yararak ilerlediler. Fransız direnişçilerinin başlattığı ayaklanma sürmekteyken, Amerikan ve Fransız birlikleri Paris'e girdiler (25 Ağustos 1944). Bu arada Fransız ve Amerikan birlikleri Akdeniz kıyısında Cannes ve Toulon kentlerinin arasına bir çıkarma yaptılar ve kuzeye ilerleyerek Normandiya'dan çıkarma yapanlarla birleştiler. Alsace-Lorraine bölgesine kadar ilerleyen Müttefikler 16 Aralık'ta Almanların güçlü bir karşı saldırısı nedeniyle durmak ve gerilemek zorunda kaldılar. Almanlar 8 Eylül'de V-2 adlı roketlerin İngiltere'deki hedeflere atılmasına başladılar.

Uzakdoğu'da Amerikalılar 1944 yılı boyunca Marshall, Caroline, Mariana adalarını ve Wake Adası'nı aldılar. Solomon ve Amirallik adalarını ele geçirdiler. 20 Ekim'de Filipinler'e saldırıyı başlattılar.

1945 yılında Batı'daki savaş Alman topraklarında oldu. Sovyetler Ocak'ta Doğu Prusya'ya ve Polonya'ya, Mart'ta da Pomeranya ve Avusturya'ya girdiler. 12 Nisan'da Viyana'yı aldılar ve dört gün sonra Berlin yönünde saldırıya geçtiler. 2 Mayıs'ta Berlin teslim oldu. Batı cephesinde Alman karşı saldırısını önleyen müttefikler, Alsace'ı kurtardıktan sonra Ruhr'a, Saar'a ve Siegfried Hattı'na saldırdılar. 7 Mart'ta Ren Nehri'ni geçtiler.

Amerikan birlikleri bir yandan Thuring ve Bohemya'ya doğru ilerlerken, güneyde Bavyera'yı işgal ettiler. Fransız birlikleri Stuttgart'ı ele geçirdiler. Sovyet birlikleri 25 Nisan'da Elbe üzerinde Torgau'da Amerikalılar ile, 2 Mayıs'ta da Wismar'da İngilizler ile birleştiler. 30 Nisan'da, intihar etmiş olan Hitler'in yerine Dönitz geçti. İtalya'da 9 Nisan'da başlayan müttefik saldırısı kısa sürede Cenova, Venedik, Milano ve Torino'nun alınması ve Fransız Alpler Ordusu ile birleşilmesiyle sonuçlandı. Böylece İtalya, Almanlardan temizlendi.

4 Mayıs'ta Hollanda, Kuzeybatı Almanya ve Danimarka'daki Alman birlikleri Feldmareşal Montgomery'ye, güneydeki birlikler de Münih'te Amerikalılara teslim oldular. 7 Mayıs'ta Genelkurmay Başkanı Jodl, Alman ordusunun teslim antlaşmasını imzaladı. 9 Mayıs'ta Feldmareşal Keitel toplu teslim antlaşmasını Berlin'deki Sovyet karargâhında yeniden imzaladı. Böylece savaş Almanya açısından sona ermiş oldu. Uzakdoğu'da Müttefikler Luzon, Corregidor ve Mindanao adalarına yaptıkları çıkarmalarla Filipinler'i Japonların elinden aldılar. Mayıs'ta Avustralyalılar Borneo'ya çıktılar. Müttefikler Şubat'ta İvo Jima ve Haziran'da Okinawa'yı ele geçirdiler. Temmuz'da Birmanya Müttefiklerin eline geçti. Ağustos'ta Mançurya'da Sovyetler Japonlara saldırdı. Hâlâ direnen Japonlar Amerikalıların 6 Ağustos'ta Hiroşima'ya, 9 Ağustos'ta da Nagazaki'ye attıkları atom bombaları nedeniyle teslim olmak zorunda kaldılar.

16 Ağustos'ta ateşkes yapıldı. 2 Eylül'de Japonya koşulsuz teslim antlaşmasını imzaladı. 1945 yılının politik alanda iki önemli olayı Yalta ve Potsdam konferanslarıdır. ABD, SSCB ve İngiltere arasında 4-12 Şubat tarihlerinde yapılan Yalta Konferansı'nda Roosevelt, Stalin ve Churchill, askerî operasyonların koordinasyonu, Almanya'nın işgal bölgelerine ayrılması, bir müttefik kontrol komisyonu kurulması, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulması için bir konferans toplanması, Sovyetler Birliği'nin Japonya'ya karşı savaşa girmesi, Polonya'da oluşturulacak yönetimin niteliği ve Polonya-Sovyet sınırı gibi konularda kararlar aldılar.

17 Temmuz-2 Ağustos tarihlerinde Berlin'in banliyösü Potsdam'da yapılan konferansa Stalin, Truman ve Churchill katıldılar. 26 Temmuz'da yapılan seçimlerden yenik çıkan Churchill, bu tarihten sonra konferanstaki yerini İngiliz İşçi Partisi Lideri Attlee'ye bıraktı. Konferansta, Almanya'nın silâhlarından ve Nazilerden arındırılması, savaş tazminatı konusu, Avrupa devletlerinin savaştan sonraki konumları gibi konular karara bağlandı. Bu iki konferans, dünyanın ve özellikle Avrupa'nın bugünkü durumunun belirlenmesinde çok önemli rol oynadı. Üç büyükler, bu konferanslarda savaş sonrasında dünyanın hangi bölgelerini denetleyeceklerini kararlaştırdılar. Birçok devletin siyasal rejiminin ne olacağı bu konferanslarda belirlendi.

Türkiye 1945'e kadar savaşa katılmadı. Tarafsız bir politika izledi. Savaşın kaderi belli olunca, kurulacak Birleşmiş Milletler Örgütü'ne girebilmek için, Müttefiklerin öne sürdükleri savaşa katılma koşulunu kabul etti ve 23 Şubat 1945'te Almanya'ya savaş açtı.

II. Dünya Savaşı toplam 40 milyon cana maloldu.
Ülkelere göre kayıp sayıları:
  • SSCB: 20.000.000;
  • Polonya: 6.000.000;
  • Almanya: 5.000.000 (4.500.000'i asker);
  • Japonya: 3.000.000 (600.000'i sivil);
  • Yugoslavya: 1.500.000;
  • Çin: 1.300.000 asker;
  • Fransa: 605.000 kişi (205.000 asker, 400.000 sivil);
  • Romanya: 460.000;
  • Macaristan: 430.000;
  • Çekoslovakya: 415.000;
  • İngiltere ve sömürgeleri: 388.000;
  • İtalya: 310.000;
  • ABD: 300.000;
  • Yunanistan: 160.000;
  • Finlandiya: 90.000;
  • Belçika: 88.000;
  • Bulgaristan: 20.000.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen perlina; 18 Aralık 2016 18:06
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Ağustos 2012       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı

Alman Denizaltısı 68 Yıl Sonra Bulundu


İkinci Dünya Savaşı’nda, Almanların Avrupa’daki müttefik güçleri yenmeleri halinde Amerika’yı işgal etme planları olduğundan söz edilir. Hatta, birçok Alman denizaltısının tehlikeli biçimde ABD kıyılarına yaklaştığı da biliniyor. Kısa bir süre önce ortaya çıkarılan bir batık ise bunun en iyi kanıtı oldu.Massachusetts eyaletinin açıklarındaki Nantucket adasının 110 km güneyinde, bir Alman U-550 denizaltısı bulundu. 1944 baharında, ABD’den yola çıkan bir destek konvoyu, İngiltere’ye gitmek için yola çıktı. Konvoyun en gerisinde, yavaş hareketinden dolayı saldırıya açık olan, 140 varil mazot taşıyan bir tanker vardı. Bölgede devriye gezen U-550, tankere bir torpido gönderdikten sonra Atlantik’in derinliklerinde kayboldu.

Alarma geçen ABD Donanması, konvoylara hava ve denizaltı saldırılarına karşı koruma sağlamakla görevli olan USS Joyce destroyerini bölgeye gönderdi. Destroyerin saldırıları, U-550’yi su yüzüne çıkmaya zorladı. Almanlar, denizaltının üzerine çıkarak top ateşiyle çatışmaya başladı. Ancak USS Joyce’a destek vermek için USS Gandy’nin de çatışmaya katılması dengeleri bozdu. Ardından, USS Peterson’ın gelmesiyle etrafı çevrilen alman denizaltısı, aldığı hasarla okyanusun dibini boyladı.

İkinci Denemede Bulundu
U-550, aradan geçen 68 yılın ardından, ilk kez 23 Temmuz’da tekrar görüldü. New Jersey’li avukat Joe Mazraani, U-550’yi bulması için kurduğu özel ekiple giriştiği ikinci denemede batığı buldu. 20 yıldan bu yana batığı arayan kişilerin de bulunduğu ekip, iki yıl süren çabanın sonunda başarıya ulaştı.

Mazraani, U-550’nin ABD kıyılarında keşfedilen birkaç Alman U-botu olduğunu ancak bu bölgede batan tek düşman denizaltısı olma özelliğini taşıdığını belirtti. Araştırmacılar, denizaltının batmasıyla sonuçlanan çatışmanın koordinatlarının kesin olarak bilinmediğini, bu yüzden arama çalışmalarını tahminlere dayalı gerçekleştirdiklerini söyledi. Aynı zamanda, denizaltının kıyıdan çok uzak olması nedeniyle hava şartlarının da olumsuz olduğunu, bu durumun arama çalışmalarını zorlaştırdığını ifade etti.

Arama ekibi, 160 km karelik alanda, sonar tarama araçları kullandı. İlk tesbitte, U-botun sadece burun kısmı sonarda belirdi. Bu büyük ve heyecan verici ilk tesbitin ardından aynı bölgede yapılan ikinci deneme sonrası, keşif ekibi istediğine ulaştı. Bölgede yapılan çok sayıda dalış ile elde edilen fotoğraflar, batığın bulunduğunu kesinleştirdi.Yapılan büyük keşif için binlerce dolar harcayan Mazraani, “Sanırım batığı çıkarmamız için ekipten birinin kitap yazması gerekecek” dedi. Mazraani, bir sonraki basamağın, batan U-bottaki denizcilerin akrabalarına ulaşarak onlara elde ettikleri bilgileri göstermek olduğunu söyledi.

Kaynak : BBC / Ntvmsnbc (31 Temmuz 2012,13:05)
Son düzenleyen perlina; 18 Aralık 2016 18:04
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
1 Kasım 2016       Mesaj #9
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye

İkinci Dünya Savaşı Resimleri


Ad:  İkinci Dünya Savaşı.jpg
Gösterim: 2932
Boyut:  100.1 KB
🌘 🚀

Benzer Konular

28 Haziran 2016 / Misafir Tarih
25 Ağustos 2013 / sevda4 Soru-Cevap