Arama

İyonya Uygarlığı

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 15 Aralık 2016 Gösterim: 28.580 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Haziran 2008       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

İyonya Uygarlığı

Ad:  İyonya Uygarlığı1.jpg
Gösterim: 12980
Boyut:  55.7 KB

İyonlar ele geçirdikleri kentlerdeki yerli hal­kın tümünü toprağa bağlayamamış, bunlar­dan bir bölümüne siyasal haklar tanımışlardı. Bunun sonucu olarak İyonlar'ın arasına karı­şan Anadolu kavimleri kendi kültür, töre, inanç ve dinlerine ilişkin birçok öğeyi de İyon dünyasına sokmuşlardı.
Sponsorlu Bağlantılar
İyonya'da büyük düşünürler ve bilim adam­ları yetişmiştir. Gölgelerinden pramitlerin yüksekliğini hesaplayan Thales, yıl ile mev­simlerin uzunluğunu ilk kez hesaplayan Anaksimandros, tıp mesleğini kuran Hipokrat, bugünküne yakın biçimde atom sözcüğü­nü kullanan Demokritos, ilk astronomlardan sayılan Anaksagoras ve dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen Pisagor İyonyalı'ydılar.

İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonyalılar, Fenikeliler'le kurdukları yakın ticari ilişkiler so­nunda onlardan yazıyı öğrendiler. Bu dönem­de Eski Yunan topluluklarında birçok alfabe ortaya çıkmıştı. Ama bunlar arasından en yaygın kullanılanı İyon alfabesi olmuş ve Atina bu alfabeyi İÖ 403'te resmen kabul etmiştir.
İyonya, Eski Yunan edebiyatının da beşiği olmuştur. Erken dönem İyonya edebiyatın­dan günümüze yalnızca Homeros'un İlyada ile Odysseia'sı kalmıştır. İÖ 7. yüzyıldan başlayarak yaygınlaşan flüt eşliğinde şiir okuma Eski Yunan dünyasına İyonya'dan girmiştir. Teoslu Anakreon ve Şartlı Hipponax, İyonya şiirinin güçlü isimle­ridir.

Eski Yunan mimarlığında Dor ve İyon olmak üzere iki ayrı düzen vardı. İyon düzeni­nin göze çarpan özelliği ince ve zarif sütunla­rın üstündeki ön ve arka yüzlerinde sarmal biçimli öğeler taşıyan başlıklardır. Dünyanın ilk büyük mermer yapısı Efes'teki Artemis Tapınağı, İyonya'da yapılmıştır. İyon heykel sanatı da Eski Yunan dünyasını etkilemiştir. Birçok yenilikler sunan İyon heykelleri ince giyimli insanları canlandırırken kumaşın vü­cuttaki dökümü ve kıvrımları büyük bir ustalıkla işlenmiştir. Ayrıca heykellerin neşeli ve güleç yüzlü olması dikkati çeker.

İyonya


Yunan Yarımadası'nın Dorlarca istila edilmesi üzerine Attika'da yaşayan İyonlar'ın bir bölümü İÖ 11. yüzyılda Ege Adaları üzerinden Batı Anadolu'ya göç etti. İyonlar'ın yerleştiği İzmir Körfezi'nden Kuşadası'na kadar olan kıyı şeridi ile Sakız (Khios) ve Sisam (Samos) adalarını kapsayan bu bölgeye İyonya adı verildi. İyonlar'dan önce İÖ 12. yüzyılda Batı Anadolu'ya geçen Aioller ise Aiolia adını alan ve İzmir Körfezi ile Edremit Körfezi'nin güneyini, Midilli (Lesbos) Adası'nı içine alan yöreye yerleşmişlerdi. Eski Yunan kaynakla-rınca İyon göçlerinin önderi Atina Kralı Kodros'un oğlu Androcles'tir. Aynı zamanda Efes kentinin de kurucusu olan Androcles yerli halk Lelegler ve Karyalılar'la savaşarak bunların yerlerine İyonlar'ı yerleştirdi.
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla İyonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarım­adalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni kurdukları kentlere yerleştiler. Herodot'a gö­re İyonlar burada başlıca 12 kent kurmuşlar­dı. Bu kentler Miletos (Milet), Myus (Avşar Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) Efes, Kolophon (Değirmendere), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai (Çeşme) ve Samos'dur (Sisam). Batı Asya'nın ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan bu kentler kısa sürede zenginleşti. Ayrıca Anadolu'nun gelişkin kültürleriyle bütünleşe­rek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular.

Bu İyon kentleri içinde Kolophon ve Efes kıyılardan Anadolu içlerine doğru genişlemiş­ti. Etki alanı İzmir'e kadar uzanan Kolop­hon süvarileriyle ünlüydü. Efes'in etki alanıysa Küçük Menderes vadisinin içlerine kadar uzanıyordu. Dağ yoluyla ulaşılabilen bir bu­run üzerinde kurulmuş olan Milet ise denize doğru kurulmuştu. Erythrai genişleyip zen­ginliklerine el koyacağı bir yarımada üzerin­deydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavim­ler vardı. Bu nedenle genişleme olanağı bula­mayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.

İÖ 8. yüzyılda bu 12 İyon kenti Panionion adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuşlardı. Bu birliğin siyasal bütünlük gösteren bir yapısı yoktu ve birliğe katılan tüm kentler bağımsızdı. Birliğe daha sonra İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonlar'ca ele geçirilen Aiol kenti Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion Birli­ği İyonya kültürünün gelişmesini ve İÖ 5. yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her yönüyle üstün olmasını sağlamıştır. Ne var ki, bu dinsel birliğin siyasal birliğe dönüşmemesi İyonya'daki kent devletlerinin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiş­tir. İyonyalılar sürekli düşman tehdidi altında yaşamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar'a ve Persler'e karşı direnememişlerdir.

Kent Devletleri

Tüm Yunan dünyası için çok önemli siyasal sonuçlar doğuran ilk kent devletleri İyonya'da kuruldu. Yabancı topraklara gelen İyon­lar kendilerine dost olmayan Yerli kavimle­rin arasında varlıklarını sürdürebilmek için kentlerini surlarla çevirdiler. Ardından çevre­sindeki toprakları ele geçirerek kenti sınırları belli bir alanın merkezi yaptılar. Kent devlet­leri kendi yaptıkları yasaları uygulayan ve ekonomik olarak kendine yeten özgür, küçük devletlerdi.
Kent devletleri ilkçağ için yeni devlet bi­çimleriydi. Eski ilkçağ devletlerinin başında ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi olduğuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız şartsız ona bağlı bulunmaktaydı ve onun izni olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi ola­mazdı. Oysa İyonya'daki kent devletlerinde siyasal haklara sahip yurttaşlar, devlet yöneti­mine doğrudan katılabilmekteydi.

Kent devletlerinin çekirdeğini oluşturan kent çeşitli tapınaklar, devlet binaları, agora, spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatıl­mıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armağan olarak kabul edilir ve var olan düzeni boz­mak, tanrılara karşı çıkmakla eş sayılırdı. Her kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları, tapınma biçimleri vardı. Kentin yurttaşı ol­mak demek, onun dininden olmak demekti.
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı.
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yönetmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş yönetimi olan tiranlık izledi.

Toplumsal Yapı

Kent devletlerinde yaşayan halk farklı siyasal ve toplumsal haklara sahip üç temel sınıfa ayrılmıştı. Bunlar toplumsal ve siyasal tüm haklara sahip özgür yurttaşlar; özgür olmala­rına karşın yurttaşlık haklarından yoksun yabancılar ile hiçbir siyasal ve sosyal hakka sahip olmayan ve "konuşan hayvan", "hare­ket eden araç" olarak kabul edilen kölelerdi. Üretim büyük ölçüde kölelerin çalışmalarıyla sağlanırdı.
Özgür yurttaşlar da kendi içlerinde dört sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçağ Yunan dünyasında ilk kez İyonlar'ca gerçek­leştirilen şarap ve zeytinyağı ticaretiyle zen­ginleşmiş, küçük toprak sahibi yurttaşları borçlandırarak topraklarına el koymuşlardı.
At yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan soylular en güçlü sınıftı.
Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zen­ginleşen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne toprakları ne de atları vardı. Savaşlara piyade olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile top­rakları ve belirli işleri olmayan kentli emekçi­ler gelirdi. Özgür yurttaşların siyasal anlamda eşit hakları vardı. Ama toprakların az sayıda soylunun elinde toplanması onların egemenli­ğine yol açtı.

Kolonileştirme Dönemi

İÖ 8. yüzyılın ortalarında Yunan Yarımada­sında birçok kentin nüfusu artmış, elde edi­len ürün yeterli olmamaya başlamıştı. Daha fazla toprağa gereksinim vardı ama Yunan Yarımadasının doğal yapısı buna elverişli değildi. Bu nedenle birçok kent başka toprak­larda koloniler kurmaya başladı.
Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileş­me hareketi İyonya'da yaklaşık 100 yıl sonra başladı. Bu gecikmenin nedeni İyonyalılar'ın yeterli toprağa sahip olmaları ve kurdukları ticaret ilişkileriydi. Ama güçlü Lidya Krallığı'nın Anadolu ile yapılan ticarete engel olması İyonyalılar'ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında kolonileştirme hareketine başlamalarını doğurdu. İyonyalılar Kuzey Ege, Kuzey Marma­ra ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos (Lapseki), Myrleia (Mudanya), Kios (Gem­lik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni kurdular.
İyonya kolonileştirme hareketinin önde ge­len kenti Milet'ti. Miletliler Karadeniz'e açı­larak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke-rasous (Giresun), Trapezus (Trabzon) gibi liman kentlerine ulaştılar. Ticaret amacıyla Doğu Akdeniz'de de koloniler kurdular. Ko­lonileştirme hareketine İyonya kentlerinden yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. Anado­lu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de iyi ilişkiler içindeydi.

Tiranlar Dönemi

Kolonileştirme hareketi sırasında İyonya'daki kent devletlerinde yeni bir yönetim biçimi ortaya çıktı. Kentleri tiran adı verilen kişiler yönetmeye başladı. Bazen soyluların arasın­dan, bazen de halkın içinden çıkan tiranlar, kenti tek başına yöneten kişilerdi. Tiranların krallardan farkı yasalara ya da geleneklere uygun olmayan biçimde yönetime el koymala­rıydı. Yunan dünyasında ilk defa İyonya'da ortaya çıkan tiranlığı doğuran neden gün geçtikçe büyüyen Lidya tehlikesiydi. Bu tehli­ke karşısında kentin ve ordunun yönetimi üstün yetenekleri olduğuna inanılan tek kişi­nin elinde toplanmıştı.
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyonya, Lidya egemenliğine girdi. Bu dönemde yıkılan Smyrna 30 yıl boş kaldıktan sonra Lidya'nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya egemenliği sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısın­da, alışveriş için sikke kullanılmaya başlandı. Bastırılan sikkeler kısa sürede İyonya ve Yunan Yarımadası'na yayıldı. İyon kentleri­nin büyük bölümü aynı para birimini kullan­maya başladı.

Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı

İÖ 545 yıllarında Batı Anadolu'nun tümü Pers egemenliğine girdi. İyonya'daki kentler­den yalnızca Milet, Persler'le barış yaparak bağımsızlığını koruyabilmişti. Phokaia ve Teos halkı ise Pers egemenliğine girmektense başka ülkelere göç etmeyi yeğleyerek kentle­rini bırakıp denize açılmışlardı. Geri kalan İyonya kentleriyse Pers egemenliğine koşul­suz boyun eğmek zorunda kaldı.
Persler, İyonya ve Aiolia kentlerini biri Sart'ta (Salihli) öbürü ise Daskleion'da kur­dukları iki satraplığa bağlamışlardı. Bu satraplar İyonya'daki kentlerin yönetimini ken­dilerine bağlı tiranlara verdiler. Bu koşullar altında İyonya'daki kentlerin durumu kötü­leşti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler, İyonyalılar'ın kolonileriyle olan bağlantılarını da kesmişlerdi. Bu duruma daha fazla daya­namayan İyonyalılar İÖ 500'de Milet Tiranı Aristagoras önderliğinde ayaklandılar. Kısa sürede Kıbrıs'a kadar yayılan bu başkaldırı Yunan Yarımadasından yardım gelmeyince İÖ 494'te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele geçirdikleri Milet'i yağmalayıp yakıp yıktılar. Daha sonra Persler'in eline geçen öbür İyon­ya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar bağımsızlığını korumuş olan Samos Adası da Pers istilasına uğradı.

Delos Birliği

Persler'in Yunan Yarımadası'nda yenilgiye uğramalarından sonra İyonya'daki kent dev­letleri bir kez daha ayaklandılar. Kentlerinde­ki Pers garnizonlarını kent dışına sürerek bağımsızlıklarını yeniden kazandılar. Ama Pers tehlikesi de tümüyle geçmemişti. İyonya kentleri bu durum karşısında Atina'nın ön­derliğinde Persler'e karşı oluşturulan Delos Birliği'ne İÖ 478-477'de katıldı. Bu birlik Persler'e karşı başarılar elde ederek denizler­de egemen duruma geldi. Ne var ki, Atina'da Perikles'in yönetime gelmesiyle, birlik ama­cından sapmaya başladı. Birliğin hazinesi Delos'tan Atina'ya taşınarak biriken paralar Atina'nın bayındırlığı için kullanıldı. Atina bağlaşıklarını egemenliği altına almaya çalışı­yordu. Ayrıca Atina'nın egemenliği İyonya'yı ekonomik yönden de olumsuz etkilemekte, Karadeniz'deki kolonileri yavaş yavaş Ati­na'nın eline geçmekteydi. Bu durum büyük bir hoşnutsuzluk yarattı ve kentler birer birer ayaklanarak birlikten ayrılmaya başladı. Bu sırada Atina ile Sparta arasında çıkan ve 27 yıl süren savaştan Atina yenik çıktı.

Böylece İyonya'daki kentler Atina egemenliğinden tümüyle kurtulmuşlardı; ama bu kez de yeniden Pers tehdidi başlamıştı. Önce­leri İyonyalılar Sparta'nın da yardımıyla Persler'e karşı başarılar kazandılar. Ama bu sırada Atina'nın güçlenmesi üzerine Spartalılar Persler'le birleştiler. Sonunda Atina İÖ 386'da Kral Barışı ile Persler'in Anadolu'daki kesin egemenliğini kabul etti. Daha sonra Büyük İskender ve ardıllarınca istila edilen İyonya, Romalılar döneminde imparatorlu­ğun Asya eyaletine katıldı.

MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 20:40
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

İYONYALILAR


(MÖ. 1200 - 600)
Sponsorlu Bağlantılar

İlk Çağ'da Batı Anadolu'da İzmir Körfezi'nden güneyde Mandalya (Güllük) Körfezi'ne kadar uzanan ve Khios (Sakız), Samos (Sisam) adalarını da içine alan bölgenin adı. Bölgenin başlıca kentleri Milet, Miyus, Priene, Efes, Kolofon (Değirmendere), Teos, Lebedos, Eritre (Ildır), Klozomene, Fokea (Foça), Samos, Khios'tur Bu kentlerin hemen tümü Önasya'dan gelen büyük kervan ve ticaret yollarının sonunda olduğundan pek çabuk geliştiler ve eski Anadolu kültürünün de etkisiyle yüksek birer uygarlık merkezi oldular.
  • Foça, Menderes (Ege sahilleri) tarafına yerleşmiş bir topluluk­tur. MÖ 1200 yıllarında Yunanistan’dan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu.
  • Akalar Ege kıyılarında 12 ayrı şehir kurmuşlar ve şehir devletleri halinde yaşamışlardır.
  • En önemli İyon şehirleri İzmir, Efes, Milet ve Foça’dır.
  • Her şehrin başında ayrı bir kral bulunuyordu. Bundan dolayı hiçbir zaman güçlü bir krallık kuramamışlar ve ayrı ayrı şehir devletleri halinde yaşamışlardır. Siyasi birlik yoktur.
  • İyonyalılar denizcilikte ileri gitmişlerdir. Ancak zamanla Lidyalıların, Perslerin ve Romalıların egemenliğine girerek kaybolmuşlardır.
  • Ticaret kolonileri kurmuşlardır.
  • Yöneticilerine "Tiran" denir. (Merkezden atanan yönetici)
  • Yunan uygarlığı İyonya'da doğmuştur.
  • Fenike alfabesini uyarlamışlardır.
  • Şehir devletleri kurdukları için birlik sağlayamadılar.
  • Hür düşünce özgürlüğü vardır. (Demokratik yapı)
  • Bilim ve fikir hayatında ileri gitmişlerdir.
  • Matematikte Tales, Pisagor; tıpta Hipokrat; tarihte Heredot bilinen isimlerdir.
  • Felsefede "Millet Okulunu" yapmışlardır.
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 19:11
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
2 Ocak 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  İyonya Uygarlığı2.jpg
Gösterim: 4513
Boyut:  77.0 KB
İYONYALILAR

İyonya (Yun. Ιωνία; Batı dillerinde Ionia) Anadolu'da bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine Antik Çağ'da verilen addır.
Bölgede bulunan 12 bağımsız sahil kenti (Kuzeyden Güneye) Phokai (Foça), Klazomenai, Erythrai, Teos, Kolophon, Lebedos, Ephesos (Efes), Priene, Myos ve Miletos (Milet) ile birlikte (halen Yunanistan'a ait olan) Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleri idi. Bu kentler MÖ 1000 dolayında Yunanistan'dan gelen ve Yunanlıların İon ulusuna mensup olan kolonistler tarafından kuruldular.

MÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyon kentleri (özellikle bunların en önemlileri olan Ephsesos, Miletos ve Samos) tüm Akdeniz havzası üzerinde güçlü bir ticari egemenlik kurdular; bilim, sanat ve felsefe alanında, daha sonra gelişen Yunan ve Roma uygarlıklarının temeli olarak kabul edilen büyük başarılara imza attılar.

İyonya MÖ 546 yılında Pers (İran) egemenliğine girdi. 502-496 yıllarındaki İyonya İsyanı'nın yenilgisinden sonra yıkıma uğrayarak önemini ve gücünü kaybetti. MÖ 133'ten sonra Efes ve Milet, Roma İmparatorluğunun Asia eyaletinin önemli kentleri olarak yeniden kalkındılarsa da, MÖ 6. yüzyıldaki kültürel ve siyasi önemlerine tekrar kavuşamadılar.
Eski Farsça İonan adı, Perslerin İyonyalılara vediği isimdi. Farsça ve Arapça'dan Türkçeye Yunan biçiminde geçen bu ad, daha sonra Helen ulusunun tümü için İslam kültürel dairesindeki ulusların kullandığı ad oldu.

İYONYA’DA SİYASİ YAPI


Siyasal yapılanmaları bağımsız şehir devleti şeklinde idi. Şehir devletlerinin temsilcileri Panionion adlı kutsal alanda (halen Kuşadası'na bağlı Güzelçamlı'da) dini ve siyasi amaçlar için dönemsel olarak toplanmakla birlikte, hiçbir zaman ortak bir siyasi yapıda bir araya gelmediler.Hiç bir zaman bir araya gelmedikleri için ortak karar aldıkları bir yerde yoktur.Tüm Karadeniz, Kuzey Ege, Güney İtalya ve Sicilya sahillerinde çok sayıda koloni kurarak Akdeniz havzasındaki ticari üstünlüklerini geliştirdiler. Amasra, Sinop, Trabzon, Batum, Kefe, Varna, Enez, Napoli, Sirakuza, Marsilya, Nis gibi birçok kent ilk kez İyonyalılar tarafından kolonize edildi.
İyon şehir devletlerinin başında en eski dönemde krallar bulunuyordu. MÖ 7. yüzyılda halkın seçtiği kişiler, meclislerin yardımı ile şehirleri yönetmeye başladılar. 6. yüzyılda seçim yoluyla iktidarı ele geçiren güçlü yöneticiler tiranlık düzenini kurdular.

İYONYA’DA KÜLTÜREL YAPI


Felsefe ve bilim
Ön Asya ve Akdeniz ticaret yollarının kavşak noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. Bunun yanısıra merkezi otoriteye bağlı olmayan bağımsız kentler olarak örgütlenmeleri, özgür düşünce geleneğinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Milet'li Thales, Batı felsefesinin ve matematiğinin kurucusu olarak anılır. Thales'in öğrencisi olan Anaksimandros, insanlık tarihinde (resmi kayıtlar ve kutsal kitaplar dışında) ilk kez bağımsız bir kitap yazan kişidir. Milet'li Hekataios eleştirel tarih anlatımının ve ampirik coğrafyanın ilk önemli eserlerini verdi; bilinen ilk dünya haritasını yayımladı. Efes'li Herakleitos "bir insan aynı nehirde iki kez yüzemez" deyimiyle özetlenen değişim felsefesini geliştirdi. Samos'lu Pythagoras üçgenin açıları arasındaki ilişkiyi hesapladı; günümüze dek Batı ve Doğu müziğinin temelini oluşturan ses dizilerini tanımladı. Milet'li Anaksagoras İyonya felsefe ekolünü Atina'ya taşıyarak, Eflatun ve Aristoteles'in öncüsü oldu.

İYONYALILAR’DA İNANÇ


Eski Yunan halkı arasında yaygın olan tanrılara ilişkin çeşitli inanç ve efsaneler ilk kez MÖ 9. yüzyılda İyonya'lı destan şairi (muhtemelen Sakız'lı veya İzmir'li) Homeros tarafından derlenerek sistemleştirildi. Homeros'un sistemleştirdiği mitoloji, Atina'nın egemenliği döneminde (MÖ 5. yüzyıl) tüm Helen dünyasının dini referans kaynağı olarak benimsendi. Yunan tanrıları insanlara benzerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark insanların ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı.İyonyalılar birden fazla tanrıya inanıyorlardı.

MİMARİ


Yunan geleneğindeki ilk anıtsal taş yapılar olan Samos'taki Hera Tapınağı, Efes'teki Artemis Tapınağı ve Milet'teki Apollon Tapınağı, MÖ 560 dolayında inşa edildiler. Daha sonra yeniden inşa edilerek erken döneme ait izlerini kaybeden bu üç yapı, Batı mimarisinin başlangıç noktası olarak kabul edilir.

Fenike Alfabesi'nden uyarlanan çeşitli Yunan Alfabeleri MÖ 9. yüzyıldan itibaren yaygınlık kazandı. Bunlar arasında soldan sağa yazılan İyon Alfabesi zamanla diğerlerini tasfiye ederek tüm Helenler tarafından benimsendi. Halen Yunan Alfabesi olarak bilinen alfabe, İyon Alfabesidir. Latin ve Kiril (Slav) alfabeleri Yunan alfabesinden türemiştir.

Urartular, yönetim merkezi, kale, barajlar, sulama kanalları, anıtsal kaya mezarları gibi inşa programları yürüttükleri ve merkezi bölgeyle sıkı bağlar oluşturdukları bölgelerin çok uzaklarına, yerel beylerin, kabilelerin yaşadığı topraklara da sık sık sefer yapmış ve buralarda yazıt dikmişlerdir. Bu gelenek komşuları Asur’dan da bilinmektedir.

Yazıtlar daha çok başkent Tuşpa ve Van Gölü havzasından gelmektedir. Batıda Fırat kıyısında İzoli (II. Sarduri), kuzeyde Taşköprü (II.Sarduri), Hanak (I.Argişti), Kanlıca (I.Argişti) ve Gulidzan (I.Argişti), güneydoğuda Urmiye Gölü'nün güneyine dağru İran'da Kelişin (İşpuini-Minua), Topzava (I.Rusa), Taştepe (Işpuini-Minua) ile doğuda Erdebil'in güneyinde Naşteban ve Razliq tarafından çevrelenen geniş bölgede yazıt dikmişlerdir.

ÇANAK-ÇÖMLEK SANATI


Devletin kuruluşu ile birlikte ortaya çıkmış gözüken parlak kırmızı astarlı çanak-çömlek grubu yönetim merkezi ve önemli Urartu kalelerinde bulunmaktadır. Halkın ürettiği yöresel ve geleneksel mallar da kullanılmaya devam etmiştir.
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 20:41
BATUHAN03 - avatarı
BATUHAN03
Ziyaretçi
16 Aralık 2014       Mesaj #4
BATUHAN03 - avatarı
Ziyaretçi

İyonyalı Bilim Adamları


MATEMATİK

Pisagor

(Bakınız
Pisagor (Pythagoras))
Thales'le birlikte Pisagor Matematigin kurucularindan biridir.Doğum yeri olan Sisam adasından M.Ö. 589'da Güney İtalya'ya, Crotona'ya göç etti. Crotona bu yörenin zengin liman kentlerinden biriydi. Pisagor burada biraz kişisel çekiciliği, kendinde varolduğunu iddia ettiği kehanet gücü, biraz da etrafında yarattığı gizemci havasıyla zengin ve soylu delikanlılardan üçyüz kadarını bir çatı altında topladı ve okul kurdu. Pisagor öğrencilerini iki bölüme ayırıyordu : Dinleyiciler ve matematikçiler. Okula dinleyicilik ile başlanıyor başarılı olunursa matematikçiliğe geçiliyordu.

Thales

(Bakınız: Thales / Tales)
Pisagor'la birlikte Thales Matematigin kurucularindan biridir. Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Anadolu'lu bir filozoftur. İlk filozof olduğu için Felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan'ın Yedi Bilgelerinin ilkidir. Birçok kişi tarafından felsefe ve bilimin kurucusu olarak düşünülür. Elimize ulaşmış hiçbir metni yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanamaz ancak hakkındaki bilgiler Herodot ve Diogenes Laertios gibi antik yazarlardan edinilir. Bertrand Russell'e göre Felsefe Thales'le başlamıştır.

TIP

Hipokrat

(Bakınız: Hippokrates)
Hipokrat Tıp biliminin kurucusu kabul edilir..Hipokrat, M.Ö. 460 yılında Kos Adası'nda dünyaya gelmiştir. Babası da hekim olan Hipokrat, tababet ile ilk derslerini babasından almıştır. Hayatının büyük bir kısmı gezmekle geçen Hipokrat, gerçek tababetin kurucusu sayılır. Tedavi san'atını birtakım eski inanışlardan arındıran, hastalıkların ilk tariflerini ortaya koyan, medikal deontolojinin temellerini atan Hipokratı'ın en ünlü eseri "La Medicine (Tababet)"dir. Hipokrat bu eserinde iyi bir hekimi şu şekilde tarif etmektedir: "Hekimin, renkli bir çehresi ve güçlü bir vücudu olmalıdır; çünkü halk, sağlıklı görünmeyen bir hekimin başkalarını doğru dürüst tedavi edemeyeceği kanısındadır. Ayrıca hekim, kişisel temizliğine çok dikkat etmeli ve güzel kokmalıdır.

TARİH

Heredot

(Bakınız: Herodot)
Heredot Tarih biliminin kurucusu kabul edilir.M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Yunanlı tarihçi ve antik yazar. Tarihin babası olarak anılır. Gezilerinde gördüğü yerleri ve insanları anlattığı, Herodot Tarihi olarak bilinen eseriyle tanınır. Eserinin esas konusu, Persler ve Yunanlar arasında yapılan "Pers Savaşları"(M.Ö. 492-449)dır.
Ünlü Cicero (De leg. 1,5) tarafından tarih yazarların babası veya ilk tarih yazarı olarak tanımlandı. Latince ( pater historiae) tarihin babası.

EDEBİYAT

Homeros

(Bakınız: Homeros)
Homeros Edebiyatın kurucusu kabul edilir.Homeros Antik Yunanistan'da yaşamış İyonyalı ozan. Batı Edebiyatı'nın ilk büyük eserleri sayılan İlyada ve Odysseia Destanları'nın yaratıcısı veya derleyicisi olduğu kabul edilir. Yaşamı hakkında çok az bilgi vardır. Kendisinden çok sonraları gelen Klasik Çağ yazarlarınca Truva Savaşı sırasında (Milattan Önce 12. yy) yaşadığı rivayet olunmuşsa da[kaynak belirtilmeli], destanlarında kullandığı dilden hareketle, günümüz araştırmacılarınca Milattan Önce 8. veya 9. yüzyıllarda, Batı Anadolu'da büyük ihtimalle Smyrna'da (bu günkü adıyla İzmir) yaşadığı ifade edilir.[kaynak belirtilmeli] Ancak gerçekte Homeros isimli bir şair yaşadıysa bile bu destanları yaratan veya derleyen tek bir ozan olmadığını düşünen araştırmacılar da vardır.[kaynak belirtilmeli] Hayatıyla ilgili bir başka rivayet ise kör olduğudur. Fakat destanlarındaki betimlemelerin canlılığından, destanlarını yazdığında kör bile olsa bir zamanlar gözlerinin gördüğü anlaşılır.
Yazdığı destanlar Klasik Çağ Yunan Edebiyatı'nı ve Mitoloji'sini derinden etkilemiş ve bunların aracılığıyla da bütün batı edebiyatına etki etmiştir. İrlandalı yazar James Joyce'un Ulysses'i, İngiliz yazar Shakespeare'in Troilus ve Cressida'sı, Roma'lı şair Virgil'in Aeneid'i Homeros'un destanlarından derin izler taşıyan eserlerdendirler.

FELSEFE

Diyojen

(Bakınız: Diyojen (Diogenes))
Kinik felsefesinin uygulayıcısı DiyojenDiyojen (Diogenes), M.Ö. 412 - M.Ö. 323 yılları arasında yaşamış olan ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan Kinik yaşam biçiminin öncülerinden Sinop'lu çileci düşünürdür.
Hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Diyojen'in gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst bir adam aradığı söylenir.
Atina'da gelenekçiliğe karşı tavır almış, toplumdaki yapaylıklara ve uzlaşımsal değerlere meydan okumuş ve her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 19:19

Benzer Konular

6 Şubat 2008 / nobody34 Türkiye Cumhuriyeti
13 Kasım 2010 / Daisy-BT Tarih
17 Eylül 2012 / Jumong Deniz Bilimleri
1 Temmuz 2009 / ThinkerBeLL Tarih
12 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Tarih