İyonya Uygarlığı
İyonlar ele geçirdikleri kentlerdeki yerli halkın tümünü toprağa bağlayamamış, bunlardan bir bölümüne siyasal haklar tanımışlardı. Bunun sonucu olarak İyonlar'ın arasına karışan Anadolu kavimleri kendi kültür, töre, inanç ve dinlerine ilişkin birçok öğeyi de İyon dünyasına sokmuşlardı.
Sponsorlu Bağlantılar
İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonyalılar, Fenikeliler'le kurdukları yakın ticari ilişkiler sonunda onlardan yazıyı öğrendiler. Bu dönemde Eski Yunan topluluklarında birçok alfabe ortaya çıkmıştı. Ama bunlar arasından en yaygın kullanılanı İyon alfabesi olmuş ve Atina bu alfabeyi İÖ 403'te resmen kabul etmiştir.
İyonya, Eski Yunan edebiyatının da beşiği olmuştur. Erken dönem İyonya edebiyatından günümüze yalnızca Homeros'un İlyada ile Odysseia'sı kalmıştır. İÖ 7. yüzyıldan başlayarak yaygınlaşan flüt eşliğinde şiir okuma Eski Yunan dünyasına İyonya'dan girmiştir. Teoslu Anakreon ve Şartlı Hipponax, İyonya şiirinin güçlü isimleridir.
Eski Yunan mimarlığında Dor ve İyon olmak üzere iki ayrı düzen vardı. İyon düzeninin göze çarpan özelliği ince ve zarif sütunların üstündeki ön ve arka yüzlerinde sarmal biçimli öğeler taşıyan başlıklardır. Dünyanın ilk büyük mermer yapısı Efes'teki Artemis Tapınağı, İyonya'da yapılmıştır. İyon heykel sanatı da Eski Yunan dünyasını etkilemiştir. Birçok yenilikler sunan İyon heykelleri ince giyimli insanları canlandırırken kumaşın vücuttaki dökümü ve kıvrımları büyük bir ustalıkla işlenmiştir. Ayrıca heykellerin neşeli ve güleç yüzlü olması dikkati çeker.
İyonya
Yunan Yarımadası'nın Dorlarca istila edilmesi üzerine Attika'da yaşayan İyonlar'ın bir bölümü İÖ 11. yüzyılda Ege Adaları üzerinden Batı Anadolu'ya göç etti. İyonlar'ın yerleştiği İzmir Körfezi'nden Kuşadası'na kadar olan kıyı şeridi ile Sakız (Khios) ve Sisam (Samos) adalarını kapsayan bu bölgeye İyonya adı verildi. İyonlar'dan önce İÖ 12. yüzyılda Batı Anadolu'ya geçen Aioller ise Aiolia adını alan ve İzmir Körfezi ile Edremit Körfezi'nin güneyini, Midilli (Lesbos) Adası'nı içine alan yöreye yerleşmişlerdi. Eski Yunan kaynakla-rınca İyon göçlerinin önderi Atina Kralı Kodros'un oğlu Androcles'tir. Aynı zamanda Efes kentinin de kurucusu olan Androcles yerli halk Lelegler ve Karyalılar'la savaşarak bunların yerlerine İyonlar'ı yerleştirdi.
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla İyonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarımadalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni kurdukları kentlere yerleştiler. Herodot'a göre İyonlar burada başlıca 12 kent kurmuşlardı. Bu kentler Miletos (Milet), Myus (Avşar Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) Efes, Kolophon (Değirmendere), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai (Çeşme) ve Samos'dur (Sisam). Batı Asya'nın ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan bu kentler kısa sürede zenginleşti. Ayrıca Anadolu'nun gelişkin kültürleriyle bütünleşerek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular.
Bu İyon kentleri içinde Kolophon ve Efes kıyılardan Anadolu içlerine doğru genişlemişti. Etki alanı İzmir'e kadar uzanan Kolophon süvarileriyle ünlüydü. Efes'in etki alanıysa Küçük Menderes vadisinin içlerine kadar uzanıyordu. Dağ yoluyla ulaşılabilen bir burun üzerinde kurulmuş olan Milet ise denize doğru kurulmuştu. Erythrai genişleyip zenginliklerine el koyacağı bir yarımada üzerindeydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavimler vardı. Bu nedenle genişleme olanağı bulamayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.
İÖ 8. yüzyılda bu 12 İyon kenti Panionion adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuşlardı. Bu birliğin siyasal bütünlük gösteren bir yapısı yoktu ve birliğe katılan tüm kentler bağımsızdı. Birliğe daha sonra İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonlar'ca ele geçirilen Aiol kenti Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion Birliği İyonya kültürünün gelişmesini ve İÖ 5. yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her yönüyle üstün olmasını sağlamıştır. Ne var ki, bu dinsel birliğin siyasal birliğe dönüşmemesi İyonya'daki kent devletlerinin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiştir. İyonyalılar sürekli düşman tehdidi altında yaşamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar'a ve Persler'e karşı direnememişlerdir.
Kent Devletleri
Kent devletleri ilkçağ için yeni devlet biçimleriydi. Eski ilkçağ devletlerinin başında ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi olduğuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız şartsız ona bağlı bulunmaktaydı ve onun izni olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi olamazdı. Oysa İyonya'daki kent devletlerinde siyasal haklara sahip yurttaşlar, devlet yönetimine doğrudan katılabilmekteydi.
Kent devletlerinin çekirdeğini oluşturan kent çeşitli tapınaklar, devlet binaları, agora, spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatılmıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armağan olarak kabul edilir ve var olan düzeni bozmak, tanrılara karşı çıkmakla eş sayılırdı. Her kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları, tapınma biçimleri vardı. Kentin yurttaşı olmak demek, onun dininden olmak demekti.
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı.
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yönetmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş yönetimi olan tiranlık izledi.
Toplumsal Yapı
Özgür yurttaşlar da kendi içlerinde dört sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçağ Yunan dünyasında ilk kez İyonlar'ca gerçekleştirilen şarap ve zeytinyağı ticaretiyle zenginleşmiş, küçük toprak sahibi yurttaşları borçlandırarak topraklarına el koymuşlardı.
At yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan soylular en güçlü sınıftı.
Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zenginleşen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne toprakları ne de atları vardı. Savaşlara piyade olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile toprakları ve belirli işleri olmayan kentli emekçiler gelirdi. Özgür yurttaşların siyasal anlamda eşit hakları vardı. Ama toprakların az sayıda soylunun elinde toplanması onların egemenliğine yol açtı.
Kolonileştirme Dönemi
Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileşme hareketi İyonya'da yaklaşık 100 yıl sonra başladı. Bu gecikmenin nedeni İyonyalılar'ın yeterli toprağa sahip olmaları ve kurdukları ticaret ilişkileriydi. Ama güçlü Lidya Krallığı'nın Anadolu ile yapılan ticarete engel olması İyonyalılar'ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında kolonileştirme hareketine başlamalarını doğurdu. İyonyalılar Kuzey Ege, Kuzey Marmara ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos (Lapseki), Myrleia (Mudanya), Kios (Gemlik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni kurdular.
İyonya kolonileştirme hareketinin önde gelen kenti Milet'ti. Miletliler Karadeniz'e açılarak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke-rasous (Giresun), Trapezus (Trabzon) gibi liman kentlerine ulaştılar. Ticaret amacıyla Doğu Akdeniz'de de koloniler kurdular. Kolonileştirme hareketine İyonya kentlerinden yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. Anadolu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de iyi ilişkiler içindeydi.
Tiranlar Dönemi
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyonya, Lidya egemenliğine girdi. Bu dönemde yıkılan Smyrna 30 yıl boş kaldıktan sonra Lidya'nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya egemenliği sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısında, alışveriş için sikke kullanılmaya başlandı. Bastırılan sikkeler kısa sürede İyonya ve Yunan Yarımadası'na yayıldı. İyon kentlerinin büyük bölümü aynı para birimini kullanmaya başladı.
Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı
Persler, İyonya ve Aiolia kentlerini biri Sart'ta (Salihli) öbürü ise Daskleion'da kurdukları iki satraplığa bağlamışlardı. Bu satraplar İyonya'daki kentlerin yönetimini kendilerine bağlı tiranlara verdiler. Bu koşullar altında İyonya'daki kentlerin durumu kötüleşti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler, İyonyalılar'ın kolonileriyle olan bağlantılarını da kesmişlerdi. Bu duruma daha fazla dayanamayan İyonyalılar İÖ 500'de Milet Tiranı Aristagoras önderliğinde ayaklandılar. Kısa sürede Kıbrıs'a kadar yayılan bu başkaldırı Yunan Yarımadasından yardım gelmeyince İÖ 494'te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele geçirdikleri Milet'i yağmalayıp yakıp yıktılar. Daha sonra Persler'in eline geçen öbür İyonya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar bağımsızlığını korumuş olan Samos Adası da Pers istilasına uğradı.
Delos Birliği
Böylece İyonya'daki kentler Atina egemenliğinden tümüyle kurtulmuşlardı; ama bu kez de yeniden Pers tehdidi başlamıştı. Önceleri İyonyalılar Sparta'nın da yardımıyla Persler'e karşı başarılar kazandılar. Ama bu sırada Atina'nın güçlenmesi üzerine Spartalılar Persler'le birleştiler. Sonunda Atina İÖ 386'da Kral Barışı ile Persler'in Anadolu'daki kesin egemenliğini kabul etti. Daha sonra Büyük İskender ve ardıllarınca istila edilen İyonya, Romalılar döneminde imparatorluğun Asya eyaletine katıldı.
MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 20:40
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!