Arama

Sümer Uygarlığı (Sümerler)

Güncelleme: 23 Kasım 2016 Gösterim: 155.063 Cevap: 6
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Sümer Uygarlığı (Sümerler)

Jeologlara göre dünyamızda hayat, sularda 20 milyon yıl önce başlamış, antropologlara göre de ilk insan 250.000 yıl önce canlılar arasındaki yerini almıştır. Arkeologlara göre ilk resim, heykel ve oymalar 30.000 yıl öncelerine kadar uzanır. Din kitaplarındaki kıssaların yanı sıra, tarihçilere göre de ilk şehirleşme zamanımızdan 11.000 yıl kadar öncedir. Mezopotamya'da (Güneydoğu Anadolu'nun uzantısı) MÖ 9000 ve Konya-Çatalhöyük'te MÖ 8000 yıllarındadır.
MÖ 5000 yıllarından itibaren Mezopotamya’yı meydana getiren Dicle ve Fırat nehirleri çevresinde (sonradan Ural Altayık olarak adlandırılan) Sümerler, Elamlar, Hurriler, (Sami) Akad, Asur, Babil, Mısır ve (yine sonradan bazılarınca Hint-Avrupai olarak adlandırılan) Hititler yaşamışlar ve birbirleriyle sürekli sürtüşmüşlerdir.
Sponsorlu Bağlantılar
İlk yazıyı MÖ 3300 yıllarında Sümerler bulmuştur. Çivi Yazısı diye adlandırılan bu yazının kökeni resim-yazı idi. Batıda Mısır’ı etkilemiş, ancak Mısır Hiyeroglif yazısı sonra kendi sistemi içinde gelişmiştir. Doğuda ise İran yoluyla Hindistan'a ulaşmıştır. İndus Yazısı hep o aşamada kalmıştır. Daha doğuda Çinliler ise çivi yazısından bir ölçüde etkilenmişler, ama sonra kendi sistemlerini kurmuşlardır.
Sümerler yazıyı bulan millet olmakla yetinmemişler, Gılgamış Destanı ile ilk şiir ve edebi yazı örneklerini de vermişlerdir. Sümerler Mezopotamya’nın güneyinde siteler, kanallar kurmuşlardır. Ulaştıkları medeniyet seviyesi ile hukuk, dil ve mimaride MÖ 2000'lerde bölgeye gelen Samileri de etkilemişlerdir. Daha sonraları yöreye inen Hititler de Sümerlerden dolaylı olarak etkilenmişlerdir.
Bütün bu bilgiler gösteriyor ki, "Ari Kürdistan" diye adlandırılmak istenen bölgede, o tarihlerdeki arî diye bilinen tek halk, belki Hititlerdir. Diğerleri ya Sami'dir, ya da Turanî’dir.
Bunun ispati da, kil tabletlerdeki yazıların hangi dile yakin olduğu konusunda yapılan çalışmalardır. Pek çok yabancı yazarın o dönemde bölgede Ari bir dil tespit edememesi bir yana; yaptıkları çalışmalar Sümer ve Elam dillerinin bugünkü Türkçeye hayret uyandıracak kadar benzediğini göstermiştir. Prof. Hamit Zübeyir Koşay'ın bu konudaki katkıları da büyüktür. Kazım Mirşan ise ilk yazının duvar resimlerinde başladığını, ve bunların Türk sembolleri olduğunu belirtir.
Sümerler, MÖ 3500- MÖ 2000 yılları arasında Mezopotomyada yaşamış halktır.
Mezopotamya'da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya'da Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Genel kanı Sümerlerin çağdaşı olan halklarla yakın etkileşimi sonucu benzerliklerin olduğu yönündedir. Birkaç kaynakta belirtildiği gibi Türk oldukları sanılmaktadır. Belirli bir halk ile bilimsel bir akrabalık henüz kanıtlanamamıştır.
Birbirinden bağımsız site denilen şehir devletleri halinde yaşamışlardır.
En önemli şehirleri; Ur, Uruk, Kiş Lagaş ve Nippur'dur. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen rahip-krallar tarafından yönetilmiştir. Bütün Mezopotamya ülkesine hakim olan krala ise "Lugal-kalma" denir. Krallar başkomutan, başyargıç ve başrahip yetkilerine sahiptirler.

Kökenleri

Ad:  Sümerler-3.jpg
Gösterim: 7736
Boyut:  65.5 KB
Mezopotamya'nın yerli halklarından değildi, sümerologların okuduğu tabletlere göre halkın bir bölümünün Orta Asya'dan diğer bir bölümünün ise Doğu'dan Dilmun denilen bir ülkeden geldiği söyleniyor. Yine de kökenleri tam bilinmemektedir. Bilinen bir gerçek Sami kökenli olmadıklarıdır. Nitekim Sümerce Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba değildir, gerçi bazı özellikleri Ural-Altay dillerini hatırlatsa da herhangi bir akrabalık veya köken kanıtlanamamıştır. Rus arkeolosijinin atası arkeolog Nikolsky şunları söyler:
"Sümerlerin ana vatanı Aşkabad kentinin yakınındadır. Bu ülkenin kurganlarından arkeologlar taş, gümüş ve kilden yapılmış eşyaları bulmuşlardır ki bunlar, Mezopotamya'nın güneyindeki Sümer kurganlarındakilere çok benzerler. Bütün bunlar şu düşünceye getirir ki, Sümerler büyük bir ihtimalle bu günkü Türkmenistan'dan Mezopotamya'ya varmışlardır. Bu iki uygarlığın son analizi onların arasındaki birçok ortaklıkları göstermektedir. Sümerlerin baş Tanrıları olan En-Lil'in yerleştiği yer Mezopotamya'nın güneyindeki düzlükte değil, dağlarda olmuştur. Belki de Köpet Dağı'nın etekleri onların ana vatanı olmuştur."
Şu an Sümerce kendi başına ayrı bir dil olarak kabul edilmektedir. Sümerce ve Sümerler ile bazı topluluk, kültür ve dillerin yakınlığı genellikle tarih boyunca sürmüş olan etkileşimlerle açıklanmaktadır.

Tarihleri

Ad:  Sümerler.jpg
Gösterim: 9934
Boyut:  18.3 KB

Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde 21'i büyük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlara örnek vermek gerekirse Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur zikredilebilir.
Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentte en az bir tapınak bulunurdu. Sümerlerde tarihin belki de ilk kral listeleri ile karşılaşılır. Fakat bu listeler genellikle tarihsel gerçeklerin ötesinde mitolojik unsurlara da sahiptirler. Örneğin kral listesine göre Tufan'dan önce Sümerlerin yaşadığı bölgede efsanevi sekiz yönetici (ve dolayısıyla kent) mevcuttu. Kral listesine göre Tufan'dan sonraki ilk Sümer hanedanları Kiş, Uruk ve Ur'dur. Ünlü Gılgamış destanının kahramanı Gılgamış kral listesine göre Uruk Hanedanı'nın krallarındandır.
Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Erken dönemlerde Sümerlerin ana tanrısı An'dır, fakat daha sonraki dönemlerde bu tanrı yerine Enlil Sümerlerin baş tanrısı konumuna yükselir. Enlil'in Nippur'da Ekur adında bir tapınağı vardır. Bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı ve burada tapınak yaptırmak veya bu tip inşaatlarda çalışmak, hizmetli olmak önemli sayılırdı.
MÖ 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken, Akkadlar yükselişe geçmiştir. Sümerler, doğudan gelen Elamlılar tarafından MÖ 2000 yılında yıkılmıştır.
İlk defa Akadlar tarafından içten çökertildi ve bundan sonra bir daha eski haline gelemedi; MÖ 2000'li yıllardan sonra uygarlıkları bağımsız kimlikleriyle yaşayamadı. Ardından gelen Akad ve Babil uygarlıkları çoğunlukla Sümerlerin izlerini taşıdılar. Kendilerine özgü dilleri ve çivi yazıları uzun süre yaşadı. Sümer inanışları ve mitolojisi de Fenike - Yunan bağlantısıyla günümüze dek ulaştı. Şu an Dünyamızda kullanılan İncil, Tevrat ve Kur'an da Sümer inanış ve felsefesinin izlerine rastlandığını iddia edenler vardır.

Toplum Yapısı


Devlet kentlerden oluşmuştu ve her kent surlarla çevrili idi. Kent içinde yüksek bir tepeye yapılan tapınak bulunurdu ki bu sosyal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı.
Başlangıçta Anaerkil bir toplum yapısına sahiptiler. İşbölümü derinleşmişti; 1. sınıfı din adamları ve askerler, 2. sınıfı halk, 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. Sürekli savaşlar sonucunda halktan her insan kolayca köle edinebiliyordu. MÖ 3000 - 2500 yıllarında yüksek ruhbanlardan oluşan egemen sınıflar, dinsel yapıya sahip kent devletlerinin yöneticileri olarak ortaya çıktılar. Bu kral-rahipler dinsel ve siyasal işleri yürütürlerdi. Bir kentin baş rahibi, aynı zamanda o kentin başkanıydı.

Din


Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposu, orta katlar okul ve tapınak, son katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır.
Hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı.Tanrılar, insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilirdi.
Sümer mitolojisinin en önemlilerinden biri Gılgamış Destanı'nda da adları geçen tanrılardan başlıcaları şunlardır:
  • Anu veya An: Gök tanrısı, önceleri baş tanrıyken sonra yerini hava tanrısı Enlil almıştır.
  • Enlil: Hava tanrısı, tanrıların babası, tapınağı Ekur Nippur kentindeydi.
  • Enki: Bilgelik tanrısı
  • Nimmah (Ninhursag): Ulu hanım, ana-tanrıça
  • Nanna (Sin): Ay tanrısı
  • Utu (Şamaş): Güneş tanrısı, ay tanrısı Nanna'nın oğlu.
  • İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası

Bilim


Yerleştiklerinde çanak-çömlek yapmayı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya'da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk, Lagaş, Eridu, Ur, Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup, kanallar, barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular, hem de düzenli sulamaya dayalı bir tarım geliştirdiler. Tekerleği de icad eden bu toplum tarlaları öküzlerin çektiği sabanlarla sürüyorlardı.
Sümerler matematik ve geometrinin temellerini atmışlardır. Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır. Sümerler astronomide gelişmişlerdir. Burçları bulmuşlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır.
60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerler'in "sos" dedikleri bu 60'lık birim bütün zaman ve mekan hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içersinde birbirine bağlıyordu. Ayı 30, yılı 360 gün olarak hesapladılar. Gece ve gündüzü 12'şer saate böldüler. Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar. Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar. Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar. Çarpma ve bölme cetvellerini buldular. Daireyi 360 dereceye böldüler.

Dil ve yazı

Günümüz uygarlığının temeli olan ilk yazıyı (çivi yazısı), MÖ 3200 yıllarında, ilk kez Sümerler bulmuştur. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir.
Sümerce'nin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Sümerce bugün yapılan pek çok araştırma Hint-Avrupa Dil Ailesi'nden çok sondan eklemeli yapısı sebebiyle Japonca, Korece, Moğolca ve Türkçe ile yakın akrabalıkları tahmin edilmektedir.
Bu konuda araştırmalar yapan yazar İbrahim Okur, Sümerce'nin Türkçe ile olan yakınlığını çeşitli kaynaklar göstererek göz önüne sermiştir. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da, her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ;
"... Çünkü Sümer diliyle Türkçe arasında o kadar benzerlik var ki... Mesela Sümerce alım-Türkçe alımlı, bab-baba, dim-dimdik, es-esmek, gim-kim, güles-güleç, ib-ip, ir-er, kıya-kıyı, ulu-ulu, kusu-koşmak gibi..."
sözleriyle Sümerce-Türkçe arasında bir akrabalık olduğunu savunmaktadır.
Tarihte ilk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti denebilir. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu. Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir.

Sümerce


Sümercenin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da, her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur.
SÜMERCE ......... TÜRKÇE
  • ad (adda) ........ ata
  • ilu .................. ulumak
  • izi .................. isi
  • e ................... ev
  • kiya ............... kıyı
  • egi ................. ece (prenses)
  • es .................. esmek
  • ku .................. koymak
  • ku (gümüş) ........... kuyumcu (gümüşle uğraşan)
  • gisku ..................... şişko
  • dim (dik duran) .... dimdik
  • de ......................... demek
  • duru ..................... durmak
  • kusu ..................... koşmak
  • güles (gülen adam) ...... güleş, gülenç
  • ara (ir; yürümek) ........ aralaşmak, irilmek
  • bur (delik) .......... burgu (delik açan alet)
  • bal ................... balta
  • bar ................... parlamak
  • udun (firşn) ......... otun (ayrıca firında yakılan, odun)
  • us (akşl) .............. us
  • ib ........................ ip
  • alim (kuvvetli,yüksek) ......... alimli
  • tukul (dost) .......................tohul
  • tam (şafak vakti) ................ tan
  • ulu (muhteşem, yüce) ......... ulu-ulug
  • Bugin (göl)......................... Buget (biriktirilmiş su, Anadolu)
  • A-na? .............................. Ne? (Anadolu'da hayret ifadesi:Aney!)
  • Bur ....................... Bardak
  • Buy, bun ............... Boyun
  • Bu ....................... Bulak (çesme)
  • Bab ...................... Baba
  • Azag (mukaddes).......... İzgi, edgü (Eski Türkçe)
  • Gig (zayıif) .................. İg, yig (hasta, Eski Türkçe)
  • Ud ( gün, zaman).......... İd, öd (zaman, Eski Türkçe)
  • Zak (taraf) .................. Yak (yakin)
  • Gup, kup (gitmek).......... Kopmak (kosup gitmek, Anadolu)
  • Gim? Kim? .................... Kim?
  • Ama (ana) ................... Aba (Anadolu’da)
  • Gis (odun) ................... Yis (Orhun Türkçesi)
  • Gar (ışık) ..................... Yaruk (Eski Türkçe)
  • gen (kadın hizmetçi) ........ Kün (cariye, Orhun’dan)
  • Tag .............................. Değ(mek)
  • Ug, uku (halk) ................ Ugus (kavim)
  • Vur, vir (şarkı söylemek) ....... Yırlamak, ırlamak
  • Ur(u), ir (erkek) .............. Er, ir (Uygurca: uri)
  • Gir (ateş) ............ Kor
  • Udun (ateş) ........ Od, ot, odun (ateşte yanan)
  • Dingir ................. Tengri (Eski Türkçe: Tanrı; Kumanca: dingir)
  • Dagal (geniş olmak) ........... Dağılmak
Sümerce bazı kelimeler S harfiyle varlığını Yakutçada sürdürür. Ancak bizim şimdiki Türkçede S-Y değişimine uğramış haliyle karşımıza çıkar.

Sümer Kralları


Sümer kralları listesi, Sümerli ve yabancı hanedanlıklardaki Sümer krallarını listeleyen Sümer dilinde yazılmış antik bir metindir. Daha sonra yazılan Babil kralları listesi ve Asur kralları listesi bu metne benzer.

Erken dönem Hanedanlar I


Tufan öncesi krallar ya da MÖ 26ıncı yüzyıldan önceki krallar. Bu kralların hükümdarlık süreleri "sar" (1 sar 3600 yıllık dönemi kapsamaktadır) ve "ner" (bir ner 600 yıllık dönemi kapsamaktadır) birimleri ile ölçülmekteydi.
"Krallık cennetten indikten sonra, Kraliyet Eridu’daydı. Eridu’da, Alulim kral oldu; 28800 yıl boyunca hükmetti."
  • Eridu’da Alulim: 8 sar (28800 yıl)
  • Eridu’da Alalgar: 10 sar (36000 yıl)
  • Bad-Tibira’da En-Men-Lu-Ana: 12 sar (43200 yıl)
  • En-Men-Ana 1, 2
  • Bad-Tibira’da En-Men-Gal-Ana: 8 sar (28800 yıl)
  • Bad-Tibira’da Tammuz (Dumuzi), çoban: 10 sar (36000 yıl)
  • Larag’da En-Sipad-Zid-Ana: 8 sar (28800 yıl)
  • Zimbir’de En-Men-Dur-Ana: 5 sar ve 5 ner (21000 yıl)
  • Shuruppak’da Ubara-Tutu: 5 sar ve 1 ner (18600 yıl) Utnapishtim 1
1: Bu iki isim Sümer kral listelerinin yaklaşık yarısında geçmektedir, fakat diğerlerinde geçmemektedir.
2: En-Men-Ana’nın yerinde bazı listelerde Kichu-Ana’nın ismi bulunmaktadır

Erken dönem Hanedanlar II


MÖ 26. yüzyıl dolayları. Güncel yazıtlarda bilinen pekçok hükümdar kral listesinde yoktur.
"Sel her yeri kapladıktan sonra, ve krallık cennetten geldikten sonra, Kraliyet Kiş’deydi."
Kiş’in İlk Hanedanları
  • Jushur: 1200 yıl
  • Kullassina-bel: 960 yıl
  • Nangishlishma: 670 yıl
  • En-Tarah-Ana: 420 yıl
  • Babum: 300 yıl
  • Puannum: 840 yıl
  • Kalibum: 960 yıl
  • Kalumum: 840 yıl
  • Zuqaqip: 900 yıl
  • Atab: 600 yıl
  • Mashda: 840 yıl
  • Arwium: 720 yıl
  • Etana, çoban, cennete yükselmiş ve tüm yabancı ülkeleri birleştirmiştir: 1500 yıl
  • Balih: 400 yıl
  • En-Me-Nuna: 660 yıl
  • Melem-Kish: 900 yıl
  • Barsal-Nuna: 1200 yıl
  • Zamug: 140 yıl
  • Tizqar: 305 yıl
  • Ilku: 900 yıl
  • Iltasadum: 1200 yıl
  • En-Men-Barage-Si, Elam’ı fethetmiştir: 900 yıl (epigrafik kanıtlarla bağımsız olarak kanıtlanabilen listedeki ilk hükümdardır)
  • Aga: 625 yıl
Daha sonra Kiş yenildi ve Kraliyet E-ana tarafından alındı.

Uruk’un İlk Hanedanları

  • E-ana’dan Mesh-ki-ang-gasher, Utu’nun oğlu: 324 yıl.
Mesh-ki-ang-gasher denize yürüdü ve gözden kayboldu.
  • Enmerkar, Uruk’u inşa etti: 420 yıl
  • Lugalbanda, çoban: 1200 yıl
  • Dumuzid, balıkçı: 100 yıl. Kiş’den En-Me-Barage-Si’yi ele geçirdi.
  • Gilgamesh, babası bir tür hayalet ve Kulaba’nın lordudur: 126 yıl.
  • Ur-Nungal: 30 yıl
  • Udul-Kalama: 15 yıl
  • La-Ba'shum: 9 yıl
  • En-Nun-Tarah-Ana: 8 yıl
  • Mesh-He: 36 yıl
  • Melem-Ana: 6 yıl
  • Lugal-Kitun: 36 yıl
Daha sonra Uruk yenilgiye uğradı ve kraliyet Urim tarafından alındı.

Ur’un İlk Hanedanları

Yaklaşık MÖ 25. yüzyıl
  • Mesannepada: 80 yıl
  • Mesh-Ki-Ang-Nanna: 36 yıl
  • Elulu: 25 yıl
  • Balulu: 36 yıl

Daha sonra Urim yenilgiye uğradı ve kraliyet Awan tarafından alındı.

Erken Dönem Hanedanları III

Yazıtlardan çok iyi bilinmesine karşı, Lagaş’ın 1. dönem Hanedanlığı Kral Listesi'nde bulunmamaktadır.

Awan hanedanları
  • Awan’ın üç kralı, toplam 356 yıl hükmettiler.
Daha sonra Awan yenilgiye uğradı ve Kraliyet Kiş tarafından alındı.

Kiş’in İkinci Hanedanları
  • Susuda: 201 yıl
  • Dadasig: 81 yıl
  • Mamagal, kayıkçı: 360 yıl
  • Kalbum: 195 yıl
  • Tuge: 360 yıl
  • Men-Nuna: 180 yıl
  • ?: 290 yıl
  • Lugalngu: 360 yıl
Daha sonra Kiş yenilgiye uğradı ve kraliyet Hamazi tarafından alındı.

Hamazi
  • Hadanish: 360 yıl
Daha sonra Hamazi yenilgiye uğradı ve kraliyet Unug tarafından alındı.

Uruk’ın İkinci Hanedanları
  • En-Shakansha-Ana: 60 yıl
  • Lugal-Ure (ya da Lugal-Kinishe-Dudu): 120 yıl
  • Argandea: 7 yıl
Daha sonra Unug yenilgiye uğradı ve kraliyet Urim tarafından alındı.

Ur’un İkinci Hanedanları
  • Nani: 120 yıl
  • Mesh-Ki-Ang-Nanna: 48 yıl
  • ?: 2 yıl
Daha sonra Urim yenilgiye uğradı ve kraliyet Adab tarafından alındı.

Adab

  • Lugal-Anne-Mundu: 90 yıl
Daha sonra Adab yenilgiye uğradı ve kraliyet Mari tarafından alındı.

Mari
  • Anbu: 30 yıl
  • Anba: 17 yıl
  • Bazi: 30 yıl
  • Zizi: 20 yıl
  • Limer, gudu rahip: 30 yıl
  • Sharrum-Iter: 9 yıl
Daha sonra Mari yenilgiye uğradı ve kraliyet Kiş tarafından alındı.

Kiş’in Üçüncü Hanedanları
  • Kug-Baba, kadın meyhane koruyucusu: 100 yıl (Kral Listesindeki tek kadın)
Daha sonra Kiş yenilgiye uğradı ve kraliyet Akshak tarafından alındı.

Akshak
  • Unzi: 30 yıl
  • Undalulu: 6 yıl
  • Urur: 6 yıl
  • Puzur-Nirah: 20 yıl
  • Ishu-Il: 24 yıl
  • Shu-Sin: 7 yıl
Daha sonra Akshak yenilgiye uğradı ve kraliyet Kiş tarafından alındı.

Kiş’in Dördüncü Hanedanları
  • Puzur-Sin: 25 yıl
  • Ur-Zababa: 400 (6?) yıl
  • Zimudar: 30 yıl
  • Ussi-Watar: 7 yıl
  • Eshtar-Muti: 11 yıl
  • Ishme-Shamash: 11 yıl
  • Shu-Ilishu: 15 yıl
  • Nanniya, kuyumcu: 7 yıl.
Daha sonra Kiş yenilgiye uğradı ve kraliyet Unug tarafından alındı.

Uruk’un Üçüncü Hanedanları

  • Lugal-Zage-Si: 25 yıl
Akkad İmparatorluğu
  • Sargon, babası bir bahçıvandı, Ur-Zababa’nın sakisiydi, Agade’nin ilk imparatorudur, Agade’yi inşa etmiştir: 40 yıl
  • Rimush, Sargon’un en küçük oğlu: 9 yıl
  • Man-Ishtushu, Sargon’un en büyük oğlu: 15 yıl
  • Naram-Sin, Man-Ishtishu’nun oğlu: 56 yıl
  • Shar-Kali-Sharri, Naram-Sin’in oğlu: 25 yıl
  • Daha sonra kral kim oldu? Kral kim?
  • Igigi, Imi, Nanum, Ilulu: dördü birden sadece 3 yıl için hükümdarlık yaptı
  • Dudu: 21 yıl
  • Shu-turul, Dudu’nun oğlu: 15 yıl
Daha sonra Agade yenilgiye uğradı ve kraliyet Unug tarafından alındı.

Uruk’un Dördüncü Hanedanları
  • Ur-Ningin: 7 yıl
  • Ur-Gigir: 6 yıl
  • Kuda: 6 yıl
  • Puzur-Ili: 5 yıl
Ur-Utu (ya da Lugal-Melem): 25 yıl
Daha sonra Unug yenilgiye uğradı ve kraliyet Gutium tarafından alındı.

Gutian dönemi
  • Inkishush: 6 yıl
  • Zarlagab: 6 yıl
  • Shulme (ya da Yarlagash): 6 yıl
  • Silulumesh (ya da Silulu): 6 yıl
  • Inimabakesh (ya da Duga): 5 yıl
  • Igeshaush (ya da Ilu-An): 6 yıl
  • Yarlagab: 3 yıl
  • Ibate: 3 yıl
  • Yarla: 3 yıl
  • Kurum: 1 yıl
  • Apil-Kin: 3 yıl
  • La-Erabum: 2 yıl
  • Irarum: 2 yıl
  • Ibranum: 1 yıl
  • Hablum: 2 yıl
  • Puzur-Sin: 7 yıl
  • Yarlaganda: 7 yıl
  • ?: 7 yıl
  • Tiriga: 40 gün
Uruk
  • Utu-hegal: çelişen tarihler vardır (427 yıl / 26 yıl / 7 yıl)
Ur’un Üçüncü Hanedanları
"Sümer Rönesansı"
  • Ur-Nammu: 18 yıl MÖ 2065 ile MÖ 2047 arasında.
  • Shulgi: 46 yıl MÖ 2047 ile MÖ 1999 arasında.
  • Amar-Sin: 9 yıl
  • Shu-Sin: 9 yıl
  • Ibbi-Sin: 24 yıl
Daha sonra Urim yenilgiye uğradı. Kraliyet Isin tarafından alındı.

İsin Hanedanlığı
Aşağı Mezopotamya’daki bağımsız Amorite devletleri. Hükümdarlık MÖ 1730’da sona ermektedir.
  • Ishbi-Erra: 33 yıl
  • Shu-ilishu: 20 yıl
  • Iddin-Dagan: 20 yıl
  • Ishme-Dagan: 20 yıl
  • Lipit-Eshtar: 11 yıl
  • Ur-Ninurta (Ishkur’un oğlu, bolluk yıllarına hükmetti, ve güzel bir hayat sürdü): 28 yıl
  • Bur-Sin: 5 yıl
  • Lipit-Enlil: 5 yıl
  • Erra-Imitti: 8 yıl
  • Enlil-Bani: 24 yıl
  • Zambiya: 3 yıl
  • Iter-Pisha: 4 yıl
  • Ur-Dul-Kuga: 4 yıl
  • Suen-magir: 11 yıl
  • Damiq-ilicu: 23 yıl
Kraliyetin hüküm sürdüğü 11 şehir vardır. Toplam 134 kral 28876 + X yıl süresince hükmetmiştir.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Kasım 2016 13:43
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
2 Ocak 2010       Mesaj #2
ener - avatarı
Ziyaretçi

SÜMERLER


M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya’da yaşamışlardır. Mezopotamya’da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya’da Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmacılar Sümerlerin Türklerle akraba olduğunu öne sürmüştür. Genel kanı Sümerlerin çağdaşı olan halklarla yakın etkileşimi sonucu benzerliklerin olduğu yönündedir. Yani belirli bir halk ile bilimsel bir akrabalık henüz kanıtlanamamıştır.
Sponsorlu Bağlantılar
Birbirinden bağımsız site denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur, Uruk,Kiş,Lagaş ve Nippur’dur. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen rahip-krallar tarafından yönetiliyordu.Bütün mezopotamya ülkesine hakim olan krala ise “Lugal-kalma” denir.

Krallar başkomutan,başyargıç ve başrahip yetkilerine sahiptirler. Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposu,orta katlar okul ve tapınak,son katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya’da evler ve tapınaklar taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır. Günümüz Uygarlığının temeli olan yazıyı (Çivi yazısı) ilk kez Sümerler bulmuştur.(M.Ö. 3500) Tarihte İlk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti diyebiliriz.

Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar “fidye ve bedel” sistemine dayanıyordu. Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi’dir. Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atmışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.) Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. (Burçları bulmuşlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır.Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır. Akadlar tarafından egemenliklerine son verilmiştir.

KÖKENLERİ


Mezopotamya’nın yerli halklarından değildi, sümerologların okuduğu tabletlere göre halkın bir bölümünün Orta Asya’dan diğer bir bölümünün ise Doğu’dan Dilmun denilen bir ülkeden geldiği söyleniyor. Yine de kökenleri tam bilinmemekte. Bilinen bir gerçek Sami kökenli olmadıkları. Nitekim Sümerce Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba değildir, gerçi bazı özellikleri Ural-Altay dillerini hatırlatsa da herhangi bir akrabalık veya köken kanıtlanamamıştır. Atatürk’ün Türk Tarih Tezi’ne göre de Sümerler M.Ö. 3500 yıllarında Orta Asya’dan göç etmiştirler. Yine de bunu destekleyecek arkeolojik veya tarihi bulgular yoktur. Yine de örneğin Eski Önasya Tarihi uzmanı Hemmel, Sümerler’i tamamiyle Türk kavmi olarak kabul etmektedir. Orta Asya’dan MÖ 4500-MÖ 5000 yıllarında gelen Türkler’in Sümerler’i oluşturduğunu ileri sürer. Sümerce’deki 350 kelimenin Türkçe olduğu savunur.

Rus arkeolosijinin atası arkeolog Nikolsky şunları söyler: “Sümerlerin ana vatanı Aşkabad kentinin yakınındadır. Bu ülkenin kurganlarından arkeologlar taş, gümüş ve kilden yapılmış eşyaları bulmuşlardır ki bunlar, Mezopotamya’nın güneyindeki Sümer kurganlarındakilere çok benzerler. Bütün bunlar şu düşünceye getirir ki, Sümerler büyük bir ihtimalle bu günkü Türkmenistan’dan Mezopotamya’ya varmışlardır. Bu iki uygarlığın son analizi onların arasındaki birçok ortaklıkları göstermektedir. Sümerlerin baş Tanrıları olan En-Lil’in yerleştiği yer Mezopotamya’nın güneyindeki düzlükte değil, dağlarda olmuştur. Belki de Köpet Dağı’nın etekleri onların ana vatanı olmuştur”

Şu an Sümerce kendi başına ayrı bir dil olarak kabul edilmektedir. Sümerce ve Sümerler ile bazı topluluk, kültür ve dillerin yakınlığı genellikle tarih boyunca sürmüş olan etkileşimlerle açıklanmaktadır.

Sümerlerde Bilim


Yerleştiklerinde çanak-çömlek yapmayı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya’da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk, Lagaş, Eridu, Ur, Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup, kanallar, barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular hem de düzenli sulamaya dayalı bir tarım geliştirdiler. Tekerleği de icad eden bu toplum tarlaları öküzlerin çektiği sabanlarla sürüyorlardı.
60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerler’in “sos” dedikleri bu 60′lık birim bütün zaman ve mekan hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içersinde birbirine bağlıyordu. Ayı 30, yılı 360 gün olarak hesapladılar. Gece ve gündüzü 12′şer saate böldüler. Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar. Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar. Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar. Çarpma ve bölme cetvellerini buldular. Daireyi 360 dereceye böldüler.

İLK YAZI


İlk yazıyı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerler buldular. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir.
Sümerce’nin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da, her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur.

İCATLARI


Sümerliler çivi yazısını,matematiği(4 işlem, dairenin alanı, çarpma, bölme)tekerlekli araçlar, astronomi(güneş saati,burçlar)tekneler,yün dokumaların boyaması ve ilk takvimi icat etmişlerdir.
Son düzenleyen Safi; 17 Aralık 2016 21:53
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Sümerler

( M.Ö. 3500-M.Ö. 1950):
  • Aşağı Mezopotamya'da kurul­muştur.
  • Mezopotamya' da ilk uygarlığı kuranlardır.
  • Şehir devletleri halinde yaşamış­lardır.
  • Şehir devletlerine " Site " denir.
  • Sitelerin başlarında patesi'ler bulunurdu. ( Ur, Uruk, Lagaş, Kiş gibi siteler vardı.)
  • Urgakina ilk Sümer kanun yapıcısıdır. (Dünyadaki ilk yazılı kanunlardır.)
  • Sümer yasalarında fidye esası görülür.
  • İlk Sümer Kralları aynı zamanda birer baş rahiptir. ( Devlet yönetimi Teokratiktir.)
  • Çok tanrılı din inanışı vardır. (Yaşam dünya evidir.)
  • Yazı' yı Sümerler icat etmişlerdir. (Çivi yazısı)
  • Tekerleği icat etmişlerdir.
  • Ziggurat adı verilen çok katlı tapınaklar yapmışlardır. (Rasathane olarakta kullan­mışlardır.)
  • Sümerler ilk sayı sistemini bulmuşlardır.
  • Çemberin çevresinin 360° olduğunu bulup ağılık ve uzunluk ölçülerini bulmuşlardır.
  • Takvimi ilk kez çembere göre ayarlamışlardır. (Fırat ve Dicle ırmaklarının taşkınlıklarına gö­re)
  • İhtiyaçlar insanları bilimsel çalışmalara yönlendirmiştir.
  • Gılgamış, Tufan ve Yaradılış dini manzumesini yazmışlardır.
  • 11 Akbaba Sütunu " önemli eserleridir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Kasım 2016 12:21
snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
5 Kasım 2010       Mesaj #4
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi

Sümerler

, M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamışlardır.
Sümerler'e ait şehir devletleri
Ad:  sumer-sehir-devletleri.jpg
Gösterim: 4601
Boyut:  32.5 KB

Sümer şehri


Sümer şehri, Mezopotamya'nın güney ucunda, Dicle ve Fırat nehirleri arasında, sonradan Babil olmuş, günümüzde de Irak'ın Bağdat şehrinden Basra Körfezi'ne kadar olan bölgede idi.
Sümer şehri, Sümerlilerden önce yaşamış ve Sümerce konuşmayan ve Sami olmayan bir halk tarafından, M.Ö. 4000 - 2350 yılları arasında kurulmuştur. Bu halka günümüzde Proto-Fıratlılar yada Ubaidliler denmektedir. Ubaid ismi Al-Ubaid şehrindeki kazı alanından gelir. Ubaiddliler Sümer şehrinde kurulmuş ilk medeniyettir. Bataklıkları tarım için kurutmuşlar, ticaret, dokumacılık, dericilik, demircilik, taş oymacılığı ve çanak-çömlekçilik gibi işlerle uğraşmışlardır. Ubaidlilerin bölgeye yerleşmesinden sonra çeşitli Sami halklar da aynı bölgeye yerleşmiş, kültürlerini Ubaidlilerinki ile karıştırarak Sümerliler öncesi yüksek bir medeniyet kurmuşlardır.

Sümerlilerin bölgeye gelişi


Sümerliler denen, ve dilleri bölgede uzun süre yaşayan halk, M.Ö. 3300 yıllarında, muhtemelen Anadolu'dan bölgeye geldiler. M.Ö. 3. bin yıla gelindiğinde bölgede en az 12 şehir devleti vardı.
Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentin kendi tanrısı vardı ve her kentte en az bir tapınak bulunurdu. Sümerlilerde tarihin belki de ilk kral listeleri ile karşılaşılır. Fakat bu listeler genellikle tarihsel gerçeklerin ötesinde mitolojik unsurlara da sahiptirler. Örneğin kral listesine göre Tufan'dan önce Sümerlilerin yaşadığı bölgede efsanevi sekiz yönetici (ve dolayısıyla kent) mevcuttu. Kral listesine göre Tufan'dan sonraki ilk Sümer hanedanları Kiş, Uruk ve Ur'dur. Ünlü Gılgamış destanının kahramanı Gılgamış kral listesine göre Uruk Hanedanı'nın krallarındandır.
Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Erken dönemlerde Sümerlerin ana tanrısı An'dır, fakat daha sonraki dönemlerde bu tanrı yerine Enlil Sümerlerin baş tanrısı konumuna yükselir. Enlil'in Nippur'da Ekur adında bir tapınağı vardır. Bu nedenle Nippur Sümerlilerin dini başkenti sayılırdı ve burada tapınak yaptırmak veya bu tip inşaatlarda çalışmak, hizmetli olmak önemli sayılırdı.

Tufan'dan sonra


Tufan'dan sonra bazı şehir devletleri diğerleri üzerinde hakimiyet kurdular. Şehirleri birleştiren kralların ilki, M.Ö. 2800 yıllarında Kiş kralı olan Etana idi. Kiş, Erech, Ur ve Lagash şehirleri diğerlerine hakim olabilmek için asırlarca yarıştılar. Bu durum Sümerleri harici düşmanlara karşı zayıf durumda bıraktı. Önce Elamlılar (M.Ö. y. 2530-2450) ve sonra Kral Sargon yönetimindeki (M.Ö. 2334-2279) Akadlılar Sümerlere saldırdılar. Sargon hanedanı yaklaşık 1 asır iktidarda kaldı ve şehir devletlerini birleştirdi. Sargon hanedanının yönetim modeli tüm Orta Doğu medeniyetlerini etkiledi.

Evrenin yaratılışı


Sümer inanışına göre başlangıçta gök ile yer birdi.Daha sonra gök ile yer tanrılar tarafından ayrılmıştır.Sümer inanışında evrenin kökeni şu şekilde açıklanır:
1. Başlangıçta ilksel deniz vardı; kökeni veya doğuşu konusunda bir şey söylenmemektedir, Sümerliler onu her zaman varmış gibi düşünmüş olabilirler.
2. İlksel deniz gök ile yerin birliğinden oluşan kozmik dağı vücuda getirdi.
3. Tanrılar insan biçiminde kişileştirildiğinde, An (gök) eril, Ki (yer) dişildi. Onların birleşmesinden hava tanrısı Enlil doğdu.
4. Hava tanrısı Enlil yerden göğü ayırdı ve babası An göğü ele geçirirken, Enlil annesi Ki'yi, yeri, ele geçirdi. Enlil ile annesi Ki'nin birleşmesi (tarihsel devirlerde Ninmah, "yüce kraliçe", Ninhursag, ("kozmik dağın kraliçesi"; Nintu, "doğurgan kraliçe" gibi çeşitli adlar verilen tanrıçayla özdeşleştirilmiş olabilir) evrenin düzenlenmesini, insanın yaratılışı ve uygarlığın kuruluşunu başlattı. (Kramer, Samuel Noah, Sümer Mitolojisi, s.83)
Bu konu aşağıdaki "Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı" adlı Sümer şiirinin giriş bölümünde şöyle anlatılmaktadır:
Gök yerden uzaklaştıktan sonra,
Yer gökten ayrıldıktan sonra,
İnsanın adı konduktan sonra,
An göğü ele geçirdikten sonra,
Enlil yeri ele geçirdikten sonra,
Ereşkigal Kur'un ödülü olarak ele geçirilip götürüldükten sonra,
O denize açıldıktan sonra,
Baba Kur'a doğru denize açıldıktan sonra,
Enki Kur'a doğru denize açıldıktan sonra;
(Kur) krala ufak taşlar fırlattı,
Enki'ye koca taşlar fırlattı;
Onun küçük taşları, el kadar taşlar, Onun koca taşları,
... kamışların taşları,
Enki'nin gemisinin omurgası,
Saldıran kasırgaya benzeyen savaşta yenildi;
Krala karşı, geminin serenindeki sular,
Kurt gibi yutuyordu,
Enki'ye karşı, geminin ardındaki sular,
Aslan gibi vuruyordu
(Kramer, Samuel Noah, Sümer Mitolojisi, s.80)

Şiiirden anlaşıldığı üzere başlangıçta bütün olan gök ve yer birbirlerinden ayrıldı ve böylece insanın yaratılışı buyuruldu. Ardından gök tanrısı An göğün, yer tanrısı Enlil de yerin hakimi oldular.

İnsanın Yaratılışı


Sümer mitolojisinde insanın tanrılara hizmet etmesi için yaratıldığı anlatılır.Hava tanrısı Enlil tanrılara hizmet etmeleri maksadıyla Enki'nin tavsiyesiyle tahıl tanrıçası Aşnan ile sığır tanrı Lahar'ı yaratmıştır. Ancak bu iki tanrı bir gün öyle bir kavgaya tutuşmuşlar ki tüm işleri yapmaz olmuşlar. Kendilerine hizmet edilmeyen tanrılar bu konuya Enki'ye götürüp şikayette bulunmuşlar. Uyuduğu için olan bitenden haberi olmayan Enki, tanrıça Nammu ve doğum tanrısı Ninmah'a insanı yaratması emrini vermiştir. Ninmah ve Nammu "derin suların üzerindeki" balçığı kararak insanı yaratmışlar.İnsanın yaratılışı şerefine verilen şölende bütün tanrılar içerek sarhoş olmuşlar. Sarhoşluğun tesiriyle Ninmah'ın yarattığı altı insanın hepsi kusurlu olmuş.Ardından Enki'nin yarattığı insan da akli ve fiziksel bakımdan kusurlu olmuş. Hatasını düzeltmesi için Ninmah'tan yardım isteyen Enlil'i tanrı Ninmah yaptığı hatadan dolayı lanetlemiş.

İlkler



Hukuk


Tarihte ilk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlilere dünyadaki ilk Hukuk devleti denebilir. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu.

Matematik, astronomi ve burçlar


Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atmışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.) Sümerliler astronomide de gelişmişlerdir. Burçları ilk Sümerler bulmuştur ve günümüze değin gelmiştir. Artıklı ve doğru bir takvim kullanmışlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerliler bulmuşlardır.

Edebiyat


Sümerlilerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir. Sümerliler kendi ülkelerine Kengir, konuştukları dile Emegir ve kendilerine Sag-giga derlerdi.

Sümerce


Sümerce, Sümerlerin ana dili, Güney Mezopotamyada M.Ö. 4000 yılında konuşuluyordu. Daha sonraları yavaş yavaş yerini konuşulan bir dil olarak M.Ö. 2000li yılların başına doğru Akatça'ya bıraktı,ancak Mezopotamyada M.S. 1. yüzyıla kadar, kutsal, şölensel, edebi ve bilimselbir dil olarak kullanılmaya devam etti. Daha sonra ise bu dil 19. yüzyıla kadar unutuldu. Mezopotamyada konuşulan diğer dillerin aksine, Sümerce, izole diller sınıfındaydı ve döneminin ve çevresinin diğer tarihi dillerinden olan ve her ikisi de Semitik dillerden olan Babilce ile Asurca'dan oluşan Akatça'dan bile farklıydı.
Sümerler'e yazı
Ad:  sumerler-yazisi.jpg
Gösterim: 5792
Boyut:  48.5 KB

Kronoloji


Yazılı Sümercenin kronolojisi birçok farklı dönemden olur denebilir:
  • Arkaik Sümerce - MÖ 3100 - MÖ 2600/2500
  • Eski ya da Klasik Sümerce - MÖ 2600/2500 - MÖ 2300/2200
  • Neo-Sümerce (Yeni Sümerce) - MÖ 2300/2200 - MÖ 2000
  • Geç Dönem Sümercesi - MÖ 2000 - MÖ 1800/1700
  • Post-Sümerce - MÖ 1800/1700 - MÖ 100
"Post-Sümerce" terimi, dilin neslinin tükenmesinden sonra Babilliler ve Asurlular tartafından, bir çeşit ayin dini olarak dini törenlerde ve sanatsal ve bilim amaçlarla kullanılmaya devam ettiği dönemdir. Her ne kadar bazı bilim adamları Sümercenin Güney Mezopotamya'nın küçük bir bölgesi olan Nippur ve çevresinde MÖ 1700 'e kadar konuşulmaya devam etiğini söyleseler de, dilin neslinin tükenmesi kabaca, MÖ 2000 yılında Mezopotamyada yeralan son Sümer devleti olan "Üçüncü Ur Hanedanlığının" yıkılışına denk gelir.
Nippur'daki geç dönem Sümercesi hattatlık (yazı) okulundan günümüze kalan birçok edebi ve Sümerce-Akadça çift dilli sözcük listelerinden ötürü çok şanslıyız. Dilin özellikle Akadça konuşan devletler tarafından özellikle yoğun bir şekilde resmi ve edebi dil olarak kullanılması durumu, Geç dönem Sümercesi ile daha sonrasındaki dönem arasındaki ayrımının da anlaşılmasını sağlamıştır.

Şifrenin çözülmesi

MÖ 26. yüzyıl, aeçilmesinden dolayı, Adab'ın yüksek rahiplerine verilen hediyelerin listesi
300px Sumerian 26th c Adab

Henry Rawlinson'un, 1835 yılındaki Behistum yazıtlarını bulmasından beri, Akadça dilinde çivi yazısı ile yazılmış olan yazıtların büyük çoğunluğunun şifresi çözülmüştür. 1850 yılına gelindiğinde Edward Hincks (1792-1866), çivi yazısının Semitik olmayan bir dile ait olduğu kanısına varmıştı. Semitik dillerin yapısı sessiz harflerin dizilimiyle oluşurken çivi yazısının yapısı ise bunun aksine sesli harflerin sessiz harfler ile birleştirilmesinden meydana gelen heceli bir yapıdaydı. Ayrıca, belli bir çivi yazı hecesinin açıklanmasına denk gelen hiç bir semitik sözcük bulunamıyordu.
Rawlison, 1855 yılında Nippur, Larsa ve Erech adlı güney Babil yerleşmelerinde Semitik olmayan yazıtlar bulduğunu duyurdu. Julius Oppert'e göre bulunan bu dil, Mezopotamya'da Akadça'dan önce yeralmış, semitik olmayan ve bir çeşit Turan diliydi ve çivi yazısını geliştirmişti.
Hincks, 1856 yılında, bu tercüme edilememiş dilin karakter yönünden sondan eklemeli bir dil olduğu yönündeki tartışmayı başlattı. Bu aşamada bazıları dili Scythic diye adlandırırken birçoğuda dili Akadça'dan ayrı görmüyordu. Bilinen "Sümer ve Akad'ın Kralı" başlığındna yola çıkan Oppert, 1869 yılında, bu dil için "Sümerce" adını önerdi. Eğer Akad krallığın semitik bölümü ise Sümer de büyük bir olasılık ile Semitik olmayan bölümüydü.
Ernest de Sarzec (1832-1901), 1877 yılında Sümer şehir Tello'da (Antik Girsu, Lagash eyaletinin başkenti) kazılarına başladı ve Découvertes en Chaldée adlı çalışmasını Sümerce tabletlerin çevirileri içerecek şekilde 1884 yılında yayınladı.
1888 yılında, Pennsylvania Üniversitesi Sümer şehri Nippur'da kazılara başladı.
1889 yılında, R. Brünnow'un Sümer İdeograflarının Sınıflandırılmış Listesi adlı çalışması yayınlandı.
Die sumerischen Familiengesetze (Sümerce Aile Kuralları) adlı yayını ile Sümerce-Akadça çiftdilli yazıları bilimsel olarak ilk kez yayınlamak şerefi Paul Haupt'a (1858-1926) aittir.
Sümercedeki fonetik değerlerinin sayısının şaşırtıcı derecede fazla olması dilin anlaşılmasını dolambaçlı yollara sokmuştur. Paris'li oryantalist Joseph Havely 1874'de Sümercenin doğal bir dil olmayıp sadece ayinlerde kullanılan şifreli bir dil olduğu tezini ortaya atmış ve ondan sonraki bir 10 yılı aşkın süre ileri gelen bilim adamları bu konu üzerinde tartışmışlardır öyleki ünlü bilim adamı Friedrich Delitzsch bile 1897 yılında bundan vazgeçene kadar 1885 yılından başlayarak bu tezi tam 12 yıl boyunca savunmuştur.
Paris'teki Louvre Müzesinde çalışmakta olan François Thureau-Dangin'in de özellikle Les inscriptions de Sumer et d’Akkad (Sümer ve Akdaların yazıtları) adlı yayını başta olmak üzere 1898 ile 1938 yılları arasında yayınladığı yayınların Sümercenin şifresinin çözülmesinde büyük faydası olmuştur.
1908 yılında, Stephen Langdon Sümerce ve Akadça kelime dağarcığındaki bu hızlı patlamayı, Charles Virolleaud'un editörlüğünü yaptığı Babyloniaca'nın sayfalarında bir makaleyle özetledi. Langdon, bu makalede Bruno Meissner'in harika logogramlar üzerine olan yeni çıkmış kitabını yorumlamıştı. Ancak daha sonra gelen blim adamları, Langdon'un bu çalışmasını tamamıyla güvenilmez buldular. 1944 yılında, daha dikkatli bir Sümerolog olan Samuel Noah Kramer, Sümer Mitolojisi adlı eserinde, Sümercenin deşifrsini daha detaylı ve okunaklı bir özet halinde sundu.
Friedrich Delitzsch, 1914 yılında, Sümerce Gramerin Temelleri ve Sümerce Sözlük adlı eserlerini yayınladı. Delitzsch'in öğrencisi olan Arno Poebel de 1923 yılında aynı başlıkla bir Sümerce Gramerin Temelleri adlı bir eser yayınladı ve bu kitap ondna sonraki 50 yıl boyunca Sümerce okuyan öğrencilerin standart kaynağı durumunu geldi. Poebel'in, bundan daha öncesinde 1909 yılında Nippur Babil'deki kazılarından elde ettiği sonuçları yayınladığı ve Pennsylvania Üniveristesi tarafından basılan The Babylonian Expedition başlıklı bir kitabı da vardı.
Poebel'in oluşturduğu gramer en sonunda 1984 yılında Marie-Louise Thomsen'in The Sumerian Language, An Introduction to its Hitory and Grammatical Structure (Sümerce, Tarih ve Gramer Yapısına Giriş) adlı çalışmasıyla yer değiştirdi.
Sümerce çevirinin ne kadar zor olduğunu, Chicago Üniverisitesi Oryantalizm Enstitüsünden Miguel Civil'in bira yapımı ile ilgili bir tableti çevirisinden aldığımız şu alıntılarla anlayabiliriz:
"Önceki iki deneme olan J.D. Prince'in 1919'daki ve M. Witzel'in 1938'teki denemelri dişe dokunur bir sonuç vermekten uzaktaydı. Henüz daha ilk yılında olan bir Sümerce öğrencisinin çevirebileceği kadar basit olan geniş bir yaygının üstüne soğuması için fırınlanmış maltı yayan sensin cümlesi önce "Kudretli ve yüce güçleri olan, şimşeklerin asıl yaratıcısı" şeklinde Prince ve "stärkest du mit dem Gugbulug (-Tranke) den Gross-Sukkal" [Büyük Sukkal Gugbulug (içki)'ı güçlendiren sensin] şeklinde Witzel tarafından çevrilmişti."
"50'li yıllar boyunca yapılan şu iki gelişme Sümer yazınının daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Birincisi, Chicago'da, Benno Landsberger'in Sümer Lexiconu için malzemeler'i yazıyor olması ve ikincisi ise, benim 1963'ten önce çalışıyor olduğum Philadelphia'da, Samuel Noah Kramer'in Philadelphia, İstanbul ve Jena'daki mümkün olduğunca çok tableti bilim adamları için olanaklı hale getirmekle meşgul olmasıydı."
Landsberger, Sümerce bilgimizi geliştirmemize büyük katkısı olan, eski Babil döneminden kalma çift dilli Sümerce-Akadça sözcüksel tabletleri yayınlamak için çalışmıştır. Yine Kramer ve Tholkild Jacobsen de Sümerceyi anlamamız için birçok Sümerce çeviri yayınlamışlardır.
Çivi yazısının çevirisi işlemi öncelikle bir epigrafistin toprak tabletler ya da taş yazıtlar üzerindeki şekilleri çizerek bir kağıda aktarmasıyla başlar. Tüm epigrafistler aynı oranda güvenilir olmadığı için, bir bilim adamı bir yazının çevirisi üzerinde çalışırken üzerinde çalıştığı güncel tablete karşılık gelen önceden basılmış çevirileri karşılaştırır ve özellikle kırılma ya da hasarlanmadan doğan gözden kaçmış bir işaretin olup olmadığını ve farklı bir şekilde değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine karar vermeye çalışır.
Yazı sistemleri arasındaki çeviri işlemi, çivi yazısının bulunduğu biçemden bir başak yazı sistemine çevrilmesidir. Konunun içeriğine göre, bir çivi yazısı sembolü, her biri Sümerce konuşma dilindeki bir sözcüğe denk gelen olası birçok logogramdan birinin belirttiği bir hece (S, SSz, SzS ya da SzSSz) anlamında ya da bir uğraş veya yer anlamında (Bir semantik kategorininin işaretleyisi olarak) olacak biçimde okunabilir. Bazı Sümer logogramları birden fazla çivi yazısı işaretiyle yazılmıştı. SI ve A işaretleri ile yazılmış olan 'diri' logogramından sonra bu tür logogramlara diri-heceleme denildi. Bir çivi yazısı tabletinin başka bir yazı sistemine olan çevirisinde bir logogramı oluşturan alt sembollerin anlamları tek tek gösterileceğine, tıpkı 'diri' kelimesinde olduğu gibi bileşke sembolün karşılığı gösterilecektir.

Sınıflandırma


Sümerce tarihte bilinen ilk yazılı dildir. Sümerce çiviyazıları daha sonra Akkad ve Elamlılar tarafından kullanılmştır. Ayrıca, Hitit dili gibi hiyeroglifsel el yazılarına sahip Hint-Avrupa dillerine de uyarlanmıştır. Ugaritçe ve Eski Farsça gibi dillerin farklı ve kolay yazılış şekillerinin kökeni de, logografik işaretler içermeyen Sümerce çiviyazılarına dayanır.
Sümerce bitişken bir dildir. Bu demektir ki Sümerce kelimeler, birbirinden açıkça ayırt edilebilen bir dizi sonek ve biçimbirimden oluşur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Kasım 2016 15:43
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
23 Kasım 2016       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Sümerler


Dünyanın bilinen en eski uygarlığına beşiklik eden bölge. Sınırlarını Dicle ve Fırat ırmaklarının çizdiği Mezopotamya’nın en güney kesimini içine alan ve daha sonraları Babil olarak anılan bu topraklar, günümüzde Irak’m Bağdat yöresinden Basra Körfezine kadar uzanan güney kesimine denk düşer.

Bölgeye ilk kez İÖ 4500-4000 arasında, Sümer dilinden farklı bir dil konuşan ve Sami kökenli olmayan bir halk yerleşti.

Ad:  sümerler.jpg
Gösterim: 4233
Boyut:  32.2 KB
Bunlar, ilk-Fıratlılar ya da günümüzde kalıntılarının ilk kez bulunduğu Tel el-Obeyt köyünden esinlenerek Obeytliler olarak bilinir. Bataklıkları kurutarak tarıma elverişli hale getiren, dokumacılık, dericilik, metal işleme, duvarcılık, çanak çömlek yapımı gibi el sanatlarını geliştiren ve ilk ticaret yollarını açan Obeytliler, Sümer’i uygarlaştıran ilk güç oldular. Bu halkın Mezopotamya’ya göç etmesinden sonra çeşitli Sami halkları onların topraklarına girerek Obeyt kültürüne kendi kültürlerini eklediler ve Sümerler öncesinde yüksek bir uygarlık yarattılar.

Dilleri zamanla bütün bölgede konuşulmaya başlayan ve Sümerler olarak bilinen halk, büyük olasılıkla Anadolu yakınlarında bulunan topraklarından İÖ y. 3300’de koparak bölgeye yerleştiler. İÖ 3000’e gelindiğinde bölgede en az 12 kent devleti bulunuyordu: Kiş, Uruk, Ur, Sippar, Akşak, Larak, Nippur, Adab, Umma, Lagaş, Bad- tibira ve Larsa. Bu devletlerin her biri, surlarla çevrili bir kent ile çevredeki köy ve arazilerden oluşuyordu. Her kentin kendi tanrısı vardı; bu tanrının tapmağı kentin merkez yapısıydı. Siyasal iktidarın başlangıçta yurttaşların elinde olmasına karşın, kent devletleri arasındaki çekişmelerin artmasıyla hepsinde krallık kurumu ortaya çıktı. Günümüze ulaşan bir belge olan Sümer Krallar Listesi’nde Tufandan önce sekiz kralın hüküm sürdüğü yazılıdır. Tufan’dan sonra çeşitli kent devletleri ve bunların hanedanları öbürleri üzerinde geçici olarak egemenlik kurdu. Birbirinden ayrı kent devletlerini birleştiren ilk kral, Kiş hükümdarı Etana oldu (İÖ y. 2800). Bundan sonra Kiş, Uruk, Ur ve Lagaş yüzyıllarca üstünlük için mücadele ettiler. Bu yüzden Sümer ilk önce Elamlıların (İÖ y. 2530-2450), daha sonra da Kral Şarrukin (hd İÖ y. 2334-2279) önderliğindeki Akad- lann saldırılarına karşı koyamayarak işgal altına girdi. Şarrukin hanedanı yalnızca yüz yıl kadar sürmekle birlikte, kent devletlerini birleştirdi ve bütün Ortadoğu uygarlığını etkileyen bir yönetim modeli yarattı.

Şarrukin hanedanının sona ermesinden ve Sümer’in yarı barbar Gutilerin istilasından kurtulmasından sonra, kent devletleri bir kez daha bağımsız oldular. Sümer uygarlığının bu son çağının en parlak evresine 3. Ur sülalesi sırasında ulaşıldı. Bu hanedanın ilk kralı Ur-Nammu, Mezopotamya’da bugüne değin bulunan en eski yasa derlemesini hazırladı.

Amorilerin bütün Mezopotamya’yı ele geçirdikleri İÖ 1900’den sonra Sümerler özgün kimliklerini kaybettiler, ama kendi kültürlerini Sami ardıllarına miras bıraktılar. Bu arada, dünyaya birtakım teknolojik ve kültürel yenilikler armağan ettiler. Bunların arasında ilk tekerlekli taşıtlar ve çömlekçi tekerleği, ilk yazı sistemi olan çiviyazısı, ilk yasa metinleri ve ilk kent devletleri sayılabilir.

MsXLabs.org & Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
23 Kasım 2016       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Sümer Devletinin Kuruluşu


Beyaz Irk – Amerind melezi olan bu Asyalı kavim, burada Tarihin ilk medeniyetini ve ilk devletini inşa ettiler. Bu toplum devleti, sanıldığı gibi kendilerine Sümerler demiyorlardı. Onların kendilerine verdikleri unvan Kenger idi. Sümer ifadesi, Sümerliler olarak tanıdığımız Kengerlerin araştırılmaya başladığı ilk dönemlerde karşılarına çıkan ŞINAR ifadesinden gelmektedir. Bu toplum, Tevrat’da ŞINAR, Akadça’da ŞUMER, eski Mısır Yazıtlarında “SNGR”, Hititçe’de ŞANHAR olarak geçer. Bu farklı ifadelerden en itibar gören kaynak olan Akad yazıtlarındaki ŞUMER ifadesi tercih edilerek onlara S(Ş)ümerler denmiştir. Oysa bu toplum, kendi yazılı kaynaklarında kendilerini KENGER toplumu olarak ifade ediyorlardı. Dolayısıyla bizim onlara kendilerine verdikleri isim olan KENGERLER olarak hitap etmemiz en münasip olanıdır. Elbette Tarih araştırmalarında unvanları Sümerler olarak geçtiği için bu isimi kullanmak gibi bir mecburiyetimizde vardır.

Ad:  sümerler-5.jpg
Gösterim: 6848
Boyut:  48.6 KB
Sümerlerin ataları olan, M.ö. 6.000’de Beyaz Irk ve Amerind’lerle kaynaşan ve bu bölgede müstakil bir etnik-kültürel yapı oluşturan toplumun M.ö. 5000’lerde Türkmenistan bölgesine göç etmesi, sonrasında ise M.ö. 4.000’li yıllarda Hazarın güneyinden Mezopotamya’ya inmesi Sümer Medeniyetinin temellerini atmış oldu. Resim çizmeyi, hissettiklerini ifade etmeyi seven ilk Sümerler, hissettiklerini şekillendirerek kil ve çamurdan heykeller yapmış, resimler çizmiş ve bu yeteneklerini geliştirerek yazıyı bulmuşlardır. Önceleri hissettiklerini resimlerle ifade eden bu toplum, zamanla bu resimleri hem kolay çizilebilir hem de küçük alanlara işlenebilir hale getirmek için simgelere dönüştürdüler. Bu simgeler, sıkça kullanılarak belli bir standarda erişmeye başlayınca ise herkes tarafından anlaşılır hale gelmiş ve belli standartları olan simgeler düşünceleri ifade eder hale gelmiştir. Tek başına belli bir düşünceyi ya da kişiyi ifade eden simgeler ise daha da pratik hale dönüşerek bir heceyi ve ses anonsunu ifade eder hale gelmiş, bu ses anonsları birleşince daha az simgesel şekil türüyle daha çok kelime ifade eden bir alfabeye dönüşmeye başlamıştır. Toplumsal tezahürlerle gelişen Resim-Simge-Alfabe serüveni, Sümerli Rahiplerin bu ifade tekniğini geliştirip toplumsal olayları kaydetmesiyle hem resmi bir hal almış hem de gelişim süreci fevkalade bir tezahürle hızlanmış oldu. Sümerli Rahiplerin simgesel anonslarla düşüncelerini ifade eden cümleleri yazıya dökmeleri M.ö. 3200’lü yıllarda gerçekleşti.

Sümerlerde Sosyal Yaşam, Bilim ve Teknik


Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler, bilim ve teknik konularında içinde bulunulan tarih çağının oldukça ilerisinde olmuşlardır. Sümerlerin çanak, çömlek, kazan, ekmek pişirme tandırları gibi birçok araç ve gereci yapmışlardır. Bununla birlikte Sümerler sert ve güçlü madenleri de işlemiş oldukça gelişmiş bir yapı tekniği kullanarak taş, kerpiç ve tuğlalar kullanarak iki ve üç katlı evler inşa etmişlerdir.
Şaşırtıcı şekilde bir sulama sistemi kullanan Sümerler, bataklıkları kurutup yaşadıkları yerlere kanallarla su taşımışlardır. Bentler yapmışlar, sel baskınlarının önlemişler ve barajlar yaparak ihtiyaç suyunu koruma altına almışlardır. Sümerler yapmış oldukları düzenli sulama ile tarım arazilerinden oldukça verim almış ve elde ettikleri mahsulleri depolamayı başarabilmişlerdir. Tarihte tekerleği de icat etmiş olan Sümerler, tarım alanlarını öküz ve sabanlarla işlemişlerdir.

Bilim ve Teknik alanında diğer tüm toplumların önünde olan Sümerler, Matematik ve Geometrinin temellerini atmışlardır. Matematiğin temeli olan dört işlemi bulmuşlar ve dairenin alanını hesaplamayı başarmışlardır. Sümerler, tüm bunların yanında zaman hesaplamasında inanılmaz bir başarı elde ederek gelişmiş bir takvim kullanmaya başlamışlardır. Tarihte Ay yılına dayalı ilk takvimi bulmuş olan Sümerler takviminde, yıl 360 gün, aylar 30’ar gün olarak hesaplanmıştır. Bütün bunlara ek olarak güneş saatini de ilk Sümerler bulmuştur. Bu güneş saati yalnızca günleri ve ayları değil güneşin hareketleriyle saatleri de hesaplamışlardır. Sümerlerin bütün bu çalışmaları günümüzdeki Matematik, Geometri ve Astronominin temellerini atmıştır. Fakat bütün bu çalışmaların arasındaki en önemli önemli bir icat olan tekerleğin icadı, tarihteki süreçleri ve gelişmeleri nasıl etkilediğine bir göz atalım.

Tekerlek
Günümüzde hayatımız kolaylaştıran, uzun mesafeleri kısa yapan birçok aracın olmazsa olmazıdır tekerlek. Bilinen en eski zamanlardan beri gerek yük taşımak, gerekse insan taşımak için kullanılagelmiştir. Tekerleği tanımlayacak olursak, hepimizin de bildiği gibi dairesel bir forma sahip olan, çoğunlukla yük taşımaya yarayan araçların hareket etmesini sağlayan mekanizmanın adıdır.

Tarihçesi MÖ 5000 yıl kadar önceye dayanan tekerleğin ilk izlerine Mezopotamya’da rastlanmıştır. Speiser ve Gawrada adlı iki arkeolog yaptıkları kazılarda, MÖ 3500 yıllarına ait bir Sümer piktogramında çizilen tekerlekli kazığa rastlamışlardır. Sümer kalıntılarında sürücü, iki tekerliğin ortasında bulunan bir eyerde ata biner vaziyettedir. Yine İngiliz araştırmacı Wolley, tam olarak nede kullanıldığını çözemediği MÖ. 2950 yıllarına ait bir tekerleğe rastlamıştır. Tüm bunların yanında tekerleğin ilk kez Kuzey Kafkasya Orta Avrupa’da kullanıldığına dair görüşler de olmakla birlikte tekerleğin orijinal vatanıyla ilgili görüş ayrılıkları hâlâ sürmektedir.

İlk Tekerlek
İzlerine ilk kez Mezopotamya’da rastlanan tekerleğin nasıl keşfedildiği merak konusu olmuştur. Tekerliğin, kütüklerin yuvarlanarak ilerlemesinden esinlenilerek icat edildiği düşünülmekle birlikte ilk tekerleğin üç noktadan yere temas ettirilen bir mekanizmaya sahip olduğu bilinmektedir.

Zaman İçerisinde Tekerleğin Gelişimi
Batı’da bulunan kalıntılardaki tekerlekler, oyuncakların alt kısımlarını destekleyen taştan bir mekanizma şeklinde dizayn edilmiştir. Batı’da büyük baş hayvandan ziyade, küçükbaş hayvanların evcilleştirilmiş olması tekerleğin daha geç dönemlerde kullanılmasına neden ,olmuş ve Batı’nın gelişmesinin önündeki en büyük engel olmuştur.

Sümerlerin kullandığı araba tekerlekleri, zaman geçtikçe dört tekerlek formunu almış ve arabanın kayışlar yardımıyla atlara bağlanması şeklinde kullanılmıştır. Mısır’da ise ilk olarak eşek ve öküzler yardımıyla çekilen arabalar kullanılmıştır. Bu arabalar özellikle savaş zamanlarında kullanılmaya başlanmıştır. Mısırlılara ait belgelerde Firavun, savaş arabasının üstünde savaşa gider pozisyonda resmedilmiştir. Tekerleğin zaman içerisinde yük ve insan taşımaktan başka alanlarda kullanıldığını bilmekteyiz. Yapılan kazılarda bulunan MÖ 400’lü yıllara ait çömlekçi çarkı ve su çarkı bunun ispatıdır.

19. yüzyıla gelindiğinde Güney Afrika, Etiyopya ve Somali dışında her yerde kullanılan tekerlek, buralarda da Avrupalıların gelişi ile birlikte kullanılmaya başlamıştır. Eski zamanlarda ağaç kütüklerinin yuvarlanması sonucu keşfedilen tekerlek, günümüzde gelişip, farklı fonksiyonları ile modern formunu almıştır. Kullanım alanı itibariyle öncelikle yük taşımak maksadını taşımış, ilerleyen yıllarda ise, teknolojinin gelişmesiyle savaş-araç gereçlerinin taşınması ve bir yerden bir yere kolayca gidebilme vazifelerini görmüştür.

Sümerlerin Tarihe ve Bütün İnsanlara Armağanı



Çivi Yazısı
İlk yazı örnekleri M.Ö. 3300 yıllarında Sümerlerin Uruk şehrinde bulunmuştur. Bulunan bu yazılar, ucu sivri araçlarla yazıldığından çivi yazısı ismini almıştır. Sümer yazısı, ya da çivi yazısı adı verilen bu yazı, Sümer rahipleri tarafından tapınak ve depolardaki malları kayıt altına almak amacıyla kullanılmıştır. Buradaki asıl amaç, depolardaki malların isimlerinin belirlenerek birbirleriyle karışmasını önlemek olmuştur. Sümerlerden sonra başka milletler de çivi yazısını geliştirip kullanmışlardır. Bunlar; Akadlar, Elamlar, Hititler, Urartular ve Fenikeler gibi uygarlıklardır. Birçok kavim tarından kullanılan ve çözülmesi zor olan çivi yazısı, 1844’te bir İngiliz subay olan Henry Ravlinson tarafından çözülmüştür. Böylece ilk uygarlıklara dair bilgiler de gün yüzüne çıkarılmaya başlanmıştır. Bu yazı tipi papirüs’ün icat edilmesiyle son bulmuştur.

Sümerlerde Eğitim

Ad:  Sümerler-6.jpeg
Gösterim: 4310
Boyut:  47.1 KB


İlk Okullar
Sümerlerin uygarlığa yaptıkları en önemli katkı şüphesiz çivi yazısının icadı ve gelişimidir. İlk yazılı belgeler Uruk adlı bir Sümer kentinde bulunmuştur. Bunların çoğunluğu, resim yazısıyla yazılmış ekonomi ve yönetsel ibarelere ait küçük kil tabletlerdir. İçlerinde, okuma ve alıştırma yapma amaçlı sözcük listeleri de bulunmaktadır. Anlaşılan, yazı yazmanın resmen öğrenildiği bazı okullar vardı. Bu MÖ 3000’lerde bazı yazmanların ögretme ve öğrenme üstüne düşünmüş olduklarını göstermektedir. 1902-1903 yıllarında Şuruppak kentinde (Nuh’un memleketi) yapılan kazılarda MÖ 2500 yılına ait ders kitapları çıkarılmıştır.

MÖ II. binyılın ilk yarısında, öğrencilerin günlük ödevlerinin olduğu yüzlerce uygulama kil tabletler bulunmuştur. Bu yazılar acemice çiziklerden, ilerlemiş ve mezun olma noktasında olan öğrencilerin aldığı belgelere kadar çeşitlilik göstermektedir. Bu belgeler, bize öğretim ve eğitim programları hakkında pek çok şey söyler. (Okulun amacı, hedefi, öğretmen ve öğrencilerin öğretim yöntemleri vb.)

Sümer okulları, “mesleki” eğitim vermeyi amaçlıyordu. Özellikle tapınak ve sarayın ekonomik ve yönetsel gereksinimlerini karşılamak amacı ile kurulmuştu. Okul, bilim ve kültür merkezi haline gelmişti. Tanrıbilimi, bitkibilimi, hayvanbilimi, madenbilimi, coğrafya, matematik, dilbilgisi ve dilbilimi eğitimi alan öğrencilerden, zaman zaman bu bilimlere katkıda bulunan bilim adamları ve bilginler yetişti. Başlangıçta büyük bir olasılıkla tapı­nağa bağlı olan Sümer okulu, zaman içinde dinden bağımsız bir kurum haline geldi. Öğretmenlerin ücretleri velilerden karşılandı.

Sümer okullarında mecburi bir eğitim yoktu. Sümerliler çocuklarını, hem statü hem de ekonomik fayda sağlamak için okula göndermek isterdi. Eğitim uzun zaman aldığı için masraflıydı, bu nedenle sadece durumu iyi olanlar ve soyluların çocukları okula giderdi. 1946 yılında Alman çiviyazısı uzmanı Nikolaus Schneider, bunun doğruluğunu çağının kaynaklarından yola çıkarak ustalıkla kanıtladı. Schneider bu verilerden bir liste derledi ve yazmanların -yani, okuldan mezun olanların- babalarının, yönetici, “kent babası,” elçi, subay, kaptan, yüksek dereceli vergi memuru, rahip, idareci, denetçi, ustaba­şı, yazman, arşivci ve sayman olduklarını buldu. Kısacası, yazmanların babaları ülkenin en varsıl yurttaşlarıydı.

Bulunan belgelerde tek kadın adı bile yoktu. Okula giden öğrencilerin geneli erkekti. Kızlar okullara gönderilmezlerdi. Ev işleri ve evde öğrenme yöntemleri ile derslerini tamamlarlardı. Kadın kâtibelerin olması, bize kızların özel ders aldığını düşündürüyor.

Okulda “Ummia” denilen ve günümüzde uzman dediğimiz sorumlu yöneticiler bulunurdu. Ummiaların yardımcıları da öğretmendi ve onlara “ağabey” deniliyordu. Öğrenciler ise “okulun oğulları” olarak söylenirdi. Tabletlerden anlaşıldığına göre bu öğretmen yardımcıları, Sümer eğitimindeki müfredat programının önemli bir parçasını oluşturan ezber dinleme işi, kopyalama işi ve yazma işlerinden sorumluydular.

Eğitim yaygınlaşıp kalitesi arttıkça, buna ilaveten okulda cezadan sorumlu kamçı görevlisi, çizim görevlisi, Sümerce yazmadan sorumlu kişiler de oldu. Disiplin, Sümer okullarında büyük sorun olmuşa benziyordu. Dayak hiç esirgenmiyordu. Kuşkusuz övgü de vardı ama kusurları düzeltmek için öncelikle sopaya güveniliyordu. Öğrenciler, gün doğumundan gün batımına kadar okuldaydı.

Sümer okullarında eğitim programı, yazının öğretilmesi ve edebi yaratıcılık olmak üzere iki kısımdan oluşuyordu. Sümerli bilginler, çeşitli matematik tabloları ve çözümleriyle birlikte pek çok ayrıntılı matematik problemi hazırlıyorlardı.

Tanrı “ENKİ” emrettiği için Sümerce öğrenirlerdi. Okulun amacı öğrencilere yazı ve Sümercenin öğretilmesiydi. Daha sonra kendilerine özgüvenin yanı sıra edebî metinler hazırlama öğretilir, her alanda konular bilimsel yöntem ve sınıflandırmalarla yapılırdı. Bu metodlar, MÖ III. binyılın ortalarından itibaren Sümer okullarında kitap haline getirilmiştir.

Edebi yaratıcılık, okulları eğlenceli hale getirmekte idi. Günümüze kadar gelmiş olan şiir, destan ve ilahiler, bunları doğrular niteliktedir. Özellikle Gılgamış Destanı, en önemli eserdir.

Öğretim metodları hakkında fazla bilgi olmamasına rağmen, Sümerli bir çocuğun geçirdiği yirmi dört saat hakkında bilgi veren okul tableti vardır. Bu tablet Amerikalı bilgin Kramer ve Falkenstein tarafından tercüme edilmiştir.

Sümerlerin giderek Sami kökenli Akadlarca fethedilmesinin bir sonucu olarak, Sü­merli profesörler bilinen en eski “sözlükler”i hazırlamaya girişmiş­lerdi. Sami kökenli fatihler yalnızca Sümer yazısını ödünç almakla kalmadı­lar, Sümerce konuşma dili olmaktan çıktıktan çok sonra da üzerinde çalışıp taklit ettikleri Sümer edebi eserler hazinesine kondular. Bunun için de Sümerce sözcük ve deyimlerin Akadcaya çevrildiği “sözlükler”e pedagojik bir gereksinim doğdu.

Sümer tanrı ve kahramanlarının başarılarını ve yiğitliklerini konu alan ve kutlayan şiir biçimindeki mitler ve destanlar, tanrı ve krallara ilahiler, Sümer kentlerinin yıkılıp yok edilmesine yazıklanan ağıtlar, atasözü, fabl ve denemeleri içeren bilgelik yapıtlarıdır. Sümer kalıntılarından çıkarılan binlerce tablet ve parçanın bir kısmının, kadim Sümer ögrencilerinin deneyimsiz ellerinden çıktığı açıktır. Öğretmen eski kopyalardan bir nüsha hazırlıyor, öğrenci ona bakarak yazıyordu ve bu şekilde eski metinler kopyalanmış oluyordu.

Sümer okullarının, hiç bir açıdan ilerlemeci eğitim diye adlandırabileceğimiz nitelikte bir eğitim vermedikleri bilinmektedir. Disiplin konusunda çok acımasızlardı. Dayak, yanlışları düzeltmek için kullanılıyordu. Çocukların, ilk yetişkinlikten erişkinliğine kadar olan yılları okulda geçerdi. Muazzez İlmiye Çığ hocamızın açıklamasına göre, belgelerde çocukların “keşke tatiller daha fazla olsaydı” demesi, hafta tatillerinin olduğunu göstermektedir.

MsXLabs.org
-derlemedir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
23 Kasım 2016       Mesaj #7
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  sümerler-7.jpg
Gösterim: 4005
Boyut:  64.7 KB
Sümerce çivi yazılı tablet, 1889 yılında Bağdat'ın 150 kilometre uzağındaki Sümer kenti Nippur'da bulundu.


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

22 Aralık 2014 / Misafir Cevaplanmış
17 Aralık 2016 / zarporiko Cevaplanmış
12 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Tarih
14 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap
6 Şubat 2014 / Misafir Cevaplanmış