Arama

İnfertilite (Kısırlık)

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 22 Aralık 2013 Gösterim: 13.623 Cevap: 6
Asi-BeL - avatarı
Asi-BeL
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
Asi-BeL - avatarı
Ziyaretçi
İNFERTİLİTE NE DEMEKTİR?
Alıntı

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Çiftlerin bir yıllık süre içerisinde çocuk istemeleri ve korunma yöntemi kullanmamalarına rağmen gebeliğin olmamasına infertilite denir.
Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye'de ve dünyadaki çiftlerde yaklaşık %15 oranında infertilite sorunu vardır.

EN YAYGIN OLARAK GÖRÜLEN İNFERTİLİTE NEDENLERİ

KADINA AİT NEDENLER

Çiftlerin %40-50'sinde infertilite nedeni kadına aittir.
a. Yumurtlamaya ait nedenler: Olgun yumurta hücresinin gelişmemesi, yumurtlama olmaması, yeterli kalitede yumurta üretilememesi.
b. Rahim ağzına ait nedenler: Enfeksiyon, tümör, salgı yetersizliği.
c. Rahime ait nedenler: Rahmin olmayışı, rahmin şekil bozukluğu ( rahim içinde perde olması) , bazı myomlar.
d. Tüplere ait nedenler: Tüplerin olmaması, doğuştan tıkanıklığı, geçirilmiş enfeksiyon, ameliyat, endometriozis gibi nedenlere bağlı yapışıklıklar sonucunda meydana gelen tıkanıklıklar gibi yumurta iletimini bozan nedenler.
e. Diğer nedenler: Endometriozis olarak adlandırılan rahim içini döşeyen hücrelerin rahim dışında bulunması, bağışıklık problemleri, üreme organları bozuklukları, psikolojik ve cinsel problemler.

ERKEĞE AİT NEDENLER:
Çiftlerin %40-45'sinde infertilite nedeni erkeğe aittir.
sperme ait bozukluklar :
a. Spermde sayı ve hareket azlığı, şekil bozukluğu ( sayı 20 milyonun, ileri hareket % 50'nin, normal yapıda sperı7ı % 14'ün üzerinde ise sperm normal kabul edilebilir)
b. Erkek üreme sisteminde erkek tohum hücrelerinin geçişini etkileyen bir tıkanıklık
c. Varikosel, hidrosel, torbalara inmiş fıtık, inmemiş test.is.
d. Diğer nedenler: Enfeksiyonlar, travmalar, hastalıklar, psikolojik ve cinsel problemler .

HEM KADIN HEM ERKEĞE AİT NEDENLER:
Çiftlerin %20-25'inde infertilite nedeni hem kadına hem erkeğe aittir.
a. Yumurtlama sorunu & sperm sayısı azlığı
b. Tüplerde enfeksiyon & spermin yapı bozukluğu ve benzeri durumlar.

AÇIKLANAMAYAN İNFERTİLİTE:
İnfertil çiftlerin yaklaşık %10-15'inde infertilite nedenini açıklayacak herhangi bir neden bulunmamaktadır. Kadın ve erkek araştırıldığında, gebeliğin oluşmasına engel olabilecek herhangi bir problemin saptanamadığı olgulardır .

YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ:
Çocuk sahibi olma konusunda herhangi bir problemle karşılaşan çiftlerde çeşitli tetkikler ile bu olumsuzluğun nedeni araştırılır. Belirlenen nedene yönelik çeşitli ilaç tedavileri ya da cerrahi tedavi uygulanır. Bu girişimlerden sonuç alınamadığı taktirde, yardımcı üreme teknikleri olarak da bilinen Tüp Bebek mikroenjeksiyon veya TESE yöntemlerine başvurulur. Çiftlerin çoğu için bu yöntem en son ve en iyi ümit kaynağıdır.

İN VİTRO FERTİLİZASYON VE EMBRİYO TRANSFERİ (IVF-ET) NEDİR?
In vitro fertilizasyon; kadının yumurtalıklarından bir ya da daha çok sayıda olgun yumurta hücresinin alınarak, bunların kadının eşinden alınan sperm ile vücut dışında özel bir ortamda döllenmesidir. Embriyo transferi ise döllenen bu yumurtaların rahime yerleştirilmesidir.

IVF ET YÖNTEMİNİN UYGULANDIĞI DURUMLAR
· In-vitro fertilizasyon · Herhangi bir nedenle tüpleri tıkalı ya da hasar görmüş kadınlarda,
· spermleri sayıca az ya da sperme ait yapısal bozuklukların olduğu durumlarda,
· Erkek ya da kadına ait bağışıklık problemlerinde, ·
· Bazı endometriozis olgularında,
· · Nedeni açıklanamayan infertil çiftlerde uygulanır.

IVF ET YÖNTEMİNİN UYGULANMADIĞI DURUMLAR

· Rahmi herhangi bir nedenle olmayanlara (Doğuştan yada ameliyat ile)
· Yumurtalıkları olmayan ve yumurtlaması imkansız olan kadınlara uygulanmaz

MİKROENJEKSİYON (ICSI) ve TESE YÖNTEMİ NEDİR?
Yumurtalıklardan alınan yumurtanın içerisine tek bir spermin laboratuarda enjekte edilerek döllenmenin sağlanması işlemidir. Eğer erkek sperm üretemiyor ise testislerden sperm alınması (biopsi ile) işlemine TESE denir.

MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN UYGULANDIĞI DURUMLAR
· IVF -ET yöntemi ile döllenmenin gerçekleşmediği durumlar
· Sperm sayısı ve hareketinin az olduğu durumlar
· Sperme ait yapı bozukluklarının olduğu durumlarda uygulanır

IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİ KAÇ DEFA DENENMELİDİR?
10 -12 defa deneme yapılabilir. Eşlerin fizyolojik ve psikolojik açıdan hazırlanmalarını sağlamak iç in 2-4 ay ara verilerek uygulanmaktadır.

IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE BA,SARI ŞANSI NEDİR?
Her bir denemede başarı şansı %20-25'dir. Yani bu yöntemi deneyen 100 çiftten sadece 20-25 tanesi gebe kalabilir. Başarıda en önemli etken, yöntemlerin bu konuda yeterli bilgi, tecrübe ve isteğe sahip personel ile yeterli donanıma sahip ve her türlü yeniliği uygulayabilecek bir merkezde yapılmış olmasıdır.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE ÇOĞUL GEBELİK OLASILIĞI NEDİR?
Çoğul gebelik şansı az da olsa artmaktadır. İkiz ve üçüz olasılığı normal gebeliğe göre daha fazladır. Çünkü gebelik şansını arttırmak için, birden fazla (ortalama 3-4 ) döllenmiş yumurta (embriyo), rahime yerleştirilir.

IVF -ET MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLI BİR ETKİSİ VAR MIDIR?
Bu yöntem ile gebe kalanlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN MALİYETİ NEDİR?
Bu yöntemlerin uygulanması pahalıdır. Kliniğimizde bir hastaya maliyeti ortalama 1000-1500 Amerikan dolarına mal olmaktadır.

IVF -ET YADA MİKROENJEK5İYON YÖNTEMLERİNDE BAŞKA ERKEĞİN SPERMİ YADA BAŞKA KADININ YUMURTASI KULLANILABİLİR Mİ?
Ülkemizde yasalar buna izin vermemektedir, bu açıdan başka kadının yumurtası ve başka erkeğin sperminin kullanılması söz konusu değildir.

IVF -ET yöntemi ile döllenmenin gerçekleşmediği durumlar
  • Sperm sayısı ve hareketinin az olduğu durumlar
  • Sperme ait yapı bozukluklarının olduğu durumlarda uygulanır
IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİ KAÇ DEFA DENENMELİDİR?
10 -12 defa deneme yapılabilir. Eşlerin fizyolojik ve psikolojik açıdan hazırlanmalarını sağlamak iç in 2-4 ay ara verilerek uygulanmaktadır.
IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE BAŞARI ŞANSI NEDİR ?
Her bir denemede başarı şansı %20-25'dir. Yani bu yöntemi deneyen 100 çiftten sadece 20-25 tanesi gebe kalabilir. Başarıda en önemli etken, yöntemlerin bu konuda yeterli bilgi, tecrübe ve isteğe sahip personel ile yeterli donanıma sahip ve her türlü yeniliği uygulayabilecek bir merkezde yapılmış olmasıdır.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE ÇOĞUL GEBELİK OLASILIĞI NEDİR?
Çoğul gebelik şansı az da olsa artmaktadır. İkiz ve üçüz olasılığı normal gebeliğe göre daha fazladır. Çünkü gebelik şansını arttırmak için, birden fazla (ortalama 3-4 ) döllenmiş yumurta (embriyo), rahime yerleştirilir.

IVF -ET MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLI BİR ETKİSİ VAR MIDIR?
Bu yöntem ile gebe kalanlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN MALİYETİ NEDİR?
Bu yöntemlerin uygulanması pahalıdır. Kliniğimizde bir hastaya maliyeti ortalama 1000-1500 Amerikan dolarına mal olmaktadır.

IVF -ET YADA MİKROENJEK5İYON YÖNTEMLERİNDE BAŞKA ERKEĞİN SPERMİ YADA BAŞKA KADININ YUMURTASI KULLANILABİLİR Mİ?
Ülkemizde yasalar buna izin vermemektedir, bu açıdan başka kadının yumurtası ve başka erkeğin sperminin kullanılması söz konusu değildir.

Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 22:17
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
30 Aralık 2007       Mesaj #2
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
İnfertilite (Kısırlık) Servisi
  • Kısırlık problemi olan hastalarda yumurtlamayı uyarıcı ilaçlar kullanımı,
  • Yardımla üreme teknikleri uygulaması,
  • Tüylenme problemleri,
  • Adet görememe,
  • Tubal tıkanıklık durumlarında mikro cerrahi yöntemlerle tüplerin açılması işlemleri yapılmaktadır.
İnfertilite nedir?
Sponsorlu Bağlantılar
Üreme kapasitesinin istek dışında azalması infertilite adını alır. Bir başka ifade ile koruyucu bir yöntem uygulanmadan, düzenli bir cinsel yaşama rağmen (ortalama haftada iki kez cinsel beraberlik düzenli cinsel yaşam olarak kabul edilir) bir yıl süreyle gebelik oluşmamasına infertilite adı verilir. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) infertilite tarifinde bu süre iki yıldır.

İnfertilite 2 sınıfta değerlendirilir:

A- Primer infertilite
B- Sekonder infertilite
Daha önce hiç gebelik oluşmamasına primer infertilite, buna karşılık daha önce gebelik oluşmasına rağmen bir başka gebeliğin oluşmamasına da sekonder infertilite adı verilir.
Toplumların kültürel ve sosyal yapı farklılıklarına bağlı olarak infertilite insidansı farklılık göstermektedir. Ortalama olarak çiftlerin %15'i infertildir. Evli kadınların yaklaşık 1/5'i infertilite nedeni ile hekime başvurmaktadır. Ülkemiz için bu rakamın %15'in üzerinde olduğu düşünülmektedir.

Normal toplumda hiç doğurmamış kadınların yarısının gebe kalabilmesi için ortalama olarak gereken süre 5 aydır. Yani hiç doğurmamış kadınların yarısı ilk 5 ayda geriye kalan yarısı ikinci beş aylık dönemde gebe kalır.

Bir gebeliğin oluşabilmesi zamanla doğru orantılı olarak artış göstermektedir. Buna göre bir çiftin 3 aylık dönemde gebeliğe ulaşma şansı %57 kadarken, 1 yıl sonunda bu oran %85'e yükselmektedir. Bir yıl daha bekleme ile yani ikinci yılın sonunda gebelik şansı %93'e ulaşır.

Gebe kalmak için gerekli koşulları, bu koşulları araştırmak için de adım adım yapılması gerekenleri çok iyi bilmek gerekir.

Kadının sağlığı bir hamileliği taşımaya uygun olmalıdır. Diğer bir deyişle kadın fiziksel ve ruhsal olarak hamileliğe uygun olmalıdır.

Erkek hamileliği oluşturacak düzeyde tohum hücresi üretebilmeli ve bu hücreleri dışarı ulaştırabilmelidir.

Kadın yumurtalıklardan düzenli olarak yumurta olgunlaştırabilmeli ve bu hücreleri dışarı ulaştırabilmelidir.

Bu dışarı atılan yumurta, yumurtalık kanalı tarafından kapılabilmeli ve döl yatağına doğru bu kanalda ilerleyebilmelidir.

Erkek ve kadın doğru zamanda ilişkide bulunmalıdır.

Erkeğin tohum hücreleri bu ilişkiden sonra kadının vücudunda yukarı doğru uzun bir yolu katedebilmeli ve kanalda ilerleyen yumurtaya ulaşabilmelidir.

Erkeğin tohum hücresi yumurtayı delebilmelidir.

Birbirine kavuşan her iki tohum hücresi tek bir hücre olarak kendilerini barındıracak yuvaya kadar ulaşabilmelidir.

Bu yuvanın bu birlikteliği sonuna kadar sürdürecek donanıma sahip olması gereklidir.


Erkeklerde kısırlık nedenleri

Çocukları olmayan çiftlerin yaklaşık %30-50’sinde problem erkekten kaynaklanır. Erkekteki kısırlık nedenleri başlıca iki ana grupta toplanır.

1. Spermin sayı ve kalitesini etkileyen üretim bozuklukları.
2. Spermi dışarıya taşıyan kanallardaki tıkanıklıklar.
Erkekteki bu problemlerin nedeni, %30-40 olguda açıklanamaz. Sperm kalite ve sayısındaki bozuklukların nedeni bulunamadığında birtakım deneysel ilaç tedavileri uygulanır. Ancak, bu tedavilerin herhangi bir etkinliği olmadığı gösterilmiştir. Mikroenjeksiyon tekniğinin 1992 yılından itibaren uygulanmaya başlanması erkek kısırlığının tedavisinde bir dönüm noktası olup, bu teknik ile şiddetli erkek kısırlığı durumlarında bile yüksek gebelik oranları elde edilmektedir.

1.Sperm üretim bozuklukları

Erkek kısırlık olgularında spermin üretim ve olgunlaşma bozuklukları en çok rastlanılan sorundur. Üretim bozukluğu sperm sayısı ile ilgili olabileceği gibi kadın yumurtasının döllenmesini engelleyen sperm hareketlerinin zayıflığı veya sperm şekillerinin (Morfoloji) anormalliği ile de ilgili olabilir.

Erkeğin sperminin normal kabul edilebilmesi için sayısının en az 20 milyon/ml, hareketli sperm oranının %30 ve yapısal olarak normal sperm oranının %4’ün üzerinde olması gerekir. Sperm değerlerinin yukarıda belirtilenin altında olması halinde doğal yollardan gebelik elde edilmesinde belirgin zorluklar yaşanmaya başlanmaktadır. Birçok faktör spermiogenezi (sperm hücrelerinin üretimi ve olgunlaşması) olumsuz yönde etkileyebilir.


- İltihabi hastalıklar

Bazı bakteri ve virüsler erkekte yumurtalık iltihabına sebep olur. Yumurtalıklarından iltihabi bir hastalık geçiren erkeklerin yaklaşık %25’inde kısırlık problemi oluşturur.


- Hormon bozuklukları

Erkeklik hormonu olan testesteron hormonunun üretimini kontrol eden hormonlarda bozukluk olması durumu.


- Çevresel problemler

Kanser tedavisi için kullanılan ışın ve ilaçlar sperm üretimini bozabilir.


2.Yapısal bozukluklar

Spermin üretim yeri olan testislerden dışarı çıkmasını engelleyen tam veya kısmi tıkanıklıklar kısırlık nedeni olabilir. Bu tıkanıklıklar doğuştan olabileceği gibi sonradan geçirilmiş bir enfeksiyona bağlı da olabilir. Testlerden geçirilmiş bir cerrahi müdahale de tıkanıklığa sebep olabilir.

Kısırlık problemi çeken ailelerin yaklaşık %40'ında erkeğe ait sorunlar ön plandadır. Son yıllarda inceleme tekniklerinin gelişmesi daha önce nedeni açıklanamayan bir çok sorunun yine erkek spermi ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle erkeğin incelenmesi kadında belirgin bir sorun olsa dahi ihmal edilmemelidir. Önceki evliliklerden çocuk sahibi olan erkeklerde bile bu inceleme mutlaka yapılmalıdır.



Kadında kısırlık nedenleri


1. Yumurtlama bozuklukları
Yumurtlama bozuklukları kadında en sık görülen kısırlık nedeni olup, yumurtlama bozukluğu dendiğinde, yumurtlamanın hiç olmaması veya düzensiz ve seyrek olması anlaşılır. Adetlerin seyrek veya hiç görülmemesi çoğu zaman bir yumurtlama bozukluğunu gösterir, ancak adetlerin tamamen düzenli olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanabilir.

Yumurtlama bozuklukları başlıca üç grupta toplanabilir.

1- Yumurtalıklardaki yumurta üretimini uyaran hormonların doğuştan eksikliğine bağlı olarak beyin sapından salgılanamaması,
2- Beyin sapından süt hormonu prolaktinin normalden fazla salgılanması,
3- Polikistik over sendromu.

2. Tüplerin hasarlı veya tıkalı olması

Tüplerin kısmen veya tamamen tıkalı olması sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek döllenme ve gebeliği olanaksız kılar. Tüplerdeki bu hasar, geçirilmiş enfeksiyon, endometriozis veya geçirilmiş bir ameliyat sonrası kalan karın içi yapışıklıkları gibi birçok nedene bağlı olabilir. Gelişmiş ülkelerde cinsel yollardan bulaşan enfeksiyonlar tüplerdeki hasarın en önemli nedeni. Ülkemizde çocukluk çağında alınan verem mikrobu da tüplerde geri dönülmez hasar oluşturabilir.


3. Endometriozis

Endometriozis rahim içini döşeyen dokunun (Endometrium) rahim dışında gelişmesi olarak ifade edilir. Endometriozis tıpkı rahim içini döşeyen doku gibi hormonlara duyarlı olup adet sırasında kanar. Karnın içinde oluşan bu mikro kanamalar zamanla iltihap bezleri yangısal durum oluşturup ve yapışıklıklara sebep olur.

Endometriozis yumurtalıklarda yerleştiği zaman kist oluşumuna neden olur. Bu kistlere endometrioma adı verilir. Endometriozisi olan kadınların yaklaşık %50’sinin çocuk sahibi olabilmeleri için tedavi olmaları gerekir. Yine kısırlık nedeni ile başvuran kadınların yaklaşık %25’ inde endometriozis saptanır.


4. Rahim ağzına ait problemler

Rahim ağzındaki yapısal, enfeksiyona ait veya bu bölgedeki salgıyla (Mukus) ait bozukluklar kısırlık sebebi olabilir. Rahim ağzında salgılanan mukus spermlerin genital yoldan taşınmasını kolaylaştırır. Östrojen ve progesteron hormonları etkisi altında mukusun siklus sırasında miktarı ve niteliği değişir. Polip gibi iyi huylu tümörler veya bu bölgeye uygulanmış olan cerrahi girişimler kısırlık sebebi olabilir.


5. Allerjik nedenler

Alerjik nedenler kısırlık nedeni olabilmekle birlikte teşhisleri ve tedavileri zordur. Alerjik durumların tedavi etkinliği belli olmadığı ve tedavi edilen veya edilemeyenlerdeki gebelik oranları çok farklı olduğundan rutin olarak ölçülmelerinin gerekliliği tartışılıyor.

Kadında yumurtlama bozuklukları
Normalde düzenli adet gören bir kadın iki adetin orta dönemine rastlayan günlerde yumurtlar. Düzensiz adet gören kadınlarda yumurtlama bozukluğundan şüphe edilir. Ancak düzenli adet gören kadınlarda da yumurtlama bozukluğu olabilir.


Yumurtlama bozukluğu olan kadına yaklaşım oldukça önemlidir.

Burada hasta ile hekim diyalogu çok önemlidir. Öncelikle yumurtlama bozukluğuna neden olan durumun saptanması gerekir. Birçok hormonal bozukluklar, tiroid hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalıkları, aşırı şişmanlık, aşırı zayıflık, aşırı stres, yoğun egzersiz kadının yumurtlama düzenini bozar.


Yumurtlama tedavisi sabır gerektirir.

Bu tedavide amaç mümkün olduğunca doğal olayı taklit etmeye çalışmaktır. Doğal olan bir adet dönemi boyunca bir adet yumurtanın olgunlaşıp adetin 12.-14. günlerinde çatlamasıdır. Eğer bir kadın kendiliğinden adet görüyorsa basit tedavilere yanıt verme şansı çok fazladır. Bu tip kadınlarda başlangıçta hormon incelemesi yapmadan 3-6 ay basit ve ucuz ilaçlarla tedavi yapmak öncelikli bir yaklaşım olacaktır. Bu amaçla kullanılan ilaçların başında klomifen içeren ilaçlar gelir. Genellikle adetin 5. günü başlayıp beş gün süre ile kullanılır. Bu ilaç kullanımı sırasında vajinal ultrasonografi ile yumurta gelişimini izlemek yerinde olur. Tedaviye en düşük dozlarda başlanıp, her adet döneminde bir hap artırılır. Ancak üç haptan fazlasına yanıt verme şansı son derece azdır. Yumurtlama sağlayan doz saptandıktan sonra en az 3 adet dönemi aynı dozla yumurtlama sağlanır. Yumurtlamanın olması hamile kalmak için yeterli değildir. Başka hiç bir etken olmasa bile bir adet döneminde hamile kalma şansı %20'dir. Bu nedenle ailenin bu tedavi süresinin uzunluğunu iyi bilmesi ve sabırsızlığa kapılmaması gerekir.

Spermiogram normal ise;
Klomifen (3 ay)
Gebelik(+) Gebelik(-) I) ---» Hormon profili ---» Problem(+) ---» Tedavi
II) HSG
a) ---» Bilateral kapalı = IVF
b) ---» Açık = Tedaviye devam
Klomifen + IUİ (3-5 ay)
İğne Tedavisi (6 ay)

Eğer klomifen ile yumurtlama sağlanamazsa veya yumurtlama olmasına rağmen hamilelik gerçekleşmezse o zaman neler yapılmalıdır? Bu durumda öncelikle kadının kanında üreme ile ilgili bazı hormonların ölçülmesi gerekir. Bu hormon değerlerinden elde edilecek sonuca göre tedavi planı değişebilecektir. Eğer kadın kendiliğinden adet göremiyorsa üreme hormonlarına başlangıçta bakılmalıdır. Üreme hormon değerleri düşük olan kadında ilaçla tedavi şansı son derece azdır. Bu kadınlarda doğrudan iğne tedavisine başlanmalıdır. Bu tedavi sırasında da vajinal ultrasonografi ile yumurtlama gelişiminin yakından takip edilmesi gerekir.

Nedeni açıklanamayan kısırlık
Günümüzde tıbbın olanakları ile ortaya konulamayan kısırlık durumlarında nedeni açıklanamamış kısırlık (idiopatik infertilite) söz konusu olur. Testler ile ortaya çıkarılamayan sperm enfeksiyon bozuklukları, yumurtanın çatlaması ve tüpler içindeki hareketinde bazı bozuklukların varlığı öne sürülen varsayımlar arasındadır.

Nedeni açıklanamamış kısırlık olgularında rol oynayan psikolojik etkenlerin varlığı tam olarak belli değil. Stresin kadın üreme sistemi ve hormon dengesi üzerinde olumsuz etkiler yapabileceği biliniyor. Ancak burada sebep-sonuç ilişkisi belli değil. Yani kısırlık nedeniyle mi stres olmakta, yoksa stres nedeniyle mi kısırlık olmakta. Stresin ortadan kalkma durumunda doğal yollardan gebeliklerin oluştuğu bildiriliyor. Özellikle kısırlık tedavilerine cevap alınamayan çiftlerde bazen tedavinin kesildiği ve çifte dinlenme şansı verildiği aylarda kendiliğinden gebelik olabilmekte.

Nedeni açıklanamamış kısırlık terimi günümüzdeki tanı yöntemlerinin sınırını gösteriyor. Tanı yöntemlerindeki ilerlemelerle birlikte bu gruba sokulan çift sayısı da azalacak.


Kısırlığın teşhisi

Kısırlık problemi ile başvuran çiftlerde, kısırlık nedenini kısırlık nedenini açıklamaya yönelik bazı tetkikler yapılması gerekir. Bunlardan ilki erkekte yapılan sperm analizi ve kadında, rahim ve tüplerin geçirgenliğini değerlendirmek amacıyla rahim filmi (histerosalpingografi) çekimidir. Ayrıca yine kadının hormonal durumu ve yumurtalıklarının kapasitesini değerlendirmeye yönelik hormon testleri adet kanamasının üçüncü gününde yapılır. Son zamanlarda tanısal laparoskopinin yeri tartışmalı olabilmekte bazı özel durumlarda kullanılabilir.


Tedavi (Aşılama)

İnseminasyon daha çok rahim ağzına ait problemlerin bulunduğu , sperm sayısından ve hareketliliğinden hafif bozuklukların bulunduğu veya çifte ait hiçbir problemin bulunmadığı, açıklanamayan kısırlık durumlarında uygulanır.

İnseminasyon için erkekten alınan sperm sayısı laboratuvar koşullarında çeşitli yıkama işlemlerine tabi tutularak sperm hücreleri dışındaki tüm sıvılardan arındırılır, sperm hücreleri çok az bir sıvı içinde konsantre edilip, sayı hareketlilik oranı arttırılır. Daha sonra bu sıvı ince bir kateter yardımı ile rahim ağzından geçirilerek doğrudan rahim içine verilir.

Bu tedavi rahim ağzından salgılanan mukusun spermin rahim içine geçişini engellediği durumlarda en iyi sonucu verir. İnseminasyon ayrıca nedeni açıklanamamış kısırlık olgularında ve hafif erkek kısırlığı olgularında da daha düşük başarı oranları ile kullanılır. En yüksek gebelik oranlarının ilk üç uygulamada olduğu altı uygulamadan sonra gebelik şansının çok düşük olduğu gösterilmiştir. Uygun koşullarda yapılmış üç inseminasyon sonrası yardımcı üreme tekniklerine geçilmesi düşünülebilir. Özellikle nedeni açıklanamayan kısırlık olgularında çiftlerin yaklaşık %25’inde tüp bebek uygulamasında spermden veya yumurtadan kaynaklanan büyük döllenme bozukluğu görülür. İnseminasyon tedavisiyle gebelik şansı altı uygulama sonucu yaklaşık olarak %30 civarındadır.


Son düzenleyen _PaPiLLoN_; 30 Aralık 2007 22:05
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Mayıs 2011       Mesaj #3
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Erkekte ve kadında kısırlığın nedenleri
Tıp dilinde kısırlık, erkek veya kadının döl vermemesi haline verilen isimdir. Uzmanlar, kısırlığın nedenlerinin, erkekte ve kadında ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini belirtiyor.

Erkekte kısırlığın nedenleri

Aşağıdakiler erkeklerde kısırlığın en başta gelen nedenlerdendir.
- Psikolojik etkenler,
- İktidarsızlık,
- Erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu,
- Gereği gibi tedavi edilmemiş bel soğukluğu,
- Yumurtaların yerlerine inmemiş olması,
- Kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması,

Kadında kısırlığın nedenleri

Aşağıdakiler kadınlarda kısırlığın en başta gelen nedenleridir.
- Cinsi münasebetlerin hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda yapılması,
- Fallop borularının tıkalı olması,
- Döl yatağında görülen hastalıklar,
- Hormon salgılarının yetersiz olması,
- Rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları,
- Şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları,
- Beden yorgunluğu,
- Sinir bozukluğu.
Çocuk sahibi olmak isteyen eşlerin, tepeden tırnağa muayene olup gerçek nedenleri tespit ettirmeleri ve bu yönde tedavi olmaları gerekir.
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
14 Ağustos 2012       Mesaj #4
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
infertilite tedavisinde akupunktur mucizesi
Bilimsel çalışmalar stresin infertiliteye neden olabileceğini; infertilitenin ve bu süreçte yaşananların da depresyona ve anksiyeteyi tetiklediğini göstermektedir. Bu süreçte uygulanacak akupunktur, anne adayının kaygılarını, korkularını ve stresini azaltarak daha huzurlu, rahat ve sakin bir tüp bebek süreci geçirmesine katkı sağlamaktadır.
Dr. Hasan Ali Nogay
Akupuntur uzmanı
İnfertilite (Kısırlık) tedavisi, aynı anda birçok mesele ile uğraşmayı gerektiren bir tedavi sürecidir. Bu dönemde yaşanan stresin infertiliteye neden olabileceği; infertilitenin ve bu süreçte yaşananların da depresyona ve anksiyeteyi tetiklediği yapılan araştırmalarla ortaya konuldu. Bu aslında yumurta – tavuk hikayesi gibi… Stres bir yandan gebe kalma ve sürdürme olasılığını azaltırken, diğer yandan çocuk sahibi olamamak da stresi artırabilmektedir. Yapılan çalışmalarda, çocuğu olmayan “çifler” ile kanser ve AIDS hastaları karşılaştırıldığında benzer oranda kaygı ve depresyon görülmüştür.

İnfertilite Süreci Bağışıklık Sistemini Çökertir…
Uzun bir süredir devam eden tüp bebek süreci ve getirdiklerinin stresi altında olan zihin, beden ve ruh, normal düzenine geri dönmekte zorlanmaktadır. Böylece bazı kronik ağrılar (migren, sırt, boyun ağrıları gibi) oluşabilmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamakta ve anne adayımız hastalıklara daha açık hale gelmektedir.
Uyku problemleri, kronik yorgunluk, öfke, sinirlilik, özgüven kaybı, kendini yetersiz görmek- kendini beğenmemek ve cinsel isteksizlik ve cinsellikten zevk almamak gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır.
Son 20 yıldır, ülkemizde de artan uygulamalar ile sıradan bir yöntem haline gelen “tüp bebek uygulamaları” sürecinde anne-baba adayları ve hekimleri arasında uzun ve zorlu bir yol arkadaşlığı da başlamış oluyor.

İnfertilite Tedavisinde Akupunktur
Akupunktur, anne adayının kaygılarını, korkularını ve stresini azaltarak daha huzurlu, rahat ve sakin bir tüp bebek sürecini geçirmesine anlamlı katkı sağlamaktadır.
Akupunktur, limbik sistemi düzenleyici etkisi ile anne adayının stresle başa çıkmasına- zihinsel ve bedensel olarak dengesini sağlamasına -destek olmakta; ve antidepresan etki göstermektedir. Bu süreçte aslında çiftler birlikte tedaviye alınmalıdır. Çünkü sadece stresin bile sperm kalitesi ve hareketliliğini ne kadar olumsuz etkilediğini biliyoruz. Ayrıca akupunktur, rahme giden kan akımını artırarak rahim kasılmalarını azaltmakta ve embriyonun rahme tutunması için uygun ortam oluşturmaktadır.
Bununla beraber kadının sadece kaygıları, korkuları değil hormonal dengesizlikleri (kistik gelişimler, cerrahi müdahelelerin yan etkileri, enfeksiyonlar vb.) tamamen düzeltilmeden iyileştirme mümkün olmamaktadır. Yani aslında, tüp bebek protokolleri öncesinde, “mental-psikolojik-fiziksel” bozucu alanlarının tedavisi, asli görevimiz olan “iyileştime” yi mümkün kılmakta ve akupunktur, “başarıyı artırmaktadır”.

Akupunktur Nedir?
Fonksiyon bozukluklarını ya da hastalıkları iyileştirmek ve vücut dengesinin yeniden oluşturulması için vücutta belirli özel noktalara iğne batırılarak uygulanan bir tedavidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kabul gören ve olumlu sonuçları kanıta dayalı tıpla ispatlanmış bilimsel bir tedavidir.
Bütün canlılarda, fonksiyonel bozukluklarını onarmaya ve hastalıklarını kendi kendine yenmeye yönelik bir savunma mekanizmaları vardır. Örneğin bir kemik kırıldığı zaman kemik uç uca getirilerek sabitlenir yani atele alınır ve iyileşmesi beklenir. İşte bu canlının kendini iyileştirme gücüdür. Vücutta varlığı binlerce yıldan beri bilinen bazı noktaları uyararak sözedilen bu "biyoregüler güç" harekete geçirilir ve kişi kendisinin bu mükemmel gücü sayesinde iyileşir.

Akupunktur Etkisi Nasıl Gerçekleşir?
Akupunktur noktası uyarılınca buradan başlayan lokal hücresel uyarılar sinirsel iletişim yoluyla beyine ulaşır, beyinden de ilgili organlara gönderilir. Böylece vücudumuzda zaten varolan kimyasal maddeler, hormonlar, enzimler salgılanır ve bazı biyokimyasal-hücresel değişiklikler olur. Bu değişim süreci, olması gerektiği düzeyde kalır. Yani hiperfonksiyon veya hipofonksiyon oluşmaz. Çünkü organizmamız “Dengeye” programlanmıştır. Özellikle limbik sistem üzerindeki etkisi ile strese karşı dayanıklılığımızı artırmaktadır. Akupunkturun stresi azaltıcı ve antidepresan etkisi pek çok araştırmada gösterilmiştir.
Vücut akupunkturuna ek olarak anne karnındaki cenini temsil eden “kulak akupunkturu” ile varlığı binlerce yıldan beri bilinen belirli noktalar uyarılır. Böylece, vücudumuzun "kendini iyileştirme gücü" harekete geçirilerek iyileşme sağlanır. Tıpkı bir kemik kırıldığında kemik parçalarının, uç uca getirilip sabitlenerek 4-6 haftada kendiliğinden iyileşmesi gibi.

İnfertilite Tedavisinde Farklı Uygulamalar Var mı?
Aslında bu aşamadan önce “çifler” ve/veya anne adayları, genel sağlıklarının iyileştirilmesi ve hazırlık için tedaviye alınmalıdır. Özellikle birkaç kez başarısız denemeleri olan adaylarda, “Bozucu alan” tedavi yaklaşımı ile 4 haftalık bir ön hazırlık son derece faydalı olacaktır. Yine de 3.-4. günlerde başlayan “Tüp Bebek Merkez” ziyaretleri ve tahlil sürecinde ilk seansların başlaması başarı şansını artıracaktır.
Bununla birlikte, bazı yurtdışı merkezlerde olduğu gibi ilk seans akupunktur, 3.-7. günlerde, follikül gelişimi ve endometrium kalınlığını artırmak ve anne adayının stresini azaltmak için de uygulanabilir.
İkinci seans, yumurta toplanmasından hemen sonra post-op stresin azaltılması, bulantı-kusma ve nekahat döneminin huzurlu geçmesi, karının rahatlaması ve yine endometriumun gelişimine destek olmak için uygulanabilir.
Üçüncü seans, embriyo transferinden önce veya hemen sonra uygulanabilir.
Dördüncü seans, transferden sonra 3.-7. günlerde (embriyonun uterusa doğal olarak yapışıp tutunması-implantasyon-için) uygulandığında gebelik oranlarını artırdığını biliyoruz.
Biz transfer sonrasında da (11-15 günlük; STRESiN PİK YAPTIĞI bekleme döneminde ) anneye, en az 1 ya da 2 defa AKUPUNKTUR ile destek olmanın faydalı olduğunu görüyoruz.
Eğer, anne adayımızın daha önce mesela 8. Haftada ya da 22. Haftada bir kaybı söz konusu ise, bu süreyi bir “eşik değer” olarak kabul ederek, akupunktur desteği ile o haftaya beraber ulaşmayı hedefliyoruz

İnfertilite Tedavisinde Akupunktur’un Etkileri:
• Rahim kan akımını artırır, endometriumu (rahim içi dokusu) iyileştirir.
• GnRH, FSH, LH (üreme) hormonlarını düzenler, doğal yumurta gelişimini sağlar.
• Overlerin (yumurtalıklar) dengeli uyarılmasıyle yumurta kalitesini artırır.
• Tedavi sürecinde stresi, kaygı ve endişeyi azaltır.
• Rahim kasılmalarını azaltarak embriyonun tutunmasını sağlar.
• Bağışıklık sistemini dengeleyerek düşük tehlikesini azaltır.
• Hormonal tedavinin yan etkilerini azaltır.
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
27 Mart 2013       Mesaj #5
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
C4B0nfertilite ciftlerin Psikolojisini Nasil EtkilerÇiftler evliliklerinde andan itibaren istedikleri anda çocuk sahibi olabileceğini düşünür. Halbuki günümüzde 100 çiften 15’i istedikleri zaman anne-baba olma yetisine sahip değildir. Çiftler çocuk sahibi olamadıklarını fark ettiklerinde, fark edip bu yola çıktıklarında aşmaları gereken psikolojik bir sürecine girerler…
Dr. Yasemin Topçu
Psikolog
İnfertilite çiftler için gittikçe yaygınlaşan bir sorun haline geldi. Kadının kariyer merakı çiftlerde ileri yaş infertilite sorunun yaşanmasındaki sebebi artırırken, erkek de modern yaşamın getirdiği olumsuzluklara bağlı olarak sperm kalitesi sorunu gündeme gelmeye başladı. Çiftlerin evlat sahibi olamama sorunu fark etmesi ise karşılarına aşmaları gereken bir süreci getirdi.

İnfertilite tedavi süreci eşlerde farklı duygu ve tepkiler yaşatır!
Kadın ve erkek evlat sahibi olamama sürecini farklı duygularda ve farklı tepkilerde yaşar. Genellikle teşhis konulduktan sonra çocuk sahibi olamamayı; suçluluk duygusu, red etmek, öfke nöbetleri ‘neden ben’ ‘niçin ben’ ‘herkes gebe kalıyor, ben niye kalamıyorum?’ ‘Allahım nerede yanlış yaptım?’ gibi duygularla yaşayabilir ‘doktor yanlış teşhis koydu’, ‘tahlil sonuçları yanlış çıktı’ gibi söylemlerle de inkar yoluna gidebilirler. Bunu izleyen süreçte aşırı alkol-sigara tüketimi, dikkat güçlüğü, ağlama krizleri, yeme bozuklukları, asosyallik, nedeni belli olmayan ağrılar ortaya çıkabilir. Tekrar başka doktora gidilir, tekrar testler yaptırılır… İnkar aşaması hastadan hastaya göre de değişir. Bazıları bir problem yokmuş gibi davranıp bir yıl hiçbir şey yapmazken, bazıları da süreci hemen tamamlayıp tedaviye başlayabilir. Teşhis ve tedavi süreci eşlerin evlilik yaşamlarında aşmaları gereken en önemli barajı oluşturur.
İnfertilite kişilik değil, tıbbı bir sorundur!
Doğurganlık yetisinin olmaması çoğu kişide başarısızlık olarak da algılanabilir. Halbuki bu tıbbi bir sorundur. Burada kabullenilmesi ve çiftlere söylenmesi gereken nokta şudur; doğurganlık yani infertilite sorunu bir kişilik sorunu değildir.
Tedaviyi etkileyen diğer önemli etken; strestir. En yoğun stresi yaşayan vakalar arasında ABD’de yapılan bir araştırmada kanser vakalarının ardından ikinci sırada infertil çiftler yer alıyor. Bu araştırma şu gerçeği ortaya koyuyor; infertil olmak önemli bir stres kaynağıdır, infertilite tedavisi de ayrı bir stres kaynağıdır… Süreç bir kısır döngü içerisinde yaşanır. Stres infertiliteyi artırır, infertilite de stresi… Tüm bu süreç başta yumurta ve sperm kalitesi olmak üzere tedaviyi olumsuz etkiler.

İnfertilite çiftlerin psikolojisini nasıl etkiler?
Kadının doğal içgüdüsüdür, anne olmak. Bu nedenle problem kim de olursa olsun çözüm arayan, moral veren, tedaviye zorlayan, mücadele eden, sabır gösteren, doktoru bulan, gerektiğinde kolundaki bileziği bozduran kadındır. Doğurganlık kadınla başladığı için tedavi aşamasında da kadın fiziksel olarak yorulur.
Erkekte yaşanan sorunlar ise tamamen farklıdır. Erkek bu konuları konuşmamayı, içinde yaşamayı tercih eder. Çevresel ve ailevi faktörlerden daha az etkilenir. Kadın ise çevresel ve ailevi faktörlerden daha çok etkilenir. Anne, kayınvalide, sıradan bir arkadaş toplantısında bile kendisine çocuk veya tedavi süreci ile ilgili sorular yönlendirilir. Kadının psikolojik yükü daha ağırdır öyle ki erkeğin infertil olması iktidarsızlık olarak algılandığı için kadın çoğunlukla problemi kendisinden kaynaklıyormuş gibi göstermeye bile çalışır. İnfertil olduğunu öğrenen erkek iç dünyasına sığınır, sigara veya alkol kullanımını artırır, evden uzaklaşma dahi yaşayabilir. Kadının her söylediğini suçlayıcı bir yorum olarak algılar, öfke kusar, kendisini kusurlu ve özürlü olarak algılar. Ve tüm bunları kendi iç dünyasında yaşar. Oysa kadının yükü daha ağır olmasına rağmen kadın çoğu zaman yaşadıklarını olduğu gibi kabul etmeye eğilimlidir. Erkek infertilitesinde yaşanan inkar sürecinde erkeğin eşini boşayıp, ikinci eşiyle tedaviye başladığı vakalar bile olabilir. Çünkü birçok vakada erkek infertilitesinde çözüm bulmak daha kolaydır. Fakat bu sırada kadının yaşı ilerlediği için tedavide başarısızlık gündeme gelir. Bu durumda erkek eşinden boşanıp daha genç bir kadınla evlenip, çocuk sahibi olmayı deneyebilir. Sonuç olarak; evliliklerde erkek kaynaklı infertilite olduğunda boşanma olayı daha az yaşanırken, kadın infertil olduğunda daha az boşanma yaşandığı gözlemlenmektedir.

Uzmandan psikolojik destek almak şart mı?
Çiftlerden biri ya da ikisinde tedavi başlamadan veya tedavi başladıktan sonra baş-mide gibi ağrılar, dikkat toplamada güçlükler, ağlama krizleri, gerginlik, yeme bozukluğu, iştahsızlık, sigara veya alkol kullanımında artış, öfke nöbetleri yaşanıyorsa psikolojik destek alınmasını önerilir. İnfertilite tedavisi sırasında stresten uzak durmanın hem tedavi hem de birey üzerinde olumlu etkileri vardır. Kişinin yaşadığı stres tedavinin başarısı kadar önemlidir. Tedavinin olumlu yönde ilerlemesi için stresi kontrol altında tutmak gerekir. Bu süreçte eşler birbirine destek olmalıdır. Çiftlere hayatlarının en sakin döneminde tedaviye başlamalarını, iş, eş ve aile problemlerinin minimumda olduğu dönemde tedaviye başlamalarını önerilir. Çünkü tüp bebek tedavileri zaten doğal bir stres kaynağıdır. Özetle; infertil olmak bir stres, infertilite tedavisi ayrı bir strestir. Sonu belli olmayan sonucu belli olmayan bir infetilite tedavisi olmak, sonucu bilinmeyen bir şey için emek ve para harcamak, umut etmek yeterince stres kaynağı oluşturur.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
5 Ekim 2013       Mesaj #6
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kısırlık
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.
Çeşitli nedenlere bağlı olarak üreme yeteneğinin olmaması. Erkeklerde kısırlık, erbezinin doğuştan olmayışı ya da torbalara inmemesi (gizli erbezlilik) ya da tüberküloz, kanser gibi hastalıklar nedeniyle erbezlerinin tahrip olması sonucu ortaya çıkar. Kadınlarda kısırlık daha çok görülür; en önemli kısırlık nedeni, dölyatağı borularındaki tıkanıklıktır. Bundan başka yumurta oluşmaması, dölyatağı boynu iltihabı ve iç salgıbezlerindeki yetersizlikten dolayı yumurtanın dölyatağı mukozasına yerleşememesinden ötürü kısırlık doğabilir. Kısırlık, kesin teşhisten sonra tedavi edilir. Erkeklerde spermaların hiç olmaması ya da sperma bozuklukları, gonadotrop hormonlarla tedavi edilir. Kadınlardaysa, hormon tedavisinden ameliyata kadar çeşitli yollar vardır. Jinekolojideki ilerlemelerle, bugün kadındaki kısırlık olaylarının dörtte üçü tedavi edilebilmektedir.
In science we trust.
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
22 Aralık 2013       Mesaj #7
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
infertil ailelere mujdeEvlat sahibi olmaya çalışan ebeveynlere güzel ve yeni bir haber… Uzun süredir devam eden rahmin gebelik için hazırlanmasına yönelik çalışmalar; yaranın iyileşme sürecindeki reaksiyonların sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırdığını kanıtladı.

Prof. Dr. Bülent Tıraş

Acıbadem Sağlık Grubu

Tüp Bebek Hizmetleri Koordinatörü

İnfertil aileler için güzel haber sonunda açıklandı. Endometrium yani rahimiçi dokusunda bilinçli oluşturulan küçük hasar gebelik şansını artırıyor…

Toplumsal sorun haline dönüşmeye başlayan infertilite sorunun çözümü için bilimsel araştırmalar tüm hızıyla devam ediyor. Çocuk sahibi olmaya çalışan ailelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu konuda farkındalık oluşturulması gerektiğine inanıyorum. Çünkü infertilite hem toplumsal hem de ekonomik büyük bir sorun. Bilimsel araştırmalar sorunların çözümlerine yönelik çalışmalarına devam ediyor. Her geçen gün de güzel haberler alıyoruz. Son olarak uzun süredir devam eden rahmin gebelik için hazırlanmasına yönelik çalışmalar; yaranın iyileşme sürecindeki reaksiyonların sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırdığını kanıtladı. Bu haber evlat sahibi olmaya çalışan birçok aile için yeni bir ümit olarak algılanmalıdır.

İşlem Nasıl ve Ne Zaman Yapılabilir?

Rahim-içi dokusunun gebelik için daha uygun hale getirilmesi için yapılan çalışmalardan birisi de endometriumun yaralanması işlemidir. Tüp bebek işlemine başlanacak adet döneminden bir ay önce yapılan işlemde; histeroskopi ile rahim-içi dokusuna hafifçe hasar verilir. Vücut dokularının, yaralanmaya verdiği yanıtı rahim-içi dokusu da verir ve kendisini iyileştirmeye çalışır. Bu iyileştirme sürecinde dokuda açığa çıkan büyüme, iyileştirme ve yapıştırma faktörleri, bir sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırır. Acısız ve basit bir işlemdir.

Özellikle tekrarlayan düşüklerde denenmelidir!

Tüp bebek tedavisindeki gelişmelere rağmen gebelik şansı geçmişe oranla artmış olsa da hala çok sayı da çift mutlu sona ulaşamıyor. Rahimiçi hasarlanarak gerçekleştirilen tedavi özellikle tekrarlayan düşüklerdeki başarı şansını artırıyor.

İnfertil çiftlerde tekrarlayan başarısızlıklar maddi-manevi-psikolojik sıkıntı verici bir süreçtir. İlaçlı tedaviye cevap veren, yumurta kapasitesi yeterli, embriyoları kaliteli, rahimde bir problemi olmayan kadınlardaki tedavi başarısızlığının nedeni araştırıldığında rahimiçi dokusuna gözler çevrildi. Yapılan çalışmalar, bu vakalarda gebelik oluşmamasının nedenlerinden biri olarak embriyonun yerleşeceği rahim içi dokusunun gebelik için yeterli olmamasını gösterdi. Embriyonun rahim duvarına yerleşmesi her zaman olmaz. Adet döngüsü içinde belirli ve kısıtlı bir dönemde bu olay gerçekleşir. Yapılan bilimsel araştırmalar, adet döneminde rahim içi yapısının diğer dönemlere oranla daha yoğun, büyüme ve gelişmeyi sağlayan faktörlerin ise daha aktif olduğunu göstermiştir. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı sorunu yaşayan kadınların sorunun rahimiçi hasar verilerek tedavi edilebileceği düşünülmüş. Bu sorunu düzeltmeye için yöntem ve tedaviler üzerinde çalışılmıştır. Amerika’da yayınlanan araştırma sonuçlarına göre; rahimiçi hasarlama işleminin açıklanamayan tüp bebek başarısızlıklarındaki başarı şansını arttırdığı kanıtlandı. Araştırma ayrıca bu uygulamanın tedavi öncesi rahim içi sorunları bulmak ve çözmek için yapılan operasyonlar, rahim-içi duvarının kan akımını arttıran vitamin ve ilaç takviyeleri, rahim-içi dokusunu büyüten ve tüp bebek tedavilerinde oluşan embriyoların dondurulup daha sonra nakledilmesi bu sorunu çözmek için tercih edilebilirliğini ortaya koydu.

Benzer Konular

13 Mayıs 2010 / hahah Soru-Cevap
20 Ekim 2008 / HeliX Taslak Konular
3 Ağustos 2011 / Misafir Taslak Konular