Sponsorlu Bağlantılar
1996 yılında Sorcery’nin ardından, ikinci bomba “Temple of Knowledge”yi metal dünyasının ortasına bırakan grup, “The Awakener” şarkısına bir de klip çekerek albümü destekleme yoluna giderken Kataklysm katıldığı turnelerde kısa süre içerisinde birinci grupluğa yükseliyordu.. “Northern Hyperblast Live” ve 1998 tarihli üçüncü stüdyo albümü “Victims Of This Fallen World” ile Kataklysm, yeni bir tarz yakalayarak ekol yarattığını ve bu gidişatın daha bir çok klasik doğuracağını ispatlar gibiydi..
2000 senesine geldiğimizde grup dördüncü stüdyo albümü “The Prophecy”(Stigmata Of The Immaculate)’i piyasaya çıkarak gösterdi ki Kataklysm diğer gruplara göre bambaşka bir boyutta ve bambaşka bir vizyona sahip. Bu sıra dışı albüm de grubun bu eşsizliğinin yegane ispatıydı.. Kanada’dan çıkanların en iyisi olarak değerlendirilen Kataklysm, üzerinde baskı hissetmeye başladı. Her ne kadar baskı hissetseler de 2001 yılı geldiğine grup en ölümcül eseri; melodik alt yapı üzerine yapılabilecek en sert albüm “Epic”(The Poetry Of War)ı piyasaya çıkararak, baskılardan etkilenmediğini ve her seferinde bir öncekinden daha iyisini yaptığını gösterdi. Beşinci stüdyo albümü “Epic”in ardından bütün dünya Kataklysm’in ayaklarına kapanmış daha fazlası için yalvarıyordu..
Dünya çapında 19 ayrı ülkede verilen konserler, 11 yılda kan ve ter ile çıkılan zirvenin ardından Kataklysm bize şunu göstermek için geri döndü; ilerleyen yıllar gerçek liderler yaratmak için gereken tecrübeyi kazandırıyor. Grup, formunun zirvesindeydi ve ölümlüleri daha fazla yalvartmak için altıncı stüdyo albümü “Shadows & Dust”ı hazırladı. 2002 yılının sonbaharında piyasaya çıkan albüm yeni bir efsanenin doğuşu, death metal için bambaşka bir devrin başlangıcıydı..