Gövdesi suya gömülmeden ya da toprağa değmeden, yüzeyin hemen üstünde kayarak ilerleyen deniz ve kara taşıtlarına hoverkraft denir. Bunlar, denizin çok dalgalı ya da arazinin çok engebeli olmaması koşuluyla hem suda, hem karada yol alabilen amfibi araçlardır. Ama bazı askeri uygulamalar dışında bu araçlar amfibi olarak pek kullanılmaz; kara ve deniz taşıtı olarak ayrı ayrı tasarımlanır. Hoverkraftın gövdesi düz dipli bir tekne biçimindedir ve harekete geçmeden önce gövdenin dibi ile su (ya da toprak) yüzeyi arasında oluşturulan bir "hava yastığı" sayesinde yükselerek bu taşıyıcı yüzeye oturur. Bu nedenle hoverkraftların bir adı da hava yastıklı taşıtlardır. Ama hoverkraft adı genellikle deniz tekneleri için kullanılır; bu sistemin uygulandığı kara ve demiryolu taşıtlarına da hava yastıklı taşıt denir.
Kalın ve büyükçe bir karton parçasıyla bir masanın üzerine birkaç kez hızla vurursanız, iki yüzey arasında sıkışan havanın oluşturduğu hava yastığı etkisini hissedebilirsiniz. Ama masa ile karton arasında sıkışan hava yanlardan kaçacağı için bu etki çok kısa sürelidir. Bu ilkeye dayanan hava yastıklı teknelerin ilk tasarımını 1870'lerde İngiliz gemi yapımcısı John I. Thornycroft yapmıştı. Ama, dibi açık bir kutuyu andıran teknenin altındaki boşluktan hava kaçmasını önleyemediği için tasarımı başarısız oldu. Bu temel sorun ancak 1955'te çözülebildi. O tarihte İngiliz mühendis Chris-topher Cockerell, teknenin dibinden aşağıya doğru hava püskürterek alttaki hava yastığını bir perde gibi çepeçevre kuşatmayı düşündü. Elektrikli bir saç kurutma makinesinin vantilatörü ve dipleri açılmış iki konserve kutusuyla yaptığı deneme başarılı olunca buluşunun patentini aldı ve 1958'de bu tasarısını gerçekleştirmek üzere hükümetten yardım sağladı. Böylece bir yıl sonra, SR-N1 adıyla ilk hoverkraft denize indirildi. Bu 3,5 tonluk tekne yalnızca üç yolcu taşıyabiliyordu ve beklendiği kadar hızlı gitmiyordu, ama gene de hava yastığı sisteminin başarısını kanıtlamıştı.
Teknenin çevresine kauçuk bir etek eklenmesiyle hoverkraft yapımında hızlı bir gelişme sağlandı. Aşağıya doğru sarkan bu esnek ve sağlam etek hava yastığındaki sızıntıları önlediği için, taşıtın çok fazla hava kaybetmeden engelleri aşabilmesine yardımcı oldu.
Hoverkraft gemilerden çok daha hızlı bir taşıttır. Çünkü su yüzeyine değmeden kayar gibi ilerlediği için hızını düşürecek bir su direnciyle karşılaşmaz. Hava yastığının çevresindeki hava perdesi, motorların döndürdüğü güçlü vantilatörlerle sağlanır. Bu yüzden, motorlar durduğunda hoverkraft da sıradan bir tekne gibi su yüzeyine oturur. Motorlar taşıtın ilerlemesini sağlayan itici pervaneleri de döndürür. Pervane kanatlarının dönüş sayısı ayarlanarak taşıtın hızlanıp yavaşlaması ya da pervane ters yönde döndürülerek taşıtın geri gitmesi sağlanabilir. Yön değiştirmeyi sağlayan da uçaklardakine benzer hava dümenleridir.
Hoverkraftlarla yolcu taşıma denemelerine 1962'de İngiltere kıyılarında başlanmıştır. Sular yükseldiği ve alçaldığı zaman da kıyıya kolayca yanaşabilen bu tekneler özellikle gelgite açık kıyılarda yolcu taşımacılığı için çok elverişlidir.
Üst konik dişli kutusu Yolcu kabini Ana motor milleri Makine bölümü
Hoverkraftlarla ilk düzenli yolcu taşımacılığına 1966'da Manş Denizi'nde, İngiltere ile Fransa arasında başlandı. SR-N6 VVinchester sınıfı bu hoverkraftlar 9 ton ağırlığındaydı ve 38 yolcu taşıyabiliyordu. 1969'da, dört gaz türbiniyle çalışan, 160 tonluk SR-N4 Mount-batten sınıfı taşıtlar hizmete girdi. Bu teknelerin en son geliştirilen tipi 418 yolcu taşıyabilir ve saatte 105 km hızla yol alabilir. Çıkarma ve devriye gemisi olarak askeri amaçlarla kullanılan hoverkraft türleri de geliştirilmiştir. Bunlar özellikle bataklık yerlerde kullanılmaya çok elverişlidir.
Hoverkraftların en önemli kusurlarından biri denizde hızla giderken çok fazla su püskürtmeleridir. Makine bölümüne de giren bu tuzlu suyun paslanmaya yol açmaması için motorların her gün tatlı suyla yıkanması gerekir. Motorların ve eteklerin sürekli bakımının çok pahalı olması hoverkraftların daha yaygın olarak kullanılmasını büyük ölçüde engeller.
Hava yastığı ilkesi deniz teknelerinden sonra demiryolu ve karayolu taşıtlarına da uygulanmıştır. Hava yastıklı çok hızlı trenler Fransa'da yaygın olarak kullanılır. Karayollarında ise bu sistem özellikle ağır yük taşımacılığında çok elverişlidir. Tekerleklerin yerini alan hava yastığı, aracı yoldan belirli bir yükseklikte tutar ve yükün bütün yüzeye eşit olarak dağılmasını sağlar. Böylece tekerlekli araçlarla taşındığında köprülerin çökmesine yol açabilecek kadar ağır yükler çok daha güvenli biçimde taşınabilir.
Fabrikalarda yük taşımak için kullanılan hava yastıklı konveyörlerde de bu sistem çok büyük kolaylık sağlamıştır. Uzun süre yatağa bağlı kalacak hastalar için tasarlanan hava yastıklı yataklar ise sürtünmeyi ortadan kaldırdığı için "yatak yaralarının" önlenmesinde çok etkilidir. Özellikle ağır yanık olaylarında başarıyla kullanılan bu yataklarda hastanın ağırlığını, yatak yüzeyindeki naylon ceplerden çıkan sıcak havanın oluşturduğu hava yastığı taşır.
Kalın ve büyükçe bir karton parçasıyla bir masanın üzerine birkaç kez hızla vurursanız, iki yüzey arasında sıkışan havanın oluşturduğu hava yastığı etkisini hissedebilirsiniz. Ama masa ile karton arasında sıkışan hava yanlardan kaçacağı için bu etki çok kısa sürelidir. Bu ilkeye dayanan hava yastıklı teknelerin ilk tasarımını 1870'lerde İngiliz gemi yapımcısı John I. Thornycroft yapmıştı. Ama, dibi açık bir kutuyu andıran teknenin altındaki boşluktan hava kaçmasını önleyemediği için tasarımı başarısız oldu. Bu temel sorun ancak 1955'te çözülebildi. O tarihte İngiliz mühendis Chris-topher Cockerell, teknenin dibinden aşağıya doğru hava püskürterek alttaki hava yastığını bir perde gibi çepeçevre kuşatmayı düşündü. Elektrikli bir saç kurutma makinesinin vantilatörü ve dipleri açılmış iki konserve kutusuyla yaptığı deneme başarılı olunca buluşunun patentini aldı ve 1958'de bu tasarısını gerçekleştirmek üzere hükümetten yardım sağladı. Böylece bir yıl sonra, SR-N1 adıyla ilk hoverkraft denize indirildi. Bu 3,5 tonluk tekne yalnızca üç yolcu taşıyabiliyordu ve beklendiği kadar hızlı gitmiyordu, ama gene de hava yastığı sisteminin başarısını kanıtlamıştı.
Sponsorlu Bağlantılar
Hoverkraft gemilerden çok daha hızlı bir taşıttır. Çünkü su yüzeyine değmeden kayar gibi ilerlediği için hızını düşürecek bir su direnciyle karşılaşmaz. Hava yastığının çevresindeki hava perdesi, motorların döndürdüğü güçlü vantilatörlerle sağlanır. Bu yüzden, motorlar durduğunda hoverkraft da sıradan bir tekne gibi su yüzeyine oturur. Motorlar taşıtın ilerlemesini sağlayan itici pervaneleri de döndürür. Pervane kanatlarının dönüş sayısı ayarlanarak taşıtın hızlanıp yavaşlaması ya da pervane ters yönde döndürülerek taşıtın geri gitmesi sağlanabilir. Yön değiştirmeyi sağlayan da uçaklardakine benzer hava dümenleridir.
Hoverkraftlarla yolcu taşıma denemelerine 1962'de İngiltere kıyılarında başlanmıştır. Sular yükseldiği ve alçaldığı zaman da kıyıya kolayca yanaşabilen bu tekneler özellikle gelgite açık kıyılarda yolcu taşımacılığı için çok elverişlidir.
Üst konik dişli kutusu Yolcu kabini Ana motor milleri Makine bölümü
Esnek etek Vantilatör Hava yastığı Kaldırma Hava bölmeleri
dişli kutUSU vantilatörü
Üstte: Manş Denizi'nde, Dover-Boulogne arasında çalışan Mountbaten sınıfı hava yastıklı feribotlardan biri. Altta: Hava yastığını çevreleyen hava perdesini oluşturmak üzere vantilatörlerin nasıl hava püskürttüğünü gösteren, basitleştirilmiş bir hovetrkraft kesiti.
dişli kutUSU vantilatörü
Üstte: Manş Denizi'nde, Dover-Boulogne arasında çalışan Mountbaten sınıfı hava yastıklı feribotlardan biri. Altta: Hava yastığını çevreleyen hava perdesini oluşturmak üzere vantilatörlerin nasıl hava püskürttüğünü gösteren, basitleştirilmiş bir hovetrkraft kesiti.
Çağdaş Hoverkraftlar ve Hava Yastıktı Taşıtlar
Hoverkraftların en önemli kusurlarından biri denizde hızla giderken çok fazla su püskürtmeleridir. Makine bölümüne de giren bu tuzlu suyun paslanmaya yol açmaması için motorların her gün tatlı suyla yıkanması gerekir. Motorların ve eteklerin sürekli bakımının çok pahalı olması hoverkraftların daha yaygın olarak kullanılmasını büyük ölçüde engeller.
Hava yastığı ilkesi deniz teknelerinden sonra demiryolu ve karayolu taşıtlarına da uygulanmıştır. Hava yastıklı çok hızlı trenler Fransa'da yaygın olarak kullanılır. Karayollarında ise bu sistem özellikle ağır yük taşımacılığında çok elverişlidir. Tekerleklerin yerini alan hava yastığı, aracı yoldan belirli bir yükseklikte tutar ve yükün bütün yüzeye eşit olarak dağılmasını sağlar. Böylece tekerlekli araçlarla taşındığında köprülerin çökmesine yol açabilecek kadar ağır yükler çok daha güvenli biçimde taşınabilir.
Fabrikalarda yük taşımak için kullanılan hava yastıklı konveyörlerde de bu sistem çok büyük kolaylık sağlamıştır. Uzun süre yatağa bağlı kalacak hastalar için tasarlanan hava yastıklı yataklar ise sürtünmeyi ortadan kaldırdığı için "yatak yaralarının" önlenmesinde çok etkilidir. Özellikle ağır yanık olaylarında başarıyla kullanılan bu yataklarda hastanın ağırlığını, yatak yüzeyindeki naylon ceplerden çıkan sıcak havanın oluşturduğu hava yastığı taşır.
MsxLabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....