Arama

Tuzun Taşıdığı Tehlikeler

Güncelleme: 11 Ekim 2009 Gösterim: 6.855 Cevap: 2
zegamemati - avatarı
zegamemati
Ziyaretçi
22 Ocak 2009       Mesaj #1
zegamemati - avatarı
Ziyaretçi
Tuzun Taşıdığı Tehlikeler

Sponsorlu Bağlantılar
Besinlerin pek çoğunun içinde bulunan ve tuzun ana maddesi olan sodyum, vücutta sıvı dengesinin sağlanması ve kan basıncının düzenlenmesinde rol oynayan önemli bir mineraldir. Ancak fazla tuz tüketimi bazı hastalıklar için büyük risk faktörü oluşturur.

Tuzun Vücuda Verdiği Zararlar

  • Yüksek tansiyona ve buna bağlı olarak kalp ve damar hastalıklarına yol açar. Yüksek tansiyon (Hipertansiyon) oluşumunda, tuzun çok büyük önemi vardır. Bazı insanlarda, böbreğin tuz (NaCl) atma kapasitesi sınırlı olabilir ve gereğinden fazla tuz alınması, hipertansiyonun ortaya çıkmasına veya hipertansiyonun tedavisinde başarısızlığa yol açabilir.

    Hipertansiyon, kan damarlarında basıncın artması durumudur. Tüm organ ve dokularda damar olduğu için hipertansiyon tüm vücudu etkileyebilir. Hipertansiyondan en çok etkilenen organlar; kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Kuşkusuz hipertansiyonu tetikleyen tuzun yüksek oranda tüketiminin bu anlamda ölümlere neden olduğu oldukça açıktır. Nitekim yüksek tansiyonun sebep olduğu ölümler, sadece İngiltere’de yılda 170 bin kişi kadardır.
  • Kemikler üzerindeki olumsuz etkisi: Aşırı tuz tüketimi, idrarda kalsiyum atılımını artırır. Bu ise kemiklerde kalsiyum kaybına neden olur. Kalsiyum kaybının artışı ise kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır.
  • Diyet yapan kişilerin tuz tüketimine dikkat etmesi gereklidir.Çünkü fazla tuz, vücutta su tutulmasına yol açar ve bu durum kişide şişkinlik hissine neden olabilir. Ayrıca tuzun iştah açıcı bir özelliği olduğundan, özellikle diyet döneminde yüksek miktarda tüketilmemelidir.
  • Hamilelerde sağlık sorunları yaratabilir.
  • Fazla tuz tüketiminin bazı hamilelerde vücutta su toplanması yani ödemle birlikte yüksek tansiyona neden olduğu saptanmıştır. Hafif vakalarda bebek ya etkilenmez veya hafif düzeyde gelişme duraklaması gösterir. Fakat gelişmedeki duraklama 8 aydan sonra daha belirgin hale gelir. Hafif vakalarda genelde vaktinde doğum gerçekleşir. Ağır vakalarda ise 6 aydan sonra gelişme yavaşlar ve bebeğin sağlığı bozulduğundan erken doğum olur.
Tuzu Azaltmak İçin Neler Yapılmalıdır?

  • Hekimlerin büyük çoğunluğu, yemeğin tuzsuz yapılıp, sofrada tuz eklemenin daha az tuz almaya yardım edeceği kanısındadır. Özellikle sıcak yenen tahıllarda (pilav, makarna...) bu çok işe yarayabilir.
  • Yemeklerin daha az tuzla yapılması ve sofrada yemeklere tuz eklemekten kaçınılması da ikinci bir yöntem olarak tavsiye edilmektedir.
  • Satın alınan ürünlerin etiketleri mutlaka okunmalı, sodyumu (tuzu) azaltılmış veya tuzsuz ürünler tercih edilmelidir.
  • Tuzluğun deliğinin küçük olması da yardımcı olabilir.
  • Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi bitkilerle, baharatlar, limon, sirke, yoğurt kullanılabilir.
  • Tuzlanarak hazırlanan salam, jambon gibi besinler, konserveler, hazır çorbalar, hazır karışımlar, salamuralar (turşu, zeytin vb), hardal, ketçap, konserveler ve hazır sosların tuz içeriği çok fazladır. Bu besinlerden olabildiğince uzak durulmalıdır.
  • Bol su içilmeli, şişe ve maden sularının sodyum içeriği etiketinden kontrol edilmelidir.
  • Sebze ve meyve tüketimi artırılmalıdır.
  • Et olarak konserve ve tütsülenmiş (füme) ürün tüketiminden kaçınılmalıdır.
  • Daima taze ve az tuzlu veya tuzsuz besinler tercih edilmelidir.
Ne Kadar Tuz Almalıyız?

  • Sağlıklı yaşam kurallarından biri de günlük sodyum ihtiyacını karşılayacak şekilde tuz tüketmektir. Günlük sodyum ihtiyacı 2400 miligramdır. Bu miktar günlük 5 gram civarında tuzla karşılanabilir. Besinlerin içinde bulunan doğal tuz (sodyum) bireylerin günlük ihtiyacını karşılar.
  • Sofra tuzları iyotla zenginleştirilmiştir. Çok az miktarda (1/4 çay kaşığı) iyotlu tuz, günlük iyot gereksinimini karşılamak için yeterlidir. İyot çabuk kayba uğradığından iyotlu tuzlar ışık geçirmeyen kapalı kaplarda saklanmalıdır.
Dikkat !

Tuz alımı sadece bedensel çalışma sırasında, aşırı sıcak havalarda ya da fazla egzersiz yapıldığında terleme ile sodyum kaybı olduğundan, su ile birlikte bir miktar artırılmalıdır.
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
24 Mart 2009       Mesaj #2
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
Tuzun Zararları

Sponsorlu Bağlantılar
Tuzlu yiyecekleri herkes sever. Tuza bir kez bağımlılık kazandınız mı, ne tuzsuz yiyeceklerden, ne de tuz yerine konulmuş maddelerle yapılmış besinlerden zevk alabilirsiniz. Tuzlu tatlara bağımlılık çocukluk çağlarından itibaren yavaş yavaş kazanılır. Bir süre sonra da vazgeçilmez bir tutku halini alır. Tuz kullanmayı bir süre erteleyebilirseniz, bedeniniz daha az sodyumla beslenmeye uyum göstermede pek fazla güçlük çekmez. Tuz kullanımını azaltan ve besinler ile aldığı sodyum miktarını sınırlayanların tuzlu tat-lezzet isteklerinde gerileme oluşur. Yapay tuz zararlı mı?
Tuz yerine geçen ürünleri kullanmak, tuzun zararlarından kurtulmanın en kolay yoludur ama tuz yerine geçen maddeler her zaman ve herkes için uygun olmayabilir. Yapay tuzların içerisindeki en önemli madde olan ‘potasyum’ bazı durumlarda ciddi problemler yaratabilir. Böbrek yetmezliği olanların, potasyum birikimine eğilimli sorunu bulunlarının ve potasyum tutucu idrar söktürücüleri kullananların bu tür tuzları kullanmadan önce doktorları ile konuşmaları gerekmektedir.

Fazlası neden yasak

Eğer hem daha az sodyum kullanmak hem de herhangi bir sağlık sorunu ile karşılaşmamak istiyorsanız tuz yerine seçenek olarak bitkileri ve baharatları denemelisiniz. Özellikle limon ve limon suyu, kaliteli sirkeler ve bazı kurutulmuş baharatlı bitkiler ve kırmızı biber lezzet unsurunu arttırmada, tuza olan özleminizi azaltmada size yardımcı olabilirler.

Vücudunuzun sodyum dengesini sağlamakla yükümlü organı böbreklerinizdir. Sağlıklı böbrekler fazladan alınan sodyumun büyük bir kısmını kolayca atmaktadır. Tuzun fazlasını terleme ile de atarsınız. Eğer böbrekleriniz yeterince çalışmazsa fazla tuzu atmakta güçlük çekersiniz. Vücudunuzda sodyum birikir, yüzünüzde, bacaklar ve ayaklarınızda şişmeler meydana gelir. Vücutta aşırı sodyum birikmesi sonucu oluşan bu belirtilere tıp dilinde ‘ödem’ denilmektedir.

Tuzun fazlası sadece ödem yapmaz. Damarlarınızda dolaşan sıvı miktarının artmasına, kan basıncınızın yükselmesine (hipertansiyon), kalp ve böbrek hastalıkları ile felç riskinizin artmasına neden olur. Özellikle toplumun yüzde 30’undan fazlasının sodyuma duyarlı kan basıncına sahip olduğunu düşünürseniz hipertansiyon eğiliminizin kanınızda fazla sodyum birikince tetiklenebileceğinden kuşkunuz olmasın!

Lezzet odaklı beslenmede ısrar ederseniz ‘fazla tuzlu beslenme’ tuzağına yakalanma olasılığınız yükselecektir. Özellikle genetik mirasından hipertansiyon riski olan biriyseniz, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi sorunlarınız varsa besinlerle aldığınız tuz miktarını ölçülü tutmaya bakın. kadın güzellik moda

Taze üründe daha az sodyum var

Sodyum içeriği fazla olan besinler hazır ve işlenmiş olarak satılan endüstriel-fabrikasyon besinlerdir. Sebze ve balık konserveleri, peynir çeşitleri, hazır köfte, pizza ve çorbalar, hazır içecekler ve meyve suları sodyumun en önemli kaynaklarıdır.

Beslenirken daha az sodyum almaya karar veriyorsanız ürün etiketlerini dikkatle okumalı, sodyumsuz, çok düşük sodyumlu, düşük sodyumlu, sodyumu azaltılmış’ veya ‘tuzsuz besin’ ibarelerinin ne anlama geldiğini hatırlamalısınız.

Sodyumsuz besinler: Bir porsiyonunda 5 mg’dan az sodyum içerirler.

Çok düşük sodyumlu besinler: Bir porsiyonunda 35 mg’dan daha az sodyum var.

Düşük sodyumlu besinler: Bir porsiyonunda 140-150 mg’dan daha az sodyum bulunan ürünlerdir.

Sodyumu azaltılmış besinler: Sodyum içeriği en az yüzde 25 oranında azaltılmış olan ürünler.

phoenix_tr - avatarı
phoenix_tr
Ziyaretçi
11 Ekim 2009       Mesaj #3
phoenix_tr - avatarı
Ziyaretçi
Hangisi daha sağlıklı?

epimiz deniz tuzunun daha sağlıklı ve doğal olduğunu düşünüyoruz. Peki gerçekten bu böyle mi? Mayo Clinic'te yer alan habere göre, deniz tuzu ve sofra tuzu aynı temel besin değerine sahip, her ikiside sodyum ve klorür olmak üzere iki mineralden meydana geliyor. Buna rağmen, deniz tuzu daha doğal ve sağlıklı bir alternatif olarak pazarlanıyor. İki arasındaki gerçek farklar ise onların tadında, dokusunda ve işlenme sürecinde, kimyasal yapısında değil.
Deniz tuzu, deniz suyunun buharlaştırılmasıyla elde ediliyor ve genellikle çok küçük bir işlenme sürecine tabi tutuluyor. Suyun kaynağına bağlı olarak, arkasında biraz mineral ve elementler bırakıyor. Bu cüzi miktardaki mineraller, deniz tuzuna lezzet, renk ve kalınlık seviyesi veriyor.
SOFRA TUZU
Sofra tuzu ise yer altındaki tuz yataklarından kazılıp çıkartılıyor. Sofra tuzunun içindeki mineral kalıntılarını ortadan kaldırmak için daha fazla işleme tabi tutuluyor. Ayrıca tuzun topak topak olmasını önlemek için katkı maddesi ekleniyor. Birçok sofra tuzuna deniz tuzunda doğal olarak az miktarda bulunan, sağlımız için zorunlu bir besin olan iyot da ekleniyor.
Ağırlık itibariyle, deniz tuzu ve sofra tuzu yaklaşık aynı miktarda sodyum klorür içeriyor. Vücudunuzun sağlıklı olması için hangi tuzu tercih ederseniz edin, günde en fazla 1,5 ile 2,5 gram tuz tüketmeliyiz. Ancak birçok insan özellikle de işlenmiş gıdalar sayesinde bu miktarın çok üzerinde tuz tüketiyor. Yüksek tansiyonu olanlar, orta yaş ve yaşlı kişilerin ise çok daha az tuz tüketmelerinde fayda var.




Habertürk

Benzer Konular

16 Aralık 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
17 Ağustos 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
19 Aralık 2015 / babu123 Soru-Cevap
4 Nisan 2011 / Misafir Soru-Cevap