Ziyaretçi
FAALİYET RAPORU, İktisadi faaliyet gösteren bir kuruluşun işletme bütçesine (iş programına) göre bir yıllık faaliyetini gösteren rapor. Faaliyet raporunda işletme bütçesinde öngörülen işler ile bunların gerçekleşme durumunun karşılaştırılması yanında kuruluşla ilgili iktisadi ve mali analizler de yapılır. —> İşletme bütçesi.
FAÇETA, Traş edilmiş bir taşın yüzeylerinden her biri (Faseta olarak da tanımlanır).
FARİN , İçerisinde %70 kalker ve %30 kil bulunduran ve çimento klinkeri elde edilmesi için hazırlanan hammadde. —> Marn’ın doğal olarak bu bileşime yakın olması durumlarında doğrudan çimento hammaddesi olarak kullanılır.
FAS (FREE ALONGSİDE SHIP - GEMİNİN BORDASINDA TESLİM), Belirlenen yükleme limanında malların gemi dogrultusunda rıhtıma ya da mavnaya yerleştirilmesiyle satıcının teslim yükümlülüğünün yerine getirildiği anlamına gelen, uluslararası ticaret terimi. Malın yukarıda belirtilen şekilde teslim edilmesiyle, mallara ilişkin herhangi bir kayıp ya da hasarın bütün masraf ve riskleri alıcıya aittir. FAS terimi, malların ihraç işlemlerinin alıcı tarafından tamamlanmasını öngörür. Alıcının bu tür işlemleri doğrudan doğruya ya da aracı kullanarak dolaylı biçimde tamamlamasının mümkün olmadığı durumlarda bu terim kullanılmamalıdır. Ayrıca bu terim, yalnızca deniz ya da nehir taşımacılığı çerçevesinde kullanılabilir. (Incoterms 1990).
FASETA, —> Façeta.
FASİYES, 1) Aynı yaşta farklı bünyedeki sedimanların konumu. İçinde yaşamış canlıları fosilleştirmiş, oluşumunun bütün şartlarını yansıtan bir kayacın bünyesi. 2) Çehre.
Petrografik durumu petrofasiyes, içinde yaşamış bitki ve canlılara göre biyofasiyes, geniş sahalara göre denizel, kontinental fasiyes, alt fasiyes grupları olarak sahil-, sığdeniz-, derin deniz fasiyeslerinden sözedilir. Tuzlusu-, çamurlusu-, rif-, tatlısu-, akıntı-, limnik-, lagüner-, buzul-, akıntıbuzul-, çöl fasiyesi adlı tâli fasiyeslerden bahsedilir. Bazı yazarlar, özel durumları için fasiyes özelliklerini yansıtan fasiyes isimlendirmeleri yapmışlardır: izotopik-, heterotopik-, izomezik-, heteromezik-, agresif-, defensif-, mineral fasiyesleri gibi.
FASON İŞLETME, İşlenecek ürünü konsantre olarak satın alan veya sadece işletme bedelini tahsil eden izabehane. İşlenecek malzeme; konsantre, hurda veya kırpıntı olabilir.
FAY, 1) Tektonik olaylar sonunda tabakaların kırılması veya kesilmesi sonucu meydana gelen kayma düzlemleri, zonları. 2) Arıza. Fay düzlemi (zonu) damar düzlemini kompartımanlara ayırdığı için damar düzlemi parçalanmış olarak devam eder. Faylar oluş şekline göre normal fay ve ters fay diye isimlendirilir. Fayın devamının bulunması gereken hatta, fay hattı denir.
FAY ATIMI, Bir fay etkisi ile kesilen katmanın iki parçasının birbirine nazaran yer değiştirme mesafesi. Atılan parçanın yatay hareket mesafesine fayın yatay atımı, düşey hareket mesafesine de fayın dikey atımı denir.
FAY BREŞİ, Faylı arazide rastlanan ve fay zonunda bulunan breş.
FAY YÜZEYİ, Mermer işletmeciliğinde bir zeminin diğer bir zemin üzerinde kayma yüzeyi.
FAYDALANMA ORANI, ağır iş makinele-rinin fiilen yaptıkları iş saatinin, toplam mümkün iş saatine bölünmesiyle elde edilen oran.
FAYDALI MODEL, —> Patent.
FAYDALI REZERV, Mevcut ekonomik ve teknolojik şartlara göre hesaplanan rezervden işletme esnasındaki kayıplar ve işletilemeyecek kısımlar çıkarıldıktan sonra geriye kalan rezerv. Diğer bir deyişle; işletme projesi hazırlandıktan sonra bulunan rezervin isimlendirilmesi.
FAYDASIZ REZERV, Jeolojik yapının iyi bilinmemesi, bakir panoların iyi aranamamış olması, damarların isimlendirilememesi, eski işletme metotlarının kifayetsizliği, teknik imkansızlıklar, tavan veya taban damarlarının çalışılmayıp bırakılması, yangın, grizu, su basması vb. nedenlerle üst katlarda çalışılmadan kalmış olan rezerv.
FAZ, 1) Kimyevi ve fiziki bakımdan mütecanis bir sistemde, mekanik olarak diğer fiziki durumlardan ayrılabilen kısımlar. Suyun gaz, sıvı ve katı hallerinin herbiri bir fazdır. 2) Birbiri arkasından gelen değişikliklerin herbiri veya safhası. 3) Alternatif akımı taşıyan engel.
FAZLA ÇALIŞMA, 1) Belirli sebeplere ve şartlara bağlı olarak kanunda yazılı günlük çalışma süresinin dışında yapılan çalışma. 2) Fazla mesai.
FELDİSPAT, Doğal potasyum, sodyum, kalsiyum ve baryum alüminasilikatlar grubuna verilen ad. Feldispat mineralleri alkali içeriklerine göre; albit (Na Al Si3 O8), ortoz veya ortoklas (K Al Si3 O3), anortit (Ca Al2 Si2 O8) olarak adlandırılır ve magmanın soğuyarak kristallenmeye başladığı devrede oluşur. Feldispatlar; püskürük ve başkalaşım kayaçlarını meydana getiren en önemli minerallerdir. Özellikle alkali feldispatlar kuars ve mika ile birlikte graniti meydana getirir. Porfir içinde, feldispat büyük kristaller halinde bulunur. Feldispat eritici olarak seramik sanayiinde ve bu özelliğinin yanında Na, K, Al kaynağı olarak cam sanayiinde kullanılır.Her iki yerde de; yüksek alkali içeriği, renk verici (Ti O2 ve Fe2 O3) oksitlerinin olmaması ve beyaz renkte pişmesi aranılan özelliklerdir.
FELDİSPATLI PORSELEN , —>Çin porseleni.
FELDİSPATİK ZIMPARA, —> Zımpara.
FENNİ NEZARETÇİ, İşletme faaliyetlerinin; teknik esaslar, işçi sağlığı ve iş güvenliği gereklerini yerine getirmek suretiyle yürütülmesinden sorumlu olan ve maden yasalarına göre tayin edilen maden mühendisi.
FENOKRİSTALİN AGREGATLAR, Göz ile bünyesi tayin edilebilen kristaller —> Kriptokristalin agregatlar.
FENOKRİSTALİN KUARS, Tek billur halinde veya ufak kuars billurlarının biraraya gelmesinden oluşmuş kristaller.
FERDİ MASKE, İşçinin çalışma sırasında üzerinde taşıdığı, tehlike anında kullanılan ve çalışanı kısa süre için gazlardan koruyan maske.
FERE, 1) Tahkimatsız kelebe. 2) Bür. 3) Eyimli küçük galeri ve kuyu. Fereler genellikle graviteyle doğlu malzemesi, taş ve toprak nakliyatında kullanılır. —> Kelebe.
FERROALAŞIMLAR, Haddeden geçirilmeye veya dökülmeye müsait olmayan, demir sanayiinde kullanılmaya elverişli bileşikleri meydana getiren ve ağırlık itibariyle tek başına veya birlikte; % 8’den fazla silisyum, % 30’dan fazla mangan, % 30’dan fazla krom, % 40’dan fazla tungsten ve toplam olarak % 10’dan fazla başka alaşım elementi (alüminyum, titan, vanadyum, molibden, niyobyum, vb. söz konusu metal bakır olursa rakam % 10’u geçmemelidir) içeren demirli alaşım ürünleri. Bazı ferro alaşımların GTİP (Gümrük tarife istatistik pozisyon) numaraları şöyledir:
Fe Mn: 7202.11, Fe Si: 7202.21, Fe Si Mn: 7202.30, Fe Cr: 7202.41, FeSiCr: 7202.50, Fe Ni: 7202.60, Fe Mo: 7202.70, Fe W: 7202.80, Fe Ti:7202.91, Fe V: 7202.92, Fe Nb: 7202.93, Diğerleri 7202.99. —> Demir alaşımları.
FERROALYAJ, —> Demir alaşımları.
FERROKROM, Krom ve demir metallerinden elde edilen alaşım. Çelik endüstrisinde, demire mukavemet vermek, korozyonu ve oksidasyonu önlemek için kullanılır. Kromit cevherinin (FeO. Cr2 O3 veya FeCr2O4) ark fırınlarında karbon vasıtasıyla veya termik prosesinde silisyum ile redüksiyona tâbi tutulması suretiyle elde edilir. Ticarette yüksek karbonlu (% 4-8 C) ve düşük karbonlu (% 0,06-0,15 C) ferrokrom olarak işlem görür. Ferrokrom içerisindeki krom oranı genellikle % 65-72 arasında değişir.
Ferrokrom ticareti cent / libre olarak yapılır. Bunun dolar / ton olarak anlaşılması için önce cent’ten dolara ve sonra da libre’den ton birimine aşağıdaki örnekte olduğu gibi geçilir: Satış fiatı: 41,5 c/Lb —> 0,415 dolar / libre demektir. 1000 kg/453 gr = 2204,62 Lb ise 1 ton hesabından hareketle; 0,415x 2204,62=914,92 dolar/Cr. ton fiyatı bulunur. Ancak bunu satılacak ferrokromdaki Cr içeriği ile düzeltmek gerekir. Satış miktarı olarak 2000 ton düşünülmüşse ve % 66 Cr lık ferrokrom var ise, satılacak Cr içeriği 2000tx0,66 Cr= 1320 Cr. ton yapar. Cr.ton fiyatı da daha önce bulunmuştu. Hasılat; bu durumda 1320x914,92=1.207.694 dolar olur. —> Yüksek karbonlu ferrokrom, Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROKROM AFİNE, —> Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROKROM KARBÜR, —> Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROKROM SÜRAFİNE, —> Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROMANGAN, —> Manganlı çelik.
FIÇILI GALVANOPLASTİ, Dönen bir kap içinde katotları serbest halde bulunan mekanik —> Galvanoplasti.
FINDIK, —> Satılabilir.
FIRÇA, 1) Bağların birlikte çalışmalarını sağlamak ve bağ aralıklarını eşit mesafelerde tutmak için, bağlar arasına vurulan iki tarafı kurtağzı veya uygun şekilde hazırlanmış ince direk parçaları. 2) Gergi. —> Tavan fırçası. Bağlantı pabucu.
FIRÇA VURMAK, Ocak tahkimatının, iki ucuna kurt ağzı açılmış fırça denilen kısa direk veya çelik profil parçasıyla takviye edilmesi veya kaymış olan tahkimatın eski yerine getirilmesi için kullanılan takviye direği ile yapılan işlem.
FIRDÖNDÜ, Sondajda kullanılan manevra başlığı. —> Sekil.
FIRINLAR, Metalurjide kullanılan fırınlar, kullanılan yakıtlara göre katı yakıtlı, akaryakıtlı ve gaz yakıtlı fırınlar; maddelerin ve yakıtın yandığı yerlere göre de yakıtla cevherin birbirine temas ettiği tekneli yani dikey fırınlar (Yüksekfırın. Water jaket fırın. Konverter), cevheri, yanmadan doğan gazlarla temas ettiren fırınlar (Reverber ve Alev fırınları), cevheri, hem yakıtla ve hem de yanmadan meydana gelen gazlarla temas ettirmeyen (potalı) fırınlar. —> Elektrikli fırınlar. Reverber fırını.
FİLLER DAMAR, Damarı teşkil eden dış kat telleri, bir alt katındaki kalın tellerle eş sayıdaki dolgu telleriyle örülmüş ve dış tellerle yataklık yapan konstruksiyonu haiz çelik halat. Bu tip damarlarda (demetlerde) dış kat telleri dolgu tel sayısının iki katıdır. —> Sekil.
FİLMASİN, Sıcak haddelenerek yapılan, genellikle yuvarlak veya yarı yuvarlak, kare, dikdörtgen ve altıgen kesitinde soğuk çekme için kullanılan kangal halindeki yarı mamül metal çubuk.
FİLON, Bir cevher veya mineralle doğal olarak dolmuş kaya çatlağı. —> Maden damarı.
FİLON KAYAÇLAR, Yaşlı mağmatik kayaçların veya tortul tabakaların arasında veya çatlaklarında, sığ derinliklerde (lakolit, dayk, sill) mercek veya çan şeklinde yerleşmiş olan derinlik kayaç topluluğu.
FİLTRASYON, 1) Slamda ve içerisinde su bulunan katı maddelerde koyulaytırma veya rutubeti azaltma amacıyla; sıvı kısmın katı kısımdan ayrılması işlemi. 2) Sıvı ayrımı.
FİLTRE, Sıvı veya gaz ortamında bulunan katı maddeleri tutabilmek için gerekli donanımı haiz ünite. Merkezkaç, tambur veya disk filtreler; basınçlı veya emmeli çalışan filtreler gibi, çeşitli imalat tarzları olduğu gibi; elektrostatik yük ile tozları toplayan tipleri de vardır.
FİNANSAL KİRALAMA, —> Leasing.
FİRMA, 1) Ticaret siciline kayıtlı olan, ticari ikametgahı bulunan ve belirli bir iktisadi işle uğraşan müessesenin ticaret ünvanı. 2) Piyasa ekonomisinde üretimi sevk ve idare eden birimler.
FİSHER-TROPSCH TEPKİMESİ, Temel olarak karbon monoksit ve hidrojenden oluşan gazın, magnetik bir demir oksit katalizörünün eşliğinde, yüksek sıcaklık ve normal veya yüksek basınç etkisiyle hidrokarbonlara dönüştürülmesi.
1940 larda Alman kimyacılar tarafından geliştirilen bu işlem benzin veya gazyağı gibi sıvı ve gaz hidrokarbon yakıt üretiminde kullanıldı.
FİSHER-TROPSCH YÖNTEMİ, 1923 yılında Franz Fischer ve Hans Tropsch isimli Alman kimyagerlerin doğal gazı ham petrole dönüştürme için buldukları yöntem. Başlangıçta bu işlem sırasında bol miktarda oksijen kullanılması gereği ve teknoloji yetersizliği bu yöntemle elde edilen akaryakıtın maliyetinin yüksek olmasına yol açıyordu. Birleşmiş milletler ambargosu yüzünden yaşadığı petrol kirizini aşmak için Güney Afrika bu yöntemdem yararlanarak gazlaştırılmış kömürden petrol elde etmeyi başardı. Sasol adlı Güney Afrika şirketi, bu yöntemi geliştirip, Norveçli Statoil ile bir anlaşma yapıp Kuzey Denizinden çıkacak doğal gazı, petrole dönüştürmeye hazırlanıyor. Günümüzde petrol sektörü, atıl doğalgazdan 770 milyar varil petrol üretmeye ve dünyanın 29 yıllık petrol talebini karşılamaya hazırlanıyor. —> Doğal gaz.
FİSKETE, Yeraltında basınçlı hava veya basınçlı suyu püskürtmek üzere hortum veya boru ucuna takılan lüle şeklinde hazırlanmış özel uç. Basınçlı hava püskürtmek veya hava akımı sağlamak üzere hazırlanan fisketelere “Basınçlı Hava Fisketesi”, basınçlı suyu, ya doğrudan doğruya veya basınçlı hava yardımıyla, sis halinde püskürtmek için hazırlanmış olanlarına “Sis Fisketesi”, yağmur şeklinde su püskürtmek için hazırlananlara da “Yağmur Fisketesi” denir. Basınçlı hava fisketesi, bir boru içine yerleştirilip fisketeden çıkan basınçlı havanın yardımıyla boru içindeki hava da hareket ettirilerek küçük vantilatör yerine de kullanılır. —> Tali havalandırma. Sis Fisketesi.
FİSKOS TULUMBA, —>Samandralı tulumba.
FİTİL, Kapsülleri patlatmada kullanılan, içi yanıcı madde ile doldurulmuş iletici.
FİTİLLİ ATESLEME, Saniyeli fitil ve kapsül, saniyeli fitil, infilaklı fitil ve kapsül kullanılarak yapılan ateşleme.
FİTİLLİ YAĞDANLIK, —> Yağlama sistemleri.
FİZİKİ METALURJİ, —> Metalurji.
FİZİBİLİTE RAPORU, —> Yapılabilirlik raporu.
FİZİKSEL METALURJİ, 1) Malzemelerin mikroyapısı ile mekanik ve diğer bütün özellikleri arasındaki bağıntıyı inceleyen bilim alanı. 2) Malzeme bilimi.
FLAMA, 1) 1.80 m boyutunda 3 cm çapında ve bir yere kolayca çakılabilmek üzere ucunda sivri demir pabuç bulunan yuvarlak veya prizma şeklinde ağaç sopa. Kolay görülebilmeleri için 50 cm.lik kısımlar sıra ile kırmızı-beyaz veya siyah-beyaz boyanır. Bunlara jalon da denir.
FLANS, 1) Boruların birbirine cıvatalarla bağlanmasını sağlamak üzere hazırlanmış dairevi parça. Bunlar sabit veya hareketli olabilir. 2) Salmastra kullanılan yerlerde kalmasını temin etmek için kullanılan parça.
FLANSLI BORU, 1) İki uçta flanşları serbest veya kaynaklı olan ve flanşların birbirine bağlantıları cıvata ile sağlanan boru. 2) Flanşlı sac boru.
FLAS İZABE YÖNTEMİ, Özellikle bakır ve tali olarak kurşun metal üretiminde kullanılan ve Finlandiyanın Outokumpu firması tarafından geliştirilmiş izabe usulu. Bu yöntemin uygulandığı tesis, fırın reaksiyon şaftı, dinlendirme bölgesi (settler) ve gaz çıkışı (off take) olmak üzere üç bölümden oluşur. Flaks, kurutulmuş konsantre, hava veya oksijen, reaksiyon şaftına püskürtülür. Burada oksijen ile sülfit taneleri reaksiyona girer ve enerji açığa çıkar ve bu enerji mat üretimi için gerekli enerjinin büyük bir kısmını sağlar. Reaksiyon şaftında ergimiş bulunan taneler setler bölgesinde gaz akımından ayrılır. Mat ise curuftan ayrılarak setlerin tabanına çöker. Matın tenörü % 45-80 Cu arasında değişir. Bu yöntemde oluşan curuf içerisindeki Cu % 0,8-2,5 arasında değişir ve flotasyon yoluyla zenginleştirilir. —> Sekil.
FLEKSÜR, Fayın teşekkülü sırasında tabakaların plastisitesi sebebiyle fay zonunda teşekkül etmiş ve sürüklenme izi gösteren damar arızası.
FLİNT TASI, —> Öğütücü taşı.
FLİS, 1) Orojenez sahasındaki basenlerde orojenik olaylar sırasında oluşan greli, killi ve az çok şist yapılı çökeller. 2) Belirli bir kayaç olmaktan ziyade özel bir fasiyese verilen isim.
FLOKÜLANT, 1) —> Flokülasyonusağlayan organik makromoleküler madde. Bunlar nişasta, un gibi tabii maddeler olabileceği gibi, değişik özellikteki polimerizatlar da olabilir. 2) Çöktürücü.
FLOKÜLASYON, 1) Sıvı içerisinde bulunan ve birbirinden ayrı duran dispers haldeki çok ince taneciklerin bir araya gelerek, daha iri taneler haline gelmesi ve böylece çökelme işleminin hızlandırılması. 2) Çökelme. Pıhtılaşma. Yumaklanma. Topaklanma.
FLOTASYON, Farklı yüzey özelliklerine sahip minerallerden bir kısmını sulu bir bulamaç içerisinde yüzdürmek, diğerlerini çöktürmek yoluyla yapılan bir ayırma ve zenginleştirme işlemi. Bu maksatla yüzdürülecek minerallerin yüzeyleri hidrofoblaştırılırken, çöktürülecekle-rinki hidrofil hale getirilir.
FLOTASYON BATARYASI, —> Selül.
FLOTASYON HÜCRESİ, —> Selül.
FLOTASYON KOLONU, Mekanik flotasyon hücrelerindeki turbulansından dolayı; ince gang tanelerinin konsantreye kaçmasını önlemek fikrinden hareket ederek; turbulansın olmadığı bir ortamda tanelerin askıda kalmalarını sağlayacak ince, uzun ve yüksek bir hücreye üst kesimden malzeme besleyerek yapılan flotasyon işlemi. Kolon flotasyonunda hava hücrenin tabanından verilir ve böylece kabarcıklar ve taneler zıt akım içinde karşılaşır. Bu zıt akış; ana ürünler ve gang taneleri için fiziksel bastırıcı işlevini görür, iri gang mineralleri ise yüksek çökelme hızları nedeniyle hücreden hızlı bir şekilde ayrılır. Kabarcıkları izleyen ince gang mineralleri ise hücredeki kalın köpük tabakasında yıkama suyunun da etkisi ile geri yıkanır ve böylece yüksek tenörlü konsantre elde edilir. —> Sekil. Sekilde görülen flotasyon kolonunda besleme kolon yüksekliğinin 2/3’sinden yapılmaktadır. Flotasyon kolonları temel olarak toplama bölgesi ve köpük bölgesi olmak üzere iki bölgeye ayrılır: Köpük bölgesi kalınlığı endüstriyel uygulamalarda 1,5 m kadar olabilmektedir. Oranı (L/D) > 10 ve kare, dikdörtgen ya da dairesel kesitlidir. 4 m çapında dairesel veya kesit alanı 16 m2 (2 m x 8 m) olan flotasyon kolonları endüstride de kullanım alanı bulmuştur (1994). —> Palp, Selül, Jameson flotasyon hücresi
FLOTASYON PETEĞİ, —> Selül.
FLUİDAL TEKSTÜR, 1) Amorf (şekilsiz) maddelerden oluşan, mikroskop altında incelendiği zaman, akıntıya benzeyen şekiller gösteren kayaçların dokusu. Bu doku en çok çabuk soğuyan lavların yüzeylerinde görülür. 2) akışkan doku.
FLUORESAN MİNERALLER, —> Ultraviyole ışın.
FLUORİT, Kimyasal formülü Ca F2, sertlik derecesi 4, özgül ağırlığı 3.2 gr/cm3; ultraviyole ışığı altında flüoresan olma özelliğine sahip mineral. Tortul ve magmatik kayaçlar içinde ticarete elverişli miktarlarda bulunur. Fluorit; demir-çelik endüstrisinde cüruf yapmakta, yüksek kaliteli gazolin, freon gibi maddelerin istihsalinde kullanılır. Saydam ve yarı saydamdır.Fluspat, flüorin veya fluorspat olarak da isimlendirilir. Dünya fluorit tüketiminin %60 kadarı çelik endüstrisinde, %20 kadarı aluminyum metalurjisinde (Asit derecesindeki fluoritten elde edilen fluor tuzları olarak), %15 kadarı kimya sanayiinde fluorlu kimyasal madde yapımında kullanılır. Bütün bu sanayii kollarında kullanılan fluorit ticari olarak üç tür (derece) halinde pazarlanır. Bunlar, a) Asit derecede fluorit : En az %97 Ca F2, %1-1.5’dan az silis, %0.03-0.1’den az sülfür içermelidir. Bazan kalsit, berilyum ve arsenik miktarları da limitlendirilir. Nem %1 veya daha az olmalıdır. b) Seramik derecede fluorit : Bunun için iki standart vardır. Birincisi %95-96 Ca F2, ikincisi %85-90 Ca F2 içermelidir. Silis en fazla %2.5-3, kalsit en çok %1-1.5, ferrik oksit en çok %0.12, kurşun ve çinko sülfatlar ise eser miktarda olmalıdır. c) Metalurjik derecede fluorit (metspar) : %60-85 Ca F2 içermelidir. Kükürt ve sülfür en çok %0.3, kurşun %0.25-0.5 olmalı, çok az miktarda fosfor içermelidir.
FLÜSPAT , —>Fluorit.
FLÜORESAN MİNERAL, —> Ültraviyole ışın.
FLÜORİN, —>Fluorit.
FLÜORSPAT, —>Fluorit.
FOB (FREE ON BOARD - GÜVERTEDE TESLİM), Malların belirtilen yükleme limanında gemi bordasına aktarılmasıyla satıcının teslim yükümlülüğünün yerine getirildiği anlamına gelen, uluslararası ticaret terimi. Mallar gemi bordasına aktarıldıktan sonra, mallara ilişkin herhangibir kayıp ya da hasarın bütün masraf ve riskleri alıcıya aittir. FOB terimi, malların ihraç işlemlerinin satıcı tarafından yapılmasını öngörür. Gemi bordasının herhangibir pratik anlamı kalmamışsa (roll-on/roll off veya konteyner trafiğinde olduğu gibi)—>FCA teriminin kullanılması daha uygun olur. (Incoterms 1990).
FOLYO, 7-200 mikron arasında kalınlığı olan metalik levha. Kurşun, kalay ve alüminyum metallerinden folyo yapılabilmekle beraber, en yaygın olanı —> Alüminyum folyodur. Folyo rule haline getirilebilir, nem veya gaz geçirmez. En çok gıda, tütün ve ecza malzemelerinin paketlenmesinde kullanılır. Alüminyum ve kurşun folyolar elektrik parçalarında, yedek parçalarda baskı ile şekillendirme işlerinde kullanılır. Altın folyo ise dekoratif kaplamalarda kullanılır.
FONSAJ, Kuyu kazı ve derinleştirme işi.
FONSAJ KOVASI, Çelikten yapılmış, ortadan kulplu, devirerek boşaltma için mandalı veya altta halkası olan kuyu kazısında çıkan pasayı (posta) kuyu dibinden kuyu başına çıkaran araç. Bunların beton taşıma işinde kullanılanlarına beton kovası, ocak suyunu çıkarmak için özel imal edilenlere de su kovası denir.
FORMACI, 1) Yüksek fırında ergimiş metalin potalara akışını sağlamak için fırının alt deliğini elindeki çubukla açan kişi. 2) Bakır izabesinde konverterde bulunan bakır tenörünü yükseltmek amacıyla; bakır boruları kullanarak, konverter içine hava veya saf oksijen girmesini sağlayan kişi.
FORMASYON, 1) Jeolojik zaman içinde yer küresi tarihinin tarif edilmiş bir zaman bölümü. Formasyonun sınırları daha ziyade paleontolojik, zaman zaman petrografik tariflerle saptanır. Zaman sınırlaması kesin saptanamamış formasyon sınırları permokarbon, permotrias, kretaze-tersiyer şeklinde ifade edilirler. 2) Kayaç stratigrafi sınıflamasının temel birimi olan ve haritaya geçirilebilen ve derine doğru izlenebilen alt ve üstten sınırlı homojen kayaç oluşumu. 3) Periyot, sistem. Formasyon kelimesi lâtincede “ Sekil, Figür “ anlamına gelmektedir.
FORMASYON DONDURMA METODU, Sulu formasyon ısısının özel bir donanımla alınması ve böylece formasyon suyunun donarak sızdırmazlığın sağlanması esasına dayanan kuyu kazı metodu. Su sızması önlendikten sonra, standart kuyu kazı metodu uygulanarak kuyu kazma iyi yapılır.
FORMASYON SUYU, Gevşek ve geçirgen formasyonlarda bulunan yeraltı suyu. —> Yeraltı suyu. Su tablası.
FORMEN, —> Başçavuş.
FORS MAJÖR, Maden ve metal ile ilgili ticari anlaşmalarda bulunan; alıcı ve satıcıyı kendi iradeleri ve kontrolleri dışında oluşan şartlar altında malzemenin teslim edilemeyeceğini veya teslim alınamayacağını açıkça belirterek mücbir sebebleri açıklayan madde. Bu madde genellikle, grevleri, doğal afetleri, yeni hükümet kararlarını, üretici ülkedeki hükümet darbelerini, taşıma esnasındaki beklenmedik olayları (geminin batması gibi) fors majör olarak belirtir.
FOSFORİT, —> Fosfat.
FOSFAT, 1) Fosforik asitten (H3 PO4) türeyen tuz ya da ester yapısındaki kimyasal bileşiklerin ortak adı. Tuzların bileşiminde fosfat iyonu (P O43), hidrojen fosfat iyonu (HPO42) ya da (H2PO4¯2) gibi eksi yüklü iyonlar ile sodyum ya da kalsiyum gibi artı yüklü iyonlar bulunur. Esterler ise; fosforik asitteki hidrojen atomlarının yerine etil (C2 H5) ya da fenil (C6 H5) gibi organik grupların geçmesi ile oluşur. 2) İçerisinde kalsiyum fosfat bulunan tortul kayaç.
Yerkabuğunda bulunan ve P2 O5 oranı % 1’i geçen 200 den fazla fosfat minerali bulunur. Yerkabuğunun ortalama P2 O5 tenörü % 0,23 civarındadır. Canlıların gelişmesinde etkin bir madde olan fosfata, açlıkla mücadele bağlamında stratejik bir hammadde olarak bakılmaktadır. Üretilen fosfat cevherinin % 86 kadarı gübrede, % 9,5 kadarı kimya sanayiinde (özellikle kir sökücü olarak), % 4 kadarı hayvan yemlerinde, % 0,5 kadarı ise besin sanayiinde kullanılır. Fosfat cevheri en çoğu ABD olmak üzere Tunus, Ürdün, İsrail,Togo ve Güney Afrika’da üretilir. Toprakları gübrelemek için doğal fosfat, normal süper fosfat; tripl süper fosfat, doğal fosfatın fosforik veya sülfürik asitte kısmen erimesiyle elde edilen karışım, kalsiyum hidrojen fosfat, susuz çökelti hâlindeki fosfat, parçalanmış fosfat, kireçli alüminyum fosfat, süperfosforik asit ve amonyum fosfat çeşitli varyasyonlarla kullanılır. Ekonomik anlamda, genellikle sedimanter yataklardaki oluşumlara fosfat kayacı, magmatik yataklardakilere ise apatit terimleri kullanılır. Fosforit terimi fosfat eşanlamlı olup, çoğunlukla denizsel kökenli fosfat kayaçları için kullanılır.
Fosfat tane tipine göre de tarif edilebilir. En çok bilinenler; olitik, pelletal ve nodüler tip fosfatlardır. 2 mm’den küçük çaplı, kolofan (izotropik apatit) ve frankolitin (anizotropik apatit) hakim olduğu fosfatlara pelletal tip, tane çapı 2 mm’den büyük olanlara ise pizolotik tip fosfat denir.
Fosfat kayacının kalitesini belirtmek için aşağıdaki terimler kullanılır.
a) BPL (Bone phosphate of lime), kirecin kemik fosfatı.
b) TPL (Triphosphate of lime), kirecin trifosfatı.
c) P2 O5 (Phosphours pentaoxide), fosfat pentaoksit.
d) P (Phosphours), fosfat (genellikle kullanılmaz).
Bunların kendi aralarındaki oran ise şöyledir: P2 O5 / BPL= 2,18 BPL/P=5.
Fosfat kayacı standartları BPL ve P2 O5 olarak aşağıdaki gibi belirlenmiştir.
% BPL % P2 O5
73 - 75 33,4 - 34,3
70 - 72 32,0 - 33,0
68 - 70 31,1 - 32,0
66 - 68 30,2 - 31,1
64 - 66 29,3 - 30,2
64 29,3
P: 0,4366 P2 O5; BPL: 0,4577 P2 O5; P2 O5: 2,185 BPL.Ticari işlemler için hazırlanan cevher konsantrelerinin P2 O5 içeriğinin % 30’dan yüksek, CO2 miktarının % 1,5’dan az, fluor miktarının % 4,5’den az, klorun % 0,006’dan az olması istenir. Demir ve aluminyum yüzdesinin 1,5’dan fazla olmaması gerekir. Organik madde miktarı ise % 1’den fazla olmamalıdır. Fiziksel özellikleri arasında nem önemlidir. Nemin % 4’den fazla olmaması istenir. Cevherin tane iriliği de homojen olmalıdır. Hacmin % 90'ının 149 mikronluk elekten geçmiş olması kabule şayandır.
FOSFAT KAYACI, —> Fosfat.
FOSFORESAN MİNERALLER, —> Ultraviyole ışın.
FOSİL, Tortul kayaç tabakaları arasında zamanla taş halini almış hayvan ve bitkilerin kavkı, kemik, diş, gövde, yaprak vb. kısımlarıyla bunların her türlü kalıp ve izleri. Jeolojik devirlerde yaşamış olan canlıların öldükten sonra bazı fiziksel ve kimyasal olayların yardımıyla fosil haline geçmelerine de fosilleşme denir. Fosiller genellikle gömülü bulundukları kayaçlarla yaşıttırlar.
FOSİLBİLİM, Paleontoloji. —> Jeoloji.
FOSİL YAKIT, Jeolojik devirlerde bitki ve hayvan artıklarının sedimantasyon (yataklanma) ve fosilleşmesi (taşlaşma) suretiyle meydana gelen kömür, petrol, yergazı ve turba. Nükleer yakıt ve odun, fosil olmayan yakıttır.
FOSİL YAKITLAR, Turba, linyit, kömür, ham petrol veya doğal gaz gibi; bitki ve hayvan kalıntılarından oluşan yakıt türü.
FOTOGRAMMETRİ, Ölçülecek objenin şekil ve konumunun fotoğraflarla saptanma metodu. Diğer ölçü metotlarındaki gibi birçok noktayı ölçme zahmetine girmeden ve obje ile direkt temasa gerek kalmadan üç boyutlu olarak, fotogrammetri kısa zamanda ölçme avantajına sahiptir. Değerlendirme, analog (benzerlik) metoduna göre değerlendirme cihazında orijinal resmin dönüştürülmesi suretiyle yapılmaktadır. En sık kullanılan, stereoskopik resimlerin stereoskopla değerlendirilmesi uygulamasıdır. Daha büyük bilgi işlem makinelerinin devreye girmesi ve rakamlı değerlendirmelerde şu avantajlar elde edilmektedir: 1. Resimler her çeşit fotoğraf makinesi ile çekilebilmektedir. 2. Alet hataları büyük ölçüde bertaraf edilmektedir. 3. Topografik temel ölçülerin alanı genişlemektedir. 4) Ölçü geometrisi serbest ve amaca uygun seçilebilmektedir. Yakın çevrede kullanılan yersel fotogrammetrinin uyumlu ve randımanlı bir ölçü sistemi olduğu, galeri ve kuyulardaki deformasyonların ölçümlerinde 1 mm hassasiyet sağlamasından dolayı, fotogrammetrik ölçümler tasmandan doğan konut, temel duvarları, köprü, vinç köprüleri zararlarının saptanmasında yeterli olarak kabul edilmektedir.
FOTOJEOLOJİ, Hava fotoğrafları (stereos-kopik) yardımıyla yeryüzünün jeolojik karakterlerinin tespitine ve yeraltı zenginliklerinin belirlenmesi için yapısal, litolojik, jeolojik haritaların ve maden prospeksiyonlarının yapılmasına yarayan jeloji dalı. —> Sekil.
FOYA, Daha parlak bir görünüm kazandırmak için süs taşlarının, özellikle elmasın, altına konan metal varak.
FRANKOLİT, —>Fosfat.
FRAS (YÖNTEMİ) METODU, Klasik madencilik metotlarıyla geçilmesi zor veya imkansız örtü tabakası altında bulunan, eritilmeye müsait kükürdün yatağına kadar sondaj yapılıp borulanmasından (iç içe üç boru) sonra yüksek basınçla 160½-170½C suyun borularla kükürt yatağına yollanması, erimiş kükürdün basınçlı hava ile yeryüzüne çıkarılması esasına dayanan üretim metodu.
FREN DİSKLİ KONVEYÖR, Bir oluk içerisine yerleştirilmiş ve belirli aralıklarda diskle donatılmış bir zincirin hareket ettirilmesiyle mâlzemenin sürüklenerek taşınmasını sağlayan konveyör.
FRENO, 1) Varagelde yapılan nakliyatı sağlayan ve fren düzeni olan molet tertibatı. 2) Kasnaklı fren düzeni. Freno sistemini çalıştırana frenocu denir. —> Sekil.
FRENOCU, —> Freno.
FRENOLU KUYU, Dolu kafesin aşağıya indirilmesini sağlayan freno düzenli kuyu.
FREN SAHANLIĞI, Kuyu veya dikbaşyukarı graviteden yararlanılarak maden veya ramble malzemesi taşımada sür’at kesmek için kuyu veya dikbaşyukarı içine yapılan kısmi perde (sahanlık).
FRİT , 1) Firit, sır, 2) Seramik mamûllerinin en üst tabakasını teşkil eden yani bu mamûllerin kaplanmasında kullanılan, ihtiyaca göre seçilen ve çabuk eriyen minerallerden (Flux Minerals) oluşturulan sır maddesi. 3) Seramik fabrikalarında talebe göre terkibi yapılarak ambalajlanmış bir şekilde piyasa sürülen tuz veya un görünümünde ticari madde 4) Perdahlı tuğla, sırla kaplanmış bir tuğla olup ilkel anlamda sır, tek maddeden ibarettir.
FRİTLİ PORSELEN ,Kum, soda, tuz,şap ve alçıtaşı karışımından meydana gelen bir frit sayesinde camlaşan ve yumuşama derecesine kadar pişirilen —> Porselen.
FUEL OIL, Ham petrolün damıtılması sonunda elde edilen ve yakıt olarak kullanılan rafineri ürünü.
FÜLLER TOPRAĞI, Ana içeriği montmorillonit olan ve esas değişebilir katyonu Ca ++ olan kil. Birçok ülkede kalsiyum —> Bentonitbu isimle belirtilir. Absorbant ve adsorbant olarak sıvı ve katı yağların renklerinin giderilmesinde kullanılan killerdendir.
FAÇETA, Traş edilmiş bir taşın yüzeylerinden her biri (Faseta olarak da tanımlanır).
Sponsorlu Bağlantılar
FAS (FREE ALONGSİDE SHIP - GEMİNİN BORDASINDA TESLİM), Belirlenen yükleme limanında malların gemi dogrultusunda rıhtıma ya da mavnaya yerleştirilmesiyle satıcının teslim yükümlülüğünün yerine getirildiği anlamına gelen, uluslararası ticaret terimi. Malın yukarıda belirtilen şekilde teslim edilmesiyle, mallara ilişkin herhangi bir kayıp ya da hasarın bütün masraf ve riskleri alıcıya aittir. FAS terimi, malların ihraç işlemlerinin alıcı tarafından tamamlanmasını öngörür. Alıcının bu tür işlemleri doğrudan doğruya ya da aracı kullanarak dolaylı biçimde tamamlamasının mümkün olmadığı durumlarda bu terim kullanılmamalıdır. Ayrıca bu terim, yalnızca deniz ya da nehir taşımacılığı çerçevesinde kullanılabilir. (Incoterms 1990).
FASETA, —> Façeta.
FASİYES, 1) Aynı yaşta farklı bünyedeki sedimanların konumu. İçinde yaşamış canlıları fosilleştirmiş, oluşumunun bütün şartlarını yansıtan bir kayacın bünyesi. 2) Çehre.
Petrografik durumu petrofasiyes, içinde yaşamış bitki ve canlılara göre biyofasiyes, geniş sahalara göre denizel, kontinental fasiyes, alt fasiyes grupları olarak sahil-, sığdeniz-, derin deniz fasiyeslerinden sözedilir. Tuzlusu-, çamurlusu-, rif-, tatlısu-, akıntı-, limnik-, lagüner-, buzul-, akıntıbuzul-, çöl fasiyesi adlı tâli fasiyeslerden bahsedilir. Bazı yazarlar, özel durumları için fasiyes özelliklerini yansıtan fasiyes isimlendirmeleri yapmışlardır: izotopik-, heterotopik-, izomezik-, heteromezik-, agresif-, defensif-, mineral fasiyesleri gibi.
FASON İŞLETME, İşlenecek ürünü konsantre olarak satın alan veya sadece işletme bedelini tahsil eden izabehane. İşlenecek malzeme; konsantre, hurda veya kırpıntı olabilir.
FAY, 1) Tektonik olaylar sonunda tabakaların kırılması veya kesilmesi sonucu meydana gelen kayma düzlemleri, zonları. 2) Arıza. Fay düzlemi (zonu) damar düzlemini kompartımanlara ayırdığı için damar düzlemi parçalanmış olarak devam eder. Faylar oluş şekline göre normal fay ve ters fay diye isimlendirilir. Fayın devamının bulunması gereken hatta, fay hattı denir.
FAY ATIMI, Bir fay etkisi ile kesilen katmanın iki parçasının birbirine nazaran yer değiştirme mesafesi. Atılan parçanın yatay hareket mesafesine fayın yatay atımı, düşey hareket mesafesine de fayın dikey atımı denir.
FAY BREŞİ, Faylı arazide rastlanan ve fay zonunda bulunan breş.
FAY YÜZEYİ, Mermer işletmeciliğinde bir zeminin diğer bir zemin üzerinde kayma yüzeyi.
FAYDALANMA ORANI, ağır iş makinele-rinin fiilen yaptıkları iş saatinin, toplam mümkün iş saatine bölünmesiyle elde edilen oran.
FAYDALI MODEL, —> Patent.
FAYDALI REZERV, Mevcut ekonomik ve teknolojik şartlara göre hesaplanan rezervden işletme esnasındaki kayıplar ve işletilemeyecek kısımlar çıkarıldıktan sonra geriye kalan rezerv. Diğer bir deyişle; işletme projesi hazırlandıktan sonra bulunan rezervin isimlendirilmesi.
FAYDASIZ REZERV, Jeolojik yapının iyi bilinmemesi, bakir panoların iyi aranamamış olması, damarların isimlendirilememesi, eski işletme metotlarının kifayetsizliği, teknik imkansızlıklar, tavan veya taban damarlarının çalışılmayıp bırakılması, yangın, grizu, su basması vb. nedenlerle üst katlarda çalışılmadan kalmış olan rezerv.
FAZ, 1) Kimyevi ve fiziki bakımdan mütecanis bir sistemde, mekanik olarak diğer fiziki durumlardan ayrılabilen kısımlar. Suyun gaz, sıvı ve katı hallerinin herbiri bir fazdır. 2) Birbiri arkasından gelen değişikliklerin herbiri veya safhası. 3) Alternatif akımı taşıyan engel.
FAZLA ÇALIŞMA, 1) Belirli sebeplere ve şartlara bağlı olarak kanunda yazılı günlük çalışma süresinin dışında yapılan çalışma. 2) Fazla mesai.
FELDİSPAT, Doğal potasyum, sodyum, kalsiyum ve baryum alüminasilikatlar grubuna verilen ad. Feldispat mineralleri alkali içeriklerine göre; albit (Na Al Si3 O8), ortoz veya ortoklas (K Al Si3 O3), anortit (Ca Al2 Si2 O8) olarak adlandırılır ve magmanın soğuyarak kristallenmeye başladığı devrede oluşur. Feldispatlar; püskürük ve başkalaşım kayaçlarını meydana getiren en önemli minerallerdir. Özellikle alkali feldispatlar kuars ve mika ile birlikte graniti meydana getirir. Porfir içinde, feldispat büyük kristaller halinde bulunur. Feldispat eritici olarak seramik sanayiinde ve bu özelliğinin yanında Na, K, Al kaynağı olarak cam sanayiinde kullanılır.Her iki yerde de; yüksek alkali içeriği, renk verici (Ti O2 ve Fe2 O3) oksitlerinin olmaması ve beyaz renkte pişmesi aranılan özelliklerdir.
FELDİSPATLI PORSELEN , —>Çin porseleni.
FELDİSPATİK ZIMPARA, —> Zımpara.
FENNİ NEZARETÇİ, İşletme faaliyetlerinin; teknik esaslar, işçi sağlığı ve iş güvenliği gereklerini yerine getirmek suretiyle yürütülmesinden sorumlu olan ve maden yasalarına göre tayin edilen maden mühendisi.
FENOKRİSTALİN AGREGATLAR, Göz ile bünyesi tayin edilebilen kristaller —> Kriptokristalin agregatlar.
FENOKRİSTALİN KUARS, Tek billur halinde veya ufak kuars billurlarının biraraya gelmesinden oluşmuş kristaller.
FERDİ MASKE, İşçinin çalışma sırasında üzerinde taşıdığı, tehlike anında kullanılan ve çalışanı kısa süre için gazlardan koruyan maske.
FERE, 1) Tahkimatsız kelebe. 2) Bür. 3) Eyimli küçük galeri ve kuyu. Fereler genellikle graviteyle doğlu malzemesi, taş ve toprak nakliyatında kullanılır. —> Kelebe.
FERROALAŞIMLAR, Haddeden geçirilmeye veya dökülmeye müsait olmayan, demir sanayiinde kullanılmaya elverişli bileşikleri meydana getiren ve ağırlık itibariyle tek başına veya birlikte; % 8’den fazla silisyum, % 30’dan fazla mangan, % 30’dan fazla krom, % 40’dan fazla tungsten ve toplam olarak % 10’dan fazla başka alaşım elementi (alüminyum, titan, vanadyum, molibden, niyobyum, vb. söz konusu metal bakır olursa rakam % 10’u geçmemelidir) içeren demirli alaşım ürünleri. Bazı ferro alaşımların GTİP (Gümrük tarife istatistik pozisyon) numaraları şöyledir:
Fe Mn: 7202.11, Fe Si: 7202.21, Fe Si Mn: 7202.30, Fe Cr: 7202.41, FeSiCr: 7202.50, Fe Ni: 7202.60, Fe Mo: 7202.70, Fe W: 7202.80, Fe Ti:7202.91, Fe V: 7202.92, Fe Nb: 7202.93, Diğerleri 7202.99. —> Demir alaşımları.
FERROALYAJ, —> Demir alaşımları.
FERROKROM, Krom ve demir metallerinden elde edilen alaşım. Çelik endüstrisinde, demire mukavemet vermek, korozyonu ve oksidasyonu önlemek için kullanılır. Kromit cevherinin (FeO. Cr2 O3 veya FeCr2O4) ark fırınlarında karbon vasıtasıyla veya termik prosesinde silisyum ile redüksiyona tâbi tutulması suretiyle elde edilir. Ticarette yüksek karbonlu (% 4-8 C) ve düşük karbonlu (% 0,06-0,15 C) ferrokrom olarak işlem görür. Ferrokrom içerisindeki krom oranı genellikle % 65-72 arasında değişir.
Ferrokrom ticareti cent / libre olarak yapılır. Bunun dolar / ton olarak anlaşılması için önce cent’ten dolara ve sonra da libre’den ton birimine aşağıdaki örnekte olduğu gibi geçilir: Satış fiatı: 41,5 c/Lb —> 0,415 dolar / libre demektir. 1000 kg/453 gr = 2204,62 Lb ise 1 ton hesabından hareketle; 0,415x 2204,62=914,92 dolar/Cr. ton fiyatı bulunur. Ancak bunu satılacak ferrokromdaki Cr içeriği ile düzeltmek gerekir. Satış miktarı olarak 2000 ton düşünülmüşse ve % 66 Cr lık ferrokrom var ise, satılacak Cr içeriği 2000tx0,66 Cr= 1320 Cr. ton yapar. Cr.ton fiyatı da daha önce bulunmuştu. Hasılat; bu durumda 1320x914,92=1.207.694 dolar olur. —> Yüksek karbonlu ferrokrom, Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROKROM AFİNE, —> Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROKROM KARBÜR, —> Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROKROM SÜRAFİNE, —> Düşük karbonlu ferrokrom.
FERROMANGAN, —> Manganlı çelik.
FIÇILI GALVANOPLASTİ, Dönen bir kap içinde katotları serbest halde bulunan mekanik —> Galvanoplasti.
FINDIK, —> Satılabilir.
FIRÇA, 1) Bağların birlikte çalışmalarını sağlamak ve bağ aralıklarını eşit mesafelerde tutmak için, bağlar arasına vurulan iki tarafı kurtağzı veya uygun şekilde hazırlanmış ince direk parçaları. 2) Gergi. —> Tavan fırçası. Bağlantı pabucu.
FIRÇA VURMAK, Ocak tahkimatının, iki ucuna kurt ağzı açılmış fırça denilen kısa direk veya çelik profil parçasıyla takviye edilmesi veya kaymış olan tahkimatın eski yerine getirilmesi için kullanılan takviye direği ile yapılan işlem.
FIRDÖNDÜ, Sondajda kullanılan manevra başlığı. —> Sekil.
FIRINLAR, Metalurjide kullanılan fırınlar, kullanılan yakıtlara göre katı yakıtlı, akaryakıtlı ve gaz yakıtlı fırınlar; maddelerin ve yakıtın yandığı yerlere göre de yakıtla cevherin birbirine temas ettiği tekneli yani dikey fırınlar (Yüksekfırın. Water jaket fırın. Konverter), cevheri, yanmadan doğan gazlarla temas ettiren fırınlar (Reverber ve Alev fırınları), cevheri, hem yakıtla ve hem de yanmadan meydana gelen gazlarla temas ettirmeyen (potalı) fırınlar. —> Elektrikli fırınlar. Reverber fırını.
FİLLER DAMAR, Damarı teşkil eden dış kat telleri, bir alt katındaki kalın tellerle eş sayıdaki dolgu telleriyle örülmüş ve dış tellerle yataklık yapan konstruksiyonu haiz çelik halat. Bu tip damarlarda (demetlerde) dış kat telleri dolgu tel sayısının iki katıdır. —> Sekil.
FİLMASİN, Sıcak haddelenerek yapılan, genellikle yuvarlak veya yarı yuvarlak, kare, dikdörtgen ve altıgen kesitinde soğuk çekme için kullanılan kangal halindeki yarı mamül metal çubuk.
FİLON, Bir cevher veya mineralle doğal olarak dolmuş kaya çatlağı. —> Maden damarı.
FİLON KAYAÇLAR, Yaşlı mağmatik kayaçların veya tortul tabakaların arasında veya çatlaklarında, sığ derinliklerde (lakolit, dayk, sill) mercek veya çan şeklinde yerleşmiş olan derinlik kayaç topluluğu.
FİLTRASYON, 1) Slamda ve içerisinde su bulunan katı maddelerde koyulaytırma veya rutubeti azaltma amacıyla; sıvı kısmın katı kısımdan ayrılması işlemi. 2) Sıvı ayrımı.
FİLTRE, Sıvı veya gaz ortamında bulunan katı maddeleri tutabilmek için gerekli donanımı haiz ünite. Merkezkaç, tambur veya disk filtreler; basınçlı veya emmeli çalışan filtreler gibi, çeşitli imalat tarzları olduğu gibi; elektrostatik yük ile tozları toplayan tipleri de vardır.
FİNANSAL KİRALAMA, —> Leasing.
FİRMA, 1) Ticaret siciline kayıtlı olan, ticari ikametgahı bulunan ve belirli bir iktisadi işle uğraşan müessesenin ticaret ünvanı. 2) Piyasa ekonomisinde üretimi sevk ve idare eden birimler.
FİSHER-TROPSCH TEPKİMESİ, Temel olarak karbon monoksit ve hidrojenden oluşan gazın, magnetik bir demir oksit katalizörünün eşliğinde, yüksek sıcaklık ve normal veya yüksek basınç etkisiyle hidrokarbonlara dönüştürülmesi.
1940 larda Alman kimyacılar tarafından geliştirilen bu işlem benzin veya gazyağı gibi sıvı ve gaz hidrokarbon yakıt üretiminde kullanıldı.
FİSHER-TROPSCH YÖNTEMİ, 1923 yılında Franz Fischer ve Hans Tropsch isimli Alman kimyagerlerin doğal gazı ham petrole dönüştürme için buldukları yöntem. Başlangıçta bu işlem sırasında bol miktarda oksijen kullanılması gereği ve teknoloji yetersizliği bu yöntemle elde edilen akaryakıtın maliyetinin yüksek olmasına yol açıyordu. Birleşmiş milletler ambargosu yüzünden yaşadığı petrol kirizini aşmak için Güney Afrika bu yöntemdem yararlanarak gazlaştırılmış kömürden petrol elde etmeyi başardı. Sasol adlı Güney Afrika şirketi, bu yöntemi geliştirip, Norveçli Statoil ile bir anlaşma yapıp Kuzey Denizinden çıkacak doğal gazı, petrole dönüştürmeye hazırlanıyor. Günümüzde petrol sektörü, atıl doğalgazdan 770 milyar varil petrol üretmeye ve dünyanın 29 yıllık petrol talebini karşılamaya hazırlanıyor. —> Doğal gaz.
FİSKETE, Yeraltında basınçlı hava veya basınçlı suyu püskürtmek üzere hortum veya boru ucuna takılan lüle şeklinde hazırlanmış özel uç. Basınçlı hava püskürtmek veya hava akımı sağlamak üzere hazırlanan fisketelere “Basınçlı Hava Fisketesi”, basınçlı suyu, ya doğrudan doğruya veya basınçlı hava yardımıyla, sis halinde püskürtmek için hazırlanmış olanlarına “Sis Fisketesi”, yağmur şeklinde su püskürtmek için hazırlananlara da “Yağmur Fisketesi” denir. Basınçlı hava fisketesi, bir boru içine yerleştirilip fisketeden çıkan basınçlı havanın yardımıyla boru içindeki hava da hareket ettirilerek küçük vantilatör yerine de kullanılır. —> Tali havalandırma. Sis Fisketesi.
FİSKOS TULUMBA, —>Samandralı tulumba.
FİTİL, Kapsülleri patlatmada kullanılan, içi yanıcı madde ile doldurulmuş iletici.
FİTİLLİ ATESLEME, Saniyeli fitil ve kapsül, saniyeli fitil, infilaklı fitil ve kapsül kullanılarak yapılan ateşleme.
FİTİLLİ YAĞDANLIK, —> Yağlama sistemleri.
FİZİKİ METALURJİ, —> Metalurji.
FİZİBİLİTE RAPORU, —> Yapılabilirlik raporu.
FİZİKSEL METALURJİ, 1) Malzemelerin mikroyapısı ile mekanik ve diğer bütün özellikleri arasındaki bağıntıyı inceleyen bilim alanı. 2) Malzeme bilimi.
FLAMA, 1) 1.80 m boyutunda 3 cm çapında ve bir yere kolayca çakılabilmek üzere ucunda sivri demir pabuç bulunan yuvarlak veya prizma şeklinde ağaç sopa. Kolay görülebilmeleri için 50 cm.lik kısımlar sıra ile kırmızı-beyaz veya siyah-beyaz boyanır. Bunlara jalon da denir.
FLANS, 1) Boruların birbirine cıvatalarla bağlanmasını sağlamak üzere hazırlanmış dairevi parça. Bunlar sabit veya hareketli olabilir. 2) Salmastra kullanılan yerlerde kalmasını temin etmek için kullanılan parça.
FLANSLI BORU, 1) İki uçta flanşları serbest veya kaynaklı olan ve flanşların birbirine bağlantıları cıvata ile sağlanan boru. 2) Flanşlı sac boru.
FLAS İZABE YÖNTEMİ, Özellikle bakır ve tali olarak kurşun metal üretiminde kullanılan ve Finlandiyanın Outokumpu firması tarafından geliştirilmiş izabe usulu. Bu yöntemin uygulandığı tesis, fırın reaksiyon şaftı, dinlendirme bölgesi (settler) ve gaz çıkışı (off take) olmak üzere üç bölümden oluşur. Flaks, kurutulmuş konsantre, hava veya oksijen, reaksiyon şaftına püskürtülür. Burada oksijen ile sülfit taneleri reaksiyona girer ve enerji açığa çıkar ve bu enerji mat üretimi için gerekli enerjinin büyük bir kısmını sağlar. Reaksiyon şaftında ergimiş bulunan taneler setler bölgesinde gaz akımından ayrılır. Mat ise curuftan ayrılarak setlerin tabanına çöker. Matın tenörü % 45-80 Cu arasında değişir. Bu yöntemde oluşan curuf içerisindeki Cu % 0,8-2,5 arasında değişir ve flotasyon yoluyla zenginleştirilir. —> Sekil.
FLEKSÜR, Fayın teşekkülü sırasında tabakaların plastisitesi sebebiyle fay zonunda teşekkül etmiş ve sürüklenme izi gösteren damar arızası.
FLİNT TASI, —> Öğütücü taşı.
FLİS, 1) Orojenez sahasındaki basenlerde orojenik olaylar sırasında oluşan greli, killi ve az çok şist yapılı çökeller. 2) Belirli bir kayaç olmaktan ziyade özel bir fasiyese verilen isim.
FLOKÜLANT, 1) —> Flokülasyonusağlayan organik makromoleküler madde. Bunlar nişasta, un gibi tabii maddeler olabileceği gibi, değişik özellikteki polimerizatlar da olabilir. 2) Çöktürücü.
FLOKÜLASYON, 1) Sıvı içerisinde bulunan ve birbirinden ayrı duran dispers haldeki çok ince taneciklerin bir araya gelerek, daha iri taneler haline gelmesi ve böylece çökelme işleminin hızlandırılması. 2) Çökelme. Pıhtılaşma. Yumaklanma. Topaklanma.
FLOTASYON, Farklı yüzey özelliklerine sahip minerallerden bir kısmını sulu bir bulamaç içerisinde yüzdürmek, diğerlerini çöktürmek yoluyla yapılan bir ayırma ve zenginleştirme işlemi. Bu maksatla yüzdürülecek minerallerin yüzeyleri hidrofoblaştırılırken, çöktürülecekle-rinki hidrofil hale getirilir.
FLOTASYON BATARYASI, —> Selül.
FLOTASYON HÜCRESİ, —> Selül.
FLOTASYON KOLONU, Mekanik flotasyon hücrelerindeki turbulansından dolayı; ince gang tanelerinin konsantreye kaçmasını önlemek fikrinden hareket ederek; turbulansın olmadığı bir ortamda tanelerin askıda kalmalarını sağlayacak ince, uzun ve yüksek bir hücreye üst kesimden malzeme besleyerek yapılan flotasyon işlemi. Kolon flotasyonunda hava hücrenin tabanından verilir ve böylece kabarcıklar ve taneler zıt akım içinde karşılaşır. Bu zıt akış; ana ürünler ve gang taneleri için fiziksel bastırıcı işlevini görür, iri gang mineralleri ise yüksek çökelme hızları nedeniyle hücreden hızlı bir şekilde ayrılır. Kabarcıkları izleyen ince gang mineralleri ise hücredeki kalın köpük tabakasında yıkama suyunun da etkisi ile geri yıkanır ve böylece yüksek tenörlü konsantre elde edilir. —> Sekil. Sekilde görülen flotasyon kolonunda besleme kolon yüksekliğinin 2/3’sinden yapılmaktadır. Flotasyon kolonları temel olarak toplama bölgesi ve köpük bölgesi olmak üzere iki bölgeye ayrılır: Köpük bölgesi kalınlığı endüstriyel uygulamalarda 1,5 m kadar olabilmektedir. Oranı (L/D) > 10 ve kare, dikdörtgen ya da dairesel kesitlidir. 4 m çapında dairesel veya kesit alanı 16 m2 (2 m x 8 m) olan flotasyon kolonları endüstride de kullanım alanı bulmuştur (1994). —> Palp, Selül, Jameson flotasyon hücresi
FLOTASYON PETEĞİ, —> Selül.
FLUİDAL TEKSTÜR, 1) Amorf (şekilsiz) maddelerden oluşan, mikroskop altında incelendiği zaman, akıntıya benzeyen şekiller gösteren kayaçların dokusu. Bu doku en çok çabuk soğuyan lavların yüzeylerinde görülür. 2) akışkan doku.
FLUORESAN MİNERALLER, —> Ultraviyole ışın.
FLUORİT, Kimyasal formülü Ca F2, sertlik derecesi 4, özgül ağırlığı 3.2 gr/cm3; ultraviyole ışığı altında flüoresan olma özelliğine sahip mineral. Tortul ve magmatik kayaçlar içinde ticarete elverişli miktarlarda bulunur. Fluorit; demir-çelik endüstrisinde cüruf yapmakta, yüksek kaliteli gazolin, freon gibi maddelerin istihsalinde kullanılır. Saydam ve yarı saydamdır.Fluspat, flüorin veya fluorspat olarak da isimlendirilir. Dünya fluorit tüketiminin %60 kadarı çelik endüstrisinde, %20 kadarı aluminyum metalurjisinde (Asit derecesindeki fluoritten elde edilen fluor tuzları olarak), %15 kadarı kimya sanayiinde fluorlu kimyasal madde yapımında kullanılır. Bütün bu sanayii kollarında kullanılan fluorit ticari olarak üç tür (derece) halinde pazarlanır. Bunlar, a) Asit derecede fluorit : En az %97 Ca F2, %1-1.5’dan az silis, %0.03-0.1’den az sülfür içermelidir. Bazan kalsit, berilyum ve arsenik miktarları da limitlendirilir. Nem %1 veya daha az olmalıdır. b) Seramik derecede fluorit : Bunun için iki standart vardır. Birincisi %95-96 Ca F2, ikincisi %85-90 Ca F2 içermelidir. Silis en fazla %2.5-3, kalsit en çok %1-1.5, ferrik oksit en çok %0.12, kurşun ve çinko sülfatlar ise eser miktarda olmalıdır. c) Metalurjik derecede fluorit (metspar) : %60-85 Ca F2 içermelidir. Kükürt ve sülfür en çok %0.3, kurşun %0.25-0.5 olmalı, çok az miktarda fosfor içermelidir.
FLÜSPAT , —>Fluorit.
FLÜORESAN MİNERAL, —> Ültraviyole ışın.
FLÜORİN, —>Fluorit.
FLÜORSPAT, —>Fluorit.
FOB (FREE ON BOARD - GÜVERTEDE TESLİM), Malların belirtilen yükleme limanında gemi bordasına aktarılmasıyla satıcının teslim yükümlülüğünün yerine getirildiği anlamına gelen, uluslararası ticaret terimi. Mallar gemi bordasına aktarıldıktan sonra, mallara ilişkin herhangibir kayıp ya da hasarın bütün masraf ve riskleri alıcıya aittir. FOB terimi, malların ihraç işlemlerinin satıcı tarafından yapılmasını öngörür. Gemi bordasının herhangibir pratik anlamı kalmamışsa (roll-on/roll off veya konteyner trafiğinde olduğu gibi)—>FCA teriminin kullanılması daha uygun olur. (Incoterms 1990).
FOLYO, 7-200 mikron arasında kalınlığı olan metalik levha. Kurşun, kalay ve alüminyum metallerinden folyo yapılabilmekle beraber, en yaygın olanı —> Alüminyum folyodur. Folyo rule haline getirilebilir, nem veya gaz geçirmez. En çok gıda, tütün ve ecza malzemelerinin paketlenmesinde kullanılır. Alüminyum ve kurşun folyolar elektrik parçalarında, yedek parçalarda baskı ile şekillendirme işlerinde kullanılır. Altın folyo ise dekoratif kaplamalarda kullanılır.
FONSAJ, Kuyu kazı ve derinleştirme işi.
FONSAJ KOVASI, Çelikten yapılmış, ortadan kulplu, devirerek boşaltma için mandalı veya altta halkası olan kuyu kazısında çıkan pasayı (posta) kuyu dibinden kuyu başına çıkaran araç. Bunların beton taşıma işinde kullanılanlarına beton kovası, ocak suyunu çıkarmak için özel imal edilenlere de su kovası denir.
FORMACI, 1) Yüksek fırında ergimiş metalin potalara akışını sağlamak için fırının alt deliğini elindeki çubukla açan kişi. 2) Bakır izabesinde konverterde bulunan bakır tenörünü yükseltmek amacıyla; bakır boruları kullanarak, konverter içine hava veya saf oksijen girmesini sağlayan kişi.
FORMASYON, 1) Jeolojik zaman içinde yer küresi tarihinin tarif edilmiş bir zaman bölümü. Formasyonun sınırları daha ziyade paleontolojik, zaman zaman petrografik tariflerle saptanır. Zaman sınırlaması kesin saptanamamış formasyon sınırları permokarbon, permotrias, kretaze-tersiyer şeklinde ifade edilirler. 2) Kayaç stratigrafi sınıflamasının temel birimi olan ve haritaya geçirilebilen ve derine doğru izlenebilen alt ve üstten sınırlı homojen kayaç oluşumu. 3) Periyot, sistem. Formasyon kelimesi lâtincede “ Sekil, Figür “ anlamına gelmektedir.
FORMASYON DONDURMA METODU, Sulu formasyon ısısının özel bir donanımla alınması ve böylece formasyon suyunun donarak sızdırmazlığın sağlanması esasına dayanan kuyu kazı metodu. Su sızması önlendikten sonra, standart kuyu kazı metodu uygulanarak kuyu kazma iyi yapılır.
FORMASYON SUYU, Gevşek ve geçirgen formasyonlarda bulunan yeraltı suyu. —> Yeraltı suyu. Su tablası.
FORMEN, —> Başçavuş.
FORS MAJÖR, Maden ve metal ile ilgili ticari anlaşmalarda bulunan; alıcı ve satıcıyı kendi iradeleri ve kontrolleri dışında oluşan şartlar altında malzemenin teslim edilemeyeceğini veya teslim alınamayacağını açıkça belirterek mücbir sebebleri açıklayan madde. Bu madde genellikle, grevleri, doğal afetleri, yeni hükümet kararlarını, üretici ülkedeki hükümet darbelerini, taşıma esnasındaki beklenmedik olayları (geminin batması gibi) fors majör olarak belirtir.
FOSFORİT, —> Fosfat.
FOSFAT, 1) Fosforik asitten (H3 PO4) türeyen tuz ya da ester yapısındaki kimyasal bileşiklerin ortak adı. Tuzların bileşiminde fosfat iyonu (P O43), hidrojen fosfat iyonu (HPO42) ya da (H2PO4¯2) gibi eksi yüklü iyonlar ile sodyum ya da kalsiyum gibi artı yüklü iyonlar bulunur. Esterler ise; fosforik asitteki hidrojen atomlarının yerine etil (C2 H5) ya da fenil (C6 H5) gibi organik grupların geçmesi ile oluşur. 2) İçerisinde kalsiyum fosfat bulunan tortul kayaç.
Yerkabuğunda bulunan ve P2 O5 oranı % 1’i geçen 200 den fazla fosfat minerali bulunur. Yerkabuğunun ortalama P2 O5 tenörü % 0,23 civarındadır. Canlıların gelişmesinde etkin bir madde olan fosfata, açlıkla mücadele bağlamında stratejik bir hammadde olarak bakılmaktadır. Üretilen fosfat cevherinin % 86 kadarı gübrede, % 9,5 kadarı kimya sanayiinde (özellikle kir sökücü olarak), % 4 kadarı hayvan yemlerinde, % 0,5 kadarı ise besin sanayiinde kullanılır. Fosfat cevheri en çoğu ABD olmak üzere Tunus, Ürdün, İsrail,Togo ve Güney Afrika’da üretilir. Toprakları gübrelemek için doğal fosfat, normal süper fosfat; tripl süper fosfat, doğal fosfatın fosforik veya sülfürik asitte kısmen erimesiyle elde edilen karışım, kalsiyum hidrojen fosfat, susuz çökelti hâlindeki fosfat, parçalanmış fosfat, kireçli alüminyum fosfat, süperfosforik asit ve amonyum fosfat çeşitli varyasyonlarla kullanılır. Ekonomik anlamda, genellikle sedimanter yataklardaki oluşumlara fosfat kayacı, magmatik yataklardakilere ise apatit terimleri kullanılır. Fosforit terimi fosfat eşanlamlı olup, çoğunlukla denizsel kökenli fosfat kayaçları için kullanılır.
Fosfat tane tipine göre de tarif edilebilir. En çok bilinenler; olitik, pelletal ve nodüler tip fosfatlardır. 2 mm’den küçük çaplı, kolofan (izotropik apatit) ve frankolitin (anizotropik apatit) hakim olduğu fosfatlara pelletal tip, tane çapı 2 mm’den büyük olanlara ise pizolotik tip fosfat denir.
Fosfat kayacının kalitesini belirtmek için aşağıdaki terimler kullanılır.
a) BPL (Bone phosphate of lime), kirecin kemik fosfatı.
b) TPL (Triphosphate of lime), kirecin trifosfatı.
c) P2 O5 (Phosphours pentaoxide), fosfat pentaoksit.
d) P (Phosphours), fosfat (genellikle kullanılmaz).
Bunların kendi aralarındaki oran ise şöyledir: P2 O5 / BPL= 2,18 BPL/P=5.
Fosfat kayacı standartları BPL ve P2 O5 olarak aşağıdaki gibi belirlenmiştir.
% BPL % P2 O5
73 - 75 33,4 - 34,3
70 - 72 32,0 - 33,0
68 - 70 31,1 - 32,0
66 - 68 30,2 - 31,1
64 - 66 29,3 - 30,2
64 29,3
P: 0,4366 P2 O5; BPL: 0,4577 P2 O5; P2 O5: 2,185 BPL.Ticari işlemler için hazırlanan cevher konsantrelerinin P2 O5 içeriğinin % 30’dan yüksek, CO2 miktarının % 1,5’dan az, fluor miktarının % 4,5’den az, klorun % 0,006’dan az olması istenir. Demir ve aluminyum yüzdesinin 1,5’dan fazla olmaması gerekir. Organik madde miktarı ise % 1’den fazla olmamalıdır. Fiziksel özellikleri arasında nem önemlidir. Nemin % 4’den fazla olmaması istenir. Cevherin tane iriliği de homojen olmalıdır. Hacmin % 90'ının 149 mikronluk elekten geçmiş olması kabule şayandır.
FOSFAT KAYACI, —> Fosfat.
FOSFORESAN MİNERALLER, —> Ultraviyole ışın.
FOSİL, Tortul kayaç tabakaları arasında zamanla taş halini almış hayvan ve bitkilerin kavkı, kemik, diş, gövde, yaprak vb. kısımlarıyla bunların her türlü kalıp ve izleri. Jeolojik devirlerde yaşamış olan canlıların öldükten sonra bazı fiziksel ve kimyasal olayların yardımıyla fosil haline geçmelerine de fosilleşme denir. Fosiller genellikle gömülü bulundukları kayaçlarla yaşıttırlar.
FOSİLBİLİM, Paleontoloji. —> Jeoloji.
FOSİL YAKIT, Jeolojik devirlerde bitki ve hayvan artıklarının sedimantasyon (yataklanma) ve fosilleşmesi (taşlaşma) suretiyle meydana gelen kömür, petrol, yergazı ve turba. Nükleer yakıt ve odun, fosil olmayan yakıttır.
FOSİL YAKITLAR, Turba, linyit, kömür, ham petrol veya doğal gaz gibi; bitki ve hayvan kalıntılarından oluşan yakıt türü.
FOTOGRAMMETRİ, Ölçülecek objenin şekil ve konumunun fotoğraflarla saptanma metodu. Diğer ölçü metotlarındaki gibi birçok noktayı ölçme zahmetine girmeden ve obje ile direkt temasa gerek kalmadan üç boyutlu olarak, fotogrammetri kısa zamanda ölçme avantajına sahiptir. Değerlendirme, analog (benzerlik) metoduna göre değerlendirme cihazında orijinal resmin dönüştürülmesi suretiyle yapılmaktadır. En sık kullanılan, stereoskopik resimlerin stereoskopla değerlendirilmesi uygulamasıdır. Daha büyük bilgi işlem makinelerinin devreye girmesi ve rakamlı değerlendirmelerde şu avantajlar elde edilmektedir: 1. Resimler her çeşit fotoğraf makinesi ile çekilebilmektedir. 2. Alet hataları büyük ölçüde bertaraf edilmektedir. 3. Topografik temel ölçülerin alanı genişlemektedir. 4) Ölçü geometrisi serbest ve amaca uygun seçilebilmektedir. Yakın çevrede kullanılan yersel fotogrammetrinin uyumlu ve randımanlı bir ölçü sistemi olduğu, galeri ve kuyulardaki deformasyonların ölçümlerinde 1 mm hassasiyet sağlamasından dolayı, fotogrammetrik ölçümler tasmandan doğan konut, temel duvarları, köprü, vinç köprüleri zararlarının saptanmasında yeterli olarak kabul edilmektedir.
FOTOJEOLOJİ, Hava fotoğrafları (stereos-kopik) yardımıyla yeryüzünün jeolojik karakterlerinin tespitine ve yeraltı zenginliklerinin belirlenmesi için yapısal, litolojik, jeolojik haritaların ve maden prospeksiyonlarının yapılmasına yarayan jeloji dalı. —> Sekil.
FOYA, Daha parlak bir görünüm kazandırmak için süs taşlarının, özellikle elmasın, altına konan metal varak.
FRANKOLİT, —>Fosfat.
FRAS (YÖNTEMİ) METODU, Klasik madencilik metotlarıyla geçilmesi zor veya imkansız örtü tabakası altında bulunan, eritilmeye müsait kükürdün yatağına kadar sondaj yapılıp borulanmasından (iç içe üç boru) sonra yüksek basınçla 160½-170½C suyun borularla kükürt yatağına yollanması, erimiş kükürdün basınçlı hava ile yeryüzüne çıkarılması esasına dayanan üretim metodu.
FREN DİSKLİ KONVEYÖR, Bir oluk içerisine yerleştirilmiş ve belirli aralıklarda diskle donatılmış bir zincirin hareket ettirilmesiyle mâlzemenin sürüklenerek taşınmasını sağlayan konveyör.
FRENO, 1) Varagelde yapılan nakliyatı sağlayan ve fren düzeni olan molet tertibatı. 2) Kasnaklı fren düzeni. Freno sistemini çalıştırana frenocu denir. —> Sekil.
FRENOCU, —> Freno.
FRENOLU KUYU, Dolu kafesin aşağıya indirilmesini sağlayan freno düzenli kuyu.
FREN SAHANLIĞI, Kuyu veya dikbaşyukarı graviteden yararlanılarak maden veya ramble malzemesi taşımada sür’at kesmek için kuyu veya dikbaşyukarı içine yapılan kısmi perde (sahanlık).
FRİT , 1) Firit, sır, 2) Seramik mamûllerinin en üst tabakasını teşkil eden yani bu mamûllerin kaplanmasında kullanılan, ihtiyaca göre seçilen ve çabuk eriyen minerallerden (Flux Minerals) oluşturulan sır maddesi. 3) Seramik fabrikalarında talebe göre terkibi yapılarak ambalajlanmış bir şekilde piyasa sürülen tuz veya un görünümünde ticari madde 4) Perdahlı tuğla, sırla kaplanmış bir tuğla olup ilkel anlamda sır, tek maddeden ibarettir.
FRİTLİ PORSELEN ,Kum, soda, tuz,şap ve alçıtaşı karışımından meydana gelen bir frit sayesinde camlaşan ve yumuşama derecesine kadar pişirilen —> Porselen.
FUEL OIL, Ham petrolün damıtılması sonunda elde edilen ve yakıt olarak kullanılan rafineri ürünü.
FÜLLER TOPRAĞI, Ana içeriği montmorillonit olan ve esas değişebilir katyonu Ca ++ olan kil. Birçok ülkede kalsiyum —> Bentonitbu isimle belirtilir. Absorbant ve adsorbant olarak sıvı ve katı yağların renklerinin giderilmesinde kullanılan killerdendir.