Arama

Madencilik Terimleri Sözlüğü - M

Güncelleme: 17 Nisan 2007 Gösterim: 10.886 Cevap: 1
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
MAC—ARTUR—FORREST YÖNTEMİ, —> Siyanürleme işlemi.
MACHE,
Viyanalı fizikçi Heinrich Mache (1876)’ye izafeten isimlendirilen radyoktivite şiddeti birimi. Özellikle termal kaynaklarda litredeki —> Radon içeriğine göre saptama yapılır.
Sponsorlu Bağlantılar
MACUNLAMAK,
Mermer işletmeciliğinde taştaki kusurların kendi tozu, boya ve hususi yapıştırıcıdan müteşekkil macunla, taşın desenine uygun şekilde, düzeltilmesi.
MADEN,
1) Yerkabuğunun kimi bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenler nedeni ile oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral bileşimi. 2) Kendine özgü bir parıltısı olan, genellikle elektriği ve ısıyı ileten, oksijenle birleşerek bazal etki veren (basit cisim) element. 3) Maden ocağı, -işletmesi.
MADEN ARAMA RUHSATNAMESİ,
(AR) Maden aramak için müteşebbise verilen arama belgesi. Bu belge ile ilgili hususlar, süreler ve ruhsat alanı “Maden Kanununun” ilgili maddelerinde belirtilir.
MADEN CEVHERİ,
Bileşiminde önemli ölçüde değerli madenler bulunan doğal madde. Buna maden filizi de denir.
MADEN FİLİZİ,
—> Maden cevheri.
MADEN HUKUKU,
Yeraltı doğal kaynaklarına ilişkin mülkiyet ve işletme haklarını düzenleyen hukuk dalı. Diğer bir ifade ile maden hukuku; madenlerle ilgili mevzuatın tahlil ve tenkidini yapan, madenlerle alakâlı münasebetleri tanzim eden mer’i hukuk kaidelerinin ideal şeklini arayan ve madenlere ait hukuk kaidelerini memleket ekonomisinde en müsmir ve faydalı duruma getirmek için gereken şekle, sokmaya çalışan bir hukuk branşı.
Çeşitli hukuk sistemlerinde madenlerin mülkiyetine ilişkin farklı ilkeler benimsenmiştir. Dünyanın büyük bir kısmındaki ülkelerde toprak altında bulunan madenlerin devlete ait olduğu kabul edilmiş olduğu halde Amerika Birleşik Devletlerinde maden, mülkiyete dahildir. Ayrılmadığı müddetçe maden mülkiyet hakkı satıh hakları ile birlikte intikal eder.
Türkiyede 1961 ve 1983 Anayasalarında doğal servet ve kaynaklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, ancak arama ve işletme hakkının devlet tarafından belli süreler için gerçek ve tüzel kişilere devir edilebileceği hükmü yer almıştır.
MADENCİ,
1) Kartiyenin (kısım) veya daha aşağı kademedeki nezaret sahasının teknik ve idari bakımdan tam sorumluluğunu taşıyan iş nezaretçisi. 2) Maden ocaklarında çalışan ve mesleği madencilik olan kişilerin her biri. 3) Maden işleten.
MADENCİ KAZMASI,
Dövme çelikten yapılan ve ucu sertleştirilen özel biçimli kazma. (Ağırlığı en fazla 1,5 kg) —> Şekil.
MADENCİ KÜREĞİ,
Kömür ve pasa yığınlarının kaldırılmasında kullanılan kısa saplı ve sap başında tutma yeri bulunan geniş yüzeyli kürek.
Maden kürekleri, tava şeklinde ve yayvan ağızlı olup, standart ölçülerdedir. Sap kısmı hariç en büyük boyutlu kürek 2,40 kg. ağırlığındadır. —> Şekil, Hap yapma.
MADENCİ BAŞ LAMBASI,
Maden ocaklarında madencinin bel kayışına takılarak taşınan kilitli koruyucu muhafaza kutusuna yerleştirilmiş kursun-asitli veya nikel-kadmiyum-alkali batarya ve bu bataryaya esnek bir kablo ile irtibatlandırılmış, madenci baretine takılabilen, ışık yayan, başlığı olan, ocak lambası.Bataryaya esnek kablo ile bağlı başlıkta şarj anahtarlı, kumanda düğmeli, reflektörlü ve içinde ışık kaynağı olarak emniyet bakımından biri esas, diğeri de yardımcı olmak üzere iki veya iki rezistanslı tek ampul bulunur.
MADENCİLİK,
1) Arz kabuğunda bulunan cevher, endüstriyel hammadde, kömür ve petrol gibi ekonomik değeri olan herhangi bir maddeyi yeryüzüne çıkarıp onu paraya dönüştürme işi. Madenciliğin amacı, ekonomiye gerekli doğal hammaddeyi sağlamaktır. 2) Ekonomik önemi bulunan mineralleri rasyonel bir şekilde endüstriye sağlamak için geliştirilmiş uygulamalı bilim dalı. 3) Maden yataklarının aranması, projelendirilmesi, işletilmesi ve çıkarılan madenin zenginleştirilmesi ile ilgili işlemler. —> Ocak, Maden işletmeciliği, Plaser madenciliği, Açık işletme, Kapalı işletme, Yeraltı madenciliği.
MADENCİLİK BARUTU,
—> Barut.
MADENCİLİK FONU,
Madencilik faaliyetlerinde istikrarı sağlamak ve desteklemek amacı ile teşekkül ettirilmiş fon. Fonun kaynakları; 1) İrad kaydedilen teminatlar, 2) Müsadere edilen cevher ve malzemelerin satışından elde edilen gelirler, 3) İhale gelirleri, 4) Maden ithalat ve ihracatından alınacak fon kesintileri, 5) Bütçeden ayrılacak ödenek, 6) Diğer gelirlerdir.
Fonun işleyişi Muhasebe-i Umumiye Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Harcırah Kanunu hükümlerine tabi değildir. Fonun denetimi 20/10/1983 tarih ve 72 sayılı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına tabidir. Fon, Bakanlar Kurulu Kararı ile kritik madenlerin stoklanmasında, yurt içi denetleme maden alımlarında, zararına yapılacak maden ihraç bağlantılarının sübvansiyonunda kullanılabilir.
MADENCİLİK SEMBOLÜ,
İki tarafı düz olan saplı bir çekiçle bir tarafı keski şekline getirilmiş diğer bir çekicin çatılmış durumundaki görünümü. Bu sembol madenin istihsal edilmesini ifade eder. Haritalarda, çalıştırılan maden yeri madencilik sembolüyle gösterilir. Tükenmiş veya terkedilmiş maden sahalarında maden ocaklarının yeri bu sembolün, saplar yukarı gelecek şekilde çizilmesi suretiyle işaretlenir.
MADENCİLİKTE NÜKLEER PATLAYICI MADDE KULLANIMI,
—> Yerinde (İn-Situ) Liç.
MADENCİLİKTE ROBOT,
—> Mekani-zasyon (2).
MADENCİ MARŞI,
1928 yılında Maden Y. Müh. Cemal Zühtü Aysan’ın teşvikiyle; Maden Y. Mü-hendisi ve Şair Behçet Kemal Çağlar tarafından Türkye’ye uyarlanmış, uluslararası hüviyeti haiz marş:
Selam ver, selam ver, sesin daha gür
Kara elmas siyah nur demek kömür
Kara elmas siyah nur demek kömür
Alnını sür, alnını sür
Açık, gül alnının kırışıkları
Sönük lambam yener hep ışıkları
Sönük lambam yener çıksan dışarı
Hep ışıkları, hep ışıkları
İçinde önünde, cevherle maden
Elinde toprağı altın yapar fen
Elinde toprağı altın yapar fen
Yap taç dilersen, yap taç dilersen
O taca arma, şu kazma çekiç
Onun saltanatı kimde vardır hiç
Onun feyyazlığı nerde vardır hiç
Bu nuru iç, bu nuru iç.

MADENCİ PUSULASI,
Yeraltında galerilere istikamet (yön) vermede ve yeraltında pusula poligonları yaparak harita alma işlerinde kullanılan, poligon kenarı olarak çekilen ip (sicim) üzerine asılarak ölçme yapmaya yarayan asma pusula.
MADEN DAMARI,
1) Bir çatlağı ya da ağ biçiminde çatlak sistemlerini doldurmuş olan maden kütlesi. 2) Filon. 3) Tabaka halinde teşekkül etmiş kömür yatağı. Maden damarları yatırımlarına göre; az yatımlı (0-20½), normal yatımlı (20-45½), orta yatımlı (45-60½) ve (dik) kılıç (60-90½) damarlar diye sınıflandırılabilir. 4) Ana istikameti belirleyen damara ana damar denir.
MADEN DİREĞİ,
Madenlerde kalite, çap ve boy bakımından ağaç tahkimat yapılmaya müsait direk.
MADEN DİREKLERİNİ KORUMA USÜL-LERİ,
Maden direklerinin stoklandıkları ve kullanıldıkları yerlerde uzun zaman sonra rutubetin (mantarlanma) ve böceklerin tesiri ile çürümelerini önlemek ve dolayısı ile direk tasarruf etmek için vakum-tazyik, daldırma ve enjeksiyon sistemleri ile emprenye edilerek veya badana sistemleri ile işleme tabi tutularak korunmaları. Emprenye işleminde; (a) Suda eriyen maden tuzları, (b) Yağda eriyen krezot kullanılır. Madenlerde kullanılacak direklerin zehirsiz, kokusuz ve su ile akıp gitmeyen maddelerle emprenye edilmiş olmaıs istenir. Badana yapmak suretiyle yapılan korumada kireç kullanılır.
MADEN EMNİYET NİZAMNAMESİ,
Maden ocaklarının işletilmesi ve konulan kaidelere uyulmaması halinde uygulanacak hükümleri, kazalarda ve tehlikeli hallerde sorumluların davranış şekillerini vb. işleri sırası ile gösteren ve bir kararnameyle yürürlüğe konulmuş bir tür yönetmelik.
MADEN HAKLARI,
Madenlerin aranması, bulunması ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddi imkanlar.
MADEN İHBARI,
Arama ve ön işletme ruhsat sahasında olmamak kaydı ile evvelce tespit edilmemiş bir maden zuhurunun ilgili daireye bildirilmesi.
MADEN İŞLETMECİLİĞİ,
Faydalı mineral-lerin madencilik vasıtası ile kazanılması için yapılan; teknik ve emniyet bakımından en iyi uygulama ile ekonomik açıdan en uygun sonucun alınmasını sağlamaya yarayan faaliyetlerin bütünü. Maden işletmeciliğindeki faaliyetler aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir: (1) Arama, keşif, sondaj, (2) Kazı ve yükleme, (3) İnsan ve malzeme taşıma, (4) Ocak havalandırması, (5) Amenajman (büyük hazırlık) ve İhzarat, (6) Kuyu kazı işi, (7) İşletme metodları uygulaması, (8) Ocak tahkimatı, (9) Kömür ve taş tozları mücadelesi, (10) Su tahliyesi, (11) Aydınlatma, (12) Ocak yangınları ve tahlisiye (kurtarma), (13) Yerüstü faaliyetleri vb. işler.
MADENİ DİREK KARAKTERİSTİĞİ,
Madeni direğin yük altında maruz kaldığı kısalmayı gösteren grafik. Bu eğri madeni direğe kilo Newton olarak (kN eski ifade Megapond Mp) verilen yük altında direğin üst kısmının alt kısma kayarak girişinin mm cinsinden ölçülmeleri sonucu çizilir.
MADENİ DOMUZDAMI DİREĞİ,
Domuz-damlarında çift ağaç direk yerine kullanılan kolay sökümü sağlamak için iki ucunda kama şeklinde pabuç ve onu tutan bir dil (mandal) ile teçhiz edilmiş madeni direk. —> Domuzdamı.
MADENİ KENET,
Mermer işletmeciliğinde taşları kenetliyen özel metal parçalar.
MADENİ TAHKİMAT,
Demir, alüminyum vb. malzemeden yapılan tahkimat türü.
MADENİ YAĞ,
Başlıca petrol, taşkömürü ve linyitin damıtılması ile, kömürden akaryakıt üretilmesi (sıvılaştırılması) sırasında elde edilen yağ.
MADEN KÖMÜRÜ,
Basınç, ısı ve bakterilerin etkisi ile, oksijensiz ortamda, diyajeneze uğramış kök, gövde, sap ve yaprak gibi organik maddelerin kalıntısı. İçerisinde bulunan su, uçucu maddeler ve karbon miktarlarının değişmesine göre çeşitli cinsleri vardır. Bunlar turba, linyit, taşkömürü (bitümlü kömür), antrasit ve grafit diye isimlendirilir.
MADEN KÖMÜRLERİNİN ULUSLAR-ARASI KLASİFİKASYON SİSTEMİ,
Külsüz ve havada (30½C ve % 96 rutubet) kurutulmuş, yukarı ısı değeri 5700 Kcal/kg’dan yüksek olan ve maden kömürü olarak kabul edilen kömürlerin; kimyasal nitelikler bakımından, ısı değeri, uçucu madde ve rutubet miktarının değişimi, petrografik bakımdan da makroskobik ve mikroskobik incelemelerde yapı elemanlarının cins ve miktarları ölçü alınmak suretiyle; uluslararası bir düzeyde sınıflandırılması. Bu sistemde maden kömürleri üç rakamlı kod numaraları ile isimlendirilir. Rakamlardan birincisi (0-7) kömürün uçucu madde ve ısı değerini, ikincisi (0-3) kömürün pişme (kabuk bağlama, kekleşme), üçüncüsü de (0-5) kömürün kok olma özelliğine göre yan gruplara ayrılmasını ifade eder. —> Tablo s. 239. Maden kömürlerinin enternasyonal ve istatiksel sınıflandırma sistemi. Taşkömürü, Kömürlerin sınıflandırılması.
MADEN MEVZUATI,
Madenlerle ilgili her türlü hukuki düzenlemeleri ihtiva eden kanun, nizamname (tüzük) ve talimatnameler gibi hukuk kurallarını kapsayan yazılı metin. —> Ek 1.
MADEN OCAĞI,
—> Maden. Ocak.
MADEN SİCİLİ,
1) Maden sahalarının işletme hakkının kimlere verildiği ve bunların üzerinde ne gibi hak ve kısıtlamaların bulunduğu hususların tesciline mahsus açık ve resmi kayıt. 2) Tüm madencilik faaliyetleri ile ilgili bilgilerin kaydedildiği ve detayı yönetmelikte belirtilen yer.
MADEN SUYU,
Jeotermal enerji tanımı içinde yeralan, ancak bir kısmının sıcaklığı 20½C’nin altında olabilen, şifa niteliği tıbben veya denemelerle belirlenmiş olan, litrede 1 gramın üzerinde erimiş mineral madde veya bazı nadir elementler içeren sular. Sıcak ve soğuk oluşuna göre maden suyu, içme, içmece, çermik, ılıca, kaplıca, kaynarca, girme, ılısu, terme, kudret hamamı, dağ hamamı gibi terimlerle adlandırılmış sular ile, bu suların oluşturduğu çamurlar da bu tanım içinde yer alır.
MADEN TOPOGRAFI,
1) Bir maden ocağının topografik ölçme işlerinden sorumlu eleman. Bu kişi gerekli plan ve kesitleri çıkarır; yeryüzü konum haritası ile galerilerin ve üretim yerlerinin tesbit ve kontrolünü yapar. 2) Jeometr.
MADEN YATAĞI,
1) Damar veya kitle halinde teşekkül etmiş; büyüklük, miktar ve kalitesi açısından ekonomik olarak işletilebilecek faydalı kayaç veya minerâl birikimi. 2) Jizman. Maden yatakları teşekkül yerlerine göre; singenetik (yantaşla eşyaşlı) ve epigenetik, (yantaştan genç) mağma ile olan ilgilerine göre de magmatik (mağma ile ilgili), sedimenter (tortul) ve metamorfik (başkalaşmış) maden yatakları diye sınıflandırılırlar. İhtiva ettikleri faydalı maddenin türüne göre de (1) Cevher; (2) Kömür; (3) Tuz; (4) Petrol; (5) Endüstriyel minerâl (taş veya toprak) vb. yatakları diye gruplandırılırlar. —> Şekil s. 240.
1,2,3= Erken kristalizasyon (kromit, platin, nikel, titan)
4,5= Geç kristalizasyon (Molibden ve kalay mineralleri)
I, II, III= Kontak metazomatos (manyetit, hematit, pirit)
IV, V, VI, VII= Hidrometazomatos (kalay, wolfram, bakır, kurşun, çinko)
6,7= Pnömatik (wolframit, arsenkis, pirit, altın)
8,9= Katatermal (bizmut, kalkopirit)
10,11= Mezotermal (kurşun, çinko)
12,13= Epitermal (civa, antimuan)
14= Teletermal (arsen mineralleri)
A,B,C,D,E ve F = diğer oluşumlar (peğmatitler, altınlı kuars, uranyum vs.)
MADIRGA,
10 cm boyunda, 4 cm genişliğinde, kare prizma şeklinde, hafifçe eğilmiş iki ucu çekiç (Mermercilik).
MAFSALLI KAVİSLİ BAĞ,
Daire parçası olarak uçları birbiri ile mafsallı bir şekilde çalışacak biçimde özel parçalar ilave edilmiş madeni bağ veya bağlantı yerinde araya direk parçası konulmak suretiyle mafsal etkisi sağlanan mol bağ.
MAFSALLI SARMA,
Bir ucu diğer bir sarmaya özel tertibatı ile bağlanabilen ve tazyik altında bağlantı yeri mafsal vazifesi gören madeni sarma.
MAFSALLI TAHKİMAT,
Galeri tahkimatının mafsallar vasıtasıyla birbirleriyle bağlantılı segmanlarının, kayaç basıncı altında tahkimat kesitinin değişmesine imkan verecek şekilde tertibi suretiyle oluşan tahkimat şekli. —> Mol bağ.
MAGMATİK KAYAÇLAR,
Magmanın yer kabuğu içinde (derinlik kayaçları) veya yeryüzünde (volkanik kayaçlar) soğuyup katılaşması ile meydana gelen kayaçlar. Magmatik kayaçlar dokularına, ihtiva ettikleri minerallere ve menşelerine göre isimlendirilirler.
Bünyelerinde bulunan silis miktarına göre asit, bazik ve nötr diye; bünyelerinde bulunan taş yapıcı minerallere göre de dokusu büyük taneli olanlar granit, siyenit, diorit, gabro ve peridodit; dokusu küçük taneli olanlar riyolit (granit ve siyenit karşılığı), andezit (diorit karşılığı), bazalt (gabro karşılığı); dokusu camsı olanlar da sünger taşı, obsidiyan ve takilit diye isim alırlar. —> Korkayaç.
MAGMATİK MADEN YATAKLARI,
Magma ile ilgili (5-10 km’lik derinliklerde) plutonik ve (0-2 km derinliklerde) subvolkanik olarak teşekkül etmiş maden yatakları. Magmatik maden yatakları ayrıca:
1) Kristalizasyon diferansiyasyon (erken kristalizasyon). 2) Likit diferansiyasyonla ayrılmalar, 3) Likitmagmatik-pnömatolik (geçiş), 4) Pegmatit-Pnömatolik, 5) Hidrotermal, 6) Ekshalasyon vb. maden yatakları olarak da sınıflandırılırlar.
MAGNETO HİDRODİNAMİK ENERJİ SANTRALLARI,
—> Elektrik enerjisi üretim tesisleri.
MAGNESİATONGRANAT,
—> Laltaşı.
MAGNEZYA;
1) Oldukça saf magnezyumoksit (MgO). 2) Magnezyumun esas unsur oluşturduğu çeşitli maddelerin üretilmesi prosesinde elde edilen ilk ürün (Ara ürün). 3) Tam karşılığı olmasa da, magnezyum karbonat da mağnezya olarak ifade edilmektedir.
MAGNEZYA BEYAZI,
Jips veya baryumsül-fatın magnezya ile karışımından oluşan beyaz madeni boya.
MAGNEZYUM,
Aluminyumdan daha hafif, yer kabuğunda en çok bulunan elemanların sekizinci olan atom numarası 12, atom ağırlığı 24,312, ergime noktası 651°C, kaynama noktası 1.107°C, yoğunluğu 20°C da 1,75gr/cm3, peryodik tablonun II a grubunda yer alan toprak alkali metaller grubundan simgesi Mg olan kimyasal element. Magnezyum çok önemli bir metal olup, alaşımları; uçaklarda, tabaka halinde metal imalatında ve dökümcülükte kullanılır.
Magnezyum, doğada aluminyum gibi serbest halde bulunmaz. Deniz suyunda mevcut (% 0,13 Mg) olduğundan tuzla ana sularından klorür ve sülfat şeklinde çıkarılır. (1.040.000 litre deniz suyundan 1 ton metal). Magnezyum klorit, istiridye kabuklarından elde edilen kireçle muameleye tabi tutulduktan sonra elektrolitik usulle de elde edilir.
Magnezit (MgCO3), Dolomit (Mg, CO3 . Ca CO3) [ MgCa (CO3)2], Karnalit (MgCl2, KCI, 6H2O), Keyzerit (MgSO4H2O), Kainit (MgSO4KCI3H2O), Spinel (MgO. Al2O3), Serpantin (3MgO.2SiO2.2H2O) mağnezyum bileşiklerindendir.
MAGNİFİN,
Yüksek saflıkta magnezyum hidroksit. Kimyasal olarak manyezitin asitlenmesi prosesi ile %99’luk Mg0 elde edilip bunun magnezyum hidroksite dönüştürülmesi suretiyle üretilir. Magnifin; elastomer plastik, termoplastik imalatında kullanılır, alevi geciktirme özelliği vardır.
MAĞNİTÜD,
Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin ölçüsü. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından Richter tarafından ileri sürülen bir yönteme göre, depremlerin araçsal bir ölçüsü olan (standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum amplitüd ve periyod değerleri ve araç kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplar sonucunda elde edilen) mağnitüd tanımlanmıştır. Bir depremin mağnitüdü, episantrdan 100 km. uzaklıkta, standart bir sismografla kaydedilen zemin hareketinin mikron cinsinden ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasıdır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük mağnitüd değerinin 8,9 olduğu görülmektedir. En küçük ölçülebilir mağnitüd 0,4’dür. Mağnitüdü 2,5 olan deprem mevzii olarak, 3 olursa küçük bir bölgede hissedilebilir. 4,5 şiddetindeki deprem hafif hasar meydana getirir. 7 şiddetindeki deprem dünya üzerindeki bütün deprem istasyonlarında kaydedilir ve büyük zarar verir. Mağnitüd; araçla ölçü yaparak veya gözlemsel olarak belirlenir. —> Richter ölçeği, Mercalli ölçeği, Deprem.
MAHLUT,
Karışım.
MAHREÇ İŞARETİ,
—> Patent.
MAKAS,
1) Bir demiryolundan diğer demiryo-luna geçişi sağlamak için yapılan özel demiryolu geçiş düzeni. 2) Profil demir veya ağaçtan imal edilmiş inşaatta kullanılan çatı ünitesi. 3) Üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten yapılan taşıt aracı yayı. 4) Birbirlerine çapraz bağlanmış iki bıçaktan oluşan kesme aracı. Demiryolu makasları sağ-, sol-, simetrik-, sol geçiş-, sağ geçiş-, ve üçyol makası diye isimlendirilir.
MAKASLAMA ZONU,
Makaslama kuvvetinden kaynaklanan bir dizi çatlak yüzeyleri içeren tabaka halindeki kayaç yığını.
MAKİNE RANDIMANI,
Bir makinenin birim zamanda yaptığı işin, o makinenin birim zamandaki teorik kapasitesine bölümünün yüzle çarpımından çıkan ve (%) olarak ifade edilen rakam. —> Randıman.
MAKİNE YAĞI,
Makineleri yağlamakta kullanılan, ham petrolün tasfiyesi sırasında elde edilen ince, orta ve kalın diye üç gruba ayrılabilen madeni yağ.
Kalite bakımından da;
(a) Aks yağı ve silindir yağı gibi düşük kaliteli yağlar,
(b) Kademeli damıtma (destilasyon) ile ham yağlardan elde edilen; dişli kutusu-, dinamo- ve normal makine yağları,
(c) Damıtma yolu ile elde edilmiş yağların rafine edilmesi ile elde edilen yüksek kaliteli silindir-, yatak-, dinamo ve dişlikutusu yağları diye sınıflandırılır.
MAKİNİST,
1) Makinelerden anlayan ve onların arızalırın gideren usta. 2) Bir makineyi, özellikle lokomotifi vb. işleten kimse.
MAKTA,
—> Kesit.
MALÜLLÜK,
1) Hastalık, sakatlık veya yaşlanma sebebiyle meydana gleen ve kısa sürede yahut sürekli olarak iyileşme olanağı bulunmayan bir arıza hali. 2) Mesleki bir faaliyet icra edebilme gücünün mevzuatla tayin olunan derecede ve muhtemelen sürekli olarak kaybedilmesi veya hastalık ödeneğinin kesildiği tarihte iş göremezliğin devam etmesi.
MALZEME BİLİMİ,
—> Fiziksel metalurji.
MAMUL KODU (UPC),
—> Barkod.
MAMUT TULUMBA,
1) Suya daldırılmış bir boru ile bu boruya bağlı olan basınçlı hava borusundan ibaret basit tulumba. 2) Air lift. Mamut tulumbada esas prensip borunun içine verilen basınçlı havanın hava habbeleri halinde suya karışması nedeniyle boru içindeki su-hava karışımının borunun dışındaki suya nazaran yoğunluğunun azlığı nedeniyle bir denge tesisi için boru içindeki su-hava karışımının yukarıya hareket etmesidir. Mamut tulumbada basma yüksekliği basınçlı havanın basıncı ile değil, borunun suya dalan kısmının derinliği ile ilgilidir. Uygulamada ortalama dalma derinliği basma yüksekliğinin % 30’u kadar olur.
MANEVRA,
1) Sondajlarda karot numuneyi almak veya aşınan matkabı değiştirmek amacı ile takımların kuyudan çekilip tekrar indirilmesi işlemi. 2) Demiryolu nakliyatında katarın tertibi için yapılan işlem.
MANGANLI ÇELİK,
Aşınma ve darbeye mukavim sert çelik elde etmek için Mn ile alaşım yapılmış çelik. % 2,5’a kadar Mn sertlik verir, % 2,5-7 zararlıdır ve % 7’den fazla Mn ilavesi ile (% 15’e kadar çıkılabilir) mukavim çelik elde edilir. % 45’ten fazla mangan ihtiva eden alaşıma ferromangan, % 7-45 mangan ihtiva eden alaşıma da ayna demiri denir.
MANİVELA,
1) Bir ucu yassı ve destekli, diğer ucu normal, özel hazırlanmış çubuk. 2) Kaldıraç.
MANOMETRE,
Basınçölçer.
MANSAP,
1) Akarsuların birbirlerine birleştiği yere veya denize doğru olan kısmı. 2) Ağız, kavşak.
MANŞON,
1) Sondajda takım dizisinin aynı nitelikli iki tijini veya muhafaza borularını birbirine bağlaşan iki ucu erkek dişli parça. 2) Genel olarak aynı çapta uçlarına erkek diş açılmış iki boruyu birbirine bağlamaya yarayan dişi diş açılmış bağlantı parçası.
MANYETİK ANALİZATÖR,
1) İnce öğütülmüş madenin, çok küçük miktardaki numuneler-le manyetik ayırmaya elverişliliğini anlamakta kullanılan laboratuvar cihazı. 2) Davys tüpü.
MANYETİK AYIRICI,
1) Manyetik ayırma işlemini yapmaya yarayan, sulu veya kuru ortamda çalışan makine. 2) —> Manyetik seperatör.
MANYETİK AYIRMA,
Farklı manyetik özellikteki mineral tanelerinin kuvvetli veya zayıf bir manyetik alandan geçirilirken, ayrılmalarını ve zenginleşmelerini sağlama işlemi.
MANYETİK KAVURMA,
Manyetik özelliği az olan bir minerale daha kuvvetli bir manyetik özellik verebilmek gayesiyle o minerali içeren cevheri yüksek sıcaklıklarda kavurmak.
MANYETİK METOT,
Yerkabuğu içinde bulunan manyetik bir kütle, arzın manyetik alan değerlerini etkilediğinden, manyetik değerlerin normalden sapma gösterdiği yerlerde erişilebilir derinlikte mevcut olabilecek manyetik bir kütlenin diğer arama metotlarının da yardımıyla tespitine dayanan jeofizik maden arama metodu.
MANYETİK SAPMA,
—> Sapma.
MANYETİK SEPERATÖR,
Band konveyö-rün boşaltma yapan kısmına monte edilmiş, ya malzeme içinde bulunan manyetik minerallerin kazanılması veya istenmeyen yabancı manyetik parçaların yakalanması işlevini yapan elektromanyetik ayırıcı.
MANYETİK SEMT AÇISI,
Serbest asılı pusula ibresinin kuzeyi gösteren kolunun doğrusu ile gözlem yapılan noktanın doğrultusu arasındaki açı. Diğer bir ifade ile bir doğrunun manyetik kuzey ile oluşturduğu () ile gösterilen açı. Manyetik kuzey, astronomik kuzey ile çakışabileceği gibi, bunun doğusunda ve batısında da olabilir. Manyetik kuzey doğrultusu ile astronomik kuzey doğrultusu arasındaki açıya da “Manyetik sapma“ denir. —> Azimut. Eğim ve zenit açısı.
MANYETİK TAHLİSİYE,
Sondaj kuyularına düşen çelik parçalarını veya kuyuda parçalanan matkap kırıntılarını kuyudan çıkarmaya yarayan yardımcı takım.
MANYETİK TERAZİ,
Laboratuarda mineral tanelerinin manyetik özelliklerini saptamada kullanılan cihaz.
MANYETO,
—> Ateşleme makinesi.
MANYEZİT,
Refrakter mâlzemelerin temel unsuru niteliğindeki bir cevher (MgCO3). Mağnezyumun oksijene olan yüksek afinitesi ve bundan oluşan mağnezyum oksidin (MgO —> Magnezya) 3000°C sıcaklığa kadar ergimeden katılığını muhafaza etmesi ve genleşmesinin az olması nedenleriyle refrakter mâlzeme imâline uygundur. Manyezit teorik olarak %47,7 MgO ve %52,3 CO2 içerir. Doğada iri kristalli veya kriptokristalen şekillerinde bulunur. Spatik manyezit adı altında da anılan iri kristalli manyezit içindeki eser element miktarlarına bağlı olarak renksiz, şeffaf, beyaz, sarı ve kahverengiden nadiren siyaha (bitümden dolayı) kadar çeşitli renklerde bulunabilir. Örneğin %8 civarında demir ihtiva eden Avusturya manyezitleri kahverengiden dolayı Breunnerit (Broynerit) olarak anılırlar. Çoğunlukla serpantinlerle birlikte filon, damar, stockwerk ve yumrular hâlinde bulunan kriptokristalen manyezit veya diğer adıyla jelmanyezit, iri kristalli spat manyezitlere nazaran genellikle daha saftırlar yani eser elementlerce daha fakirdirler.
MANYOMETRE,
1) Manyetik alanı ölçmeye yarayan jeofizik aracı. 2) Manyetik ölçü yapmak suretiyle uygulanan bir tür maden arama işlemi.
MARANGOZ,
1) Ağaç işleri ile uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta. 2) —> Yol marangozu.
MARJİNAL POTANSİYEL,
—> Potansiyel rezerv.
MARN,
Kil ve kalkerden oluşan tortul kayaç. Bileşiminde % 50 oranında kalker bulunan her kil marn olarak kabul edilir. Kili fazla olana killi marn; kalkeri fazla olana kalkerli marn denir.
MARŞ HUNİSİ,
Sıvıların, sondaj devridaim çamurunun vizkozitesini ölçmeye yarayan ucu muayyen açıklıkta olan huni.
MARTOPERFORATÖR,
1) Basınçlı hava ile çalışan ve bir çekicin, delici ucu (lağım burgusunu) dövmesi suretiyle lağım deliği delen makine. Çekicin geri gitmesi anında delici uç (burgu) saat yönünün tersine belli bir açıda döner. 2) Lağım makinesi.
MARTOPERFORATÖRÜN DELME HIZI,
Martoperforatörün bir dakikada deldiği delik boyu (cm/dk). Martoperforatöre verilen baskı kuvveti arttıkça martoperforatörün delme hızı değişir.
Delme hızının % 90 gerçekleştiği hallerde baskı kuvveti normal kabul edilir. Bu çeşit genişliği fazla, yani p-v eğrisi yatık olarak uzanan martoperforatör torku yüksek olduğu için çatlaklı ve yumuşak kayaçta da çalıştırılabilir. Baskı kuvveti arttıkça delme hızı süratle düşen martoperforatörler pratikte terçih edilmez. —> Baskı kuvveti.
MARTOPİKÖR,
1) Basınçlı hava ile çalışan kazı veya taş sökme makinesi. 2) Mekanik kazma. 3) Tabanca.
MASKE,
Gaz, toz vb. etkilerden korunmak için kullanılan yüzlük.
MASTAR,
Sıvacı, duvarcı, lağımcı vb. işçilerin cetvel gibi kullandıkları ensiz, uzun ve düz tahta veya madeni çubuk. —> Yol mastarı. Matkap mastarı.
MAT,
Bakır, kurşun ve nikel gibi belirli sülfitli cevherlerin izabesinde saf metalle ötektik bir karışım halinde (sülfitlerle birlikte) elde edilen birinci kademe izabe görmüş sülfürlü metal bileşikleri. Bakır mat’ının içinde Cu, % 45 civarındadır.
MATİS,
İki halatı, ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. Bu ekleme, halat toronlarının birbirine örülmesiyle yapılır.
MATKAP,
Yekpare delici çubuk veya değiştirilebilen delici uç.
MATKAP ÇUBUĞU,
1) Özel olarak sert çelikten yapılmış keski uçlu, şişik başlı delik delme çubuğu. 2) Burgu.
MATKAP MASTARI,
Matkap uçları veya jakbitlerin aşınması durumunda; ölçüsüne uygun bilenmesini kontrol için kullanılan özel mastar.
MATRİKS METALİ,
Elmas kronda kesici dudağı teşkil eden ve elmas tanelerinin içine gömüldüğü özel metal alaşım.
MAZAMORT,
Mermer içindeki demir oksitli, killi, şistli ve mermerin kıymetini azaltan çürük oluşumlar.
MAZOT,
—> Dizel yakıtı.
MEKANİK BESLEMELİ IZGARALI YAKICILAR,
Hareket eden ızgaranın üzerine, kömürün, üstten veya çapraz olarak beslenebil-diği; böylece elle beslemenin getirdiği mahzurların giderildiği bir yakıcı türü. Bunlara stokerli yakıcılar da denir. Mekanik beslemeli kazanlarda hava verilmesi alttan yapılır ve kömür, ızgaranın altından gelen hava ile çapraz akım prensibine göre temas eder. Uçucu maddelerin yanma verimini arttırmak için yatağın üst bölgelerine ikincil hava beslemesi yapılır.
MEKANİK DOLGU MAKİNESİ,
Dolgu malzemesinin basınçlı hava, hızlı dönen bant veya paletler yardımıyla fırlatarak (taşıyarak) boşlukların doldurulmasını sağlayan makine.
MEKANİK HAVALANDIRMA,
—>Havalandırma, Tabii havalandırma.
MEKANİK KLASİFİKATÖR,
Yalak veya tekne şeklinde bir klasifikasyon boşluğunda mekanik olarak hareket ettirilen bir aksamla tasnif işlemini sağlayan düzen.
MEKANİK VANTİLASYON,
—>Havalandırma.
MEKANİZASYON,
1) Maden ocaklarında kömürün veya cevherin makina gücü ile kazılıp yüklenmesi işlemi. Cevherin veya kömürün tamamının kazılıp yüklenmesinin (tahkimatın mekanik veya manuel (el) ile yapılması hariç) makine yardımı ile yapılması gerçekleşiyorsa, “ Tam mekanizasyon” eğer bu işlem kısmen makine ile yapılıyorsa “ Yarı mekanizasyon” dan bahsedilir. Mekanize kömür kazısı, a) rendeleme, b) kesme ve c) yonga kaldırma suretiyle yapılır.
2) Değişen ekonomik ve sosyal şartlar ile madenciliğin kendine özgü (grizu, göçük, heyelân) problemleri dolayısıyla geliştirilen robotik kontrol sistemleri. Bu sistem mekanik maden makinelerinin operatörsüz, kendi kendine ve akıllı bir şekilde işlemelerini amaçlar. Robotik sistemin temelini; tekrarlanan hareketlerin sayısal ifadesi ve algılayıcılar tarafından elde edilen verilerin mikro işlemcilerde değerlendirilerek, hareketlendirici mekanizmaların uyarılması, oluşturur. Robotun yeterliliği, geliştirilen algoritma (10 tabanlı matematik simgeleme) kadar, algılayıcı ve hareketlen-diricilerin de gelişmişliğine ve uygunluğuna bağlıdır. Bir insanın kullandığı makinenin verimi en çok yüzde seksen olabilirken, bir robot makinenin verimi % 95-99’a kadar çıkabilir. İnsanların çalışması zor ortamlarda, yani emniyet ve sağlık nizamnamelerine uyulamaması durumunun oluşmasında robot-makinelerin kullanılması kaçınılmaz bir durum yaratacaktır. Bunlara ek olarak canlı yaşamını imkânsız kılan şartlar ve ortamlarda sürdürülecek madencilik faaliyetleri için robot kullanımı bir zorunluluktur. Uzun ayak ekipmanında robotik kontrol, kömürün sistem tarafından tanınması (kömür-kayaç kesit belirlemesi), otomatik kesici ilerletimi ve sistemin ekran’dan izlenmesi suretiyle mekanizasyonu sağlayabilecektir. Çalışmalar, kömür kalınlığını ve sınırını, doğal gama ışını fon algılayıcısının yapabildiğini göstermiştir. Sürekli kazıcı robot, insansız dekapaj kamyonları, bilgisayar destekli tahkimat üniteleri, bilgisayar destekli delme işlemi, tavan saplama makinasında bilgisayar kontrollü uygulamalar bu tür mekanizasyon kapsamı içindedir.
MEKANİZE AYAK,
Madenin kazılması, taşınması, tahkimatın yerleştirilmesi, kaydırıl-ması, vb. işlemlerin derece derece makineler yardımıyla yapılmasının gerçekleştirildiği ayak. Makineleşmenin derecesine göre ayaklar; tam mekanize, yarı mekanize, mekanize olmamış şeklinde sınıflandırılırlar.
MEKİKLİ KESİCİ,
Ayak içinde kesici uçlarını ileri geri hareket ettirmek suretiyle kesme yapan bir tür (kazı aracı) kömür rendesi.
MEKŞUF MADEN SAHASI,
Eski devirlerde çalışmış o zamanki şartlara göre sınırları tarif edilmiş, sonradan çalışmamış, arama ve işletme hakkı düşmüş maden sahası.
MELAFİR,
—> Bazalt.
MEMBA,
1) Bir şeyin ilk çıkış yeri. 2) Kaynak. 3) Pınar.
MENEMETÇİ,
Ağaç tahkimat tamirinde çalışan işçi.
MENEVİŞLEME,
Su verilmiş çeliğin kırılganlığını gidermek ve tokluğunu artırmak için daha düşük bir sıcaklıkta belirli bir süre bekletilme işlemi. —> Isıl işlem.
MENGENE,
1) Sıkıştırıcı gereç. 2) Pres, cendere. 3) Ray bükme makinesi.
MENŞE ADI,
—> Patent.
MERCALLİ ÖLÇEĞİ
, Belirli bir bölgede meydana gelen depremin şiddetini birden onikinci dereceye kadar sıralayan deprem ölçü skalası. Bu ölçeğe göre birinci derecede deprem genellikle pekaz kimse tarafından hissedilir ve zararsızdır. 12. derecedeki deprem ise, her tarafta zarara yolaçan, eşyaları havaya fırlatan, bir deprem olarak nitelenir. —> Magnitüd, Richter ölçeği, Deprem.
MERDANE,
İçi dolu uzun silindir.
MERDANELİ KIRICI,
Genellikle iki adet ters istikamette dönen yüzeyleri düz veya dişli olabilen eksenleri yatay, silindir şeklindeki merdanelerden oluşan kırıcı.
MERİDYEN,
Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan çemberin her biri.
MERİDYEN DÜZLEMİ,
Dünyanın iki kutbu arasındaki doğru ile o yerin çekül (şakül) doğrultusunun belirttiği düzlem.
MERİDYEN GÖSTERİCİ,
Maden ocakların-da, denizaltılarda ve gemilerde gerçek kuzeyi göstermek üzere imal edilmiş topografik ölçme aleti.
MERMER,
1) Kristalize kalker veya dolomotik kalkerlerin basınç ve sıcaklık etkisi ile ikinci bir başkalaşıma (metamorfizm) uğrayarak tekrar kristalleşmelerinden meydana gelen kayaç.
Mermerlerin renkleri genellikle beyazdır. Yabancı maddelerin ve maden oksitlerinin etkisi ile mermerler çeşitli renklerde bulunabilirler. Sarı ve kırmızı mermerlerin renkleri, içinde bulunan hematit ve limonitten; gri, mavi ve siyah mermerlerin renkleri, içinde bulunan kömür veya bitüm gibi maddelerden; damarlı olan mermerlerin şekilleri ve renkleri, normal teşekkül etmiş mermerlerin tektonik hareketlerle parçalanmasından sonra çatlaklarının kalsiyum karbonatla ve renkli çimento ile dolmuş olmasından (breş mermeri) ileri gelir. 2) Ticarette genel olarak blok şeklinde istihsalleri mümkün olan, levhalar halinde kesilebilen, cila kabul eden kristalize kalkerlere, mağmatik orijinli taşlara, traverten ve onikslere de mermer denilmektedir.
MERMER CİNSLERİ
, Türkiyede bulunan mermerler 1) Âdi mermerler; 2) Oniksler (akik ve albatr cinsi), 3) Pamuk taşları,4) Diyabazlar olarak tanımlanır.
1) Âdi mermerler; az kristalli ve ışık geçirmeyen oluşuklardır: Marmara adası (beyaz - gri); Gebze (elma çiçeği); Afyon (şeker, sarı, kaplan postu); Bilecik (pembe); Ankara(bej veya damarlı); Hereke (hereke pudingi); Kırşehir (zeytin yaprağı, sedef); Kütahya (antep fıstığı rengi); Gebze(maun); Kayseri(siyah); İzmit(Bahçecik beyaz) gibi.
2) Oniksler; çok kristalli, damarlı ve ışık geçiren oluşumlardır; Bolu-Seben (beyaz, yeşil tonlu) Söğüt (yeşil, sarı, çaltıtaşı (Bilecik) ; Eskişehir Yunus Emre (kahverengi); Turhal (yeşil, sarı); Tokat (yeşil); Nevşehir Salanda(yeşil).
3) Pamuktaşları; kalsiyum bikarbonatlı suların bıraktığı, yapıları delikli çökeltiler: Afyon (sarı), Denizli (sarı), Kütahya (açık kahverengi), Malıköy(beyaz), Pamukkale (beyaz)
4) Diyabazlar; iyi kenetlenmiş kristalli çok sert taşlar: Gemlik (yeşil) —> Mermer.
MERRIL-CROWE YÖNTEMİ,
—> Siyanür liçi ile altın üretimi.
MESLEK HASTALIĞI,
1) Çalışanın işi dolayısıyla iş gücüne zamanla zarar veren bir olay. 2) Çalışanın çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri.
MESLEKİ REHABİLİTASYON,
Hastalanan yahut sakatlanan kimsenin saptanan çalışma alanında (yetiştirilmesi) işe alıştırılması.
MEŞ,
Bir eleğin açıklığını veya telleri arasındaki boş alanı ifade eden ölçü. Meş’in değeri genellikle beher inç2 üzerindeki delik sayısı ile verilir. Meş, deliğin boyutu ve tel kalınlığı arasında direk bir ilişkiyi ifade etmez.
METAL,
Hidrojen hariç pozitif elektrikle yüklenebilen diğer bir ifade ile asitlerin etkisi altında hidrojen açığa çıkaran bütün elementler. Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliğine sahip, kendine özgü parlaklığı olan (metalik parlaklık), oksit, hidroksit, sülfür haline dönüşebilen, aralarında alaşımlar oluşturan, (+) işaretli olarak iyonlaşan, gaz halinde tek atomlu olan, katı durumda iken plastik özellik gösteren dövme, presleme, tel çekme, haddeleme hassası olan temel madde (element). Metaller ağır, hafif, asal, asal olmayan, alçak sıcaklıkta, yüksek sıcaklıkta, çok yüksek sıcaklıkta eriyen şeklinde de tasnif edilirler. Diğer taraftan metaller; a) Merkez atomlu (Cr, Mo, W,  Fe, Ğ Fe), b) Yüzey atomlu ( Fe, Cu, Au, Ag, P, Ni). c) Hekzagonal atomlu (Cd, Zn) olmak üzere üç türlü kristal strüktürüne (yapısına) sahiptirler.
METAL CİLA,
Massetme özelliği büyük, şeffaf olmayan ve metalik bir görünüm veren cila. Bu cila en dayanıklı cila olup, metallerin düz yüzeylerinde görülür. —> Minerallerin parlaklığı.
METAL KURTARMA RANDIMANI,
Cevher zenginleştirme sonunda elde edilen bir üründeki metal ağırlığının o ürünün elde edilmesi için zenginleştirme tesisine verilen cevherdeki metal ağırlığına oranının % olarak ifadesi. —> Randıman.
METALİK ALAN,
1) Çelik tel halat ile ilgili bir terim olup, halatı oluşturan çelik tellerin anma çaplarına göre hesaplanan ve (mm2) birimi ile ifade edilen kesit alanlarının toplamı. 2) Halat çelik kesiti.
METALİK OLMAYAN MİNERALLER,
Hiç bir metal ihtiva etmeyen veya ihtiva ettiği metaller için kullanılmayan, izolasyon, dolgu, süzme ve ergitme işlerinde, seramik ve kimya sanayiinde kullanılan büyük bir mineral grubu. Kıymetli taşlar ve kayaç teşkil eden mineraller ayrı bir grupta sınıflandırılır. Hatta birkaç metalik mineral bile metalik olmayan mineraller grubuna dahil edilebilir. Çünkü bu mineraller, içlerindeki elemanların cevherleri değildir.
METALOĞRAFİ,
Metal ve alaşımların mikro yapı özellikleri ve kristal yapılarını optik mikroskop, x- ışınları, transmisyon elektron mikroskobu, tarama elektron mikroskobu gibi aletler yardımıyla inceleyen bilim dalı.
METALOJENETİK PROVANS,
Genellikle aynı cinsten alışılmamış derecede çok sayıda mineral zuhurunun aynı coğrafi veya jeolojik bölgede bulunması durumu.
METAL SEMBOLLERİ,
Metallerin pa-zarlanması sırasında kullanılan işaretler. Bunlardan önemli olanlar şekilde gösterilmiş olup, kullanılmaları 13. yüzyıla kadar geri gider. —> Şekil.
METALURJİ,
1) Mekanik karışımlardan ve kimyasal bileşiklerden teşekkül etmiş cevherden veya cevher konsantresinden, kullanıma uygun metali elde etme; metallerin fiziki kaliteleri ve strüktürünün tesbiti ve tetkiki; alaşımlarının yapılması ilmi ve tekniği. Metalurjinin izabe, amalgamasyon, elektrolitik rafinasyon (arıtma) gibi değişik usûlleri; istihsal-ve fiziki metalurji bölümleri vardır. Metalurjide esas reaksiyonlar dissosyasyon , oksidasyon ve redüksiyondan ibarettir. 2) Cevherden metâlleri elde eden ve bunların işleme tekniğini belirleyen endüstri kolu. 3) Diğer bir ifade ile Metalurji; a- Üretim metalurjisi (kurutma, kavurma, izabe, tevsim “ çizme, resmini yapma” tephir “ buharlaştırma “ vb) b- Fiziki metalurji (metallerin strüktürü, yapısı sertliği, yoğunluğu, elektrik iletkenliği atom ağırlığı vb. özelliklerinin incelenmesi) diye iki ana gruba ayrılabilir.
METALURJİK KOK,
Kömürün damıtılması sonucu ana ürün olarak iri parçalı kesif ve basınca mukavim bir şekilde elde edilen ve yüksek fırında demirin izabesinde kullanılan kok. Gazhanelerde gaz üretiminde yan ürün olarak elde edilen kok ise, ufak parçalı ve mukavemeti azdır.
METALURJİK KROM,
Metallerin mukave-metinin artırılmasını, korozyon ve oksidasyonun önlenmesini sağlamak amacıyla krom/demir oranı (rasyo) 3/1 olan kromit. Metalurjik kromda Cr miktarının, cevherde veya konsantrede yüksek olması arzu edilirse de (% 48 Cr2O3); düşük Cr muhtevalı olanlar da kullanılabilir. Dünyada üretilen krom cevherinin % 64 kadarı metalurjide kullanılır. —> Kromit.
METAMORFİK KAYAÇLAR,
—> Petroloji.
METAMORFİT,
1) Metamorf kayaç. 2) —> Metamorfoz etkisinde kalarak oluşan kayaç. Hangi kayacın değişmesi ile oluştuğunu saptamak önemli olmakla birlikte, bir sonuca ulaşılması genellikle olanaksızdır.

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
METAMORFİZMA, —> Metamorfoz.
METAMORF MADEN YATAKLARI,
Magma ile ilgili veya sedimanter (tortul) maden yataklarının; sıcaklık, basınç değişimi, mekanik ve kimyasal etkiler sonucu, bünyesinin değişmesi ile meydana gelen maden yatağı.
Sponsorlu Bağlantılar
METAMORFOZ (BAŞKALAŞIM),
Kayaçla-rın ve minerallerin basınç, ısı ve zaman faktörlerinin etkisi ile, kısmen katı durumunu muhafaza ederek, yapı ve dokularının değişimi. Metamorfoza uğramış kayaca metamorf kayaç veya metamorfit; metamorfoz olayına da başkalaşım (metamorfizma), bir mağma kütlesinin katılaşmış kısmına, gaz halinde bulunan diğer kısmının kimyasal etkisi ile meydana gelen başkalaşıma otometamorfoz; üst tabakaların alttaki tabakalara basıncı ve sıcaklığın etkisi ile meydana gelen başkalaşıma da allometamorfoz denir. Allometamorfoz da basınç-, termo-, piro-, kontak-, hidrotermal-, en-jeksiyon-, dinamo-, bölgesel (rejyonal)-, ultra-metamorfoz şekillerinde olur.
METAN,
1) 1 m3’ü 0,71115 kg, izafi yoğunluğu 0,55, renksiz, kokusuz, havadan hafif, mavi bir alev ile yanan, redükleyici ortamda oluşan, arazi boşluklarından veya poröz kayaçlardan intişar eden ve kimyasal formülü CH4 olan gaz. 2) Bataklık gazı. —> Grizu.
METAN DETEKTÖRÜ,
1) Metan gazının varlığını ve hava ile karışım oranını saptamak için imal edilen ölçü ve tesbit cihazı. Metan detektörler metanın yakılmasına (rezistanslı) veya ışığı kırmasına (optik) dayalı olarak kullanılacağı yere göre de sesle (akustik) ve ışıkla (optik) ikaz edecek şekilde imal edilir. 2) Metanometre. —> Gaz dedektör sistemleri.
METAN DRENAJI,
1) Metan gazının, ocak havasına karıştırılmadan emniyetli bir şekilde yeraltında veya yerüstünde belirli bir yere özel borularla iletilerek zararsız hale getirilmesi veya uygun şartlarda ekonomik bakımdan değerlendi-rilmesi. 2) Metan kaptajı. —> Gaz drenajı.
METAN KAPTAJI,
—> Gaz drenajı.
METANOMETRE,
—> Metan detektörü.
METAZOMATİK,
—> Metazomatoz,.
METAZOMATOZ,
Yüksek sıcaklıkta minerallerin kayaçlara kimyasal nüfuzu, yani mineraller ile yan kayaçlar arasında madde alışverişi sonunda kayaçların değişmesi olayı. Bu olay sonucu teşekkül eden maden yataklarına da “metazomatik” maden yatakları denir.
METHAL,
Bir yapının veya bir maden ocağının giriş yeri (ağzı).
METRİK İNCE VİDA,
İnce makine tesviyeciliği ve optik işler için kullanılan ince adımlı vida. Mesela M 94x4 şeklinde, M metrik ince vida olduğunu, 94 vida çapını (mm) ve 4 de vida adımını (hatve) ifade eder.
METRİK VİDA,
Diş kesiti eşkenar üçgen olan ve boyutları mm ile ifade edilen uluslararası bir vida sistemi. Vida çapı 1; 1,2; 1;7 ila 40 mm şeklinde belirlenerek isimlendirilir.
METSPAR,
—> Fluorit .
MEYİL,
Yatım, eğim.
MEYİL AÇISI,
—> Yatım açısı.
MICIR,
Tane boyutları 2-2,5 mm arasında değişen yapı ve yol inşaatında kullanılan kayaç parçaları.
MİDİZ,
Mermer işletmeciliğinde kullanılan, iki ağzı keskin ve dişli çekiç.
MİDİZLİ,
Mermer işletmeciliğinde taşların imalâttaki yerinde görünen yüzlerinin midizle işlenmiş hali.
MİHENK TAŞI,
1) Genellikle içine kömür tozu girmiş kara renkli jasp. 2) Denek taşı. Kuyumcular, sarı renkli madenleri mihenk taşına sürtüp, bunların bıraktıkları toza asit etki ettirerek o madenlerin altın olup olmadıklarını tesbit, altının ise ayarını tayin ederler. —> Jasp.
MİKA ,
Çok kolay dilimlenen yapraksı bir silikat grubuna verilen ad. En yaygın olan mineralleri muskovit (Beyazmika) ve biyotit (Karamika)’dır.
Mika kristalli kayaçların çoğunda bulunur ve granitin üç temel mineralinden birini teşkil eder. Ayrıca granitlerin parçalanmasından meydana gelen kumtaşları, kumlar ve mikasiştler içinde de bulunur. En önemli özelliği yalıtkan olmasıdır. Mika (500°C)in üstünde bile sıcaklıktan etkilenmez yani yapısını değiştirmez.
A.B.D’de mika, levhaların büyüklüğü ve kalınlığına göre ; blok mika, (Kalınlığı 0,007 veya 0,1778 mm’den daha az olmayan) ince mika, film-mika (Kalınlığı 0,0012-0,004’ine veya 0,03048-0,1016mm arasında) ve splittingsmika gibi ayırımlar yapılmakla beraber “levha mika” ve “toz mika” olarak iki değişik ürün tipi daha yaygındır. Levha mika pahalı ve bulunuşu enderdir, toz mika ise “hurda mika” veya “scrap” adı altında daha bol ve ucuzdur. Mikanın kullanımı; yalıtkanlığı, saydamlığı ve ince levhalara ayrılabilmesi gibi niteliklerine bağlı olarak elektronik sanayiinde, plastik-boya ve kağıt sanayiilerinde, yapı malzemeleri üretiminde, sondajcılıkta, lastik ve duvar kağıdı imalinde görülür —> Muskovit.
MİKROMETRELİ NİVO,
İnce nivelman işlerinde kullanılan yüksek duyarlı nivo. Objektif önüne paralel bir cam konulmuştur. Mikrometre vidasına bağlı olarak öne doğru belli bir açıya kadar eğilir. Camın bir bölümlük döndürülmesine eşit kısmı 100 okuma bölümüne ayrılmıştır. —> Şekil.
MİKROLİTİK TEKSTÜR,
1) Kristalleri gayet ufak ve ince veya genellikle aynı doğrultuda uzayan uzunca iğneler halinde olan kayaçların dokusu. Mikrolit dokusuna en çok trakitlerde rastlandığından buna bazan trakit dokusu da denir. 2) Mikrolitik doku.
MİKRONİZE KÜKÜRT,
Islanabilme ve suspansiyon halinde kalma özellikleri olan toz kükürdün, daha ince öğütülerek tane büyüklüklerinin 1-6 mikrona indirgenmesi suretiyle elde edilen (içinde % 80-90 kadar kükürt bulunan) bir zirai kükürt cinsi. —> Püskürtme kükürt.
MİKRO SERTLİK,
Kömürlerin kömürleşme derecelerini belirlemek için bir iz bırakıcının belirli bir yük altında kömür üzerinde meydana getirdiği, izin alanından yararlanılarak hesaplanan ölçü.
MİKRO ZAMAN ŞALTERİ,
Gecikmeli kapsül kullanılmadan ateşleme devrelerinde gecikmeyi sağlamak için normal kapsüllerle teşkil edilen ateşleme devresi ile ateşleme makinesi devresi arasına bağlanan özel imal edilmiş şalter. Bunlar uzun zamanlı ateşleme makineleri (manyeto) ile kullanılır.
MİKSER,
Karıştırma cihazı.
MİKS-MAKTA ÇALIŞMASI,
Dekapaj panosunda peşpeşe teşekkül ettirilen kademelerin tümünde birden çalışılarak panodaki kömüre ulaşma ve kömürün tamamını bu şekilde açma şekli.
MİKST,
Kömür zenginleştirmede artık veya kömür olarak ayrılamayan düşük değerli (—> Ara ürün) kömür. Mikstte kömür ve şist birbirine yapışık durumda olup, selektif kırmaya tabi tutularak yeniden temizleme devresine verilebilir. Bunlar bareli kömür veya kesme kömür diye de isimlendirilir.
MİKYAS,
1) Bir harita ya da resimde görülen uzunluklarla bunların gösterdiği gerçek uzunluklar arasındaki oran. 2) Ölçek, ölçü.
MİL,
1) İngiltere ve A.B.D’de kullanılan, 1.609,3 m’ye tekabül eden bir uzunluk ölçüsü. İngiliz deniz mili 1.855m’dir. 2) Daire kesitli ve boyu çapına nazaran daha uzun olan makine elemanı. Miller, genel olarak çevresel kuvvetler yani momentler taşır ve burulmaya çalışır. Taşıdıkları yükler nedeniyle eğilmeye de çalışabilir, dik veya yatay yerleştirilebilir, eksenel veya radyal yataklar üzerinde döner. Mil, dönmez olarak yerleştirilirse dingil (veya aks) ismini alır. Vagonlarda, arabalarda dingilin etrafında tekerlekler döner. Dingiller yalnız eğilmeye çalışır.
Milin yatak içinde kalan parçasına muylu denir. Ağırlığın az olması gereken yerlerde millerin içi delinerek boşaltılır. İçerisine çapının yarısına eşit çapta delik açılarak boşaltılmış mil % 25 hafifler ve mukavemet bakımından ancak % 6 zayıflar. —> Lehm. 3) Mermer işletmeciliğinde kullanılan, yassı veya sivri uçlu 2-3m boyunda çelik, delme aleti.
MİLİSANİYELİ KAPSÜL,
1) Kademeler arasında gecikme süresi çok kısa (25-39 milisaniye) olan ateşleyici. Bu kapsülün yapısı —> Saniyeli kapsül gibidir. —> Kapsül. 2) Kısa gecikmeli kapsül.
MİLONİT (MYLONİT),
İstikametli basıncın ani olarak gelmesi ve ısının az olması nedeniyle kayaçlardaki kristallerin kırılıp ufalanması sonucu meydana gelen yeni kayaç.
MİMARİ GÖNYE,
Düz veya hafif meyilli arazide dik çizmek için aralarında 45½’lik bir açı bulunan iki ayna, ikizkenar üçgen şeklinde olup, hipotenüs yüzü ayna şeklinde hazırlanmış bir veya iki prizma; veya beş kenarlı tek veya çift prizma şeklinde düzenlenmiş elde tutulabilen ve sapında şakül asma yeri bulunan basit yapılı ölçü aleti. Bu aletlerde gözleme hatası 3 dakika (açı) civarında olabilir.
MİNE,
1) Madeni eşya üzerine vurulan renkli cam tabakası.—> Mine işi. 2) Diş’in taç kısmını kaplayan çok sert doku 3) Zoolojide, kavkılarının iç yüzünü kaplayan saydam madde. 4) Bazı saatların kadranına yapılan özel bezeme.
MİNE İŞİ,
Emaye işi. Metal yüzeyler üzerine, yüksek ısı uygulanarak cam benzeri bir sır katmanının (mine) kaynaştırıldığı bezeme tekniği. Parlak renkli, cilâlı, sert ve dayanıklı bir yüzey .
Mine, toz cam ve maden oksidi karışımından yapılır. Cam tozuna istenen metal oksidi karıştırıldıktan sonra bu karışım bir potada eritilir. Sonra bu eriyik 10-12 cm boyutlarında parçalar halinde dökülür. Bu parçalar soğuduktan sonra dövülerek yeniden toz haline getirilir Bezenmek üzere hazırlanan metal yüzeye bu mine tozundan sürülür ve üzerine mine sürülmüş parça fırınlanır. Mine işi için en uygun alaşım ve metaller pirinç, tunç, saf bakır, gümüş ve altındır.
MİNERAL,
Muayyen bir kimyasal formülle ifade edilebilen, kendine mahsus fiziki özellikler gösteren, yerkabuğunun tabii unsurlarından biri olan ve organik menşeli olmayan madde. Mineraller genellikle kristal yapısında yani kendisini teşkil eden atomlar ve iyonlar, mineraloji ilminin kanunlarına uygun belirli kafes yapısı nizamında dizilmişlerdir.
MİNERÂL CİLASI,
1) Minerâlin yüzey özelliği, kırılma indisi, ışık emme durumuna bağlı görünümünün metal cila, yağ cila, sedef cila ve ipek cila şeklinde ifadesi. 2) Minerâlin parlaklığı.
MİNERALLERİN ÇİZGİSi,
Sırlanmamış bir porselen plakası veya kırılmış bir porselen parçasının yanında açığa çıkan sırsız kısmını renkli bir mineral parçası ile çizmek suretiyle ortaya çıkan ve mineralin tozundan oluşan renkli çizgi.
Böyle bir çizgi renkli minerallerin tayini için büyük önem taşır. Minerallerin çizgileri çoğunlukla mineral renklerine göre daha açık renkte (örnek kırmızı renkli realgarın çizgisi portakal renkli, yeşil renkli malahitin çizgisi daha açık renkte) olur. Bazı minerallerde çizgi rengi böyle olmayıp mineral renginden büsbütün başkadır. (Örnek: sarı renkli piritin ve kül renkli galenitin çizgileri siyahtır.) Birbirine benzeyen iki mineral çizgileriyle de (Örnek: siyah renkli olan magnetit çizgisinin siyah renkli olmasıyla, magnetit gibi siyah renkte fakat kahverengi çizgisi olan kromit) birbirlerinden ayrılabilir.
Bazı minerallerin renk ve çizgi renkleri şöyledir:
Mineral Rengi Çizgi
Rengi
Galenit Kül rengi (gri) Siyah
Magnetit Siyah Siyah
Kromit Siyah Kahverengi
Pirit Sarı Siyah
Kalkopirit Sarı Yeşilimsi siyah
Hematit
(Spekülarit) Siyahımsı Kırmızı
Çinko blend Kahverengi Sarımsı
Realgar Kırmızı Portakal rengi
Orpiment Sarı Sarı
—> Mineral renkleri, Minerallerin parlaklığı.
MİNERALLERİN CİLASI,
—> Minerallerin parlaklığı.
MİNERALLERİN DİLİNİMİ,
Minerallerin bileşimlerinde bulunan moleküllerin meydana getirdikleri yapıya göre kristal yüzeyleri boyunca veya kristal yüzeylerine paralel olarak yarılma özellikleri.
MİNERALLERİN ELEKTRİKSEL ÖZEL-LİKLERİ,
Minerallerin elektrik geçirme veya geçirmeme durumu. Elektriksel özellikleri bakımından mineraller “ elektrik geçiren “ ve “ elektrik geçirmeyen “ olarak başlıca iki gruba ayrılır. Minerallerin çoğu elektriği geçirmez, metaller ise elektriği iyi geçirir. Sülfidler az geçirir. Bazı mineraller sürtünme ile elektriklendirilebilir; (kehribar ve kükürt, negatif; kuars, cam vb. mineraller pozitif) elektrikli olur. Bazı kristaller ısı derecesinin değiştirilmesi ile elektriklenirler ve belli bir yönde, elektrik ekseninin iki ucunda pozitif ve negatif olmak üzere zıt elektrikle yüklenir. Elektrik ekseni kristalin polar eksenine uyar; kristalin böyle elektrik özelliklerine “piro elektrik “ özelliği denir. Elektriklenen kristal ısı derecesinin sabit duruma gelmesi ile elektriğini kaybeder. Turmalin kristali bu piroelektrik olayına en güzel örnektir. Bu mineral ısıtılarak üzerine kükürt ve mennige Pb3O4 tozu serpilirse, negatif elektrikli kükürdün pozitif kutupta ve pozitif elektrikli olan mennigenin de negatif kutupta toplanması ile turmalin kutupları tayin edilebilir; elektrik ekseni ise kristal ekseninin aynıdır.
MİNERALERİN ISI ÖZELLİKLERİ,
Minerallerin ısı geçirme veya geçirmeme durumu. Isı geçirme bakımından mineraller “ ısı geçiren “ (diaterman) ve “ısı geçirmeyen “ (adiaterman) olarak ikiye ayrılır; Çoğunlukla bunlar optikçe saydam ve saydam olmayan minerallere uyarlar. Fakat bazı saydam mineraller biraz adiaterman (kalsit jips vb.) yahut büsbütün adiaterman (buz) olduğu gibi, bazı saydam olmayan mineraller de (siyah mika vb.) diaterman dır. Minerallerin ısı geçirmeleri de mineralin cinsine göre çeşitlidir. Bu özellikleri ile bazı mineraller belirlenebilir.
Bir mineralin ısısı hamlaç alevi ile yükseltilerek ergimesi sağlanabilir. Bunun için küçük ve ince mineral parçaları kullanılır. Örnekleri ile birlikte, yedi ergime noktası ölçüsü şöyledir.
1. Stibin : Alkol lambası veya mum
alevinde ergir 590°C
2. Kalkopirit : Hamlaçta kolaylıkla ergir 900°C
3. Almandit : Hamlaçta daha güç ergir 1180°C
4. Aktinolit : İnce parçalar hamlaçta
kolaylıkla ergir 1350°C
5.Ortoklas : İnce parçalar güç ergir 1460°C 6. Enstatit : Sadece ince parçalar hamlaçta
ergitilebilir 1570°C
7. Kuars : Hamlaçta ergimez
1570°C’dan fazla
MİNERALLERİN KIRILMA YÜZEYİ,
İyi dilinim göstermeyen minerallerin darbe tesiri ile mineralin parçalanması sonucu meydana gelen kırık yüzeylerinin şekli. Minerallerde kırılma yüzeyi dilinim yönünde veya başka bir yönde kırılma şeklinde olabilir. Yeni meydana gelmiş kırıklar, mineralin gerçek rengini gösterir. Bu olaya kırılma ve ortaya çıkan yüzeye de kırılma yüzeyi denir. Bu kırılma yüzeylerinin özellikleri minerallere göre farklı olur ve mineralin tanınmasında kullanılır. Kırılma yüzeyi midye kabuğu (konkoidal) şekilli (çakmaktaşı antrasit, obsidiyen), düz (opal), yassı (pandermit), yassı olamayan (simitsonit), çengelli (gümüş) ,girintili çıkıntılı (kuars), toprağımsı (kaolin, kil) olur. —> Refraksiyon.
MİNERALLERİN MIKNATISIYET ÖZELLİKLERİ,
Minerallerin mıknatıs kutupları tarafından çekilme veya itilme durumu. Mineraller mıknatısıyet özellikleri bakımından ikiye ayrılır; mıknatis kutupları ile çekilen minerallere“ paramagnetli, para mıknatıslı” (demirli mineraller) ve itilen mineraller ise “ diamagnetli, diamıknatıslı” (gümüş, bizmut, kalsit) mineraller denir. Demirli minerallerin mıknatıs ile çekilme özellikleri dolayısı ile demirli mineraller (örnek augit, hornblend, olivin, magnetit vb.) demirsiz (örnek feldspat, lösit vb.) minerallerden ayrılabilir.
Bir demir cevheri olan manyetit, tabii bir mıknatısdır. Aluminyum, nikel ve kobalt alaşımı da mıknatıslıdır, manyetit ve pirotit parçalarını çeker. Bazı manganez, nikel ve demir-titanyum cevherleri hamlaçta ısıtıldıklarında mıknatıslanır.
MİNERALLERİN OPTİK ÖZELLİĞİ,
İnce mineral parçaları veya tozları arasından geçen X ışınlarının moleküllerinin yapısına göre bir şekil meydana getirmesi. 2) İnce mineral kesitlerinin, adi ve polarize ışıklı mikroskop altında ışığın minerallerin içinden geçerken kırılması sonucu şekiller meydana gelmesi. Bu özellikler minerallerin optik özelliğini teşkil eder ve tanınmalarına yardımcı olur.
MİNERALLERİN PARLAKLIĞI (CİLASI) ,
Mineralin yüzey özelliğine kırılma karinelerine (-belirtilerine, - indislerine), ışığı massetme özelliklerine tabî olan ve özellikle, yansıyan ışıkta göze çarpan görünümü. Bu bazı literatürde minerallerin cilası olarak da tanımlanır. Cilalı görünüm, en çok cilalı, çok cilalı, cilalı, az cilalı, en az cilalı olarak derecelendirilir. Cilalı olmayan minerallere “ Donuk Mineral “ denir. Tebeşir kaolen gibi mineraller donuk mineral, galenit ve pirit gibi minerallerde “ parıltılı (parlak) mineraller diye iki gruba ayrılır.
Minerallerin parlaklıkları, parıltısı veya cilaları bilinen cisimlerin görünümleri ile karşılaştırı-larak belirlenir ve —> a) Metalcila, —> b) Elmascila, —> c) Camcila,—> d) Yağcila, —> e) Sedefcila, —> f) İpekcila olarak isimlendirilir. Eger minerallerin parlaklıkları pek bariz değilse bu kelimelerin başına “ yarı” kelimesi getirilir. Diğer parlıklık terimleri ise topraksı, ipek gibi, yağlı, inci, sakızımsı gibi kelimeler ile ifade edilir. Minerallerin parlaklıkları en çok-, çok-, orta-, az-, enaz parlak derecelere ayrılarak da gösterilebilir.
MİNERALLERİN RENKLERİ,
Minerallerin görünüşünde tesiri olan renk, çizgi rengi ve parlaklık (cila) özelliklerinden ilki. Renk bir çok metalik cevherlerin tanınmasında emin olunabilinecek bir ipucudur. Fakat kuars, korendon, kalsit, flüorit, agat, grenat, turmalin ve diğer bazı minerallerin içindeki katışıklar sebebiyle renkleri çok değişik olabilir. Bu yüzden renkleri ile mineralleri tanımada çok dikkatli davranmak ve yeni kırılmış yüzeylere bakmak gerekir. Bazı metalik cevherlerin yüzeyindeki donuklaşmış tabakaya dikkat etmeli, bu husus esas renkten farklı olmakla beraber, yine mineralleri tanımada yararlı olabilir.—> Renksiz mineraller, Renkli mineraller, Mineral çizgisi, Çizgi rengi.
MİNERALLERİN SERTLİĞİ,
—> Sertlik.
MİNERALİZATÖR,
Madenlerin bileşimlerine girerek onları mineral veya cevher haline sokan ve bu madenlerin yeryüzünün yakın yerlerine kadar çıkmalarına vasıta olan elementler. Mineralizatörlerden oksijen, klor ve fluor gibi elementler doğada katı halde bulunmazlar. Madenlerde oksijensiz bileşikler teşkil eden kükürt, selenyum, tellür, arsenik ve antimuan gibi mineralizatörler birinci grup mineralizatör-leri; molibden, vanadyum, krom, tungsten ve manganez gibi asit haline geçebilen madenlerin cevherleri ise ikinci grup mineralizatörleri teşkil ederler.
MİNERALİZE ZON,
Bir veya daha fazla sayıda faydalı mineral konsantrasyonu gösteren jeolojik formasyon.
MİNERALOJİ,
—> Jeoloji.
MİRA,
Topoğrafik ölçümlerde kullanılan, kuru çam veya dişbudak ağacından imal edilen 3-5 m. uzunluğunda ağaç lata. Bu lata üzerinde cm bölümleri bulunur ve mira ucundan mesafeleri rakamlarla belirlenir; mira bölümlerinin okunmasını kolaylaştırmak için mira bölümleri kırmızı-beyaz ve siyah-beyaz boyanır.
MİSKET,
—> Tirfil.
MİSPİKEL,
—> Arsenik.
MİTSUBİSHİ YÖNTEMİ,
Bakır izabesi için geliştirilen; ergitme, cüruf temizleme ve konvertisaj olmak üzere, birbirlerine yolluklarla bağlanan üç ayrı fırından oluşan, pirometalurjik prensiplere dayanan ve sürekli bakır üretiminde kullanılan yöntem. Bu yöntemde mat ve cüruf yer çekimi ile fırınlar arasında akar. Mitsubishi ergitme fırını dairesel kesitlidir. Cüruf temizleme fırını, bir sıraya dizilmiş üç grafit “ prebaked” elektrodlu ve oval şekilli 1200 KVA’lık bir elektrikli “settling” (dinlendirme-oturma) fırınıdır. Mitsubishi konverterinin çapı, ergitme fırınından daha küçük olup ergitme fırınına benzer. Ergitme veya izabe fırınının işlevi, konsantre ve flaksları (erimeyi kolaylaştırıcı katkılar) ve bu arada konvertisaj (tavlama) fırınından geri dönen cürufu izabe etmektir. Konsantre ve flaks devamlı olarak basınçlı hava ile birlikte fırına gönderilir. İzabe (ergitme) fırınından çıkan mat ve cüruf; cüruf temizleme fırınına gider. Cüruf temizleme fırınında mat ve cüruf ayrılır ve gerekli olduğu zaman pirit ve / veya kok ilavesiyle cüruf temizlenir. Buradan çıkan mat konvertisaj (tavlama) fırınına gider, burada mat işlenerek blister bakır haline gelir ve cüruf ise konveyörler veya hava taşıyıcıları yoluyla ergitme fırınına geri döner. Bu yöntemde mat tenörünün % 65 Cu, mattan ayrılan cürufun bünyesindeki bakırın ise % 0,5-0,6 olduğu ilgili literatürde belirtilmektedir.
MOBİL ÖRTÜ KAZI KÖPRÜSÜ,
Büyük açık işletmelerde örtükazı tarafından toprak döküm sahası tarafına bantlarla örtü kazı malzemesinin naklinde kullanılan geniş açıklıklı, hareketli raylı veya paletli köprü. —> Şekil.
MODEM,
Telefon hatları üzerinden bilgisayar-lar arası veri iletişimi sağlayabilmek için geliştirilmiş cihaz.
MODÜL,
Boksit cevherlerinde Al2O3/SiO2 oranını ifade eden kavram. Bu oranın Beyer metodu ile alüminyum elde edilen tesislerde en az 7 olması istenir. Modülün 7’den büyük olması alüminyum üretimini daha ekonomik yapar.
MOEBİUS METODU,
Gümüşün elektrolitik rafinasyonu ile elde edilmesinde; gümüş nitrat çözeltisinin elektrolit olarak kullanıldığı yöntem. Bu yöntemde pH sürekli olarak 1-2’de tutulur ve bunun için HNO3 ile aktive edilir. Katotlar paslanmaz çeliktir. Hücreler seri bağlıdır ve hücre voltajı 2-3 volttur. Ekstrakte edilen ürünler 999’luk kristal gümüş ve altın anot çamurudur. Kristal gümüş, sıcak ve demineralize edilmiş su ile yıkanır, sonra bir potalı fırında ergitilip 999’luk külçe veya granül şekline çevrilir.
MOHS SERTLİK SKALASI,
Belirli minerallerin sertliklerini ölçü olarak alan, mineral sertliğini pratik saptama usulü. Buna göre Talk (1), Jips (1,5-2), Halit (Kayatuzu-2), Kalsit (3), Fluorit (4), Apatit (5), Ortoklas (6), Kuars (7), Topas (8), Korandon (9) ve Elmas (10) değerlerinde sertliği temsil ederler. Bu sayılar sertlik için bir ipucu niteliğinde olup, sayı aralıklarındaki sertlik farkları birbirlerine eşit değildir. Mesela elmas ile korendon arasındaki sertlik farkı korendon ile topas arasındaki sertlik farkının binlerce mislidi.
MOL BAĞI,
Ağaç, direk, domuzdamı vb. üzerine oturtulan, ahşap ve çelik elemanlardan oluşan eklemli bir bağ türü. Bu bağlarla yapılan tahkimata mol tahkimat denir. —> Mafsallı tahkimat.
MOLET,
1) Asansörlerde şövalman tepesinde bulunan ve üzerinde cer halatının geçtiği (oluklu kasnak) makara. 2) Cer makarası.
MOLET KORUYUCU,
İhraç kuyularında kafes veya skipin gereğinden fazla yükselmesi halinde molete çarpmasını önleyen düzen.
MOLİBDEN,
Simgesi Mo olan, krom grubundan, kırılgan, gümüş beyazlığında, tabiatta oldukça nadir bulunan metalik element. Özgül ağırlığı 10, 2 gr/cm3, ergime sıcaklığı 2622½C’dir. Genellikle MoS2 (Molibdenglanz) ve PbMoO4 (Vulfenit) şeklinde zuhur eder. Çeliğin asitleştirilmesinde Ni, W yerine veya onlarla birlikte alaşım unsuru olarak bünyeye girer. Ayrıca elektronikte, kimya ve tekstil sanayiinde önemli kullanma yerleri vardır. Ti ile birlikte karbürleri çok sert bir madde olan titaniti meydana getirir.
MOLİBDEN ÇELİĞİ,
Vanadyum çeliğinin özelliklerini taşıyan ve vanadyum çeliği yerine kullanılan alaşım.
MOLOZ,
1) Dağ yamaçlarını örten köşeli kayaç yığınları. 2) İnşaat artığı.
MOLOZ KAYMASI,
Çimentolanmamış gevşek kayaç döküntülerinin ve toprakların, çok ıslanmış kil gibi kaygan bir düzlem üzerinden aşağıya doğru kayması veya yuvarlanması.
MOLOZ TAŞLAR,
Mermer işletmeciliğinde ocaktan çıkarılan ve bir işçinin kaldırıp işleyebileceği ebatta kırılan (en çok 100 kg), inşaata elverişli tabiî taşlar.
MONEL ALAŞIMI,
Bakır, nikel ve demirden oluşan bir bakır alaşımı.
MONİTOR,
1) Maden ocaklarında bir kundak üzerine yerleştirilerek çalıştırılan ve yumuşak toprakların kazılması, sürüklenmesi ve agregalarından ayıklanması için kullanılan basınçlı su fışkırtıcısı. İçinde altın bulunan kumların işlenmesinde monitor kullanılır. 2) Bir imalatın kalitesini kontrol etmeye yarayan alet. 3) Bilgi işlem makinelerinde, aralarında hiç bir bağlantı bulunmayan birçok programın gerçekleştirilmesini denetlemek imkanı veren kontrol programı.
MONOHİDRAT YÖNTEMİ,
Trona cevhe-rinden doğal —> Soda külü üretim yöntemle-rinden biri. Bu yöntemde trona cevheri 163-240° C sıcaklıkta döner fırında kalsine edilir ve —> Ağır soda külü ile yan ürün olarak CO2 ve su elde edilir. Kimyasal olarak: 2 Na2 CO3. Na HCO3. 2H2O —> 3 Na2 CO3+5H2O+CO2. Kalsine edilen malzeme su verilerek çözün-dürülür. Çözünmeyen kısımlar (empüriteler) çöktürülerek veya filtre edilerek çözeltiden ayrıştırılır. Elde edilen çözeltinin bir kısmı buharlaştırılarak sodyum karbonat monohidrat (Na2 CO3 H2O) kristalleri çökeltilir. Sodyum klorür ve sodyum sülfat gibi çözünen diğer empüriteler ise çözeltide kalır. Kristaller sıvı santrifüj işlemi ile empüritelerden ayrılır. Daha sonra sodyum monohidrat kristalleri 150°C’de dehidratasyona tabi tutulur, soğutulur ve satışa hazır hale getirilir. —> Solvay yöntemi, Seskikarbonat yöntemi.
MONOKLİNAL KIVRIM,
—> Kıvrım, Fleksür.
MONOLİTİK REFRAKTER MALZEME,
Değişik refrakter agregaların (ateş tuğlası, şamot, kalsine boksit, eritilmiş alümina, sinter magnezit, krom-magnezit vb.) uygun tane boyutuna kırılıp, uygun bağlayıcılarla karıştırılması sonucu elde edilen ürün.
MONORAY,
Çalışma zamanının korunması ve ergonomik sebeplerden dolayı, çalışanların yeraltında mekanik usülle naklinde kullanılan, ayrıca malzeme nakli yapılabilen ve galerilerde muayyen bir yüksekliğe monte edilmiş raylara asılan düzenlerin hareketi ile sağlanan nakliye sistemi.
MONTAJ,
1) Bir tesisi veya bir makineyi işler hale getirmek için bu tesisi veya makineyi teşkil eden ünitelerin veya parçaların uygun şekilde bir araya getirilmesi işlemi. 2) Sondaj makinesinin lokasyona yerleştirilip delmeye başlayabilecek hale getirilmesi işlemi. 3) Kurma.
MONTE ETMEK,
Bir makinenin parçalarını yerli yerine takmak.
MONTMORİLLONİT,
—> Bentonit.
MONTÖR,
1) Montaj yapan kimse, kurgucu. 2) Montajcı.
MORMAS ZIMPARA ,
—> Zımpara.
MOR NECEF,
—> Kuars.
MOREN,
1) Buzullarla taşınarak buzulun erimesi sonucu bir yerde çökelmiş çakıllar. 2) Buzultaşı. Buzul içinde bulundukları yer ve seviyelere göre dip-, kenar-, yüzey morenleri vb. şekilde de isimlendirilirler. Üzerlerinde, buzul hareketinden oluşan çizikler bulunur. Buzullarla taşınmış tek bloklara “Avare blok” denir.
MORSET,
Genellikle elmaslı sondajlarda güç kaynağından gelen dönme hareketini tije ileten aynı zamanda matkap üzerine baskı uygulayan düzen.
MOSTRA,
1) Yeryüzünde bir madenin açığa çıkmış ve çıplak göz ile görülen kısmı, yani maden yatağının yüzeyi ile yeryüzünün ara kesiti. 2) Aflörman.
MOTORCU,
Ocakta lokomotif sürücüsü.
MOTORİN,
—> Dizel yakıtı.
MSA-METAN DETEKTÖRÜ,
Amerikan Mine Safety Appliance Company Pittsburgh firması tarafından geliştirilen, içinde ısıtılabilen bir telin üzerinden geçirilen havanın içindeki metanın yanması sonucu tel direnç artışının ölçülmesine dayanarak havadaki metan oranını tesbite yarayan aygıt.
MUADİL OCAK AÇIKLIĞI,
1) Bir ocağın hava akımına karşı gösterdiği dirence muadil (denk, eşdeğer) olan kesit (s). 2) Orifis ekivalan. Bu kesit m2 olarak ifade edilir. Bu alanın geçen hava miktarı (Q m2 /sn) ve hava basıncı (depresyonun) (h mm su sütunu) ile ilgisi;
Q
S= 0,38 ———
šh
formülü ile ifade edilir. Bu formülden
Q2
h=0,145 ——— bulunur.
S2
Seri galerilerde h = h1+h2+h3+...+hn olduğundan,
1 1 1 1
h = 0,145Q2 (––– + ––– + ––– +...+–––)
S21 S22 S23 S2n
formülü ile ifade edilir. —> Seri galerilerde muadil ocak açıklığını hesaplamak için geliştirilen aşağıdaki grafik, Seri havalandırma.
MUCARTA,
Mermer işletmeciliğinde kullanı-lan, iki ağzı yassı ve dişli çekiç.
MUCARTALI,
Mermer İşletmeciliğinde taşların imalâttaki yerinde görünen yüzlerinin mucarta ile işlenmiş hali.
MUHAFAZA BORUSU,
1) Elmaslı sondajlar-da kuyunun yıkılmasını önlemek, derin petrol ve su sondajlarında su veya petrol kuyusunun uzun süre açık kalmasını sağlamak, petrol ve su üretimini emniyetle gerçekleştirmek için sondaj kuyularına yerleştirilen standart çelik borular. 2) Keysing.
MUHTEMEL REZERV,
İki boyutu ile belirlenmiş olan ve devamlılığı konusunda görünür rezerve nazaran daha büyük risk taşıyan maden kütlesini belirleyen bir kavram olup, prospeksiyon çalışmaları, jeolojik ve jeofizik etüdleri tamamlanan, madenin muhtemel bulunduğunu gösteren jeolojik etkenler bilinmekle birlikte kuyu, yarma, galeri gibi madencilik faaliyetlerinin veya sondajların çok geniş aralıklarla yapılmış olması nedeniyle sınırları ve devamlılığı görünür rezervde olduğu kadar, kesinlikle tarif edilemeyen ve dolayısiyle işletme hesaplarına ve planlama çalışmalarına esas teşkil edilebilecek belirliliğe erişmesi için ilave arama çalışmalarını gerektiren rezerv sınıfı.
Pratikte muhtemel rezervin hata sınırı genellikle ± 20-40 olarak kabul edilir.
MURASSA,
1) Kıymetli taşlarla süslü; murassa taç, murassa kılıç gibi. 2) Yarı kıymetli taştan yapılmış tesbih.
MURÇ,
1) Mermer ocaklarında kullanılan, genellikle akis çivilerinin yuvalarını açmak için kullanılan, 30 cm boyunda, 2 cm çapında ucu sivri çelik çivi. 2) Mermer işletmeciliğinde 1-2 cm çapında 20-30 cm boyunda sivri uçlu çelik taş işleme aleti.
MURÇLAMA,
Mermer işletmeciliğinde taşların murçla işlenmesi.
MURÇLU,
Mermer İşletmeciliğinde taşların imalâttaki yerinde görünen yüzlerinin murçla işlenmesi hali.
MURPHY YASASI,
Bir işi yapabilecek durumda olanlar onu yaparlar, yapamayanlar onu öğretirler, öğretemeyecek dahi olanlar ise o işin yapılmasını emrederler.
MURG,
1) İçinden 1 gr/m2 basınç altında 1m3/sn hava geçen galeri, kuyu, hava borusu, vb. tesis parçasının gösterdiği direnç. 2) 1 kg/m2 depresyon ölçü biriminin binde biri.
MUTLAK AĞIRLIK GÜCÜ (MAG),
Patlayı-cı emülsiyonların bir parametresi olup, patlayıcının her bir birim ağırlığı içindeki mevcut termokimyasal enerjinin mutlak miktarıdır. Bu değer kal/g olarak ölçülür.
MUTLAK HACİM GÜCÜ (MHG),
Patlayıcı emülsiyonların güçlerini değerlendirebilmek için gerekli parametrelerden biri olup; her bir birim hacmindeki mevcut termokimyasal ısı enerjisinin mutlak miktarı. Bu değer, patlayıcının enerji randımanın en temsili göstergesidir; çünkü onun yoğunluğuna bağlıdır ve kal/cm3 olarak ifade edilir.
MUVAKKAT TAHKİMAT,
1) Galeri ve kuyu açılması sırasında daimi tahkimatı yapmaya imkan sağlamak üzere yerleştirilen geçici tahkimat şekli. 2) Üretim yerinde çalışanların iş güvenliğini sağlamak için şeytan bağı adı verilen tek çatal ve kısa sarma kullanılarak yapılan tahkimat. 3) Alına dik sarma ile çalışan ayaklarda ikinci çatal yeri açılıncaya kadar sarmanın tutulmasını sağlamak üzere vurulan çatal. —> Şekil.
MUVAZ,
Kuyu içinde, kılavuzun tesbit edildiği yatay kiriş.
MUVAZ KASASI,
Kuyu içinde gidaj raylarını (kayıtlarını) sabit bağlamak için kuyu içine yerleştirilen kirişleri, kuyu cidarına yerleştirmek için bırakılan boşluklar. Muaz kasası (boşluğu) bırakılmayan kuyularda kuyu cidarına saplama ile —> Konsol yerleştirilerek aynı iş görülür.
MUYLU,
—> Mil.
MUYLU EKSENİ,
Takeometre ve teodolitin dürbün eksenine dik olan, dürbünün dönme hareketini ve âlete bağlantısını sağlayan eksen. Âlet yüksekliği, muylu ekseninin zeminden yüksekliğidir.
MUZAYYİK HAVA,
Sıkıştırılmış (tazyikli) hava. —> Basınçlı hava.
MÜESSESE,
1) Sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup, ona bağlı işletme veya işletmeler topluluğu. 2) Teşekküllere bağlı tüzel kişiliği haiz ve faaliyetlerinde belirli ölçüde (sınırlı sorumlu) özerk olan işletme veya işletmeler grubu. 3) Bir coğrafi bölgede kurulmuş birbirleri ile bağlantılı üretim faaliyetlerinde bulunan (son ürün veya birtakım prosesler itibariyle) bir tek yönetimle yönetilen fabrika veya fabrikalar grubu.
MÜHENDİS YEMİNİ,
Ben bir mühendisim. Mesleğimle iftihar ediyorum. Mesleğime karşı yerine getirmeye kararlı olduğum sorumlulukla-rın bilincindeyim. Mühendis olarak sadece dürüst bildiğim işlerde çalışacağım. Beni bir işin başına getiren ve benden görev bekleyen kişiye ve kuruluşa karşı üstün sadakatla ve bütün gücümle çalışacağım. Gerektiği anda bilgi ve becerimi kamu yararına esirgemeden harcıyacağım. Mesleğimin yüksek şerefini kıskançlıkla muhafaza ederken, bu meslekte hizmet veren ve aynı amaca yönelik gayret sarfeden meslektaşımı koruyacağım. Ancak gerekirse mesleğe lâyık olmadığını gösteren bir kişiyi uyarmaktan çekinmeyeceğim.
Ülkemin gelişmesinde meslektaşlarımın verdiği hizmetlerin payı büyüktür. Onlar sayesinde doğanın madde ve enerji kaynakları yararlı kılınmıştır. Yine onlar sayesinde bilimsel prensiplerin ve deneyimlerin verdiği bilgi, uygulama sahaları bulmuş ve canlı birer anıt olarak dikilmiştir. Bunlar yanında ben ne kadar çalışsam azdır. Bu bakımdan bütün gayretimi mühendislik bilgilerinin yararlı kılınmasına adayacağım. Bu arada özellikle genç arkadaşlarıma karşı, mesleğimin bütün gelenek ve bilgilerini öğretmeye çalışacağım. Bitaraflık, sevgi, hürmet ve mesleğimin şerefine bağlılık duygularından asla ayrılmayacağım. Söz veriyorum.
MÜHENDİSİN SÖZÜ,
—> Mühendis yemini.
MÜHRE,
Tezhip (yaldızlama) san’atında aharlı (nişasta ve yumurta karışımından oluşan cilâ), kâğıdın üzerindeki pürüzleri gidermek için kullanılan ve zeberced veya akikten yapılan, ahşap saplı küçük el âleti.
MÜHRESENK,
1) Balgamtaşı. 2) Güzel sanatlarda bezemeleri ve yaldızları mühre-lemekte (parlatmak, düzeltmek, cilâlamak) kullanılan bir sapın ucuna takılmış akik türünden bir taş.
MÜMKÜN İŞ ORANI,
Ağır iş makinelerinin fiili iş saati ve vardiye esnasındaki mecburi duruş saatleri toplamının; çalışılması mümkün iş saatine bölünmesiyle elde edilen oran.
MÜMKÜN REZERV,
Boyutları hiçbir şekilde belirlenmemiş olan ve varlığı ancak ümit edilen maden kütlesini ifade eden kavram olup, prospeksiyon çalışmaları, jeolojik ve jeofizik etüdleri kısmen tamamlanmış olup, genel jeolojik yapıya ve varlığı belirlenmiş olan diğer rezerv sınıflarına dayanak bulunacağı ümit edilen, fakat arama işlemlerinin yapılmamış veya yok denecek kadar yetersiz olması nedeni ile lokasyonu ve uzantıları hiçbir şekilde tarif edilemeyen, dolayısı ile işletme ve planlama çalışmalarında rezerve katılmayan rezerv sınıfı.
Mümkün rezerv, işletilebilirlik açısından yapılan ekonomik hesaplara dahil edilmez. Mümkün rezerv; belirli mümkün rezerv ve tahmini mümkün rezerv olmak üzere ikiye ayrılır.
Pratikte mümkün rezervin hata sınırı genellikle ± % 50’nin üzerinde kabul edilir.
MÜNFESİH,
Hakların hiçbir bildirime gerek kalmaksızın otomatik olarak fesh olunması.
MÜRDESENK,
Kurşun karbonat veya serüz.
MÜŞTEREK İŞLETME METODU,
Maden yatağının derinlere doğru uzanması halinde; açık işletmenin ve kapalı işletmenin müştereken yürütülmesi. Genellikle açık işletmenin ekonomik sınırlara erişmesi, aynı yatağın farklı özellikleri haiz kesimlerinin alınması zorunluğu, açık iletmenin drenaj veya taşıma problemleri, müşterek işletme metodunun uygulanmasını gerektirir.