Ziyaretçi
MAC—ARTUR—FORREST YÖNTEMİ, —> Siyanürleme işlemi.
MACHE, Viyanalı fizikçi Heinrich Mache (1876)’ye izafeten isimlendirilen radyoktivite şiddeti birimi. Özellikle termal kaynaklarda litredeki —> Radon içeriğine göre saptama yapılır.
MACUNLAMAK, Mermer işletmeciliğinde taştaki kusurların kendi tozu, boya ve hususi yapıştırıcıdan müteşekkil macunla, taşın desenine uygun şekilde, düzeltilmesi.
MADEN, 1) Yerkabuğunun kimi bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenler nedeni ile oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral bileşimi. 2) Kendine özgü bir parıltısı olan, genellikle elektriği ve ısıyı ileten, oksijenle birleşerek bazal etki veren (basit cisim) element. 3) Maden ocağı, -işletmesi.
MADEN ARAMA RUHSATNAMESİ, (AR) Maden aramak için müteşebbise verilen arama belgesi. Bu belge ile ilgili hususlar, süreler ve ruhsat alanı “Maden Kanununun” ilgili maddelerinde belirtilir.
MADEN CEVHERİ, Bileşiminde önemli ölçüde değerli madenler bulunan doğal madde. Buna maden filizi de denir.
MADEN FİLİZİ, —> Maden cevheri.
MADEN HUKUKU, Yeraltı doğal kaynaklarına ilişkin mülkiyet ve işletme haklarını düzenleyen hukuk dalı. Diğer bir ifade ile maden hukuku; madenlerle ilgili mevzuatın tahlil ve tenkidini yapan, madenlerle alakâlı münasebetleri tanzim eden mer’i hukuk kaidelerinin ideal şeklini arayan ve madenlere ait hukuk kaidelerini memleket ekonomisinde en müsmir ve faydalı duruma getirmek için gereken şekle, sokmaya çalışan bir hukuk branşı.
Çeşitli hukuk sistemlerinde madenlerin mülkiyetine ilişkin farklı ilkeler benimsenmiştir. Dünyanın büyük bir kısmındaki ülkelerde toprak altında bulunan madenlerin devlete ait olduğu kabul edilmiş olduğu halde Amerika Birleşik Devletlerinde maden, mülkiyete dahildir. Ayrılmadığı müddetçe maden mülkiyet hakkı satıh hakları ile birlikte intikal eder.
Türkiyede 1961 ve 1983 Anayasalarında doğal servet ve kaynaklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, ancak arama ve işletme hakkının devlet tarafından belli süreler için gerçek ve tüzel kişilere devir edilebileceği hükmü yer almıştır.
MADENCİ, 1) Kartiyenin (kısım) veya daha aşağı kademedeki nezaret sahasının teknik ve idari bakımdan tam sorumluluğunu taşıyan iş nezaretçisi. 2) Maden ocaklarında çalışan ve mesleği madencilik olan kişilerin her biri. 3) Maden işleten.
MADENCİ KAZMASI, Dövme çelikten yapılan ve ucu sertleştirilen özel biçimli kazma. (Ağırlığı en fazla 1,5 kg) —> Şekil.
MADENCİ KÜREĞİ, Kömür ve pasa yığınlarının kaldırılmasında kullanılan kısa saplı ve sap başında tutma yeri bulunan geniş yüzeyli kürek.
Maden kürekleri, tava şeklinde ve yayvan ağızlı olup, standart ölçülerdedir. Sap kısmı hariç en büyük boyutlu kürek 2,40 kg. ağırlığındadır. —> Şekil, Hap yapma.
MADENCİ BAŞ LAMBASI, Maden ocaklarında madencinin bel kayışına takılarak taşınan kilitli koruyucu muhafaza kutusuna yerleştirilmiş kursun-asitli veya nikel-kadmiyum-alkali batarya ve bu bataryaya esnek bir kablo ile irtibatlandırılmış, madenci baretine takılabilen, ışık yayan, başlığı olan, ocak lambası.Bataryaya esnek kablo ile bağlı başlıkta şarj anahtarlı, kumanda düğmeli, reflektörlü ve içinde ışık kaynağı olarak emniyet bakımından biri esas, diğeri de yardımcı olmak üzere iki veya iki rezistanslı tek ampul bulunur.
MADENCİLİK, 1) Arz kabuğunda bulunan cevher, endüstriyel hammadde, kömür ve petrol gibi ekonomik değeri olan herhangi bir maddeyi yeryüzüne çıkarıp onu paraya dönüştürme işi. Madenciliğin amacı, ekonomiye gerekli doğal hammaddeyi sağlamaktır. 2) Ekonomik önemi bulunan mineralleri rasyonel bir şekilde endüstriye sağlamak için geliştirilmiş uygulamalı bilim dalı. 3) Maden yataklarının aranması, projelendirilmesi, işletilmesi ve çıkarılan madenin zenginleştirilmesi ile ilgili işlemler. —> Ocak, Maden işletmeciliği, Plaser madenciliği, Açık işletme, Kapalı işletme, Yeraltı madenciliği.
MADENCİLİK BARUTU, —> Barut.
MADENCİLİK FONU, Madencilik faaliyetlerinde istikrarı sağlamak ve desteklemek amacı ile teşekkül ettirilmiş fon. Fonun kaynakları; 1) İrad kaydedilen teminatlar, 2) Müsadere edilen cevher ve malzemelerin satışından elde edilen gelirler, 3) İhale gelirleri, 4) Maden ithalat ve ihracatından alınacak fon kesintileri, 5) Bütçeden ayrılacak ödenek, 6) Diğer gelirlerdir.
Fonun işleyişi Muhasebe-i Umumiye Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Harcırah Kanunu hükümlerine tabi değildir. Fonun denetimi 20/10/1983 tarih ve 72 sayılı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına tabidir. Fon, Bakanlar Kurulu Kararı ile kritik madenlerin stoklanmasında, yurt içi denetleme maden alımlarında, zararına yapılacak maden ihraç bağlantılarının sübvansiyonunda kullanılabilir.
MADENCİLİK SEMBOLÜ, İki tarafı düz olan saplı bir çekiçle bir tarafı keski şekline getirilmiş diğer bir çekicin çatılmış durumundaki görünümü. Bu sembol madenin istihsal edilmesini ifade eder. Haritalarda, çalıştırılan maden yeri madencilik sembolüyle gösterilir. Tükenmiş veya terkedilmiş maden sahalarında maden ocaklarının yeri bu sembolün, saplar yukarı gelecek şekilde çizilmesi suretiyle işaretlenir.
MADENCİLİKTE NÜKLEER PATLAYICI MADDE KULLANIMI, —> Yerinde (İn-Situ) Liç.
MADENCİLİKTE ROBOT, —> Mekani-zasyon (2).
MADENCİ MARŞI, 1928 yılında Maden Y. Müh. Cemal Zühtü Aysan’ın teşvikiyle; Maden Y. Mü-hendisi ve Şair Behçet Kemal Çağlar tarafından Türkye’ye uyarlanmış, uluslararası hüviyeti haiz marş:
Selam ver, selam ver, sesin daha gür
Kara elmas siyah nur demek kömür
Kara elmas siyah nur demek kömür
Alnını sür, alnını sür
Açık, gül alnının kırışıkları
Sönük lambam yener hep ışıkları
Sönük lambam yener çıksan dışarı
Hep ışıkları, hep ışıkları
İçinde önünde, cevherle maden
Elinde toprağı altın yapar fen
Elinde toprağı altın yapar fen
Yap taç dilersen, yap taç dilersen
O taca arma, şu kazma çekiç
Onun saltanatı kimde vardır hiç
Onun feyyazlığı nerde vardır hiç
Bu nuru iç, bu nuru iç.
MADENCİ PUSULASI, Yeraltında galerilere istikamet (yön) vermede ve yeraltında pusula poligonları yaparak harita alma işlerinde kullanılan, poligon kenarı olarak çekilen ip (sicim) üzerine asılarak ölçme yapmaya yarayan asma pusula.
MADEN DAMARI, 1) Bir çatlağı ya da ağ biçiminde çatlak sistemlerini doldurmuş olan maden kütlesi. 2) Filon. 3) Tabaka halinde teşekkül etmiş kömür yatağı. Maden damarları yatırımlarına göre; az yatımlı (0-20½), normal yatımlı (20-45½), orta yatımlı (45-60½) ve (dik) kılıç (60-90½) damarlar diye sınıflandırılabilir. 4) Ana istikameti belirleyen damara ana damar denir.
MADEN DİREĞİ, Madenlerde kalite, çap ve boy bakımından ağaç tahkimat yapılmaya müsait direk.
MADEN DİREKLERİNİ KORUMA USÜL-LERİ, Maden direklerinin stoklandıkları ve kullanıldıkları yerlerde uzun zaman sonra rutubetin (mantarlanma) ve böceklerin tesiri ile çürümelerini önlemek ve dolayısı ile direk tasarruf etmek için vakum-tazyik, daldırma ve enjeksiyon sistemleri ile emprenye edilerek veya badana sistemleri ile işleme tabi tutularak korunmaları. Emprenye işleminde; (a) Suda eriyen maden tuzları, (b) Yağda eriyen krezot kullanılır. Madenlerde kullanılacak direklerin zehirsiz, kokusuz ve su ile akıp gitmeyen maddelerle emprenye edilmiş olmaıs istenir. Badana yapmak suretiyle yapılan korumada kireç kullanılır.
MADEN EMNİYET NİZAMNAMESİ, Maden ocaklarının işletilmesi ve konulan kaidelere uyulmaması halinde uygulanacak hükümleri, kazalarda ve tehlikeli hallerde sorumluların davranış şekillerini vb. işleri sırası ile gösteren ve bir kararnameyle yürürlüğe konulmuş bir tür yönetmelik.
MADEN HAKLARI, Madenlerin aranması, bulunması ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddi imkanlar.
MADEN İHBARI, Arama ve ön işletme ruhsat sahasında olmamak kaydı ile evvelce tespit edilmemiş bir maden zuhurunun ilgili daireye bildirilmesi.
MADEN İŞLETMECİLİĞİ, Faydalı mineral-lerin madencilik vasıtası ile kazanılması için yapılan; teknik ve emniyet bakımından en iyi uygulama ile ekonomik açıdan en uygun sonucun alınmasını sağlamaya yarayan faaliyetlerin bütünü. Maden işletmeciliğindeki faaliyetler aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir: (1) Arama, keşif, sondaj, (2) Kazı ve yükleme, (3) İnsan ve malzeme taşıma, (4) Ocak havalandırması, (5) Amenajman (büyük hazırlık) ve İhzarat, (6) Kuyu kazı işi, (7) İşletme metodları uygulaması, (8) Ocak tahkimatı, (9) Kömür ve taş tozları mücadelesi, (10) Su tahliyesi, (11) Aydınlatma, (12) Ocak yangınları ve tahlisiye (kurtarma), (13) Yerüstü faaliyetleri vb. işler.
MADENİ DİREK KARAKTERİSTİĞİ, Madeni direğin yük altında maruz kaldığı kısalmayı gösteren grafik. Bu eğri madeni direğe kilo Newton olarak (kN eski ifade Megapond Mp) verilen yük altında direğin üst kısmının alt kısma kayarak girişinin mm cinsinden ölçülmeleri sonucu çizilir.
MADENİ DOMUZDAMI DİREĞİ, Domuz-damlarında çift ağaç direk yerine kullanılan kolay sökümü sağlamak için iki ucunda kama şeklinde pabuç ve onu tutan bir dil (mandal) ile teçhiz edilmiş madeni direk. —> Domuzdamı.
MADENİ KENET, Mermer işletmeciliğinde taşları kenetliyen özel metal parçalar.
MADENİ TAHKİMAT, Demir, alüminyum vb. malzemeden yapılan tahkimat türü.
MADENİ YAĞ, Başlıca petrol, taşkömürü ve linyitin damıtılması ile, kömürden akaryakıt üretilmesi (sıvılaştırılması) sırasında elde edilen yağ.
MADEN KÖMÜRÜ, Basınç, ısı ve bakterilerin etkisi ile, oksijensiz ortamda, diyajeneze uğramış kök, gövde, sap ve yaprak gibi organik maddelerin kalıntısı. İçerisinde bulunan su, uçucu maddeler ve karbon miktarlarının değişmesine göre çeşitli cinsleri vardır. Bunlar turba, linyit, taşkömürü (bitümlü kömür), antrasit ve grafit diye isimlendirilir.
MADEN KÖMÜRLERİNİN ULUSLAR-ARASI KLASİFİKASYON SİSTEMİ, Külsüz ve havada (30½C ve % 96 rutubet) kurutulmuş, yukarı ısı değeri 5700 Kcal/kg’dan yüksek olan ve maden kömürü olarak kabul edilen kömürlerin; kimyasal nitelikler bakımından, ısı değeri, uçucu madde ve rutubet miktarının değişimi, petrografik bakımdan da makroskobik ve mikroskobik incelemelerde yapı elemanlarının cins ve miktarları ölçü alınmak suretiyle; uluslararası bir düzeyde sınıflandırılması. Bu sistemde maden kömürleri üç rakamlı kod numaraları ile isimlendirilir. Rakamlardan birincisi (0-7) kömürün uçucu madde ve ısı değerini, ikincisi (0-3) kömürün pişme (kabuk bağlama, kekleşme), üçüncüsü de (0-5) kömürün kok olma özelliğine göre yan gruplara ayrılmasını ifade eder. —> Tablo s. 239. Maden kömürlerinin enternasyonal ve istatiksel sınıflandırma sistemi. Taşkömürü, Kömürlerin sınıflandırılması.
MADEN MEVZUATI, Madenlerle ilgili her türlü hukuki düzenlemeleri ihtiva eden kanun, nizamname (tüzük) ve talimatnameler gibi hukuk kurallarını kapsayan yazılı metin. —> Ek 1.
MADEN OCAĞI, —> Maden. Ocak.
MADEN SİCİLİ, 1) Maden sahalarının işletme hakkının kimlere verildiği ve bunların üzerinde ne gibi hak ve kısıtlamaların bulunduğu hususların tesciline mahsus açık ve resmi kayıt. 2) Tüm madencilik faaliyetleri ile ilgili bilgilerin kaydedildiği ve detayı yönetmelikte belirtilen yer.
MADEN SUYU, Jeotermal enerji tanımı içinde yeralan, ancak bir kısmının sıcaklığı 20½C’nin altında olabilen, şifa niteliği tıbben veya denemelerle belirlenmiş olan, litrede 1 gramın üzerinde erimiş mineral madde veya bazı nadir elementler içeren sular. Sıcak ve soğuk oluşuna göre maden suyu, içme, içmece, çermik, ılıca, kaplıca, kaynarca, girme, ılısu, terme, kudret hamamı, dağ hamamı gibi terimlerle adlandırılmış sular ile, bu suların oluşturduğu çamurlar da bu tanım içinde yer alır.
MADEN TOPOGRAFI, 1) Bir maden ocağının topografik ölçme işlerinden sorumlu eleman. Bu kişi gerekli plan ve kesitleri çıkarır; yeryüzü konum haritası ile galerilerin ve üretim yerlerinin tesbit ve kontrolünü yapar. 2) Jeometr.
MADEN YATAĞI, 1) Damar veya kitle halinde teşekkül etmiş; büyüklük, miktar ve kalitesi açısından ekonomik olarak işletilebilecek faydalı kayaç veya minerâl birikimi. 2) Jizman. Maden yatakları teşekkül yerlerine göre; singenetik (yantaşla eşyaşlı) ve epigenetik, (yantaştan genç) mağma ile olan ilgilerine göre de magmatik (mağma ile ilgili), sedimenter (tortul) ve metamorfik (başkalaşmış) maden yatakları diye sınıflandırılırlar. İhtiva ettikleri faydalı maddenin türüne göre de (1) Cevher; (2) Kömür; (3) Tuz; (4) Petrol; (5) Endüstriyel minerâl (taş veya toprak) vb. yatakları diye gruplandırılırlar. —> Şekil s. 240.
1,2,3= Erken kristalizasyon (kromit, platin, nikel, titan)
4,5= Geç kristalizasyon (Molibden ve kalay mineralleri)
I, II, III= Kontak metazomatos (manyetit, hematit, pirit)
IV, V, VI, VII= Hidrometazomatos (kalay, wolfram, bakır, kurşun, çinko)
6,7= Pnömatik (wolframit, arsenkis, pirit, altın)
8,9= Katatermal (bizmut, kalkopirit)
10,11= Mezotermal (kurşun, çinko)
12,13= Epitermal (civa, antimuan)
14= Teletermal (arsen mineralleri)
A,B,C,D,E ve F = diğer oluşumlar (peğmatitler, altınlı kuars, uranyum vs.)
MADIRGA, 10 cm boyunda, 4 cm genişliğinde, kare prizma şeklinde, hafifçe eğilmiş iki ucu çekiç (Mermercilik).
MAFSALLI KAVİSLİ BAĞ, Daire parçası olarak uçları birbiri ile mafsallı bir şekilde çalışacak biçimde özel parçalar ilave edilmiş madeni bağ veya bağlantı yerinde araya direk parçası konulmak suretiyle mafsal etkisi sağlanan mol bağ.
MAFSALLI SARMA, Bir ucu diğer bir sarmaya özel tertibatı ile bağlanabilen ve tazyik altında bağlantı yeri mafsal vazifesi gören madeni sarma.
MAFSALLI TAHKİMAT, Galeri tahkimatının mafsallar vasıtasıyla birbirleriyle bağlantılı segmanlarının, kayaç basıncı altında tahkimat kesitinin değişmesine imkan verecek şekilde tertibi suretiyle oluşan tahkimat şekli. —> Mol bağ.
MAGMATİK KAYAÇLAR, Magmanın yer kabuğu içinde (derinlik kayaçları) veya yeryüzünde (volkanik kayaçlar) soğuyup katılaşması ile meydana gelen kayaçlar. Magmatik kayaçlar dokularına, ihtiva ettikleri minerallere ve menşelerine göre isimlendirilirler.
Bünyelerinde bulunan silis miktarına göre asit, bazik ve nötr diye; bünyelerinde bulunan taş yapıcı minerallere göre de dokusu büyük taneli olanlar granit, siyenit, diorit, gabro ve peridodit; dokusu küçük taneli olanlar riyolit (granit ve siyenit karşılığı), andezit (diorit karşılığı), bazalt (gabro karşılığı); dokusu camsı olanlar da sünger taşı, obsidiyan ve takilit diye isim alırlar. —> Korkayaç.
MAGMATİK MADEN YATAKLARI, Magma ile ilgili (5-10 km’lik derinliklerde) plutonik ve (0-2 km derinliklerde) subvolkanik olarak teşekkül etmiş maden yatakları. Magmatik maden yatakları ayrıca:
1) Kristalizasyon diferansiyasyon (erken kristalizasyon). 2) Likit diferansiyasyonla ayrılmalar, 3) Likitmagmatik-pnömatolik (geçiş), 4) Pegmatit-Pnömatolik, 5) Hidrotermal, 6) Ekshalasyon vb. maden yatakları olarak da sınıflandırılırlar.
MAGNETO HİDRODİNAMİK ENERJİ SANTRALLARI, —> Elektrik enerjisi üretim tesisleri.
MAGNESİATONGRANAT, —> Laltaşı.
MAGNEZYA; 1) Oldukça saf magnezyumoksit (MgO). 2) Magnezyumun esas unsur oluşturduğu çeşitli maddelerin üretilmesi prosesinde elde edilen ilk ürün (Ara ürün). 3) Tam karşılığı olmasa da, magnezyum karbonat da mağnezya olarak ifade edilmektedir.
MAGNEZYA BEYAZI, Jips veya baryumsül-fatın magnezya ile karışımından oluşan beyaz madeni boya.
MAGNEZYUM, Aluminyumdan daha hafif, yer kabuğunda en çok bulunan elemanların sekizinci olan atom numarası 12, atom ağırlığı 24,312, ergime noktası 651°C, kaynama noktası 1.107°C, yoğunluğu 20°C da 1,75gr/cm3, peryodik tablonun II a grubunda yer alan toprak alkali metaller grubundan simgesi Mg olan kimyasal element. Magnezyum çok önemli bir metal olup, alaşımları; uçaklarda, tabaka halinde metal imalatında ve dökümcülükte kullanılır.
Magnezyum, doğada aluminyum gibi serbest halde bulunmaz. Deniz suyunda mevcut (% 0,13 Mg) olduğundan tuzla ana sularından klorür ve sülfat şeklinde çıkarılır. (1.040.000 litre deniz suyundan 1 ton metal). Magnezyum klorit, istiridye kabuklarından elde edilen kireçle muameleye tabi tutulduktan sonra elektrolitik usulle de elde edilir.
Magnezit (MgCO3), Dolomit (Mg, CO3 . Ca CO3) [ MgCa (CO3)2], Karnalit (MgCl2, KCI, 6H2O), Keyzerit (MgSO4H2O), Kainit (MgSO4KCI3H2O), Spinel (MgO. Al2O3), Serpantin (3MgO.2SiO2.2H2O) mağnezyum bileşiklerindendir.
MAGNİFİN, Yüksek saflıkta magnezyum hidroksit. Kimyasal olarak manyezitin asitlenmesi prosesi ile %99’luk Mg0 elde edilip bunun magnezyum hidroksite dönüştürülmesi suretiyle üretilir. Magnifin; elastomer plastik, termoplastik imalatında kullanılır, alevi geciktirme özelliği vardır.
MAĞNİTÜD, Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin ölçüsü. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından Richter tarafından ileri sürülen bir yönteme göre, depremlerin araçsal bir ölçüsü olan (standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum amplitüd ve periyod değerleri ve araç kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplar sonucunda elde edilen) mağnitüd tanımlanmıştır. Bir depremin mağnitüdü, episantrdan 100 km. uzaklıkta, standart bir sismografla kaydedilen zemin hareketinin mikron cinsinden ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasıdır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük mağnitüd değerinin 8,9 olduğu görülmektedir. En küçük ölçülebilir mağnitüd 0,4’dür. Mağnitüdü 2,5 olan deprem mevzii olarak, 3 olursa küçük bir bölgede hissedilebilir. 4,5 şiddetindeki deprem hafif hasar meydana getirir. 7 şiddetindeki deprem dünya üzerindeki bütün deprem istasyonlarında kaydedilir ve büyük zarar verir. Mağnitüd; araçla ölçü yaparak veya gözlemsel olarak belirlenir. —> Richter ölçeği, Mercalli ölçeği, Deprem.
MAHLUT, Karışım.
MAHREÇ İŞARETİ, —> Patent.
MAKAS, 1) Bir demiryolundan diğer demiryo-luna geçişi sağlamak için yapılan özel demiryolu geçiş düzeni. 2) Profil demir veya ağaçtan imal edilmiş inşaatta kullanılan çatı ünitesi. 3) Üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten yapılan taşıt aracı yayı. 4) Birbirlerine çapraz bağlanmış iki bıçaktan oluşan kesme aracı. Demiryolu makasları sağ-, sol-, simetrik-, sol geçiş-, sağ geçiş-, ve üçyol makası diye isimlendirilir.
MAKASLAMA ZONU, Makaslama kuvvetinden kaynaklanan bir dizi çatlak yüzeyleri içeren tabaka halindeki kayaç yığını.
MAKİNE RANDIMANI, Bir makinenin birim zamanda yaptığı işin, o makinenin birim zamandaki teorik kapasitesine bölümünün yüzle çarpımından çıkan ve (%) olarak ifade edilen rakam. —> Randıman.
MAKİNE YAĞI, Makineleri yağlamakta kullanılan, ham petrolün tasfiyesi sırasında elde edilen ince, orta ve kalın diye üç gruba ayrılabilen madeni yağ.
Kalite bakımından da;
(a) Aks yağı ve silindir yağı gibi düşük kaliteli yağlar,
(b) Kademeli damıtma (destilasyon) ile ham yağlardan elde edilen; dişli kutusu-, dinamo- ve normal makine yağları,
(c) Damıtma yolu ile elde edilmiş yağların rafine edilmesi ile elde edilen yüksek kaliteli silindir-, yatak-, dinamo ve dişlikutusu yağları diye sınıflandırılır.
MAKİNİST, 1) Makinelerden anlayan ve onların arızalırın gideren usta. 2) Bir makineyi, özellikle lokomotifi vb. işleten kimse.
MAKTA, —> Kesit.
MALÜLLÜK, 1) Hastalık, sakatlık veya yaşlanma sebebiyle meydana gleen ve kısa sürede yahut sürekli olarak iyileşme olanağı bulunmayan bir arıza hali. 2) Mesleki bir faaliyet icra edebilme gücünün mevzuatla tayin olunan derecede ve muhtemelen sürekli olarak kaybedilmesi veya hastalık ödeneğinin kesildiği tarihte iş göremezliğin devam etmesi.
MALZEME BİLİMİ, —> Fiziksel metalurji.
MAMUL KODU (UPC), —> Barkod.
MAMUT TULUMBA, 1) Suya daldırılmış bir boru ile bu boruya bağlı olan basınçlı hava borusundan ibaret basit tulumba. 2) Air lift. Mamut tulumbada esas prensip borunun içine verilen basınçlı havanın hava habbeleri halinde suya karışması nedeniyle boru içindeki su-hava karışımının borunun dışındaki suya nazaran yoğunluğunun azlığı nedeniyle bir denge tesisi için boru içindeki su-hava karışımının yukarıya hareket etmesidir. Mamut tulumbada basma yüksekliği basınçlı havanın basıncı ile değil, borunun suya dalan kısmının derinliği ile ilgilidir. Uygulamada ortalama dalma derinliği basma yüksekliğinin % 30’u kadar olur.
MANEVRA, 1) Sondajlarda karot numuneyi almak veya aşınan matkabı değiştirmek amacı ile takımların kuyudan çekilip tekrar indirilmesi işlemi. 2) Demiryolu nakliyatında katarın tertibi için yapılan işlem.
MANGANLI ÇELİK, Aşınma ve darbeye mukavim sert çelik elde etmek için Mn ile alaşım yapılmış çelik. % 2,5’a kadar Mn sertlik verir, % 2,5-7 zararlıdır ve % 7’den fazla Mn ilavesi ile (% 15’e kadar çıkılabilir) mukavim çelik elde edilir. % 45’ten fazla mangan ihtiva eden alaşıma ferromangan, % 7-45 mangan ihtiva eden alaşıma da ayna demiri denir.
MANİVELA, 1) Bir ucu yassı ve destekli, diğer ucu normal, özel hazırlanmış çubuk. 2) Kaldıraç.
MANOMETRE, Basınçölçer.
MANSAP, 1) Akarsuların birbirlerine birleştiği yere veya denize doğru olan kısmı. 2) Ağız, kavşak.
MANŞON, 1) Sondajda takım dizisinin aynı nitelikli iki tijini veya muhafaza borularını birbirine bağlaşan iki ucu erkek dişli parça. 2) Genel olarak aynı çapta uçlarına erkek diş açılmış iki boruyu birbirine bağlamaya yarayan dişi diş açılmış bağlantı parçası.
MANYETİK ANALİZATÖR, 1) İnce öğütülmüş madenin, çok küçük miktardaki numuneler-le manyetik ayırmaya elverişliliğini anlamakta kullanılan laboratuvar cihazı. 2) Davys tüpü.
MANYETİK AYIRICI, 1) Manyetik ayırma işlemini yapmaya yarayan, sulu veya kuru ortamda çalışan makine. 2) —> Manyetik seperatör.
MANYETİK AYIRMA, Farklı manyetik özellikteki mineral tanelerinin kuvvetli veya zayıf bir manyetik alandan geçirilirken, ayrılmalarını ve zenginleşmelerini sağlama işlemi.
MANYETİK KAVURMA, Manyetik özelliği az olan bir minerale daha kuvvetli bir manyetik özellik verebilmek gayesiyle o minerali içeren cevheri yüksek sıcaklıklarda kavurmak.
MANYETİK METOT, Yerkabuğu içinde bulunan manyetik bir kütle, arzın manyetik alan değerlerini etkilediğinden, manyetik değerlerin normalden sapma gösterdiği yerlerde erişilebilir derinlikte mevcut olabilecek manyetik bir kütlenin diğer arama metotlarının da yardımıyla tespitine dayanan jeofizik maden arama metodu.
MANYETİK SAPMA, —> Sapma.
MANYETİK SEPERATÖR, Band konveyö-rün boşaltma yapan kısmına monte edilmiş, ya malzeme içinde bulunan manyetik minerallerin kazanılması veya istenmeyen yabancı manyetik parçaların yakalanması işlevini yapan elektromanyetik ayırıcı.
MANYETİK SEMT AÇISI, Serbest asılı pusula ibresinin kuzeyi gösteren kolunun doğrusu ile gözlem yapılan noktanın doğrultusu arasındaki açı. Diğer bir ifade ile bir doğrunun manyetik kuzey ile oluşturduğu () ile gösterilen açı. Manyetik kuzey, astronomik kuzey ile çakışabileceği gibi, bunun doğusunda ve batısında da olabilir. Manyetik kuzey doğrultusu ile astronomik kuzey doğrultusu arasındaki açıya da “Manyetik sapma“ denir. —> Azimut. Eğim ve zenit açısı.
MANYETİK TAHLİSİYE, Sondaj kuyularına düşen çelik parçalarını veya kuyuda parçalanan matkap kırıntılarını kuyudan çıkarmaya yarayan yardımcı takım.
MANYETİK TERAZİ, Laboratuarda mineral tanelerinin manyetik özelliklerini saptamada kullanılan cihaz.
MANYETO, —> Ateşleme makinesi.
MANYEZİT, Refrakter mâlzemelerin temel unsuru niteliğindeki bir cevher (MgCO3). Mağnezyumun oksijene olan yüksek afinitesi ve bundan oluşan mağnezyum oksidin (MgO —> Magnezya) 3000°C sıcaklığa kadar ergimeden katılığını muhafaza etmesi ve genleşmesinin az olması nedenleriyle refrakter mâlzeme imâline uygundur. Manyezit teorik olarak %47,7 MgO ve %52,3 CO2 içerir. Doğada iri kristalli veya kriptokristalen şekillerinde bulunur. Spatik manyezit adı altında da anılan iri kristalli manyezit içindeki eser element miktarlarına bağlı olarak renksiz, şeffaf, beyaz, sarı ve kahverengiden nadiren siyaha (bitümden dolayı) kadar çeşitli renklerde bulunabilir. Örneğin %8 civarında demir ihtiva eden Avusturya manyezitleri kahverengiden dolayı Breunnerit (Broynerit) olarak anılırlar. Çoğunlukla serpantinlerle birlikte filon, damar, stockwerk ve yumrular hâlinde bulunan kriptokristalen manyezit veya diğer adıyla jelmanyezit, iri kristalli spat manyezitlere nazaran genellikle daha saftırlar yani eser elementlerce daha fakirdirler.
MANYOMETRE, 1) Manyetik alanı ölçmeye yarayan jeofizik aracı. 2) Manyetik ölçü yapmak suretiyle uygulanan bir tür maden arama işlemi.
MARANGOZ, 1) Ağaç işleri ile uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta. 2) —> Yol marangozu.
MARJİNAL POTANSİYEL, —> Potansiyel rezerv.
MARN, Kil ve kalkerden oluşan tortul kayaç. Bileşiminde % 50 oranında kalker bulunan her kil marn olarak kabul edilir. Kili fazla olana killi marn; kalkeri fazla olana kalkerli marn denir.
MARŞ HUNİSİ, Sıvıların, sondaj devridaim çamurunun vizkozitesini ölçmeye yarayan ucu muayyen açıklıkta olan huni.
MARTOPERFORATÖR, 1) Basınçlı hava ile çalışan ve bir çekicin, delici ucu (lağım burgusunu) dövmesi suretiyle lağım deliği delen makine. Çekicin geri gitmesi anında delici uç (burgu) saat yönünün tersine belli bir açıda döner. 2) Lağım makinesi.
MARTOPERFORATÖRÜN DELME HIZI, Martoperforatörün bir dakikada deldiği delik boyu (cm/dk). Martoperforatöre verilen baskı kuvveti arttıkça martoperforatörün delme hızı değişir.
Delme hızının % 90 gerçekleştiği hallerde baskı kuvveti normal kabul edilir. Bu çeşit genişliği fazla, yani p-v eğrisi yatık olarak uzanan martoperforatör torku yüksek olduğu için çatlaklı ve yumuşak kayaçta da çalıştırılabilir. Baskı kuvveti arttıkça delme hızı süratle düşen martoperforatörler pratikte terçih edilmez. —> Baskı kuvveti.
MARTOPİKÖR, 1) Basınçlı hava ile çalışan kazı veya taş sökme makinesi. 2) Mekanik kazma. 3) Tabanca.
MASKE, Gaz, toz vb. etkilerden korunmak için kullanılan yüzlük.
MASTAR, Sıvacı, duvarcı, lağımcı vb. işçilerin cetvel gibi kullandıkları ensiz, uzun ve düz tahta veya madeni çubuk. —> Yol mastarı. Matkap mastarı.
MAT, Bakır, kurşun ve nikel gibi belirli sülfitli cevherlerin izabesinde saf metalle ötektik bir karışım halinde (sülfitlerle birlikte) elde edilen birinci kademe izabe görmüş sülfürlü metal bileşikleri. Bakır mat’ının içinde Cu, % 45 civarındadır.
MATİS, İki halatı, ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. Bu ekleme, halat toronlarının birbirine örülmesiyle yapılır.
MATKAP, Yekpare delici çubuk veya değiştirilebilen delici uç.
MATKAP ÇUBUĞU, 1) Özel olarak sert çelikten yapılmış keski uçlu, şişik başlı delik delme çubuğu. 2) Burgu.
MATKAP MASTARI, Matkap uçları veya jakbitlerin aşınması durumunda; ölçüsüne uygun bilenmesini kontrol için kullanılan özel mastar.
MATRİKS METALİ, Elmas kronda kesici dudağı teşkil eden ve elmas tanelerinin içine gömüldüğü özel metal alaşım.
MAZAMORT, Mermer içindeki demir oksitli, killi, şistli ve mermerin kıymetini azaltan çürük oluşumlar.
MAZOT, —> Dizel yakıtı.
MEKANİK BESLEMELİ IZGARALI YAKICILAR, Hareket eden ızgaranın üzerine, kömürün, üstten veya çapraz olarak beslenebil-diği; böylece elle beslemenin getirdiği mahzurların giderildiği bir yakıcı türü. Bunlara stokerli yakıcılar da denir. Mekanik beslemeli kazanlarda hava verilmesi alttan yapılır ve kömür, ızgaranın altından gelen hava ile çapraz akım prensibine göre temas eder. Uçucu maddelerin yanma verimini arttırmak için yatağın üst bölgelerine ikincil hava beslemesi yapılır.
MEKANİK DOLGU MAKİNESİ, Dolgu malzemesinin basınçlı hava, hızlı dönen bant veya paletler yardımıyla fırlatarak (taşıyarak) boşlukların doldurulmasını sağlayan makine.
MEKANİK HAVALANDIRMA, —>Havalandırma, Tabii havalandırma.
MEKANİK KLASİFİKATÖR, Yalak veya tekne şeklinde bir klasifikasyon boşluğunda mekanik olarak hareket ettirilen bir aksamla tasnif işlemini sağlayan düzen.
MEKANİK VANTİLASYON, —>Havalandırma.
MEKANİZASYON, 1) Maden ocaklarında kömürün veya cevherin makina gücü ile kazılıp yüklenmesi işlemi. Cevherin veya kömürün tamamının kazılıp yüklenmesinin (tahkimatın mekanik veya manuel (el) ile yapılması hariç) makine yardımı ile yapılması gerçekleşiyorsa, “ Tam mekanizasyon” eğer bu işlem kısmen makine ile yapılıyorsa “ Yarı mekanizasyon” dan bahsedilir. Mekanize kömür kazısı, a) rendeleme, b) kesme ve c) yonga kaldırma suretiyle yapılır.
2) Değişen ekonomik ve sosyal şartlar ile madenciliğin kendine özgü (grizu, göçük, heyelân) problemleri dolayısıyla geliştirilen robotik kontrol sistemleri. Bu sistem mekanik maden makinelerinin operatörsüz, kendi kendine ve akıllı bir şekilde işlemelerini amaçlar. Robotik sistemin temelini; tekrarlanan hareketlerin sayısal ifadesi ve algılayıcılar tarafından elde edilen verilerin mikro işlemcilerde değerlendirilerek, hareketlendirici mekanizmaların uyarılması, oluşturur. Robotun yeterliliği, geliştirilen algoritma (10 tabanlı matematik simgeleme) kadar, algılayıcı ve hareketlen-diricilerin de gelişmişliğine ve uygunluğuna bağlıdır. Bir insanın kullandığı makinenin verimi en çok yüzde seksen olabilirken, bir robot makinenin verimi % 95-99’a kadar çıkabilir. İnsanların çalışması zor ortamlarda, yani emniyet ve sağlık nizamnamelerine uyulamaması durumunun oluşmasında robot-makinelerin kullanılması kaçınılmaz bir durum yaratacaktır. Bunlara ek olarak canlı yaşamını imkânsız kılan şartlar ve ortamlarda sürdürülecek madencilik faaliyetleri için robot kullanımı bir zorunluluktur. Uzun ayak ekipmanında robotik kontrol, kömürün sistem tarafından tanınması (kömür-kayaç kesit belirlemesi), otomatik kesici ilerletimi ve sistemin ekran’dan izlenmesi suretiyle mekanizasyonu sağlayabilecektir. Çalışmalar, kömür kalınlığını ve sınırını, doğal gama ışını fon algılayıcısının yapabildiğini göstermiştir. Sürekli kazıcı robot, insansız dekapaj kamyonları, bilgisayar destekli tahkimat üniteleri, bilgisayar destekli delme işlemi, tavan saplama makinasında bilgisayar kontrollü uygulamalar bu tür mekanizasyon kapsamı içindedir.
MEKANİZE AYAK, Madenin kazılması, taşınması, tahkimatın yerleştirilmesi, kaydırıl-ması, vb. işlemlerin derece derece makineler yardımıyla yapılmasının gerçekleştirildiği ayak. Makineleşmenin derecesine göre ayaklar; tam mekanize, yarı mekanize, mekanize olmamış şeklinde sınıflandırılırlar.
MEKİKLİ KESİCİ, Ayak içinde kesici uçlarını ileri geri hareket ettirmek suretiyle kesme yapan bir tür (kazı aracı) kömür rendesi.
MEKŞUF MADEN SAHASI, Eski devirlerde çalışmış o zamanki şartlara göre sınırları tarif edilmiş, sonradan çalışmamış, arama ve işletme hakkı düşmüş maden sahası.
MELAFİR, —> Bazalt.
MEMBA, 1) Bir şeyin ilk çıkış yeri. 2) Kaynak. 3) Pınar.
MENEMETÇİ, Ağaç tahkimat tamirinde çalışan işçi.
MENEVİŞLEME, Su verilmiş çeliğin kırılganlığını gidermek ve tokluğunu artırmak için daha düşük bir sıcaklıkta belirli bir süre bekletilme işlemi. —> Isıl işlem.
MENGENE, 1) Sıkıştırıcı gereç. 2) Pres, cendere. 3) Ray bükme makinesi.
MENŞE ADI, —> Patent.
MERCALLİ ÖLÇEĞİ , Belirli bir bölgede meydana gelen depremin şiddetini birden onikinci dereceye kadar sıralayan deprem ölçü skalası. Bu ölçeğe göre birinci derecede deprem genellikle pekaz kimse tarafından hissedilir ve zararsızdır. 12. derecedeki deprem ise, her tarafta zarara yolaçan, eşyaları havaya fırlatan, bir deprem olarak nitelenir. —> Magnitüd, Richter ölçeği, Deprem.
MERDANE, İçi dolu uzun silindir.
MERDANELİ KIRICI, Genellikle iki adet ters istikamette dönen yüzeyleri düz veya dişli olabilen eksenleri yatay, silindir şeklindeki merdanelerden oluşan kırıcı.
MERİDYEN, Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan çemberin her biri.
MERİDYEN DÜZLEMİ, Dünyanın iki kutbu arasındaki doğru ile o yerin çekül (şakül) doğrultusunun belirttiği düzlem.
MERİDYEN GÖSTERİCİ, Maden ocakların-da, denizaltılarda ve gemilerde gerçek kuzeyi göstermek üzere imal edilmiş topografik ölçme aleti.
MERMER, 1) Kristalize kalker veya dolomotik kalkerlerin basınç ve sıcaklık etkisi ile ikinci bir başkalaşıma (metamorfizm) uğrayarak tekrar kristalleşmelerinden meydana gelen kayaç.
Mermerlerin renkleri genellikle beyazdır. Yabancı maddelerin ve maden oksitlerinin etkisi ile mermerler çeşitli renklerde bulunabilirler. Sarı ve kırmızı mermerlerin renkleri, içinde bulunan hematit ve limonitten; gri, mavi ve siyah mermerlerin renkleri, içinde bulunan kömür veya bitüm gibi maddelerden; damarlı olan mermerlerin şekilleri ve renkleri, normal teşekkül etmiş mermerlerin tektonik hareketlerle parçalanmasından sonra çatlaklarının kalsiyum karbonatla ve renkli çimento ile dolmuş olmasından (breş mermeri) ileri gelir. 2) Ticarette genel olarak blok şeklinde istihsalleri mümkün olan, levhalar halinde kesilebilen, cila kabul eden kristalize kalkerlere, mağmatik orijinli taşlara, traverten ve onikslere de mermer denilmektedir.
MERMER CİNSLERİ , Türkiyede bulunan mermerler 1) Âdi mermerler; 2) Oniksler (akik ve albatr cinsi), 3) Pamuk taşları,4) Diyabazlar olarak tanımlanır.
1) Âdi mermerler; az kristalli ve ışık geçirmeyen oluşuklardır: Marmara adası (beyaz - gri); Gebze (elma çiçeği); Afyon (şeker, sarı, kaplan postu); Bilecik (pembe); Ankara(bej veya damarlı); Hereke (hereke pudingi); Kırşehir (zeytin yaprağı, sedef); Kütahya (antep fıstığı rengi); Gebze(maun); Kayseri(siyah); İzmit(Bahçecik beyaz) gibi.
2) Oniksler; çok kristalli, damarlı ve ışık geçiren oluşumlardır; Bolu-Seben (beyaz, yeşil tonlu) Söğüt (yeşil, sarı, çaltıtaşı (Bilecik) ; Eskişehir Yunus Emre (kahverengi); Turhal (yeşil, sarı); Tokat (yeşil); Nevşehir Salanda(yeşil).
3) Pamuktaşları; kalsiyum bikarbonatlı suların bıraktığı, yapıları delikli çökeltiler: Afyon (sarı), Denizli (sarı), Kütahya (açık kahverengi), Malıköy(beyaz), Pamukkale (beyaz)
4) Diyabazlar; iyi kenetlenmiş kristalli çok sert taşlar: Gemlik (yeşil) —> Mermer.
MERRIL-CROWE YÖNTEMİ, —> Siyanür liçi ile altın üretimi.
MESLEK HASTALIĞI, 1) Çalışanın işi dolayısıyla iş gücüne zamanla zarar veren bir olay. 2) Çalışanın çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri.
MESLEKİ REHABİLİTASYON, Hastalanan yahut sakatlanan kimsenin saptanan çalışma alanında (yetiştirilmesi) işe alıştırılması.
MEŞ, Bir eleğin açıklığını veya telleri arasındaki boş alanı ifade eden ölçü. Meş’in değeri genellikle beher inç2 üzerindeki delik sayısı ile verilir. Meş, deliğin boyutu ve tel kalınlığı arasında direk bir ilişkiyi ifade etmez.
METAL, Hidrojen hariç pozitif elektrikle yüklenebilen diğer bir ifade ile asitlerin etkisi altında hidrojen açığa çıkaran bütün elementler. Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliğine sahip, kendine özgü parlaklığı olan (metalik parlaklık), oksit, hidroksit, sülfür haline dönüşebilen, aralarında alaşımlar oluşturan, (+) işaretli olarak iyonlaşan, gaz halinde tek atomlu olan, katı durumda iken plastik özellik gösteren dövme, presleme, tel çekme, haddeleme hassası olan temel madde (element). Metaller ağır, hafif, asal, asal olmayan, alçak sıcaklıkta, yüksek sıcaklıkta, çok yüksek sıcaklıkta eriyen şeklinde de tasnif edilirler. Diğer taraftan metaller; a) Merkez atomlu (Cr, Mo, W, Fe, Ğ Fe), b) Yüzey atomlu ( Fe, Cu, Au, Ag, P, Ni). c) Hekzagonal atomlu (Cd, Zn) olmak üzere üç türlü kristal strüktürüne (yapısına) sahiptirler.
METAL CİLA, Massetme özelliği büyük, şeffaf olmayan ve metalik bir görünüm veren cila. Bu cila en dayanıklı cila olup, metallerin düz yüzeylerinde görülür. —> Minerallerin parlaklığı.
METAL KURTARMA RANDIMANI, Cevher zenginleştirme sonunda elde edilen bir üründeki metal ağırlığının o ürünün elde edilmesi için zenginleştirme tesisine verilen cevherdeki metal ağırlığına oranının % olarak ifadesi. —> Randıman.
METALİK ALAN, 1) Çelik tel halat ile ilgili bir terim olup, halatı oluşturan çelik tellerin anma çaplarına göre hesaplanan ve (mm2) birimi ile ifade edilen kesit alanlarının toplamı. 2) Halat çelik kesiti.
METALİK OLMAYAN MİNERALLER, Hiç bir metal ihtiva etmeyen veya ihtiva ettiği metaller için kullanılmayan, izolasyon, dolgu, süzme ve ergitme işlerinde, seramik ve kimya sanayiinde kullanılan büyük bir mineral grubu. Kıymetli taşlar ve kayaç teşkil eden mineraller ayrı bir grupta sınıflandırılır. Hatta birkaç metalik mineral bile metalik olmayan mineraller grubuna dahil edilebilir. Çünkü bu mineraller, içlerindeki elemanların cevherleri değildir.
METALOĞRAFİ, Metal ve alaşımların mikro yapı özellikleri ve kristal yapılarını optik mikroskop, x- ışınları, transmisyon elektron mikroskobu, tarama elektron mikroskobu gibi aletler yardımıyla inceleyen bilim dalı.
METALOJENETİK PROVANS, Genellikle aynı cinsten alışılmamış derecede çok sayıda mineral zuhurunun aynı coğrafi veya jeolojik bölgede bulunması durumu.
METAL SEMBOLLERİ, Metallerin pa-zarlanması sırasında kullanılan işaretler. Bunlardan önemli olanlar şekilde gösterilmiş olup, kullanılmaları 13. yüzyıla kadar geri gider. —> Şekil.
METALURJİ, 1) Mekanik karışımlardan ve kimyasal bileşiklerden teşekkül etmiş cevherden veya cevher konsantresinden, kullanıma uygun metali elde etme; metallerin fiziki kaliteleri ve strüktürünün tesbiti ve tetkiki; alaşımlarının yapılması ilmi ve tekniği. Metalurjinin izabe, amalgamasyon, elektrolitik rafinasyon (arıtma) gibi değişik usûlleri; istihsal-ve fiziki metalurji bölümleri vardır. Metalurjide esas reaksiyonlar dissosyasyon , oksidasyon ve redüksiyondan ibarettir. 2) Cevherden metâlleri elde eden ve bunların işleme tekniğini belirleyen endüstri kolu. 3) Diğer bir ifade ile Metalurji; a- Üretim metalurjisi (kurutma, kavurma, izabe, tevsim “ çizme, resmini yapma” tephir “ buharlaştırma “ vb) b- Fiziki metalurji (metallerin strüktürü, yapısı sertliği, yoğunluğu, elektrik iletkenliği atom ağırlığı vb. özelliklerinin incelenmesi) diye iki ana gruba ayrılabilir.
METALURJİK KOK, Kömürün damıtılması sonucu ana ürün olarak iri parçalı kesif ve basınca mukavim bir şekilde elde edilen ve yüksek fırında demirin izabesinde kullanılan kok. Gazhanelerde gaz üretiminde yan ürün olarak elde edilen kok ise, ufak parçalı ve mukavemeti azdır.
METALURJİK KROM, Metallerin mukave-metinin artırılmasını, korozyon ve oksidasyonun önlenmesini sağlamak amacıyla krom/demir oranı (rasyo) 3/1 olan kromit. Metalurjik kromda Cr miktarının, cevherde veya konsantrede yüksek olması arzu edilirse de (% 48 Cr2O3); düşük Cr muhtevalı olanlar da kullanılabilir. Dünyada üretilen krom cevherinin % 64 kadarı metalurjide kullanılır. —> Kromit.
METAMORFİK KAYAÇLAR, —> Petroloji.
METAMORFİT, 1) Metamorf kayaç. 2) —> Metamorfoz etkisinde kalarak oluşan kayaç. Hangi kayacın değişmesi ile oluştuğunu saptamak önemli olmakla birlikte, bir sonuca ulaşılması genellikle olanaksızdır.
MACHE, Viyanalı fizikçi Heinrich Mache (1876)’ye izafeten isimlendirilen radyoktivite şiddeti birimi. Özellikle termal kaynaklarda litredeki —> Radon içeriğine göre saptama yapılır.
Sponsorlu Bağlantılar
MADEN, 1) Yerkabuğunun kimi bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenler nedeni ile oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral bileşimi. 2) Kendine özgü bir parıltısı olan, genellikle elektriği ve ısıyı ileten, oksijenle birleşerek bazal etki veren (basit cisim) element. 3) Maden ocağı, -işletmesi.
MADEN ARAMA RUHSATNAMESİ, (AR) Maden aramak için müteşebbise verilen arama belgesi. Bu belge ile ilgili hususlar, süreler ve ruhsat alanı “Maden Kanununun” ilgili maddelerinde belirtilir.
MADEN CEVHERİ, Bileşiminde önemli ölçüde değerli madenler bulunan doğal madde. Buna maden filizi de denir.
MADEN FİLİZİ, —> Maden cevheri.
MADEN HUKUKU, Yeraltı doğal kaynaklarına ilişkin mülkiyet ve işletme haklarını düzenleyen hukuk dalı. Diğer bir ifade ile maden hukuku; madenlerle ilgili mevzuatın tahlil ve tenkidini yapan, madenlerle alakâlı münasebetleri tanzim eden mer’i hukuk kaidelerinin ideal şeklini arayan ve madenlere ait hukuk kaidelerini memleket ekonomisinde en müsmir ve faydalı duruma getirmek için gereken şekle, sokmaya çalışan bir hukuk branşı.
Çeşitli hukuk sistemlerinde madenlerin mülkiyetine ilişkin farklı ilkeler benimsenmiştir. Dünyanın büyük bir kısmındaki ülkelerde toprak altında bulunan madenlerin devlete ait olduğu kabul edilmiş olduğu halde Amerika Birleşik Devletlerinde maden, mülkiyete dahildir. Ayrılmadığı müddetçe maden mülkiyet hakkı satıh hakları ile birlikte intikal eder.
Türkiyede 1961 ve 1983 Anayasalarında doğal servet ve kaynaklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, ancak arama ve işletme hakkının devlet tarafından belli süreler için gerçek ve tüzel kişilere devir edilebileceği hükmü yer almıştır.
MADENCİ, 1) Kartiyenin (kısım) veya daha aşağı kademedeki nezaret sahasının teknik ve idari bakımdan tam sorumluluğunu taşıyan iş nezaretçisi. 2) Maden ocaklarında çalışan ve mesleği madencilik olan kişilerin her biri. 3) Maden işleten.
MADENCİ KAZMASI, Dövme çelikten yapılan ve ucu sertleştirilen özel biçimli kazma. (Ağırlığı en fazla 1,5 kg) —> Şekil.
MADENCİ KÜREĞİ, Kömür ve pasa yığınlarının kaldırılmasında kullanılan kısa saplı ve sap başında tutma yeri bulunan geniş yüzeyli kürek.
Maden kürekleri, tava şeklinde ve yayvan ağızlı olup, standart ölçülerdedir. Sap kısmı hariç en büyük boyutlu kürek 2,40 kg. ağırlığındadır. —> Şekil, Hap yapma.
MADENCİ BAŞ LAMBASI, Maden ocaklarında madencinin bel kayışına takılarak taşınan kilitli koruyucu muhafaza kutusuna yerleştirilmiş kursun-asitli veya nikel-kadmiyum-alkali batarya ve bu bataryaya esnek bir kablo ile irtibatlandırılmış, madenci baretine takılabilen, ışık yayan, başlığı olan, ocak lambası.Bataryaya esnek kablo ile bağlı başlıkta şarj anahtarlı, kumanda düğmeli, reflektörlü ve içinde ışık kaynağı olarak emniyet bakımından biri esas, diğeri de yardımcı olmak üzere iki veya iki rezistanslı tek ampul bulunur.
MADENCİLİK, 1) Arz kabuğunda bulunan cevher, endüstriyel hammadde, kömür ve petrol gibi ekonomik değeri olan herhangi bir maddeyi yeryüzüne çıkarıp onu paraya dönüştürme işi. Madenciliğin amacı, ekonomiye gerekli doğal hammaddeyi sağlamaktır. 2) Ekonomik önemi bulunan mineralleri rasyonel bir şekilde endüstriye sağlamak için geliştirilmiş uygulamalı bilim dalı. 3) Maden yataklarının aranması, projelendirilmesi, işletilmesi ve çıkarılan madenin zenginleştirilmesi ile ilgili işlemler. —> Ocak, Maden işletmeciliği, Plaser madenciliği, Açık işletme, Kapalı işletme, Yeraltı madenciliği.
MADENCİLİK BARUTU, —> Barut.
MADENCİLİK FONU, Madencilik faaliyetlerinde istikrarı sağlamak ve desteklemek amacı ile teşekkül ettirilmiş fon. Fonun kaynakları; 1) İrad kaydedilen teminatlar, 2) Müsadere edilen cevher ve malzemelerin satışından elde edilen gelirler, 3) İhale gelirleri, 4) Maden ithalat ve ihracatından alınacak fon kesintileri, 5) Bütçeden ayrılacak ödenek, 6) Diğer gelirlerdir.
Fonun işleyişi Muhasebe-i Umumiye Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Harcırah Kanunu hükümlerine tabi değildir. Fonun denetimi 20/10/1983 tarih ve 72 sayılı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına tabidir. Fon, Bakanlar Kurulu Kararı ile kritik madenlerin stoklanmasında, yurt içi denetleme maden alımlarında, zararına yapılacak maden ihraç bağlantılarının sübvansiyonunda kullanılabilir.
MADENCİLİK SEMBOLÜ, İki tarafı düz olan saplı bir çekiçle bir tarafı keski şekline getirilmiş diğer bir çekicin çatılmış durumundaki görünümü. Bu sembol madenin istihsal edilmesini ifade eder. Haritalarda, çalıştırılan maden yeri madencilik sembolüyle gösterilir. Tükenmiş veya terkedilmiş maden sahalarında maden ocaklarının yeri bu sembolün, saplar yukarı gelecek şekilde çizilmesi suretiyle işaretlenir.
MADENCİLİKTE NÜKLEER PATLAYICI MADDE KULLANIMI, —> Yerinde (İn-Situ) Liç.
MADENCİLİKTE ROBOT, —> Mekani-zasyon (2).
MADENCİ MARŞI, 1928 yılında Maden Y. Müh. Cemal Zühtü Aysan’ın teşvikiyle; Maden Y. Mü-hendisi ve Şair Behçet Kemal Çağlar tarafından Türkye’ye uyarlanmış, uluslararası hüviyeti haiz marş:
Selam ver, selam ver, sesin daha gür
Kara elmas siyah nur demek kömür
Kara elmas siyah nur demek kömür
Alnını sür, alnını sür
Açık, gül alnının kırışıkları
Sönük lambam yener hep ışıkları
Sönük lambam yener çıksan dışarı
Hep ışıkları, hep ışıkları
İçinde önünde, cevherle maden
Elinde toprağı altın yapar fen
Elinde toprağı altın yapar fen
Yap taç dilersen, yap taç dilersen
O taca arma, şu kazma çekiç
Onun saltanatı kimde vardır hiç
Onun feyyazlığı nerde vardır hiç
Bu nuru iç, bu nuru iç.
MADENCİ PUSULASI, Yeraltında galerilere istikamet (yön) vermede ve yeraltında pusula poligonları yaparak harita alma işlerinde kullanılan, poligon kenarı olarak çekilen ip (sicim) üzerine asılarak ölçme yapmaya yarayan asma pusula.
MADEN DAMARI, 1) Bir çatlağı ya da ağ biçiminde çatlak sistemlerini doldurmuş olan maden kütlesi. 2) Filon. 3) Tabaka halinde teşekkül etmiş kömür yatağı. Maden damarları yatırımlarına göre; az yatımlı (0-20½), normal yatımlı (20-45½), orta yatımlı (45-60½) ve (dik) kılıç (60-90½) damarlar diye sınıflandırılabilir. 4) Ana istikameti belirleyen damara ana damar denir.
MADEN DİREĞİ, Madenlerde kalite, çap ve boy bakımından ağaç tahkimat yapılmaya müsait direk.
MADEN DİREKLERİNİ KORUMA USÜL-LERİ, Maden direklerinin stoklandıkları ve kullanıldıkları yerlerde uzun zaman sonra rutubetin (mantarlanma) ve böceklerin tesiri ile çürümelerini önlemek ve dolayısı ile direk tasarruf etmek için vakum-tazyik, daldırma ve enjeksiyon sistemleri ile emprenye edilerek veya badana sistemleri ile işleme tabi tutularak korunmaları. Emprenye işleminde; (a) Suda eriyen maden tuzları, (b) Yağda eriyen krezot kullanılır. Madenlerde kullanılacak direklerin zehirsiz, kokusuz ve su ile akıp gitmeyen maddelerle emprenye edilmiş olmaıs istenir. Badana yapmak suretiyle yapılan korumada kireç kullanılır.
MADEN EMNİYET NİZAMNAMESİ, Maden ocaklarının işletilmesi ve konulan kaidelere uyulmaması halinde uygulanacak hükümleri, kazalarda ve tehlikeli hallerde sorumluların davranış şekillerini vb. işleri sırası ile gösteren ve bir kararnameyle yürürlüğe konulmuş bir tür yönetmelik.
MADEN HAKLARI, Madenlerin aranması, bulunması ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddi imkanlar.
MADEN İHBARI, Arama ve ön işletme ruhsat sahasında olmamak kaydı ile evvelce tespit edilmemiş bir maden zuhurunun ilgili daireye bildirilmesi.
MADEN İŞLETMECİLİĞİ, Faydalı mineral-lerin madencilik vasıtası ile kazanılması için yapılan; teknik ve emniyet bakımından en iyi uygulama ile ekonomik açıdan en uygun sonucun alınmasını sağlamaya yarayan faaliyetlerin bütünü. Maden işletmeciliğindeki faaliyetler aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir: (1) Arama, keşif, sondaj, (2) Kazı ve yükleme, (3) İnsan ve malzeme taşıma, (4) Ocak havalandırması, (5) Amenajman (büyük hazırlık) ve İhzarat, (6) Kuyu kazı işi, (7) İşletme metodları uygulaması, (8) Ocak tahkimatı, (9) Kömür ve taş tozları mücadelesi, (10) Su tahliyesi, (11) Aydınlatma, (12) Ocak yangınları ve tahlisiye (kurtarma), (13) Yerüstü faaliyetleri vb. işler.
MADENİ DİREK KARAKTERİSTİĞİ, Madeni direğin yük altında maruz kaldığı kısalmayı gösteren grafik. Bu eğri madeni direğe kilo Newton olarak (kN eski ifade Megapond Mp) verilen yük altında direğin üst kısmının alt kısma kayarak girişinin mm cinsinden ölçülmeleri sonucu çizilir.
MADENİ DOMUZDAMI DİREĞİ, Domuz-damlarında çift ağaç direk yerine kullanılan kolay sökümü sağlamak için iki ucunda kama şeklinde pabuç ve onu tutan bir dil (mandal) ile teçhiz edilmiş madeni direk. —> Domuzdamı.
MADENİ KENET, Mermer işletmeciliğinde taşları kenetliyen özel metal parçalar.
MADENİ TAHKİMAT, Demir, alüminyum vb. malzemeden yapılan tahkimat türü.
MADENİ YAĞ, Başlıca petrol, taşkömürü ve linyitin damıtılması ile, kömürden akaryakıt üretilmesi (sıvılaştırılması) sırasında elde edilen yağ.
MADEN KÖMÜRÜ, Basınç, ısı ve bakterilerin etkisi ile, oksijensiz ortamda, diyajeneze uğramış kök, gövde, sap ve yaprak gibi organik maddelerin kalıntısı. İçerisinde bulunan su, uçucu maddeler ve karbon miktarlarının değişmesine göre çeşitli cinsleri vardır. Bunlar turba, linyit, taşkömürü (bitümlü kömür), antrasit ve grafit diye isimlendirilir.
MADEN KÖMÜRLERİNİN ULUSLAR-ARASI KLASİFİKASYON SİSTEMİ, Külsüz ve havada (30½C ve % 96 rutubet) kurutulmuş, yukarı ısı değeri 5700 Kcal/kg’dan yüksek olan ve maden kömürü olarak kabul edilen kömürlerin; kimyasal nitelikler bakımından, ısı değeri, uçucu madde ve rutubet miktarının değişimi, petrografik bakımdan da makroskobik ve mikroskobik incelemelerde yapı elemanlarının cins ve miktarları ölçü alınmak suretiyle; uluslararası bir düzeyde sınıflandırılması. Bu sistemde maden kömürleri üç rakamlı kod numaraları ile isimlendirilir. Rakamlardan birincisi (0-7) kömürün uçucu madde ve ısı değerini, ikincisi (0-3) kömürün pişme (kabuk bağlama, kekleşme), üçüncüsü de (0-5) kömürün kok olma özelliğine göre yan gruplara ayrılmasını ifade eder. —> Tablo s. 239. Maden kömürlerinin enternasyonal ve istatiksel sınıflandırma sistemi. Taşkömürü, Kömürlerin sınıflandırılması.
MADEN MEVZUATI, Madenlerle ilgili her türlü hukuki düzenlemeleri ihtiva eden kanun, nizamname (tüzük) ve talimatnameler gibi hukuk kurallarını kapsayan yazılı metin. —> Ek 1.
MADEN OCAĞI, —> Maden. Ocak.
MADEN SİCİLİ, 1) Maden sahalarının işletme hakkının kimlere verildiği ve bunların üzerinde ne gibi hak ve kısıtlamaların bulunduğu hususların tesciline mahsus açık ve resmi kayıt. 2) Tüm madencilik faaliyetleri ile ilgili bilgilerin kaydedildiği ve detayı yönetmelikte belirtilen yer.
MADEN SUYU, Jeotermal enerji tanımı içinde yeralan, ancak bir kısmının sıcaklığı 20½C’nin altında olabilen, şifa niteliği tıbben veya denemelerle belirlenmiş olan, litrede 1 gramın üzerinde erimiş mineral madde veya bazı nadir elementler içeren sular. Sıcak ve soğuk oluşuna göre maden suyu, içme, içmece, çermik, ılıca, kaplıca, kaynarca, girme, ılısu, terme, kudret hamamı, dağ hamamı gibi terimlerle adlandırılmış sular ile, bu suların oluşturduğu çamurlar da bu tanım içinde yer alır.
MADEN TOPOGRAFI, 1) Bir maden ocağının topografik ölçme işlerinden sorumlu eleman. Bu kişi gerekli plan ve kesitleri çıkarır; yeryüzü konum haritası ile galerilerin ve üretim yerlerinin tesbit ve kontrolünü yapar. 2) Jeometr.
MADEN YATAĞI, 1) Damar veya kitle halinde teşekkül etmiş; büyüklük, miktar ve kalitesi açısından ekonomik olarak işletilebilecek faydalı kayaç veya minerâl birikimi. 2) Jizman. Maden yatakları teşekkül yerlerine göre; singenetik (yantaşla eşyaşlı) ve epigenetik, (yantaştan genç) mağma ile olan ilgilerine göre de magmatik (mağma ile ilgili), sedimenter (tortul) ve metamorfik (başkalaşmış) maden yatakları diye sınıflandırılırlar. İhtiva ettikleri faydalı maddenin türüne göre de (1) Cevher; (2) Kömür; (3) Tuz; (4) Petrol; (5) Endüstriyel minerâl (taş veya toprak) vb. yatakları diye gruplandırılırlar. —> Şekil s. 240.
1,2,3= Erken kristalizasyon (kromit, platin, nikel, titan)
4,5= Geç kristalizasyon (Molibden ve kalay mineralleri)
I, II, III= Kontak metazomatos (manyetit, hematit, pirit)
IV, V, VI, VII= Hidrometazomatos (kalay, wolfram, bakır, kurşun, çinko)
6,7= Pnömatik (wolframit, arsenkis, pirit, altın)
8,9= Katatermal (bizmut, kalkopirit)
10,11= Mezotermal (kurşun, çinko)
12,13= Epitermal (civa, antimuan)
14= Teletermal (arsen mineralleri)
A,B,C,D,E ve F = diğer oluşumlar (peğmatitler, altınlı kuars, uranyum vs.)
MADIRGA, 10 cm boyunda, 4 cm genişliğinde, kare prizma şeklinde, hafifçe eğilmiş iki ucu çekiç (Mermercilik).
MAFSALLI KAVİSLİ BAĞ, Daire parçası olarak uçları birbiri ile mafsallı bir şekilde çalışacak biçimde özel parçalar ilave edilmiş madeni bağ veya bağlantı yerinde araya direk parçası konulmak suretiyle mafsal etkisi sağlanan mol bağ.
MAFSALLI SARMA, Bir ucu diğer bir sarmaya özel tertibatı ile bağlanabilen ve tazyik altında bağlantı yeri mafsal vazifesi gören madeni sarma.
MAFSALLI TAHKİMAT, Galeri tahkimatının mafsallar vasıtasıyla birbirleriyle bağlantılı segmanlarının, kayaç basıncı altında tahkimat kesitinin değişmesine imkan verecek şekilde tertibi suretiyle oluşan tahkimat şekli. —> Mol bağ.
MAGMATİK KAYAÇLAR, Magmanın yer kabuğu içinde (derinlik kayaçları) veya yeryüzünde (volkanik kayaçlar) soğuyup katılaşması ile meydana gelen kayaçlar. Magmatik kayaçlar dokularına, ihtiva ettikleri minerallere ve menşelerine göre isimlendirilirler.
Bünyelerinde bulunan silis miktarına göre asit, bazik ve nötr diye; bünyelerinde bulunan taş yapıcı minerallere göre de dokusu büyük taneli olanlar granit, siyenit, diorit, gabro ve peridodit; dokusu küçük taneli olanlar riyolit (granit ve siyenit karşılığı), andezit (diorit karşılığı), bazalt (gabro karşılığı); dokusu camsı olanlar da sünger taşı, obsidiyan ve takilit diye isim alırlar. —> Korkayaç.
MAGMATİK MADEN YATAKLARI, Magma ile ilgili (5-10 km’lik derinliklerde) plutonik ve (0-2 km derinliklerde) subvolkanik olarak teşekkül etmiş maden yatakları. Magmatik maden yatakları ayrıca:
1) Kristalizasyon diferansiyasyon (erken kristalizasyon). 2) Likit diferansiyasyonla ayrılmalar, 3) Likitmagmatik-pnömatolik (geçiş), 4) Pegmatit-Pnömatolik, 5) Hidrotermal, 6) Ekshalasyon vb. maden yatakları olarak da sınıflandırılırlar.
MAGNETO HİDRODİNAMİK ENERJİ SANTRALLARI, —> Elektrik enerjisi üretim tesisleri.
MAGNESİATONGRANAT, —> Laltaşı.
MAGNEZYA; 1) Oldukça saf magnezyumoksit (MgO). 2) Magnezyumun esas unsur oluşturduğu çeşitli maddelerin üretilmesi prosesinde elde edilen ilk ürün (Ara ürün). 3) Tam karşılığı olmasa da, magnezyum karbonat da mağnezya olarak ifade edilmektedir.
MAGNEZYA BEYAZI, Jips veya baryumsül-fatın magnezya ile karışımından oluşan beyaz madeni boya.
MAGNEZYUM, Aluminyumdan daha hafif, yer kabuğunda en çok bulunan elemanların sekizinci olan atom numarası 12, atom ağırlığı 24,312, ergime noktası 651°C, kaynama noktası 1.107°C, yoğunluğu 20°C da 1,75gr/cm3, peryodik tablonun II a grubunda yer alan toprak alkali metaller grubundan simgesi Mg olan kimyasal element. Magnezyum çok önemli bir metal olup, alaşımları; uçaklarda, tabaka halinde metal imalatında ve dökümcülükte kullanılır.
Magnezyum, doğada aluminyum gibi serbest halde bulunmaz. Deniz suyunda mevcut (% 0,13 Mg) olduğundan tuzla ana sularından klorür ve sülfat şeklinde çıkarılır. (1.040.000 litre deniz suyundan 1 ton metal). Magnezyum klorit, istiridye kabuklarından elde edilen kireçle muameleye tabi tutulduktan sonra elektrolitik usulle de elde edilir.
Magnezit (MgCO3), Dolomit (Mg, CO3 . Ca CO3) [ MgCa (CO3)2], Karnalit (MgCl2, KCI, 6H2O), Keyzerit (MgSO4H2O), Kainit (MgSO4KCI3H2O), Spinel (MgO. Al2O3), Serpantin (3MgO.2SiO2.2H2O) mağnezyum bileşiklerindendir.
MAGNİFİN, Yüksek saflıkta magnezyum hidroksit. Kimyasal olarak manyezitin asitlenmesi prosesi ile %99’luk Mg0 elde edilip bunun magnezyum hidroksite dönüştürülmesi suretiyle üretilir. Magnifin; elastomer plastik, termoplastik imalatında kullanılır, alevi geciktirme özelliği vardır.
MAĞNİTÜD, Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin ölçüsü. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından Richter tarafından ileri sürülen bir yönteme göre, depremlerin araçsal bir ölçüsü olan (standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum amplitüd ve periyod değerleri ve araç kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplar sonucunda elde edilen) mağnitüd tanımlanmıştır. Bir depremin mağnitüdü, episantrdan 100 km. uzaklıkta, standart bir sismografla kaydedilen zemin hareketinin mikron cinsinden ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasıdır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük mağnitüd değerinin 8,9 olduğu görülmektedir. En küçük ölçülebilir mağnitüd 0,4’dür. Mağnitüdü 2,5 olan deprem mevzii olarak, 3 olursa küçük bir bölgede hissedilebilir. 4,5 şiddetindeki deprem hafif hasar meydana getirir. 7 şiddetindeki deprem dünya üzerindeki bütün deprem istasyonlarında kaydedilir ve büyük zarar verir. Mağnitüd; araçla ölçü yaparak veya gözlemsel olarak belirlenir. —> Richter ölçeği, Mercalli ölçeği, Deprem.
MAHLUT, Karışım.
MAHREÇ İŞARETİ, —> Patent.
MAKAS, 1) Bir demiryolundan diğer demiryo-luna geçişi sağlamak için yapılan özel demiryolu geçiş düzeni. 2) Profil demir veya ağaçtan imal edilmiş inşaatta kullanılan çatı ünitesi. 3) Üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten yapılan taşıt aracı yayı. 4) Birbirlerine çapraz bağlanmış iki bıçaktan oluşan kesme aracı. Demiryolu makasları sağ-, sol-, simetrik-, sol geçiş-, sağ geçiş-, ve üçyol makası diye isimlendirilir.
MAKASLAMA ZONU, Makaslama kuvvetinden kaynaklanan bir dizi çatlak yüzeyleri içeren tabaka halindeki kayaç yığını.
MAKİNE RANDIMANI, Bir makinenin birim zamanda yaptığı işin, o makinenin birim zamandaki teorik kapasitesine bölümünün yüzle çarpımından çıkan ve (%) olarak ifade edilen rakam. —> Randıman.
MAKİNE YAĞI, Makineleri yağlamakta kullanılan, ham petrolün tasfiyesi sırasında elde edilen ince, orta ve kalın diye üç gruba ayrılabilen madeni yağ.
Kalite bakımından da;
(a) Aks yağı ve silindir yağı gibi düşük kaliteli yağlar,
(b) Kademeli damıtma (destilasyon) ile ham yağlardan elde edilen; dişli kutusu-, dinamo- ve normal makine yağları,
(c) Damıtma yolu ile elde edilmiş yağların rafine edilmesi ile elde edilen yüksek kaliteli silindir-, yatak-, dinamo ve dişlikutusu yağları diye sınıflandırılır.
MAKİNİST, 1) Makinelerden anlayan ve onların arızalırın gideren usta. 2) Bir makineyi, özellikle lokomotifi vb. işleten kimse.
MAKTA, —> Kesit.
MALÜLLÜK, 1) Hastalık, sakatlık veya yaşlanma sebebiyle meydana gleen ve kısa sürede yahut sürekli olarak iyileşme olanağı bulunmayan bir arıza hali. 2) Mesleki bir faaliyet icra edebilme gücünün mevzuatla tayin olunan derecede ve muhtemelen sürekli olarak kaybedilmesi veya hastalık ödeneğinin kesildiği tarihte iş göremezliğin devam etmesi.
MALZEME BİLİMİ, —> Fiziksel metalurji.
MAMUL KODU (UPC), —> Barkod.
MAMUT TULUMBA, 1) Suya daldırılmış bir boru ile bu boruya bağlı olan basınçlı hava borusundan ibaret basit tulumba. 2) Air lift. Mamut tulumbada esas prensip borunun içine verilen basınçlı havanın hava habbeleri halinde suya karışması nedeniyle boru içindeki su-hava karışımının borunun dışındaki suya nazaran yoğunluğunun azlığı nedeniyle bir denge tesisi için boru içindeki su-hava karışımının yukarıya hareket etmesidir. Mamut tulumbada basma yüksekliği basınçlı havanın basıncı ile değil, borunun suya dalan kısmının derinliği ile ilgilidir. Uygulamada ortalama dalma derinliği basma yüksekliğinin % 30’u kadar olur.
MANEVRA, 1) Sondajlarda karot numuneyi almak veya aşınan matkabı değiştirmek amacı ile takımların kuyudan çekilip tekrar indirilmesi işlemi. 2) Demiryolu nakliyatında katarın tertibi için yapılan işlem.
MANGANLI ÇELİK, Aşınma ve darbeye mukavim sert çelik elde etmek için Mn ile alaşım yapılmış çelik. % 2,5’a kadar Mn sertlik verir, % 2,5-7 zararlıdır ve % 7’den fazla Mn ilavesi ile (% 15’e kadar çıkılabilir) mukavim çelik elde edilir. % 45’ten fazla mangan ihtiva eden alaşıma ferromangan, % 7-45 mangan ihtiva eden alaşıma da ayna demiri denir.
MANİVELA, 1) Bir ucu yassı ve destekli, diğer ucu normal, özel hazırlanmış çubuk. 2) Kaldıraç.
MANOMETRE, Basınçölçer.
MANSAP, 1) Akarsuların birbirlerine birleştiği yere veya denize doğru olan kısmı. 2) Ağız, kavşak.
MANŞON, 1) Sondajda takım dizisinin aynı nitelikli iki tijini veya muhafaza borularını birbirine bağlaşan iki ucu erkek dişli parça. 2) Genel olarak aynı çapta uçlarına erkek diş açılmış iki boruyu birbirine bağlamaya yarayan dişi diş açılmış bağlantı parçası.
MANYETİK ANALİZATÖR, 1) İnce öğütülmüş madenin, çok küçük miktardaki numuneler-le manyetik ayırmaya elverişliliğini anlamakta kullanılan laboratuvar cihazı. 2) Davys tüpü.
MANYETİK AYIRICI, 1) Manyetik ayırma işlemini yapmaya yarayan, sulu veya kuru ortamda çalışan makine. 2) —> Manyetik seperatör.
MANYETİK AYIRMA, Farklı manyetik özellikteki mineral tanelerinin kuvvetli veya zayıf bir manyetik alandan geçirilirken, ayrılmalarını ve zenginleşmelerini sağlama işlemi.
MANYETİK KAVURMA, Manyetik özelliği az olan bir minerale daha kuvvetli bir manyetik özellik verebilmek gayesiyle o minerali içeren cevheri yüksek sıcaklıklarda kavurmak.
MANYETİK METOT, Yerkabuğu içinde bulunan manyetik bir kütle, arzın manyetik alan değerlerini etkilediğinden, manyetik değerlerin normalden sapma gösterdiği yerlerde erişilebilir derinlikte mevcut olabilecek manyetik bir kütlenin diğer arama metotlarının da yardımıyla tespitine dayanan jeofizik maden arama metodu.
MANYETİK SAPMA, —> Sapma.
MANYETİK SEPERATÖR, Band konveyö-rün boşaltma yapan kısmına monte edilmiş, ya malzeme içinde bulunan manyetik minerallerin kazanılması veya istenmeyen yabancı manyetik parçaların yakalanması işlevini yapan elektromanyetik ayırıcı.
MANYETİK SEMT AÇISI, Serbest asılı pusula ibresinin kuzeyi gösteren kolunun doğrusu ile gözlem yapılan noktanın doğrultusu arasındaki açı. Diğer bir ifade ile bir doğrunun manyetik kuzey ile oluşturduğu () ile gösterilen açı. Manyetik kuzey, astronomik kuzey ile çakışabileceği gibi, bunun doğusunda ve batısında da olabilir. Manyetik kuzey doğrultusu ile astronomik kuzey doğrultusu arasındaki açıya da “Manyetik sapma“ denir. —> Azimut. Eğim ve zenit açısı.
MANYETİK TAHLİSİYE, Sondaj kuyularına düşen çelik parçalarını veya kuyuda parçalanan matkap kırıntılarını kuyudan çıkarmaya yarayan yardımcı takım.
MANYETİK TERAZİ, Laboratuarda mineral tanelerinin manyetik özelliklerini saptamada kullanılan cihaz.
MANYETO, —> Ateşleme makinesi.
MANYEZİT, Refrakter mâlzemelerin temel unsuru niteliğindeki bir cevher (MgCO3). Mağnezyumun oksijene olan yüksek afinitesi ve bundan oluşan mağnezyum oksidin (MgO —> Magnezya) 3000°C sıcaklığa kadar ergimeden katılığını muhafaza etmesi ve genleşmesinin az olması nedenleriyle refrakter mâlzeme imâline uygundur. Manyezit teorik olarak %47,7 MgO ve %52,3 CO2 içerir. Doğada iri kristalli veya kriptokristalen şekillerinde bulunur. Spatik manyezit adı altında da anılan iri kristalli manyezit içindeki eser element miktarlarına bağlı olarak renksiz, şeffaf, beyaz, sarı ve kahverengiden nadiren siyaha (bitümden dolayı) kadar çeşitli renklerde bulunabilir. Örneğin %8 civarında demir ihtiva eden Avusturya manyezitleri kahverengiden dolayı Breunnerit (Broynerit) olarak anılırlar. Çoğunlukla serpantinlerle birlikte filon, damar, stockwerk ve yumrular hâlinde bulunan kriptokristalen manyezit veya diğer adıyla jelmanyezit, iri kristalli spat manyezitlere nazaran genellikle daha saftırlar yani eser elementlerce daha fakirdirler.
MANYOMETRE, 1) Manyetik alanı ölçmeye yarayan jeofizik aracı. 2) Manyetik ölçü yapmak suretiyle uygulanan bir tür maden arama işlemi.
MARANGOZ, 1) Ağaç işleri ile uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta. 2) —> Yol marangozu.
MARJİNAL POTANSİYEL, —> Potansiyel rezerv.
MARN, Kil ve kalkerden oluşan tortul kayaç. Bileşiminde % 50 oranında kalker bulunan her kil marn olarak kabul edilir. Kili fazla olana killi marn; kalkeri fazla olana kalkerli marn denir.
MARŞ HUNİSİ, Sıvıların, sondaj devridaim çamurunun vizkozitesini ölçmeye yarayan ucu muayyen açıklıkta olan huni.
MARTOPERFORATÖR, 1) Basınçlı hava ile çalışan ve bir çekicin, delici ucu (lağım burgusunu) dövmesi suretiyle lağım deliği delen makine. Çekicin geri gitmesi anında delici uç (burgu) saat yönünün tersine belli bir açıda döner. 2) Lağım makinesi.
MARTOPERFORATÖRÜN DELME HIZI, Martoperforatörün bir dakikada deldiği delik boyu (cm/dk). Martoperforatöre verilen baskı kuvveti arttıkça martoperforatörün delme hızı değişir.
Delme hızının % 90 gerçekleştiği hallerde baskı kuvveti normal kabul edilir. Bu çeşit genişliği fazla, yani p-v eğrisi yatık olarak uzanan martoperforatör torku yüksek olduğu için çatlaklı ve yumuşak kayaçta da çalıştırılabilir. Baskı kuvveti arttıkça delme hızı süratle düşen martoperforatörler pratikte terçih edilmez. —> Baskı kuvveti.
MARTOPİKÖR, 1) Basınçlı hava ile çalışan kazı veya taş sökme makinesi. 2) Mekanik kazma. 3) Tabanca.
MASKE, Gaz, toz vb. etkilerden korunmak için kullanılan yüzlük.
MASTAR, Sıvacı, duvarcı, lağımcı vb. işçilerin cetvel gibi kullandıkları ensiz, uzun ve düz tahta veya madeni çubuk. —> Yol mastarı. Matkap mastarı.
MAT, Bakır, kurşun ve nikel gibi belirli sülfitli cevherlerin izabesinde saf metalle ötektik bir karışım halinde (sülfitlerle birlikte) elde edilen birinci kademe izabe görmüş sülfürlü metal bileşikleri. Bakır mat’ının içinde Cu, % 45 civarındadır.
MATİS, İki halatı, ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. Bu ekleme, halat toronlarının birbirine örülmesiyle yapılır.
MATKAP, Yekpare delici çubuk veya değiştirilebilen delici uç.
MATKAP ÇUBUĞU, 1) Özel olarak sert çelikten yapılmış keski uçlu, şişik başlı delik delme çubuğu. 2) Burgu.
MATKAP MASTARI, Matkap uçları veya jakbitlerin aşınması durumunda; ölçüsüne uygun bilenmesini kontrol için kullanılan özel mastar.
MATRİKS METALİ, Elmas kronda kesici dudağı teşkil eden ve elmas tanelerinin içine gömüldüğü özel metal alaşım.
MAZAMORT, Mermer içindeki demir oksitli, killi, şistli ve mermerin kıymetini azaltan çürük oluşumlar.
MAZOT, —> Dizel yakıtı.
MEKANİK BESLEMELİ IZGARALI YAKICILAR, Hareket eden ızgaranın üzerine, kömürün, üstten veya çapraz olarak beslenebil-diği; böylece elle beslemenin getirdiği mahzurların giderildiği bir yakıcı türü. Bunlara stokerli yakıcılar da denir. Mekanik beslemeli kazanlarda hava verilmesi alttan yapılır ve kömür, ızgaranın altından gelen hava ile çapraz akım prensibine göre temas eder. Uçucu maddelerin yanma verimini arttırmak için yatağın üst bölgelerine ikincil hava beslemesi yapılır.
MEKANİK DOLGU MAKİNESİ, Dolgu malzemesinin basınçlı hava, hızlı dönen bant veya paletler yardımıyla fırlatarak (taşıyarak) boşlukların doldurulmasını sağlayan makine.
MEKANİK HAVALANDIRMA, —>Havalandırma, Tabii havalandırma.
MEKANİK KLASİFİKATÖR, Yalak veya tekne şeklinde bir klasifikasyon boşluğunda mekanik olarak hareket ettirilen bir aksamla tasnif işlemini sağlayan düzen.
MEKANİK VANTİLASYON, —>Havalandırma.
MEKANİZASYON, 1) Maden ocaklarında kömürün veya cevherin makina gücü ile kazılıp yüklenmesi işlemi. Cevherin veya kömürün tamamının kazılıp yüklenmesinin (tahkimatın mekanik veya manuel (el) ile yapılması hariç) makine yardımı ile yapılması gerçekleşiyorsa, “ Tam mekanizasyon” eğer bu işlem kısmen makine ile yapılıyorsa “ Yarı mekanizasyon” dan bahsedilir. Mekanize kömür kazısı, a) rendeleme, b) kesme ve c) yonga kaldırma suretiyle yapılır.
2) Değişen ekonomik ve sosyal şartlar ile madenciliğin kendine özgü (grizu, göçük, heyelân) problemleri dolayısıyla geliştirilen robotik kontrol sistemleri. Bu sistem mekanik maden makinelerinin operatörsüz, kendi kendine ve akıllı bir şekilde işlemelerini amaçlar. Robotik sistemin temelini; tekrarlanan hareketlerin sayısal ifadesi ve algılayıcılar tarafından elde edilen verilerin mikro işlemcilerde değerlendirilerek, hareketlendirici mekanizmaların uyarılması, oluşturur. Robotun yeterliliği, geliştirilen algoritma (10 tabanlı matematik simgeleme) kadar, algılayıcı ve hareketlen-diricilerin de gelişmişliğine ve uygunluğuna bağlıdır. Bir insanın kullandığı makinenin verimi en çok yüzde seksen olabilirken, bir robot makinenin verimi % 95-99’a kadar çıkabilir. İnsanların çalışması zor ortamlarda, yani emniyet ve sağlık nizamnamelerine uyulamaması durumunun oluşmasında robot-makinelerin kullanılması kaçınılmaz bir durum yaratacaktır. Bunlara ek olarak canlı yaşamını imkânsız kılan şartlar ve ortamlarda sürdürülecek madencilik faaliyetleri için robot kullanımı bir zorunluluktur. Uzun ayak ekipmanında robotik kontrol, kömürün sistem tarafından tanınması (kömür-kayaç kesit belirlemesi), otomatik kesici ilerletimi ve sistemin ekran’dan izlenmesi suretiyle mekanizasyonu sağlayabilecektir. Çalışmalar, kömür kalınlığını ve sınırını, doğal gama ışını fon algılayıcısının yapabildiğini göstermiştir. Sürekli kazıcı robot, insansız dekapaj kamyonları, bilgisayar destekli tahkimat üniteleri, bilgisayar destekli delme işlemi, tavan saplama makinasında bilgisayar kontrollü uygulamalar bu tür mekanizasyon kapsamı içindedir.
MEKANİZE AYAK, Madenin kazılması, taşınması, tahkimatın yerleştirilmesi, kaydırıl-ması, vb. işlemlerin derece derece makineler yardımıyla yapılmasının gerçekleştirildiği ayak. Makineleşmenin derecesine göre ayaklar; tam mekanize, yarı mekanize, mekanize olmamış şeklinde sınıflandırılırlar.
MEKİKLİ KESİCİ, Ayak içinde kesici uçlarını ileri geri hareket ettirmek suretiyle kesme yapan bir tür (kazı aracı) kömür rendesi.
MEKŞUF MADEN SAHASI, Eski devirlerde çalışmış o zamanki şartlara göre sınırları tarif edilmiş, sonradan çalışmamış, arama ve işletme hakkı düşmüş maden sahası.
MELAFİR, —> Bazalt.
MEMBA, 1) Bir şeyin ilk çıkış yeri. 2) Kaynak. 3) Pınar.
MENEMETÇİ, Ağaç tahkimat tamirinde çalışan işçi.
MENEVİŞLEME, Su verilmiş çeliğin kırılganlığını gidermek ve tokluğunu artırmak için daha düşük bir sıcaklıkta belirli bir süre bekletilme işlemi. —> Isıl işlem.
MENGENE, 1) Sıkıştırıcı gereç. 2) Pres, cendere. 3) Ray bükme makinesi.
MENŞE ADI, —> Patent.
MERCALLİ ÖLÇEĞİ , Belirli bir bölgede meydana gelen depremin şiddetini birden onikinci dereceye kadar sıralayan deprem ölçü skalası. Bu ölçeğe göre birinci derecede deprem genellikle pekaz kimse tarafından hissedilir ve zararsızdır. 12. derecedeki deprem ise, her tarafta zarara yolaçan, eşyaları havaya fırlatan, bir deprem olarak nitelenir. —> Magnitüd, Richter ölçeği, Deprem.
MERDANE, İçi dolu uzun silindir.
MERDANELİ KIRICI, Genellikle iki adet ters istikamette dönen yüzeyleri düz veya dişli olabilen eksenleri yatay, silindir şeklindeki merdanelerden oluşan kırıcı.
MERİDYEN, Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan çemberin her biri.
MERİDYEN DÜZLEMİ, Dünyanın iki kutbu arasındaki doğru ile o yerin çekül (şakül) doğrultusunun belirttiği düzlem.
MERİDYEN GÖSTERİCİ, Maden ocakların-da, denizaltılarda ve gemilerde gerçek kuzeyi göstermek üzere imal edilmiş topografik ölçme aleti.
MERMER, 1) Kristalize kalker veya dolomotik kalkerlerin basınç ve sıcaklık etkisi ile ikinci bir başkalaşıma (metamorfizm) uğrayarak tekrar kristalleşmelerinden meydana gelen kayaç.
Mermerlerin renkleri genellikle beyazdır. Yabancı maddelerin ve maden oksitlerinin etkisi ile mermerler çeşitli renklerde bulunabilirler. Sarı ve kırmızı mermerlerin renkleri, içinde bulunan hematit ve limonitten; gri, mavi ve siyah mermerlerin renkleri, içinde bulunan kömür veya bitüm gibi maddelerden; damarlı olan mermerlerin şekilleri ve renkleri, normal teşekkül etmiş mermerlerin tektonik hareketlerle parçalanmasından sonra çatlaklarının kalsiyum karbonatla ve renkli çimento ile dolmuş olmasından (breş mermeri) ileri gelir. 2) Ticarette genel olarak blok şeklinde istihsalleri mümkün olan, levhalar halinde kesilebilen, cila kabul eden kristalize kalkerlere, mağmatik orijinli taşlara, traverten ve onikslere de mermer denilmektedir.
MERMER CİNSLERİ , Türkiyede bulunan mermerler 1) Âdi mermerler; 2) Oniksler (akik ve albatr cinsi), 3) Pamuk taşları,4) Diyabazlar olarak tanımlanır.
1) Âdi mermerler; az kristalli ve ışık geçirmeyen oluşuklardır: Marmara adası (beyaz - gri); Gebze (elma çiçeği); Afyon (şeker, sarı, kaplan postu); Bilecik (pembe); Ankara(bej veya damarlı); Hereke (hereke pudingi); Kırşehir (zeytin yaprağı, sedef); Kütahya (antep fıstığı rengi); Gebze(maun); Kayseri(siyah); İzmit(Bahçecik beyaz) gibi.
2) Oniksler; çok kristalli, damarlı ve ışık geçiren oluşumlardır; Bolu-Seben (beyaz, yeşil tonlu) Söğüt (yeşil, sarı, çaltıtaşı (Bilecik) ; Eskişehir Yunus Emre (kahverengi); Turhal (yeşil, sarı); Tokat (yeşil); Nevşehir Salanda(yeşil).
3) Pamuktaşları; kalsiyum bikarbonatlı suların bıraktığı, yapıları delikli çökeltiler: Afyon (sarı), Denizli (sarı), Kütahya (açık kahverengi), Malıköy(beyaz), Pamukkale (beyaz)
4) Diyabazlar; iyi kenetlenmiş kristalli çok sert taşlar: Gemlik (yeşil) —> Mermer.
MERRIL-CROWE YÖNTEMİ, —> Siyanür liçi ile altın üretimi.
MESLEK HASTALIĞI, 1) Çalışanın işi dolayısıyla iş gücüne zamanla zarar veren bir olay. 2) Çalışanın çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri.
MESLEKİ REHABİLİTASYON, Hastalanan yahut sakatlanan kimsenin saptanan çalışma alanında (yetiştirilmesi) işe alıştırılması.
MEŞ, Bir eleğin açıklığını veya telleri arasındaki boş alanı ifade eden ölçü. Meş’in değeri genellikle beher inç2 üzerindeki delik sayısı ile verilir. Meş, deliğin boyutu ve tel kalınlığı arasında direk bir ilişkiyi ifade etmez.
METAL, Hidrojen hariç pozitif elektrikle yüklenebilen diğer bir ifade ile asitlerin etkisi altında hidrojen açığa çıkaran bütün elementler. Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliğine sahip, kendine özgü parlaklığı olan (metalik parlaklık), oksit, hidroksit, sülfür haline dönüşebilen, aralarında alaşımlar oluşturan, (+) işaretli olarak iyonlaşan, gaz halinde tek atomlu olan, katı durumda iken plastik özellik gösteren dövme, presleme, tel çekme, haddeleme hassası olan temel madde (element). Metaller ağır, hafif, asal, asal olmayan, alçak sıcaklıkta, yüksek sıcaklıkta, çok yüksek sıcaklıkta eriyen şeklinde de tasnif edilirler. Diğer taraftan metaller; a) Merkez atomlu (Cr, Mo, W, Fe, Ğ Fe), b) Yüzey atomlu ( Fe, Cu, Au, Ag, P, Ni). c) Hekzagonal atomlu (Cd, Zn) olmak üzere üç türlü kristal strüktürüne (yapısına) sahiptirler.
METAL CİLA, Massetme özelliği büyük, şeffaf olmayan ve metalik bir görünüm veren cila. Bu cila en dayanıklı cila olup, metallerin düz yüzeylerinde görülür. —> Minerallerin parlaklığı.
METAL KURTARMA RANDIMANI, Cevher zenginleştirme sonunda elde edilen bir üründeki metal ağırlığının o ürünün elde edilmesi için zenginleştirme tesisine verilen cevherdeki metal ağırlığına oranının % olarak ifadesi. —> Randıman.
METALİK ALAN, 1) Çelik tel halat ile ilgili bir terim olup, halatı oluşturan çelik tellerin anma çaplarına göre hesaplanan ve (mm2) birimi ile ifade edilen kesit alanlarının toplamı. 2) Halat çelik kesiti.
METALİK OLMAYAN MİNERALLER, Hiç bir metal ihtiva etmeyen veya ihtiva ettiği metaller için kullanılmayan, izolasyon, dolgu, süzme ve ergitme işlerinde, seramik ve kimya sanayiinde kullanılan büyük bir mineral grubu. Kıymetli taşlar ve kayaç teşkil eden mineraller ayrı bir grupta sınıflandırılır. Hatta birkaç metalik mineral bile metalik olmayan mineraller grubuna dahil edilebilir. Çünkü bu mineraller, içlerindeki elemanların cevherleri değildir.
METALOĞRAFİ, Metal ve alaşımların mikro yapı özellikleri ve kristal yapılarını optik mikroskop, x- ışınları, transmisyon elektron mikroskobu, tarama elektron mikroskobu gibi aletler yardımıyla inceleyen bilim dalı.
METALOJENETİK PROVANS, Genellikle aynı cinsten alışılmamış derecede çok sayıda mineral zuhurunun aynı coğrafi veya jeolojik bölgede bulunması durumu.
METAL SEMBOLLERİ, Metallerin pa-zarlanması sırasında kullanılan işaretler. Bunlardan önemli olanlar şekilde gösterilmiş olup, kullanılmaları 13. yüzyıla kadar geri gider. —> Şekil.
METALURJİ, 1) Mekanik karışımlardan ve kimyasal bileşiklerden teşekkül etmiş cevherden veya cevher konsantresinden, kullanıma uygun metali elde etme; metallerin fiziki kaliteleri ve strüktürünün tesbiti ve tetkiki; alaşımlarının yapılması ilmi ve tekniği. Metalurjinin izabe, amalgamasyon, elektrolitik rafinasyon (arıtma) gibi değişik usûlleri; istihsal-ve fiziki metalurji bölümleri vardır. Metalurjide esas reaksiyonlar dissosyasyon , oksidasyon ve redüksiyondan ibarettir. 2) Cevherden metâlleri elde eden ve bunların işleme tekniğini belirleyen endüstri kolu. 3) Diğer bir ifade ile Metalurji; a- Üretim metalurjisi (kurutma, kavurma, izabe, tevsim “ çizme, resmini yapma” tephir “ buharlaştırma “ vb) b- Fiziki metalurji (metallerin strüktürü, yapısı sertliği, yoğunluğu, elektrik iletkenliği atom ağırlığı vb. özelliklerinin incelenmesi) diye iki ana gruba ayrılabilir.
METALURJİK KOK, Kömürün damıtılması sonucu ana ürün olarak iri parçalı kesif ve basınca mukavim bir şekilde elde edilen ve yüksek fırında demirin izabesinde kullanılan kok. Gazhanelerde gaz üretiminde yan ürün olarak elde edilen kok ise, ufak parçalı ve mukavemeti azdır.
METALURJİK KROM, Metallerin mukave-metinin artırılmasını, korozyon ve oksidasyonun önlenmesini sağlamak amacıyla krom/demir oranı (rasyo) 3/1 olan kromit. Metalurjik kromda Cr miktarının, cevherde veya konsantrede yüksek olması arzu edilirse de (% 48 Cr2O3); düşük Cr muhtevalı olanlar da kullanılabilir. Dünyada üretilen krom cevherinin % 64 kadarı metalurjide kullanılır. —> Kromit.
METAMORFİK KAYAÇLAR, —> Petroloji.
METAMORFİT, 1) Metamorf kayaç. 2) —> Metamorfoz etkisinde kalarak oluşan kayaç. Hangi kayacın değişmesi ile oluştuğunu saptamak önemli olmakla birlikte, bir sonuca ulaşılması genellikle olanaksızdır.