Arama

Okumak nedir?

Güncelleme: 17 Aralık 2015 Gösterim: 4.208 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Aralık 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
okumak
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
6 Aralık 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

okumak

okumak
(-i)
Sponsorlu Bağlantılar

1. Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları seslendirmek veya düşünceyi anlamak: 'Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu.' -F. R. Atay.

2. (nsz) Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek: 'Gazete bile okumak istemiyorum.' -B. Felek.
3. (nsz) Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek: 'Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi.' -H. E. Adıvar.

4. (nsz) Şarkı, türkü, şiir vb.ni sesli olarak veya ezgi ile söylemek: 'Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz.' -R. H. Karay.

5. (nsz) Bir şeyin anlamını çözmek: Şifre okumak.

6. Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek.

7. mec. Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak: 'Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım diye mi?' -Ö. Seyfettin.
8. mec. Değerlendirmek.

9.(nsz) argo Sövmek, küfretmek.

10. hlk. Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek.
Güncel Türkçe Sözlük
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
biraz daha ansiklopedik bilgi olsa iyi olur performans ödevi hazırlıyorumda
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Aralık 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
OKUMAK g. f.
1. Bir şeyi okumak, bir kimse sözkonusuysa, bir dilin yazılı işaretlerini tanımak, bu işaretlerin ya da bileşimlerinin seslerini (özellikle gözle izleyerek) zihinsel olarak ya da yüksek sesle birleştirmek ve onlara bir anlam vermek; çözmek: Arapça okuyabiliyorum, ama bu dili henüz çok iyi bilmiyorum. Hiyeroglifleri okumak. Okumayı yeni öğrenen bir çocuk. Heceleyerek okumak. "b"leri "p" okuyor.
2. Bir metni okumak, içeriğini değerlendirmek için gözden geçirmek; içeriğini öğrenmek: Kitap okumak. Trende gazete, dergi vb. okumak. Mektup okumak. Rolü kabul etmeden önce metni okumak istiyor.
3. Bir yazarı okumak, yazılı eserlerinin içeriğini öğrenmek, bilmek: Dostoyevskiy'i okudunuz mu?
4. Bir şeyi (bir metinde) okumak, okuma yoluyla haberi olmak, onu öğrenmek: Gazetelerde okuduğuma göre haftaya havalar düzelecekmiş. Bunu nerede okudun? Bunu bir kitapta okumuştum.
5. (Bir kimseye) bir şey okumak, dinleyiciler önünde bir metni seslendirmek: Çocuklara masal okumak. Edebiyat matinesinde şiirlerini okudu.
6. Bir şeyi (işaretler, imgeler vb. bütünü) okumak, yazı dışındaki işaretler, imgeler bütününü yorumlayabilmek, anlamını çözmek, anlamak: Grafik okumak, istatistikleri okumak. Şifre okumak.
7. Bir şeyi, belli bir biçimde okumak, onu belli bir biçimde yorumlamak, anlamak: Bu metni iki biçimde de okuyabiliriz.
8. Bir şeyi (kaydedilmiş bir şeyi) okumak, bir aygıttan söz ederken, kaydettiğini yeniden vermek.
9. Bir şeyi okumak, onu ezbere söylemek: Hadi bize bir şiir oku. Ezan okumak. Dua okumak.
10. Bir şeyi (konu, ders, ders kitabı vb.) okumak, bir konuyu ya da dersi okulda, bir öğretmenin yanında ya da yazılı şeyler üzerinde çalışarak öğrenmek: İki yıldır İngilizce okuyor, ama hâlâ hiçbir şey öğrenemedi. Lisede din dersi okudunuz mu? Biz bu kitabı okumuyoruz.
11. Bir öğrenim kurumunu okumak, orada öğrenim görmek: Liseyi Ankara’da okudu.
12. Bir şeyi (soyut) bir kimsenin yüzünden, gözlerinden vb. okumak, bazı belirtilere dayanarak onu anlamak, çıkarmak: Beni küçümsediğini gözlerinden okudum.
13. Bir kimsenin içini, düşüncesini okumak, tasarılarını, gizli nedenlerini, düşüncelerinin özünü anlamak.
14. Şarkı, türkü okumak, şarkı, türkü söylemek: Çok güzel türkü okur.
15. Geleceği okumak, bir şeyi yıldızlardan, el çizgilerinden vb. okumak, anlamlı ve ayırtedici olduğuna inanılan işaretleri yorumlayarak geleceği önceden kestirmek.
16. Bir kimseyi, bir şeyi okumak, nefesi güçlü olduğuna inanılan bir kimse sözkonusuysa, bir kimseyi nazardan korumak, hastalığını iyileştirmek vb. bir amaçla ona ya da ona verilecek, içirilecek bir şeye dua okumak, nefes etmek.
17. Yörs. Bir yere çağırmak, davet etmek.
18. Arg. Bir şeyi okumak, bir zor karşısında bildiği bir şeyi açıklamak, anlatmak: Karakolda bütün bildiklerini okudu.
19. Okuyup üflemek, bir kimseyi hastalık, nazar vb.'den korumak için okumak, ona nefes etmek. || Lanet okumak - LANET. II Masal okumak - masal. || Maval okumak - MAVAL. || Meydan okumak - meydan. || Nota okumak - nota. |j Rahmet okumak - rahmet.

—Bilş. Bir bilgisayarın çevre birimini oluşturan bir giriş organına sunulan ya da bir bellekte depolanmış bir bilgiyi, bilgisayarın başka bir birimine (merkezi birim ya da bellek) iletmek amacıyla tanımak, durumunu incelemek.

—Matbaac. Prova okumak, kitap, gazete, dergi gibi basılmak üzere dizilen yazıların, prova denen sayfalarını okuyup gerekli düzeltmelerini yapmak.

—Telekom. Ses okumak, bir ses okuma gerçekleştirmek.

gçz. f.
1. Öğrenim görmek: Bu çocuk okumak istiyor. Okumazsan cahil kalırsın.
2. Bir yerde, bir öğrenim kurumunda okumak, orada öğrenim görmek, görüyor olmak: Tip fakültesinde okuyor. Yurtdışın- da okumak.
3. Bir belirteçle, derslerinde başarılı olmak ya da olmamak: Kızı çok iyi okuyor. Biraz güç okudu.
4. Kendini kitap okumaya vermek: Yeterince okumuyorsunuz.
5. Bir kimsenin sülalesine, geçmişine vb. okumak, ona küfretmek: Yedi sülalesine okudu.
6. Canına okumak - can.

okunmak edilg. f.
1. Okumak eylemine konu olmak: Hiyerogliflerin ilk kez kimin tarafından okunduğunu biliyor musun?
2. Okumak eylemi yapılmak, gerçekleştirilmek: Bu kadar güçsüz bir ışıkta kitap okunmaz. Tatilde iyi okunuyor.
3. Bir yapıt, bir yazar vb. sözkonusuysa, herkes için okuma nesnesi olmak: Bu roman artık okunmuyor. Hâlâ zevkle okunan bir yazar.
4. Bir metinden söz ederken çözümlenmek, yorumlanmak, ne anlama geldiği belirtilmek: Bu yazarın kitabı değişik açılardan okunabilir.
5. Bir kimsenin yüzünden, gözlerinden okunmak, bir duygu sözkonusuysa, görünür, seçilebilir olmak, kendini açıkça belli etmek: Mutsuzluğu gözlerinden okunuyor.
6. Okuyup üflemek eylemine konu olmak.

okunulmak edilg. f. Okunmak.

okutmak ettirg. f.
1. Bir metni (bir kimseye) okutmak, okumak eylemini ona yaptırmak ya da okumasına izin vermek: Yurtdışından gelen mektubunu bana okuttu. Eski yazı bir belgeyi bir uzmana okutmak. Çocuklarına kitap okutmayan bir baba.
2. Bir yazarı, bir kitabı okutmak, onun içeriğini öğretmek: Öğrencilerine Shakespeare'i okutmak.
3. Bir kimseyi okutmak, onun öğrenim giderlerini karşılamak: Beni dayım okuttu.
4. Bir ders okutmak, o dersin alanına giren konularda öğrencilere bilgi vermek, o konuda ders vermek: Lisede matematik okutuyor.
5. Bir kimseyi, bir şeyi okutmak, nefesi güçlü olduğuna inanılan bir kimse tarafından okunmasını sağlamak: Bir hastayı üfürükçüye okutmak.
6. Arg. Bir şeyi okutmak, onu satmak, elden çıkarmak: Eski arabalarını biraz elden geçirip birine okuttular.

okutturmak ettirg. f. Okutmak eylemini yaptırmak: Evde kimseye roman okutturmuyor.

okutulmak edilg. f. Okutmak eylemine konu olmak.


Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

7 Ekim 2009 / bayan_gizemli Cevaplanmış
11 Ağustos 2010 / Misafir Cevaplanmış
3 Ocak 2011 / Misafir Cevaplanmış
17 Aralık 2015 / Safi X-Sözlük