Arama

Organlarımız niçin gereklidir?

Güncelleme: 3 Mart 2010 Gösterim: 2.073 Cevap: 0
kalo_mira - avatarı
kalo_mira
Ziyaretçi
3 Mart 2010       Mesaj #1
kalo_mira - avatarı
Ziyaretçi
Yüz trilyon hücrenizin her biri adeta birbirlerinden haberdarmış gibi büyük bir uyum içindedir. Siz bu yazıyı okurken kalbinizin bir dakikada kaç kez attığı, kemiklerinizde depolanan kalsiyum oranı, kanınızdaki şeker yoğunluğu, böbreklerinizin dakikada süzdüğü kan miktarı ve bunlara benzer binlerce detayda söz konusu uyum görülür.Bütün bu sistemler göz önüne alındığında, insan vücudu 100 trilyon müzisyenin oluşturduğu dev bir orkestraya benzetilebilir. Bu orkestra 24 saat eşsiz besteleri seslendirir. Müzik kimi zaman hızlanır, kimi zaman yavaşlar. Kimi zaman tempolu, kimi zaman sakin bir melodi seslendirilir. Ancak orkestradaki müzisyenler, aralarındaki kusursuz uyumu hiçbir zaman kaybetmezler. Peki bu eşsiz senfoniyi idare eden kimdir? Nasıl olur da milyonlarca müzisyen aynı anda ortak notaları, farklı müzik aletleriyle çalabilir?
İnsan vücudundaki 100 trilyon hücreyi birbirine hormonlar bağlar. Hormonlar hücreler arasında mesaj taşımakla görevli olan proteinlerdir. Vücudun büyümesi, üremenin düzenlenmesi, vücuttaki iç denge, sinir sistemindeki koordinasyon ve daha birçok işlem hormonların gereken yerlere ulaştırdıkları mesajlar sonucunda gerçekleşir.
Sponsorlu Bağlantılar
Hiç kimsenin vücuttaki bu mükemmel koordinasyona bir müdahalesinin olması söz konusu değildir. Örnek olarak yediğiniz besinlerin sindirimi sırasında salgılanmaya başlayan sekretin hormonunu ele alalım. Belki de böyle bir hormonun varlığından bile haberiniz yokken sizin için bu hormon salgılanmaya başlanır ve bu sayede bağırsaklarınızın asitten zarar görmesi engellenir. Bunu engellemeniz ya da değiştirip başka bir yöntemle kendinizi koruma altına almanız mümkün değildir. Bu, vücuttaki diğer bütün organlar, enzimler, sistemler için geçerli olan bir durumdur.
İnsanın kendi vücudunda olup bitenlerden haberi yokken vücudunda her yönden mükemmel bir sistem kurulmuştur. Vücudunuzdaki maddeler sizin için emirler verip, vücut dengenizi sağlarken, sizi su içmeye ya da yemek yemeye, hızlı hareket etmeye yöneltirken siz bu yönlendirmenin farkına bile varmazsınız. Hayatta kalmanız vücudunuzdaki hormonlar vasıtasıyla kontrol edilen emir-komuta sistemine bağlıdır.
Peki bu sistem nasıl ortaya çıkmıştır? Denetimi nasıl sağlanmaktadır? Hormonlar nerede, ne zaman harekete geçmeleri gerektiğini nasıl bilmektedirler?
Hormonal sistemin tek bir anda bir bütün olarak ortaya çıkması, ilerleyen sayfalarda verilecek örneklerde de görüleceği gibi zorunludur. Bunun aksi bir durumu düşünmek mümkün değildir. Yani hormonlar sahip oldukları özellikleri zaman içinde kazanmış olamazlar. İnsan vücudundaki diğer bütün sistemler gibi hormonal sistem de tek bir anda ortaya çıkmış yani yaratılmıştır. Allah’ın varlığının, gücünün sınırsızlığının delillerinden biri olan bu sistemin detayları insanı bir kere daha Allah’ın yarattıkları üzerinde düşünmeye teşvik etmektedir. Allah ayetlerinde, yarattığı varlıklar üzerinde düşünmeyi ve Kendisi’ne yönelip dönmeyi emretmiştir. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
Sizin için gökten su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.
Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
Denizi de sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O’nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (Nahl Suresi, 10-17)
VÜCUTTAKİ KONTROL SİSTEMİ
Uçaklarda, uzay mekiklerinde, hatta bazı modern otomobillerde aracın o anki durum ve kapasitesini denetleyen kontrol bilgisayarları vardır. Ancak insanların 20. yüzyılda geliştirdiği bu sistemlerden binlerce yıl önce, söz konusu denetim sistemlerinin en mükemmeli yeryüzünde zaten mevcuttu. Hem de insanın kendi vücudunun içinde…
Bir kablo ağı boyunca uzanan sinir sistemi ve kimyasal uyarıları değerlendiren hormonal sistem, insan vücudundaki kontrol ve denetim mekanizmasını oluşturur. Bu sistemler insanın hayal gücünün alamayacağı kadar yüksek bir teknolojiye sahiptir.
Her iki sistem de büyük ölçüde klasik tepki prensiplerine göre çalışır. Kontrol merkezinden gönderilen bir mesaj, hedef organın aktivitesinin artırılmasına veya azaltılmasına neden olur. Sürekli bilgi akışı sayesinde her an değerlendirmeler yapılır ve bu değerlendirmelere göre yeni emirler gönderilir. Her saniye milyonlarca bilgi işlenir.
Organlarımız niçin gereklidir?
Solda erkek ve kadın bedenindeki temel salgı bezlerinin yerleri, sağda ise sinir sisteminin genel yapısı görülüyor.
Organlarımız niçin gereklidir?
Sinir sistemi, bilgi akışını, bütün vücudu kaplayan kablo ağı -sinirler- yoluyla sağlar. Birçok noktada sinir sistemi ve hormon sistemi birlikte çalışır. Örneğin adrenalin hormonunun salgılanması için sinir sisteminden gelecek uyarılara ihtiyaç vardır.
Hormonal sistemde haberleşme ağı, kan dolaşımı sayesinde kurulur. Hormonal bir bez, mesaj taşıyan molekülleri doğrudan kana salgılar. Kan yoluyla bütün vücuda yayılan bu mesajlar hedef organa ulaştığında bu organı harekete geçirir. Bu demektir ki, hormonal sistem dolaşım sistemi olmadan çalışamaz. Hormon ve sinir sistemi arasındaki bağlantıyı da hatırlayacak olursak, hormon-sinir-dolaşım sistemlerinin aynı anda var olmaları gerektiği gerçeği ile karşılaşırız.
Hormonal sistem (endokrin sistem) ve sinir sistemi, birlikte vücudun içinde bulunduğu sabit durumu korumak için çalışırlar. Hormonal sistem; üreme, beslenme maddelerinin hücreler tarafından kullanımında, tuz ve sıvı dengesini düzenlemede rol oynar. Dokulardan ve bezlerden meydana gelen bu sistemin, vücuttaki diğer organlarla dahası bütün vücut hücreleriyle olan uyumu son derece dikkat çekicidir. Hormonal sistemi oluşturan bezlerin kanalları yoktur. Bezler çevrelerindeki dokulara hormonları bırakır ve hormonlar kılcal damarlar tarafından emilip kan yolu ile taşınırlar. Hormonları harekete geçiren, hedef dokuların durumlarıdır. Çoğu zaman hormonlar sadece o dokuya özgü olabilir. Örneğin erkeklik hormonu testosteron salgılandığında yüzdeki kılların çıkmasına sebep olur, fakat kafa derisindeki saçlara hiçbir etkisi olmaz. Bununla birlikte bütün vücudu etkileyen hormonlar da vardır. Örneğin tiroid hormonu, vücuttaki bütün hücreleri uyarır.
ANAHTARLAR VE KİLİTLER
Hormonlar genel olarak insan vücudunun iç ortamını düzenlemek üzere programlanmış ve kodlanmış bir sinyal grubu olarak tanımlanır. Bu sinyallerin her biri farklı organ ve dokulardaki hücreleri uyarır. Bir hormon hedef hücresine varıncaya kadar geçtiği birçok dokuda fark edilmez. Peki hedef hücre kendi hormonunu nasıl tanır?
173a
Hormonlar ve hormonların etkilediği algılayıcılar birbirleriyle anahtar-kilit ilişkisi içindedirler.

Hedef hücrelerin yüzeylerinde bir anten (algılayıcı) bulunmaktadır. Hormon bu anten ile tam olarak birleşir. Anten ve hormon birbirlerine o kadar uygun yaratılmışlardır ki, gönderilen hormon hiçbir zaman yanlış antene bağlanmaz.
Bu şekilde her hormon bir anahtara, bu hormonun etkilediği algılayıcı da yalnızca o anahtarla açılabilecek özel bir kilide benzer. Ancak hormon ve hedef hücre arasındaki üç boyutlu uyum, anahtar ve kilit arasındaki üç boyutlu uyumdan çok daha kompleks ve üstündür. Sadece bir hormon kilide uyar ve o hücrenin genel yapısını etkiler. İşte bu uyum sayesinde hiçbir zaman yanlış bir organ ya da doku harekete geçirilmez.51
Hormon molekülünün hücrenin yüzeyinde bulunan antene kenetlenmesiyle birlikte hücrenin içinde bir dizi zincirleme reaksiyon gerçekleşir. Bu reaksiyonlar sonucunda hücre kendisine emredilen görevi yerine getirir. Olay şöyle gerçekleşir;
Örneğin gönderilen emir hücreye özel bir protein üretmesini emrediyorsa, hücrenin içinde bulunan çeşitli enzimler harekete geçer. Bu enzimler hücrenin bilgi bankası olan DNA’ya giderek üretilmesi gereken proteine ait bilgiyi bulur ve kopyalar. Böylece gerekli proteinin üretimi başlamış olur.
Sistemin elemanları bir zincirin halkaları gibi çalışır. Bu halkalardan herhangi birinin görevini yapamaması zincirin kopmasına, yani bütün sistemin bozulmasına neden olacaktır. Böyle bir aksaklığın sonuçları vücut için çok ağır olur; hatta kimi zaman ölümle sonuçlanır.
HORMONAL SİSTEMİN ŞEFİ
0.5 gr ağırlığında, bir bezelye tanesi büyüklüğünde küçük bir et parçası ve bu et parçasını oluşturan hücreler, vücudunuzu sizin adınıza yönetir ve denetler. Hormon sisteminin yönetim merkezi olan “hipofiz bezi” isimli bu küçük organ, yeryüzünün en mükemmel orkestrasının şefidir. Bu küçük şef, emirlerini hormon adı verilen moleküller yardımıyla diğer hücrelere bildirir.
Hipofiz bezi, hormon sisteminin yöneticisi ve düzenleyicisidir. Beynin hipotalamus isimli bölgesinin kontrolü altında çalışır. Bu küçük et parçası hipotalamustan gelen bilgiler sayesinde sizin hangi şartlarda neye ihtiyacınız olduğunu, bu ihtiyacı gidermek için hangi organın hangi hücrelerinin çalışması gerektiğini, bu hücrelerin kimyasal mekanizmalarını, fiziksel yapılarını, üretilmesi gereken ürünleri ve üretimin durdurulması gerektiği zamanı bilir. Bilmekle kalmaz çok özel bir haberleşme sistemi sayesinde bu ihtiyaçların karşılanması için gerekli yerlere bütün emirleri verir.
Örneğin insan vücudu ergenlik döneminin sonuna kadar gelişir. Bu dönem boyunca trilyonlarca hücre bölünerek çoğalır, doku ve organların büyümesi sağlanır. Belirli bir büyüklüğe ulaşıldığında dokularda büyüme faaliyeti durur. İşte ne kadar büyümeniz gerektiğini bilen ve bu büyüklüğe ulaştığınızda büyümenizi durduran, hipofiz bezi denilen bu küçük ‘şef’tir.
Organlarımız niçin gereklidir?

Benzer Konular

9 Aralık 2009 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
16 Aralık 2012 / nebe Soru-Cevap
18 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
9 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap
14 Ekim 2008 / Misafir Genel Mesajlar