Dinimizde Sabır ve Sabrın Önemi
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sabır yalnız dinler tarafından değil, insanların ortaya koyduğu sistemler, felsefeler tarafından da bir erdem olarak kabul edilmiştir.
Fakat sabrın önemini ve gerekliliğim belirtmekte Müslümanlık kadar titizlik gösteren başka ne bir din ne bir felsefe vardır. Denebilir ki sabır hakkında İslam'ın söylediklerinden ve buyurduklarından daha üstün ve değerli bir şey söylenmemiştir.
Sabır her devirde insanoğlunun işine yaramıştır. Sabredenler her zaman kazançlı çıkmışlardır. Fakat insanın içinde bulunduğumuz çağ kadar sabra muhtaç olduğu bir çağ geçmemiştir. Yaşadığımız bu çağ çeşitli özelliklerinden dolayı insanın sinirlerini yıpratan, tahammüllerini azaltan bir çağdır. Günümüzde tıbbın ısrarla üzerinde durduğu stresler tamamen zamanımız şartlarının bir sonucudur. Doktorlar sürekli streslerden uzak durmamızı tavsiye ediyorlar. Bu nasıl mümkün olacaktır? Şüphesiz sabırla. Bunun için bu çağda, her çağdakinden daha çok sabıra muhtacız. Kur'an defalarca, Allah'tan sabrederek yardım istememizi emreder:
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar
Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (Asr Suresi, 2-3)Sabır, İslam'ın en fazla değer verdiği insani erdemlerdendir. Kur'an-ı Kerim'de yetmişten fazla yerde sabır anılmaktadır. Allah'ın kitabında sabrın bu kadar üzerinde durulması, şüphesiz onun öneminin, Allah katında sandığımızdan çok değer taşımasının sonucudur.
Sabır yalnız dinler tarafından değil, insanların ortaya koyduğu sistemler, felsefeler tarafından da bir erdem olarak kabul edilmiştir.
Fakat sabrın önemini ve gerekliliğim belirtmekte Müslümanlık kadar titizlik gösteren başka ne bir din ne bir felsefe vardır. Denebilir ki sabır hakkında İslam'ın söylediklerinden ve buyurduklarından daha üstün ve değerli bir şey söylenmemiştir.
Sabır her devirde insanoğlunun işine yaramıştır. Sabredenler her zaman kazançlı çıkmışlardır. Fakat insanın içinde bulunduğumuz çağ kadar sabra muhtaç olduğu bir çağ geçmemiştir. Yaşadığımız bu çağ çeşitli özelliklerinden dolayı insanın sinirlerini yıpratan, tahammüllerini azaltan bir çağdır. Günümüzde tıbbın ısrarla üzerinde durduğu stresler tamamen zamanımız şartlarının bir sonucudur. Doktorlar sürekli streslerden uzak durmamızı tavsiye ediyorlar. Bu nasıl mümkün olacaktır? Şüphesiz sabırla. Bunun için bu çağda, her çağdakinden daha çok sabıra muhtacız. Kur'an defalarca, Allah'tan sabrederek yardım istememizi emreder:
"Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir."Bir başka âyette de sabrın kolay bir şey olmadığı, ama gerçek müminlere zor gelmeyeceği belirtilmektedir:
"Gerçekleri yüklenip taşımakta sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz) kalbi Allah'a saygı ile ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir."
Din büyükleri bu anlamda sabrı iyi anlamışlardır. Hz. Ali "Hiç kimse, kendisine sabır verilen kimse kadar Allah'ın lütfuna uğramamıştır" diyor.
Büyük din bilgini Kuşeyri de "Sabrı "yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamadır" diye anlatmıştır.
Sabır deyince çoğumuzun aklına haklı olarak öfkelendiğimiz zaman sabretmek gelir. Hâlbuki öfke, sabır gösterilecek yerlerden yalnız biridir.
Sabra ihtiyaç duyulduğu durumlar
Sabra muhtaç olduğumuz daha nice durumlar vardır. Bunların belli başlılarını özetleyelim:
1. Bir amaca ulaşmata gösterilen sabır: Bir amaca yönelmiş bir kimsenin, o amaca doğru ilerlerken gerekli zorluklara katlanması bir sabırdır. Dilediği mesleğe sahip olmak, ya da sahip olduğu meslekte yükselmek isteyen kimse bunun için gerekli zorluklara, mahrumiyetlere katlanmak zorundadır ve bu ancak sabırla mümkün olur. Bir girişimde bulunan ve bunu amacına ulaştırmak isteyen işadamı bu süreçte bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir. Bu durumda direnmek, yılmamak bir sabırdır. Peygamberimiz bu maddeyle ilgili olarak "sabreden zafere (bir başka deyişle amacına) ulaşır" demiştir.
2. Bazı şeylerin eksikliğine, yokluğuna karşı sabır: Kimi servet ve zenginlik istemiştir, bu yolda harcamıştır ama sonuç itediği gibi olmamıştır. Kimi evlat istemiştir, Allah vermemiştir; kimi mevki, kimi başka bir şey istemiştir ama sahip olamamıştır. Bütün bu yokluk ve eksiklikleri sineye çekmek sabırdır. Kuran, böyle meşru şeyler isteyip de elde edemediğinde isyan etmeyip sabredenlerin müjdelenmesini istiyor.
3. Belalara, felekatlere, yıkımlara karşı sabır: Sel, deprem... gibi doğal âfetlere, çağımızda makineleşme sonucu meydana gelen kazalara karşı sabır da Allah katında ecri büyük olan sabır çeşididir. Bilinen bir husustur ki, insanlar bazen çok sevdikleri, kendilerini hayata bağlayan kişileri, görünmez, akıldan geçmez bir kaza sonucu yitirebiliyorlar. Yine canın yongası diye nitelenen mal ve servet, bir yangında kül olabiliyor, işte böyle durumlarda çok zor olmasına rağmen sabredebilmek Rabbimiz nezdin-de çok büyük sevaba vesiledir. Bu anlamda sabredenler Allah tarafından hesapsız şekilde ödüllendirilecektir.
4. Öfke anında sabır: Hiç şüphe yoktur ki sabra en çok muhtaç olduğumuz durum öfke anıdır. Öfke, gözümüzü kin ve hiddet bürümesidir. Böyle bir durumda derin bir nefes alıp kendimizi kontrol imkânını elden kaçırırsak her şey altüst olabilir. İşte bu durumda sabır da dinde büyük sevap nedenidir.
Atalarımız, "Öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır" demişlerdir. İnsan öfke nedeniyle çirkin söz ve davranışlarda bulunur, öfke geçince de söylediklerinin ve yaptıklarının kötülüğünden utanır.
Hz. Ali bu konuda çok güzel şeyler söylemiştir:
* Meknûn: Gizli, saklı.Büyük din bilgini Kuşeyri de "Sabrı "yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamadır" diye anlatmıştır.
Sabır deyince çoğumuzun aklına haklı olarak öfkelendiğimiz zaman sabretmek gelir. Hâlbuki öfke, sabır gösterilecek yerlerden yalnız biridir.
Sabra ihtiyaç duyulduğu durumlar
Sabra muhtaç olduğumuz daha nice durumlar vardır. Bunların belli başlılarını özetleyelim:
1. Bir amaca ulaşmata gösterilen sabır: Bir amaca yönelmiş bir kimsenin, o amaca doğru ilerlerken gerekli zorluklara katlanması bir sabırdır. Dilediği mesleğe sahip olmak, ya da sahip olduğu meslekte yükselmek isteyen kimse bunun için gerekli zorluklara, mahrumiyetlere katlanmak zorundadır ve bu ancak sabırla mümkün olur. Bir girişimde bulunan ve bunu amacına ulaştırmak isteyen işadamı bu süreçte bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir. Bu durumda direnmek, yılmamak bir sabırdır. Peygamberimiz bu maddeyle ilgili olarak "sabreden zafere (bir başka deyişle amacına) ulaşır" demiştir.
2. Bazı şeylerin eksikliğine, yokluğuna karşı sabır: Kimi servet ve zenginlik istemiştir, bu yolda harcamıştır ama sonuç itediği gibi olmamıştır. Kimi evlat istemiştir, Allah vermemiştir; kimi mevki, kimi başka bir şey istemiştir ama sahip olamamıştır. Bütün bu yokluk ve eksiklikleri sineye çekmek sabırdır. Kuran, böyle meşru şeyler isteyip de elde edemediğinde isyan etmeyip sabredenlerin müjdelenmesini istiyor.
3. Belalara, felekatlere, yıkımlara karşı sabır: Sel, deprem... gibi doğal âfetlere, çağımızda makineleşme sonucu meydana gelen kazalara karşı sabır da Allah katında ecri büyük olan sabır çeşididir. Bilinen bir husustur ki, insanlar bazen çok sevdikleri, kendilerini hayata bağlayan kişileri, görünmez, akıldan geçmez bir kaza sonucu yitirebiliyorlar. Yine canın yongası diye nitelenen mal ve servet, bir yangında kül olabiliyor, işte böyle durumlarda çok zor olmasına rağmen sabredebilmek Rabbimiz nezdin-de çok büyük sevaba vesiledir. Bu anlamda sabredenler Allah tarafından hesapsız şekilde ödüllendirilecektir.
4. Öfke anında sabır: Hiç şüphe yoktur ki sabra en çok muhtaç olduğumuz durum öfke anıdır. Öfke, gözümüzü kin ve hiddet bürümesidir. Böyle bir durumda derin bir nefes alıp kendimizi kontrol imkânını elden kaçırırsak her şey altüst olabilir. İşte bu durumda sabır da dinde büyük sevap nedenidir.
Atalarımız, "Öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır" demişlerdir. İnsan öfke nedeniyle çirkin söz ve davranışlarda bulunur, öfke geçince de söylediklerinin ve yaptıklarının kötülüğünden utanır.
Hz. Ali bu konuda çok güzel şeyler söylemiştir:
"Öfkenin başı cinnet, sonu pişmanlıktır. İnsanın şiddetli iki düşmanı vardır: Bunlar öfke ve şehvettir."Peygamberimizin öfkeye ilişkin sözleri ise gerçekten benzersizdir:
"Gerçek güçlü kimse, güreşte başkalarını yenen değil, öfkelendiği zaman nefsini yenendir."
Bir savaş dönüşü Peygamberimiz arkadaşlarına şöyle dedi:Mehmet Akif bu sûreyi manzum olarak şöyle çevirmiştir:
— Şimdi küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz. Ashab sordu:
— Ya Resülallah, biz büyük bir cihattan dönüyoruz. Bunun daha büyüğü ne ola?
— Esas büyük cihat insanın nef-siyle yaptığı cihattır.
Kuran'ın en kısa surelerinden biri olan Asr suresinde kurtuluşun dört şeye bağlı olduğu belirtilmiştir. Bunlar: İman etmek ibadetler de dahil olmak üzere güzel işler yapmak, hakkı gözetmek ve sabırlı olmaktır.
Hani ashâb-ı kiram ayrılalım derlerken,
Mutlaka sûre-i ve'l-Asr okurlarmış, bu neden?
Çünkü meknûn* o büyük sûrede esrâr-ı felah**:
Önce iman-ı hakiki geliyor, sonra selâh,
Sonra hak, sonra sabır, işte kuzum insanlık!
Bu dördü birleşti mi hüsran yoktur sana artık
** Esrâr-ı felah: Kurtuluşun sırları.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!