Arama

Yaşayan Türkçüler

Güncelleme: 16 Şubat 2010 Gösterim: 14.638 Cevap: 25
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
12 Temmuz 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
PROF.DR. ABDULHALUK MEHMET ÇAY
DEVLET BAKANI SAYIN PROF.DR. ABDULHALUK MEHMET ÇAY'IN BİYOGRAFİSİ
Sponsorlu Bağlantılar

23 Aralık 1945 tarihinde Çorum İli İskilip ilçesinde doğdu . İlkokulu İskilip Misak-ı Milli, Ortaokulu İskilip Ortaokulu, Liseyi Amasya Lisesinde bitirdi.Yüksek tahsilini ise 1970 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı. Mezuniyetten sonra üç yıl serbest olarak çalıştı.

1973 yılında İskilip Lisesi'nde Tarih Öğretmenliği ile meslek hayatına intisab etti .1975 yılı Haziran-Ekim döneminde Polatlı Top ve Füze Yedeksubay Okulu'nda kısa devre askerlik görevini yaptı.

1976 Şubat ayında İstanbul Ortaköy Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler grubuna tarih öğretmeni olarak atandı. Aynı yıl Müdür yardımcılığı görevine getirildi. Bu görevde 1978 haziran ayına kadar kaldı.
Bu görevi sırasında 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde Umumi Türk Tarihi Kürsüsünde başladığı doktora çalışmasını pekiyi derece ile tamamladı. Rahmetli Prof .Dr. İbrahim Kafesoğlu yönetiminde hazırladığı "17 Eylül 1176 Myriokephalon/ Karamıkbeli Zaferi" konulu tezi ile 29 Haziran 1978 tarihinde Ph.Dr. Ünvanını aldı.

1978 Eylül -1980 Ocağı tarihleri arasında İstanbul Eyüb Lisesi'nde, Ocak-Mart 1980 tarihleri arasında Üsküdar Kız Lisesi Müdür Yardımcılığı ve tarih Öğretmenliği görevlerinde bulundu. 1980 yılı Mart-Haziran aylarında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler grubu öğretim üyeliği ve müdür yardımcılığı görevine getirildi.

29 Haziran 1980 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü öğretim görevliliğine getirilen Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay, YÖK Yasası'nın çıkmasından sonra adı Edebiyat Fakültesi olarak değişen aynı Fakültenin Tarih Bölümü'nde yardımcı doçentliğe yükseltildi.

1984 tarihinde "Sultan II. Kılıç Arslan ve Zamanı" adlı tezi ile doçent oldu. Aynı yıl YÖK Yasası ile kurulan Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü doçent kadrosuna atandı.

1985 Haziranında YÖK Yasası'nın 38. maddesine istinaden Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nda uzman ve daha sonra müşavir olarak görev yaptı.

1993 Haziranına kadar bu görevi sürdürdü. Bu sırada 1989 tarihinde Profesörlüğe yükseltildi. 1994-1995 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü görevine getirildi.

24 Aralık 1995 tarihinde yapılan Milletvekilliği Genel Seçiminde MHP'den Gaziantep birinci sıra milletvekili adayı oldu. MHP'nin ülke barajını aşamaması sebebiyle seçilmiş milletvekili olmasına rağmen TBMM'ye giremedi.

1983 tarihinde üyeliğe kabul edildiği Türk Kültür Araştırma Enstitüsü 'nün yönetiminde görev aldı. Halen TKAE Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir. 1991-1995 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu Asli üyesi olarak seçildi. 1993 yılında kurulan ve 1995'te kuruluşu tamamlanan Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı Genel Sekreterliği'ne getirildi.

1993'de Antalya, 1994'de İzmir, 1995'de Çeşme/İzmir, 1996'da Ankara, 1997'de İstanbul ve 1998'de Bursa'da gerçekleştirilen Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultaylarının sekretaryasını yürüttü. Üniversite elemanlarının siyasi partilerin üst yönetiminde yer almasını sağlayan kanunun kabulünden sonra MHP'ne üye oldu.

23 Kasım 1997 tarihli MHP Genel Kurulunda Kongre Başkanlığı yaptı ve MHP Merkez Yürütme Kurulu'na seçildi. MYK toplantısı sonrasında MHP Divan Üyeliğine ve Divanda'da da MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.

28 Nisan 1999 seçimlerinde MHP'den Çorum Milletvekili seçildi. 57. Hükümette Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Kardeş Topluluklardan sorumlu Devlet Bakanı olarak görev aldı, bu görevi halen yürütmektedir.

Yayın Hayatı
Yayın Hayatına Üniversite yıllarında başlayan Prof. Dr. Çay, Millet, Bizim Anadolu, Hergün, Tercüman, Son Havadis, Türkiye, Ortadoğu, Milliyetçi Çizgi, Türkeli ve Büyük Kurultay gazetelerinde fıkra ve seri yazılar yazmıştır. Ayrıca, Ötüken, Adsız, Son Kale, Türk'e Çağrı, Çığ, Yeni Çığ, Türk Kültürü, Türk Dünyası, Azerbaycan, Fuzuli gibi dergilerde makaleler neşretmiştir. Bu yazılarında kendi adının yanında "Ertuğrul Afşin , Yazıcıoğlu, Korkut-Ata, Pars-Buga, Ertuğrul Cengiz, Irkıl Ata"gibi mahlasları da kullanmıştır.

*
Son düzenleyen kompetankedi; 21 Eylül 2006 12:35
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ALTAN DELİORMAN

Sponsorlu Bağlantılar
1936'da İstanbul 'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı şehirde yaptı. Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdikten sonra bir süre İst. Ün. Hukuk Fakültesi'nde okudu. Daha sonra Edebiyat Fakültesi'ne geçerek, bu fakültenin Tarih bölümünden mezun oldu.

Genç yaşta girdiği hayatında gazeteciliğin çeşitli dallarında çalıştı. Teknik sekterlik, yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundu. Tercüman gazetesinde 1976-1985 yılları arasında köşe yazarlığı yaptı.

Türk Dünyası (1955) , Milli Işık (1967-1971), Gurbette Bayrak (1985-1987), Orkun (1998-.....) dergilerini yayınladı ve yönetti. Milli Yol (1962) ve Boğaziçi dergilerinin (1982-1987) yayımına katkıda bulundu. Boğaziçi Yayınları'nın kurucuları arasında yer aldı ve 1972-1987 yılları arasında genel müdürü oldu.

Bayrak Basım/Yayım/Tanıtım müessesesini kurdu (1986). Bu kuruluşta eğitim ve kültür kitapları yayınladı. Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı (1956) ve dernek lağv edilene kadar genel sekreterliği yaptı, Türkçüler Derneği'nin kuruluşuna katıldı (1962).

Türk Kültür Ocağı'nın kurucularından olup genel sekreterliğini yürüttü (1966) . 1.,2.,3. ve 4. Türkiye Milliyetçiler Büyük Kurultaylarının tertip komitelerinde görev aldı (1967-1987).

Türk Edebiyatı Vakfı kurucularındandır(1978). Yine kurucuları arasında yer aldığı Aydınlar Ocağı'nın genel müdürlüğünü (1970-1975) , genel sekreterliğini ( 1979-1982) , yönetim kurulu üyeliğini, çeşitli dönemlerde İlim ve İstişare Kurulu üyeliğini yaptı.

Bir grup tanınmış Türkçü ile birlikte Orkun Vakfı'nı kurdu ve ilk başkanlığını üstlendi(2000).

İLESAM 'ın kurucularından olup(1986) ilk Teknik ve Bilim Kurulu üyesi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti(1967) ve Yüksek Basın Divanı üyesidir.

Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli illerde çok sayıda konferans vermiş ve komisyon çalışmalarına katılmış, çeşitli ilmi ve mesleki kongrelere raporlar ve tebliğler sunmuştur.

Onlarca kitap ve yüzlerce makaleye imza atmıştır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BAYMİRZA HAYİT

İlim adamı, büyük Türkistan Tarihçisi ve sovyetolog Baymirza Hayit, bugünkü Özbekistan'ın Fergana vadisi, Namangan vilayetinin, Yargorgan köyünde 17 Aralık 1917'de doğmuştur. Annesinin adı Rabiya, babasının adı Hayit Mirza Mahmutmirzaoğlu'dur. Dokuz çocuklu çiftçi bir ailenin çocuğu olan Baymirza Hayit Özbek Türkleri'nden olup, çocukluk yılları hayatında derin akisler bırakacak olan Sovyet kızılordu milislerinin kanlı eylemleriyle doludur.


Sovyet hakimiyetinin tam olarak sağlanamadığı 1923'lü yıllarda Baymirza'nın ilk eğitim hayatı mahalle mektebinde din eğitimiyle başlar. Bir yıl sonra Cedit Mektebine yazılan Hayit, Okulun dördüncü sınıfından Namangan Vilayeti Talim Terbiye Teknikleri Okuluna geçir.

Yazmaya ve okumaya son derece meraklı olan Hayit ilk yazılarını okulun duvar gazetesi olan"Bizim Fikir"de neşreder. Okuldaki müsamere ve şiir günlerinde dikkatleri üzerine çeken Hayit, kısa bir süre sonra Türkistan yeraltı milliyetçi aydınlarından olan Süleyman Çolpan, Gafur Gulam, Safizade ve Refik mümin'lerle tanışıp, Çolpan'ın özel alakasına mazhar olur.

Ceditçi ve Türkbirlikçi aydınların, toplandığı Çınaraltı kahve muhitinde Usta-Çırak usulüne göre Hayit edebiyat ve Musiki sohbetlerine katılır. Çınaraltı muhiti, Hayit'in daha sonraki yıllarını manalandıracak olan tarih ve millet şuuru almasının yanında yol ,yordam, usûl, erkân öğreten ikinci bir okul vazifesini görmüştür.


1933 yılı genç Hayit'in hayatında bir dönüm noktasıdır. Çünkü bu yıllar Stalin'in harekete geçip son geride kalan Türkbirlikçi kişi ve odakları temizleme hareketinin adı olduğu yıllardır. Halk düşmanı suçlamasıyla, gerçekten geride kalmış bütün aydınlar temizlenmiştir.

1943'te yüksek okul imtihanını kazanan Hayit önce Andican vilayeti Sulama (Ziraat) Okuluna, ardından Hokand vilâyetinde Tıp Fakültesine girerse de, ruhunun bir türlü ısınamadığı bu okulu da bırakıp, Türkistan Sovyet Muhtar Cumhuriyeti'nin 1920-1921 yılları arasında Savunma Bakanlığı yapmış Ustubayev vasıtasıyla "Taşkent Üniversitesi'nin Tarih Fakültesi'ne kaydolur. Fakülte sekreterliğinden Baymirza Hayitoviç Mahmudov olarak düzenlenmiş ilk talebelik kimlik kartını alır. Hayit bu Rus mantıklı ismin yarısından, önce 1939'da girmiş olduğu Kızılordu'daki askerlik hizmetinde (Baymirza Hayitov) ,geri kalanından da 1942'de Türkistan lejyonuna katıldığında kurtulacaktır.

Hayit için Taşkent Üniversitesinde, Tarih bölümünden 1937'de mezun olur. Okul yılları boyunca, yaz tatillerinde kolhozlarda çalışırken, stalin diktasının en acı örnekleriyle karşılaşarak hayata hazırlanmaktadır. Hayit'in yetişmesinde önemli rolleri olan Özbekistan Milli İttihat Partisi Başkanı Feyzullah Hocayev, Özbekistan Komünist Partisi Sekreteri Ekmel İkram, büyük şairlerden Abdülraif Fıtrat ve Süleyman Çolpan gibi tanınmış simalar ve öğretmenler tamamen temizlenmiş ,fakat bu defa da okullarda eğitim verecek öğretmen kalmamıştır.

Sovyet hükümeti yüksek okullarda okuyan öğrencilerin hızlandırılmış eğitime tabi tutup nizami eğitim enstitüsü'nde üç aylık kurs sonunda öğretmen olarak görevlendirmektedir.

Bu yoldan Enstitü'yü başarıyla bitiren Hayit, önce Turokargan rayununda, ardından Sir-Derya buyunda camacoy ve sayram köy okullarında öğretmenlik yapıp ardından Rayun(Kaza) maarif müdürlüğüne tayin edilir. Bu arada Taşkent'e gidip üniversitedeki imtihanlarına girmektedir.

30 Ekim 1939'da yüksek dereceyle Taşkent Üniversitesini bitirdiğinde, Hayit'i 2. Dünya harbi cephesine çağıracak celp kağıdının gelmesine çok fazla bir zaman kalmamıştır. NKVD'nin gözdağı vermek için tutuklanmalara başlaması üzerine, Lenin'in karısı Nadya Krupskaya'ya mektup yazması bir şeyi değiştirmeyecek ve hemen ardından askere çağrılacaktır.

Cepheye gitmeden on beş gün önce annesinin ısrarıyla Tohtahan adında bir kızla evlenen Hayit , bir daha eşini göremediği gibi,ondan olan çocuğunu da tam elli iki yıl sonra görebileceği uzun bir maceralı yola çıkacaktır.

1939'un 23 Aralık'ında Namangan'dan yola çıkan Hayit, okul tatillerinde Sovyet sistemine göre askerlik eğitimi almış olduğundan Kızılordu'ya Teğmen rütbesiyle katılarak, Polonya cephesinde çijov şehrine gelir.

Savaş içinde Tankçı sınıfı kursuna tabi tutularak Polonya cephesinde Tankçı sınıfı kursuna tabi tutularak, Polonya cephesinde savaşa katılır. Almanlarla yapılan savaş esnasında Beyaz Rusya'nın Slutsk şehri yakınlarında (1941'de ) Almanlara esir düşer.

Alman esir kamplarında uzun ve son derece ağır şartlar altında ölümü beklediği günlerde, Türkistan'ın büyük Türkbirlikçilerinden olup 1920'lerde Rusya'dan kaçıp, Paris'e yerleşen Mustafa Çokay'ın yardımıyla kamplardan kurtulur.

Almanların ,Ruslara karşı kurduğu Türkistan lejyonunda görev alan Hayit, Almanların teslim olmasıyla, müttefik kuvvetlerin Stalin'le anlaşmaları gereği birkaç kere daha ölümden kıl payı kurtularak, savaş sonrası Almanya'ya yerleşir.


1947'de Münster/ Westfalen Üniversitesinin Felsefe Fakültesine yazılan Hayit, bundan böyle hayatını vakfedeceği Sovyet araştırmalarıyla, Sovyetler Birliği içindeki Türk halklarının siyasi, tarihi v dini meseleleri üzerine çalışmaya başlayacaktır. 1950'de parlak bir dereceyle, hazırlanmış olduğu Türkistan(Hokand ve Alaş urdu) Milli hükümetleri" adlı teziyle Felsefe doktoru ünvanını kazanır.

Hayatını, Türklüğe ve Türkistan Tarihine adayan Dr. Baymirza Hayit, artık evinden çıkamayacak kadar rahatsız olduğu yakın zamana kadar, dünyanın değişik yerlerinde konferanslara , milletlerarası toplantılara katılıp ,üniversitelerde ders vererek, makaleler ve kitaplar yazarak , sürekli çalışarak geçirir.

1950'de Alman Ruth hanımla evlenen Hayit'in bu evlilikten Ertay ve Mirza adında iki oğlu, Dilber adında bir kızı ayrıca Özbekistan 'da evlendiği ilk eşinden olma Bekmirza adında bir oğlu vardır. (Bekmirza, 1991'de İstanbul'da babası Baymirza ile görüşüp, Özbekistan'a döndüğünde ölmüştür.)

Hakkında ,Sovyetler Birliğinde binlerce sayfa tutan(aleyhinde olmak üzere) yazılar, lehine yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapılan Dr. Baymirza Hayit, yüzlerce makale, bir o kadar broşür ve risale,pek çok ilmi kitabın müellifi olmasının yanında milletlerarası ilmi ve siyasi pek çok kurum ve kuruluşunda üyesi bulunmaktadır.

Ülkemizde pekçoğu Türkçeye tercüme edilen (Almanca'dan) eserlerinden bazıları şunlardır.

Türk dünyasında Rus emperyalizminin Ayak izleri
Sovyetler Birliğinde Türklüğün ve İslâmın Bazı meseleleri
Basmacılar(1917-1934 yıllarında Türkistan milli mücadelesi)
Rus yönetimi altındaki Türkistan ve İslam
Rusya ile Çin Arasıda Türkistan
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #4
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
CENGİZ AYTMATOV

Dünyanın yaşayan büyük edebiyatçılarından Kırgız, Türk romancısı Cengiz Aytmatov , Kırgızistan'ın Talas bölgesinde, şeker adlı köyde 12 Aralık 1928'de dünyaya gelmiştir. Babası Törekul Aytmatov ,Sovyet devrim yıllarının önde gelen aydınlarından olup, Türkistan'ın , Özbekistan ve Kırgızistan Sovyet Cumhuriyetleri olarak ayrılmasında önemli rolü olduğu söylenmektedir. Annesi, Tatar Türklerinden Nagim Gamzeyova hanımdır. Aytmatov ailesinin ilk çocuğu olan Cengiz, Kaabiliyetini ilk olarak beş yaşlarındayken, köye gelen Rus yetkililerin yaptığı konuşmaları Rusça'dan , Kırgızca'ya tercüme ederek gösterir.
Çocukluk yılları 2. Dünya harbine rastlayan Cengiz'in hayatı, çok erken sayılabilecek yaşlarda hayatla tanışmasını sağlamıştır. Ülkede ve köyde eli silah tutabilen kim varsa sovyetler tarafından silah altına alınmasıyla (Belediye Sekreteri de cepheye gitmiş olduğundan) Cengiz Aytmatov oniki yaşında Belediye Sekreterliği yapmıştır. Köylerde Ruşca bilenin hemen hemen hiç olmaması, askerden haber bekleyen kadınların ve yaşlıların gelen mektuplarla, gidecek mektupların yazılması, askerlere toplanan giyecek ve yiyeceklerin toplanıp ilçe askeri komiserliğine teslimi gibi pek çok iş Cengiz Aytmatov'a yüklenmiştir.
Babasının işinden dolayı devamlı bir bölgeden ,başka bölgeye taşınan Aytmatov ailesinde, Cengiz'in çocukluk yılları değişik yollarda ve 2. Dünya Harbinin olağanüstü şartlarında geçmiştir. Daha önce Türkistan Sovyet Cumhuriyetinden Kırgızistan ile Özbekistan'ın ayrı birer Cumhuriyet olarak ayrılmasında önemli bir rol üstlenen Törekul Aytmatov, Stalin'in bilinen taktiği (kullan ve yok et) gereği 1937'de KGB ajanları tarafından tutuklanıp götürüldükten sonra bir daha izine rastlanmamıştır. Aradan yıllar geçip, Sovyetler Birliği dağıldığında (1993'te) Bişkek'in güneyinde bulunan toplu mezarlarda DNA testi sonucu Cengiz Aytmatov'un babasının kemikleri tesbit edilmiş , Ata Beyit (Baba mezarı) adına anıt bir mezar yapılmıştır.
2. Dünya Harbi'nin acımasızca devam ettiği yıllarda, okullar tamamen boşalmış olduğundan ve Belediye sekreterliği görevi gereği sık sık ilçeye gidip gelmek zorunda olduğundan ,düzenli bir eğitim göremeyen Cengiz Aytmatov'un çocukluk yıllları maymak istasyonuna gelen ve halen "kara kağıt" dediği, cephede ölen askerlerin ölüm haberleriyle, yaralı askerlerin mektuplarını getirip okumakla geçer. O yıllarda hemen hemen hiçbir çocuk, çocukluğunu yaşayamadığı gibi, cephe gerisinde kalan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kolkozlarda çalışmaktadırlar. Daha sonra meşhur bir yazar olduğunda Cengiz Aytmatov o yılları "Askerin Oğlu","Turnalar", "Yüz yüze", "Cemile", "Gülsarı", "Gün olur Asra Bedel" adlı eserlerinde dile getirecektir.
1945'te savaşın bitmesiyle yeniden eğitim hayatına dönen Aytmatov, 1950'de Kırgızistan Ziraat Enstitüsü'nü bitirmiş bir ziraatçıdır. Ancak edebiyata olan tutkusu onu ziraatçılıktan ziyade edebiyata çekecek, edebiyat eğitimi almak için Devlet Edebiyat Enstitüsü'ne devam ederek, geleceğin en güzel edebi eserlerinin başlangıcı olacak olan "Cemile" romanını yazacaktır. Ünlü Fransız yazar Louis Aragon'un "Dünyanın En güzel aşk hikayesi" olarak selamladığı bu eseri diğerleri takip edecektir .
Eserlerini Rusça ve Kırgızca kaleme alan Cengiz Aytmatov, eserlerinde başta Ruslaştırma politikası olmak üzere, Kırgız Türkleri'nin tabii hayatlarını, yabancılaşmayı, modernizm karşısında tabiatın tahrib edilişine kadar pek çok meseleyi eserlerinde usta bir uslübla kaleme alma başarısını göstermiş nadir sanatkarlardan biridir.
Cengiz Aytmatov 'un yazdığı eserlerin sinema diline yatkın olması sebebiyle, sinemaya aktarılması, keza uzun yıllar Kırgız Sinamografi Başkanlığı yapması Kırgız Türk Sinemasının gelişmesi ve tanınması açısından son derece önemli bir başka başarıdır. Dünya çapında ünlü bir edebiyatçı olarak adına iki defa jübile yapılan (1988'de 60.yıl , 1998'de 70.yıl) , hakkında konferanslar ve sergiler düzenlenen ,1989'da UNESCO tarafından on yedi ülkenin katılımıyla "Isık köl Formu" katılan Cengiz Aymatov; Sosyalist emeğin kahramanı, Kırgız Milli Kahramanı, Kırgızistan Lenin Konsomol nişanı, Popla Neruda ödülü ve SSCB Devlet ödülü nişanına sahip olup, halen yazarlığın yanında Kırgızistan 'ın Lüksemburg Büyükelçiliği görevını yurutmektedir..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Temmuz 2006       Mesaj #5
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
CENGİZ DAĞCI

Kırım Türklerinden edebiyatçı Cengiz Dağcı, 9 Mart 1919'da o zamanki Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kırım Muhtar Cumhuriyeti adıyla geçen Gurzuf kasabasında doğmuştur. Aile kısa bir süre önce Kızıltaş köyüne taşındığından ,Dağcı'nın çocukluk hatıralarıyla, daha sonra edebi eserlerinin sosyal zemini teşkilindeki tesirinden olmalı ki o, kendini hep Kızıltaş'lı olarak kabul etmiştir. Babası önceleri çiftçilikle uğraşan , devrimden sonra Belediyede çalışan Emir Hüseyin Dağcı, annesi "Emir Saliler" sülalesinden Fatma Hanım'dır.

Cengiz Dağcı, İlk edebi zevkini, amcası Seyit Ömer Dağcı'nın aile içinde Ömer Seyfettin'den okuduğu hikayelerden alır. Sovyet rejiminin ilk yılları sayılan 1920'lerde uygulamaya konan(NEP) Yeni Ekonomik Politika çevresinde nisbeten problemsiz geçen yılların ardından, 1928'de başlayan Kırım'ın Ruslaştırılması ve Türklerden arındırılması politikası takib eder. Toplu Yahudi yerleşimine açılıp, özel mülkiyetin tamamen yasaklandığı bu politika sonucunda, Kırım Türkleri, Kırım'dan yıldırma taktiğiyle boşaltılmaya başlar ve aile 1931 kışında ilk defa baba Seyit Ömer Dağcı'nın bilinmeyen bir sebeple Rus askerler tarafından tutuklanışına şahit olur.

1932'de babanın hapishaneden çıkmasıyla Akmescit'e taşınan Dağcı ailesinde, Cengiz Dağcı'nın 12. Numune Mektebinde okul ve eğitim hayatı başlar. Ortaokul yıllarında yoğun bir okuma faaliyetine girişen Cengiz Dağcı'nın Abdullah Tobay (Kazan Türk Şairi) , Bekir Çobanzade, A. Bhok, Puşkin gibi şairleri okurken görürüz.

İlk eseri mahsullerini ( Kartanay ve Eçkisi, Gül ile Bülbül, Çadırdağı manzumeleri) Gençlik Dergisinde yazıp , ardından Kırım-Tatar Yazarlar Birliği'nin yayın organı olan"Edebiyat Mecmuası"na geçer, Edebiyata şiirle başlayan Cengiz Dağcı, çocukluktan gençliğe atladığı çağlarda, bir yandan çalışıp, bir yandan şiirle meşgul olurken 1938'de Akmescit'te Orta Okulu bitirip aynı yıl Kırım Pedagoji Enstitüsü'nün Tarih bölümüne kaydolur.

Pedagoji Enstitüsü'nde Dağcı'dan başka Göseve'den gelen bir genç daha vardır, bu gencin gayesi enstitüyü bitirdikten sonra, tarih sahasında doktora yapıp, Kırım Hanlıklar devrinin tarihini yazmaktır. Bu genç sayesinde Tarih'e ilgi duymaya başlayan Dağcı, bu yılların birikimiyle daha sonra "Genç Temuçin" adlı eserini kaleme alacaktır.

1938-1940 yıllarında iki yıl Pedogoji enstitüsünde eğitim gören Dağcı, 2. Dünya Harbi'nin başlayıp, askere alınmasıyla eğitim son bulacak, savaşa katılmak için cepheye gidecektir. Kırım'dan trenle odesa'ya gelen Dağcı, Odesa Askeri Okulu'nda kısa süren bir eğitimin ardından Tank Teğmeni olarar mezun olmuş, hemen aralarına gönderildiği Ukrayna cephesinde, Almanlarla-Kızılordu arasında cereyan eden savaşta 1941 Ağustosu'nda Almanlara esir düşmüştür. Hayatının üç-dört yılını,açlık, susuzluk ve soğuktan dolayı binlerce insanın öldüğü Kiravograd, oradan da Uman esir kampında geçiren Dağcı, savaşın seyrinin değişmeye başladığı 1942 yılında Alman Genelkurmay Doğu Dairesinin, gayri Rus halklarından Rus kızılordusuna karşı savaştırmak için lejyoner birlikleri kurma projesi çerçevesinde, Türkistan lejyonuna katılmıştır. Ne varki bu çabalar sonucu değiştirmeyecek, Alman ordularının, Kızılordu karşısında ünlü Stalingrad bozgununda, Dağcı yakalanacak ve Polonya'ya geçecektir. Tedavi için hastahanede yatarken, daha sonra eşi olacak olan ve hayatını değiştirecek olan hemşire Regina B. Klezesko ile tanışmaları bu yıllara rastlar.

1943-1946 yılları arasında muhtemelen hem kızılordu, hem de Almanlara karşı çete harbi veren Polonyalı vatanseverler saflarında çarpıştığı farzedilen( Kendisi bu yıllar hakkında bilgi vermiyor) Doğu, 1945'de evlendiği eşiyle birlikte önce Berlin'e, ardından 1946'da Londra'ya geçerek iltica eder. Artık bir ömür boyu yaşayacağı İngiltere hayatı başlamıştır. Savaş yıllarının bütün yıkık döküklüğü ve mahrumiyeti içinde kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan Dağcı bir yandan geçim derdiyle uğraşırken, öte yandan da, Türk Edebiyatına kazandıracağı eserleriyle, Kırım Türklerinin, Türkistan Türklerinin Rus zulmü karşısındaki trajedilerini ölümsüzleştirecektir.

Bütün eserlerini Türkçe yazıp, Türkçe yayınlanan eserleri bazı talihsizlikler sebebiyle İngilizce'ye tercüme edilmiş ancak "onlarda insandı" romanının on sayfalık bir kısmının İngilizce yayınlanması Londra edebiyat mahvellerinde derin yankı bularak , Index dergisi yaptığı yorumunda Dağcı'yı "Dağcı en az Soljenitsin kadar büyük bir romancı olarak" tanıtmakla yetinmiştir.

Şiirle başlağıdı hayatına bir ara, (1939) gazeteciliği de ekleyen Dağcı, "Komsomolets" gazetesinde muhabir ve mülakatçı olarak çalışmış, ancak komsomol üyesi olmadığından dolayı, işine son verileceğinin söylenmesiyle Komsomol üyesi olacaktır. Komsomolets gazetesinde kendi şiirlerinin yanında, Kırım halk şiirlerini ve Kırım folkloruna ait kültürel ürünleri tanıtma ve yayımlama imkânı bulur.

1946'da geçip yerleştiği Londra'da eşi Regna hanımdan Arzu adında bir kızı olan(geçtiğimiz yıllarda eşi vefat etmiştir.) halen hayatını Londra'da devam ettirmektedir.


Cengiz Dağcı'nın memleketimizde yayınlanmış eserlerinin başlıcaları şunlardır:
Genç Temuçin, Onlarda İnsandı, Ölüm ve Korku Günleri, O Topraklar Bizimdi, Dönüş, Badem Dalına Asılı Bebekler, Üşüyen Sokak, Anneme Mektuplar, Benim Gibi Biri, (Hatıraları) Yansılar(1,2,3,,4), Ben ve İçimdeki Ben(Yansılar/5)
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Temmuz 2006       Mesaj #6
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Cihangir Muhammed

Özbekistan'ın Semerkant vilayetinde doğmuş, tahsilini Taşkent Devlet Üniversitesi . Basın Yayın Fakültesinde tamamlamış, 1990 yılına kadar çeşitli gazetelerde ve Özbekistan televizyonunda çeşitli görevlerde bulunmuş bir yazardır. 1990 yılında yapılan seçimlerde Semerkant 293 numaralı seçim bölgesinden bağımsız milletvekili seçilerek Özbekistan Millet Meclisine girmiştir.

1991 yılında Özbekistan Devlet Başkanının müşavirliğini de yapmış, 1991 yılı Aralık ayında üstlendiği Özbekistan Radyo-Televizyon Üst Kurulunda Televizyon Başkanlığı görevini, 16 Ocak 1992'de Taşkent Üniversitesi öğrencilerinin tertiplediği toplantının Hükümet güçlerince kanlı bir şekilde dağıtılmasını, bu olaylarda yüzlerce öğrencinin ölmesi ve yaralanmasını protesto ederek görevinden istifa etmiştir.

Aynı yıl, Türk dünyasının kültürünü ve tarihini araştırmak gayesiyle Özbekistan'da kurulmuş olan Turan Vakfının başkanlığına seçilmiştir. Vakıfta görev yaptığı dönemde, Türk dünyasının bütün lehçelerini kapsayan ve kırk ciltten oluşacak bir büyük sözlük hazırlanmasına başlanmıştır.

Vakfın bu faaliyetlerinden rahatsız olan Özbekistan hükümeti Turan vakfını hiçbir yargı kararı olmaksızın kapatmış ve tüm mal varlığına el koymuştur. 4 Ocak 1993'de muhalefet partisinin yayın organı olan ERK Gazetesi'nde baş yazar olarak çalışmaya başlayan Cihangir Muhhammed, Erk Partisi'nin yöneticileri yer almaktadır.

TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #7
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Korkut Eken

korkutekenİlk Orta ve Lise tahsilini babasının subay olması sebebiyle çeşitli il ve ilçelerde tamamladı.

1965 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu.

Komando Tugayı, Hava indirme Tugayı, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı gibi birliklerde Takım ve Bölük Komutanlıkları yaptı.

Hava indirme Tugayı'nda görevliyken, 20 Temmuz 1974 sabahı paraşütçü birliklerle Kıbrıs'a havadan atlayarak Kıbrıs Barış Harekatı'na katıldı ve Şerit Rozet Beratı ile ödüllendirildi.

1978 yılında çok üstün eğitimli subay ve astsubaylardan oluşan Özel Harp Dairesi Özel Birlik Komutanlığı'na atandı ve Özel Birlik Komutan Yardımcılığı'na kadar yükseldi. Bu görevdeyken, önemli yurtdışı kurslar ve görevler ifa etti.

Kaçırılan Diyarbakır uçağının kurtarılması operasyonuna Tim Komutanı olarak bilfiil katıldı. Türkiye'de ilk defa gerçekleştirilen bu operasyonda gösterilen başarı dolayısıyla zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan EVREN tarafından ödüllendirildi.

Pkk'nın 1984 yılında Eruh baskını ile başlayan Pkk terör örgütü ile mücadelede, birliği ile birlikte Siirt ve Sason bölgelerinde görevlendirildi.

1986 yılına kadar devam eden bu görevi sırasında sayısız sıcak çatışmaya girdi. Bu sıcak çatışmaların tamamı mağara baskını, pusu vb. gibi kritik öneme haiz ve Özel Birlik operasyonu gerektiren çalışmalardı. Sözkonusu operasyonlarla birçok üst düzey Pkk'lı teröristin ölü veya diri yakalanmasında önemli rol oynarken, kendi timinden de birçok şehit verdi.

Bu mücadele sırasında gerçekleştirdiği çeşitli görevlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli madalyası olan ÜSTÜN CESARET VE FERAGAT MADALYASI ile BAŞARI MADALYASI ve birçok TAKDİRNAME aldı.

Özel Harp Dairesi'ndeki 1981-1986 yılları arasındaki görevi esnasında Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Timlerinin ilk teşkili, teçhizi ve eğitiminde görev aldı. Bu çalışmalardan dolayı, zamanın Başbakanı Turgut ÖZAL tarafından ödüllendirildi.

1987 yılında Yarbay rütbesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı ve hemen MİT Güvenlik Dairesi Başkan Yardımcısı olarak göreve başladı. Bu görevi esnasında , çok gizli operasyonlarda bulundu. 1988 yılında da MİT'den emekliye ayrıldı.

1993 yılında ağırlaşan yeni şartlar gereği kendisine duyulan ihtiyaç sebebiyle Emniyet Genel Müdürlüğü'nde göreve çağırıldı ve Özel Harekat Timlerinin yeniden teçhizatlandırılması ve eğitimi çalışmalarının organizasyonunu gerçekleştirdi.

1993-1996 yılları arasında , müşterek operasyonların organizasyonu ve ifasını yaptı. Bu çalışmaların tamamı, dönemin Jandarma Asayiş Kolordusu Komutanları ve Emniyet Genel Müdürü'nün bilgisi dahilinde yapılmış ve PKK'ya nihai darbe ve örgütün çöküş süreci başlatılmıştır.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #8
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
M. RIZA BEKİN

Asker ve cemiyet adamı olan M. Rıza Bekin, 1925'te bugün Çin esareti altında bulunan Doğu Türkistan 'ın Hoten şehrinde doğmuştur. Uygur Türklerinden olan M.Rıza Bekin, dokuz yaşında iken ailece yurtlarından ayrılıp , Afganistan'da Kabil'e yerleşmişlerdir. O yıllarda oldukça yüksek seviyede seyreden Türkiye-Afganistan münasebetleriyle, eniştesi Mehmet Emin Buğra'nın girişimi, Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal'ın tavassutuyla ,yeğeni Niyaz Mehmet 'le birlikte askeri okulda okumak için Türkiye'ye gönderilen M.Rıza Bekin, 1938'de Maltepe Askeri Lisesi'nin orta kısmında öğrenime başlamıştır. 1944'de Askeri Liseyi bitiren M. Rıza Bekin, 1944-1946'da Kara Harp okulunu, 1946-1948'de Topçu okulunu bitirerek Topçu subayı olarak Türk ordusuna katılmıştır. Görev yaptığı esnada (1950) Uzak-doğuda patlayan Kore savaşına Birinci Türk Tugayı Topçu Taburuna teğmen rütbesiyle katılarak, gazilik madalyası almıştır.


1963-1965'te Kara Harp Akademisi ,1966'da Yüksek Komuta Akademisi'ni bitiren M. Rıza Bekin, 1949'da Almanya'da Askeri İstihbarat, 1953'te ABD'de Subay Muharebe, 1959'da Stratejik istihbarat, 1963'te Topçu tekamül kurslarına katılarak kariyerine; Edremit ve Bornova'da Tugay Komutanlığı, Topçu okulu ve Muharebe istihbarat okulunda öğretmenlik (1954-1959) ,Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nda Şube Müdür Vekilliği (1965-1967), Van Jandarma Tugay Kurmay Başkanlığı(1967-1968), Doğu Menzil K. Plan Şube Müdürlüğü (1968-1969) , 5.Kolordu Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü (1969-1971) , K.K.K Harekat Başk. Eğitim Şube Müdürlüğü (1971-1973) ile devam etmiş, 1973'te Tuğgeneral rütbesiyle, CENTO Askeri Planlama Karargah Harekât Başkanlığıyla, 19.Piyade Tugay ve 57. Topçu Eğitim Tugay Komutanlığı (1975-1977) ile kadrosuzluk sebebiyle 1977'de Tuğgeneral rütbesiyle emekli olarak tamamlamıştır.


General, M. Rıza Bekin, askeri kariyeri içinde, Birinci Kore Tugayı Topçu Tabur Takım Komutanlığından (1950-1951) başka, 1959-1961 arası Türkiye'nin Tahran Askeri Ataşe Muavinliği görevini ifa etmiş, emekli olduktan sonra bir müddet Başbakanlıkta uzman olarak çalışırken Afganistan meselesinin patlak vermesi üzerine 1989-1990 yılları arasında BM'lerin Afganistan'a insani yardım programı çerçevesinde Pakistan'da kurmuş olduğu Mayın Temizleme Eğitim Merkezinde (İslâmabad) Başdanışmanlık görevini yürütmüştür.

1986'da kurulan Doğu Türkistan Vakfı Başkanlığına seçilen M.Rıza Bekin, halen Çin esareti altında yaşayan Doğu Türkistan (Uygur Türkleri) meselesinin insani ve siyasi boyutta dünya kamuoyuna duyurulması yolunda Doğu Türkistan vakfı bünyesinde çalışmalarına devam etmektedir.

Merkezi Münih'te bulunan "Doğu Türkistan Milli Kongresi'nin şeref Başkanı'da olan M.Rıza Bekin, evli ve iki çocuk babası olup, İngilizce ve Farsça bilmektedir.
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #9
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
yazici
OSMAN CEYLAN


1943 İstanbul'da doğdu.
Gülcami İlkokulu, Gelenbevi Ortaokulu, Vefa Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
Kültür Dernekleri Başkanlığı, Anadolu yakası Kültür Dernekleri Federasyon 2. Başkanlığı yaptı.
Türkoloji Öğrenci Derneği Kurucu ve 2.Başkanlığını yaptı.
Bir çok açık oturum ve konferanslarda Türk Dili ve Türk Milliyetçiliğini anlattı.
Milli Eğitim Bakanlağı'nda çeşitli okullarda Edebiyat Öğretmenliği ve yöneticilik yaptı.
1981 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi ile Orman Fakültesinde Türk Dili derslerine Öğretim Görevlisi olarak girdi.
1984 yılında Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı görevini 1989 yılına kadar sürdürdü.
1990 yılında ANAP Beykoz ilçe Başkanı, aynı yılda ANAP İstanbul İl Teşkilatı Başkanlığı görevlerini yaptı.
1991 yılında 4.Bölgeden İstanbul Milletvekilliği yaptı.
1993 yılında ÖZAL'la beraber yeni bir parti kurmak için ANAP'tan istifa etti. Bir yıl kadar bağımsız Milletvekili olarak devam etti.
1994 yılında MHP'ye geçti. MHP'de Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı olarak görev yaptı. Genel Başkan Yardımcısı iken Kırgızistan Türkiye Parlementler arası dostluk komisyon Başkanlığı'nda Dış Türklerle ilgili görev yaptı.
Çeşitli gazete ve mecmualarda şiir ve makaleleri yayınlandı.
Alpaslan TÜRKEŞ'in vefatıyla başlayan süreçte siyasetten çekildi.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Ağustos 2006       Mesaj #10
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İlhan Çevik


24 Aralık 1926"da Konya'da doğmuşum. Rahmetli pederim M.Lütfi Çevik yılın bitmekte olduğunu dikkate alarak Askere geç gideyim diye olsa gerek Nüfusa 25 Mayıs 1927 olarak geçirmiş.


İlkokul birinci sınıfı Anafartalar İlkokulunda, geri kalanını ise Cebeci İltekin Okulunda tamamladım.

Orta Okulu Cebeci, Kurtuluşdaki Birinci Ortaokulda okudum, Liseyi Atatürk lisesinde bitirdim.

Üniversiteyi, birinci sınıfta rahmetli Hocam Prof. Bülent Nuri Esen, basın kanununu dersde yanlış anlattığı için yani yeni kanunu talebelerine anlatmadığı nedeniyle, maalesef Hukuk Fakültesinden ayrıldım. 'Öğrenimimi Londra Victoria Kollejde tamamladım.

Gazetecilik Mesleğine 1942 yılında, İngilizlerin Kahirede çıkardığı "Cephe" dergisine röportaj yazılarıyla başladım.

1943 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Muhabiri oldum.

1945 yılında Son Posta Ankara Temsilciliğini de üstlendim.

1954 yılında Demokrat Partinin resmi organı Zafer gazetesi Parlemento muhabiri oldum.

1954-1957 yılları arasında Radyoda "Haftanın Sohbeti" ile Meclis saatini yaptım.

1957 yılına kadar Devlet Tiyatroları Basın Müşavirliği görevlerini ek görev olarak sürdürdüm.

1957 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla Londra Basın Ataşe Muavinliği görevine atandım.

1960 İhtilalinden sonra Merkeze davet edildim ve hemen akabinde Yeni Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi oldum.

15 Mart 1961 tarihinde Türkiye'nin ilk ve tek İngilizce gazetesi Turkish Daily News'u yayın hayatına sokdum.

43 yıllık eşim Nurten Çevik'I 25 Ekim 1991'de ebediyete yolcu ettim. Biri erkek, biri kız iki çocuk sahibiyim. Oğlum İlnur Çevik Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni ve beş kız babasıdır. Kızım Öznur Çevik Kayahan ise 4 çocuk annesidir ve gazetecidir.

Bu arada 1945 yılyında Atatürk Lisesi dokuzuncu sınıf öğrencisi iken o günlerin temsilcisi olarak Sebat Otelindeki tarihi toplantıya katılmıştım. Koministlerin tel'in edildiği tarihi yürülüğe matematik öğretmenim ünlü Matematikçi Kurtuluş'ın ihtar ve ikazı ile katılmamışdım. Bu beni bir çokları gibi göz altına alınmamamı sağlamıştı. Sebat Oteli toplantısının gayesi ise, Atatürk'çü hareketin öncülerinden Reha Oğuz Türkkan ve Nihal Atsız'ın bir araya getirilip barıştırılmalarıydı. Toplantıya Üst teğmen ünüformasıyla rahmetli Alparslan Türkeş ve askeri Doktor üst teğmen Fethi Tevetoğlu temsilci olarak katılanlar arasındaydı.

Coşkulu, ateşli konuşmalar arasında Arallar'da Türk Başrağı'nın dalgalanacağı günlerden söz ediliyordu. Dayanamamış söz almıştım. Babamın Kadostro Mühendisi olması nedeniyle Anadoluyu karış karış gezdiğimi, bırakınız Anadolu köylerini, Başkent Ankara'nın varoşları sayılacak köylerimizin Dalgalanan Şanlı Başrağımıza layık hale getirilmesinden söz etmiştim. Bu konuşmadan sonra toplantının tarafımdan kaçırıldığını, çatılan kaşlardan hissedip, özür dileyerek ayrılmıştım. Dışarı çıktığımda Ankara Emniyet Birinci Şube Memurlarınca nazikane, şubeye götürülmüştüm.


Yıllar öncesi Ankara Valisi rahmetli Nevzat Tandoğan, Siyasi şube Müdürü Ekrem Anıt'a ayaklar arasında bir genç dolaşıyormuş, bir önlem alın talimatı verdiği beni şubeye davet etmişti. O sırada basın kanunu 21 yaştan küçüklerin gazeteci olmasını yasaklıyordu. Bunu hatırlatması üzerine kendisine, hayatımı kazanıp okumaya çalıştığımı anlatarak, ahlaksız bir iş yapmam mı isteniyor diye sormuştum. O da beni anlayışla karşılamış cebinden çıkardığı kartviziti vererek, polisce tutulmam halinde, bu kartı göstermemi söylemişti.

Ekrem Anıt ile tanışmamız böyle olmuştu. Şimdi yine karşısına çıkarılıyordum. Gülerek karşıladı ve "hayrola" diye sordu. Toplantıdan memnun kalmış olsaydım, terkedip çıkmazdım cevabını verdim ve lütfen içerde olup bitenlerin sorulmamasını rica ettim. O da biran önce eve gidip, yasak yayın var ise ortadan kaldırmamı önerip, yolu gösterdi. Şimdi rahmetle andığım Ekrem Anıt daha sonra Samsun Milletvekili olarak parlementoya girmişti.
Aldığım Ödüller:
5 Temmuz 1971 tarihinde Milliyetçi Çin Cumhurbaşkanı Maraşal Chinang Ki-Sheck'den "Parlayan Yıldız" Madalyası
15 Mayıs 1972 tarihinde Türk-Kore Dostluğuna hizmetimden, Kore Dış İşleri Bakanı Yong Shik Kim'den Şükran Paketi
1 Mayıs 1972 Güney Kore Dostluk Derneği Şeref Üyeliği
29 Ekim 1973'de Güney Kore Cumhurbaşkanı Park Chung Hee tarafından "Merit Sungry" Madalyası
10 Ocak 1988 tarihinde Ankara Gazeteciler Cemiyetinden 40 yılın en başarılı gazeteci ödülü
4 Eylül 1989 tarihinde Dış İşleri Bakanı Mesut Yılmaz ilk defa ihdas edilen "Üstün Hizmet" ödülü
5 Ocak 1990 tarihinde Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından son on yılın en başarılı gazete genel Yönetmeni seçimi
14 Temmuz 1990 tarihinde Fransız Milli Eğitim Bakanı tarafından Officer des Palmas Academiques ödülü
31 Mayıs 2000 tarihinde Ankara iletişimi Fakültesi tarafından son elli yılın meslek ödülü.

Benzer Konular

29 Mart 2008 / Gabriella Zooloji
18 Nisan 2010 / kız_hastası Soru-Cevap
3 Mart 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
25 Şubat 2008 / galatasaraylı18 Taslak Konular
7 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap