Arama

Anne - Bebek Sağlığı

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 7 Ekim 2013 Gösterim: 18.183 Cevap: 9
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
21 Aralık 2007       Mesaj #1
we come one - avatarı
Ziyaretçi
Hamilelikte nasıl beslenmeli? Nelere dikkat edilmeli?
Gebelik, anne adayı olmak, eşine ve kendine benzer bir canlıyı vücutta taşımak çok özel ve sorumluluk isteyen bir süreçtir.

Sponsorlu Bağlantılar
Bebeğin büyümesi, sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel, zihinsel yönden iyi gelişmesi annenin sağlığı ve beslenmesi ile doğru orantılıdır.

Annenin gebelik öncesi fiziksel gelişimini tamamlamış olması, besin depolarının yeterli olması ve doğum yaşı, hem bebeğin hem de annenin sağlığını koruyacak en önemli etkenlerdir. Çünkü bebek annenin besin yedeklerinden ve gebelik boyunca tükettiklerinden kendisi için lazım olanları seçip alarak büyür, beslenir.

Çocuğun bedensel ve zihinsel büyümesi, gelişmesi doğum öncesi dönemde annenin iyi beslenmesi ile başlar. Anne gebe kalınca beslenmesine uygun şekilde ekleme yapmazsa, kendi vücudundaki besin öğesi depolarını harcar. Bu depolar bitince kendi sağlığı bozulur ve bebeğini de yeterince besleyemez. Bu kez bebeğin büyümesi ve gelişmesi tam gerçekleşmiş olmaz ve bebek sağlıksız doğar. Hatta annenin gebe kalmadan önceki beslenme durumu da aynı şekilde hem anne hem bebek sağlığı açısından önemlidir.

Gebelikte beslenmeye dikkat edilmezse ne olur?

Gebe anne iyi beslenmez ise; bebek, annenin vücudundaki besin depolarını tüketmeye başlar. Böylece, anne ve bebeğin sağlığı tehlikeye girer. Bebekte; ölü doğum, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, bedensel ve/veya zihinsel özürler; annede ise kansızlık, bacaklarda şişlik, yorgunluk, kemiklerde zayıflık görülebilir. Gebelikte beslenmedeki temel amaç; annenin fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak, annenin besin öğesi depolarını dengede tutmak, fetüsün normal büyüme ve gelişmesini sağlamak, emzirirken yeterli süt salımına imkan vermek olarak sıralanabilir.

Gebeliğin gerektirdiği enerji ve besin öğeleri

Et, yumurta, kurubaklagiller: Beyin, kas, kemik ve dişlerin gelişimi ve kan yapımında görevlidir. Protein ve demir ihtiyacını karşılar.

Süt ve süt ürünleri: Kemik, diş gelişimi ve büyüme ile görevlidir. Protein ve kalsiyum kaynağıdır.

Sebze ve meyveler: Büyüme ve gelişme için vitamin ve mineralleri sağlar.

Tahıl ve tahıl içeren besinler: Kalori ve B grubu vitaminler içerdiklerinden büyüme ve gelişme için önemlidir.

Enerji veren yağ ve şekerler : Sadece enerji içerir ve enerji açığını kapatırlar. Bu besin gruplarını normal yaşantımızda olduğu gibi gebelikte de aynı özenle tüketmeliyiz.

Kalsiyum Kalsiyum, bebeğinizin gebeliğin 8. haftasından itibaren oluşmaya başlayan kemik ve dişlerinin gelişimi için gerekli bir mineraldir. Gebelikte, normalde gerek duyduğunuz miktarın iki katı kadar kalsiyum gereklidir. Çünkü gebelik boyunca diş ve kemiklerden sürekli bir kalsiyum eksilmesi olmaktadır. Kalsiyum açısından zengin besinler peynir, süt, yoğurt ve yeşil yapraklı sebzelerdir. Ancak süt ürünlerinin yağ açısından da zengin olduğundan dolayı yağı alınmış süt ve yoğurdu tercih etmeniz daha doğru olacaktır. Brucella, tifo benzeri hastalıklardan korunabilmek için tükettiğiniz peynirin ve sütün hijyenik ve pastörize olmasına da özen gösterin.

C vitamini C vitamini demirin bağırsaklardan emiliminde, vücudun hastalık etkeni mikroorganizmalara karşı bağışıklık direncinin artırılmasında ve metabolizmamızdaki pek çok biyokimyasal süreç için gerekli bir vitamindir. Düzenli bir şekilde beslenen gebelerde hap şeklinde vitamin alınması önerilmemektedir. C vitamini portakal, limon, kırmızı ve yeşil biber, domates, çilek, greyfurt, karnıbahar, lahana, brüksel lahanası gibi pek çok taze meyve ve sebzelerde bulunur. Vücutta depolanmadığı için her gün belli bir miktar alınmalıdır.

Folik Asit Bebeğin merkezî sinir sisteminin gelişmesi için özellikle gebeliğin ilk haftalarından itibaren folik asit alınması çok önemlidir. Vücutta depolanmadığı ve gebelik süresince normalden fazlasına gerek duyulduğu için her gün alınmalıdır. Taze yeşil sebzeler folik asit kaynağıdır, ancak uzun süreli pişirmeler ve uzun süre bekleyen gıdalardaki miktarını azaltır. En çok ıspanak, yer fıstığı, fındık, karnıbahar, kepekli ekmekte mevcuttur. Doğal gıdalar g****** folik asit açığını tam olarak kapatamayacağından ötürü gebeliğin ilk haftalarından itibaren hap olarak dışarıdan alınması uygun olacaktır. Gebelerde folik asit eksikliğine bağlı birtakım anormallikler çıkabilir.

Proteinler Gebelikte artan protein gereksinimi karşılamak için kırmızı ve beyaz et, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, kuru baklagiller (fasulye, mercimek, barbunya..) gibi proteinden zengin besinler önerilir. Proteinler, hayvansal ve bitkisel proteinler olarak ikiye ayrılır. Hayvansal gıdalardaki yağ mümkün ölçüde alınarak, etin yağsız şekilde tüketilmesi önerilir. Ayrıca balıkta bebeğin zeka gelişimi üzerine olumlu etki yapar.

Lifli Gıdalar Günlük beslenmenizin büyük bir bölümünü oluşturması gereken lifli (posalı) yiyecekler, gebelikte sık görülen kabızlığın ve bağırsak tembelliğinin önlenmesinde çok yararlıdır. Genellikle tüm sebze ve meyveler lif açısından zengindir. Her gün bolca yiyebilirsiniz. Kepekli besinler de lif içerir, ancak diğer bazı besinlerin bağırsaklardan emilimini azalttığından aşırı tüketilmemelidir. Lifli gıdalar en sık olarak kepekli ekmek, barbunya,, kayısı, kuru üzüm, bezelye, pırasa, esmer pirinç ve kuruyemişte bol miktarda vardır.

Gebelikte bulantı Sabahları yataktan kalkmadan önce tuzlu bir bisküvi, kraker veya ekmek tüketilmesi bulantıyı azaltacaktır. Az az sık sık beslenerek alım arttırılmalıdır.

Gebelikte pika Bulantı hissini azaltacağı görüşü ile toprak yeme olayıdır. Yetersiz beslenen annelerde sıklıkla görülür. Fe (demir) eksikliği anemisine neden olur.

Gebelik ve kabızlık Kabızlık oluşumunu engellemek için posadan zengin besin ( kepekli ürünler, sebze ve meyveler) ve sıvı tüketimini arttırmak, sık sık beslenmek önerilebilir.

Gebe anneler için 2000 kalorilik menü örneği

Sabah: 1 bardak süt, 1 yumurta, 1 dilim peynir, 1 dilim ekmek,

1 domates, 1 salatalık, maydanoz, yeşil biber, dereotu vb.

Ara öğün: 1 meyve, 1 bardak ayran, 1 ince dilim ekmek

Öğle: 1 porsiyon etli kurubaklagil yemeği, 1 porsiyon pilav veya makarna

1 bardak ayran, 1 porsiyon salata, 1 orta dilim ekmek, 1 adet meyve

Ara öğün: 1 dilim ekmek, 1 dilim peynir, domates ve salatalık, 1 adet meyve

Akşam: 1 porsiyon et, balık, tavuk (sebzeli), 1 porsiyon zeytinyağlı sebze yemeği,

1 bardak ayran, 1 porsiyon salata , 1 orta dilim ekmek

Gece: 1 su bardağı süt veya 1 porsiyon sütlü tatlı 1 porsiyon meyve

Kahvaltıda veya ara öğünlerde 5 zeytin, 1 tatlı kaşığı bal, pekmez, reçel tüketilebilir. 1 porsiyon meyve, kışın 1 orta boy elma, portakal yazın küçük bir salkım üzüm, ince bir dilim karpuz veya kavun, yarım muz yenilebilir.

Gebelere yönelik beslenme önerileri ve dikkat edilmesi gereken kurallar:

Doktora danışmadan ilaç kullanımı sakıncalıdır.

Sigara (annenin yetersiz beslenmesine neden olarak bebeğin gelişmesini engeller) ve alkol (kullanımına bağlı olarak bebekte çeşitli sakatlıklara yol açabilir) kullanılmamalıdır.

Şişmanlık söz konusu ise şekerli, unlu, yağlı besinlerden fazla tüketilmemesi gerekir.

Gebelik başlangıcında kadının ağırlığı normal ise her ay ortalama 1-1,5 kg ağırlık kazanacak şekilde beslenmelidir.

Yemekler düzenli öğünler şeklinde tüketilmeli, öğünler de azar azar, sık sık olmalıdır.

İyotlu tuz kullanılmalıdır.

Gerekliyse, su kaynatıldıktan sonra içilmelidir.

Hazmı zor olan kızartılmış ve ağır yağlı besinlerden sakınılmalıdır.

Çay yerine yemeklerden 1-2 saat sonra fazla olmamak şartıyla açık ve limonlu çay içebilir.

Gebelikte kabızlık sık görülür. Bunu önlemek için düzenli bir beslenme uygunlamalı, taze sebze meyve, kuru erik, kuru kaysı vb. ile bunların kompostolarının tüketimi artırılmalıdır. Uzun süreli ve beslenme ile düzelmeyen kabızlıklarda doktora başvurulmalıdır.

Bulantı ve kusmayı önlemek için sabah yataktan kalkar kalkmaz 1-2 tane tuzlu bisküvi veya benzeri kuru besinler tüketmeli, yemek sırasında su içmemelidir.

Bulantı önleyici ilaçlar doktora danışmadan alınmamalıdır.

Yeterli D vitamini alabilmesi için, uygun havalarda güneşten yararlanmalıdır.

Anne adayı emzikli bir kadın ise ne yapmalı?

Emziklilikte anne süt salgılar. Bu süt annenin aldığı besinlerin ürünüdür. Bu nedenle yeterli miktarda süt yapımı için gerekli besinler annenin kendi ihtiyacına ek olarak düşünülmelidir.

Emzikli kadınlar da gebeler gibi doktora danışmadan ilaç kullanmamalıdırlar. Çünkü bazı ilaçlar süte geçebilir ve bebek için sakıncalı olabilir.

Anne emzirmeye istekli olmalıdır. Bu istek anne sütü salınımını artıran bir faktördür.

Anne psikolojik yönden rahat ve huzurlu olmalıdır.

Sık sık emzirme, meme bezlerini uyararak süt yapımını artırır.

Gebelikte karşılaşılan sağlık sorunlarının sebepleri nelerdir?

Sık sık tekrarlayan enfeksiyonlar.

Sık doğum yapma ve doğum sayısının fazla oluşu.

Gebelik öncesi ve gebelik süresince anne beslenmesinin kötü oluşu.

18 yaşından küçük veya 35 yaşından büyük oluş.

Nelere dikkat etmeli?

Öğünleriniz sık ve az az porsiyonlar halinde olmalıdır. Ne uzun süre aç kalın, ne de tıka basa midenizi doldurun.

Aldığınız gıdaların taze olmasına dikkat edin. Konserve, beklemiş gıdalar ve içinde katkı maddeleri bulunan gıdalar yerine taze ve doğal olanları tüketmeye özen gösterin.

Yediğiniz gıdalarda "çeşitliliğe" önem verin. Bu şekilde pek çok vitamin ve minerali almanız mümkün olacaktır.

Aşırı yağlı, tatlı, baharatlı ve kalorili gıdalar yerine protein ve karbonhidrattan zengin, yağ oranı düşük besin öğelerine yönelin. Unutmayın ki önemli olan sizin kilo almanız değil bebeğin içeride yeterli şekilde beslenebilmesidir. Preeklampsi durumu veya riski varsa protein alımınızı artırmanız gerekebilir veya gebeliğe bağlı şeker hastalığı (gestasyonel diabet) söz konusu ise diyetisyeninizin önereceği şekilde kalori kısıtlamasına gitmeniz gerekebilir.

Gebelikte dışarıdan hap olarak alınması gereken iki madde folik asit ve demirdir. Dengeli beslenebilen bir gebede bunların harici vitamin veya mineral alımı gereksizdir. Piyasada pek çok multivitamin adı verilen ve içinde pek çok vitamin ve mineralleri barındıran ilaç vardır. Bunlar çoğu hekim tarafından reçete de edilmektedir. Ancak son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar; gebelikte dışarıdan hap olarak alınan A, C, E vitaminleri ile magnezyum, kalsiyum, çinko, selenyum, bakır, flor gibi eser elementlerin gebelik üzerine herhangi bir olumlu etkilerinin olmadığını göstermiştir. Eğer gebeliğe bağlı bacak kramplarınız oluyorsa magnezyum, preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) riskiniz varsa kalsiyumu ilave olarak doktorunuz size reçete edebilir.

Sentetik multivitamin hapları dengeli beslenemeyen gebelerde destekleyici olarak verilse de doğal gıdaların hiçbir zaman yerini tutmayacaktır.

Gebeliğin ilk aylarında yapılan "Toxoplasma testleri" sonucunda vücudunuz bu parazitle önceden hiç karşılaşmamışsa bazı önlemleri almanız şarttır. Özellikle kedi ve köpek dışkılarıyla bulaşan bu rahatsızlık gebelik döneminde ortaya çıkarsa bebekte ölümcül veya sakatlıklara yol açan problemlere neden olabilir. Toxoplasma özellikle iyi yıkanmamış sebze ve meyveler ile iyi pişmemiş çiğ etlerden geçer.

Toxoplasma'dan korunmak için; ellerinizi yemekten önce iyice yıkayın. Sebze ve meyveleri de tüketmeden önce uzun süreli yıkayınız. Evinizde kedi veya köpek besliyorsanız aşılarını ihmal etmeyin, onlara da çiğ et vermeyin ve yakın temastan kaçının. Çiğ veya iyi pişmemiş et ve et ürünlerinden kaçının.

Beslenmede suyu asla ihmal etmeyin. Günde en az 8-10 bardak su için. Yaz aylarında bu miktar 15 bardağa kadar çıkılabilir. Özellikle ileri aylarda kabızlık şikayeti varsa bol su içerek, kabuğu ile yenen meyveleri tüketerek, her öğünde sebze ile salataya yer vererek ve yürüyüş yaparak bu sorunun önüne geçebilirsiniz.

Günde 1-2 bardak süt içmeniz gebelikte ortaya çıkan kalsiyum kayıplarını yerine koymak içindir. Süt içemiyorsanız yoğurt veya ayran tüketiniz. Peynir veya çökelek de tüketebilirsiniz. Süt ve süt ürünlerinin pastörize olmasına dikkat edin.

Yemeklerde iyotlu tuz kullanın. Yüksek tansiyon varsa yemekleri az tuzlu pişirin. Son aylarda olan ödemlerin azaltılması amacıyla bu dönemlerde tuzu azaltın.

Genelde sabahları yataktan kalkınca başlayan bulantılarda bir dilim peynir, bir iki grissini rahatlık sağlayabilir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında olan bu bulantı ve kusmalardan kendinizi korumak için bu dönemde katı, kuru ve yağsız gıdaları tercih edin. Mutfak kokularından ve ağır parfümlerden uzak durun.

Yetersiz beslenme, anne ve bebeği nasıl etkiler?

Gebelik süresince bebek iyi beslensin diye fazla ve dengesiz beslenmek doğru olmadığı gibi doğum sonrası eski görünüme ulaşmak için az yemek de doğru değildir. Temel prensip; içerdeki bebeğin yeterince yararlanacağı doğru ve dengeli bir beslenme olmalıdır.

Zayıflık:

Zayıflık yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı olarak gebelikte artan enerji ve besin öğesi gereksinimlerinin tam olarak karşılanmaması sonucu ortaya çıkar. Normal kilolu bir gebe ilk 3 ayda, her ay 1 kg; sonraki aylarda ise 1,5-2 kg ağırlık kazanmalıdır.

Şişmanlık:

Şişmanlık özellikle dengesiz ve tek yönlü beslenmeye veya aşırı besin tüketimine bağlı olarak oluşan bir sağlık sorunudur. Şişmanlık doğum sırasında hem anne, hem de bebek için çeşitli güçlüklere ve sorunlara neden olabileceğinden istenmeyen bir durumdur. Gebelik süresince kadının 9-14 kg alması normal kabul edilir. Ağırlık alması 9 kg’dan az olduğunda zayıflık, 14’kg dan fazla olduğunda ise şişmanlık ortaya çıkar.

Osteomalazi:

Gebelik süresince artan kalsiyum ve D vitamini gereksinimi karşılanamadığında kemiklerden kalsiyum çekilmesi nedeniyle kemik yumuşaması ile belirlenen osteomalazi hastalığı ortaya çıkar. Ayrıca böyle durumlarda diş çürüklüğü görülme riski de artar.

Anemi (kansızlık)

Gebelik döneminde vücudun demir ihtiyacı arttığından demir emilimini azaltan etmenlerden kaçınılmalıdır. Örneğin;

- Yemek arasında çay içilmemeli

- Demir içeriği yüksek besinlerle birlikte, mutlaka C vitamini içeren besinlerin alınmasına özen gösterilmeli,

- Etli ya da kuru baklagilli yemek ile taze salata ya da meyve tüketilmeli,

- Mayalandırılmadan yapılmış ekmek tüketiminden sakınılmalıdır.

Ayrıca sindirim sistemi bozuklukları ve parazitler, bulantı ve kusma anemiye neden olan etmenlerden bazılarıdır.

Gebelik toksemisi (Gebelik zehirlenmesi)

Gebelik toksemisi denilen rahatsızlık ise yetersiz ve dengesiz beslenen kadınlarda daha sık görülür. Yüksek tansiyon, göz kapaklarında, ayak ve ayak bileklerinde ödem, baş ağrısı, kulaklarda uğultu, bulanık görme, şiddetli bulantı ve kusma ile ortaya çıkar. Hastanın vücut ağırlığı genellikle olması gerekenden fazladır. Vücutta su ve tuz tutulması vardır. Hemen tedaviye alınmayan vakalarda bebek kaybedilebilir.

Temel besin grupları ve alınması gereken miktarlar
Besin Miktarı
Süt ve süt ürünleri 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1 porsiyon peynir (2 dilim) veya 2 yemek kaşığı çökelek
Et, yumurta, kurubaklagiller 1 yumurta, 1 porsiyon et, balık, tavuk, hindi (60-90gm.), 1 porsiyon kurubaklagil yemeği (120gm)
Taze sebze ve meyveler 2 porsiyon pişmiş taze sebze, 3 porsiyon çiğ taze sebze, 2-3 adet orta boy meyve veya taze meyve suyu
Tahıllar 6-8 ince dilim ekmek, 1 porsiyon pilav veya makarna, 1 porsiyon çorba
Yağlar 3-4 silme yemek kaşığı sıvı yağ
Şekerler 1-2 tatlı kaşığı bal, reçel veya pekmez


DOĞUM SONRASI JİMNASTİK


Çocuğunuz doğduktan sonra , sıra kendinize bakmaya gelir.Doğumu izleyen büzüşme süreçleri hormonların etkisindedir; bunlar doğumdan birkaç saat sonra başlatılan uygun bir jimnastikle kolaylaştırılabilir. Ortaya çıkan ilk sorun , kan dolaşımındaki bozukluktur. Çünkü doğumdan sonra karında basınç birden bire azalır, bu da karın boşluğunda kanın birikmesine neden olur. Damarlarda kan birikmesini, toplardamar iltihaplarını önlemek için kan dolaşımına yardım eden alıştırmalara çok erkenden başlanılmalıdır. Burada verilen alıştıralar, tüm bedendeki kasların kendilerini toplamalarına yardımcı olur; döl yatağının küçülmesine, bağırsakların işlemesine, idrar kesesinin görevini yapabilmesine olanak verir.


DOĞUMDAN HEMEN SONRA YAPILACAK HAREKETLER

( Bu alıştırmalar hastanede ya da doğumevindeyken yattığınız yerde yapabilirsiniz.)



jimnastik2
Ayak parmakları ve ayaklar bükülür ve uzatılır.
jimnastik1
Eller açılıp kapatılır.
jimnastik3
Bacaklar bükülür, uzatılır. Ayaklar sıra ile kalçalara doğru çekilir.
jimnastik4
Akciğerlerin bütün gücüyle soluk alınıp verilir.
jimnastik5


DOĞUM SONRASI 2'ci HAFTADAN SONRAKİ EGZERSİZLER



Bu egzersizler ile karın kaslarının sıkıştırılması, bedenin eski düzgün duruşuna dönmesini ve gebelik sırasında alınmış fazla kiloların atılmasını amaçlar. Wgzersizlere, her hareketi 6 kez tekrarlayarak başlanır ve günden güne artırarak 12'ye çıkılır.





jimnnastik6

Sırtüstü yere yatın, ayaklarınızı kalçanıza doğru çekin ve budurumda 10 kez kalçalarınızın üzerinde sağ sola dönün. Arada bir bacaklarınızı uzatarak dinlenin. Bu egzersiz belinizin incelmesini sağlar.
jimnnastik7
Sırtüstü yere yatın ve kollarınızı yana doğru açın. Daha sonra kollarınızı çapraz olarak üst üste getirirken soluk verin. Ağır ağır indirirken ise derin bir soluk alın. Nefes alıp vermenizi ağır ağır ve kontrollü olarak yapmanız gerekir. Soluk verirken karın kaslarınızı içeri çekin. Bu hareket kan dolaşımınız için yararlıdır.
jimnnastik8
Sırtüstü yatın. Bir bacağınızı vücüdunuzun üzerine doğru çekin, ellerinizle sıkıca kavrayarak göğüsünüze yanaştırmaya çalışın. Kalça ve karın kaslarınızı gererek sırtınızın alt kısmını yere bastırın. Doğrulun, dinlenin. Hareketi diğer bacağınızla tekrarlayın.
jimnastik9
Sırtüstü yere yatarak dizlerinizi kırın. Ayaklarınız yere basık ve kollarınız yana açık olsun. Bu durumda vücudunuzu omuzlarınızla destekleyerek kalçanızı yerden yükseltmeye çalışın, 6'ya kadar satarak yüksekte tutun. Başlangıç pozisyonuna dönerek dinlenin.
jimnastik10
Sırtüstü yere yatarak dizlerinizi kırın, ayaklarınızı bitiştirin. Başınızı kaldırın ve belinizden itibaren vücudunuzu öne doğru eğin. Ellerinizle dizlerinize dokunurken karnınızı içeri çekin,başınızı ve kollarınızı indirin.
jimnastik11

Sırtüstü yere yatıp bir bacağınızı vücudunuzla bir dik açı oluşturana kadar kaldırın. aynı hareketi öbür bacağınızla tekrarlayın. Kendinizi güçlü hissetiğiniz anda iki bacağınızı birden kaldırmaya çalışın.



we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
21 Aralık 2007       Mesaj #2
we come one - avatarı
Ziyaretçi
Çocuk Gelişimi - Bebek Gelişimi DUYGUSAL, SOSYAL GELİŞİM VE ZEKA GELİŞİMİ
Beyin üzerindeki yeni araştırmalara göre, 4-10 yaşları arasında çok hızlı bir beyin gelişimi olmaktadır.Bu dönemde beyin biyolojik olarak öğrenme için çok iyi donatılmıştır. Beyin tüm yaşam boyunca yeni beceriler öğrenebilmekle birlikte, hiçbir zaman bu dönemdeki kadar aktif ve almaya hazır olmaz. Bu dönemde hangi beyin hücreleri arasındaki bağlantıları sürdürüp hangilerini ortadan kaldıracağına karar vererek, duyularına göre bilgi araştırır. Dış dünya ile gelen uyarılarla güçlendirilmeyen bağlantılar yaklaşık 12 yaşlarında ortadan kalkar ve beynin temel iskeleti belirlenmiş olur.Yabancı dil veya bir müzik aleti çalmasını öğrenmek 12 yaşından sonra güçleşir; çünkü beyin yeni bağlantılar kurarak ve eskilerini atarak bu becerileri yapmak için daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalır. Örneğin, yeni bir ülkeye giden çocuk, o ülkenin dilini, aksanlarını hiçbir zaman kaybetmeyen anne babasına oranla çok daha kolay öğrenir. Müzik dersleri uzaysal kavramayı (fiziksel objeler arasındaki şekil ve durum değişikliklerini anlayabilme yeteneği) geliştirerek beyindeki bağlantıları artırır. Bu beceri fizik, matematik ve mühendislik konularında da kullanılır.
Sponsorlu Bağlantılar
Çocuğu müzik, atletizm, dans ve yabancı dil gibi becerilere teşvik ederken, zorlayıcı olmayın.Onun kendi sevdiği aktiviteleri seçmesine fırsat verin. Bir veya iki aktivite okul çocuğu için fazladır; zira aktivitelerin çoğu duygusal ve fiziksel çaba gerektirir. Çocuğunuzun gelişimini övün; başarılı deneyimler kendisine pozitif puan kazandırır.
Bu yaştaki çocuklar eleştirileri kişisel olarak alırlar ve yenilgiyi kabullenemezler; bu nedenle başarılarına konsantre olun ve eleştirilerden ders almasını öğretin.
Okul çağındaki çocuklar arkadaşları ile oynamak için zamana ihtiyaç duyarlar ve böylece sosyalleşmeyi öğrenirler. Bu çağdaki çocukların çoğu daha fazla zamanını akranları ile, daha az zamanını da ailesi ile geçirmeye başlar. 6-7 yaşlarındayken çocukların çoğunun aynı cinsiyetten bir veya iki yakın arkadaşı vardır. Daha büyüdükçe, daha az sayıda yakın arkadaşları olur, ancak tercihleri sık değişir. Genellikle kendilerine benzeyenlerle (benzer özellikler veya benzer ilgi ve hobileri olanlarla) arkadaş olurlar. En sağlıklı arkadaşlık, her iki tarafın da eşit şartlarda olması halinde gerçekleşir, taraflardan birinin daha baskın olduğu veya sürekli karar verdiği durumlarda değil. Eğer çocuğunuzun yalnızca bir tane yakın arkadaşı varsa, ilişki olumlu olduğu sürece endişelenmeyin ve deneyimlerini sınırlandırmayın.
Yaklaşık 8 yaşlarında akranların etkileri kuvvetlenir. Bir gruba ait olmak çocuklara güven ve kişilik duygusu verir. Bazen benzer özelliklere kazanmalarına yol açar (belirli bir şekilde giyinmek veya konuşmak gibi). Eğer çocuğunuz değerlerini sorguladığınız bazı çocuklarla fazla vakit geçiriyorsa, onu davranışlarını onayladığınız kişilerle arkadaşlık etmeye teşvik edin. Belirli bir çocukla arkadaşlık etmesini yasaklamak yerine, diğer çocuğu oynamaya veya gezme davet edebilirsiniz. Çocuğun karakterini veya kişiliğini eleştirmeden, beğenmediğiniz yönlerini konuşun. Böyle bir davranışın sonuçlarını tartışın.
Ayakkabı bağlamak
5 yaşındaki bir çocuğun parmak becerileri ve el-göz koordinasyonu, ayakkabı bağlamak gibi komplike bir işi öğrenebilmesine yetecek kadar gelişmiştir.
Müzik dersleri beyni uyandırır
Çocuğunuzu küçük yaşta müzik dersine yazdırırsanız bile, ileride bir dahi olacağını garanti edemezsiniz; ancak bu yaşta müzik öğrenmek ileriki yaşlara göre çok daha kolaydır. Müzik aleti çalmak her yaşta öğrenilebilir; ancak 12 yaşından önce bunu başarmak daha kolaydır. Çocuğunuza bir müzik aleti çalmasını öğrenmesi için fırsat verin; ancak eğlenceli bulmuyorsa zorlamayın.
İyi hijyen öğretmek
Okul çağı çocukları, artan şekilde bağımsızlaşır ve kendileri adına daha fazla sorumluluk almaya başlarlar. Kendi kendine banyo yapmasını, saç taramasını öğrenirler. El yıkamak, diş fırçalamak gibi iyi alışkanlıklarını güçlendirmeye devam edin. Kızınıza daima tuvalet temizliğini önden arkaya doğru yapması gerektiğini hatırlatın. Anus çevresinde acıyı önlemek için tuvalet sonrası temizliğini iyi yaptığından emin olur (iç çamaşırlarını kontrol edin). Çocuklar yaklaşık 10 yaşında, görünümlerine fazla önem verirler; saç şekillerine ve elbiselerine giderek artan şekilde dikkat ederler.

0-3 AY GELİŞİM SÜRECİ
MOTOR GELİŞİMİ
. Yeni doğan bebek karnından tutularak havada tutulduğunda başı öne düşer,
. Beşikten kaldırıldığında baş desteklenmezse gevşek kalır ve düşer,
. Yüzükoyun bırakıldığında başını sağa ya da sola çevirebilir,
. Kol ve bacaklarında ani hareketler ve duruş değişiklikleri gösterir,
. Oturur konuma geçirilmeye çalışıldığında başı belirgin bir biçimde geride kalır,
. Avuçlarında ve elinin tamamında yakalama refleksleri görülür,
. 1.ayında çenesini yerden ve yataktan kaldırabilir,
. 2.ayında yakınındaki nesnelere uzanır,
. Kollarını simetrik olarak sallayabilir,
. Başı çok az geride kalır ya da hiç kalmaz,
. Yüzükoyun konumda önkollarından destek alarak başını ve üst göğsünü iyice yukarı kaldırabilir,ALGISAL GELİŞİMİ
. Yeni doğan bebek görme alanı içindeki parlak cisimleri fark edebilir,
. Yeni doğan bebek anne sesini diğer seslerden ayırt edebilir,
¨ Yeni doğan bebek sese tepki verir ve başını sesin geldiği yöne çevirebilir,
¨ Yeni doğan bebek dört basit tadı(tatlı, ekşi, acı, tuzlu) algılayabilir,
. 1-2 haftalık bebek annesinin ten kokusunu diğer kokulardan ayırabilir,
. 3.haftadan itibaren meme emerken annesinin yüzünü incelemeye başlar,
. 2.ayında annesinin yüzünü diğer yüzlerden ayırabilir,
. Yavaş hareket eden bir nesneyi takip eder,
. 2.ayın sonunda sadece annesinin memesini emer,
. 3.ayında objenin nerede olduğu ile değil ne olduğu ile ilgilenir,
. Çevresine bakabilmek için başını amaçlı olarak çevirir,
. Yüzü önünde kendi elleri ve parmaklarıyla oynar,
. Kendisiyle konuşulduğunda bazen de yalnızken zevkle kendi kendine sesler çıkarır,
. Sesin kaynağını aramak için başını sağa sola hareket ettirebilir,
DİL GELİŞİMİ
. Yeni doğan bebek ağlarken, kısa ve derin soluklar alırken konuşmanın temelini oluşturur,
¨Ağlama sırasında seslerin çıkarılması için gerekli çene ve dil hareketlerini tekrarlayarak ses ve solunum düzenleme becerisi kazanır,
. 2.ayın sonundan itibaren daha az ağlamaya başlar,
. Rahat ve hoşnut durumlarında kumru gibi sesler çıkarır,
SOSYAL GELİŞİMİ
. Yeni doğan bebeğin yüz ifadesi belirsiz ve anlamsızdır,
. 5-6 haftalıkken sosyal gülümseme ve tepki biçimindeki sesli ifadeleri gelişir,
. 3. aya doğru tanıdık durumlara tepki vermeye başlar. Yemek, banyo, vb. gibi faaliyetlere ilişkin hazırlıkları fark eder ve tepki verir.

3-6 AY GELİŞİM SÜRECİ
MOTOR GELİŞİM
* Sırtüstü konumdayken ayaklarına bakmak için başını kaldırabilir,
* Destekle oturur ve çevresine bakmak için başını bir yandan öbür yana çevirebilir,
* Bacaklarını birbiri ardına hareket ettirerek güçlü tekmeler atabilir,
* Yüzükoyun durumda sırtüstü konuma; sırtüstü konumdan yüzükoyun duruma geçebilir,
* Sert bir zeminde ayakta tutulduğunda ağırlığını ayaklarına verip etkin bir biçimde aşağı-yukarı zıplar,ALGISAL GELİŞİM
* Gözler birlikte hareket eder,
* 15-30 cm yakınlığındaki nesnelere dikkatle bakar ve aynı anda onları tutabilmek için ellerini uzatır,
* 3m uzaklıktaki topların yuvarlanışını izler,
* Oyuncağını bir elinden diğerine geçirebilir,
* Avuçlarıyla kavrarken bütün elini kullanır,
* Anlamlı bir ilgi ve dikkatle yetişkinin odada yaptıklarını izler
* Hangi sesin kime ait olduğunu bulabilir,
DİL GELİŞİMİ
* Şarkımsı ya da tek ve iki heceli ifadelerle hoş ve uyumlu sesler çıkarır,
* Kendi kendine neşe çığlıkları atar,
* ‘Ba da’, ‘ba ga’ gibi iki sesli sözcükleri ayırt eder,
SOSYAL GELİŞİMİ
* Bu dönemde eline aldığı her şeyi ağzına götürür,
* Kendisine çıngırak verildiğinde hemen elini uzatır ve ses çıkarması için anlamlı bir biçimde sallamaya başlar,
* Yabancılara yakın davranır ama zaman zaman özellikle annesi yanında olmadığında hafif bir utangaçlık ve endişe gösterebilir.

6-9 AY GELİŞİM SÜRECİ
MOTOR GELİŞİMİ
- Desteksiz olarak 10-15dak oturabilir,
- Dengesini yitirmeden yerde duran oyuncağını almak için öne doğru eğilebilir,
- Yerde yuvarlanarak bedenini bir yandan diğer yana döndürerek ya da kıvrıla kıvrıla ilerler,
- Emeklemeye çalışır,
- Desteği tutarak ayağa kalkabilir ancak tekrar yere oturamaz, geriye doğru düşüp yere çarpar,ALGISAL GELİŞİM
- İnsanlara, nesnelere ve çevresinde olup bitenlere görsel açıdan büyük ilgi duyar,
- İşaret parmağını kullanarak daha uzaktaki nesneleri gösterebilir,,
- Oyuncağını durduğu yerden alır ama kendi istemiyle yere koyamaz,
- Bir bölümü gizlenmiş oyuncağını bulabilir,
DİL GELİŞİMİ
- İlgi çekmek için bağırır,
- ‘Hayır’ ve ‘güle güle’ sözlerini anlar,
- Oyunumsu sesler çıkararak yetişkinleri taklit edebilir,
- Tek heceli sözcükleri sıkça kullanır,
- Müzik oyunları oynayabilir; basit hayvan seslerini taklit eder. Örn. ‘möö’, ‘miyav’, ‘havv’ gibi,
- ‘Baba’, ‘dede’ gibi heceleri birleştirebilir,
SOSYAL GELİŞİMİ
- Yabancılarla tanıdık kişiler arasında belirgin bir biçimde ayrım yapar,
- Kızdığında ya da herhangi bir şeye karşı koyduğunda bu durumdan hoşnutsuzluğunu belirten sesler çıkartır,
- Çıngırağını sallayarak veya masaya vurarak zil çalma eylemini taklit eder,
BİLİŞSEL GELİŞİMİ
- Nesnenin sürekliliğini anlar,
- Saklanmış olan nesneleri aramaya başlar,
- İlk kez tümüyle zekalı davranışlar gösterir,
- Amaçlı eyleme geçer; engeli kaldırmak ya da yolunu değiştirmek gibi.

2 YAŞ GELİŞİM SÜREÇLERİ
MOTOR GELİŞİMİ
¨ Ayağının tümünü kullanarak sağlam adımlarla güvenlik içinde koşar,kolaylıkla durup yeniden koşmaya başlayabilir,
¨ Alçak bir basamaktan aşağı atlayabilir,
¨ Dengesini yitirmeden çömelebilir ve ellerini kullanmadan yeniden ayağa kalkabilir,
¨ Mobilyaların üzerine çıkıp yeniden aşağıya inebilir,
¨ Parmaklığa veya duvara tutunarak merdivenlerden çıkabilir ve aşağı inebilir,
¨ Büyük bir topa tekmeyle vurmaya çalıştığında topun üstüne yürür,
¨ Üç tekerlekli bisiklete oturur ama pedalları kullanamaz,
¨ Çocuk bahçesinde bulunan bazı kolay aletlere tırmanabilir,
¨ Büyük oyuncakları kolaylıkla itip çekebilir,ama önüne bir engel çıktığında oyuncağı yönlendirmede güçlük çeker,
¨ Aldığı nesneleri yerine koyabilir,
¨ Küçük şekerlerin paketlerini büyük bir beceriyle açabilir,
¨ Tahta küplerle altılı ve sekizli kuleler yapar,
¨ Kalemi başparmağı ve ilk iki parmağını kullanarak ucuna yakın bir yerden tutar,
¨ Kendiliğinden hem dairesel hem de ileri geri karamalar yapar,
¨ Sayfaları tek tek çevirebilir,
ALGISAL GELİŞİMİ
¨ Resimli kitaplara bakmaktan çok hoşlanır,
¨ Fotoğraflarda tanıdığı yetişkinleri ayırt edebilir,
¨ 3m uzaklıktaki çok küçük oyuncakları görür ve isimlendirebilir,
¨ İki ya da daha çok sözcüğü bir araya getirerek basit cümleler oluşturabilir,
¨ Sürekli olarak nesnelerin ve insanların isimlerini sorar,
¨ Oyun oynarken kendi kendine konuşur ama konuşmalarının çoğu hala başkalarınca anlaşılmaz,
¨ Çocuk şiirlerine ve şarkılarına eşlik eder,
¨ İstenildiğinde saçını,elini, burnunu, gözünü, ağzını, ayaklarını doğru olarak gösterir,
¨ Basit yönergeleri yerine getirebilir,
¨ Her iki gözü ayrı ayrı kapatıldığında iğne,sicim gibi nesneleri eline alabilir,
¨ Resimli kitaplardaki çok ince ayrıntılara dikkat edebilir,
¨ Artık fotoğrafta kendini tanımaya başlamıştır,
¨ İsmini tümüyle bilir,
¨ Heyecanlandığında herhangi bir şeye büyük bir istek duyduğunda kekeleme görülebilir,
¨ Basit birkaç çocuk şarkısı söyleyebilir,
DİL GELİŞİMİ
¨ Bildiği 50 veya daha fazla sözcüğü kullanır ve pek çoğunu anlar,
¨ İsim ve nesnelere ait hızla oluşan bir sözcük hazinesi oluşmaktadır,
¨ Düşünce süreçleri gelişmektedir, ama hala sistematiklik kazanamamıştır,
¨ Durmaksızın konuşurlar,
¨ Kurduğu cümlelerin yapısı çocuksu özellikler taşır,
¨ Sorduğu sorulara kısa ve basit yanıtlar beklemektedir,
¨ 2,5 yaşa doğru kullandığı sözcük sayısı 200 ya da daha fazla olabilir,
¨ Ben, beni/bana, ve sen zamirlerini doğru olarak kullanabilir,
SOSYAL GELİŞİMİ
¨ Üstüne dökmeden kaşıkla yemek yiyebilir,
¨ Güçlük çekmeden bardağı eline alır, içer ve yeniden yerine koyabilir,
¨ Şapkasını ve ayakkabısını giyebilir,
¨ Tuvalet gereksinimini uygun zamanda dile getirip haber verebilir,
¨ Evin içinde annesinin peşinde dolaşır ve eve ilişkin etkinlikleri oyunları aracılığıyla taklit eder,
¨ Aşırı duygulanma, yorgunluk ya da korku durumunda anne /babaya sıkıca sarılır,
¨ İsteklerinin anında yerine getirilmesini ister,
¨ Sahip olduğu şeyleri korur,
¨ 2,5 yaşına doğru çatal kullanmaya başlayabilir,
¨ Son derece canlı ve etkindir, yerinde duramaz, sürekli olarak hareket eder,engellendiğinde karşı çıkar,
¨ Çevredeki olası tehlikelere karşı duyarlı değildir,
¨ Engellendiğinde öfke nöbetleri geçirebilir,
¨ Rol ağırlıklı dramatik oyunlar oynar,
BİLİŞSEL GELİŞİMİ
¨ Nesneleri tam olarak sembolize etmeye başlamıştır,
¨ Bir sembolle bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlamıştır,
¨ Bu yaştaki çocuğa göre hareket eden her şey canlıdır(animizim).

3 YAŞ GELİŞİM SÜREÇLERİ
MOTOR GELİŞİMİ
¨ Merdivenden yukarı ayak değiştirerek çıkar ve aşağı inerken her basamakta iki ayağını bitiştirir,
¨ Alt basamaklardan atlayabilir,
¨ Koşarken ve büyük oyuncakları iti çekerken önüne çıkan engelleri aşabilir, köşeleri dönebilir,
¨ Pedalları kullanarak üç tekerlekli bisiklete binebilir,
¨ Parmak ucunda durabilir ve yürüyebilir,
¨ Ayak bileklerini çapraz koyarak oturabilir,
¨ Her iki elini işbirliği içinde ustaca kullanabilir,
¨ 9 ve daha fazla küple kule yapabilir,
¨ İpliğe büyük tahta boncuklar dizebilir,
¨ Makas kullanabilir,
¨ Kalemi sık kullandığı eliyle başparmağı arasında ucuna yakın tutar ve el hareketlerine egemen bir biçimde ustaca kullanabilir,
ALGISAL GELİŞİMİ
¨ Konuşurken ses tonunu duruma göre değiştirebilir,
¨ Adını, soyadını, cinsiyetini ve yaşını söyleyebilir,
¨ Öyküleri büyük bir dikkatle dinler,
¨ Bildiği birkaç çocuk şiirini ezbere okuyabilir,
¨ 10’a kadar ya da daha fazla ezbere sayabilir,
¨ ‘Ne’, ‘nerede’, ‘kimle’ başlayan pek çok soru sorar,
DİL GELİŞİMİ
¨ Cümleleri daha dramatik hale gelmiştir,
¨ 300 civarında kelime bilmekte ve kendi kendine uzun süren konuşmalar yapmaktadır,
¨ Yeni kelimelere karşı büyük bir istek ve ilgi duyar,
¨ ‘Ve’ kelimesini kullanmakta ve düşüncelerini ekleyebilmektedir,
¨ Zamir ve bazı basit edatları uygun biçimde kullanabilir,
SOSYAL GELİŞİMİ
¨ Yemek yerken kaşık ve çatalı rahatça kullanabilir,
¨ Ellerini yıkayabilir ancak tam olarak kurutamaz,
¨ Pantolonunu ve şortunu indirebilir ve yeniden çekebilir ancak düğme ilikleme ve fermuar çekmede yardıma ihtiyaç duyar,
¨ Geceleri altını ıslatmaz,
¨ Çevresindekilere sevgi ve güvenle yaklaşır,
¨ Ev işleri, bahçe işleri, alış-veriş gibi etkinliklerde yetişkine yardımcı olmaktan çok hoşlanır,
¨ Çevreyi derli toplu tutmaya özen gösterir,
¨ Oyun sırasında kendi kendine konuşma giderek azalır ve yerini başkalarıyla konuşma alır,
¨ Başka çocuklarla uyum içinde oynayabilir.

4 YAŞ GELİŞİM SÜREÇLERİ
MOTOR GELİŞİMİ
¨ Ayak değiştirerek büyük bir rahatlıkla merdivenlerden inip çıkabilir,
¨ Beden hareketlerini istediği gibi ustalıkla yönlendirebilir,
¨ Merdivenlere ve ağaçlara tırmanabilir,
¨ Parmak ucunda durabilir, yürüyebilir ve koşabilir,
¨ Üç tekerlekli bisiklete binmede ustalaşmıştır,
¨ Dizlerini kırmadan yerdeki nesneleri alabilir,
¨ Topu atma, yakalama, zıplatma, tekmeyle vurma gibi becerileri içeren top oyunlarında ustalaşmıştır,
¨ Küçük tahta boncukları ipe dizebilir,
¨ Kalemi yetişkin gibi tutar ve başarıyla kullanır,ALGISAL GELİŞİMİ
¨ Yakın geçmişteki olayları, olup bitenler arasında ilişki kurarak anlatabilir,
¨ Ev adresini söyleyebilir,
¨ Nesneleri ismini söylediği nesneye dokunup nesne-sözcük arasında birebir eşleme yapabilir,
¨ Şakalardan, fıkralardan zevk alır, uygunsuz sözlerden, ifadelerden ve argodan hoşlanır,
DİL GELİŞİMİ
¨ Konuşması dilbilgisi kurallarına uyar ve tümüyle anlaşılabilir bir hale gelmiştir,
¨ ‘Neden?’, ‘ne zaman?’, ‘nasıl?’, ‘niçin?’, sorularıyla sözcüklerin anlamlarını ısrarla sorar,
¨ Uzun öyküleri dinler ve gerçekte var olanla düş ürününü zaman zaman karıştırarak anlatır,
SOSYAL GELİŞİMİ
¨ Ellerini yıkar, kurular ve dişlerini fırçalayabilir,
¨ Genelde çok daha bağımsız ve oldukça inatçıdır;kendi isteğiyle hareket eder,
¨ İsteklerine karşı gelindiğinde, yetişkinlere uygunsuzca, kaba bir üslupla konuşabilir ve oyun arkadaşlarıyla kavga edebilir,
¨ Evin dışında işe yarar her türlü malzemeyle bir şeyler üretmeye, oluşturmaya çalışarak yaratıcılığını sergiler,
¨ Dramatik oyunu ve çeşitli giysiler giyip kılıktan kılığa girmeyi çok sever;sıklıkla bu oyunları oynamayı tercih eder,
¨ Paylaşma ve oyun sırasında sıra bekleme anlayışı gelişmiştir,
¨ Küçük kardeşlerine ilgi gösterir sevgiyle yaklaşır.


5 YAŞ GELİŞİM SÜREÇLERİ
MOTOR GELİŞİMİ
¨ İnce bir çizgi üstünde kolaylıkla yürüyebilir,
¨ Çevik bir biçimde parmak uçlarında koşabilir,
¨ Ayak değiştirerek sıçrayabilir,
¨ Hareketleri müziğin ritmine uygundur,
¨ Tek ayağı ile 2-3m öteye sıçrayabilir,
¨ Dizlerini bükmeden öne eğilip parmak uçlarına dokunabilir,
¨ Örneğe bakarak 6 küple 3 basamaklı merdiven yapabilir,
¨ Büyük gözlü iğnelere ipliği kendi başına geçirir ve gerçek anlamda (birkaç ilmik) dikiş dikebilir,
¨ Yazıp çizerken, resim yaparken, kalemleri ve boya fırçalarını ustaca kullanabilir,ALGISAL GELİŞİMİ
¨ Konuşması oldukça akıcıdır,dil bilgisi kurallarına uyan ifadeler içerir,
¨ Ezbere şiir okumaktan ya da çocuk şarkıları, çeşit çeşit tekerlemeler söylemekten hoşlanır,
¨ Kendine öykü okunması veya anlatılması çok hoşuna gider, sonradan kendi başına öyküyü tam ayrıntılarıyla oyununda canlandırır,
¨ Somut isimleri nesneyi kullanarak tanımlar,
¨ Şaka, fıkra, bilmece ve tekerleme gibi söz oyunlarından zevk alır,
DİL GELİŞİMİ
¨ 5 yaşındaki çocuk hep konuşmak ister,
¨ Yetişkinler gibi uzun cümleler kurmaya çalışır,
¨ Bilgisini arttırmak için sorular sorar,
¨ Dil bilgisi kurallarına uygun konuşur,
¨ Her şeyin ‘neden’ ve ‘niçin’i ile ilgilenir,
¨ Söylemek istediğini dile getirmeden önce düşünür,sonra söyler,
SOSYAL BECERİLERİ
¨ Ellerini, yüzünü yıkayıp kurulayabilir ama bedeninin diğer bölümlerini yıkarken yardıma ihtiyaç duyar,
¨ Genelde daha aklı başında ve bağımsızdır; daha kontrollü ve duyarlı bir yaklaşım içindedir,
¨ Kendi başına giyinip soyunabilir,
¨ Düzenli ve temiz olması gerektiğini kavrayabilir ancak yine de sürekli olarak anımsatılmalıdır,
¨ Grup oyunlarını tercih eder,
¨ Ev dışında daha mutlu olur,
¨ Arkadaşlarını kendi seçer,
¨ Yetişkinler ve kendinden büyükler yerine yaşıtlarıyla birlikte olmaktan hoşlanır,
¨ Saati ve saatine günlük programla ilişkisini anlayabilir,
BİLİŞSEL GELİŞİMİ
¨ 2-7 yaşları arasındaki bu bilişsel gelişim evresindeki çocukların büyük bölümü ayrıntıları dikkate almadan genel olarak algılar ve ilişkisiz obje ve kavramları bütünleştirebilir,
¨ 5 yaş çocuğu her şey arasında her türlü ilişkiyi kurabilir,
¨ Parçayla bütünü aynı zamanda düşünemez,
¨ Zihinsel kıyaslama yapamazlar,
¨ Eylemlerinde, düşüncelerinde, bakış açılarında ben merkezlidir, Toplumsal yönelim tam biçimini ancak 7-8 yaşlarında alır,
¨ İşlem öncesi çocuk, başkalarının görüşüyle; dünyanın ne olduğunu düşünmez,
¨ Mantık henüz gelişmemiştir,
¨ Her şeyi kendine göre değerlendirdiği bu düşünce çağında çocuk ‘bazı’ ve ‘hepsi’ ayrımını yapamaz.

5-11 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUĞUNUZ
Okul çağındaki çocuklarda gizlilik ve anne babalarından bağımsız olma gereksinimi giderek artma gösterir. Bu değişen ilişki, bazen çocuğunuzla arasında gerilim ve çatışma doğurabilir. Problemleri önlemenin veya azaltmanın en iyi yolu, iletişim bağlarını açık tutmak ve duygusal olarak bağlı kalmaktır. Çocuğunuz okula başlamak, sınıf değiştirmek, yeni arkadaşlar edinmek ve yeni aktiviteler denemek gibi çok çeşitli değişimlerle karşı karşıya kalacaktır. Bu değişimlerle karşılaşırken ona sevgi, destek ve ilgi gösterin. Bir anne veya baba olarak ana amacınızın çocuğunuzu aile dışında hayatta başarılı olmaya hazırlamak olduğunu unutmayın.Çocuğunuz için ne yapabilirsiniz?
Okul çağı çocuğu vaktinin büyük kısmını ev dışında geçirmeye başlar. Ancak hala kendini güvende ve mutlu hissetmesi için, anne ve babasının ilgi ve sevgisine gereksinimi vardır.
· Çocuğunuzla birlikte vakit geçirin. Birlikte yapabileceğiniz eğlenceli aktiviteler bulun ve çocuğunuzun spor aktivitelerine, müzik resitallerine veya diğer özel günlerine katılın. Çocuğunuza verdiğiniz zaman ve enerji sevginizin bir göstergesidir.
· Çocuğunuza doğru emniyet araçları sağlayın. Bisiklet veya paten kaskı, dizlikler, bileklikler, dirseklikler gibi.
· Daima arabanın arka koltuğunda emniyet kilidi bağlı şekilde oturduğundan emin olun.
· Onu fiziksel aktivitelere teşvik edin. Yürüyüş, koşma, bisiklete binme, paten yapma, yüzme, dans etme gibi aktivitelerle iyi bir örnek olun veya çocuğunuzla birlikte bir spor yapın.
· Okul başarısı için açık beklentiler belirleyin.
· Çocuğunuzun kişiliğini, yeteneklerini ve karakterini kabul edin.
· Çocuğunuza trafik kurallarını öğretin. Sokakta karşıdan karşıya geçmesini öğretin (7 yaşına geldiğinde).
· Evde atıştırması için sağlıklı besinler bulundurun.
· Mümkün olduğunca, kararları kendisinin vermesine, güveninizi göstermek için daha fazla sorumluluk almasına imkan verin.
· Madde alışkanlığı ile ilgili olarak çocuğunuzu bilgilendirin.
· Yabancılarla konuşması konusunda uyarın. Bunu canlandırarak anlatın.
· Seks ile ilgili konuları konuşmak için açık olun.
· 8 yaşına geldiğinde, pubertede meydana gelecek değişiklikleri anlatın.


PUBERTE VE ABERASYONLARI
Puberte, çocukluk döneminden erişkin döneme geçişin gerçekleştiği, seksüel gelişimin ve büyümenin tamamlandığı ve üreme kapasitesinin kazanıldığı dönemdir. Bu dönem hormonal değişikliklere paralel pek çok fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri içerir. Her iki cinsde de primer ve sekonder seks karekterleri gelişir ve olgunlaşır. Primer seksüel karekterlerinin gelişimi, gonad ve genitallerin gelişimini ve matürasyonunu kapsar. Sekonder seks karekterlerinin gelişimi ise meme gelişimi, seksüel kıllanma, ses değişiklikleri ve bunun gibi değişiklikleri içerir.Pubertenin ilk bulgusu kızlarda sıklıkla meme gelişiminin başlaması, erkeklerde ise testislerin büyümesidir.Bu bulgular hipotalamus-hipofiz-gonad aksının aktivasyonu sonucu oluşur. Pubertenin başlamasıyla adrenal bezlerden salgılanan androjenlerin artışı (androstenedion, dehidroepiandrosteron, DHEA ve DHEA-sülfat) gerçekleşir. Bu artış adrenarş olarak isimlendirilir. Pubik ve aksiller kıllanma, ter kokusu, akne bu artışın sonuçlarıdır.
Pubertenin Endokrinolojisi
“Gonadotropin releasing hormone, GnRH” hipotalamusdan salgılanır ve hipofizden FSH ve LH sekresyonunu kontrol eder. GnRH sekresyonu pulsatil olup gonadotropinlerin pulsatil salgılanmasını sağlar. İntrauterin hayatta aktif olan hipotalamus-hipofiz-gonad aksı doğumdan sonra yenidoğan ve erken süt çocukluğu döneminde aktif halde kalıp daha sonraki dönemde inaktif hale geçer. Pubertenin başlama dönemi olan “gonadostat” bu aksın yeniden aktivasyonudur. Bu aktivasyonu sağlayan pek çok faktör vardır. Bunlar; genetik faktörler,beslenme, adrenal ve tiroid hormonları, IGF-I aksı, leptin, insülin gibi faktörler ve hormonlardır.
FSH ve LH’nın hipotalamus üzerine negatif feed-back etkisi mevcuttur. Testesteron, androstenedion ve estradiolun ise hem hipotalamus hem de hipofiz üzerine negatif feed-back etkisi mevcuttur. İnhibin, aktivin ve follistatinde “feed-back” etkileri olan hormonlardır. Inhibin ve follistatin FSH sekresyonunu inhibe ederken, aktivin stimüle eder. Ayrıca GnRH sekresyonunu etkileyen pek çok nöropeptid ve nörotransmitter mevcuttur. Bunların içinde glutamat uyarıcı etkiye sahip olup pubertede düzeyi artarken gama-amino bütirik asit (GABA) inhibitör etkiye sahiptir.
Kızlarda normal pubertal gelişim
Kızlarda pubertenin ilk bulgusu olan meme gelişimi ortalama 9.5-10 yaşda başlar. Nadiren de olsa pubik kıllanmanın meme gelişiminden önce başlayabileceği bildirilmektedir. Pubertal gelişimin süresi 3-4 yıl sürer. Meme gelişimi genellikle tek taraflı başlar ve yaklaşık 6 ay için de diğer taraf da gelişmeye başlar. Meme gelişimi evreleri Tanner’in tanımladığı klasifikasyona göre yapılır (Tablo I). Pubik kıllanma ortalama 10 yaşda başlar ve yine Tanner klasifikasyonuna göre gelişimi evrelendirilir.Pubertal boy patlaması kızlarda pubertenin ilk bulgularının başlaması ile birlikte başlar. Pubertenin ilk bulgusunun başlaması ile menarş arasında geçen süre ortalama 2 yıldır. Menarşdan sonra bir süre anovulatuar sikluslar devam edebilir.

tablo1ec6


Erkeklerde normal pubertal gelişim
Erkeklerde pubertenin ilk bulgusu testis volumünün artmış olmasıdır. Testisin 2.5 cm veya 4 ml’nin üzerinde olması pubertenin başladığını gösterir. Bu olay ortalama 12 yaşda başlar. Tanner evrelerine göre evrelendirilir (Tablo I). Pubertal büyüme patlaması genellikle pubertal gelişimin orta dönemine rastlar. Bu dönem ortalama 14-15 yaş arasındadır. Pubertal jinekomasti pubertal gelişim sırasında erkeklerin 2/3’ünde gözlenen bir durumdur. Normal pubertal gelişimin bir varyantıdır. 18-24 ay devam edebilir.
Normal pubertal gelişimin varyantları
Prematür pubarş
Kızlarda 8 erkeklerde 9 yaşdan önce pubik kıllanmanın ortaya çıkmasıdır.Diğer virilizasyon bulguları ve meme gelişimi gibi diğer pubertal gelişim bulguları mevcut değildir. Prematür pubarşın etyolojisi bilinmemekle birlikte zona retikülarisin erken matürasyonuna bağlı olduğu düşünülür. Ayırıcı tanıda puberte prekoks ve konjenital adrenal hiperplazinin geç başlangıçlı tipi önemlidir. Prematür pubarş benign bir durum olup tedavi gerektirmez.
Prematür telarş
Kızlarda meme gelişiminin diğer puberte bulguları olmaksızın ve büyüme hızı artmaksızın erken dönemde ortaya çıkmasıdır. En sık hayatın ilk 2 yılında görülür. Etyolojisi hala tam olarak bilinmemekle birlikte patogenezinde rol oynayabilecek bazı durumlardan bahsedilmektedir.Bazı araştırmacılar meme dokusunda östrojenlere karşı artmış bir hassasiyet olduğunu belirtmektedirler. Bazı araştırmacılar prematür telarşlı kızlarda östradiol düzeyinde ultrasensitif yöntemlerle gösterilebilecek artış olduğunu bildirmişlerdir. Overdeki follikül kistlerinden salgılanan geçici östrojen artışının neden olabileceği gıdalardaki östrojen kontaminasyonunun etken olabileceği gibi çok sayıda değişik neden ortaya atılmıştır.Prematür telarş benign bir durum olup tedavi gerektirmez. Ayırıcı tanıda puberte prekoks önemlidir.
PUBERTE ABERASYONLARI
Puberte ile ilgili hastalıklar pubertenin erken başlaması (puberte prekoks) ve puberte gecikmesi ve duraklaması şeklinde olabilir.
Puberte Prekoks
Pubertenin erken başlaması ve ilerlemesi puberte prekoks olarak isimlendirilir. Klasik olarak kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşdan önce sekonder seks karekterlerinin gelişmeye başlaması erken puberte olarak değerlendirilir.Puberte prekoksun gonadotropin aksının aktivasyonu sonucu oluşan grubuna santral puberte prekoks veya Gn-RH bağımlı puberte prekoks olarak tanımlanır. Gonadotropin aksı aktive olmaksızın seks steroidlerinin endojen veya egzojen olarak artışı sonucu oluşan puberte prekoks ise periferal puberte prekoks veya GnRH independent puberte prekoks olarak isimlendirilir.
Puberte prekoks nedenleri Tablo 2’de görülmektedir.
Tablo 2. Puberte prekoks nedenleri
1.Santral Puberte Prekoks (GnRH bağımlı)
a.İdyopatik
b.SSS gelişimsel anomaliler
c.Tümörler
i.Glioma,Astrositoma,ependimoma
d.SSS’ne uygulanan cerrahi veya radyoterapi
e.Hidrosefali
f.Septo-optik displazi
g.Menejit, ensefalit
h.Travma sonrası
2.Periferal Puberte Prekoks (GnRH bağımsız)
a.Konjenital adrenal hiperplazi
b.Mc-Cune Albright sendromu
c.LH resptör aktive edici mutasyonları
d.Seks steroidi salgılayan tümörler
i.Over veya testis tümörleri
ii.Gonadotropin salgılayan tümörler
e.Egzojen seks steroidi alınması
TANISAL YAKLAŞIM
Öykü ve fizik inceleme
Pubertenin başlama yaşı, ilaç kullanımı, ailedeki pubertal öykü, SSS ilgilendiren hastalıklar, travma öyküsü, büyüme hızında artış ile ilgili bilgiler ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır.
Fizik incelemede boy, ağırlık, vücut proporsiyonları,pubertal evrelendirme, ciltte cafe aut lait lekesi, hiperpigmentasyon, akne, gözdibi bulguları, vajinal mukozanın rengi değerlendirilmelidir.
Hormonal testler
Öncelikle puberte prekoks ile prematür telarş, prematür adrenarş gibi normalin varyantlarını ayırd etmek için testler yapılır. Kemik matürasyonunu değerlendirmek için el-bilek grafisi çekilir. Ayrıca serum gonadotropin düzeyleri ve östradiol/testesteron düzeyi ölçülür. Kızlarda pelvik USG over ve uterusu boyutlarının ve follikül gelişiminin değerlendirilmesi açısından yararlıdır. Puberte prekoks tanısı konulduktan sonraki aşama etyolojinin değerlendirilmesidir.
TEDAVİ
Tedavide amaç kemik matürasyonunun hızlı ilerlemesi ve epifizlerin erken kapanması ile oluşacak kısa erişkin boyunun engellenmesi ve erken pubertal gelişimin ortaya çıkardığı psikolojik değişiklikler, okul başarısı, arkadaş ilişkilerinde olabilecek uyumsuzlukları düzeltmektir.
Erken puberteye neden olan altta yatan nedenler (tümör,ilaç, konjenital adrenal hiperplazi ) öncelikle tedavi edilmelidir. İdyopatik olgularda pubertenin ilerlemesini durdurmak için GnRH analogları kullanılır. GnRH analogları sürekli yüksek gonadotropin düzeyi sağlayarak GnRH reseptörlerinin sayıca azalmasına ve gonadotropinlere olan cevabın azalmasına neden olurlar.
GECİKMİŞ PUBERTE VE HİPOGONADİZM
Gecikmiş puberte, kızlarda meme gelişiminin 13 yaşına kadar başlamaması veya meme gelişimi ile menarş arasında 5 yıldan uzun süre olması olarak tanımlanır. 16 yaşına kadar sekonder seks karekterleri mevcut olduğu halde menarşın olmaması primer amenore olarak tanımlanır ve tetkik edilmesi gereken durumu oluşturur.
Erkeklerde 14 yaşına kadar sekonder seks karekterlerinin gelişmemesi (testis boyutlarının büyümemesi) de gecikmiş puberte olarak değerlendirilir.
En sık neden konstitusyonel büyüme ve puberte gecikmesidir. Erkeklerde sık görülür. Kızlarda nadirdir. Olguların önemli bir kısmı aileseldir. Puberte başlama yaşı gecikmekle birlikte normal seyrini gösterir. Bu nedenle genellikle tedavisiz olarak izlenebilir. Psikolojik problem olan olgularda kısa süreli seks steroidleri kullanılarak pubertenin başlaması hızlandırılabilir. Hipogonadizmde ise pubertenin başlamasını ve ilerlemesini engelleyen patolojik durum söz konusudur. Etyolojik araştırma ve uygun tedavi gerekir.
Tablo 2. Gecikmiş puberte nedenleri
  1. Konstitüsyonel büyüme ve puberte gecikmesi
  2. Kronik hastalıklara sekonder
    1. Gastrointestinal hastalıklar
    2. Hematolojik hastalıklar
    3. Yetersiz beslenme
    4. Pulmoner ve kardiyovasküler hastalıklar
    5. Ağır egzersiz
    6. Böbrek hastalıkları
12-18 AYLIK ÇOCUĞUN GELİŞİM SÜRECİ
MOTOR GELİŞİMİ
¨ Güvenli bir biçimde yürür; güvenle adım atmaya başlayıp durabilir,
¨ Dikkatle koşar ancak önüne bir engel çıktığında engeli aşamaz,
¨ Yürürken büyük bir bebeğini ya da ayısını taşıyabilir,
¨ Yetişkin sandalyesine çıkıp oturabilir,
¨ Destekle merdivenlerden inebilir,ALGISAL GELİŞİMİ
¨ Kendisine gösterildiğinde üç küpü üst üste koyup kule yapabilir,
¨ Birkaç sayfayı birden çevirir,
¨ Kolay anlaşılır resimli kitapları inceler,
¨ Kalemi ortadan veya ucundan avucu ile tutar,
¨ Tek elini daha sık kullanmaya başlar,
¨ 3m uzaklıkta yuvarlanan toplarını izler ve geri getirmek için peşinden gider,
¨ Oyun oynarken yüksek sesle ve anlaşılmaz bir biçimde kendi kendine konuşur,
¨ Erişmeye çalıştığı nesneleri parmağıyla gösterip yüksek tonda ısrarlı seslerle ister,
¨ Çocuk şarkılarına eşlik etmeye çalışır,
¨ Basit emirlere uyar söz dinler,
DİL GELİŞİMİ
¨ Basit sorular sormaya başlar. Örn. ‘nereye gitti’,
¨ Basit zamirleri kullanmaya başlar,
¨ Konuşurken sırasını beklemeyi öğrenmiştir,
¨ Sözcüklerin tam söylenişinde bazı hatalar yapar, ‘tren’ yerine ‘tyen’ gibi
¨ Anladığı sözcük sayısı kullandığı sözcük sayısından daha fazladır,
¨ Yaklaşık 30 sözcüğü düzenli olarak kullanabilir,
SOSYAL GELİŞİMİ
¨ Kaşığını tutar ve yemeğini dökmeden ağzına götürür,
¨ Bardağı iki eliyle kavrar üstüne veya çevresine dökmeden içebilir,
¨ Ayakkabılarını,çoraplarını ve şapkasını çıkarabilir ancak giyemez,
¨ Tuvalet ihtiyacını huzursuzluğuyla ya da sesli anlatımlarla önceden haber vermeye başlar,
¨ Oyuncaklarını artık ağzına götürmez,
¨ Oyun sırasında veya kızdığında oyuncaklarını yere atar,
¨ Basit günlük etkinlikleri taklit eder. Örn. bebeğine yemek yedirmek gibi,
¨ Küçük nesneleri kutuya koyup çıkarabilir,
¨ Başta annesi olmak üzere tanıdık kişilere duygusal olarak bağlanmıştır,
GRAFİK GELİŞİMİ
¨ 18 aylık bebek tek eliyle ya da iki eliyle karalamalar yapmaya başlamıştır,
¨ Kağıda büyük ve küçük noktalar koyabilir,
BİLİŞSEL GELİŞİMİ
¨ İlk düşünme belirtileri görülmeye başlar,
¨ Kendisini kontrol ederek hareket eder,
¨ Nesne devamlılığını tamamıyla kazanmıştır,
¨ Nesnenin sembolünü zihninde saklayabilmektedir,


9-12 AYLIK ÇOCUĞUN GELİŞİM SÜRECİ
MOTOR GELİŞİMİ
. Yerde uzun süreli oturabilir,
. Yatar konumdan oturur pozisyona geçebilir,
. Emekler ya da kalçası üzerinde kendini sürükleyerek ilerler,
. Koltuk gibi bir desteğe tutunarak ayağa kalkıp tekrar oturabilir,
. Emekleyerek merdivenlerden yukarı çıkabilir,
. Tek başına desteksiz yürüyebilir,
ALGISAL GELİŞİMİ
. Oyuncaklarını bilerek düşürür ve yere düşüşlerini izler,
. Çevresinde ilgisini çeken şeyleri işaret parmağıyla gösterir ve ister,
. 6m’den veya daha uzaktan kendisine doğru gelen tanıdığı kişileri ayırt edebilir,
. Her iki elini serbestçe kullanabilir,
. Üç parmak kavrayışıyla her iki elinde küpler tutabilir,
. Kendi ismini bilir ve seslenildiğinde doğru yöne döner,
. Günlük konuşmalarda kullanılan çeşitli sözcükleri anladığını belli eder,
. Kendisinden istenilen bazı nesneleri yetişkine verebilir. Örn. top,ayakkabı,kaşık vb.
DİL GELİŞİMİ
. Seslerin sayı ve çeşitlerinde gelişme görülür,
. Gerçek sözcüklerin yerine semboller geliştirerek onları kullanır. Örn. su için du , araba için düt, tren için çuf çuf gibi,
SOSYAL GELİŞİMİ
. Kendi kaşığını tutabilir ama henüz kullanamaz,
. Giyinirken kolunu ve bacağını uzatarak giydirene yardımcı olur,
. Kendisine gösterildiğinde küplerini kutunun içine koyup çıkarabilir,
. Tanıdığı yetişkinin kendisini görebileceği ve duyabileceği bir yerde bulunmaktan hoşlanır,
. Tanıdıklarına sevgi göstererek yaklaşır,
. ‘Güle güle’ anlamında el sallayabilir
BİLİŞSEL GELİŞİMİ
. Yeni araçlar keşfeder,
. Kendi kendine yemek yeme denemelerine girişir,
. Tekrarlanan hareketlerde değişiklikler yapmaya başlar,
. Deneme yanılma yollarını basit olarak kullanabilir.

Erkek ve Kız Çocukların Büyüme Eğrileri Aşağıdaki büyüme persantil eğrilerini çocuğunuzun değerleri ile karşılaştırarak büyüme ve gelişmesi hakkında fikir
sahibi olabilirsiniz. Normal gelişirken sapmalar olduğu takdirde doktorunuzla en kısa zamanda görüşünüz.






Erkek ve Kız Çocukların Büyüme Eğrileri
Aşağıdaki büyüme persantil eğrilerini çocuğunuzun değerleri ile karşılaştırarak büyüme ve gelişmesi hakkında fikir
sahibi olabilirsiniz. Normal gelişirken sapmalar olduğu takdirde doktorunuzla en kısa zamanda görüşünüz.

bymezw4


Çocuğunuz iştahsızsa! Birçok anne çocuğunun iştahsız olduğundan şikâyet eder. Bu yüzden anneler bebeğini sürekli besleme eğiliminde olurlar. Çocuğunuza zorla yedirmeyin; çünkü iştahsızlık çeşitli hastalıkların sinyalini veriyor olabilir. İştahsızlık, çocuğun ihtiyacı olan gıdayı alamaması olarak tanımlanıyor. İştahsızlık, idrar yolu enfeksiyonları, kulak, burun, boğaz ağrıları, anemiler, bazı hormonal ve alerjik hastalıklarda sıklıkla ortaya çıkıyor. Ayrıca psikolojik faktörler de çocukların iştahında önemli rol oynuyor. İştahsızlığa sebep olan organik bir neden varsa, öncelikle bu sorun ortadan kaldırılmalı.

HUZURSUZ AİLE ORTAMI İŞTAHSIZLIĞI ETKİLİYOR

Aile ortamının huzursuz olması da, çocukta görülen iştahsızlığın önemli bir sebebi. Beslenme şekli, hangi tür yiyeceklerin tercih edildiği, yiyeceklerin nasıl hazırlandığı, beslenme saatleri çocuğun iştahını belirleyen en önemli faktörler arasında yer alıyor.

ANNELERE TAVSİYELER

* Özellikle ülkemizde demir eksikliği ile fazla karşılaşıldığı için çocuklara 4. veya 5. aylarda demir profilaksin başlanmalıdır.

* İnek sütü tüketimine de imkan varsa bir yıl, yoksa dokuzuncu ayda başlanmalıdır. Daha erken dönemde inek sütü kullanımı demir eksikliğine yol açabilir.

* İdrar yolu enfeksiyonları ihmale gelemeyecek durumlardan biridir. Çocuğunuz iştahsızsa mutlaka idrar yolu enfeksiyonunu göz önünde bulundurun.

* Ek gıdalara 6. aydan daha geç başlamayın. Bebeğinizi 9. ayda sofraya oturtun.

* Çocuğun sevmediği gıdalarda ısrar etmeyin. Ancak zaman zaman deneyin ya da daha cazip hale getirin.

* Çocukların mide kapasiteleri küçük olduğu için 7-8 kaşıktan sonra yemek istemeyebilirler.

* 4-6 ayda beslenmede bir problem varsa, bu organik bir nedenden kaynaklanma ihtimali yüksektir.

* Çocuğunuzu başka çocuklara kıyaslamayın. ‘Küçük kalacaksın’ diye sözlerle tehdit etmeyin.

* Yemekten önce çocuğa abur cubur gıdalar yedirmeyin. Çocuğun iştahını kesebilir.

* Uyku düzenlerini değiştirmemek veya düzen oluşturmak, temiz havaya çıkarmak, yürütmek, oyun oynamalarını sağlayarak çocukların rahatça yemek yemelerini kolaylaştırabilir.

* Çocuğun bilinçaltına yerleşmiş endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlık gibi duygular iştah azalmasına sebep olabilir ve bu durumun tedavisi gereklidir.

Anne sütü alsa da D vitamini verin Kocaeli Sağlık Müdürlüğü Eğitim Şube Müdürü Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Berna Ayakta Şerifi, “güneş ışınlarının anne ve bebeklerin en önemli D vitamini kaynağı olduğu akılda tutulmalı ve gebe ya da emzikli kadınlar da günde 10-30 dakika direkt güneş ışığı almalı” dedi.

Dr. Berna Ayakta Şerifi, anne sütündeki D vitamini miktarının 12-60 IU civarında olduğunu belirterek, günlük D vitamini ihtiyacı olarak 400 IU saptandığını söyledi.

Anne sütündeki D vitamininin daha kolay emildiği, dolayısıyla daha etkin olduğunun bilindiğini ifade eden Şerifi, anne sütünün tek başına süt çocuğunun D vitamini gereksinimini karşılayamayacağını dile getirdi.

Özellikle D vitamini eksikliği bulunan anneler ile çocukların takviyeye ihtiyacın artacağını kaydeden Şerifi, şöyle konuştu:
“Anne rahminde fetusun D vitamini ihtiyacı, annenin depolarından karşılanır. Fetus doğumdan sonra kendisini bir süre idare edebilecek kadar D vitaminini de çeşitli dokularında depolar. Eğer annede D vitamini depoları yeterli değilse bebek ya D vitamini eksik olarak ya da yetersiz D vitamini depolamış olarak doğar. Bu durum da doğumdan sonra yeterli D vitamini alınmaz ya da yeterince güneş ışığına maruz kalınmazsa D vitamini eksikliğine bağlı raşitizmin oluşma riskini artırır.”

Ağız yoluyla D vitamini verilmesinin de korunmada etkili olacağına işaret eden Şerifi, şöyle devam etti:
“Annelerde D vitamini eksikliği riski de göz önünde tutularak, anne sütü alan tüm çocuklara günde 400 IU D vitamini verilmelidir. D vitamini verilmesi, anne sütü kesildikten sonra da devam etmeli ve en az 1 yıl süre ile uygulanmalıdır. Anne sütü ilk 6 ay içerisinde, D vitamini içeriği dışında, çocuğun büyüme ve gelişmesi için tek başına yeterlidir.”

Raşitizmin, D vitamini yetersizliğine bağlı olarak genellikle süt çocuklarında kemiklerde kalsiyum ve fosfor depolanmasındaki problemle ortaya çıkan şekil bozukluklarıyla anılan bir hastalık olduğuna değinen Şerifi, yapılan araştırmaların Türkiye’de raşitizm görülme sıklığının yüzde 7,9 ile yüzde 20 arasında olduğunu gösterdiğini kaydetti.

GÜNEŞ IŞINLARININ ÖNEMİ
Şerifi, raşitizmin, bebekte kasılma, huzursuzluk, baş terlemesi, başın sürekli sağa ve sola çevrilmesi, kabızlık, kaburgalarda yuvarlak çıkıntılar, bıngıldakların kapanmaması (18 aydan sonra), kafa kemiklerinde yumuşama ve eğrilme (baş alın ve yanlarında çıkıntı), geç oturma ve yürüme, bacaklarda eğrilik, göğüs kemiklerinde bozukluk (göğüs içe veya öne doğru çıkar), kamburluk, bel kemiğinde eğrilik, diş çıkmasında gecikme gibi belirtilerle ortaya çıkabileceğini söyledi.

Şerifi, raşitizmden korunma yollarını ise şöyle sıraladı:
“Raşitizmden korunmanın temel koşulu gebe ve emzikli annelerle çocukların yeterince güneş ışığına maruz kalmalarının sağlanmasıdır. D vitamini yapımını sağlayan ultraviyole ışını, pencere camından geçmez. Bu nedenle arzu edilen yararın sağlanabilmesi için güneş ışığına direkt olarak maruz kalınması gereklidir. Güneş ışınlarının anne ve bebeklerin en önemli D vitamini kaynağı olduğu akılda tutulmalı ve gebe ya da emzikli kadınlar da günde 10-30 dakika direkt güneş ışığı almalıdır.”

D VİTAMİNİNİ DOĞAL YOLLARDAN KARŞILAMA YOLLARI
“Güneş ışığına yeterince maruz kalmamak, D vitamini ve kalsiyumca zengin besinleri yeterince tüketmemek, bağırsaklarda emilim bozukluğu, karaciğer ya da böbrek yetersizliği gibi nedenlerle D vitamini eksikliği gelişebilir” diyen Şerifi, uzun süreli olarak kullanılan bazı ilaçların da D vitamini metabolizmasını etkileyerek raşitizme yol açabileceğini vurguladı.

Şerifi, D vitamini ihtiyacının doğal yollardan tereyağı, süt, peynir, balık, balık yağı ve karaciğer gibi hayvansal besinlerden karşılanabileceğini belirtti.

Şerifi, Sağlık Bakanlığı’nın 2005 yılında başlattığı “Bebeklerde D Vitamini Yetersizliğinin Önlenmesi ve Kemik Sağlığının Korunması Projesi” kapsamında, doğumdan itibaren 1 yıl boyunca tüm bebeklere sağlık ocakları ve ana çocuk sağlığı merkezlerinde ücretsiz D vitamini damlası verildiğini, proje kapsamında geçen yıl il genelinde toplam 22 bin 843 ücretsiz D vitamini damlası dağıtıldığını sözlerine ekledi.

Emzirmek bebek kadar anneye de faydalı Erzurum İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Esin Erdem, anne sütünün bebek için çok faydalı olduğunu ve bebeğe doğumundan itibaren her ağladığında anne sütü verilmesi gerektiğini belirtti.

Bebeklerin doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirilmesi gerektiğini ifade eden Erdem, “Anne sütü içindeki vitamin ve mineraller aracılığıyla bebekleri enfeksiyonlardan korumaktadır” diye konuştu.

Emzirmenin, annelere de faydasının olduğunu dile getiren Erdem, şunları söyledi:
“Yakın geçmişte bazı nedenlerden dolayı anne sütü geri plana atılmıştı. Ancak dünya bu inanılmaz hatanın farkına erken varmış ve anne sütünün önemini yeniden kavramıştır. Ayrıca bebeklerin emzirilmesi anneler için de faydalıdır. Doğumdan hemen sonra bebeklerini emziren annelerde doğum sonrası kanama, idrar yolu enfeksiyonu ile göğüs ve yumurtalık kanseri görülme riski azalıyor.”

Annelerin bebekleri emzirmeden önce bazı unsurlara dikkat etmesi gerektiğini belirten Erdem, şöyle konuştu:
“İlk olarak, annelerin emzirmeden önce ellerini sabunla yıkaması gerekir. Bebek emzirmenin tek bir pozisyonu yoktur. Bebek, hem anne hem de bebek için en rahat pozisyonda emzirilebilir. Emzirme sırasında bebek burnundan rahat nefes alabilmelidir. Bebek rahat olmalıdır. Giysileri ve ortam ısısı uygun, altındaki bezi kuru ve temiz olan bebek daha kolay emer. Normal bir emzirme süresi 15-20 dakika olmalıdır.”

Bebeklere bazı durumlarda anne sütü verilmesinin uygun olmayacağını kaydeden Erdem, “Annede meme iltihabı oluşması, süte geçen ve bebeğe zararlı olabilecek ilaç kullanılması veya solunum yolu ile bulaşabilecek bir hastalığın olması durumunda bebeğe anne sütü yerine başka besin verilmesi gerekir” diye konuştu.

BEBEKLERİ SÜTTEN KESMEK İÇİN UYGULANAN YÖNTEMLER
Bebeklerin 6 aylık olmasının ardından anne sütünün yanı sıra yutmayı öğrenmeleri için ek gıdanın verilebileceğini dile getiren Erdem, şunları söyledi:
“Altı aylık olunca bebeğin yutmayı öğrenmesi yönünden ek katı gıdalara geçmesi gereklidir. Ancak anne sütüne de devam edilmelidir. Anne istiyorsa emzirme 2 yıla kadar uzatılabilir. ‘Yeni doğum yapmış anne yorgundur ve sütü yoktur’ diyerek bebeği anne sütünden mahrum etmek ya da başka bir sıvı vermek yanlış bir davranıştır. Bebekler bir yaşına geldikten sonra anne sütü iyice azalır. Bebek yavaş yavaş sütten kesilebilir. Ancak, bebeği sütten kesmek için anne ile bebeği ayırmak ya da meme başına acı biber gibi şeyler sürmek son derece yanlıştır.”

Yürüteç önerilmiyor Yürüteci, ciddi sağlık problemlerine yol açabileceği için kesinlikle önermediklerini söyleyen Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Metin Doğan, “çocukların parmak üzerinde yükselmesiyle bacağın arka tarafındaki adalelerde aşırı yüklenme yaratırken, ön taraftaki adaleler zayıf kalıyor. ayakta deformasyon ve şekil bozukluğu, arka taraf tendonlarda kısalma görülüyor” dedi.

Yürüteç kullanımının aile bireylerine kolaylık sağladığı için tercih edildiğini belirten Doğan, “Ev içindeki bireylerin rahat etme isteği, yürütecin bebeğe eğlenceli gelmesi, bebeğin sağlıklı gelişiminden daha önemli olamaz” dedi.

Yürütecin, yürümeyi hızlandırdığı yönündeki görüşlerin yanlış olduğunu ifade eden Doğan, yürütecin yanlış yürüme alışkanlıkları kazandırabildiğine dikkati çekti. Doğan, yürüteçlerin, yanlış kasların yanlış zamanda güçlenmesine neden olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Yürüteç, çocuklarda orantısız adale gelişimine neden oluyor. Bebeklerin parmak üzerinde yükselerek yürümeye çalışması, bacağın arka tarafındaki adalelerde aşırı yüklenme yaratıyor. Ön taraftaki adaleler ve kalça kasları zayıf kalıyor. Ayakta deformasyon ve şekil bozukluğu, arka taraf tendonlarda kısalma görülüyor. Parmak uçlarına basmaya alışan bebek, topuklarına basmakta zorlanabiliyor.”

Yürüteç kullanımının, bebeğe geçmesi gereken basamakları atlatarak erken hareket özgürlüğü sağladığını da dile getiren Doğan, sürünme, emekleme, yuvarlanma, tırmanma ve ayağa kalkma gibi aşamaların bebeğin kaslarını güçlendirdiğini söyledi.

“ANNE YARDIMIYLA YÜRÜMESİ İLETİŞİMİ KUVVETLENDİRİR”
Yürüteç kullanımı yerine anne-babanın bebeklerinin ellerinden tutarak adım atmasına yardımcı olmalarının, duygusal iletişimi kuvvetlendireceğini ifade eden Doğan, “En doğru olanı, doğal seyrine bırakmaktır. Bunun dışında anne-baba tarafından yürütülmeye çalışılmalıdır” dedi.

Doğan, özellikle erken dönemde yürüteç kullanılmasının, hazır olmayan eklemlere yük bindireceğini belirterek, bebeğin, dengeli ve sağlam adımlarla yürümek yerine hızlı ve dengesiz yürüyebildiğini kaydetti.

Yürüteç kullanmakta ısrarcı olan ailelere, 8. aydan önce bebeklerini yürütece bindirmemeleri uyarısında bulunan Doğan, yürümenin 9-10. aydan itibaren başladığını, sağlıklı bir bebeğin 14. aya kadar yürümesi gerektiğini söyledi.

YÜRÜTEÇ KAZALARINA DİKKAT
Yürütecin, sık sık ev kazalarına ve bebeklerde ciddi yaralanmalara neden olabileceği uyarısında bulunan Doğan, kazaların genellikle merdivenden yuvarlanma, yanma, elektrik çarpması, kablolara takılma ve zehirlenme şeklinde olduğunu söyledi.

Yürüteçle meydana gelen kazaların, aniden ve aile bireylerinin yanındayken olduğunu vurgulayan Doğan, bebeğin, yürüteçle hızlı ve kontrolsüz hareket edebildiği, eşyalara uzanabildiği için tehlikeye açık olduğunu kaydetti.

Bebeğin yürümeye başladığında ortopedik ayakkabı giymesinin de şart olmadığını belirten Doğan, “Ortopedik ayakkabı, ortopedik özürlüler içindir. Normal bir çocuğun buna ihtiyacı yoktur” dedi. Doğan, tabanda çökme, içe basma gibi problemlerin ayakkabıdan kaynaklanmadığını ifade ederek, bebeğin evin içinde ayakkabısız yalın ayak yürümesinin daha sağlıklı olduğunu söyledi.
Son düzenleyen we come one; 21 Aralık 2007 09:31 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
21 Aralık 2007       Mesaj #3
we come one - avatarı
Ziyaretçi
Bebekte göz kontağı kuramıyorsanız... Bebekler yaklaşık 2 aylıkken anneleriyle göz kontağı kurmuyor, ışık ve oyuncak takibi yapmıyor, etraftaki objelere karşı ilgisiz duruyorsa gözlerinde bir kusur olabilir.

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgül Altıntaş, çocukluk dönemindeki bazı göz hastalıklarının, görmeyi, görme gelişimini, görmeyi öğrenmeyi etkilediği, erken yaşlardan itibaren rutin kontrollerin yapılması gerektiği belirtti.

Beynin genellikle 7 yaşında görmeyi öğrenmeyi tamamladığını, aksi takdirde çocuğun görmeyi öğrenme şansı kalmadığını dile getiren Altıntaş, bu dönemde konjenital katarakt, konjenital glokom, konjenital kapak düşüklükleri, şaşılık, görmeyi tehdit etmeyen, ancak rahatsızlık veren gözyaşı kanal tıkanıklıkları gibi hastalıkların görme tembelliğine sebep olduğunu ifade etti.

Bu gibi durumlarda erken teşhisin büyük önem taşıdığına dikkati çeken Altıntaş, yeni doğan bebeğin bir veya iki gözünde sürekli sulanma, çapaklanma görülmesi halinin gözyaşı kanal tıkanıklığı olabileceğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:
“Gözyaşı kanal tıkanıklığında görme kaybı olmaz. 1 yaşına kadar doğru masajla yüzde 95 oranında giderilebilir. 1 yaş sonrası ise tel ile sondalama dediğimiz yöntem uygulanır. Genellikle görme kabiliyetinin kaybedildiği konjenital glokomla karıştırılır. Konjenital kanal tıkanıklığı ile konjenital glokomu ayıran en büyük özellik, yaşarmanın yanında ışığa bakamama, ışığın rahatsızlık vermesi, göz bebeklerinin büyük olması, büyüme tek taraflı olursa fark edilebiliyor, ancak çift taraflı büyüme söz konusu olursa çocuk ‘iri, güzel gözlü’ olarak yorumlanabiliyor. Bu gibi durumlara daha dikkatli olunması, eğer çocuğun gözünde yaşarma varsa bir hekime gidilmeli ve konjenital kanal tıkanıklığı mı, yoksa konjenital glokom mu olduğu tespit edilmelidir. Şaşılık da görme tembelliği yapabilir. Bu konuda yanlış bir inanış hakim, ‘Beklensin, daha çok küçük, büyüdükçe düzelir’ denilir. Ama bir an önce şaşılığın nedeninin belirlenmesi, önlem alınması gerekir.”

Görmeyi öğrenmeyi tehdit eden diğer bir durumun ise konjenital katarakt olduğunu dile getiren Altıntaş, göz bebeğinin ortasındaki siyah reflenin beyaz gözükmesinin konjenital katarakt olabileceği gibi göz içi bir tümör olabileceğine de işaret etti.

TEDAVİ İÇİN ERKEN TEŞHİS
Fiziksel hiçbir bulgu olmaması durumunda da kırılma kusurlarına bağlı görme tembelliklerinin oluşabileceğine değinen Altıntaş, şöyle konuştu:
“Çocuk, gözlerinin sağlam gibi görünmesi nedeniyle bu şekilde gelişebilir ve bu şekilde görmenin öğrenilmesi tamamlanabilir. Böyle bir durum ancak rutin göz muayenesiyle fark edilebilir. Bu konuda çocuk hekimlerine ve ailelere büyük görev düşmektedir. Bizce 1-3 ve okul öncesi 6 yaşında göz muayenesi mutlaka yaptırılmalı, her hangi bir bulguya erken müdahale edilmeli.”

NELERE DİKKAT EDİLMELİ
“Bebekler yaklaşık 2 aylıkken anneleriyle göz teması kurmalı. Bebek, anne ile göz kontağı kurmuyor, ışık ve oyuncak takibi yapmıyor, etraftaki objelere karşı ilgisiz duruyorsa gözlerinde bir kusur olabilir” diyen Altıntaş, şöyle devam etti:
“Çocuğunuz, gözlerini kısarak bakıyor, nesneleri seçmekte güçlük çekiyor, televizyonu çok yakından izleme ihtiyacı hissediyor, kitaba, deftere aşırı yaklaşıp okuyup yazıyor, bir gözünü kapatıp diğer gözüyle görmeye çalışıyor, başına belirli bir pozisyon vererek görmeye çalışıyor ve çevresiyle yeterince ilgilenmiyorsa muayene edilmesi geciktirilmemelidir.”

Altıntaş, prematürelerde şaşılık ihtimali, yüksek gözlük ihtiyacına bağlı görme tembelliğinin daha sık ortaya çıktığını, erken doğanlarda göz muayenesinin daha fazla önem taşıdığını da belirtti.

Stres, doğacak bebeğin zekasını etkiliyor İngiliz bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre, hamilelikte stres, doğacak bebeğin zekasını olumsuz etkiliyor.

Londra’daki Imperial College uzmanlarınca yapılan ve sonuçları Clinical Endocrinology dergisinde yayımlanan araştırma, hamilenin yaşadığı stresin, gebeliğin 17. haftasından itibaren bebeği olumsuz etkilediğini gösterdi.
Haberin devamı

Yapılan deneylerde, hamilelikte yoğun stres yaşayan kadınların çocuklarının IQ’sunun, ortalamanın yüzde 10 altında kaldığı gözlendi.

Anne karnında strese maruz kalan çocuklarda ayrıca davranış bozuklukları tespit edildi.

Bilim adamları, annenin yaşadığı stresin hangi mekanizma ile çocuğun zeka ve davranış gelişimini etkilediğini ise henüz tespit edemedi.

Ağlamayan bebek olmaz Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Acil Tıp Birimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hayri Levent Yılmaz, “Ağlayan Bebek” tanımının günde 3 saatten daha uzun süren, haftada 3 günden daha fazla tekrarlayan ve ağlaması için bir neden bulunamayan bebekleri kapsadığını söyledi.
Haberin devamı

Doç. Dr. Hayri Levent Yılmaz, birçok nedenlerden dolayı oluşan bebek ağlamalarının anne ve babayı endişelendirmesinin yanında hekim için de sıkıntı yaratan bir durum olduğunu söyledi.

Polikliniklerde en çok “bebeklerin ağladığı” yakınmasıyla karşılaştıklarını ifade eden Yılmaz, bebeklerin, şımarma, kızma, korkma, şaşırma, umduğunu bulamama, anlaşılamama, sıkılma, dikkat çekmek, uyuyamamak, acıkma, susama ya da sadece canı istediği için ağlayabildiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Tüm bunlar genellikle fiziksel sağlık açısından sorun oluşturmaz. Ancak bazen bebek canı yandığı, bir yerleri ağrıdığı, konforsuz bir ortamda kaldığı, kendini iyi hissetmediği ya da hasta olduğu için ağlar. Bu durumlarda hekimin ağlayan bebeğin ağlama nedenini çok dikkatli bir öykü, fizik inceleme ve yakın gözlemle bulması ve tedavi etmesi gerekir.”

Yılmaz, ağlama nöbetlerinin genellikle yaşamın 2-3. haftasında başladığın ifade ederek, “Saatlerce sürebilir ve çoğunlukla ikindi zamanı, akşamları ve gece yarısına doğru görülme sıklığı artar” dedi. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ağlayan bebek yakınması çoğu zaman 3-4’üncü aylarda azalarak 4. ay sonunda da ortadan kalkmaktadır. Nöbetler sırasında bebek bacaklarını karnına doğru çeker ya da dimdik uzatır, yüzü kıpkırmızı olur, bazen morumsu bir renk alır, haykırırcasına ağlar, hiçbir şey sakinleştirmeye yardımcı olamaz.”

Süt vücut direncini artırıyor Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü ile Tetra Pak Türkiye işbirliğiyle Mersin Kültür Merkezi’nde “Sağlıklı Süte Çağrı” semineri düzenlendi. Seminere katılan Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tanju Besler, dünyada çocuk ölümlerinin büyük çoğunluğunun yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklandığını belirtti.
Haberin devamı

Toplumda beslenmenin bilinçli yapılması halinde çocuk ölümlerinin azalacağını ifade eden Besler, “ABD’de çok küçük yaşlardan itibaren beslenmenin önemini vurgulamak için okullarda ve okul öncesi eğitimde bilgilendirme programları yürütülmektedir. Dolayısıyla eğitim şart” dedi.

KEMİK SAĞLIĞI İÇİN VAZGEÇİLMEZ
Besin değeri yüksek olan sütün yaşamın her döneminde vazgeçilmez olması gerektiğini ifade eden Besler, şöyle konuştu:
“Doğumdan itibaren yaşamın her evresinde süt içilmesi gerekiyor. Bir bardak sağlıklı sütle kalsiyum ve fosfor gibi mineral ihtiyacının yarısı karşılanıyor. Kemik sağlığı, diş sağlı ve vücudun enerji mekanizmasında kalsiyuma ihtiyaç vardır. İnsan vücudunun hastalıklara karşı daha dirençli olması için her yaşta mutlaka süt tüketilmesi gerekiyor.”

STANDARTLARA UYGUN SÜT
Tetra Pak Türkiye Kurumsal iletişim Müdürü Yasemin Ayginin de açıkta satılan sütün düşük olan vitamin değerinin, kaynatıldıktan sonra önemli oranda kaybolduğunu söyledi. Uluslararası standartlarda, 1 mililitre sütte kabul edilebilir bakteri miktarının 5 bin iken, Hacettepe Üniversitesi tarafından açık süt örneklerinde yapılan incelemede bu sayının 100 bine kadar yükseldiğinin belirlendiğini ifade eden Ayginin, “Ankara’nın 39 semtinden elde edilen 150 sokak, 109 UHT ve 41 pastörize süt örneği üzerinde yapılan laboratuvar analizlerine göre, UHT uzun ömürlü sütün insan sağlığı açısından tüm standartlara uygun özellikler taşıdığı açıkça ortaya çıktı” dedi.
elma13nisant1
Astıma karşı hamilelikte elma yiyin

Hamilelik sırasında annenin yediği elmanın, bebeği astımdan koruyabileceği belirtildi.
Hollandalı ve İskoç bilimadamlarının yaptığı araştırma çerçevesinde, yaklaşık 2 bin hamile kadının beslenme biçimleri izlendi ve bin 253 bebeğin akciğer işlevleri kontrol edildi. Utrecht Üniversitesi'nden S. M. Willers'ın yazarlığını yaptığı araştırmada, 5 yaşlarına geldiklerinde 145 çocuğun astıma yakalandığı görüldü.
Son düzenleyen we come one; 21 Aralık 2007 09:34 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
21 Aralık 2007       Mesaj #4
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Bebeği nasıl kucaklamalı

Bebeğinizi kucaklarken, kolunuzun kanca gibi olan şekli bebek için iyi bir pozisyondur. Kafası kolunuzun üst tarafında, vücudunun diğer kısımlarından biraz yukarıda dinlenip destek alma şansı bulur. Diğer kolunuzla yatar pozisyonda tuttuğunuzda, bu hamilelikte anne karnında bulunduğu konuma çok benzer. Bundan dolayı kendisini rahat ve güvende hisseder. Bu pozisyon ayrıca göz teması sağlar. Bu şekilde sizi konuşurken ya da gülerken izleyebilir.

Omzunuzun üstünden bakabilmesi önemli

Bu pozisyonda bebeğinizin başı omzunuzun hemen üzerine gelecek şekilde taşırsınız. Bu şekilde o da çevresinde olup biten her şeyi görebilir. Bir kolunuzla poposunun altından tutarken diğer elinizle de sırtı ve boynundan tutarak güvenli bir şekilde taşımalısınız. Başını kontrol edebilmeye başladıktan sonra isterseniz tek kolunuzla da taşıyabilirsiniz.
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
14 Eylül 2008       Mesaj #5
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Anne Sütü Yoksa veya Yetersizse

Verem, böbrek yetmezliği, B tipi viral sarılık hastalığı olan anneler bebeklerini emzirmemelidir.Bazı durumlarda da anne sütü bebeğin beslenmesi için yeterli olamamaktadır.Böyle durumlar da bebeğin beslenmesinde doktorunuzun önereceği ve anne sütüne yakın bir hazır biberon maması kullanmalısınız.Hazır biberon mamaları anne sütüne adapte formüllerdir ve anne sütüyle birlikte veya tek başlarına kullanılabilirler

iNEK SÜTÜNÜN SAKINCALARI

Anne sütünüz yetersizse veya yoksa bebeğinizin beslenmesinde inek sütünü alternatif olarak kesinlikle düşünmemelisiniz.Uluslararası otoritelerin önerileri anne sütü yoksa yerine anne sütü örnek alınarak hazırlanmış biberon mamalarının kullanımıdır.Özellikle ilk 1 yıl bebek beslenmesinde inek sütünün kullanılmaması tüm tıp otoritelerince kabul edilen bir gerçektir.

inek sütü ilk 12 ay içinde kesinlikle; 1 2 yaş arası ise mümkünse kullanılmamalıdır.

Çünkü :

inek sütünün çok düşük miktarlarda Demir ve C Vitamini içermesi barsaklarda gizli kanamalara ve kansızlığa ( demir eksikliği anemisine ) neden olur.

inek sütü bebeğin beyin hücrelerinin merkezi sinir hücrelerinin ve gözde görmeyi sağlayan retina tabakası için çok önemli olan Omega 3/Omega 6 yağ asitleri bakımından çok yetersiz bir kaynaktır.

inek sütü sodyum, potasyum ve klor minerallerini fazla miktarda içermesi sebebiyle bebeğinizin henüz tam gelişememiş böbreklerine aşırı yük bindirir.Bu da bebeğinizin böbreklerini olumsuz etkiler ve su elektrolit kaybına sebep olur.

Eksikliğinde zihinsel gelişimin yavaşlamasına neden olan çinko ve iyot inek sütünde çok düşüktür.

inek sütünün içerdiği yağ nedeniyle hazmı çok zordur.

ilk 1 yıl içeresinde inek sütü alan bebeklerin solunum hastalıkları ve alerjik reaksiyonlara yakalanma olasılığı çok yüksektir.

inek sütü alan bebeklerde düşük D Vitamini ve yüksek Fosfor içeriği sebebiyle iyi bir kemik ve iskelet gelişimi sağlanamaz.
beşiktaşlım - avatarı
beşiktaşlım
Ziyaretçi
28 Ekim 2009       Mesaj #6
beşiktaşlım - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğinizle ilgili ilk kararlarınızdan biri de onu anne sütüyle mi yoksa mama ile mi besleyeceğinizdir. Bilimsel olarak anne sütü yerine mama verilmesinin önerilmesi söz konusu değildir. İlk günlerde gelen kolostrum (ağız) denilen anne sütünün yerini başka hiçbirşey tutamaz. Bebeğe kolostrum emzirerek ilk aylarda onu hastalık etkenlerine karşıda korumuş olursunuz.


Anne sütü hem bebeğinizin gereksinimlerini daha iyi karşılar hem de daha kolay sindirilir, ancak bazı nedenler bebeğinizi mamayla beslemenizi de gerektirebilir.
Bebeğin ilk 6 ay anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Ülkemizde annelerin birçoğu bu ya da şu nedenle bebeklerine mama veya bazı ek maddeler de verirler. Mamaya başladıktan sonra anne sütüne dönmeniz mümkün olmayabilir, çünkü bu tür beslenme, bir süre sonra bebeğin anne memesini almamasına yani emmemesine neden olur. Sütün gelmesi için memelerin emzirilerek uyarılması gerekir; bebeğiniz emmezse memelerdeki süt yapımı durur.
Anne Sütünün içeriği, bebeğin değişen gereksinimlerinin karşılanabilmesi için sürekli değişim gösterir. Sabahları akşamkinden daha farklıdır; birinci ayda yedinci aydakinden daha farklıdır; prematüre bir bebek için zamanında doğan bir bebek için olandan farklıdır.
Nasıl beslerseniz besleyin, unutmayın ki, bebeğinize göstereceğiniz ilgi, sıcaklık ve sevgi de vereceğiniz süt kadar önemlidir.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
15 Nisan 2011       Mesaj #7
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Bebeklerde Ayak Sağlığı

Bebeklik döneminde ayaklarda oluşan sorunlar ileride çocuğun ayak bacak ve sırt gibi vücudun bazı kısımlarında çok önemli bozukluklara neden olabiliyor. Kiropodist Özgül İşgör bebeklerinin ayak sağlığı konusunda aileleri uyarıyor.


Bırakın Bebeğiniz Hareket Etsin

“Bebeklerin ayakları anormal bir basınçla karşılaştığında şekil bozukluklarına uğrayacak kadar esnektir. Bu yüzden çok dikkatli olmak gerekiyor. Öncelikle bebeklerin ayakları serbest olmalı. Rahatlıkla ayaklarını hareket ettirip tekme atabilmeli. Bu hareketler sayesinde bacaklar güçlenir ve ilk adımı atmaya hazır hale gelir.”

Hemen Ayakkabı Almayın

“Minik bebeğinizin ileride kendi ayakları üzerinde duracağının ilk müjdesidir attığı ilk adım. Bu süreçte çocuğunuzun mutlaka ayakkabı giymesine gerek yoktur. Hatta yalın ayak ve çorapla yürümesi ayak kaslarının normal gelişmesi açısından daha yararlıdır. Birkaç hafta bu şekilde yürüdükten sonra çocuğunuza ayakkabı alabilirsiniz. Elbette alacağınız ayakkabının doğru olduğundan ve ayak sağlığı açısından uygun olduğundan da emin olmalısınız.”

Erken Teşhis Önemli

“Çocukların ayaklarında gelişecek bozuklukların erken tanısı son derece önemli. Bu ayak sorunlarını iki farklı kategoriye ayırabiliriz. Çocukların yüzde 60 70 bazı çalışmalara göre yüzde 80’inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma problemi gözleniyor. Birinci grup olarak değerlendirebileceğimiz bu durum hastalık olarak değerlendirilmiyor. Doğuştan çarpık ayak dediğimiz bir de ikinci grup söz konusu.

Bu bebekler ayakları içe dönük olarak doğuyorlar. Çarpık ayak çok ciddi bir sorun. Erkenden alçıyla tedaviye başlanması gerekiyor. Çocuk doğar doğmaz dokular esnekken tedavi edilmeli. Aksi halde daha sonra ameliyata kadar varan yöntemler söz konusu oluyor.”

Şüpheniz Varsa Bebeğinizi Uzman Bir Doktora Götürün

“Çocukların ayaklarında görülen bazı sorunlar zamanla düzelebiliyor. Ancak bazı sorunlar da kalıcı problemlere neden olabiliyor. Çocuğunuzun ayak gelişiminin normal ilerleyip ilerlemediğini ayağındaki sorunun tedavi gerektirip gerektirmediğini ayak konusunda uzman olan kuruluşlara çocuğunuzu götürerek öğrenebilirsiniz.”

Kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Mayıs 2011       Mesaj #8
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Omega-3 hem anne hem bebek için önemli

Her mevsim alınması önerilen Omega- 3 yağ asitleri, annelerin doğum öncesi ve sonrası sağlığında, çocuğun ise zihinsel ve bedensel gelişiminde önemli rol oynuyor.
İngiliz Danışman Gıda Bilimcisi Dr. Ray Rice, anne ve bebekteki Omega- 3 eksikliğini gidermek için, sadece soğuk denizlerde yaşayan balıklarda yüksek oranda bulunan Omega-3 yağ asitleri takviyesi gerektiğini belirtiyor.

Hiperaktivitede de faydalı

Dr. Rice, önemli bir Omega-3 deposu olan Seven Seas ürünleriyle bu eksikliği gidermenin mümkün olduğunu söylüyor. Kolay içilebilmesi için portakal suyu ve kiraz aromasıyla tatlandırılan Seven Seas’in çocuk sağlığına olumlu etki yaptığı belirtiliyor. Yetersiz uyku ve olumsuz davranış gibi hiperaktivite belirtileri gösteren, dikkat eksikliği ve okuma güçlüğü problemi olan çocuklarda Seven Seas kullanımı, belirtilerin aza indirilmesinde etkili oluyor.


Nasıl etki ediyor?

Bebeklerde beyin gelişiminin büyük kısmı, hamileliğin son 3 ayında ve doğumdan sonraki 12 ayda meydana geliyor. Annenin aldığı Omega-3 takviyesi, bebeklerde beyin gelişimini destekliyor, iştahsızlığı ve huzursuz uyku dönemlerini azaltıyor.
Eğer anne, hamilelik ve emzirme döneminde bebeğin gereksinimini karşılayacak oranda Omega-3 almazsa, vücudundaki depoları kullanmaya başlıyor. Bu nedenle annede ortaya çıkan Omega-3 eksikliği ise doğum sonrası depresyonunun şiddetinin artmasına yol açabiliyor.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
10 Mayıs 2011       Mesaj #9
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Gebelikte kemoterapi sakıncalı mı?

30 yaşından sonra her kadının Smear Testi yaptırması gerektiği uyarısında bulunan uzmanlar, hamilelik esnasında yapılacak kemoterapi tedavisinin bebeğin üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu belirtiyor.
Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Klinik Şefi Doç. Dr. M. Faruk Köse, kemoterapinin bebeğe olumsuz etkilerinin hamileliğin süresine bağlı olarak değişiklik gösterdiğini söyledi.
Doç. Dr. M. Faruk Köse, kansere yakalanan hamilelerde muhakkak kemoterapi gerekiyorsa, ilk 3 aylık dönemde bebeğin kürtajla alınması gerektiğini belirterek, “İkinci 3 aylık dönemde eğer mümkünse üçüncü 3 aylık döneme girilmesini beklemek gerekir” dedi.
Doç. Dr. Köse, hamilelerde en çok görülen kanser türünün “yumurtalık kanseri” olduğunu ifade ederek, kemoterapinin bebeğe olumsuz etkilerinin hamileliğin süresine bağlı olarak değişiklik gösterdiğini söyledi.
Lenf, yumurtalık ve kan kanseri türlerinin vücutta çok hızlı ilerlemesi nedeniyle kemoterapiye biran önce başlanmasının önemli olduğunu vurgulayan Köse, “Acilen tedavi gerektiren durumlarda hamilelik ilk 3 ayda ise hamileliğin sonlandırılmasının ardından tedaviye başlanır. Eğer yavaş ilerleyen bir kanser türüyse doğumun gerçekleşmesi beklenebilir” diye konuştu.
Köse, her kadının rutin kontrollerini ihmal etmemesi gerektiğini, ancak bunun Türk kadınları tarafından gerçekleştirilmediğini ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
“En azından anne adaylarının hamilelik öncesinde mutlaka kontrolden geçmesi gerekir. Çünkü toplumumuzda düzgün kontrollere gidilmediğinden kanseri ileri evrede yakalıyoruz. Genellikle bir kadının ilk jinekolojik muayenesi hamileliğin rutin kontrolleri sırasında oluyor. Kontrollere gidilmediğinden yumurtalık kanserinde her 4 kadından 3′ünde geç kalmış oluyoruz. Kansere yakalanan kadın, hamileliğinin ilk 3 ayında ise ve kemoterapi şartsa kürtaj yapmak gerekir. Eğer ikinci 3 ayılık sürece girildiyse beklenir, üçüncü 3 aylık süreçte ise bebek doğurtulur. İkinci 3 aylık dönemde kanser ileri bir aşamadaysa ve anneye kemoterapi uygulanacaksa bebekte gelişim geriliği ve düşük kilogram gibi etkilerin görülme olasılığı yüksektir.”
Faruk Köse, her geçen gün anne olma yaşının yükseldiğine işaret ederek, 30 yaşından sonra 2 yılda bir “Smear Testi” yaptırılması, 50 yaşından sonra da 2 yılda bir meme kanseri riskine karşı taramalara başlanması gerektiğini bildirdi.
Rahim ağzı kanserinin yüzde 60′ının tedavi edilemeyecek kadar ilerlemiş seviyede fark edildiğini vurgulayan Doç. Dr. Köse, “Ne yazık ki Türkiye’de kadınların sadece yüzde 23′ü düzenli jinekolojik kontrollere gidiyor, gidenlerin de sadece yarısından smear testi alınıyor” diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkan Yardımcısı Nejat Özgül de, kadınlarda en sık görülen kanser türünün meme ve akciğer kanseri olduğuna dikkati çekerek, “Kanser korkulacak bir hastalık değil, önlenebilecek bir hastalıktır. Erken teşhis edilmesi tedavinin başarısını arttırır. Vatandaşlar Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Tedavi Merkezleri’ne (KETEM) giderek ücretsiz kanser taraması yaptırabilir” dedi.

Miss - avatarı
Miss
Ziyaretçi
7 Ekim 2013       Mesaj #10
Miss - avatarı
Ziyaretçi
1-Anne adayı beslenmesine dikkat etmelidir.Dengeli beslenme.
2-Anne adayı sigara ,alkol ve kafein içeren maddeler almamalıdır.
3-Anne adayı sık sık bir kadın doğum uzmanına gitmeli ve gerekli kontrolleri yaptırmalıdır.Röntgen ve radyasyon yayan aletlerden uzak durmalıdır.
4-Gebelikte su ve sıvı içecekler bol tüketilmeli, taze sıkılmış meyve suları hazır meyve sularına tercih edilmelidir. Açık çay içilmeli, kahve az tüketilmelidir. Özellikle demir ihtiyacı bakımından zengin olan kırmızı et ihmal edilmemeli, ancak çiğ et yenilmemelidir"
5-Gebelik oluştuğu andan itibaren anne adayının yeterli protein ve kalsiyum alması, bol sebze ve meyve yemesi, su ve sıvı içecekleri bol tüketmesi büyük önem taşıyor.
6-Gebelikte su ve sıvı içecekler bol tüketilmeli, taze sıkılmış meyve suları hazır meyve sularına tercih edilmelidir. Açık çay içilmeli, kahve az tüketilmelidir. Özellikle demir ihtiyacı bakımından zengin olan kırmızı et ihmal edilmemeli, ancak çiğ et yenilmemelidir
7-Ağır yük taşıma, ağırlık kaldırma gibi davranışlar gebelere tavsiye edilemez. Gebelerin cep telefonuyla uzun süre konuşmamaları, cep telefonlarını üzerlerinde değil, çantalarında taşımaları tavsiye edilir. Alışveriş merkezlerinin, havaalanlarının, güvenlik amaçlı kullandıkları manyetik alanlardan tedbir amaçlı geçmemelidir. Gebe kadın, naylon ve sıkı giysi kullanmamalıdır. Araba ve uçak yolculuğu gebeliği olumsuz etkilemez. Kanama, ağrı gibi bir engel yoksa yolculuğa izin verilebilir.
8-Anne adayı, bebeğin gelişimi için yeterli protein almalıdır. Protein; et, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi besinlerden sağlanır. Günlük protein ihtiyacı ortalama 80 gramdır
9-Genellikle tüm gebelik süresince toplam 9 ila 13 kilogram alınması uygun bulunmaktadır. Zayıf kadınların 1-2 kilogram daha fazla, kiloluların ise biraz az almaları yeterli görülmektedir. Gebelerde aylık kilo alımı ortalama 1-1.5 kilogram olmalıdır.
10-Bebeğin gelişimiyle annenin rahat ve problemsiz geçireceği hamilelik dönemi birbirine bağlıdır. Gergin olduğumuz dönemlerde tedavi ve rahatlama amacıyla başvurulan yöntemlerden biri de masajdır. Özellikle gebeliğin 6. ayından itibaren kalça, bel, omuz kaslarında kasılma ve gevşeme olabilir. Bu değişiklikler bel, sırt ve bir çok bölgede ağrıya, uyuşmaya ve kramplara neden olabilir. Erkeklerin, hamile eşlerinin, baş, boyun, saç dipleri, el, kol, ayak ve bacaklarına uygulayacakları masaj, hem anneyi, hem bebeği mutlu eder.

Benzer Konular

21 Şubat 2015 / Meltemm Cevaplanmış
11 Kasım 2014 / Ziyaretçi Sosyoloji
11 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap
2 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap