İç Hastalıkları
Sponsorlu Bağlantılar
İç hastalıkları departmanı her biri kendi alanında uzmanlaşmış, genel dahiliye, gastroenteoloji-endoskopi, göğüs hastalıkları-alerji, hepatolojiı,
enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji, nefroloji, hematoloji ve medikal onkoloji bölümleri bulunmaktadır.
Genel Dahiliye
Genel dahiliye tıbbın tüm klinik branşlarına temel teşkil eden bir disiplindir. Sağlık kuruluşlarına başvuran hastaların büyük çoğunluğunun problemleri iç hastalıklarının ilgi alanına girmektedir. Üst ve alt solunum yolu hastalıkları, hiper tansiyon, mide-bağırsak sistemi hastalıkları, böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı, romatizmal hastalıklar gibi çok geniş bir skalayı kapsar. Hastanemizde genel dahiliye hizmeti, iç hastalıkları uzmanları tarafından 24 saat süre ile kesintisiz sürmektedir.
Bu hizmet kapsamında ayakta poliklinik rnuayneleri, yatarak takip ve tedavi, acil servis ve check-up bulunmaktadır. Bu hizmet sırasında iç hastalıkları alanına giren tüm branşlar ile sıkı bir iş birliği söz konusudur. Hastanemizde bununla ilgili olarak kardioloji, gastro-entereloji, nefroloji, hematoji, endokrinoloji, göğüs hastalıkları ve enfeksiyon hastalıkları alanında uzman staff kadrosu yanı sıra geniş konsultan hekim kadrosu bulunmaktadır.
Check-up, kişinin herhangi bir şikayeti olmaksızın belirli periyodarda yapılan geniş kapsamlı sağlık taramasıdır. Günümüzde birçok ölümcül hastalığın tedavisi bu şekilde yapılan check-uplar sonucu konulan erken tanıya bağlıdır. Hastanemizde kadın ve erkeklere yanı sıra farklı yaş gruplarına farklı check-up programları uygulanmaktadır.
Burada amaç,farklı cins ve yaş gruplarına göre, artan risk faktörleri doğrultusunda tarama yapılmasıdır. Bu check-up programları kapsamında, dört uzman hekim tarafından yapılan fizik muayneler, detaylı laboratuar (kan, idrar, dışkı tahlileri), radyolojik ve kardiyolojik tetkikler bulunmaktadır. Hastanemizde 45 yaş altı ve üstü olmak üzere, kadın ve erkek dört farklı check-up programı uygulanmaktadır.
Son zamanlarda radyoloji departmanımıza dahil edilen gelişmiş modern görüntüleme sistemleri sayesinde check-up kapsamındaki tanı ve tedavilerde çok büyük aşamalar kaydedilmiştir. Periyodik muayne; hastanemizde Türk Hava Yolları dahil olmak üzere diğer tüm özel hava yolları kuruluşlarının periyodik plotaj muayneleri yapılmakta ve uçuş sertifikaları verilmektedir.
Bu kapsamda ortalama yıllık 1200 pilotun periyodik (altı aylık) uçuş muaynesi yapıimaktadır. Ayrıca, başta Belçika ve Almanya olmak üzere birçok ülkenin vize işlemleri sırasında gerekli olan sağlık raporları düzenlenmektedir.
Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü
İnfeksiyon hastalıkları, eski adıyla intaniye, mikroorganizmaların neden olduğu hastalıkların tanı ve tedavisi ile uğraşan uzmanlık alanıdır. Tüm dünya ülkelerinde infeksiyon hastalıkları en sık görülen hastalıklardır. İnfeksiyon hastalıkları tedavileri mümkün olan hastalıklardır.
Çok büyük bir kısmı uygun tedavi verilerek tam şifa ile sonlanırlar. Departmanın tanı kısmını oluşturan klinik mikrobiyoloji laboratuvarında hastalık etkeni mikroorganizmaların tespitine yönelik testler yapılmaktadır. Bakteriyoloji (bakteri bilimi), viroloji (virus bilimi), mikoloji (mantar bilimi), parazitoloji (parazit bilimi) ve seroloji (kanda mikroorganizmalara karşı oluşan antikorları araştıran bilim) klinik mikrobiyoloji laboratuvarının alt birimlerini oluşturmaktadır.
Ayrıca PCR laboratuvarında da mikroorganizmaların DNA ve RNA’larını saptayan moleküler testler yapılmaktadır. Kliniğimizde; poliklinik, servis, hastane infeksiyonları kontrolü, seyahat hastalıkları merkezi, erişkin aşılama merkezi alt başlıklarında hizmet verilmektedir. Seyahat hastalıkları merkezimizde dış ülkelere giden kişilere gerekli aşılar (hepatit A, hepatit B, tifo, tetanoz vs.) yapılmakta ve hastalıkları önleyici ilaçlar (sıtma proflaksisi) verilmektedir. Seyahat sırasında karşılaşılabilecek sorunlar ve önlemler için gidilen ülke ile ilgili bilgiler verilmektedir.
Her yıl A.B.D. ve Avrupa ülkelerinden gelişmekte olan ülkelere giden 50 milyon kişinin %20-70’inde seyahat ile ilişki bir rahatsızlık gelişmektedir. Çoğu rahatsızlık bir sorun yaratmamasına rağmen, seyahat edenlerin %1-5’i seyahatleri sırasında veya sonrasında bir sağlık kuruluşuna başvurmaktadır. %0,01-0,1’i hastaneye yatırılmakta, 100 binde biri ölmektedir. Risk özellikle Afrika, Güneydoğu Asya, Güneybatı Asya ve Güney Amerika’da fazladır. Ülkemizde 2000 yılında yaklaşık 5 milyon kişi dış ülkelere seyahat etmiştir.
Sigarayı Bırakmak
Her gün dünyada 5.000 çocuk sigaraya başlamaktadır. Sigara içmeyi bir kez deneyen 4 kişiden 3 tanesi sigara tiryakisi olmaktadır. Dünyada her yıl 4 milyon insan sigaradan hayatını kaybetmektedir.
SİGARA İLE İLGİLİ BAZI ÇARPICI GERÇEKLER
Her gün dünyada 5.000 çocuk sigaraya başlamaktadır.
Sigara içmeyi bir kez deneyen 4 kişiden 3 tanesi sigara tiryakisi olmaktadır.
Dünyada her yıl 4 milyon insan sigaradan hayatını kaybetmektedir.
Türkiye'de her yıl 100.000 kişi erken yaşlarda sigara nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Sigaranın yol açtığı ölümler; trafik, terör, iş kazaları vb. tüm ölümlerin toplamından beş kat daha fazladır.
Günde bir paket sigara içilen evlerde çocuklar 5 sigara içmiş gibi zehirlenmektedirler.
Pilotlarda sigara kullanımı üzerine yapılan bir araştırmaya göre, uçuştan bir saat önce bir sigara içen pilotun, görme alanında ve renk algılama yeteneğinde %20 oranında azalma olmaktadır. Bu nedenle pilotlar gibi sürücülerin de sigara kullanmaması gerektiği belirtilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WH0) verdiği rakamlara göre, dünyada her 13 saniyede bir kişi sigara yüzünden hayatını kaybetmektedir.
İçilen her, sigara yaşamdan 5.5 dakika çalmaktadır.
Sigara içenler, içmeyenlere göre, daha çok sırt ve eklem ağrısı çeker.
Ağır derecede sigara içenler, sözlü anlatım sırasında hafızalarını toparlamada güçlük çekerler.
Sigara içilen ortamda maruz kalınan duman, pasif içicilerden çok çocukları ve hamile kadınları etkiler.
Pasif sigara içiciliği, ileriki yaşlarda akciğer kanserlerinin en önemli nedenlerinden biridir.
Çevresel sigara dumanı, herkes için tehlikelidir.
Türkiye'de her yıl 10.000 insan, kendi sigara içmediği halde, yanında sigara içildiği için hayatını kaybetmektedir.
Sigara, her nefeste 50.000 hücrenin ölümüne sebep olur. SİGARA VE SAĞLIK
Sigara dumanı içinde 4.000' den fazla zehirli madde bulunmaktadır.
Boya sökücü aseton, akü yapımında kullanılan kadmiyum, roket yakıtı metanol, çakmak gazı bütan, temizlik maddesi amonyak, fare zehiri arsenik, öldürücü zehir hidrojen siyanür, naftalin, bu 4000 maddeden sadece birkaç tanesidir. Nikotin ise sigarada bulunan bağımlılıktan sorumlu ana maddedir.
Sigara kullanımının risk faktörü olarak rol oynadığı hastalıkları sistematik olarak inceleyecek olursak:
Solunum Sisteminde: Kronik faranjit, larenjit, tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, ses teli nodülleri, boğaz, larenks ve akciğer kanserleri, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (kronik bronşit, amfizem), astımın ortaya çıkmasını kolaylaştırır ve atakların sıklık ve ağırlığını artırır. Sigara içenlerde akciğer kanserinden ölüm oranı 15-20 kat daha fazladır.
Dolaşım Sisteminde: Damar sertliği gelişimi, kol ve bacak damarlarında tıkanıklık, yüksek tansiyon, kalp krizi, çarpıntı, kan akışında azalma ve pıhtı oluşması.
Santral Sinir Sisteminde: Beyin damarlarında daralma ve beyin kan akımında azalma, beyin kanaması, felç gelişimi.
Sindirim Sisteminde: Mide asidinde artma, gastrit, mide ve incebağırsak ülserleri, ağız, dudak, yemek borusu ve mide kanserleri yapabilir.
Diğer organlarda etkileri: Mesane ve böbrek kanseri, safra kesesi ve pankreas kanserleri, kemik erimesi, dişlerde sararma, ağızda kötü koku yapabilir. Erkekte impotans ve sperm anomalileri, kadınlarda erken menopoz ile ilişkilidir. Katarakt ve diğer göz sorunları yapabilir. Sigara, hamililerde erken doğum ve düşük nedenidir. Ayrıca, yüzde kırışma, saçlarda grileşme, saç kaybı ve erken yaşlanmaya yol açar.
SİGARA NASIL BIRAKILIR ?
Sigara bırakmak için salt irade gücü yetmemektedir. Sigarayı bırakmak için bir tedavi süreci gereklidir. Sadece irade gücü ile bırakmaya çalışanların bu girişimlerinin çok büyük bir bölümü başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Doktorunuzdan tavsiye almak, sizin için doğru olan bırakma yöntemini belirlemek ve başarmanıza yardımcı olacak bir plan yapmak, başarı olasılığınızı yükseltecektir. Yapılan bir araştırmaya göre, irade gücüyle sigarayı bırakabilenler %5 oranında başarılı olurken, tıbbi yardım ile sigarayı bırakanların oranı %30 olmaktadır.
Sigarayı bırakmaya karar vermek, başarı için en önemli malzemedir.
Fakat, sigarayı bırakmak isteyenlerin ilk veya ikinci denemelerinde başarısız olmaları, sık rastlanılan bir durumdur.
SİGARAYI BIRAKIRKEN HEKİMİNİZ YANINIZDA
Alman Hastanesi Akciğer Hastalıkları Merkezimizde uzman hekimlerimizin sizin için hazırladığı bir programla, bu kararınızda size destek ve yardımcı olacağız.
Sigara Bırakma Polikliniğimize başvurduğunuzda, önce sizin sigara bağımlılık dereceleriniz değerlendirilerek, sigaranın akciğerlerde yapmış olduğu hasar tespit edilecek, sigara bırakma programınız düzenlenecektir.
Sizin bağımlılık derecenize göre sigara bırakmaya yönelik yöntemlerden biri veya gerekirse birkaçı birlikte kullanılarak, sigaradan uzaklaşmanız sağlanacaktır.
Tüm hastaların program başlangıcında ve sonunda akciğer kapasiteleri değerlendirilir, tam muayeneleri yapılır ve tüm hastalar 3 ay boyunca polikliniğimizce takip edilirler.
Sigara bırakma polikliniğimizdeki takipler sırasında hastaların nefesler indeki karbon monoksit miktarı ölçülerek, sigarayı gerçekten bırakıp bırakmadıkları saptanır.
Karbon monoksit miktarındaki düşüş, hastaların akciğerlerinin sigara ve toksinlerinden kurtulmasının bir göstergesi olarak kullanılır.
SİGARAYI BIRAKTIKTAN SONRA NELER KAZANACAKSINIZ ?
• 20 dakika sonra kan basıncı ve nabız normale döner.
• 8 saat sonra vücudunuz kendi kendini tamire başlar,
karbon monoksit düzeyi düşerken oksijen seviyesi normale
yükselir.
• 24 saat sonra karbon monoksit vücudunuzdan tamamen
atılır. Akciğeriniz sigaranın neden olduğu mukusu
temizleye başlar. Kalp krizi geçirme şansı azalır.
¦ 48 saat sonra tat ve koku hissinizde artış kaydedilir.
Vücudunuzdaki nikotin tamamen temizlenir. ® 72 saat sonra akciğer kapasitesi artar ve solunum daha
kolay hale gelir.
• 2 hafta-3 ay sonra dolaşım düzelir, yürüme rahat hale
gelir ve akciğer fonksiyonları %30 artar.
• 1-9 ay sonra akciğerin kendini temizleme kabiliyeti artar. Enfeksiyon riski, öksürük, geniz akıntısı ve nefes darlığı azalırken, vücudunuzun enerjisi artar.
• 1 yıl sonra kalp krizi riski, sigara içmeye devam eden
birinin taşıdığı riskin yaklaşık yarısına iner.
• 5 yıl sonra akciğer kanserinden olan ölümler %50 azalır,
kalp krizi riski hiç içmeyenlerin seviyesine iner.
• 10 yıl sonra akciğer kanserinden ölme riski, hiç
içmeyenlerin seviyesine iner.
• 15 yıl sonra felç geçirme ve kalp krizi riski, hiç sigara
içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner.
Gastroözofageal Reflü Hastalığı
Gastroözofageal reflü özofagusun en sık rastlanan hastalığıdır. Normal bireylerde de, kısa süreli, şikayete ve özofagusta hasara yol açmayan reflü atakları olur.
Gastroözofageal reflü özofagusun en sık rastlanan hastalığıdır. Normal bireylerde de, kısa süreli, şikayete ve özofagusta hasara yol açmayan reflü atakları olur. Bu fizyolojik bir durumdur. Özofagusa kaçan mide içeriği şikayetlere veya özofagusta hasara veya her ikisine birden yol açarsa, bu durumda gastroözofageal reflü hastalığından söz edilir. Endoskopik olarak görülebilen erozyonlara yol açmış ise reflü özofajit olarak adlandırılır. Buna karşılık, bir hastada reflüye ait şikayetler var fakat endoskopik hasar yok ise, buna eroziv olmayan reflü hastalığı denir.
Gastroözofageal reflü hastalığının en önemli belirtisi retrosternal (göğüs kemiğinin arkasında) yanma hissidir. Bunun dışında yutma güçlüğü, lokmaları yutarken göğüste ağrı, yenen yemeklerin geri ağıza gelmesi, ağızın acı bir su ile dolması ve geğirti gibi şikayetlere de neden olabilir. Bunlara klasik reflü belirtileri denir. Gastroözofageal reflü hastalığı bu klasik belirtiler dışında atipik reflü semptomları dediğimiz birtakım şikayetlere de yol açabilir. Bunlar kalp benzeri göğüs ağrısı, astım, bronşit, ses kalınlaşması, ses teli nodülü, kronik öksürük, ağız kokusu, larinks kanseri ve dişte mine kaybıdır.
Gastroözofageal reflü hastalığı oldukça sık rastlanan bir hastalıktır. Ülkemizde yapılan bir çalışmaya göre Türkiye'de yaşayan kişilerin %3'ü sürekli, %23'ü her gün, %46'sı ise seyrek olarak reflü belirtileri tanımlamaktadır. Erkeklerde bayanlara göre 2-3 kez daha sık görülür. Nadiren ölüm nedenidir ancak komplikasyonlar nedeniyle önemli ölçüde morbiditeye yol açar. Gastroözofageal reflü hastalığının komplikasyonları kanama, perforasyon (delinme), striktür (darlık) ve Barret özofagusudur.
Endoskopik inceleme, biopsi ile uygulandığında, reflü özofajit tanısı için altın standarttır. Özofagus mukozasının doğrudan görülmesini, hasarın derecesini saptanmasını, darlık olup olmadığını görülmesini ve Barret özofagusu gibi şüpheli prekanseroz lezyonlardan biopsi alınmasını sağlaması nedeniyle, klinik pratikte genellikle ilk tercih edilen tanı yöntemi endoskopidir.
Gastroözofageal reflü hastalığının tedavisinde ilk basamak yaşam tarzı değişiklikleridir. Bunlar reflüyü arttıran yağlı gıdalar, alkol, çikolata ve kafein içeren gıdalardan kaçınmak, yemekten sonra en az 2-3 saat süreyle yatmamak, normal kiloda olmak, sigara içmemek ve yatak başını 15 cm. yükseltmek gibi düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerle hafif belirtileri olan hastalar rahatlayabilir.
Proton pompa inhibitörleri (omeprazol, lansoprazol, rabeprazol, pantoprazol ve esomeprazol), reflü hastalığının tedavisinde en etkili ajanlardır.
Gastroözofageal reflü hastalığı kronik bir hastalıktır. Özofajit iyileştikten sonra ilaç bırakıldığında olguların büyük bir kısmında şikayetler tekrar başlar. Bu nedenle uzun süreli idame tedavisine gereksinim olabilir.
İNFLUENZA (GRİP)
Her yıl dünyada yaklaşık 500 milyon kişi gribe yakalanmaktadır. Grip insandan insana hızla yayılan viral bir infeksiyon hastalığıdır. Grip mevsiminde birçok insan işinden olmakta, çok yaşlılarda ve altta yatan hastalığı olanlarda öldürücü olabilmektedir.
Her yıl dünyada yaklaşık 500 milyon kişi gribe yakalanmaktadır. Grip insandan insana hızla yayılan viral bir infeksiyon hastalığıdır. Grip mevsiminde birçok insan işinden olmakta, çok yaşlılarda ve altta yatan hastalığı olanlarda öldürücü olabilmektedir. 1918-1919 yıllarında saptanan pandemide 21 milyon kişi hayatını kaybetmiştir.
ETKEN
Grip, influenza A ve B viruslerinin neden olduğu viral bir infeksiyondur. İnsanlarda yaygın hastalığa yol açan influenza A virusudur. İnfluenza A ve B virusleri, hemaglutinin ve nöraminidaz olarak isimlendirilen glukoprotein yapısında iki yüzey antijenine sahiptirler. İnsanlarda yaygın hastalığa yol açan influenza A viruslerinde hemaglutinin’in (H1, H2, H3) ve nöraminidaz’ın (N1, N2) alt tipleri tanımlanmıştır. Alt tiplerde antijenik shift ve antijenik drift olarak isimlendirilen değişiklikler sonucu yeni suşlar ortaya çıkmaktadır. Değişikliğin büyüklüğüne göre pandemi ve epidemiler ortaya çıkmaktadır.
Grip, influenza A ve B viruslerinin neden olduğu viral bir infeksiyondur. İnsanlarda yaygın hastalığa yol açan influenza A virusudur. İnfluenza A ve B virusleri, hemaglutinin ve nöraminidaz olarak isimlendirilen glukoprotein yapısında iki yüzey antijenine sahiptirler. İnsanlarda yaygın hastalığa yol açan influenza A viruslerinde hemaglutinin’in (H1, H2, H3) ve nöraminidaz’ın (N1, N2) alt tipleri tanımlanmıştır. Alt tiplerde antijenik shift ve antijenik drift olarak isimlendirilen değişiklikler sonucu yeni suşlar ortaya çıkmaktadır. Değişikliğin büyüklüğüne göre pandemi ve epidemiler ortaya çıkmaktadır.
EPİDEMİYOLOJİ
İnfluenza A virusu insan ve domuz, kuş, at gibi hayvanlarda, influenza B sadece insanda, influenza C virusu ise insan ve domuzlarda hastalık oluşturmaktadır. Sadece hayvanlarda hastalık oluşturan influenza A virusunun alt tipleri de vardır. Bunun en bilinen örneği kuş gribidir. Son yıllarda bu virusun insanlara da bulaşabildiği gösterilmiştir. Bunlar az sayıda vakalar olmakla birlikte, büyük salgınların olmasından endişe edilmektedir.
Grip, hastalığa yakalanmış kişinin hapşırma, öksürme ve konuşma sırasında havaya saçtıkları virus içeren damlacıkların solunması ile bulaşır. Bu damlacıklar birkaç saat boyunca havada kalabilir ve insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle okul, iş yeri gibi kalabalık ortamlarda bulunan kimseler özellikle risk altındadır. Virus ile kontamine el ve cansız nesnelerle temas sonucu da hastalık bulaşabilir, fakat bu olasılık daha azdır. Hastalık dünyanın her bölgesinde ve her yaşta görülebilir. Okul çağındaki çocuklar gibi kalabalık ortamlarda bulunanlarda hastalığa yakalanma oranı yüksek iken, yaşlılarda ve altta yatan hastalığı olanlarda gribe bağlı ölüm oranı yüksektir. Salgınlar ılıman iklim kuşağında, kuzey yarım kürede Ekim-Nisan ve güney yarım kürede Mayıs-Eylül aylarında görülür. Tropikal bölgelerde tüm yıl boyunca saptanabilir.
İnfluenza A virusu insan ve domuz, kuş, at gibi hayvanlarda, influenza B sadece insanda, influenza C virusu ise insan ve domuzlarda hastalık oluşturmaktadır. Sadece hayvanlarda hastalık oluşturan influenza A virusunun alt tipleri de vardır. Bunun en bilinen örneği kuş gribidir. Son yıllarda bu virusun insanlara da bulaşabildiği gösterilmiştir. Bunlar az sayıda vakalar olmakla birlikte, büyük salgınların olmasından endişe edilmektedir.
Grip, hastalığa yakalanmış kişinin hapşırma, öksürme ve konuşma sırasında havaya saçtıkları virus içeren damlacıkların solunması ile bulaşır. Bu damlacıklar birkaç saat boyunca havada kalabilir ve insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle okul, iş yeri gibi kalabalık ortamlarda bulunan kimseler özellikle risk altındadır. Virus ile kontamine el ve cansız nesnelerle temas sonucu da hastalık bulaşabilir, fakat bu olasılık daha azdır. Hastalık dünyanın her bölgesinde ve her yaşta görülebilir. Okul çağındaki çocuklar gibi kalabalık ortamlarda bulunanlarda hastalığa yakalanma oranı yüksek iken, yaşlılarda ve altta yatan hastalığı olanlarda gribe bağlı ölüm oranı yüksektir. Salgınlar ılıman iklim kuşağında, kuzey yarım kürede Ekim-Nisan ve güney yarım kürede Mayıs-Eylül aylarında görülür. Tropikal bölgelerde tüm yıl boyunca saptanabilir.
KLİNİK BELİRTİ VE BULGULAR
Grip, 1-2 günlük bir kuluçka döneminden sonra birdenbire başlar. Yüksek ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik, iştahsızlık sıklıkla saptanan şikayetlerdir. Ateş, genellikle üç gün sürer. Ateş düştükten sonra tekrar bir yükselme saptanabilir. Boğazda yanma, burun akıntısı, kuru öksürük, aşırı yorgunluk diğer semptomlardır.
Soğuk algınlığı yanlış olarak grip ile karıştırılmaktadır. İki hastalıkta viral bir infeksiyon olmakla birlikte, farklı hastalıklardır ve farklı viruslerle oluşturulmaktadırlar.
Belirtiler Grip Soğuk algınlığı
Ateş 3-4 gün süren yüksek ateş Nadir, hafif
Baş ağrısı Bazen şiddetli Nadir
Kas ağrısı Genellikle şiddetli Hafif
Kırıklık, halsizlik 2-3 hafta sürebilir Hafif
Burun akıntısı Bazen Sık
Hapşırma Bazen Genellikle
Boğaz ağrısı Bazen Sık
Hayati tehlike Var Yok
Aşı ile korunma Var Yok
Yorgunluk ve halsizlik daha uzun sürebilmesine rağmen sağlıklı kimselerde grip semptomları yaklaşık bir hafta sürer. Altta yatan hastalığı, bağışıklık yetmezliği olanlarda, küçük çocuklar ve yaşlılarda yaşamı tehdit edici komplikasyonlar oluşabilir.
Akciğer komplikasyonları en sık görülen grip komplikasyonlarıdır. Virüsün direkt etkisine bağlı primer viral pnömoni veya sekonder bakteriyel pnömoni şeklinde görülebilir. Kronik kalp ve akciğer hastalarında primer viral pnömoni sık görülür ve mortalitesi çok yüksektir. Sıklıkla Staphylococcus aureus, Streptococcus pneumoniae ve Haemophilus influenzae gibi bakterilerin etken olarak saptandığı sekonder bakteriyel pnömoni, yaşlılarda, kronik akciğer, kalp ve metabolik (diabet gibi) hastalığı olanlarda sık görülür. Hastalık mortalitesi düşüktür ve antibiyotik tedavisine yanıt verir.
Grip, 1-2 günlük bir kuluçka döneminden sonra birdenbire başlar. Yüksek ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik, iştahsızlık sıklıkla saptanan şikayetlerdir. Ateş, genellikle üç gün sürer. Ateş düştükten sonra tekrar bir yükselme saptanabilir. Boğazda yanma, burun akıntısı, kuru öksürük, aşırı yorgunluk diğer semptomlardır.
Soğuk algınlığı yanlış olarak grip ile karıştırılmaktadır. İki hastalıkta viral bir infeksiyon olmakla birlikte, farklı hastalıklardır ve farklı viruslerle oluşturulmaktadırlar.
Belirtiler Grip Soğuk algınlığı
Ateş 3-4 gün süren yüksek ateş Nadir, hafif
Baş ağrısı Bazen şiddetli Nadir
Kas ağrısı Genellikle şiddetli Hafif
Kırıklık, halsizlik 2-3 hafta sürebilir Hafif
Burun akıntısı Bazen Sık
Hapşırma Bazen Genellikle
Boğaz ağrısı Bazen Sık
Hayati tehlike Var Yok
Aşı ile korunma Var Yok
Yorgunluk ve halsizlik daha uzun sürebilmesine rağmen sağlıklı kimselerde grip semptomları yaklaşık bir hafta sürer. Altta yatan hastalığı, bağışıklık yetmezliği olanlarda, küçük çocuklar ve yaşlılarda yaşamı tehdit edici komplikasyonlar oluşabilir.
Akciğer komplikasyonları en sık görülen grip komplikasyonlarıdır. Virüsün direkt etkisine bağlı primer viral pnömoni veya sekonder bakteriyel pnömoni şeklinde görülebilir. Kronik kalp ve akciğer hastalarında primer viral pnömoni sık görülür ve mortalitesi çok yüksektir. Sıklıkla Staphylococcus aureus, Streptococcus pneumoniae ve Haemophilus influenzae gibi bakterilerin etken olarak saptandığı sekonder bakteriyel pnömoni, yaşlılarda, kronik akciğer, kalp ve metabolik (diabet gibi) hastalığı olanlarda sık görülür. Hastalık mortalitesi düşüktür ve antibiyotik tedavisine yanıt verir.
TANI
Tanı, boğaz sürüntüsü, burun akıntısı, balgam gibi örneklerde virusun saptanması veya kanda hastalığa karşı gelişen antikorların saptanması ile konabilir. Bu yöntemler zaman alıcıdır. Ancak aşı üretimi, salgına neden olan suşların saptanması açısından araştırma amacıyla yapılması gereken testlerdir.
Bir salgın sırasında genellikle klinik bulgular ile tanı koymak kolaydır. Ancak son yıllarda hızlı tanı testleri de geliştirilmiştir. Bu testler ile klinik örneklerden dakikalar içinde virusun antijenleri saptanabilmektedir. Bu sayede tedavi kolaylıkla yönlendirilebilmektedir.
Tanı, boğaz sürüntüsü, burun akıntısı, balgam gibi örneklerde virusun saptanması veya kanda hastalığa karşı gelişen antikorların saptanması ile konabilir. Bu yöntemler zaman alıcıdır. Ancak aşı üretimi, salgına neden olan suşların saptanması açısından araştırma amacıyla yapılması gereken testlerdir.
Bir salgın sırasında genellikle klinik bulgular ile tanı koymak kolaydır. Ancak son yıllarda hızlı tanı testleri de geliştirilmiştir. Bu testler ile klinik örneklerden dakikalar içinde virusun antijenleri saptanabilmektedir. Bu sayede tedavi kolaylıkla yönlendirilebilmektedir.
TEDAVİ
Yatak istirahati, bol sıvı alımı, ağrı kesici ve ateş düşürücüler, öksürük kesiciler gibi ilaçlar ile semptomatik tedavi önerilir. Komplikasyonlar yakından takip edilmeli ve uygun şekilde tedavi edilmelidirler.
Amantadin ve rimantadin influenza A’nın tedavisi ve proflaksisinde uzun yıllardır kullanılan antiviral ilaçlardır. Zanamivir ve oseltamivir son yıllarda kullanıma sunulmuş influenza A ve B’ye karşı etkili ilaçlardır. 36-48 saat içinde başlandığında semptom süresini kısalttıkları ve komplikasyonları azalttıkları saptanmıştır.
Yatak istirahati, bol sıvı alımı, ağrı kesici ve ateş düşürücüler, öksürük kesiciler gibi ilaçlar ile semptomatik tedavi önerilir. Komplikasyonlar yakından takip edilmeli ve uygun şekilde tedavi edilmelidirler.
Amantadin ve rimantadin influenza A’nın tedavisi ve proflaksisinde uzun yıllardır kullanılan antiviral ilaçlardır. Zanamivir ve oseltamivir son yıllarda kullanıma sunulmuş influenza A ve B’ye karşı etkili ilaçlardır. 36-48 saat içinde başlandığında semptom süresini kısalttıkları ve komplikasyonları azalttıkları saptanmıştır.
KORUNMA
İnaktif aşılar influenzadan korunmada etkinliği kanıtlanmış olan aşılardır. Canlı atenüe aşılar ve DNA kökenli aşılarla ilgili çalışmalar devam etmektedir ve ümit vermektedirler.
Dünya Sağlık Örgütü virusun değişikliklerini yakından izleyip, aşı bileşimi için yıllık önerilerde bulunur. Her yıl aşı içeriği Dünya Sağlık Örgütünün önerileri dikkate alınarak hazırlanır. Son yıllarda kullanılan aşılarda iki influenza A alt tipi ve bir influenza B suşları yer almaktadır. Örneğin 2004-2005 dönemi için önerilen aşılarda A/New Caledonia/20/99 (H1N1), A/Fujian/411/2002 (H3N2), B/Shanghai/361/2002 suşları yer almaktadır.
Hazırlanan aşı ile salgında saptanan viruslerle antijenik benzerlik varsa aşı %50-80 korunma sağlayabilir. Sağlıklı erişkinlerde aşı ile sağlanan koruyucu antikor düzeyi influenza A için %80’in üzerinde bildirilmiştir. Yaşlılarda koruyuculuk oranı daha düşük olmakla birlikte komplikasyonları ve ölüm oranını azalttığı saptanmıştır.
İnfluenza aşısı, o senenin yeni aşısı ile, her yıl kasım ayına kadar uygulanmalıdır.
Aşı, grip komplikasyonlarının sık görüldüğü, bu hastalara hastalığı bulaştırma olasılığı yüksek olan kimselere, influenzadan korunmak isteyen 6 aylıktan büyük ve yumurta alerjisi olmayan herkese önerilir.
İnfluenza ile ilişkili komplikasyon ve mortalite riski yüksek olan gruplar;
65 yaş ve üzerindekiler,
Huzur evinde kalan veya kronik bakım verilen bir sağlık ünitesinde kalan her yaştan kişiler,
Kronik akciğer ve kalp hastaları,
Uzun süreli aspirin tedavisi verilen 6 ay-18 yaş arası çocuklar,
Kronik böbrek ve metabolik hastalığı olanlar, bağışıklık yetmezliği olanlar,
Yüksek riskli gebeler.
Yüksek riskli kişilere influenza bulaştırma olasılığı olanlar;
Doktorlar, hemşireler ve hastanede çalışan diğer personel,
Huzurevi ve kronik bakım veren sağlık ünitelerinde çalışanlar,
Yüksek riskli kişiler ile aynı evde yaşayanlar.
İnaktif aşılar influenzadan korunmada etkinliği kanıtlanmış olan aşılardır. Canlı atenüe aşılar ve DNA kökenli aşılarla ilgili çalışmalar devam etmektedir ve ümit vermektedirler.
Dünya Sağlık Örgütü virusun değişikliklerini yakından izleyip, aşı bileşimi için yıllık önerilerde bulunur. Her yıl aşı içeriği Dünya Sağlık Örgütünün önerileri dikkate alınarak hazırlanır. Son yıllarda kullanılan aşılarda iki influenza A alt tipi ve bir influenza B suşları yer almaktadır. Örneğin 2004-2005 dönemi için önerilen aşılarda A/New Caledonia/20/99 (H1N1), A/Fujian/411/2002 (H3N2), B/Shanghai/361/2002 suşları yer almaktadır.
Hazırlanan aşı ile salgında saptanan viruslerle antijenik benzerlik varsa aşı %50-80 korunma sağlayabilir. Sağlıklı erişkinlerde aşı ile sağlanan koruyucu antikor düzeyi influenza A için %80’in üzerinde bildirilmiştir. Yaşlılarda koruyuculuk oranı daha düşük olmakla birlikte komplikasyonları ve ölüm oranını azalttığı saptanmıştır.
İnfluenza aşısı, o senenin yeni aşısı ile, her yıl kasım ayına kadar uygulanmalıdır.
Aşı, grip komplikasyonlarının sık görüldüğü, bu hastalara hastalığı bulaştırma olasılığı yüksek olan kimselere, influenzadan korunmak isteyen 6 aylıktan büyük ve yumurta alerjisi olmayan herkese önerilir.
İnfluenza ile ilişkili komplikasyon ve mortalite riski yüksek olan gruplar;
65 yaş ve üzerindekiler,
Huzur evinde kalan veya kronik bakım verilen bir sağlık ünitesinde kalan her yaştan kişiler,
Kronik akciğer ve kalp hastaları,
Uzun süreli aspirin tedavisi verilen 6 ay-18 yaş arası çocuklar,
Kronik böbrek ve metabolik hastalığı olanlar, bağışıklık yetmezliği olanlar,
Yüksek riskli gebeler.
Yüksek riskli kişilere influenza bulaştırma olasılığı olanlar;
Doktorlar, hemşireler ve hastanede çalışan diğer personel,
Huzurevi ve kronik bakım veren sağlık ünitelerinde çalışanlar,
Yüksek riskli kişiler ile aynı evde yaşayanlar.
Check-Up
Hastalıklarla savaşmanın en kolay yolu, erken teşhisdir. Hastalığın ilerlemesinden sonra uygulanacak tedavi hem yorucu hem masraflı olacaktır. Check-up ile o anki tıbbi durumu değerlendirilen hasta, herhangi bir rahatsızlığı olmaksızın sahip olduğu hastalıkları öğrenebilir, tedavi için gerekli önlemleri alabilri.
1) Check-up nedir?
Check-up herhangi bir şikayet olmaksızın belirli aralıklarla yapılan ve kişinin sağlığı hakkında genel bilgi veren sağlık taramasıdır. Günümüzde bir çok ölümcül hastalığı tedavi edebilmenin başlıca yolu erken
tanıdır.
2) Check-up'ın kapsamı ne olmalıdır?
Check-up kişinin cinsiyetine, yaşına ve sahip olduğu genetik faktörlere bağlı olarak sağlığı hakkında tüm sistemlerle ilgili yeterli bilgi verebilecek kapsamda olmalıdır. Belirli şartlarda bazı tetkikler ön plana geçmelidir.
Bu kapsamın belirlenmesinde kişinin ayırabileceği zaman ve ekonomik şartları göz önünde bulundurulmalıdır.
3) Check-up kimlere uygulanmalıdır?
Check-up her yaştaki bireylere uygulanabilir ama genel uygulamada özellikle 35 yaş sonrası daha önemli hale gelmektedir.
4) Check-up hangi sıklıkta uygulanmalıdır?
Keskin sınırlar olmamakla beraber 35 yaş üstü bireylerde yılda bir kez yapılması önerilir.
5) Kapsamlarına göre check-up çeşitleri nelerdir?
Kişinin yaşı, cinsiyeti ve sahip olduğu risk faktörlerine göre farklı kapsamda check-up programları uygulanmaktadır. Genç bireylerde koruyucu hekimliğe yönelik dar kapsamlı check-up programları uygulanırken 50 yaş ve üzeri erkek bireylerde kalp damar hastalıkları başta olmak üzere, akciğer, prostat ve kolon kanserleri üzerine odaklanılır. 50 yaş ve üzeri bayan bireylerde ise menepoz ve beraberinde getirdiği rahatsızlıklar, kalp ve damar hastalıkları, meme ve rahim kanserleri üzerine odaklanılır.
6) Check-up uygulamalarında en sık rastlanan sorunlar nelerdir?
Yetersiz kapsamda uygulanan check-up programlarının sonucu olarak bireyin var olan veya oluşabilecek rahatsızlıkları saptanamamakta ve zaman kaybedilmektedir. Ülkemizde yaşanan başlıca sorun belirli şikayetlerle
başvuran bireylerin genel check-up'a yönelmesi ve bunun sonucunda yanılgıya düşülmesidir. Örneğin, midesi rahatsız olan bir bireyin önceliği check-up yerine gastroskopi olmalıdır ki mide rahatsızlığının (örneğin ülser) spesifik nedeni tespit edilebilsin. Bunun gibi baş ağrısı şikayeti ile gelen bir hastanın öncelikle hiper tansiyon ve nörolojik yönden tetkik edilmesi uygun görülür. Bu gibi durumlarda check-up yaptırmak önemini yitirir.
7) Günümüzde uygulanan yeni tarama yöntemleri nelerdir?
Teknoljideki hızlı ilerlemeye paralel olarak tanısal branşlardaki yenilikler takip edilmesi zor bir hızla günümüz tıbbında yerlerini almaktadır. Son jenerasyon Multi-Dedektör Bilgisarlı Tomografi (MDCT) ile dünyada bir numaralı ölüm sebebi olan koroner kalp hastalıklarında ve başta akciğerkanseri olmak üzere prostat, meme, kolon ve pankreas kanserlerinde erkenteşhis imkanı bulunabilmektedir.
8) Check-up konusunda iş adamlarına neler önerilir?
İş dünyasındaki aşırı stres vücüdu olumsuz etkilemektedir, fakat buna rağmen yoğunluk nedeni ile sağlığa yeterli zaman ayrılmamaktadır. İş adamlarına özellikle Multi-Dedektörlü Bilgisayarlı Tomografi ile geniş kapsamlı check-up programını öneririm.
Dönüşü olmayan bir yola girmektense senede bir gününüzü sağlığınıza ayırarak
hayatınızı kurtarabilrisiniz.
*
Son düzenleyen Daisy-BT; 2 Aralık 2009 15:39