Üriner Sistem Hastalıkları İle İlgili Genel Teşhis Yöntemleri
Üriner sistem hastalıklarının erken tanısında, hastalığın nedenin ve hastalığın şiddetinin saptanmasında, prognozu hakkında bilgi edinmede, tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde doğru teşhis yöntemlerinin uygulanması önemlidir.
Hastalar, yukarıda bahsedilen üriner sistem hastalıklarında görülen genel belirtilerin birçoğu ile kliniğe başvurmaktadır. Üriner sistem hastalıklarının teşhisi için yapılması gereken işlemlerin başında fizik muayene yöntemleri gelir.
Fizik muayenede; - Anemnez alınması,
- İnspeksiyonla; ödem, cilt rengi, siyanoz, yapısal anormalliklerin değerlendirilmesi,
- Vital bulguların incelenmesi (TA, nabız, solunumun değerlendirilmesi),
- Oskültasyonla kalp ve diğer organların dinlenmesi,
- Perküsyonla organların değerlendirilmesi,
- Palpasyonla ödemin ve kitle varlığının değerlendirilmesi yapılır.
Hastanın anamnezi ve fizik muayene bulguları sonucuna göre ileri tetkik işlemleri yapılabilmektedir. Günümüzde bunların birçoğu rutin yapılır hale gelmiştir.
İdrar Tetkiki
- İdrar miktarı: Yetişkin bir insanda ortalama idrar miktarı 1-1,5 lt kadardır. Sıvı alımına göre bu oran değişebilir. Kistik hastalık, obstrüktif üropati, gut nefropatisi gibi durumlarda poliüri görülebilir. Bilateral kortikal nekroz, akut glomerülonefrit, vasküler tıkanma veya üriner obstrüksiyon gibi hastalıklarda oligüri veya anirü görülebilir.
- İdrar rengi: Normalde açık sarı ve berraktır (üriner sistem hastalıklarında genel belirtilerde bahsedilmiştir. Bakınız).
- Koku: Taze idrar amonyak gibi kokar. İlaç kullanımında, enfeksiyonlarda koku değişir. Beklemiş idrar veya E. Coli enfeksiyonlarında balık kokusu hissedilir.
- İdrar dansitesi (yoğunluk) ve ozmolalitesi (1kg suda çözünmüş partikül sayısı): Böbreğin idrarı konsantre etme ve süzme yeteneğini ölçmek için idrar dansitesi kullanılır. Normal değeri, 1015-1025 arasındadır. İdrarın konsantre etme yeteneğini ölçmek için kullanılan esas test su kısıtlaması ile birlikte ADH (antidiüretik hormon) uygulamasıdır. Nefrojenik diabet insiputusda ozmalilite değişmemektedir. İdrarın dilüe etme yeteneğini ölçmede ise su yükleme testi kullanılır.
- İdrar pH’ si: İdrarın pH’si 4-8 arasında değişir. İdrar pH’si, asit baz metebolizması hakkında bilgiler verebilir. Fakat kan pH’si ile birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Asidik fonksiyon göstergesinin asıl testi asidifakasyon testi ile yapılır.
- İdrar glikozu: Normalde idrarda glikoz bulunmaz. İdrarda glukoz varlığı, tübüler hasar varlığını gösterir.
- İdrarda keton: Normalde idrarda keton bulunmaz. İdrarda keton, uzamış açlık ve diabetik ketoasidozda görülebilir.
- Bilirubin pozitifliği: Normalde negatiftir. Tıkanma sarılığında negatif, diğer sarılıklarda pozitiftir.
- İdrarda kan (hematüri): Mikroskobik bir sahada bayanlarda 5, erkeklerde 3’ten fazla eritrosit olması hematüridir. En sık nedeni üriner enfeksiyonlardır. Üriner sistemde var olan taşlardan, üretra ve mesaneye ait üretal lezyona bağlı olarak makroskobik veya mikroskobik olarak görülebilir.
- İdrarda protein/ albümin: Glomerüllerden az miktarda protein geçebilir. Ancak tama yakını tübüllerden tekrar absorbe olur. Albümin ise geçmez. Yetişkin bir insanda 24 saatlik protein atılımı 150 mgr’dır. 150 mgr’ın üzeri ise patolojiktir. Esbach yöntemi ile 24 saatlik idrarda protein bakılmasında kullanılan bir yöntemdir. Dipstic yöntemi ile idrarda albümin bakılır.
İdrarda protein ve albümin, tübüler hastalıklarda, obstrüktif nefropati, pyolonefrit, idrar yolları enfeksiyonları, diabetik nefropati, glomerüler hastalıklar gibi durumlarda artış gösterir.
- Pnömatüri: İdrarda hava olmasıdır. En sık nedeni fistüldür.
- İdrarda silendirler: Henle kulpunun çıkan kolundan salgılanan Tamm-Horsfall proteini tarafından oluşturulan silindir şeklinde mukoprotein kitleleridir. Mikroskobik olarak görülmesi var olan bir üriner sistem hastalığına nefronların katıldığını gösterir. Glomerülonefritlerin alevlenme dönemlerinde de görülebilir.
- Kristaller: Klinik bulgularla birlikte taş hastalığının teşhisinde bakılır. En çok sodyum oksalat, fosfat ve ürat kristalleri görülür.
- Lökositüri: Mikroskobik olarak her alanda 3-5’den fazla lökosit olmasıdır. Lökositürisi olanlarda idrar kültürüne bakılır. Renal tüberküloz, klamidya enfeksiyonlarında pyüri (iltihaplı idrar) görülür.
Glomerüler filtrasyon değerinin (GFR) ölçülmesi:
Üriner sistem patolojilerinde en çok kullanılan testlerden biridir.
- Böbrek yetmezliğinin derecesinin belirlenmesinde,
- İlaç dozlarının ayarlanmasında,
- Böbrek hastalıklarının tedaviye cevabının değerlendirilmesinde sıklıkla kullanılır.
Normal GFR değeri 80- 120 ml/dk’dır. Yaşla birlikte azalır. GFR’nin ölçülmesinde kullanılan test, glomerüllerden geçen fakat tübülüslerden geri emilmeyen, sekresyona uğramayan ve filtre edilerek idrara geçen kısmı inülin ve kreatinindir. GFR’de kreatinin klirensine bakılır. 24 saatlik idrar toplanarak kan kreatini ve idrar kreatin değerleri temel alınarak ölçülür.
- Kreatinin klirensi: İdrar kreatini (ml/dk) x idrar volümü (ml/dk) plasma kreatini (ml/dl) x 24 saatlik idrar volümü / plasma kreatinini x 1440
- İdrar elektrolitleri: İdrarda sodyum, kalsiyum, fosfor düzeyleri ölçülebilir. En sık sodyum ve klor düzeyine bakılmaktadır. Diüretik kullanımı ve renal patolojilerde idrar elektrolitleri yükselir.
Kan Tetkiki
- Üre (BUN): Protin metebolizmsının son ürünü üredir. Kan üre nitrojeni (BUN) ölçülerek değeri tespit edilir. BUN karaciğerden sentezlenip böbrekler yoluyla atılır. Artmış protein alımı, aminoasit infüzyonu, tetrasiklin ve kortikosteroid ilaç kullanımı, GİS kanaması gibi durumlarda seviyesi yükselir. Protein eksikliği nefrotik sendrom ve karaciğer hastalıklarında düşer.
- Kreatinin: Kas metobolizması sonucu ortaya çıkan üründür. Normal kişide kreatinin böbrekler yoluyla %10-15’i atılır. Ciddi böbrek hastalıklarında bu oran % 40’lara kadar çıkar.
- Prostat spesifik antijen düzeyi (PSA): Prostat hastalıklarında kandaki düzeyine bakılır.
Radyolojik Tetkikler
- Direkt üriner sistem grafisi: Böbrek boyutlarınn, yerleşim yerlerinin, üriner taşlarının tespitinde kullanılır.
- İntravenöz piyelografi (İVP): Böbrek ve üriner sistem fonksiyonu ve anatomik yapısı hakkında bilgi verir. Renal skar, kist, anatomik bozukluklar, deformiteler, taş, üreter darlıkları, dilatasyonu ve mesane hastalıklarına tanı koymak amacıyla kullanılır.
- Renal ultrasonografi (USG): Günümüzde sık kullanılan tanı yöntemidir. Böbreğin fonksiyonu hakkında çok az bilgi verir. Böbrek boyutları (10- 12cm), kitle lezyonlarının ayrımı konusunda, toplayıcı sistemin dilatasyonunu ve taşların görüntülenmesinde kullanılır.
Doppler USG ise damarsal patolojilerin değerlendirilmesinde kullanılır.
Retrograd pyelografi, antegrad pyelografi, üretrografi ve retrogad sistografi gerekli endikasyonlarda tanı amacı ile kullanılır.
- Renal Bilgisayarlı Tomografi (BT): Renal kitlelerin değerlendirilmesinde ve biyopsi ile birlikte değerlendirmede kullanılır.
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR, MRG, MRI): BT ile belirlenemeyen oluşumların tespitinde kullanılır.
- Renal Arteriografi (anjiyografi): Renal arter darlıklarının ve vasküler patolojilerin ayırıcı tanısında kullanılır. Renal ven trombozunu değerlendirmek için venografiden yararlanılır.
- Renal Sintigrafi (Nükleer sintigrafik değerlendirme): Böbreğin yapısal ve fonksiyonel durumu, böbrek kanamaları, her iki böbreğin GFR’leri hakkında bilgi verir. ACE inhibitörü verilerek arter stenozu tanısının konulmasında kullanılır.
- Paraminohipürik Asit (PAH): Böbrek kan akımı değerlendirilmesinde kullanılır.
Böbrek Biyopsisi
Diğer tanı yöntemleri ile tanı konulamadığında, başvurulan bir yöntemdir. Erişkin hastada nefrotik sendrom, çocuklarda steroide cevap vermeyen nefrotik sendrom, renal tutulumu olan sistemik hastalıklar, transplante böbrek takibi, nedeni açıklanamayan böbrek yetmezliği, tubulointerstisyel hastalıkların kesin tanısında kullanılır.
Üriner Sistem Hastalıkları
Nefroloji ve üroloji klinikleri üriner sistem hastalıkları ile ilgilenen birimlerdir. Bu birimlerin çok sık birlikte çalıştığı anestezi ve yoğun bakım ünitelerinde karşılaşılan üriner sistem hastalıklarının bilinmesi, hastaya yaklaşımın belirlenmesi açısından önemlidir.
Üriner sistem hatalıkları içerisinde, böbreğin parankimal ve enfeksiyonel hastalıkları, üriner sistem içerisinde yer alan enfeksiyonları, travmaya bağlı yaralanmaları, mesane ve prostat tümörleri anlatılacaktır. Anlatılan hastalıklarla birlikte bu hastalıkların çeşitleri, belirtileri, üriner sistem hastalıklarında kullanılan genel tedavi yöntemleri de ele alınacaktır.
Üriner Sistem Enfeksiyonları
Üriner sistem enfeksiyonları, nazokomiyal enfeksiyonlar içinde birinci sırada yer alır. Yapısal ve fonksiyonel olarak üriner sistemdeki enfeksiyon, komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu olarak tanımlanır.
Üriner sistem enfeksiyoları 4 grupta toplanır. - İzole enfeksiyonlar (geçirilmiş enfeksiyonu izleyen ve 6 ay sonra oluşan yeni enfeksiyonlar),
- Tedavi edilmemiş veya tedavi sağlanamamış enfeksiyonlar,
- Reenfeksiyon (aynı mikroorganizma ile yeniden enfeksiyon),
- Bakteriyel persistans (devamlılık) ile idrar sterilizasyonu sağlanan fakat üriner sistemdeki bir odaktan sistemin yeniden enfekte olduğu durumlar.
Etyoloji
Escherichia Coli, üriner sistem enfeksiyonlarının en sık nedenidir. Proteus, enterococus fecalis, staphylococcus saprophyticus, klebsiella ve candida enfeksiyona neden olan mikroorganizmaların başında gelmektedir.
Patogenezi (hastalığın gelişimi)
Üriner sistem enfeksiyonların çoğunda, bakteriler, mesaneye üretra aracılığı ile girer. Bakteriler üretradan yukarı doğru hareketleri ile görülebilir üst üriner sistem enfeksiyonlarına neden olur. Üriner sistem enfeksiyonlarında risk faktörü olarak kadın; cinsiyeti, cinsel aktivite, gebelik, vezikoüretral reflü, nörojenik mesane disfonksiyonu, sistemik hastalıklar, üriner sisteme yapılan uygulamalar gibi durumlar sayılabilir.
Belirtiler
Bakteriüri asemptomatik olabilir.
Sistitte; - Dizüri,
- Sık idrara çıkma,
- Çabuk sıkışma,
- Karın alt kısmında ağrı görülür.
Akut pyelonefritte yukarıdaki belirtilerle birlikte; - Ateş,
- Titreme,
- Bulantı, kusma,
- Diyare,
- Hematüri,
- Lökositüri, proteinüri,
- Yan ağrısı görülür.
Tanı
Hastanın öyküsü, tam idrar tetkiki, idrar kültürü, gerekirse kreatinin klirensine bakılarak tanı konur.
Tedavi - İdrar kültürü sorası uygun antimikrobiyal ilaç verilerek uygun tedavi süreci oluşturulur.
- Yapılan idrar kültürü sonucuna göre tedaviyi yönlendirmek için antimikrobiyal duyarlılık testi yapılması gereklidir.
- Obstrüksiyon veya taş gibi enfeksiyona yatkınlık yaratan durumlar belirlenir ve düzeltilmeye çalışılır.
- Semptomlara yönelik tedavi uygulanır.
- Hastanın bol sıvı alması sağlanır.
Sistit
Mesanenin iltihaplanmasına, sistit denir. Genellikle bakteriyel enfeksiyonlar sonucu oluşur. Hamilelik, doğum, yeterli sıvı alınmayışı, bireyin yaşamsal ve bireysel özelikleri gibi bazı durumlar sistit oluşumunu kolaylaştırır.
Sık idrara çıkma, noktüri, disüri belirtileri görülür. Tedavide idrar kültürü sonucu, uygun antibiyotik tedavisi ve yeterli sıvı alımı sağlanır.
Akut Pyelonefrit
Böbrek parankimi ve pelvis renalisin enflemasyonu ve enfeksiyonuna pyelonefrit denir. Etkeni genellikle E. Coli’dir. Obstrüktif nedene bağlı oluşan pyelonefrit ölümcül olabilecek bir hastalıktır. Akut pyelonefritte böbrek büyümüştür ve ödemlidir. Sistit, ateş ve yan ağrısından sepsise kadar uzanan bir durum gösterebilir.
Bazen belirtisiz seyredebilirken çoğu zaman ateş, yan ağrısı, dizüri, pollaküri, hematüri gibi belirtiler gözlenir.
Hastanın hastanede yatırılarak kültür antibiyogram yapılarak intravenöz antimikrobiyal tedavi alması ve sıvı tedavisi uygulanması gerekir.
Enfekte Hidronefroz
Hidronefrozun (çeşitli sebeplerle böbreğin büyümesi durumu) üzerine eklenmiş enfeksiyon halidir. Piyonefroz da denir. Tek veya çift taraflı olabilir. Hastanın öyküsünde genellikle taş, enfeksiyon veya geçirilmiş cerrahi işlem vardır.
Hastalar genellikle halsizlik, ateş, yan ağrısı ile doktora başvururlar. Ultrasonografi tanıda faydalıdır. Antibiyotik ve nefrostomi (karın arka yan duvarından böbrek içine idrar drenaj tüpü konması) tedavisi ile birlikte altta yatan nedenin tedavisi yapılır.
Üretrit
Üretranın enfeksiyonudur. En sık gonokokal üretrite rastlanmaktadır. Etkeni N.Gonorhoeae’dır. İdrar kültürü sonucuna göre uygun antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır.
Akut Bakteriyel Prostatit
Prostatın enfeksiyonudur. Etken en çok E.Coli, Pseudomanas ve Streptecoccus Fecalis gibi mikroorganizmalardır. İdrarın prostatik kanallara reflüsü ile olmaktadır. Akut idrar retansiyonu ile birlikte seyreder. Klinik tabloda ateş, titreme, perineal ağrı vardır. İdrar kültürü sonucuna göre uygun antibiyotik verilir.
Genitoüriner Tüberküloz
Genellikle akciğerden kan yolu ile bulaşmaktadır. Etkeni Mycobacterium Tuberculosis’dir. Ürogenital sistemlere asendan (yükselen) ve desendan (inen) yollarla bulaşır. Akciğer sonrası ilk odağı böbrek ve prostattır.
Belirtilerinde çoğunlukla, ateş, gece terlemeleri, etkilenen böbrekte künt bir ağrı, mesane tutulumunda dizüri, pollakiüri, noktüri, hematüri gözlenir. Tanı için idrarda aside dirençli bakteri aranması ve tüberküloz kültürü yapılır.
Tedavide, üçlü antitüberküloz tedavisi verilerek hastanın takibi yapılır.
Ürogenital Sistem Travmaları
Ürogenital sistem, çevre doku ve organlarla iyi korunmaktadır. Erkek eksternal genital organları dışında travmaya sık olarak maruz kalmazlar. Ürogenital organ travmaları çoğunlukla;
- Acil cerrahi gerektiren penetran (kesici, delici ve ateşli silah yaralanmaları) yaralanmalar,
- İzlem gerektiren künt yaralanmalar olarak ikiye ayrılır.
Ürogenital sistem yaralanması ile gelen hastada ilk önlemler alınıp genel durumu stabilize edildikten sonra öyküsü ve fizik muayenesi yapılır. İdrar tetkiki ve tam kan sayımı yapıldıktan sonra radyolojik ve ultrasonografik incelemeler yapılır.
Tedavide, gerekli durumlarda cerrahi girişimler ve diğer tedaviler uygulanır (ilaç tedavisi, kateter uygulama gibi).
Böbrek Yaralanmaları
Böbrek yaralanmaları genellikle künt travmalar sonrası olmaktadır. Hematüri en önemli belirtisidir. İVP ve BT (bilgisayarlı tomografi) ile tanı konulur. Küçük travmalarda konservatif tedavi uygulanabilir. Geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi verilir. Travma şekli ne olursa olsun hematom, renal kanamaya bağlı yaşamı tehdit eden yaşamsal bulgular, renal parçalanma varsa cerrahi müdahale yapılır.
Üreter Yaralanmaları
Üreter yaralanmalarının çoğu penetran travmaya bağlı oluşur. Ayrıca abdominal histerektomiler, sezeryanlar, kolon rezeksiyonları gibi girişimler sonucu da oluşabilmektedir. Hematüri varlığında radyografik tetkiklerle tanı konularak cerrahi girişim yapılır.
Mesane Yaralanmaları
Çoğunlukla pelvik travma sonucu oluşur. Pelvis kırıkları ile birlikte mesane ve üretra yaralanmaları da gözlenir.
Belirtileri; pelvik ve alt karın ağrısı, idrar yapamama ve hematüridir. Fizik muayenede hemorojik şok bulguları, hemotama bağlı kitle ve akut batın bulguları ortaya çıkar.
Direkt üriner sistem grafisi, İVP, sistografi ile tanı konur.
Acil önlemler alındıktan sonra cerrahi girişim ile mesane onarılır. Üretral kateter konarak konservatif tedavi uygulanır.
Üretra Yaralanmaları
Genellikle ata biner tarzdaki düşmeler sonrası meydana gelir. Yaralanmanın durumuna göre tedavi yaklaşımı değişir. Kadınlarda ender olarak görülür.
İdrar yapamama, pubik bölgede kitle, üretrada kanama başlıca belirtileridir. Tanı; fizik muayene ve retrograd üretrogram (mesanenin kontrast sıvı bir madde ile doldurulmasıyla çekilen film) ile konulur. Sistostomi (İdrar kesesini doğrudan deriye ağızlaştırmak amacıyla yapılan cerrahi girişim) veya cerrahi girişim ile tedavi yaklaşımları uygulanır.
Penis travmaları genellikle ereksiyon sırasında olmaktadır. Testis hasarı ultrason ile görülebilir. Skrotum ve testis yaralanmalarında hemotom görülebilir. Cerrahi yolla tedavi edilir.
Mesane ve Prostat Tümörleri
Mesane; böbrekten üreterlere gelen, idrarın toplandığı, kese şeklinde organdır. Elastik yapıya sahip olmasından dolayı genişleyebilmektedir. Mesane tümörlerinin en sık nedeni transizyonel hücreli karsinomdur.
Prostat kanserleri, kansere bağlı ölümler açısından akciğer kanserinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Nedeni ise çoğunlukla adenokarsinomdur.
Hastalığın evreleri prognozu açısından önemlidir. Tümör oluşumlarının tedavilerinde genellikle cerrahi ve kemotöropik yöntemler uygulanmaktadır. Aşağıda, kısaca, çevrede ve kliniklerde en çok rastlanan mesane ve prostat tümörleri hakkında bilgi verilmiştir.
Mesane Tümörleri
Mesane tümörleri, üriner sistem tümörleri içinde en çok görülen tümörlerdendir. 60 yaş üzerinde erkeklerde daha çok görülmektedir.
Etyoloji
En önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. Bununla birlikte genetik faktörler, kimyasal maddeler, kronik enfeksiyonlar ve tahrişler yer almaktadır.
Belirti ve bulgular
Ana belirti, ağrısız hematüridir. Bazen sistit benzeri belirtiler olarak dizüri, sık idrara çıkma görülebilir. Anemi, hematürinin süresine bağlı olarak gelişir. İleriki evrelerde zayıflama, bulantı, kusma gözlenebilir.
Tanı
Rutin kan ve idrar tetkiklerinden sonra ilk olarak İVP çekilir. Ultrasonografi, tomografi, manyetik rezonans görüntülemeden yararlanılarak tanı konulabilir. Fakat tümörün evrelendirilmesi ve türü için sistoskopi, biyopsi ile histopatolojik tanısı konur.
Tedavi
Mesane; kısmen veya tamamen, tümörün büyüklüğüne ve yayılımına göre cerrahi yöntemle çıkarılır. Kemoterapi ve radyoterapi uygulanır.
Prostat tümörleri, bening (selim- iyi huylu) prostat hiperplazisi ve prostat kanserleri şeklindedir.
Bening prostat hiperplazisi:
Yaşa bağlı olarak 50 yaşından sonra değişime uğramaktadır. Prostat hastalıklarında en sık rastlanan selim prostat hiperplazisidir. Halk arasında prostat büyümesi (prostat hipertrofisi) olarak bilinir
Prostat bezi, testeron hormonunun azalması sonucu büyür ve üretrayı sıkıştırır. Hasta idrar yapamaz hale gelir. Mesanede idrar tam boşalamadığından mesane iç basıncı artar ve mesane büyür. Atılamayan idrar, böbreklerde basınç yapar ve böbreklerde şişme daha sonra büyüme meydana gelir. İlerleyen durumlarda böbrek fonksiyonunu kaybederek böbrek yetmezliği tablosu gelişir.
Nedeni belli olmamakla birlikte, hormonal faktörler, kronik prostatit, idrar hissi geldiğinde idrar yapmanın ertelenmesi, alkol alımı, uzun süre soğukta bekleme, ilaçların dikkatsiz alımı, ayakta idrar yapma gibi nedenlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
Prostat hiperplazisisi belirtileri arasında; idrarı başlatmada güçlük, idrar yapma süresinin uzaması, pollaküri, hematüri, idrarın damla damla gelmesi, noktüri, bele vuran ağrı, idrarı tam boşaltamama hissi, enfeksiyon gelişmiş ise titreme ve ateş sayılmaktadır.
Tanı;
fizik muayene, tam idrar tetkiki, tam kan, BUN ve kreatinin, prostat spesifik antijen düzeyi tayini, rektal tuşe, üriner sistem grafisi İVP, sistoskopi ve ultrasonografi ile konur.
Tedavi;
medikal, cerrahi ve alternatif tedaviler şeklinde uygulanmaktadır.
- Medikal tedavi de, hormonal ve alfa reseptör blokajı tedavisi yapılır. Enfeksiyon varlığında antibiyotik tedavisi verilir. İdrar sondası uygulanabilir.
- Cerrahi tedavi de, medikal tedaviye cevap alınamadığı, obstrüksiyonun fazla ve renal bozulmanın olduğu durumlarda yapılır. Açık ve kapalı (TUR- Transüretral rezeksiyon) cerrahi yöntemler uygulanarak yapılır.
- Alternatif tedavi de cerrahi ve anestezi alması uygun olmayan hastalarda tercih edilmektedir. Bu tedavi yönteminde, prostatın balonla dilatasyonu, hipertermi, termotermi, intraprostatik stent uygulanması, laserle tedavi, yüksek şiddetle odaklanmış ultrason uygulanır.
Prostat kanserleri:
Sebebi kesin olarak bilinememektedir. Erkeklerde en sık görülen kanser türüdür (şekil 1.8). Etyolojide hormonal nedenler, ailesel yatkınlık, kurşun kadmiyum sanayisi, prostatitler, prostat taşlarının etkili olduğu düşünülmektedir. Prostat kanserinin çoğu adenokarsinomdur. Yayılma lenfatik ve kan yoluyladır.
Erken evrede belirti vermez. Ancak metastazik hastalığa bağlı olarak kemik ağrıları veya patolojik kırıklarla doktora başvurabilir. Ayrıca büyümüş lenf nodlarına bağlı ödem veya renal yetmezlik tablosu görülebilir.
Tanı için prostat tarama testlerinde rektal tuşe ve serum prostat spesifik antijen düzeyi tayini yeterli olmaktadır. Ayrıca tanı için transrektal ultrasonografi (TRUS), MRG (manyetik rezonans görüntüleme), biyokimya, tam idrar ve tam kan tetkikleri yapılır.
Tedavide, metastaz yapmamış prostat kanserlerinde izlem, radikal prostatektomi, radikal radyoterapi ve kriyoterapi (tümörün dondurularak küçültülmesi) uygulanır. Medikal olarak hormon tedavisi uygulanır.
Üriner Sistem Hastalıklarında Genel Tedavi Yöntemleri
Üriner sistem hastalıklarında genel tedavi yöntemleri hastalıkların özelliklerine göre belirlenmektedir. Bunlar;
- Koruyucu - içe dönük (konservatif) tedavi: Hastanın belirti ve bulgularını düzelterek tedaviye yardımcı olan işlemleri içerir. Hastanın diyeti, aldığı çıkardığı sıvı takibi, gerekli durumlarda hastanede izlenimi, oluşan hipertansiyonun kontrol altına alınmasını içerir. Böbrek yetmezliklerinde, taş oluşumunda, prostat ve enfeksiyon gibi durumlarda uygulanır.
- Medikal (ilaç) tedavi: Hastalıkların tedavilerinde en sık başvurulan yöntemdir. Enfeksiyonlarda uygun antibiyotiğin verilmesi, ödem ve diürez için diüretiklerin kullanılması, ACE (anjiyotensin converting enzim) inhibitörlerinin kullanılması, hormonal ilaçların verilmesi ve kemoterapiklerin uygulanmasını içerir.
- Cerrahi tedavi: Taş, travma sonucu yaralanmalar, tümöral hastalıklar, prostat hiperplazisi, böbrek yetmezliğinin tam geliştiği durumlarda ve anomalilerde başvurulan yöntemdir. Açık ve kapalı (laparaskopik) şekilde yapılır.
- Lazer tedavisi: Daha çok prostat hiperplazisinde uygulanan bir yöntemdir. Günümüzde greenlight yöntemi ile buharlaştırılarak yapılmaktadır.
- ESWL (şok dalgası) ile taşların düşürülmesi: Kendiliğinden düşmeyen büyük boyutlu taşların şok dalgaları uygulayarak düşmelerinin sağlandığı yöntemdir.
- Diyaliz: Kanda birikime uğramış maddelerin yarı geçirgen bir memran aracılığı ile yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona geçmesidir.
Organ bağışının az oluşu nedeniyle canlı donör bulunamadığı sürece tranplantasyon ertelenir. Bu süre içerisinde hastaların böbrek fonksiyonlarının yaşamsal sınırlar içinde tutabilmek amacıyla diyaliz uygulanır. Hemodiyaliz ve peritoneal diyaliz olarak iki türlü yapılmaktadır.
- Hemodiyaliz:Bu yöntem, dolaşıma direkt bir yol açılarak yapılır. Genellikle birlikte oluşturulan bir arteriyovenöz fistül, arteriyovenöz greft ve geniş bir intravenöz kateter bu amaç için kullanılır. Kan, yapay bir böbreğin (diyalizör) boş liflerine doğru pompalanır ve uygun kimyasal bir içerikle yıkanır (resim 1.2).
- Periton Diyalizi: Bu yöntemde direkt dolaşıma bir yol açılmasına gerek yoktur. Bunun yerine abdominal kaviteye diyaliz solüsyonunun infüzyonu imkânı veren periton kateteri yerleştirilmesi yeterlidir. Böylece, üre potasyum ve diğer solütler yapay böbrek görevi yapan periton zarından geçirilir. Kullanılan solüsyon steril olmalıdır.
Transplantasyon: Uygun doku ve verici bulunduğunda, geri dönüşümsüz hale gelmiş ve kronik böbrek yetmezliği olan hastalara böbrek naklinin yapılmasını içermektedir. Günümüz tıbbının ilerlemesi ile diğer üriner sistem organlarında da tranplantasyon yapılabilmektedir ( yapay mesane ve penis takılması gibi).
kaynak: Üriner Sistem Hastalıkları