Ziyaretçi
Kan
Kan, insanda ve üstün yapılı hayvanlarda yaşamın sürmesini sağlayan en önemli vücut sıvısıdır. Dolaşım sistemini oluşturan kalp ve kan damarları aracılığıyla bütün vücudu dolaşarak dokular arasındaki madde alışverişine yardımcı olur. Bütün çokhücreli gelişmiş canlılarda, bir yandan hücrelere gerekli olan besin maddeleri ile solunum gazlarını, öte yandan hücre etkinliklerinin yan ürünü olan atık maddeleri taşıyan böyle bir sıvı vardır. Bitkilerde, köklerin emdiği suyu ve mineral tuzlarını yapraklara, yapraklarda fotosentezle üretilen besin maddelerini öbür dokulara ileten bu taşıyıcı sıvıya "besisuyu" denir. İnsanda ve gelişmiş hayvanlarda bu taşıma görevini üstlenen kan, sindirim sisteminden aldığı besin maddeleri ile akciğerlerden aldığı oksijeni vücuttaki milyonlarca hücreye götürür. Her hücre, gelişmesi ve işlevlerini yerine getirmesi için hangi maddelere gereksinimi varsa yalnızca o maddeleri seçerek gerektiği kadarını kandan alır. Bu maddelerin özümsenmesi sırasında açığa çıkan ve vücuttan uzaklaştırılması gereken zararlı atıkları, karbon dioksidi ve fazla suyu da gene kana boşaltır. Kan bu kez yüklenmiş olduğu bu maddeleri böbreklere ve akciğerlere taşıyarak vücuttan dışarı atılmalarına yardımcı olur. Bu arada kandan hücrelerarası boşluklara sızan sıvıları ve besin maddelerini toplayarak yeniden kana aktarmak üzere vücutta ikinci bir sıvı dolaşır. Renksiz olduğu için "akkan" da denen bu sıvının adı lenftir.
İnsanın ve omurgalı hayvanların kanı, damar denen kapalı boruların içinde dolaşır ve olağan koşullarda hiçbir zaman damarların dışına çıkmaz. Buna kapalı dolaşım denir. Oysa omurgasız hayvanların çoğunda açık dolaşım vardır. Bu sistemde, damarlardan çıkarak dokuların arasındaki boşluklara dolan kan madde alışverişini yaptıktan sonra yeniden damarlara döner.
İnsanın ve üstün yapılı hayvanların dolaşım sisteminde kanı harekete geçiren ve damarların içinde sürekli akmasını sağlayan organ kalptir. Bir pompa gibi çalışan bu organ kanı büyük bir basınçla damarlara doğru iter ve kıllar, tırnaklar gibi ölü dokular dışında vücudun bütün hücrelerine ulaştırır.
İnsanlar kanın vücuttaki bütün dokuları beslediğini eskiçağlardan beri bildikleri halde kalbin nasıl çalıştığını ve kanın hangi yolu izlediğini yüzyıllarca açıklayamadılar. Eski Yunan bilginleri kalp ile akciğerler arasında bir bağlantı olduğunu fark etmişlerdi. Gene de, başta Aristo olmak üzere birçoğu damarlarda kan yerine hava bulunduğuna ve bu havanın kalpten geldiğine inanıyordu. Eski Yunanlı hekim Galenos atardamarların hava değil kan taşıdığını kanıtlayarak bu yanlış inanışı çürüttü. Ama o da kalbin görevini açıklayamadı ve kanın damarlardaki hareketini denizlerdeki gelgit hareketine benzeterek yanılgıya düştü.
Kan dolaşımını bugün bildiğimiz biçimiyle açıklayan ilk tıp bilgini William Harvey'dir (1578-1657). Harvey, kanın kalp aracılığıyla atardamarlara pompalandığını ve hep tek yönde akarak toplardamarlar aracılığıyla kalbe geri döndüğünü, böylece kan dolaşımının vücutta bir daire çizdiğini deneylerle gösterdi. Üstelik kılcal damarları görebileceği kadar güçlü bir mikroskobu olmadığından, atardamarlar ile toplardamarlar arasındaki bu bağlantıyı yalnızca varsayımla çıkarmıştı. Nitekim kılcal damarların varlığı, Harvey'in 1628'de yayımladığı bir kitapta kan dolaşımını açıklamasından yıllar sonra bulundu.
Kan Damarları
Kalpten dokulara ve organlara kan götüren damarlara atardamar, dokulardan kalbe kan getirenlere de toplardamar denir. Büyük atardamarlar kalpten çıktıktan sonra yol boyunca dallanarak daha ince atardamarlara ayrılır ve en sonunda yalnızca mikroskopla görülebilen kılcal damarlardı oluşturur. Kılcal damarlar ise kalbe yaklaştıkça birleşip kalınlaşarak toplardamarlara dönüşür. Bu üç tip damarın yapısı işlevlerine uygun olarak birbirinden farklıdır.
Atardamarların kastan yapılmış duvarları, kalbin kanı pompalarken uyguladığı basınca dayanacak kadar kalındır. Genellikle vücudun dokularına gömülmüş olarak derinde bulunan bu damarlar ancak bazı yerlerde, örneğin el bileğinde, şakaklarda, boyunda, ayak sırtında ve ayak bileğinin dış yanında yüzeye yakındır. Bu bölgelerde, her kalp atımında kanın atardamarların duvarına basınçla vurarak geçişi hissedilebilir. Bu vuruşu, yani nabzı saymak için en uygun yer el bileğinin iç yüzündeki atardamardır. Kanın atardamarların duvarına yaptığı bu basınca kan basıncı ya da tansiyon denir. Bazı hastalıklarda yükselen, bazılarında düşen kan basıncı genellikle üstkoldaki büyük atardamardan tansiyon aletiyle ölçülür.
Toplardamarların duvarları daha incedir; çünkü bu damarlarda dolaşan kanın basıncı artık azalmıştır. Çoğu yerde yüzeye iyice yakın olan toplardamarlar kollarda ve bacaklarda çok belirgindir. Bu damarlar dokulardan kalbe dönen oksijensiz kanı taşıdığından, derinin altından mavi renkli bir ağ gibi görünür. İnsanın bir yeri kesildiğinde zarar gören genellikle toplardamarlardır. Bu damarlardan yavaşça akan koyu renkli kan bir süre sonra pıhtılaşır ve kanama durur. Oysa bir atardamar kesildiğinde açık kırmızı renkli kan hızla fışkırarak akar. Bu tehlikeli kanamayı durdurmak için kesilen yere parmakla ya da avuç içiyle sıkıca bastırmak ve zaman yitirmeden bir doktora başvurmak gerekir.
Toplardamarlar yüzeyde olduğundan küçük bir şırıngayla damara girip kan almak kolaydır. Bu yüzden laboratuvar testleri için gerekli kan toplardamarlardan alınır. Kılcal damarların duvarları atardamar ve toplarda-marlarınkinden çok daha incedir. Bu yüzden kandan hücrelere ve hücrelerden kana madde geçişi hep kılcal damarlarda olur. Aynı özellik lenf damarları için de söz konusudur. Kan plazmasından ayrılan sıvıyı ve besin maddelerini toplayan bu damarlar da ayrı bir dolaşım ağı çizerek sonunda toplardamarlardaki kan dolaşımına katılır.
Kan, insanda ve üstün yapılı hayvanlarda yaşamın sürmesini sağlayan en önemli vücut sıvısıdır. Dolaşım sistemini oluşturan kalp ve kan damarları aracılığıyla bütün vücudu dolaşarak dokular arasındaki madde alışverişine yardımcı olur. Bütün çokhücreli gelişmiş canlılarda, bir yandan hücrelere gerekli olan besin maddeleri ile solunum gazlarını, öte yandan hücre etkinliklerinin yan ürünü olan atık maddeleri taşıyan böyle bir sıvı vardır. Bitkilerde, köklerin emdiği suyu ve mineral tuzlarını yapraklara, yapraklarda fotosentezle üretilen besin maddelerini öbür dokulara ileten bu taşıyıcı sıvıya "besisuyu" denir. İnsanda ve gelişmiş hayvanlarda bu taşıma görevini üstlenen kan, sindirim sisteminden aldığı besin maddeleri ile akciğerlerden aldığı oksijeni vücuttaki milyonlarca hücreye götürür. Her hücre, gelişmesi ve işlevlerini yerine getirmesi için hangi maddelere gereksinimi varsa yalnızca o maddeleri seçerek gerektiği kadarını kandan alır. Bu maddelerin özümsenmesi sırasında açığa çıkan ve vücuttan uzaklaştırılması gereken zararlı atıkları, karbon dioksidi ve fazla suyu da gene kana boşaltır. Kan bu kez yüklenmiş olduğu bu maddeleri böbreklere ve akciğerlere taşıyarak vücuttan dışarı atılmalarına yardımcı olur. Bu arada kandan hücrelerarası boşluklara sızan sıvıları ve besin maddelerini toplayarak yeniden kana aktarmak üzere vücutta ikinci bir sıvı dolaşır. Renksiz olduğu için "akkan" da denen bu sıvının adı lenftir.
Sponsorlu Bağlantılar
Kan Dolaşım
Kan dolaşımı vücudun bütün organlarına ve dokularına ulaşan bir enerji iletim sistemidir. Kalp, içinde bol oksijen bulunan açık kırmızı renkli kanı aorta pompalar. Bu anaatardamardan ayrılan daha küçük atardamarlar ve kılcal damarlar aracılığıyla kan bütün vücuda dağılır. Kanın taşıdığı oksijen ve besin maddeleri kılcal damarların incecik duvarlarından geçerek hücrelerin içine girer. Hücrelerdeki atık maddeler de gene kılcal damarlar yoluyla kana karışır. Oksijeni azalmış olan bu koyu kırmızı renkli kan toplardamarlar aracılığıyla kalbe taşınır ve yeniden oksijen yüklenmek üzere akciğerlere gönderilir. Buradaki kılcal damarlarda akarken havanın oksijenini alır ve bir kez daha vücuda pompalanmak üzere kalbe geri döner.
İnsanın ve üstün yapılı hayvanların dolaşım sisteminde kanı harekete geçiren ve damarların içinde sürekli akmasını sağlayan organ kalptir. Bir pompa gibi çalışan bu organ kanı büyük bir basınçla damarlara doğru iter ve kıllar, tırnaklar gibi ölü dokular dışında vücudun bütün hücrelerine ulaştırır.
İnsanlar kanın vücuttaki bütün dokuları beslediğini eskiçağlardan beri bildikleri halde kalbin nasıl çalıştığını ve kanın hangi yolu izlediğini yüzyıllarca açıklayamadılar. Eski Yunan bilginleri kalp ile akciğerler arasında bir bağlantı olduğunu fark etmişlerdi. Gene de, başta Aristo olmak üzere birçoğu damarlarda kan yerine hava bulunduğuna ve bu havanın kalpten geldiğine inanıyordu. Eski Yunanlı hekim Galenos atardamarların hava değil kan taşıdığını kanıtlayarak bu yanlış inanışı çürüttü. Ama o da kalbin görevini açıklayamadı ve kanın damarlardaki hareketini denizlerdeki gelgit hareketine benzeterek yanılgıya düştü.
Kan dolaşımını bugün bildiğimiz biçimiyle açıklayan ilk tıp bilgini William Harvey'dir (1578-1657). Harvey, kanın kalp aracılığıyla atardamarlara pompalandığını ve hep tek yönde akarak toplardamarlar aracılığıyla kalbe geri döndüğünü, böylece kan dolaşımının vücutta bir daire çizdiğini deneylerle gösterdi. Üstelik kılcal damarları görebileceği kadar güçlü bir mikroskobu olmadığından, atardamarlar ile toplardamarlar arasındaki bu bağlantıyı yalnızca varsayımla çıkarmıştı. Nitekim kılcal damarların varlığı, Harvey'in 1628'de yayımladığı bir kitapta kan dolaşımını açıklamasından yıllar sonra bulundu.
Kan vücutta dolaşırken birbirinden tamamıyla ayrı iki yol izler. Bunlardan birinde yalnızca kalp ile akciğerler, öbüründe kalp ile vücudun geri kalan bölümleri arasında dolaşır. Sol kalpten çıkan oksijen yüklü ve açık kırmızı renkli temiz kanın bütün vücudu dolaşıp sağ kalbe dönmesine büyük dolaşım denir. Taşıdığı oksijeni dokulara verip karbon dioksit yüklenmiş olan koyu kırmızı renkli kirli kanın sağ kalpten çıkıp akciğerlere giderek oksijen yüklendikten sonra sol kalbe dönmesi ise küçük dolaşımadır.
Kan Damarları
Kalpten dokulara ve organlara kan götüren damarlara atardamar, dokulardan kalbe kan getirenlere de toplardamar denir. Büyük atardamarlar kalpten çıktıktan sonra yol boyunca dallanarak daha ince atardamarlara ayrılır ve en sonunda yalnızca mikroskopla görülebilen kılcal damarlardı oluşturur. Kılcal damarlar ise kalbe yaklaştıkça birleşip kalınlaşarak toplardamarlara dönüşür. Bu üç tip damarın yapısı işlevlerine uygun olarak birbirinden farklıdır.
Atardamarların kastan yapılmış duvarları, kalbin kanı pompalarken uyguladığı basınca dayanacak kadar kalındır. Genellikle vücudun dokularına gömülmüş olarak derinde bulunan bu damarlar ancak bazı yerlerde, örneğin el bileğinde, şakaklarda, boyunda, ayak sırtında ve ayak bileğinin dış yanında yüzeye yakındır. Bu bölgelerde, her kalp atımında kanın atardamarların duvarına basınçla vurarak geçişi hissedilebilir. Bu vuruşu, yani nabzı saymak için en uygun yer el bileğinin iç yüzündeki atardamardır. Kanın atardamarların duvarına yaptığı bu basınca kan basıncı ya da tansiyon denir. Bazı hastalıklarda yükselen, bazılarında düşen kan basıncı genellikle üstkoldaki büyük atardamardan tansiyon aletiyle ölçülür.
Toplardamarların duvarları daha incedir; çünkü bu damarlarda dolaşan kanın basıncı artık azalmıştır. Çoğu yerde yüzeye iyice yakın olan toplardamarlar kollarda ve bacaklarda çok belirgindir. Bu damarlar dokulardan kalbe dönen oksijensiz kanı taşıdığından, derinin altından mavi renkli bir ağ gibi görünür. İnsanın bir yeri kesildiğinde zarar gören genellikle toplardamarlardır. Bu damarlardan yavaşça akan koyu renkli kan bir süre sonra pıhtılaşır ve kanama durur. Oysa bir atardamar kesildiğinde açık kırmızı renkli kan hızla fışkırarak akar. Bu tehlikeli kanamayı durdurmak için kesilen yere parmakla ya da avuç içiyle sıkıca bastırmak ve zaman yitirmeden bir doktora başvurmak gerekir.
Toplardamarlar yüzeyde olduğundan küçük bir şırıngayla damara girip kan almak kolaydır. Bu yüzden laboratuvar testleri için gerekli kan toplardamarlardan alınır. Kılcal damarların duvarları atardamar ve toplarda-marlarınkinden çok daha incedir. Bu yüzden kandan hücrelere ve hücrelerden kana madde geçişi hep kılcal damarlarda olur. Aynı özellik lenf damarları için de söz konusudur. Kan plazmasından ayrılan sıvıyı ve besin maddelerini toplayan bu damarlar da ayrı bir dolaşım ağı çizerek sonunda toplardamarlardaki kan dolaşımına katılır.
MsXLabs.org & Temel Britannica
BAKINIZ
Kan Hücreleri Nedir - Kan Hücrelerinin Yapısı ve Görevleri
Kan Pıhtılaşması (Koagülasyon)
Kanama Nedir? Kanama Kontrolü ve Durdurulması
Kan Grupları ve Kan Grubu Uyumları
Kan Bağışı Nedir? Nasıl Kan Bağışı Yapılır?
Kan Nakli (Kan Transfüzyonu)
Dolaşım Sistemi Nedir - Dolaşım Sisteminin Yapısı ve Görevleri
Hemofili
Kan Hücreleri Nedir - Kan Hücrelerinin Yapısı ve Görevleri
Kan Pıhtılaşması (Koagülasyon)
Kanama Nedir? Kanama Kontrolü ve Durdurulması
Kan Grupları ve Kan Grubu Uyumları
Kan Bağışı Nedir? Nasıl Kan Bağışı Yapılır?
Kan Nakli (Kan Transfüzyonu)
Dolaşım Sistemi Nedir - Dolaşım Sisteminin Yapısı ve Görevleri
Hemofili
Son düzenleyen Safi; 4 Şubat 2017 17:58